Maide Suresi

5 Sofra / Maide Bölümü Hüseyin Atay Meali

Medine döneminde inmiştir. 120 ayettir.

Acıyan ve Acıyıcı Olan Allah Adına

  1. Ey inananlar! Anlaşmaları yerine getirin. İhramda iken, avlanmayı helal saymadan, size bildirilecek olanlar dışında kalan otçul dört ayaklı hayvanlar helal kılındı. Doğrusu, Allah dilediği hükmü verir.
  2. Ey inananlar! Allah’ın belirtilerine, saygın aya, kurbanlığa, gerdanlıklılara, Rablerinden bolluk ve hoşnutluk arzu ederek Saygın Eve gelenlere saygısızlık etmeyin. İhramdan çıktığınız zaman avlanabilirsiniz. Sizi Saygın Mescidden alıkoyan bir ulusa olan öfkeniz düşmanlık yapmanıza sebep olmasın. İyilik yapmakta ve saygın olmakta yardımlaşın. Günah işlemekte ve düşmanlık yapmakta yardımlaşmayın. Allah’a saygılı olun. Doğrusu Allah’ın cezalandırması çetindir.
  3. Size, leş, kan, domuz eti, Allah'tan başkası adına kesilenler, boğulmuş, vurularak öldürülmüş, düşüp ölmüş, süsülerek ölmüş, yırtıcı hayvan tarafından yenmiş, canları çıkmadan kesmemişseniz; ve dikili taşlar üzerine boğazlanan hayvanların etlerini yemeniz ve fal oklarıyla kısmet aramanız haram kılındı. İşte bunlar yoldan çıkmadır. Bugün, inkâr edenler dininizden umutlarını kesmişlerdir. Artık, onlardan korkmayın, Benden korkun. Bugün size dininizi bütünledim ve size olan nimetimi tamamladım. Size din olarak İslam’ı seçtim. Ancak darda kalan, günaha eğilimli olmadan yiyebilir; doğrusu, Allah bağışlayandır, acıyandır.
  4. Sana, neyin kendilerine helal kılındığını soruyorlar. De ki: "Size hoş, temiz olanlar helal kılındı; Allah’ın size öğrettiği gibi öğretip yetiştirdiğiniz avcı hayvanların sizin için tuttuklarının üzerine Allah’ın adını anarak yiyin. Allah’a saygılı olun. Doğrusu, Allah’ın hesap görmesi çabuktur."
  5. Bugün size hoş ve temiz olanlar helal kılındı. Kitap verilenlerin yemeği size helal, sizin yemeğiniz de onlara helaldir. İnananlardan iffetli kadınlar, sizden önce kitap verilenlerden iffetli kadınlar zina etmeksizin ve dost tutmaksızın ücretlerini verdiğiniz takdirde size helaldir. Kim inanmayı reddederse, şüphesiz, işleri boşa gider. O, sonrakinde kaybedenlerden biridir.
  6. Ey inananlar! Namaza kalkacağınız zaman; yüzlerinizi, dirseklere kadar kollarınızı, başlarınızı sıvazlayıp, topuklarınıza kadar ayaklarınızı yıkayın. Eğer, cünüpseniz yıkanın, şayet hasta veya yolculukta iseniz, ya da ayak yolundan gelmişseniz, yahut da kadınlarla dokunuşmuşsanız ve su da bulamamışsanız temiz bir toprağa yönelin, onunla yüzlerinizi ve ön kollarınızı sıvazlayın. Allah sizi zora koşmak istemez. Ama, şükredersiniz diye sizi arıtmak ve size nimetini tamamlamak ister.
  7. Allah'ın size olan nimetini ve "İşittik, itaat ettik" demenizden ötürü sizinle sağlamlaştırdığı antlaşmayı hatırlayın. Allaha saygılı olun. Doğrusu, Allah gönüllerde olanı bilmektedir.
  8. Ey inananlar! Allah için adaleti yerine getirmede örnek olun. Bir ulusa olan düşmanlık adaletli olmanızı engellemesin. Adaletli olun, bu saygın olmaya daha çok yaraşır. Allah a saygılı olun. Doğrusu, Allah yaptıklarınızdan haberdardır.
  9. Allah, inananlara ve yararlı işler işleyenlere bağışlama ve büyük ödül için söz vermiştir.
  10. İnkâr edenler ve ilkelerimizi yalanlayanlar, işte, onlar alevli ateşliklerdir.
