3 Ali İmran Suresi

3- İmran Ailesi / Ali İmran Bölümü

Medine döneminde inmiştir. 200 ayettir.

Acıyan ve Acıyıcı Olan Allah Adına

  1. Elif, Lâm, Mîm.
  2. Kendisinden başka tanrı olmayan Allah diridir, özü varlık olandır.
  3. (3-5) Sana, önündekini doğrulayan kitabı gerçekten indiren O'dur. İnsanlara yol göstergesi olan Tevrat'ı ve İncil'i de önceden indirmişti. Şimdi de Ölçütü indirdi. Doğrusu, Allah'ın ayetlerini inkâr edenlere çetin azap vardır. Allah yücedir, ceza verendir. Doğrusu, yerde ve gökte Allah'a hiçbir şey gizli değildir.
  4. (3-5) Sana, önündekini doğrulayan kitabı gerçekten indiren O'dur. İnsanlara yol göstergesi olan Tevrat'ı ve İncil'i de önceden indirmişti. Şimdi de Ölçütü indirdi. Doğrusu, Allah'ın ayetlerini inkâr edenlere çetin azap vardır. Allah yücedir, ceza verendir. Doğrusu, yerde ve gökte Allah'a hiçbir şey gizli değildir.
  5. (3-5) Sana, önündekini doğrulayan kitabı gerçekten indiren O'dur. İnsanlara yol göstergesi olan Tevrat'ı ve İncil'i de önceden indirmişti. Şimdi de Ölçütü indirdi. Doğrusu, Allah'ın ayetlerini inkâr edenlere çetin azap vardır. Allah yücedir, ceza verendir. Doğrusu, yerde ve gökte Allah'a hiçbir şey gizli değildir.
  6. Rahimlerde sizi dilediği gibi biçimlendiren O'dur. Ondan başka tanrı yoktur. O yücedir, bilgedir.
  7. Sana kitabı indiren O'dur. Ondaki öğretilerin bir kısmı, ana kitabın temeli olan açık anlamlıdır, diğerleri benzeş anlamlıdır. Gönüllerinde eğrilik bulunan kimselere gelince, karışıklık çıkarmak ve kendilerine göre yorum yapmak amacıyla benzeş anlamlı olan öğretilere takılıp kalırlar. Oysa onların yorumunu ancak Allah ve "O'na inandık, hepsi Rabbimizin katındandır diyen" bilginler bilir. Bunu ancak öz akıl sahipleri anlar.
  8. Rabbimiz! Bize doğru yol gösterdikten sonra gönüllerimizi kaydırma. Katından bize rahmet ver. Doğrusu, Sen pek bağış yapansın.
  9. Rabbimiz! Doğrusu, şüphe olmayan günde insanları toplayacak Sensin. Doğrusu Allah verdiği sözden caymaz.
  10. Doğrusu, inkâr edenlerin malları ve çocukları, Allah’a karşı kendilerine hiçbir şey sağlamaz. İşte, onlar ateşin yakıtıdırlar.
  11. Bunlar, Firavunun ailesi ve ondan öncekiler gibi belgelerimizi yalanladılar. Allah da onları suçüstü yakaladı. Allah’ın cezalandırması çetindir.
  12. İnkâr edenlere söyle: "Yenileceksiniz ve cehennemde toplanacaksınız. Orası ne kötü döşenmiştir!"
  13. Karşı karşıya gelmiş iki topluluğun durumunda size bir belge bulunmaktadır. Biri, Allah yolunda savaşıyordu. İnkarcı olan öteki topluluk onları çıplak gözleriyle kendilerinin iki katı olarak görüyordu. Allah, dileyeni yardımıyla destekler. Doğrusu, bunda görebilenler için bir uyarı bulunmaktadır.
  14. Kadınlara, oğullara, kantar kantar altın ve gümüşe, nişanlı atlara, davarlara ve ekinlere düşkün olma sevgisi insanlara süslü gösterilmiştir. Bunlar şimdiki yaşamın gönençleridir. Oysa, dönüp gidilecek asıl güzel yer Allah katındadır.
  15. De ki: "Bundan daha iyisini size haber vereyim mi? Saygılı olanlara, Rablerinin katında, altlarından ırmaklar akan, içlerinde temelli kalacakları cennetler, tertemiz eşler ve Allah’ın rızası vardır." Allah, kullarını görür.
  16. (16-17) Bunlar, katlananlar, doğru olanlar, içtenlikle boyun eğenler, geçindirenler, bağışlanma dileyenler, tan ağarırken "Rabbimiz! Doğrusu, biz inandık, günahlarımızı bize bağışla, bizi ateşin azabından koru!" derler.
  17. (16-17) Bunlar, katlananlar, doğru olanlar, içtenlikle boyun eğenler, geçindirenler, bağışlanma dileyenler, tan ağarırken "Rabbimiz! Doğrusu, biz inandık, günahlarımızı bize bağışla, bizi ateşin azabından koru!" derler.
  18. Allah Kendisi, melekler ve denkserliği yerine getiren bilim adamları, Ondan başka tanrı olmadığına tanıklık ederler. Ondan başka tanrı yoktur. O uludur, bilgedir.
  19. Doğrusu, Allah katında din, İslam'dır. Ne var ki, kitap verilenler, ilim kendilerine geldikten sonra aralarındaki çekemezlikten ötürü anlaşamadılar. Allah'ın öğretilerini kim inkâr ederse, doğrusu, Allah'ın hesaba çekmesi çabuk olur.
  20. Seninle tartışmaya girişirlerse, de ki: "Ben ve bana uyanlarla kendimi Allah'a verdim" ve kitap verilenlere ve verilmeyenlere de ki: "Siz de doğruya içtenlikle kendinizi verdiniz mi? " Eğer doğruya içtenlikle kendilerini vermişlerse, doğru yolu bulmuşlardır. Eğer yüz çevirirlerse, sana düşen ancak bildirmedir. Allah insanları görmektedir.
  21. Doğrusu, Allah'ın ilkelerini inkâr edenlere, haksız yere peygamberleri öldürenlere ve insanlardan denkserliği emredenleri öldürenlere acıtıcı bir azabı müjdele!
