İbrahim Suresi

14 İbrahim Bölümü Hüseyin Atay Meali

Mekke döneminde inmiştir. 52 ayettir.

Acıyan Acıyıcı Olan Allah Adına

  1. 1-2 Elif, Lâm, Râ. Bu, insanlara rablerinin izniyle, karanlıklardan aydınlık olan; göklerde olanlar ve yerde olanlar kendisinin olan; yüce övgüye layık Allah’ın yoluna çıkarman üzere sana indirdiğimiz kitaptır. Çetin azaptan dolayı, vay inkârcıların haline!
  2. 1-2 Elif, Lâm, Râ. Bu, insanlara rablerinin izniyle, karanlıklardan aydınlık olan; göklerde olanlar ve yerde olanlar kendisinin olan; yüce övgüye layık Allah’ın yoluna çıkarman üzere sana indirdiğimiz kitaptır. Çetin azaptan dolayı, vay inkârcıların haline!
  3. Onlar dünya yaşamını sonrakine severek yeğ tutarlar, Allah’ın yolundan alıkoyarlar ve onun eğriliğini amaç edinirler. İşte onlar derin bir şaşkınlık içindedirler.
  4. Kendilerine açıkça anlatabilmesi için, her elçiyi kendi ulusunun dili ile gönderdik. Allah sapmayı dileyene yol verir ve doğruyu dileyene yol gösterir. O yücedir, bilgedir.
  5. Andolsun, Musa’yı ilkelerimizle, "Ulusunu karanlıklardan aydınlığa çıkar ve onlara Allah’ın günlerini hatırlat" diye göndermiştik. Doğrusu bunlarda, pek sabırlı ve çok şükreden herkes için alınacak dersler vardır.
  6. Hani, Musa ulusuna: "Allah'ın size olan nimetini anın, zira sizi azabın en kötüsüne sokan, kadınlarınızı sağ bırakıp oğullarınızı boğazlayan Firavun ailesinden sizi kurtarmıştı. Bütün bunlarda Rabbinizden büyük bir sınav vardır"
  7. Hani, Rabbiniz "Eğer şükrederseniz, andolsun, size artıracağım; eğer nankörlük ederseniz, doğrusu, azabım pek çetindir" diye bildirmişti.
  8. Musa, "Siz ve yeryüzünde olanlar hepiniz nankörlük etmiş olsanız! Şüphesiz, Allah muhtaç değildir ve övgüye layıktır" demişti.
  9. Sizden önce geçen Nuh, Âd, Semûd uluslarının ve onlardan sonrakilerinin haberi size gelmedi mi? Allah'tan başkası onları bilmez. Onlara elçileri açık belgelerle geldiler, hemen elleriyle ağızlarını tıkayarak, "Sizinle gönderilen şeyi doğrusu inkâr ediyoruz ve bizi çağırdığınız şeyden de şüphe ve endişe içindeyiz" dediler.
  10. Elçileri "Gökleri ve yeri yaratan, günahlarınızdan sizi bağışlamaya ve belli bir süreye kadar sizi ertelemeye çağıran Allah hakkında mı şüphedesiniz?" dedi."Siz de bizim gibi sadece insansınız. Babalarımızın taptığından bizi alıkoymak istiyorsunuz. Öyleyse bize, apaçık bir belge getirin" dediler.
  11. Elçileri "Biz ancak sizin gibi insanız, ama Allah kullarından dilediğine iyilikte bulunur. Allah’ın bilgisi olmadan biz size kesin bir belge getiremeyiz. İnananlar Allah’a güvensin.
  12. Bize yollarımızı gösteren Allah’a niye güvenmeyelim? Bizi incitmenize elbette katlanacağız. Güvenenler Allah’a güvensin" dedi.
  13. İnkâr edenler, elçilerine, "Andolsun, sizi yurdumuzdan çıkaracağız, ya da bizim dinimize dönersiniz" dediler. Bunun üzerine Rableri onlara vahyetti: "Andolsun, Biz, haksızlık edenleri yok edeceğiz.