  11. Ey inananlar! Allah'ın size olan nimetini anın. Hani, bir ulus size ellerini uzatmaya yeltenmişti de, Allah ellerini sizden önledi. Allaha saygılı olun. İnananlar yalnız Allah a güvensinler.
  12. Andolsun ki, Allah İsrailoğullarından sağlam söz almıştı. Biz onlardan on iki önder gönderdik. Ve Allah "Doğrusu, Ben sizinleyim. Namaz kılarsanız, zekat verirseniz, elçilerime inanırsanız, onları desteklerseniz, Allaha güzel ödünç verirseniz, sizin kötülüklerinizi örteceğim, andolsun, sizi altlarından ırmaklar akan cennetlere yerleştireceğim. Artık, bundan sonra sizden kim inkâr ederse, düz yolda şaşırmış olur."
  13. Verdikleri sözde durmamalarından dolayı onları lanetledik ve gönüllerini katılaştırdık. Onlar sözcükleri yerlerinden kaydırırlar ve kendilerine hatırlatılandan bir bölümünü unuttular. İçlerinden pek azı dışındakilerin hainliklerini görüp durursun. Onları bağışla ve aldırma. Doğrusu, Allah iyi davrananları sever.
  14. Biz ‘Hıristiyanız’ diyenlerden de sağlam söz almıştık. Onlar da kendilerine hatırlatılandan gerekeni unuttular. Biz de diriliş gününe kadar aralarında düşmanlığı ve kini depreştirdik. Allah, yapmakta olduklarını kendilerine bildirecektir.
  15. Ey kitaplılar! Kitaptan, gizleyip durduğunuz şeyin birçoğunu size açıklayan ve birçoğunu da geçen elçimiz, size kesin gelmiştir. Size Allah’tan bir ışık ve apaçık bir kitap geldi.
  16. Allah, kendi hoşnutluğunu gözetenlere elçisiyle barış yollarını gösterir. Ve onları buyruğu ile karanlıklardan aydınlığa çıkarır ve onlara doğru yolu gösterir.
  17. Andolsun, "Doğrusu, Allah ancak Meryemoğlu Mesih’tir" diyenler kafir olmuşlardır. De ki: "Allah, Meryem oğlu Mesih’i, anasını ve yeryüzünde olanların hepsini yok etmek istemiş olsa, kim Allah’a karşı koyabilir? Göklerin, yerin ve ikisi arasındakilerin egemenliği Allah’a aittir. Dilediğini yaratır ve Allah’ın gücü her şeye yeter."
  18. Yahudiler ve Hıristiyanlar "Biz Allah'ın oğullarıyız ve Onun sevgilisiyiz" dediler. De ki: "Öyle ise günahlarınızdan dolayı size niçin azap ediyor?" Hayır! Siz de Onun yaratıklarından insanlarsınız. Dileyeni bağışlar, dileyene azap eder. Göklerin, yerin ve ikisi arasındakilerin egemenliği Allaha aittir ve gidiş O’nadır.
  19. Ey kitaplılar! Elçilerin arasının kesilip bir boşluk meydana geldiği sırada "Bize bir müjdeci ve uyarıcı gelmedi" dersiniz diye, size açık açık anlatan elçimiz geldi. Artık size bir müjdeci ve uyarıcı gelmiş bulunmaktadır. Allah'ın gücü her şeye yeter.
  20. Musa, ulusuna, "Ey ulusum! Allah'ın size olan nimetini anın. Hani, içinizden peygamberler yetiştirdi ve sizi hükümdarlar yaptı, dünyalarda hiç kimseye vermediğini size verdi.
  21. Ey ulusum! Allah’ın size yazdığı kutsal yere girin. Ardınıza dönmeyin, yoksa kaybedenlere dönersiniz" dedi.
  22. "Ey Musa! Doğrusu, orada zorba bir ulus vardır. Doğrusu, onlar oradan çıkmadıkça biz asla oraya girmeyiz; eğer onlar oradan çıkarsa, doğrusu, biz de gireriz" dediler.
  23. Korkanların içinden olan ve Allah'ın kendilerine iyilikte bulunduğu iki kişi, "Üzerlerine kapıdan yürüyün, oradan girerseniz, doğrusu üstün gelirsiniz, eğer inanıyorsanız, Allah'a güvenin" dedi.
  24. "Ey Musa! Kuşkusuz, onlar orada oldukça, biz asla oraya girmeyeceğiz. Sen ve Rabbin, gidin savaşın. Kuşkusuz, biz burada oturacağız" dediler.