  22. İşte, şimdikinde ve gelecektekinde işleri boşa çıkacak olanlar bunlardır. Onların bir yardımcıları da olmayacaktır.
  23. Kitaptan kendilerine bir pay verilmiş olanların aralarında hüküm vermek için Allah'ın kitabına çağrıldıkları halde, bir kısmının yüz çevirerek dönüp gittiğini görmedin mi?
  24. Bu, onların "Ateş bize ancak sayılı birkaç gün değecektir" demelerindendir. Uydurup durdukları şeyler, onları dinlerinde yanıltmıştır.
  25. Peki! Şüphe götürmeyen günde kendilerini toplayacağımız ve haksızlığa uğratılmadan herkese kazandığı ödeneceği zaman, durumları nasıl olacak?
  26. De ki: "Ey mülkün sahibi Allah'ım! Egemenliği dilediğine verirsin, dilediğinden egemenliği çekip alırsın. Dilediğini yükseltirsin, dilediğini alçaltırsın. İyilikler Senin elindedir. Doğrusu Senin her şeye gücün yeter.
  27. Geceyi gündüze sokarsın, gündüzü geceye sokarsın. Ölüden diri çıkarırsın ve diriden ölü çıkarırsın ve dilediğini de hesapsız rızıklandırırsın.
  28. İnananlar, inananları bırakıp inkârcıları dost edinmesinler! Böyle yapanın Allah katında bir değeri yoktur. Ancak, onlardan korunmak için gereğini yapma bunun dışındadır. Allah sizi kendisiyle uyarır ve gidiş Allah'adır.
  29. De ki: "İçinizde olanı gizleseniz de açıklasanız da Allah onu bilir. Göklerde ve yerde bulunanları da bilir ve Allah'ın gücü her şeye yeter."
  30. Herkes, yaptığı her türlü iyiliği ve işlediği her türlü kötülüğü hazır bulacağı gün, kendisi ile o kötülüğün arasında uzun bir mesafe olmasını dileyecektir. Allah sizi kendisiyle uyarıyor. Allah kullarına karşı şefkatlidir.
  31. De ki: "Allah’ı seviyorsanız, bana uyun ki, Allah da sizi sevsin ve günahlarınızı bağışlasın." Allah bağışlayandır, acıyandır.
  32. De ki: "Allah’a ve elçisine itaat edin." Eğer, yüz çevirirlerse, doğrusu, Allah inkâr edenleri sevmez.
  33. (33-34) Doğrusu, Allah, Adem’i, Nuh’u, İbrahim ailesini, İmran ailesini, birbirlerinin soyu olarak, dünyalara üstün tuttu. Allah işitendir, bilendir.
  34. (33-34) Doğrusu, Allah, Adem’i, Nuh’u, İbrahim ailesini, İmran ailesini, birbirlerinin soyu olarak, dünyalara üstün tuttu. Allah işitendir, bilendir.
  35. Hani, İmran’ın karısı, "Rabbim! Karnımda olanı sırf sana adadım, benden kabul buyur! Doğrusu, işiten ve bilen ancak Sensin" demişti.
  36. Onu doğurduğunda, Allah ne doğurduğunu bilirken, "Ya Rabbi! Kız doğurdum. Erkek, kız gibi değildir ve doğrusu ben ona Meryem adını verdim. Doğrusu, onu da soyunu da kovulmuş şeytandan Sana sığındırırım" demişti.
  37. Rabbi o kızı beğenerek benimsedi, onu güzel bir bitki gibi yetiştirdi ve onu Zekeriya’nın korumacılığına verdi. Zekeriya tapınağa her girişinde, onun yanında bir yiyecek bulurdu. Ey Meryem! "Bu sana nereden?" derdi. Meryem de "Bu, Allah’ın katındandır" cevabını verirdi. Doğrusu, Allah dilediğini hesapsızca rızıklandırır.
  38. İşte orada, Zekeriya Rabbine yakardı: "Rabbim! Bana kendi katından tertemiz bir soy bahşet, doğrusu, Sen yakarışı işitirsin" dedi.
  39. Tapınakta yakarırken melekler ona seslendi: "Allah, sana Allah'tan gelen bir sözü onaylayan, ulu, iffetli, iyilerden bir peygamber olarak Yahya'yı müjdeler''
  40. "Rabbim! Ben kocamış ve karım da kısırken nasıl oğlum olabilir?" dedi. "Öyle olsa bile, Tanrı dilediğini yapar" dedi.
  41. "Rabbim! Bana bir belirti ver" deyince, "Belirtin, insanlarla üç gün, işaretten başka şekilde konuşmayacaksın, Rabbini çok an, akşam sabah O'nu yücelt" dedi.
  42. Hani, Melekler "Ey Meryem! Allah seni seçti, arıttı ve dünyaların kadınlarına seni üstün tuttu.
  43. Ey Meryem! Rabbine boyun eğ, secde et, rükû edenlerle beraber rükû et!" demişlerdi.
  44. Bu, sana bildirdiğimiz görülmeyen haberlerdendir. Meryem'e hangisi bakacak diye oklarıyla kura çekerlerken sen yanlarında değildin. Çekişirlerken de orada bulunmadın.
  45. Hani, Melekler "Ey Meryem! Allah kendinden bir sözü, adı Meryemoğlu İsa Mesihi, şimdikinde ve sonrakinde gözde ve yakın kılınanlardan biri olarak sana müjdeler" demişlerdi.
  46. O, insanlarla beşikte iken de, yetişkin iken de iyilerden biri olarak konuşur.
  47. Meryem "Rabbim! Bana bir insan dokunmamışken nasıl çocuğum olabilir?" dedi. Allah "Senin için öyle olsa bile, Allah dilediğini yaratır. O, bir işin olmasına hükmederse ona ‘Ol’ der ve o da olur" dedi.