  14. Ve andolsun, sizi onlardan sonra yeryüzüne yerleştireceğiz. Bu, makamıma saygı duyan ve tehdidimden korkan içindir."
  15. Yardım istediler ve her inatçı zorbanın umudu boşa çıktı.
  16. Onun ardında cehennem vardır. Orada kendisine tiksintili sudan içirilir.
  17. Onu yudumlamaya uğraşır, ama boğazından geçiremez. Her taraftan ölüm ona gelecek, fakat ölçmeyecektir. Arkasından çetin bir azap vardır.
  18. Rablerini inkâr edenlerin işleri, kasırgalı bir günde rüzgarın sertçe savurduğu küle benzer, kazandıklarından hiçbir şey ele geçiremezler. İşte derin sapıklık budur.
  19. Gerçekten Allah’ın gökleri ve yeri yarattığını bilmiyor musun? O dilerse sizi yok eder ve yeni bir halk var eder.
  20. Bu ise Allah’a güç değildir.
  21. İnsanların tümü Allah’ın huzuruna çıkarlar. Güçsüzler, büyüklenenlere "Doğrusu, biz size uymuştuk. Şimdi Allah’ın azabından bizi kurtarabilir misiniz?" derler. Onlar ise, "Allah bizi doğru yola koysaydı, biz de sizi doğru yola iletirdik. Artık sızlansak da, dayansak da birdir. Çünkü kaçacak bir yerimiz yoktur" derler.
  22. İş bittikten sonra, şeytan der ki: "Doğrusu, Allah size gerçek sözü vermişti. Ben de size söz verdim, ama caydım. Aslında sizi zorlayacak bir gücüm yoktu. Yalnız sizi çağırdım, siz de geldiniz. O halde beni yermeyin, kendinizi kınayın. Ben sizi kurtaramam, siz de beni kurtaramazsınız. Daha önce de beni Allah’a ortak koşmanızı inkâr etmiştim. Doğrusu, haksızlık yapanlara acıklı azap vardır."
  23. İnananlar ve yararlı işler işleyenler, Rablerinin bildirisi ile içlerinde temelli kalacakları, altlarından ırmaklar akan cennetlere konulurlar. Orada dirlik temennileri "Esenlik olsun!" dur.
  24. Allah’ın, hoş bir sözü, gövdesi sağlam, dalları gökte hoş bir ağaca nasıl benzettiğini görmedin mi?
  25. O ağaç, Rabbinin bilgisine göre her an meyvelerini verir. Hatırlayıp anlarlar diye, Allah insanlara böyle örnekler verir.
  26. Kötü bir söz, yerden koparılmış, yerinde duramayan kötü bir ağaca benzer.
  27. Allah inananları dünya hayatında ve ahirette sarsılmaz bir sözle sağlamlaştırır. Haksızlık yapanları da saptırır. Allah dilediğini yapar.
  28. 28-29 Allah'ın nimetini nankörlükle değiştirenleri ve uluslarını yaslanacakları yokoluş yurdu cehenneme yerleştirenleri görmedin mi? Orası ne kötü yerleşim yeridir!
  29. 28-29 Allah'ın nimetini nankörlükle değiştirenleri ve uluslarını yaslanacakları yokoluş yurdu cehenneme yerleştirenleri görmedin mi? Orası ne kötü yerleşim yeridir!
  30. Allah'ın yolundan saptırmak için O’na eşler koşmuşlardı. De ki: "Gönenin! Ancak varacağınız yer ateş olacaktır."
  31. İnanan kullarıma söyle! Namazı kılsınlar, alışveriş ve dostluğun olmayacağı günün gelmesinden önce kendilerine verdiğimiz rızıktan açıkça ve gizlice versinler.
  32. 32-33 Gökleri ve yeri yaratan, gökten indirdiği su ile size rızık olarak ürünler yetiştiren, emri gereğince denizde yüzen gemileri buyruğunuza veren, ırmaklara da sizin için boyun eğdiren, sürekli yörüngelerinde yürüyen güneşi, ayı sizin için boyunduruk altında tutan, gece ile gündüzü yöneten Allah'tır.
