Rum

Rûm Suresi

(Bu sure Mekke’de indirilmiş olup 60 ayettir.)

Er-Rahmân ve Er-Rahîm olan Allah’ın adıyla (okumaya başlıyorum.)

  1. Elif, Lâm, Mîm.

  2. Rumlar yenildiler.

  3. Yakın bir yerde. (Fakat) onlar yenilgilerinden sonra yeneceklerdir.

  4. Birkaç sene içinde... (Rumların yenilgisinden) önce de sonra da emir/yetki Allah’a aittir. (Rumların galip geleceği) o gün, müminler sevineceklerdir.

  5. Allah’ın yardımıyla... O dilediğine yardım eder. O, (izzet sahibi, her şeyi mağlup eden) El-Azîz, (kullarına karşı merhametli olan) Er-Rahîm’dir.

  6. (Bu,) Allah’ın vaadidir. Allah vaadinden dönmez, fakat insanların çoğu bilmezler.

  7. Onlar, dünya hayatının sadece görünen kısmını bilirler. Ahiretten de tam bir gaflet içerisindelerdir.

  8. Onlar, iç dünyalarında düşünüp (şu hakikatin farkına varmadılar mı)? Allah; gökleri, yeri ve ikisi arasındakileri yalnızca hakkın ikamesi ve belli bir süre için yarattı. Şüphesiz ki insanların birçoğu, Rableriyle karşılaşmayı inkâr etmektedir.

  9. Kendilerinden önce (yaşayanların) akıbetinin nasıl olduğunu görmek için yeryüzünde gezip dolaşmazlar mı? Onlar (eskiler), kendilerinden çok daha güçlüydüler. Yerin altını üstüne getirmiş (ekin ekmiş, sığınaklar yapmış, yerin altındaki zenginlikleri çıkarmışlardı). Kendilerinin imar ettiğinden çok daha fazlasını imar etmişlerdi. Resûlleri, onlara apaçık delillerle gelmişlerdi. (Tüm bunlar, onları Allah’ın azabından kurtarmadı.) Allah, onlara zulmedecek değildi. Fakat onlar, (Allah’a şirk koşup, resûllerini yalanlayarak) kendilerine zulmetmekteydiler.

  10. Sonra kötülük yapanların akıbeti, akıbetlerin en kötüsü oldu. Allah’ın ayetlerini yalanlayıp alaya aldılar. (Ya da; “Ayetleri yalanlamaları ve alaya almaları nedeniyle en kötü akıbete düçar oldular.”)

  11. Allah yaratmayı başlatır, sonra (dirilterek) onu tekrar eder. Sonra da O’na döndürülürsünüz.

  12. Kıyametin kopacağı gün, suçlu günahkârlar tüm ümitlerini yitirmişlerdir.

  13. (Allah’a) ortak koştuklarından hiçbiri onlara şefaatçi olmayacak, hatta ortaklarını inkâr edeceklerdir.

  14. Kıyametin kopacağı gün, işte o gün (muvahhidlerle müşrikler) birbirlerinden ayrılırlar.

  15. İman edip salih amel işleyenlere gelince, onlar cennet bahçelerinden birinde ağırlanıp ikrama nail olurlar.

  16. Ayetlerimizi ve ahiret karşılaşmasını inkâr edip yalanlayanlarsa, işte bunlar, azap içinde hazır bulundurulurlar.

  17. (Öyleyse) akşam ve sabahı ettiğinizde Allah’ı tesbih ediniz.

  18. Göklerde ve yerde hamd O’na aittir. Gündüzün sonunda ve öğle vaktinde de (O’nu tesbih edin).

  19. Diriyi ölüden, ölüyü diriden çıkarır. Ölümünden sonra yeryüzüne hayat verir. Siz de işte böyle (kabirlerinizden) çıkarılırsınız.

  20. Sizi topraktan yaratması, sonra da sizlerin (üreyip çoğalarak) insan olarak yayılmanız (O’nun kudret ve azametine delil olan) ayetlerindendir.

  21. Kendilerinde sükûnet bulup (huzura kavuşasınız diye) sizin için nefislerinizden eşler yaratması, aranızda sevgi ve merhamet kılması da O’nun ayetlerindendir. Şüphesiz ki bunda, düşünen bir topluluk için ayetler vardır.

  22. Göklerin ve yerin yaratılması, dillerinizin ve renklerinizin farklı olması da O’nun ayetlerindendir. Şüphesiz ki bunda, âlimler için ayetler vardır.