  48. (48-49) O, ona kitabı, bilgeliği, Tevrat’ı, Incil’i öğretecek ve İsrailoğullarına şöyle diyen bir elçi kılacaktır: "Ben, size Rabbinizden bir belge getirdim. Ben çamurdan kuş şeklinde bir heykel yapıp ona üfleyeceğim, o da Allah’ın emri ile kuş olacak, anadan doğma körü ve alacalıyı iyi edeceğim; Allah’ın emri ile ölüleri dirilteceğim; yiyeceklerinizi ve evlerinizde sakladıklarınızı bildireceğim, eğer inanırsanız, doğrusu bunda sizin için belge vardır.
  49. (48-49) O, ona kitabı, bilgeliği, Tevrat’ı, Incil’i öğretecek ve İsrailoğullarına şöyle diyen bir elçi kılacaktır: "Ben, size Rabbinizden bir belge getirdim. Ben çamurdan kuş şeklinde bir heykel yapıp ona üfleyeceğim, o da Allah’ın emri ile kuş olacak, anadan doğma körü ve alacalıyı iyi edeceğim; Allah’ın emri ile ölüleri dirilteceğim; yiyeceklerinizi ve evlerinizde sakladıklarınızı bildireceğim, eğer inanırsanız, doğrusu bunda sizin için belge vardır.
  50. (50-51) Benden önce gelen Tevrat’ı tasdik ederek, size haram kılınanların bir kısmını helal etmem için Rabbinizden size bir belge getirdim. Doğrusu, Allah’a saygılı olun ve bana itaat edin. Şüphesiz, Allah hem benim Rabbim, hem de sizin Rabbinizdir. O’na tapın, doğru yol budur."
  51. (50-51) Benden önce gelen Tevrat’ı tasdik ederek, size haram kılınanların bir kısmını helal etmem için Rabbinizden size bir belge getirdim. Doğrusu, Allah’a saygılı olun ve bana itaat edin. Şüphesiz, Allah hem benim Rabbim, hem de sizin Rabbinizdir. O’na tapın, doğru yol budur."
  52. İsa, onların inkâr edeceğini anlayınca, "Allah için yardımcılarım kimler olur?" dedi. Arkadaşları "Biz Allah’ın yardımcılarıyız, Allah’a inandık ve doğruya içtenlikle kendimizi verdiğimize tanık ol!
  53. Rabbimiz! İndirdiğine inandık, elçine uyduk, öyle ise bizi tanıklarla beraber yaz" dediler.
  54. Ve düzen kurdular, Allah da düzen kurdu. Allah, düzen kuranların en iyisidir.
  55. Hani, Allah demişti: "Ey İsa! Doğrusu seni öldüreceğim ve kendime yükselteceğim, seni inkârcılardan temizleyeceğim, sana uyanları, diriliş gününe kadar inkârcılardan üstün kılacağım. Sonra, bana döneceksiniz ve anlaşamadığınız hususlarda aranızda hüküm vereceğim."
  56. İnkâr edenlere gelince, onlara şimdikinde ve sonrakinde çetin bir azapla azap edeceğim. Onların hiçbir yardımcısı olmayacaktır.
  57. Ama inanıp yararlı işler işleyenlere gelince, onların ücretlerini Allah kendilerine ödeyecektir. Allah haksızlık yapanları sevmez.
  58. Sana okuduğumuz bunlar, belgelerdendir ve bilgelikli hatırlatmadır.
  59. Doğrusu, Allah katında İsa'nın durumu, Adem'in durumu gibidir. Adem'i topraktan yaratmıştı. Sonra ona "ol" dedi ve o da oldu.
  60. Bu gerçek Rabbindendir, sakın şüphelenenlerden olma!
  61. Sana ilim geldikten sonra, o konuda seninle kim tartışacak olursa de ki: "Gelin, oğullarımızı ve oğullarınızı, kadınlarımızı ve kadınlarınızı, kendimizi ve kendinizi çağıralım, sonra içtenlikle lanetleşelim ve Allah'ın lanetinin yalancılara olmasını dileyelim."
  62. Doğrusu, işte gerçek olay budur: Allah’tan başka tanrı yoktur. Doğrusu, ulu ve bilge olan elbette Allah’tır.
  63. Eğer, yüz çevirirlerse, doğrusu, Allah bozguncuları bilir.
  64. De ki: "Ey kitaplılar! Bizimle sizin aranızda olan ortak bir söze gelin: Allah’tan başkasına tapmayalım, ona hiçbir şeyi ortak koşmayalım, Allah’ı bırakıp da birimiz öbürünü tanrı edinmesin." Eğer, yüz çevirirlerse "Bizim doğruya içtenlikle kendimizi verdiğimize tanık olun" deyiniz.
  65. Ey kitaplılar! İbrahim hakkında niçin tartışıyorsunuz? Tevrat da, İncil de ondan sonra indirilmiştir. Düşünmüyor musunuz?
  66. İşte, siz o kimselersiniz ki, bilginiz olan hususta tartıştınız diyelim, ama bilginiz olmayan şey hakkında niçin tartışıyorsunuz? Oysa, Allah bilir, siz bilmezsiniz.
  67. İbrahim, Yahudi de değildi, Hıristiyan da değildi, ancak doğruya yönelen bir müslümandı, ortak koşanlardan da değildi.
  68. Doğrusu, insanlardan İbrahim’e en yakın olanlar, ona uyanlar, bu peygamber ve de inananlardır. Allah inananların yakın dostudur.
  69. Kitaplılardan bir takımı, keşke sizi saptırsalar isterler. Oysa, farkına varmadan yalnız kendilerini saptırmaktadırlar.
  70. Ey kitap ehli! Siz, görüp bildiğiniz halde, niye Allah’ın belgelerini inkâr ediyorsunuz?
  71. Ey kitaplılar! Niçin gerçeğe saçmalığı giydiriyorsunuz ve bile bile gerçeği gizliyorsunuz?
  72. Kitaplılardan bir takımı "İnananlara indirilmiş olana günün başında inanın ve günün sonunda inkâr edin! Belki dönerler.