  25. "Rabbim! Doğrusu, ben ancak kendime ve kardeşime sahibim. Artık, yoldan çıkmış ulusla bizim aramızı ayır" dedi.
  26. "Doğrusu, orası kırk yıl onlara yasaktır. Yeryüzünde şaşkın şaşkın dolaşacaklar. Sen yoldan çıkmış ulus için tasalanma" dedi.
  27. Onlara, Adem’in iki oğlunun olayını doğru olarak anlat. Hani, ikisi birer kurban sunmuşlardı. Birininki kabul edilmiş, diğerininki kabul edilmemişti. "Andolsun ki, seni öldüreceğim" dedi. "Allah yalnız saygılı olanlarınkini kabul eder.
  28. Eğer beni öldürmek için elini bana uzatırsan, seni öldürmek için ben elimi sana uzatmam. Doğrusu, ben dünyaların Rabbi Allah’tan korkarım.
  29. Doğrusu ben, hem benim, hem de senin günahınla dönüp ateşliklerden olasın, isterim. Bu, kıyıcıların cezasıdır" dedi.
  30. Bunun üzerine bencilliği kendisine kardeşini öldürmeye boyun eğdirdi de, onu öldürdü. Böylece kaybedenlerden oldu.
  31. Ve Allah, kardeşinin ayıbını nasıl örteceğini ona göstermek üzere, yeri eşeleyen bir karga gönderdi. O "Bana yazıklar olsun! Kardeşimin ayıbını örtmek için bu kargadan da mı aciz oldum?" dedi de, böylece yaptığına pişmanlık duyanlardan oldu.
  32. Bundan dolayı İsrailoğullarına yazdık: Kim, bir cana kıymamış veya yeryüzünde bozgunculuk yapmamış olan bir kimseyi öldürürse, bütün insanları öldürmüş gibidir. Kim de, bir kimsenin hayatını kurtarırsa, bütün insanların hayatını kurtarmış gibi olur. Andolsun, onlara elçilerimiz açık belgelerle gelmişti. Doğrusu, onların çoğu bundan sonra da yeryüzünde savurganlık yapıyorlardı.
  33. Ancak, Allah ve elçisi ile savaşanların ve yeryüzünde bozgunculuk yapmaya çabalayanların cezası, öldürülmek veya asılmak, ya da çapraz olarak el ve ayakları kesilmek, ya da yerlerinden sürülmektir. Bu, onlara dünyada bir rezilliktir. Sonrakinde de onlara büyük bir azap vardır.
  34. Ancak kendilerini yakalamanızdan önce pişman olanlar bunun dışındadır. Allah'ın bağışlayan, acıyan olduğunu bilin.
  35. Ey inananlar! Allaha saygılı olun, Ona yakınlık dileyin ve Onun yolunda çaba sarfedin ki kurtulasınız.
  36. Doğrusu, yeryüzündeki her şey ve bunların bir katı daha onların olsa, diriliş gününün azabından kurtulmak için hepsini kurtulmalık verseler kabul edilmez. Onlara acıtıcı azap vardır.
  37. Onlar, ateşten çıkmak isterler, ama, oradan çıkamazlar. Ve onlara sürekli bir azap vardır.
  38. Hırsızlık eden erkek ve hırsızlık eden kadının yaptıklarına karşılık, Allah'tan engelleyen bir ceza olacak biçimde ellerini kesiniz. Allah yücedir, bilgedir.
  39. Kim yaptığı haksızlıktan sonra tövbe eder ve düzeltirse, doğrusu, Allah onun tövbesini kabul eder. Doğrusu Allah bağışlayandır, acıyandır.
  40. Göklerin ve yerin hükümranlığının Allaha ait olduğunu bilmiyor musun? Dilediğine azap eder, dilediğini bağışlar. Allah'ın gücü her şeye yeter.
  41. Ey elçi! Kalpleri inanmamışken ağızlarıyla inandık diyenlerden ve yalancılık etmek için kulak kesilen, sana gelmeyen ulus için kulak kesilen, kelimeleri yerlerinden kaydıran Yahudilerden, inkâr etmede koşuşanlar seni üzmesin. "Bu size verilirse alın. O verilmezse kaçının" derler. Allah kimin sınamasını dilerse onun için Allah’a karşı bir şeye gücün yetmez. İşte, onlar Allah'ın gönüllerini arıtmak istemediği kimselerdir. Dünyada aşağılık onlaradır. Ve sonrakinde de onlara büyük bir azap vardır.