  23. Gece ve gündüz uyumanız, onun lütuf ve ihsanından (rızkınızı) aramanız da O’nun ayetlerindendir. Şüphesiz ki bunda, işiten bir topluluk için ayetler vardır.

  24. Size korku ve ümide (sebep olan) şimşeği göstermesi, gökten su indirip onunla ölümünden sonra yeryüzüne hayat vermesi de O’nun ayetlerindendir. Şüphesiz ki bunda, akleden bir topluluk için ayetler vardır.

  25. Göğün ve yerin O’nun emriyle ayakta durması da O’nun ayetlerindendir. Sonra sizi, yerden (Sûr'a üfleyerek) tek çağırışla çağırdığı zaman, hemen (kabirlerinizden) çıkarsınız.

  26. Göklerde ve yerde olanların tamamı O’na aittir. Hepsi O’na boyun eğmiş, teslim olmuşlardır.

  27. İlk defa yaratan, sonra da (dirilterek) onu tekrar edecek olan O’dur. O (yeniden diriltmek, ilk defa yaratmaktan) daha kolaydır. Göklerde ve yerde en yüce sıfat O’na aittir. O, (izzet sahibi, her şeyi mağlup eden) El-Azîz, (hüküm ve hikmet sahibi olan) El-Hakîm’dir.

  28. (Tevhid ve şirki anlamanız için) size, kendi nefislerinizden bir örnek verdi: Köleleriniz arasında size verdiğimiz rızka ortak olan, kendinizden korktuğunuz gibi onlardan korktuğunuz, sizinle eşit olanlar var mıdır? İşte ayetleri, akleden bir topluluk için böylece açıklarız.

  29. (Hayır, öyle değil!) Zulmedenler, hiçbir bilgiye dayanmaksızın hevalarına/arzularına tabi oluyorlar. Allah’ın saptırdığını kim hidayet edebilir? Onların hiçbir yardımcıları da yoktur.

  30. Yüzünü (hiçbir şeyi Allah’a ortak koşmayan muvahhid) bir hanif olarak dine çevir. Allah’ın insanları yarattığı fıtrata (uy). Allah’ın yaratmasında değişiklik yoktur. (Herkesi tevhid fıtratı üzere yaratmıştır.) İşte dosdoğru din budur. Ancak insanların çoğu bilmezler.

  31. O’na yönelenler olun. O’ndan korkup sakının. Namazı dosdoğru kılın ve müşriklerden olmayın.

  32. (O müşrikler ki) dinlerini parça parça etmiş ve kendileri de gruplara bölünmüşlerdir. Her grup kendi yanındakiyle övünüp sevinmektedir.

  33. İnsanlara bir sıkıntı dokunduğunda, Rablerine yönelenler olarak O’na dua ederler. Sonra (sıkıntılarını giderip), tarafından bir rahmet tattırdığında, (bir de bakarsın ki) içlerinden bir grup Rablerine şirk koşmaya başlamış bile.

  34. (Şirk koşarak) verdiğimiz (nimetlere) nankörlük etmiş olurlar. Keyif sürün! Pek yakında bileceksiniz/anlayacaksınız.

  35. Yoksa onlara kesin bir delil indirmişiz de, o mu şirk koşmalarını kendilerine emrediyor?

  36. İnsanlara bir rahmet tattırdığımızda, onunla sevinip (şımarırlar). Elleriyle (yapıp) takdim ettikleri nedeniyle başlarına bir musibet geldiğindeyse, hemen ümitsizliğe kapılırlar.

  37. Görmediler mi, Allah rızkı dilediğine genişletip (dilediğine) daraltıyor? Şüphesiz ki bunda, iman eden bir topluluk için (Allah’ın ilim ve hikmetine delalet eden) ayetler vardır.

  38. Yakın akrabalara, miskine/ihtiyaç sahibi yoksula ve yolda kalmış kimseye hakkını ver. Bu, Allah’ın rızasını umanlar için daha hayırlıdır. Kurtuluşa erenler bunlardır işte.

  39. İnsanların malları artsın diye alıp verdiğiniz faizler, Allah katında artmaz. Allah’ın rızasını umarak verdiğiniz zekâtlar ise, işte kat kat arttırılacak olanlar bunlardır.

  40. Allah sizi yarattı, sonra rızık verdi; sonra sizi öldürür, sonra da diriltir. Ortaklarınız arasında bunlardan herhangi birini yapabilecek olan var mıdır? O (Allah), onların şirk koştuklarından münezzeh ve yücedir.