  73. Ve dininize uyandan başkasına inanmayın" demişti. De ki: "Doğrusu, doğru yol gösterme, Allah’ın doğru yol göstermesidir. Tanrı katında sizinle tartışabilmeleri için, size verilmiş olanın bir benzerinin başkasına da verilmiş olmasıdır." De ki: "Doğrusu, bolluk Allah’ın elindedir. Onu dilediğine verir. Allah her şeyi kuşatan ve bilendir."
  74. Rahmetini dilediğine özgü kılar. Allah, yücedir, bolluk sahibidir.
  75. Kitap ehlinden birine bir yük altın emanet etsen, onu sana ödeyen ve bir altın emanet bıraksan, tepesine dikilmedikçe onu sana ödemeyen vardır. Bu, onların "Başkalarına karşı üzerimize bir sorumluluk yoktur" demelerindendir. Onlar, bile bile Allah’a karşı yalan söylüyorlar.
  76. Hayır! Kim andını yerine getirir ve saygılı olursa, şüphesiz, Allah saygılı davrananları sever.
  77. Doğrusu, Allah’ın antlaşmasını ve yeminlerini az bir değere satanlar, işte, onların gelecektekinde bir payları olmayacaktır. Allah diriliş günü onlarla konuşmayacak, onlara bakmayacak ve onları temize çıkarmayacaktır. Elem verici azap da onlaradır.
  78. Doğrusu, kitaplılardan bir takımı, kitapta olmadığı halde kitaptan olduğunu sanmanız için, dillerini eğip bükerler ve o söz Allah katından olmadığı halde "Allah katındandır" derler ve bilerek Allaha karşı yalan söylerler.
  79. Allah’ın kendisine kitabı, bilgeliği ve peygamberliği verdiği hiçbir kimse, insanlara, "Allah yerine bana kul olun" demez. Ancak, kitabı öğrettiğinize ve okumakta olduğunuza göre "Rabbin kulları olun" demesi yaraşır.
  80. Melekleri, peygamberleri tanrı olarak benimsemenizi de emredemez. Siz doğruya içtenlikle kendinizi verdikten sonra, size inkâr etmeyi mi emredecek?
  81. Hani, Allah peygamberlerden sağlam söz almıştı. "Andolsun, size kitap ve bilgelik verdim. Sonradan sizde bulunanı doğrulayan bir peygamber geldiğinde, ne olursa olsun ona inanacaksınız ve ne yapıp yapıp ona yardım edeceksiniz. Bunu kabul ettiniz mi ve ağır andımı üzerinize aldınız mı?" dedi. Onlar da "Kabul ettik" dediler. Allah da "O halde, Benim de sizinle beraber tanıklardan olduğuma tanık olun" demişti.
  82. Kim bundan sonra yüz çevirirse, işte, onlar yoldan çıkanlardır.
  83. Allah’ın dininden başkasını mı arıyorlar? Oysa, göklerde ve yerde kim varsa, ister istemez O’na içtenlikle kendini vermiştir. Zaten O’na döndürüleceklerdir.
  84. De ki: "Biz, Allaha, bize indirilene, İbrahim’e, İsmaile, İshak’a, Yakup’a ve oymaklara indirilenlere, Musa’ya, İsa’ya ve peygamberlere Rableri tarafından verilenlere, aralarında hiçbirini diğerinden ayırmadan inandık. Biz, kendimizi içtenlikle O’na vermişizdir."
  85. Kim İslam’dan başka bir din arzu ederse, o din kabul edilmeyecektir. O, gelecektekinde de kaybedenlerden biri olacaktır.
  86. İnandıktan, elçinin hak olduğuna tanıklık ettikten ve kendilerine açık belgeler geldikten sonra, inkâr eden bir ulusa Allah nasıl doğru yol gösterir? Allah kıyıcı ulusa doğru yol göstermez.
  87. İşte, bunların cezası, Allah’ın, meleklerin ve insanların hepsinin lanetine uğramalarıdır.
  88. Bu lanette temelli kalacaklar. Onlardan azap eksiltilmez ve onlara bir daha bakılmaz.
  89. Ancak, ondan sonra tövbe edip düzeltenler olursa, doğrusu Allah bağışlar, acır.
  90. Doğrusu, inandıktan sonra inkâr edip, sonra da inkârları artanların tövbeleri kabul edilmeyecektir. İşte, onlar tam sapanlardır.
  91. Doğrusu, inkâr edip inkârcı olarak ölenlerin hiçbirinden, dünya dolusu altını fidye vermiş olsa bile, kabul edilmeyecektir. İşte bunlara elem verici azap vardır ve hiçbir yardımcıları da olmayacaktır.
  92. Sevdiğiniz şeylerden vermedikçe iyiliğe erişemezsiniz. Ne verirseniz, doğrusu, Allah onu bilir.
  93. Tevrat'ın indirilmesinden önce, İsrail’in kendilerine haram ettiğinden başka, bütün yiyecekler İsrailoğullarına helal idi. De ki: "Doğru söylüyorsanız Tevrat’ı getirin ve onu okuyun."
  94. Bundan sonra Allah’a karşı kim yalan uydurursa, işte, onlar kıyıcı kimselerdir.
  95. De ki: "Allah doğru söyledi. Öyle ise doğruya yönelik olan İbrahim’in dinine uyun; o, puta tapanlardan değildi."
  96. Doğrusu, dünyalar için mübarek ve doğru yol göstergesi olarak insanlar için kurulan ilk ev Mekke’dedir.
  97. Orada apaçık belgeler, İbrahim'in durağı vardır. Kim oraya girerse güvende olur. Oraya yol bulabilen insanlara Allah için Evi haccetmek gerekli olur. Kim bunu inkâr ederse, doğrusu Allah dünyalardan zengindir.
  98. De ki: "Ey kitaplılar! Allah yaptıklarınıza şahitken, niçin Allah’ın ilkelerini inkâr ediyorsunuz?"
  99. De ki: "Ey kitaplılar! Siz, doğru olduğunu bilip dururken, niçin Allah’ın yolunda eğrilik arayarak inananları ondan alıkoyuyorsunuz?" Allah işlediklerinizden habersiz değildir.
