Nisa Suresi

4 Kadınlar / Nisa Bölümü Hüseyin Atay Meali

Medine döneminde inmiştir. 176 ayettir.

Acıyan ve Acıyıcı Olan Allah Adına

  1. Ey insanlar! Sizi tek bir canlıdan yaratan ve ondan da eşini yaratan ve ikisinden de pek çok erkek ve kadın yayan Rabbinize saygılı olun. Adına birbirinizden dilekte bulunduğunuz Allah a ve yakın hısımlara saygılı olun. Doğrusu, Allah sizi gözetmektedir.
  2. Öksüzlere mallarını verin, temiz olanı pis olan ile değiş tokuş etmeyin; mallarını mallarınızla karıştırarak yemeyin. Doğrusu bu büyük suçtur.
  3. Öksüzlere karşı insafsızlık etmekten korkarsanız, beğendiğiniz başka kadınlardan ikişer, üçer, dörder evlenebilirsiniz. Eğer, bunlar arasında adalet yapamayacağınızdan korkarsanız, bir tane veya antlaşma yaptıklarınızla yetinmelisiniz. Adaletsizlik yapmamanız için en uygun olanı budur.
  4. Kadınlara gönül sunularını bağış olarak ödeyin. Eğer, kadınlar gönül hoşluğu ile ondan size bir şey bağışlarlarsa, onu gönül rahatlığı ve afiyetle yiyin.
  5. (5-6) Allah'ın, sizi koruyucu yaptığı mallarınızı uçarılara vermeyin. Ancak, kendilerini besleyin ve giyindirin, onlara uygun söz söyleyin. Öksüzleri evlenecek çağa gelene kadar deneyin. Onlarda bir olgunluk bulursanız, mallarını kendilerine verin. Büyüyecekler diye onların mallarını tutumsuzca ve tez elden yemeyin. Zengin olan kimse iffetli olmaya çalışsın, fakir olan ise uygun bir şekilde yiyebilir. Mallarını kendilerine verdiğinizde, onların yanında tanık bulundurun. Hesap soran olarak Allah yeter.
  6. (5-6) Allah'ın, sizi koruyucu yaptığı mallarınızı uçarılara vermeyin. Ancak, kendilerini besleyin ve giyindirin, onlara uygun söz söyleyin. Öksüzleri evlenecek çağa gelene kadar deneyin. Onlarda bir olgunluk bulursanız, mallarını kendilerine verin. Büyüyecekler diye onların mallarını tutumsuzca ve tez elden yemeyin. Zengin olan kimse iffetli olmaya çalışsın, fakir olan ise uygun bir şekilde yiyebilir. Mallarını kendilerine verdiğinizde, onların yanında tanık bulundurun. Hesap soran olarak Allah yeter.
  7. Ana baba ve en yakınların bıraktıklarından erkeklere pay vardır. Ana baba ve en yakınların bıraktıklarından kadınlara da pay vardır. Bunlar az veya çok olarak belirli bir paydır.
  8. Bölüşmede yakınlar, öksüzler, düşkünler hazır bulunursa, onlara da ondan bir şey verin ve onlara uygun söz söyleyin.
  9. Kendileri geride cılız çocuklar bırakmış olsalardı bakımsız kalacaklarından endişe edenler, başka çocuklara haksızlık yapmaktan korksunlar, saygılı olsunlar ve düzgün söz söylesinler.
  10. Doğrusu, öksüzlerin mallarını haksız yere yiyenler karınlarına ancak ateş tıkınmış olurlar. Onlar çılgın ateşe yaslanacaklardır.
  11. Allah, çocuklarınız hakkında, erkeğe iki kadının hissesi kadar tavsiye eder. Eğer, ikiden çok kadın iseler, bırakılanın üçte ikisini alırlar. Yalnız tek bir kız ise, bırakılanın yarısını alır. Eğer, ölenin çocuğu varsa, bıraktığından ana babadan her birine altıda bir pay vardır. Eğer, çocuğu yoksa, anası babası ona vâris oluyorsa, anası üçte bir alır. Eğer, kardeşleri varsa, altıda bir annesinin olur. Bu hükümler ölenin yaptığı vasiyet ve borcu çıktıktan sonra kalan mala dairdir. Babalarınız ve oğullarınızdan hangisinin faydalı olma bakımından size daha yakın olduğunu bilemezsiniz. Bunlar, Allah’ın tayin ettiği paylardır. Doğrusu, Allah bilendir, bilgedir.