  41. İnsanların elleriyle kazandıkları (günahlar) sebebiyle, karada ve denizde bozgunculuk baş gösterdi. Belki (İslam’a) dönerler diye (Allah), yaptıklarının (cezasının) bir kısmını onlara tattırmaktadır.

  42. De ki: “Yeryüzünde gezip dolaşın da bakın (bakalım), öncekilerin akıbeti nasıl olmuş? Onların çoğu müşriklerdi.”

  43. (O hâlde) Allah’tan gelecek olan ve kimsenin geri çeviremeyeceği o gün gelmeden önce, yüzünü dosdoğru dine çevir. O gün insanlar (cehennemlikler ve cennetlikler olarak) gruplara ayrılacaklar.

  44. Kim küfre saparsa, kendi aleyhine küfre sapar. Kim de salih amel işlerse, kendileri için (cennetteki yerlerini) hazırlamış olurlar.

  45. (Allah,) iman edip salih amel işleyenleri, lütuf ve ihsanından faydalandırsın diye (bu böyledir). Çünkü O, kâfirleri sevmez.

  46. Size rahmetinden tattırması, gemilerin O’nun emriyle akıp gitmesi, O’nun lütuf ve ihsanını aramanız için rüzgârları müjdeciler olarak göndermesi O’nun ayetlerindendir. Umulur ki şükredersiniz.

  47. Andolsun ki, senden önce de kavimlerine resûller göndermiştik. Onlara apaçık delillerle gelmişlerdi. (Onlara karşı çıkan) suçlu günahkârlardan intikam almıştık. Müminlere yardım etmek, bizim üzerimize bir haktır.

  48. Allah, rüzgârları gönderir, (rüzgâr) bulutları harekete geçirir ve (Allah) bulutları gökyüzünde dilediği gibi yayar ve onu parça parça kılar. (Sonunda) yağmurun (bulutlar) arasından çıkıp yağdığını görürsün. O, (yağmuru) kullarından dilediğine isabet ettirdiğinde hemen sevinirler.

  49. Oysa (yağmur) yağmadan önce, tüm ümitlerini yitirmiş hâldeydiler.

  50. Allah’ın rahmetinin eserlerine bak! Nasıl da ölümünden sonra yeryüzüne hayat vermektedir? Şüphesiz bu (Allah), ölüleri de diriltecektir. O, her şeye kadîrdir.

  51. Andolsun ki, rüzgâr göndersek ve o (bitkileri) sararmış görseler ondan sonra yine nankörlük ederler.

  52. Şüphesiz ki sen, ölülere (benzeyen kâfirlere hakkı) işittiremezsin. Arkalarını dönüp gittiklerinde, (hakka karşı) sağır olanlara da daveti işittiremezsin.

  53. Ve sen, körleri sapıklıklarından (kurtarıp) yol gösteremezsin. Sen, ancak ayetlerimize inanan ve Müslimlere/şirki terk ederek tevhidle Allah’a yönelen kullara işittirebilirsin.

  54. Sizi zayıflıktan yaratan, zayıflıktan sonra size kuvvet veren, sonra kuvvetin ardından size zayıflık ve yaşlılık veren Allah’tır. Dilediğini yaratır. O, (her şeyi bilen) El-Alîm, (her şeye güç yetiren, mutlak kudret sahibi olan) El-Kadîr’dir.

  55. Kıyametin kopacağı gün, suçlu günahkârlar “(dünyada) bir saatten fazla kalmadıklarına dair” yemin ederler. Onlar işte böyle (doğruluktan) çevriliyorlardı.

  56. Kendilerine ilim ve iman verilenler diyecekler ki: “Andolsun ki sizler, Allah’ın belirlediği yazılı süre boyunca (yani,) diriliş gününe kadar kaldınız. İşte bu, diriliş günüdür. Fakat siz bilmiyordunuz.”

  57. O gün, zalimlere bahaneleri fayda sağlamaz ve (dünyaya geri dönüp Allah’ı razı edecek amel yapma istekleri de) kabul görmez.

  58. Andolsun ki biz, bu Kur’ân’da insanlar için her türlü örneği verdik. Şayet sen onlara bir ayet/mucize getirecek olsan o kâfirler mutlaka: “Siz, batıl uyduranlardan başkası değilsiniz.” derler.

  59. Allah, bilmeyenlerin kalplerini böyle mühürler işte.

  60. (Öyleyse) sabret! Şüphesiz ki Allah’ın vaadi haktır. Yakinen inanmayanlar sakın seni gevşekliğe sevk etmesinler.