  100. Ey inananlar! Kitap verilenlerin bir takımına itaat ederseniz, inanmanızdan sonra, sizi inkârcılığa döndürürler.
  101. Size Allah’ın ilkeleri okunurken ve elçisi de aranızda bulunurken, nasıl inkâr edersiniz? Kim Allah’a sımsıkı tutunursa, doğru yola iletilmiş olur.
  102. Ey inananlar! Allah’a gereği gibi saygılı olun. Ancak, içtenlikle doğruya kendini vermiş olarak can vermeye bakın.
  103. Allah’ın ipine topluca sımsıkı tutunun, ayrılıkçılık yapmayın. Allah’ın size olan nimetini anın. Düşmandınız, gönüllerinizin arasını uzlaştırdı ve siz de Onun nimetinden dolayı kardeş oldunuz. Ateş çukurunun kıyısında idiniz, sizi oradan kurtardı. Doğru yola girersiniz diye, Allah ilkelerini size böyle açıklıyor.
  104. Sizlerden iyiye çağıran, uygun olanı emreden ve kötülüğü yasaklayan bir toplum olsun. İşte, onlar başarıya ulaşanlardır.
  105. (105-106) Kendilerine açık belgeler geldikten sonra ayrılığa düşen ve anlaşamayanlar gibi olmayın. Birtakım yüzlerin ağaracağı ve birtakım yüzlerin kararacağı günde büyük azap işte onlaradır. Yüzleri kararanlara gelince; "İnanmanızdan sonra inkâr mı ettiniz? Öyle ise, inkâr etmiş olmanızdan dolayı azabı tadın" denecektir.
  106. (105-106) Kendilerine açık belgeler geldikten sonra ayrılığa düşen ve anlaşamayanlar gibi olmayın. Birtakım yüzlerin ağaracağı ve birtakım yüzlerin kararacağı günde büyük azap işte onlaradır. Yüzleri kararanlara gelince; "İnanmanızdan sonra inkâr mı ettiniz? Öyle ise, inkâr etmiş olmanızdan dolayı azabı tadın" denecektir.
  107. Yüzleri ağaranlar ise, Allah’ın rahmetindedirler, onlar orada temelli kalacaklardır.
  108. İşte bunlar, sana gerçek olarak okuduğumuz Allah’ın ilkeleridir. Allah, âlemlere haksızlık yapılmasını istemez.
  109. Göklerde olanlar ve yerde olanlar Allah’ındır, işler Allah’a götürülür.
  110. Siz, uygun olanı emreden, kötülüğü yasaklayan ve Allah’a inanan, insanlar için ortaya çıkarılan iyi bir milletsiniz. Eğer, kitap ehli de inanmış olsaydı, onların iyiliğine olurdu. Onların birtakımı inanmış ve çoğu da yoldan çıkmıştır.
  111. Onlar incitmekten başka size bir zarar veremezler. Sizinle savaşa girerlerse, size arkalarını dönüp giderler. Sonra onlara yardım da edilmez.
  112. Nerede bulunurlarsa bulunsunlar, Allah’ın andına ve insanların andına sığınanların dışında kalanlara alçaklık damgası da vurulur. Allah’tan da bir öfkeye uğrarlar, onlara sünepelik damgası vurulmuştur. Bu, Allah’ın ilkelerini inkâr etmelerinden, peygamberleri haksız yere öldürmelerindendir. Bu, başkaldırmaları ve düşmanlık yapmakta olduklarındandır.
  113. (113-114) Kitap ehlinin hepsi de bir değildir. Onların içinde secdeye kapanarak, geceleri Allah’ın ilkelerini okuyup duran bir millet vardır. Bunlar, Allah'a, sonraki güne inanır, uygun olanı emreder, kötü olanı yasaklar, iyiliklere koşarlar. İşte bunlar iyilerdendir.
  114. (113-114) Kitap ehlinin hepsi de bir değildir. Onların içinde secdeye kapanarak, geceleri Allah’ın ilkelerini okuyup duran bir millet vardır. Bunlar, Allah'a, sonraki güne inanır, uygun olanı emreder, kötü olanı yasaklar, iyiliklere koşarlar. İşte bunlar iyilerdendir.
  115. Yaptıkları herhangi bir iyilikleri inkâr edilmeyecektir. Allah saygılı olanları bilir.
  116. Doğrusu, inkâr edenlerin malları ve çocukları, Allaha karşı kendilerine hiçbir şey sağlamaz. İşte, onlar ateşliklerdir ve orada temelli kalacaklardır.
  117. Onların bu dünya hayatında sarfettikleri şeylerin durumu, kendilerine haksızlık eden ulusun ekinlerine vurup yok eden soğuk rüzgarın durumu gibidir. Allah onlara zulmetmedi, ama onlar kendilerine zulmettiler.
  118. Ey inananlar! Sizden olmayanı sırdaş edinmeyin, aklınızı çelmekten geri durmazlar, sıkıntıya uğramanızı severler. Ağızlarından öfke taşmaktadır. Gönüllerinde gizli olan ise daha büyüktür. Eğer düşünürseniz, belgeleri size açıklamış oluyoruz.
  119. İşte siz, o kimselersiniz ki, onlar sizi sevmezken siz onları seviyor ve kitabın tümüne inanıyorsunuz. Size rastladıkları zaman, "İnandık" derler. Yalnız kaldıklarında ise, size karşı şiddetli öfkelerinden parmak uçlarını ısırırlar. De ki: "Öfkenizden çatlayın. Doğrusu, Allah gönüllerde olanı bilir."
  120. Eğer size bir iyilik dokunsa, bu onları üzer. Eğer size bir kötülük gelse, ona da sevinirler. Eğer dayanır ve korunursanız, onların hilesi size hiçbir zarar veremez. Doğrusu, Allah onların yaptıklarını kuşatır.
  121. Hani, sen inananları savaş için duracakları yerlere yerleştirmek üzere erkenden evinden ayrılmıştın. Allah işitendir, bilendir.
  122. Hani, sizden iki takım bozulmaya yüz tutmuştu. Oysa Allah onların dostuydu. İnananlar Allah’a güvensinler.
  123. Andolsun, sizin düşkün bir durumda olduğunuz Bedir’de, Allah size yardım etmişti. Allah’a saygılı olun ki, şükretmiş olasınız.