  12. Eğer karılarınızın çocukları yoksa, yaptıkları vasiyetten ve borçtan arta kalan miraslarının yarısı sizindir, çocukları varsa dörtte biri sizindir. Eğer çocuğunuz yoksa, sizin yaptığınız vasiyetten ve borçtan arta kalanın dörtte biri karılarınızındır. Eğer çocuğunuz varsa sekizde biri karılarınızındır. Erkek veya kadın, kardeş veya kızkardeş olarak ikinci dereceden mirasçı bırakırsa, her birine altıda bir verilir. Eğer bundan çok iseler, bunlar yapılan vasiyet ve borçtan sonra kalanın üçte birine zarara uğratılmaksızın ortak olurlar. Bunlar Allah'ın tavsiyesidir. Allah bilendir, ivecen olmayandır.
  13. Bunlar, Allah'ın yasalarıdır. Kim Allah’a ve elçisine itaat ederse, Allah onu, içlerinden ırmaklar akan ve içinde temelli kalacakları cennetlere koyacaktır. İşte, büyük başarı budur.
  14. Kim, Allah'a ve elçisine karşı gelirse ve yasalarını çiğnerse, onu içinde temelli kalacağı ateşe koyacaktır. Ona aşağılayıcı bir azap vardır.
  15. Kadınlarınızdan fuhuş yapan olursa onlara karşı içinizden dört tanık getirin, eğer, tanıklık ederlerse, ölünceye kadar veya Allah onlara bir yol kılana kadar o kadınları evlerde tutun.
  16. Sizden iki erkek bunu yaparsa, onları incitin; eğer tövbe eder, düzeltirlerse, onları bırakın. Doğrusu, Allah tövbeleri kabul edendir, acıyandır.
  17. Allah, ancak kötülüğü bilmeyerek yapıp hemen tövbe edenlerin tövbesini kabul etmeyi üzerine almıştır. Allah, işte, onların tövbesini kabul eder. Allah bilendir, bilgedir.
  18. Kötülükleri işleyip dururken, ölüm kendisine geldiği zaman "Şimdi tövbe ettim" diyenler ile inkârcı olarak ölenlerin tövbesi kabul edilmez. İşte, onlara acıklı bir azap hazırladık.
  19. Ey inananlar! Kadınlara zorla mirasçı olmanız size helal değildir. Apaçık fuhuş yapmadıkça, onlara verdiğinizin bir kısmını geri almanız için onları sıkıştırmayın. Onlarla iyi geçinin. Eğer, onlardan hoşlanmıyorsanız, hoşlanmadığınız bir şeyi Allah çok hayırlı kılmış olabilir.
  20. Eğer bir eşin yerine başka bir eş almak isterseniz, birincisine bir yük altın vermiş olsanız bile ondan birşey almayın. Onu suçlayarak ve açık günah işleyerek mi alacaksınız?
  21. Onu nasıl alırsınız ki, birbirinizle birleşmiştiniz ve kadınlar da sizden sağlam güvence almışlardı.
  22. Babalarınızın evlendiği kadınlarla evlenmeyin, bundan önce olan artık geçmiştir. Doğrusu, o bir fuhuş ve pek iğrenç bir şeydi ve ne kötü bir yoldu.
  23. Analarınız, kızlarınız, kızkardeşleriniz, halalarınız, teyzeleriniz, erkek kardeşin kızları, kızkardeşin kızları, sizi emziren süt anneleriniz, süt kızkardeşleriniz, karılarınızın anneleri, gerdeğe girdiğiniz karılarınızdan olup yanınızda kalan üvey kızlarınız, eğer anneleriyle gerdeğe girmemişseniz size bir engel olmaz, öz oğullarınızın eşleri, iki kızkardeşle bir anda evlenmek, ancak geçmişteki artık geçmiştir, size haram kılındı. Doğrusu, Allah bağışlayandır, acıyandır.