  42. Onlar yalancılık etmek için kulak kesilirler, pek haram yerler. Eğer sana gelirlerse, ister aralarında hüküm verirsin, ister onlardan yüz çevirirsin. Onlardan yüz çevirirsen, sana bir zarar veremezler. Eğer hüküm verirsen aralarında denkserlikle hüküm ver. Doğrusu, Allah denkserlik yapanları sever.
  43. Allah'ın hükmünün bulunduğu Tevrat yanlarında iken, nasıl seni hakem yaparlar, sonra da ondan vazgeçerler. İşte, onlar inançlı değillerdir.
  44. Doğrusu, içinde rehberlik ve aydınlık olan Tevrat'ı Biz indirdik. İçtenlikle bağlanmış peygamberler, onunla Yahudi olanlara hüküm verirlerdi. Tanrı bilimcileri ve bilginler Allah'ın kitabından bellediklerine göre ona tanık idiler. Artık, insanlardan korkmayın, Benden korkun, ilkelerimi pek az bir değere satmayın. Kim Allah'ın indirdiğine göre hüküm vermezse, işte, onlar inkârcılardır.
  45. Onlara, cana can, göze göz, buruna burun, kulağa kulak, dişe dişle ve yaralara karşılıklı ödeşme yazdık. Ancak kim onu bağışlarsa kendi günahına örtü olur. Kim Allah'ın indirdiğine göre hüküm vermezse, işte, onlar zalimlerdir.
  46. Ve onların izleri üzerine, önünde bulunan Tevrat'tan olanı doğrulamak üzere Meryemoğlu İsa'yı gönderdik. Ona, içinde doğruluk göstergesi ve aydınlık bulunan önündeki Tevrat'tan olanı doğrulayan, saygılı olanlara doğruluk göstergesi ve öğüt bulunan İncil’i verdik.
  47. İncil sahipleri Allah'ın onda indirdiğine göre hüküm versinler. Kim Allah'ın indirdiğine göre hüküm vermezse, işte, onlar yoldan çıkanlardır.
  48. Kendinden önceki kitaptan olanı doğrulayan ve ona hakem olan kitabı gerçekten sana indirdik. Öyle ise aralarında Allah'ın indirdiğine göre hüküm ver. Sana gelen gerçekten ayrılarak onların heveslerine uyma. Her biriniz için bir yasa ve bir yöntem ortaya koyduk. Allah dileseydi sizi tek bir millet yapardı. Ne var ki size verdiği şeylerde sizi sınamak istedi. Bunun için iyi işlerde yarışın. Hepinizin dönüşü Allah'adır ve O anlaşamadığınız konularda size haber verecektir.
  49. Öyleyse, Allah'ın indirdiğine göre aralarında hükmet, havalarına uyma, Allah'ın sana indirdiğinin bir kısmından seni saptırmalarından sakın! Eğer yüz çevirirlerse, bil ki, Allah bir kısım günahlarından dolayı onları belaya çarptırmak istiyor. Doğrusu, insanlardan birçoğu yoldan çıkmaktadır.
  50. Yoksa, cahillik dönemi hükmünü mü arzu ediyorlar? Kesinkes bilen bir ulus için, Allah'tan daha güzel yargıda bulunan kim vardır?
  51. Ey inananlar! Yahudilere ve Hıristiyanlara özenmeyin. Onlar birbirlerine özenirler. Sizden kim onlardan olmaya özenirse, o da onlardandır. Doğrusu, Allah haksızlık eden ulusu doğru yola iletmez.
  52. Gönüllerinde hastalık olanların "Bize bir felaket gelmesinden korkuyoruz" diyerek, acele onların arasına girdiğini görürsün. Ancak umulur ki, Allah bir başarı verir veya Katından bir durum yaratırsa içlerinde gizlediklerine pişman olanlara dönerler.
  53. İnananlar ise "Sizinle beraber olduklarına bütün güçleriyle Allaha yemin edenler, bunlar mıdır?" derler. Öyle ise onların işleri boşa gitmiş ve kaybedenlerden olmuşlardır.
  54. Ey inananlar! Sizden kim dininden dönerse! Allah, yerenin yermesinden korkmayan, Allah yolunda var gücüyle uğraşan, inkârcılara karşı onurlu, inananlara karşı alçak gönüllü, Allah'ın kendilerini sevdiği ve onların da Allah'ı sevdiği bir ulus getirir. Bu, Allah'ın bolluğudur, onu dileyene verir. Allah her şeyi kuşatır ve bilir.