  124. Hani, inananlara, "Rabbinizin üç bin melekle size yardım etmesi, size yetmez mi?" diyordun.
  125. Evet! Dayanırsanız, korunursanız, onlar da hemen şu anda üzerinize gelirlerse, Rabbiniz size nişanlı beş bin melekle yardım edecektir.
  126. (126-127) Allah bunu, yalnızca size müjde olsun ve gönülleriniz sağlamlaşsın diye değil, inkâr edenlerin bir yandan yolunu kesmek veya onları ümitsizce geri dönecek şekilde bozguna uğratmak için yapmıştır. Yardım ancak yüce, bilge Allah katındandır.
  127. (126-127) Allah bunu, yalnızca size müjde olsun ve gönülleriniz sağlamlaşsın diye değil, inkâr edenlerin bir yandan yolunu kesmek veya onları ümitsizce geri dönecek şekilde bozguna uğratmak için yapmıştır. Yardım ancak yüce, bilge Allah katındandır.
  128. Onların tövbesini kabul etmesi veya onlara azap etmesi seni ilgilendirmez. Doğrusu, onlar kıyıcıdırlar.
  129. Göklerde olan ve yerde olan Allah’a aittir. Dilediğini bağışlar ve dilediğine azap eder. Ve Allah bağışlayandır, acıyandır.
  130. Ey inananlar! Artı olanı kat kat artırarak yemeyin. Allah’a saygılı olun ki, başarıya eresiniz.
  131. Nankörlük edenlere hazırlanmış olan ateşten korunun.
  132. Size acınması için Allah’a ve elçisine itaat edin.
  133. Rabbinizden bir bağışlanmaya, saygılı olanlara hazırlanmış gökler ve yer arası kadar geniş olan cennete koşuşun.
  134. Bunlar, bollukta ve darlıkta verirler, öfkelenmeyi yutkunurlar, insanların kusurlarını affederler. Ve Allah iyi davrananları sever.
  135. Onlar, kötü bir şey yaptıkları veya kendilerine haksızlık ettikleri zaman, Allah'ı anarlar ve günahlarının bağışlanmasını dilerler. Allah'tan başka, günahları kim bağışlayabilir? Onlar yaptıkları işlerde bile bile direnmezler.
  136. İşte, bunların ödülleri Rablerinden bağışlanma olup, temelli kalacakları ve altlarından ırmaklar akan cennetlerdir. Çalışanların ne güzel ödülleri vardır!
  137. Sizden önce nice düzenlemeler geçmiştir. Öyle ise, yeryüzünde dolaşın da yalanlayıcıların sonunun nasıl olduğuna bakın.
  138. Bu, insanlara bir açıklama, saygılı olanlara bir doğruluk göstergesi ve bir öğüttür.
  139. Gevşemeyin ve üzülmeyin. Eğer inanmışsanız en üstün siz olacaksınız.
  140. Eğer siz bir yara aldıysanız, kuşkusuz o ulus da benzeri bir yara almıştır. Bu gibi günleri insanlar arasında döndürüp dururuz. Böylece Allah, inananları belirtir ve içinizden tanıklar tutar. Ve Allah haksızlık yapanları sevmez.
  141. Bu, Allah'ın inananları temize çıkarması ve inkârcıları yok etmesi içindir.
  142. Yoksa, içinizden var gücü ile uğraşanları bilmeden ve dayananları denemeden cennete gireceğinizi mi sandınız?
  143. Andolsun ki, ölümle karşılaşmadan önce, onu istiyordunuz. İşte, onu gördünüz de bakıp duruyorsunuz.
  144. Muhammed ancak bir elçidir. Ondan önce de birçok elçi gelip geçmiştir. Ölür veya öldürülürse gerisin geriye mi döneceksiniz? Kim geriye dönerse, Allaha bir zarar veremez. Ancak, Allah şükredenleri ödüllendirecektir.
  145. Süresi yazılı hiçbir kimse, Allah'ın bilgisi dışında ölmez. Kim dünya yararını isterse, ona ondan veririz. Kim de ahiret yararını isterse, ona da ondan veririz. Şükredenleri ödüllendireceğiz.
  146. Nice peygamberler yanında, pek çok tanrı bilimcisi de savaşmıştır. Allah yolunda başlarına gelenlerden dolayı gevşememişler, yılmamışlar ve boyun eğmemişlerdi. Ve Allah dayananları sever.
  147. Sözleri ancak şunu söylemekti: "Rabbimiz! Günahlarımızı, işlerimizdeki tutumsuzluğumuzu bize bağışla, ayaklarımızı sağlam kıl, nankör ulusa karşı bize yardım et."
  148. Bunun için, Allah onlara hem dünya ödülünü, hem de ötekinin ödülünün güzelini vermiştir. Allah iyi davrananları sever.
  149. Ey inananlar! İnkâr edenlere uyarsanız, sizi gerisin geriye çevirirler de kaybedenlere dönersiniz.
  150. Oysa, sahibiniz Allah’tır ve yardımcıların en iyisi de O’dur.
  151. Allah’ın, hakkında hiçbir delil indirmediği şeyi Kendisine ortak koşmalarından ötürü, inkâr edenlerin gönüllerine korku salacağız. Onların varacağı yer ateştir. Haksızlık edenlerin yerleri ne kötüdür.
  152. Andolsun ki, Allah size verdiği sözde durdu. Hani, O’nun izniyle onları biçiyordunuz, sevdiğinizi size gösterdikten sonra başkaldırdınız, verilen buyruk hakkında çekiştiniz ve başarısızlığa uğradınız. Çünkü kiminiz şimdikini istiyordu, kiminiz gelecektekini istiyordu. Sonra, sizi denemek için düşmanınızdan sizi kaçırdı. Andolsun ki sizi affetti. Ve Allah inananlara karşı bolluk sahibidir.