  33. 32-33 Gökleri ve yeri yaratan, gökten indirdiği su ile size rızık olarak ürünler yetiştiren, emri gereğince denizde yüzen gemileri buyruğunuza veren, ırmaklara da sizin için boyun eğdiren, sürekli yörüngelerinde yürüyen güneşi, ayı sizin için boyunduruk altında tutan, gece ile gündüzü yöneten Allah'tır.
  34. Allah kendisinden istediğiniz her şeyden size vermiştir. Eğer Allah'ın nimetini sayarsanız, onu sayılandıramazsınız. Doğrusu, insan pek zalim ve çok nankördür.
  35. Hani! İbrahim demişti: "Rabbim bu şehri güvenli kıl, beni ve oğullarımı putlara tapmaktan uzak tut.
  36. Rabbim! Doğrusu, o putlar çok insanları saptırdı. Bana kim uyarsa o bendendir. Bana kim başkaldırırsa, doğrusu, Sen bağışlayansın, acıyansın.
  37. Rabbimiz! Doğrusu, ben çocuklarımdan kimini, namaz kılabilmeleri için, Senin saygın evinin yanında ekin vermez bir vadiye yerleştirdim. Artık, bir takım insanların gönüllerini onlara yönelt, şükretmeleri için ürünlerden onları rızıklandır.
  38. Rabbimiz! Doğrusu, Sen gizlediğimizi ve açığa vurduğumuzu bilirsin. Yerde ve gökte hiçbir şey Allah a gizli değildir.
  39. Yaşlılığımda bana İsmail'i ve İshak'ı bağışlayan Allah'a övgüler olsun; Rabbim doğrusu yalvarmamı duyar.
  40. Rabbim! Beni ve soyumu namaz kılanlar eyle. Rabbimiz! Duamı kabul buyur.
  41. Rabbimiz! Hesabın görüleceği günde, beni, anamı, babamı ve inananları bağışla."
  42. Sakın Allah'ı haksızlık edenlerin işlediklerinden habersiz sanma. Şüphesiz, O, gözlerin kapaklarını kırpmaksızın bakakalacağı güne kadar, onları ertelemektedir.
  43. O gün, beyinleri bomboş, başları yukarı kalkık, gözlerini kırpmadan bir yere dikilmiş olarak boyunlarını söndürüp, bön bön koşup dururlar.
  44. İnsanları kendilerine azabın geleceği gün ile uyar. Haksızlık edenler, derler: "Rabbimiz! Bizi yakın bir süreye kadar ertele de çağrına gelelim ve elçilere uyalım." Siz, daha önce sonunuzun gelmeyeceğine yemin etmemiş miydiniz?
  45. Üstelik, kendilerine yazık edenlerin yerlerinde de oturmuştunuz. Onlara nasıl davrandığımız da sizce biliniyordu ve size örnekler de vermiştik.
  46. Kuşkusuz, onlar düzenlerini kurmuşlardı, oysa düzenleri dağların yerlerinden oynamasını sağlayacak kadar güçlü olsa bile, onların düzenleri Allah'ın elindeydi.
  47. 47-48 Yerin başka bir yerle ve göklerin başka göklerle değiştirildiği, karşı konulamaz tek Allah'ın huzuruna çıktıkları gün, Allah'ın elçilerine verdiği sözden cayacağını sakın sanma. Doğrusu, Allah yücedir, cezalandırandır.
  48. 47-48 Yerin başka bir yerle ve göklerin başka göklerle değiştirildiği, karşı konulamaz tek Allah'ın huzuruna çıktıkları gün, Allah'ın elçilerine verdiği sözden cayacağını sakın sanma. Doğrusu, Allah yücedir, cezalandırandır.
  49. O gün, suçluları birbirine çatılı bukağılara vurulmuş görürsün.
  50. Giysileri katrandan olacak ve yüzlerini ateş bürüyecektir.
  51. Bu, Allah'ın herkese elde ettiğinin karşılığını vereceği içindir. Doğrusu, Allah'ın hesap görmesi çabuktur.
  52. Bu, kendisiyle uyarılsınlar, tek bir tanrı bulunduğunu bilsinler ve öz akıl sahipleri hatırlayıp anlasınlar diye insanlara bir bildiridir.