  55. Sizin dostunuz ancak Allah, O'nun elçisi ve namaz kılan, boyun bükerek zekat veren inançlılardır.
  56. Kim Allah'ı, elçisini ve inananları dost edinirse, doğrusu, Allah'tan yana olanlar, işte, üstün gelecek olanlar onlardır.
  57. Ey inananlar! Sizden önce kitap verilenlerden dininizi alaya ve eğlenceye alanları ve inkârcıları dost olarak tutmayın. Ve inanıyorsanız, Allah'a saygılı olun.
  58. Namaza çağırdığınız zaman, onu alay ve eğlenceye alırlar. Bu, onların düşünmeyen bir ulus olmasından dolayıdır.
  59. De ki: "Ey kitaplılar! Allah a, bize indirilene ve daha önce indirilene inanmış olmamızdan ve sizin de yoldan çıkmış olmanızdan dolayı mı, bizden öç alıyorsunuz?"
  60. De ki: "Allah katında bundan daha kötü bir karşılığın olacağını size bildireyim mi? Allah'ın lanetlediği ve öfkelendiği kimselerin arasından kimini maymunlar, domuzlar ve kimini azgınlara tapanlar yapmışsa, işte, onların yeri daha kötüdür ve düz yoldan da sapmışlardır."
  61. Size geldikleri zaman, "İnandık" derler, oysa, yanınıza inkârcı olarak girmişler ve yine inkârcı olarak çıkmışlardır. Allah, gizlemekte oldukları şeyi daha iyi bilir.
  62. Onlardan birçoğunun günah işlemeye, düşmanlık yapmaya ve haram yemeğe koşuştuklarını görürsün. Yapmakta oldukları şey ne kötüdür.
  63. Tanrı bilimcilerin ve bilginlerin, onlara günah şey söylemelerini ve haram şey yemelerini yasak etmeleri gerekmez miydi? Yapmakta oldukları şey ne kötüdür.
  64. Yahudiler "Allah'ın eli bağlıdır" dediler. Dediklerinden ötürü elleri bağlandı ve lanetlendiler. Hayır! O'nun iki eli de açıktır, nasıl dilerse öyle verir. Andolsun, Rabbinden sana indirilen şey onların azgınlığını ve inkârını artıracaktır. Onların arasına, diriliş gününe kadar sürecek düşmanlık ve öfke saldık. Her ne zaman savaş ateşini körükleseler, Allah onu söndürür. Yeryüzünde bozgunculuğa çalışırlar. Ve Allah bozguncuları sevmez.
  65. Eğer doğrusu, kitaplılar inansalar ve saygılı olsalardı, onların kötülüklerini silerdik ve onları nimet bahçelerine sokardık.
  66. Eğer doğrusu, onlar Tevrat'ı, İncil'i ve Rablerinden kendilerine indirileni gereğince uygulasalardı, üstlerinden ve ayaklarının altından yiyecek elde ederlerdi. İçlerinde orta yolu tutan bir millet vardı. Ancak onların çoğunluğu ne kötü işler yapıyorlardı.
  67. Ey elçi! Rabbinden sana indirileni bildir. Eğer yapmazsan, O'nun elçiliğini yapmamış olursun. Allah seni insanlardan korur. Doğrusu, Allah inkarcı ulusa doğru yol göstermez.
  68. De ki: "Ey kitaplılar! Siz Tevrat'ı ve İncil'i, Rabbinizden size indirileni uygulamadıkça bir temeliniz olmaz." Andolsun, Rabbinden sana indirilen, onların birçoğunun azgınlığını ve inkârını artıracaktır. Öyle ise inkârcı ulus için üzülme.
  69. Doğrusu, inananlar, Yahudi olanlar, Sabiiler ve Hıristiyanlardan, Allah'a, sonraki güne inanan ve yararlı iş işleyen kimselere korku yoktur ve onlar üzülmeyeceklerdir.
  70. Andolsun, İsrailoğullarından sağlam söz aldık ve onlara elçiler gönderdik. Her ne zaman elçi onlara canlarının istemediği bir şey getirmiş ise, bir kısmını yalanlayıp bir kısmını da öldürürlerdi.
  71. Bir deneme olmayacağını sandılar da kör oldular, sağırlaştılar. Sonra, Allah tövbelerini kabul etti. Ama gene de çoğu kör ve sağır kaldı. Allah işlediklerini görmektedir.