  153. Hani, elçi arkanızdan sizi çağırırken, kimseye bakmadan kaçıyordunuz. Elinizden gidene ve de başınıza gelene üzülmeyesiniz diye Allah sizi kaygıdan kaygıya uğrattı. Allah yaptıklarınızdan haberdardır.
  154. Sonra, bu kaygının ardından üzerinize, sizden bir bölüğü bürüyen güvenli bir uyuklama indirdi. Bir bölük de, cahillerin sanısı gibi Allah hakkında haksız yere sanıya kapılıp kendilerini kaygılandırarak, "Bu işte bize bir şey var mı?" diyorlardı. De ki: "Durumun tümü Allah’a aittir." Sana açıklayamadıklarını içlerinde gizliyorlar. "Bu işte bizim bir fikrimiz olsaydı, burada öldürülmezdik" diyorlar. De ki: "Evlerinizde bile olsaydınız, haklarında ölüm yazılmış olanlar, devrilecekleri yerlere yine de varırlardı." Bu, içinizde olanı Allah’ın denemesi ve gönüllerinizde olanı yoklaması içindir. Allah göğüslerde olanı bilir.
  155. Doğrusu, iki topluluğun karşılaştığı gün, şeytan içinizden geri dönenleri, işledikleri bir takım işlerden dolayı kaydırmak istedi. Andolsun ki, Allah onları affetmiştir. Doğrusu, Allah bağışlayandır, ivecen olmayandır.
  156. Ey inananlar! Yolculuğa çıkan veya savaşa giden kardeşleri hakkında "Yanımızda olsalardı ölmezler veya öldürülmezlerdi" diyen inkarcılar gibi olmayın. Allah bu sözlerini onların gönüllerinde bir özlem yapar. Allah hem yaşatır, hem öldürür. Allah işlediklerinizi görmektedir.
  157. Allah yolunda öldürülür veya ölürseniz, Allah’ın bağışlaması ve rahmeti onların topladıklarından daha iyidir.
  158. Andolsun ki, ölseniz de öldürülseniz de Allah’ın huzurunda toplanacaksınız.
  159. Allah’ın acımasından ötürü, sen onlara yumuşak davrandın. Eğer kaba ve katı yürekli olsaydın çevrenden dağılırlardı. Onları affet, onlara bağışlanma dile, durum hakkında onlara danış; ancak, karar verdiğin zaman Allah’a güven, doğrusu, Allah güvenenleri sever.
  160. Eğer Allah size yardım ederse, sizi yenecek yoktur. Eğer, sizi yardımsız bırakırsa, ondan sonra size yardım edecek kimdir? İnananlar yalnız Allah’a güvensinler.
  161. Hiçbir peygambere aldatma yaraşmaz. Kim aldatırsa yaptığı aldatmayı diriliş günü boynuna takılı getirir. Sonra herkese kazandığı ödenir. Onlara haksızlık da yapılmaz.
  162. Allah’ın rızasına uyan kimse hiç Allah’ın öfkesine uğrayan gibi olur mu? Bunun varacağı yer cehennemdir. Varılacak yer ne kötüdür!
  163. Onlar Allah katında derece derecedir ve Allah onların işlediklerini görmektedir.
  164. Andolsun ki, Allah inananlara, ilkelerini okuyan, onları temize çıkaran, onlara kitabı ve bilgeliği öğreten, kendilerinden bir elçi göndermekle iyilik yapmıştır. Oysa onlar, önceleri apaçık bir sapkınlık içinde idiler.
  165. Başkalarını iki katına uğrattığınız bir musibete kendiniz uğrayınca "Bu da nereden?" dersiniz? De ki: "O, kendinizdendir." Doğrusu, Allah’ın gücü her şeye yeter.
  166. İki topluluğun karşılaştığı gün başınıza gelen Allah'ın izniyledir, ki inananları ayırt etsin.
  167. Ve ikiyüzlülük yapanları da bilsin. Bunlara "Gelin, Allah yolunda savaşın veya kendinizi savunun" denilince, "Eğer savaş olacağını bilseydik size uyardık" dediler. Halbuki onlar, o gün inançtan çok inkâra yakındılar. Kalplerinde olmayanı ağızlarıyla söylüyorlardı. Oysa Allah gizlediklerini daha iyi bilmektedir.
  168. Onlar, oturup kardeşleri için "Bize uysalardı öldürülmezlerdi" dediler. De ki: "Eğer, doğru söylüyorsanız, ölümü kendinizden savın."
  169. Allah yolunda öldürülenleri sakın ölü sanma. Ancak onlar Rablerinin katında diri olarak rızıklanmaktadırlar.
  170. Onlar, Allah'ın kendilerine verdiği bolluktan dolayı sevinç içinde olup, arkalarından henüz kendilerine katılmayanlara da korkunun olmadığını ve onların üzülmeyeceklerini müjdelemek isterler.
  171. (171-172) Yaralandıktan sonra yine Allah'ın ve elçisinin çağrısına koşan inananların ödülünü Allah'ın zayi etmeyeceğini ve Allah’tan nimet ve bolluk olduğunu müjde etmekle sevinç duyarlar. Onların içinden işlerini güzel yapanlara ve saygılı olanlara büyük ödül vardır.
  172. (171-172) Yaralandıktan sonra yine Allah'ın ve elçisinin çağrısına koşan inananların ödülünü Allah'ın zayi etmeyeceğini ve Allah’tan nimet ve bolluk olduğunu müjde etmekle sevinç duyarlar. Onların içinden işlerini güzel yapanlara ve saygılı olanlara büyük ödül vardır.
  173. İnsanlar, onlara "Doğrusu, düşmanlarınız size karşı bir ordu topladı, onlardan korkun" dediler. Ama bu, onların inancını artırdı ve "Allah bize yeter ve O ne güzel koruyucudur" dediler.
  174. Bu yüzden, kendilerine bir kötülük dokunmadan, Allah’tan bir nimet ve bollukla geri döndüler. Allah’ın rızasına uydular. Allah büyük bolluk sahibidir.
  175. O şeytan, ancak kendi dostlarını korkutur. Eğer inanıyorsanız, onlardan değil, Benden korkun.
  176. İnkârcılığa koşuşanlar seni üzmesin. Şüphesiz, onlar Allaha bir zarar veremezler. Allah onlara gelecektekinde bir pay ayırmamak istiyor. Ve onlara büyük bir azap vardır.
  177. Şüphesiz, inanmaya karşılık inkârı satın alanlar Allaha bir zarar veremezler. Onlara elem verici bir azap vardır.
  178. İnkâr edenler, kendilerine vermiş olduğumuz sürenin kesinlikle kendilerinin iyiliğine olduğunu sanmasınlar. Ancak, onlara günahları çoğalsın diye süre veriyoruz. Onlara aşağılayıcı bir azap vardır.
  179. Allah, inananları, bulunduğunuz durumda bırakacak değildir. Çünkü, temizi pisten ayıracaktır. Allah görünmeyeni size bildirecek değildir. Ancak, elçilerinden istediğini seçer. Öyle ise, Allaha ve elçilerine inanın. İnanırsanız, saygılı olursanız, size büyük ödül vardır.
  180. Allah’ın, bolluğundan kendilerine verdiği şeylerde cimrilik edenler, onun iyiliklerine olduğunu sanmasınlar. Aksine bu onların kötülüğünedir. Cimrilik yaptıkları şeyler, diriliş günü boyunlarına dolandırılacaktır. Göklerin ve yerin mirası Allah’a kalacaktır.
  181. Andolsun ki, "Doğrusu, Allah fakir, biz zenginiz" diyenlerin sözünü Allah işitmiştir. Dediklerini ve haksız yere peygamberleri öldürdüklerini yazacağız ve "Yakıcı azabı tadın" diyeceğiz.
  182. Bu, ellerinizle sunduğunuzun karşılığıdır. Yoksa Allah kullara kesinlikle haksızlık etmez.
  183. Onlar, "Doğrusu, ateşin yiyeceği bir kurbanı getirmedikçe hiçbir elçiye inanmamak üzere Allah bize söz verdi" dediler. De ki: "Kuşkusuz, benden önce elçiler size açık belgeler ve dediğiniz şeyi getirmiştir. Doğru sözlü iseniz, onları niçin öldürdünüz?"
  184. Eğer seni yalancı sayıyorlarsa, senden önce açık belgeler, sayfalar ve aydınlatıcı kitap getiren elçiler de yalanlanmıştır.
  185. Her insan ölümü tadacaktır ve diriliş günü ücretleriniz kesinlikle ödenecektir. Ateşten kim uzaklaştırılıp cennete sokulursa, artık o kurtulmuştur. Dünya hayatı aldatıcı bir eğlenceden başka bir şey değildir.
  186. Andolsun ki, mallarınız ve canlarınızla sınanacaksınız ve hiç şüphesiz sizden önce kitap verilenlerden ve ortak koşanlardan inciten çok söz işiteceksiniz. Eğer dayanır ve saygılı olursanız, doğrusu, bütün bunlar üzerinde durulmaya değer işlerdendir.
  187. Hani, Allah, kitap verilenlerden, "Onu gizlemeden kesinkes insanlara anlatacaksınız", diye kesin söz almıştı. Ama onlar, o kitabı arkalarına attılar ve az bir değere sattılar, satın aldıkları şey ne kötüdür.
  188. Yaptıklarına sevinenleri ve yapmadıkları şeylerle övülmeyi sevenleri sakın dikkate alma, asla bunların azaptan kurtulacaklarını da sanma. Acıtıcı azap da onlaradır.
  189. Göklerin ve yerin egemenliği Allah'a aittir ve Allah'ın gücü her şeye yeter.
  190. Doğrusu, göklerin ve yerin yaratılışında, gece ile gündüzün gidip gelişinde, öz akıllı olanlara belgeler vardır.
  191. Onlar, ayakta iken, otururken ve yan yatarken, Allah'ı anarlar, göklerin ve yerin yaratılmasını düşünürler. "Rabbimiz! Sen bunu boşuna yaratmadın, Sen eksiklikten uzaksın, bizi ateşin azabından koru.
  192. Rabbimiz! Doğrusu Sen kimi ateşe sokarsan, onu kuşkusuz rezil etmişsindir. Haksızlara hiçbir yardımcı bulunmaz.
  193. Rabbimiz! Doğrusu biz, inanmaya çağıran birinin "Rabbinize inanın" çağrısını işittik de inandık. Rabbimiz! Günahlarımızı bize bağışla. Kötülüklerimizi ört, iyilerle beraber olarak canımızı al.
  194. Rabbimiz! Elçilerinle bize vaadettiğini ver, bizi diriliş günü rezil etme; doğrusu, Sen sözünden caymazsın"
  195. Bunun üzerine Rableri, onlara cevap verdi. Birbirinizden meydana gelen sizlerden, erkek veya kadın, işleyenin işini boşa çıkarmam. Göç edenlerin, yurtlarından çıkarılanların, yolumda incitilenlerin, savaşanların ve öldürülenlerin kötülüklerini kuşkusuz örteceğim. Andolsun, Allah katından bir karşılık olarak onları altlarından ırmaklar akan cennetlere koyacağım. Ödülün güzeli Allah katındadır.
  196. İnkâr edenlerin memleketleri dolaşmaları seni aldatmasın.
  197. Bu azıcık bir faydalanmadır, sonra varacakları yer cehennemdir. Ne kötü döşenmiş bir yerdir!
  198. Ancak, Rablerine saygılı olanlara, altlarından ırmaklar akan, içinde Allah katından konukluk verilecek, temelli kalacakları cennetler vardır. Ve Allah katında olanlar, iyiler için daha iyidir.
  199. Doğrusu kitaplılardan, Allah’a, size indirilene ve kendilerine indirilene, Allah’a saygıyla boyun bükerek inanan ve Allah’ın ilkelerini az bir değere satmayanlar vardır. İşte, onların ödülleri Rablerinin katindadır. Doğrusu, Allah hesaplaşmayı çabuk görendir.
  200. Ey inananlar! Dayanın, direnin, tetikte olun, Allah’a saygılı olun ki, başarasınız.