  72. Andolsun "Doğrusu, Allah'ın kendisi, Meryemoğlu Mesih'tir" diyenler kafir olmuşlardır. Ve, Mesih "Ey İsrailoğulları! Benim de Rabbim, sizin de Rabbiniz olan Allah'a tapın; doğrusu kim Allah'a ortak koşarsa Allah cenneti ona haram eder, onun varacağı yer ateştir, haksızlık edenlerin yardımcıları yoktur" demişti.
  73. Andolsun, "Doğrusu, Allah üçün üçüncüsüdür" diyenler kafir olmuşlardır. Ancak tek Tanrı'dan başka tanrı yoktur. Onlar dediklerinden vazgeçmezlerse, doğrusu, onlardan inkâr edenlere acıklı bir azap dokunacaktır.
  74. Allah'a dönüp Ondan bağışlanma dilemeleri gerekmez mi? Allah bağışlayandır, acıyandır.
  75. Meryemoğlu Mesih sadece bir elçidir. Ondan önce de elçiler gelip geçmiştir. Onun annesi de dosdoğrudur. Her ikisi de yemek yerdi. Onlara ayetleri nasıl açıkladığımıza bir bak, sonra nasıl döndürüldüklerine de bir bak.
  76. De ki: "Allah'tan başka size zarar da, fayda da veremeyecek birine mi tapacaksınız? Allah, hem işitir, hem bilir."
  77. De ki: "Ey kitaplılar! Haksız yere dininizde aşırı gitmeyin. Daha önce sapan ve birçoklarını da saptıran ve düz yoldan şaşan bir ulusun havalarına uymayın."
  78. İsrailoğullarından inkâr edenler, Davud'un ve Meryemoğlu İsa'nın dilinde lanetlenmişlerdi. Bu başkaldırmaları ve saldırıda bulunmalarından dolayı idi.
  79. Yaptıkları kötülükten birbirlerini sakındırmıyorlardı. Nekötü şey yapıyorlardı!
  80. Onların çoğunun, inkâr edenleri dost edindiklerini görürsün. Canlarının kendilerine sunduğu şeyler ne kötüdür. Allah onlara öfkelenmiştir. Azapta da onlar temelli kalacaklardır.
  81. Eğer, onlar Allah'a, peygambere ve ona indirilene inanmış olsalardı, onları dost edinmezlerdi. Fakat, onların çoğu yoldan çıkmıştır.
  82. Andolsun, insanlardan inananlara en sert düşman insanlar olarak Yahudileri ve ortak koşanları bulursun. İnananlara sevgide en yakın olanlar, "Biz Hıristiyanız" diyenleri bulursun. Çünkü bu, onların içinde karabaşlıların ve rahiplerin bulunmasından ve onların büyüklük taslamaz olmalarından dolayıdır.
  83. Allah'ın elçisine ineni dinledikleri zaman, öğrendikleri gerçeklerden dolayı, gözleri yaşla dolarak "Rabbimiz! İnandık, bizi tanıklarla beraber yaz.
  84. Rabbimizin, bizi iyi ulus arasına koymasını umarken, niçin Allaha ve bize gelen gerçeğe inanmayalım?" derler.
  85. Onların böyle demelerinden dolayı, Allah onlara içinde temelli kalacakları, altlarından ırmaklar akan cennetler verdi. İşte, bu iyi davrananların ödülüdür.
  86. İnkâr edip ayetlerimizi yalanlayanlar, işte, onlar da alevli ateşliklerdir.
  87. Ey inananlar! Allah'ın size helal ettiği iyi, tertemiz şeyleri haram etmeyin, düşmanlık yapmayın. Doğrusu Allah düşmanlık edenleri sevmez.
  88. Allah'ın size verdiği rızıktan helal ve hoş olarak yiyin. İnandığınız Allah'a saygılı olun.
  89. Allah sizi, yeminlerinizdeki boş sözden sorumlu tutmaz, ancak bilinçli yeminlerinizden sorumlu tutar. Bunun cezası ise, ailenize yedirdiğinizin orta derecesinden on düşkünü yedirmek, yahut onları giydirmek veya bir boynu bağımlılıktan kurtarmaktır. Bunları bulamayan kimse üç gün oruç tutar. İşte, yeminlerinizin cezası budur. Yemin ettiğiniz zaman yeminlerinizi tutun. Şükredersiniz diye, böylece, Allah hükümlerini size anlatmaktadır.
  90. Ey inananlar! İçki, kumar, dikili taşlar ve fal okları, şüphesiz, şeytanın pis işleridir. Bunlardan kaçının ki başarıya ulaşasınız.
  91. Şu kesin ki, şeytan, içki ve kumar yüzünden aranıza düşmanlık ve kin sokmak, sizi Allah’ı anmaktan ve namazdan alıkoymak ister. Artık kaçınmayacak mısınız?
  92. Allah’a itaat edin, elçiye itaat edin ve önlem alın. Eğer yüz çevirirseniz, bilin ki, elçimize düşen ancak açık bildirimdir.
  93. İnanıp yararlı işler yapmış olanlar, saygılı oldukları, inandıkları ve yararlı işler işledikleri zaman, yine saygılı olmuşlar ve inanmışlar, yine de saygılı olup iyi davranmışlarsa tadım tatmalarına kendilerine bir sorumluluk olmaz. Allah iyi davrananları sever.
  94. Ey inananlar! Andolsun ki, görmeden kendisinden kimin korktuğunu belirtmek için, Allah ellerinizin ve mızraklarınızın ulaşacağı bir tür av ile sizi sınayacaktır. Ondan sonra, kim düşmanlık ederse, ona acıklı azap vardır.
  95. Ey inananlar! İhramlı iken avı öldürmeyin. Sizden kim onu bile bile öldürürse, onun cezası sizden adaletli iki kimsenin onun öldürdüğü ava eşit olduğuna hükmedeceği, Kabe’ye ulaşacak bir kurban vermesi, yahut düşkünlere yemek yedirmek şeklinde ceza ödemesi ya da buna denk oruç tutması gerekir. Allah geçmiştekileri bağışlamıştır. Kim tekrar yaparsa, Allah onun cezasını verir. Allah yücedir, ceza verendir.
  96. Size ve yolculara bir geçimlik olmak üzere deniz avı ve yemesi helal kılınmıştır. Ancak, ihramlı bulunduğunuz sürece kara avı size haram kılınmıştır. Toplanacağınız Allaha saygılı olun.
  97. Allah, saygın ev Kâbe’yi, saygın ayı, kurbanı ve gerdanlıkları, insanların yararlanması için güvenli kıldı. Bu, Allah'ın hem göklerde olanları ve yerde olanları bildiğini, hem de Allah'ın her şeyi bildiğini bilmenizi sağlamak içindir.
  98. Allah’ın hem cezalandırmasının sert olduğunu, hem bağışlayan, acıyan olduğunu biliniz.
  99. Elçiye düşen ancak bildirmektir. Allah açığa vurduğunuzu da, gizlediğinizi de bilir.
  100. De ki: "Kötü şeylerin çokluğu seni şaşırtsa da, kötü ile iyi eşit olamaz." Ey öz akıl sahipleri, Allah'a saygılı olun ki kurtulabilesiniz.
  101. Ey inananlar! Size açıklandığı zaman hoşunuza gitmeyecek şeyleri sormayın. Kur 'an indirilirken onları sorarsanız, size açıklanır. Allah onları bağışlamıştır. Ve Allah bağışlayandır, ivecen olmayandır.
  102. Sizden önce bir ulus onları sormuştu. Sonra da onları inkâr ettiler.
  103. Allah, kulağı çentilen, salıverilen, erkek ve dişi olarak ikizler doğuran, kendini koruyan diye anılan hayvanların hiçbirini ayırmamıştır. Ama inkâr edenler, Allah'a karşı yalan uyduruyorlar ve çokları da düşünmüyor.
  104. Onlara, "Allah'ın indirdiğine ve Allah'ın elçisine gelin'' dendiği zaman, "Atalarımızı üzerinde bulduğumuz bize yeter" derler. Ya ataları bir şey bilmeyen ve doğru yolda olmayan kimseler idiyseler de mi?
  105. Ey inananlar! Siz kendinize bakmalısınız. Siz doğru yolda olursanız, şaşıran size zarar veremez. Hepinizin dönüşü Allah'adır ve yapmakta olduklarınızı size bildirir.
  106. Ey inananlar! Birinizin ölümü yaklaştığı zaman, vasiyet ederken, eğer yolculukta iseniz ve size ölüm belası çatacaksa, içinizden adil iki kimseyi veya sizden olmayan iki kişiyi aranızda tanık tutun. Tanıklıklarından şüphelenirseniz, akraba da olsa, onları namazdan sonra akkorsunuz ve "Yemini hiçbir değere değiştirmeyeceğiz ve Allah'ın tanıklığını gizlemeyeceğiz, doğrusu o durumda günah işleyenlerden oluruz" diye Allah'a yemin ederler.
  107. Eğer, bu iki tanığın günahı gerektiren bir şeyleri ortaya çıkarsa, hak sahiplerinden en layık olan başka iki kimse bunların yerine geçer ve "Bizim tanıklığımız, ikisinin tanıklığından daha doğrudur, biz düşmanlık etmeyiz, doğrusu, o durumda, haksızlık yapanlardan oluruz" diye Allah'a yemin ederler.
  108. Bu, tanıklığı gereği gibi yapmalarını ya da yeminlerinden sonra yeminlerinin bir daha kabul edilmemesinden korkmalarını daha iyi sağlar. Allah'a saygılı olun ve dinleyin. Allah, yoldan çıkan ulusa doğru yol göstermez.
  109. Allah, elçilerini toplayıp, "Size ne cevap verildi?" diyeceği gün. Onlar "Bizim bir bildiğimiz yoktur, doğrusu, görülmeyenleri en çok bilen ancak Şensin" derler.
  110. Hani, Allah, "Ey Meryemoğlu İsa! Sana ve anana olan nimetimi an" demişti. Beşikte ve yetişkin iken insanlarla konuşurken seni kutsal ruhla desteklemiştim. Sana kitabı, bilgeliği, Tevrat’ı, İncil'i öğretmiştim. Hani, sen bilgime göre çamurdan kuş biçimi yapıyordun ve ona üflüyordun da gene bilgime göre kuş oluyordu. Anadan doğma körü ve alacalıyı bilgime göre iyileştirmiştin. Bilgime göre ölüleri çıkarıyordun. Sen, İsrailoğullarına açık belgelerle geldiğin ve onların inkâr edenleri "Bu, ancak açık bir yanıltmacadır" demiş oldukları zaman, Ben onlara senden el çektirdim.
  111. Hani, arkadaşlarına "Bana ve elçime inanın" diye bildirmiştim. Onlar da "İnandık, bizim doğruya içtenlikle bağlı olduğumuza tanık ol" dediler.
  112. Arkadaşları "Ey Meryemoğlu İsa! Rabbin, gökten bize bir sofra indirebilir mi?" demişlerdi de, "Eğer inanıyorsanız, Allaha saygılı olun" demişti.
  113. Onlar "Ondan yemeyi, kalplerimizin yatkınlaşmasını, senin bize doğru söylediğini bilmeyi ve ona tanık olmayı istiyoruz" dediler.
  114. Meryemoğlu İsa "Ey Allahım, Rabbimiz! Geçmiş ve geleceklerimiz için bize bayram ve senden bir belge olmak üzere bize gökten bir sofra indir. Bizi rızıklandır. Sen rızık verenlerin en iyisisin" dedi.
  115. Allah "Doğrusu Ben, onu size indireceğim. Ama bundan sonra sizden inkâr edene, dünyalarda hiç kimseye azap etmeyeceğim bir azapla ona azap ederim" dedi.
  116. Hani, Allah "Ey Meryemoğlu İsa! Sen mi insanlara 'Beni ve annemi Allah'tan başka iki tanrı olarak tutun dedin?" demişti de, o "Hâşâ! Hakkım olmayan bir sözü söylemek bana yaraşmaz. Eğer demişsem, elbette Sen onu bilirsin. Sen benim içimde olanı da bilirsin. Ancak, ben Senin içinde olanı bilmem. Doğrusu görünmeyenleri ancak, en çok Sen bilirsin" dedi.
  117. "Ben onlara, ancak, benim de Rabbim, sizin de Rabbiniz olan Allaha tapın" diye sadece bana emrettiğini söyledim. Aralarında bulunduğum sürece onlara gözcü idim. Beni öldürdüğün zaman, Sen onları gözlüyordun. Sen her şeye tanıksın.
  118. Eğer, onlara azap edersen, doğrusu onlar Senin kullarındır. Eğer onları bağışlarsan, doğrusu Sen yücesin, bilgesin.
  119. Allah "Bugün, doğru olan kimselere doğruluklarının yarar sağladığı gündür. Onlara, altlarından ırmaklar akan, içinde ebedi ve temelli kalacakları cennetler vardır. Allah onlardan hoşnut olur, onlar da Allah'tan hoşnut olur. İşte büyük kurtuluş budur" dedi.
  120. Göklerin, yerin ve onlarda bulunanların egemenliği Allah'a aittir. O'nun her şeye gücü yeter.