  24. Ve Allah’ın size yazısı olarak antlaşma yaptıklarınızın dışında evli kadınlarla evlenmeniz de haram kılındı. Bunların dışında kalanları, zinadan sakınmak ve iffetli olmak şartı ile mallarınızla arzu etmeniz size helal kılındı. Onlardan gönenmiş olduklarınıza karşılık biçilmiş ücretlerini verin, biçilmiş ücretten sonra, karşılıklı anlaşmanızda size bir sorumluluk yoktur. Doğrusu, Allah bilendir, bilgedir.
  25. Aranızda inanmış hür kadınlarla evlenmeye gücü olmayanlar inanmış genç kızlarla antlaşma yapabilirler. Allah inancınızı daha iyi bilir. Siz birbirinizden doğmuşsunuz. Gizli dost tutmamak, zina etmemek, iffetli olmak şartıyla uygun ücretlerini vererek sahiplerinin izni ile onlarla evlenin. Onlar, evlendikleri zaman, bir fuhuş işlerlerse, hür kadınların cezasının yarısı onlara uygulanır. Bu günaha girmekten korkanlar içindir. Sabrederseniz, sizin için daha iyidir. Ve Allah bağışlayandır, acıyandır.
  26. Allah bunları size anlatmakla, sizden öncekilerin yollarını göstermek ve tövbelerinizi kabul etmek istiyor. Ve Allah bilendir, bilgedir.
  27. Allah, tövbenizi kabul etmek ister. Ancak, tutkularına uyanlar sizin büyük bir eğriliğe sapmanızı isterler.
  28. İnsan arık yaratıldığından dolayı, Allah sizi hafifletmek istiyor.
  29. Ey inananlar! Mallarınızı aranızda haksızlık yaparak değil, karşılıklı hoşnutlukla yapılan ticaretle yiyin, kendinizi zorlamayın. Doğrusu, Allah size acımaktadır.
  30. Kim düşmanlık ederek ve haksızlıkla bunu yaparsa, onu ateşe yaslayacağız. Bu, Allaha kolay bir şeydir.
  31. Yasaklandığınız büyük günahlardan uzak durursanız, diğer kusurlarınızı örteriz ve sizi ağırlanacak bir yere yerleştiririz.
  32. Allah'ın sizi birbirinizden üstün kıldığı şeyleri arzu etmeyin. Erkeklere kazandıklarından pay vardır, kadınlara da kazandıklarından pay vardır, Allah'tan bolluğunu dileyin. Doğrusu, Allah her şeyi bilmektedir.
  33. Ana babanın ve yakınların bıraktıklarından her birine vârisler kıldık. Kendileri ile anlaşma yaptığınızın paylarını verin. Doğrusu, Allah her şeye tanıktır.
  34. Allah’ın kimilerini kimilerinden üstün kılmasından ve mallarından vermelerinden dolayı da erkekler kadınları gözetip koruyandırlar. İyi kadınlar ise yokluğunda Allah’ın korunmasını buyurduğunu koruyarak söz dinleyenlerdir. Hırçınlıklarından korktuğunuz kadınlara öğüt verin, yataklarından ayrılın ve sonra onlarla cinsi ilişki kurun. Eğer uyarlarsa aleyhlerine başka bir yol aramayın. Doğrusu, Allah yücedir, büyüktür.
  35. Eğer ikisinin ayrılmasından korkarsanız, erkeğin ailesinden bir hakem ve kadının ailesinden bir hakem gönderin. Eğer onlar düzeltmek isterlerse, Allah aralarını bulmakta başarıya ulaştırır. Doğrusu, Allah bilendir, haberdardır.
  36. Allah’a tapın, O’na hiçbir şeyi ortak koşmayın. Anaya, babaya, yakınlığı olanlara, öksüzlere, yoksullara, yakın komşuya, yabancı komşuya, yanındaki arkadaşa, yolda kalmış olana, antlaşmaklarınıza iyi davranın. Doğrusu, Allah övünenleri, böbürlenenleri sevmez.
  37. Bunlar cimrilik eder ve insanlara da cimriliği tavsiye ederler ve Allah’ın bolluğundan kendilerine verdiğini gizlerler. İnkârcılara aşağılayıcı bir azap hazırladık.
  38. Ve bunlar, mallarını insanlara gösteriş olsun diye sarfederler, Allaha ve sonraki güne inanmazlar. Şeytan kimin arkadaşı olursa, onun ne kötü bir arkadaşı vardır!
  39. Ve bunlar, Allah'a, sonraki güne inanmış ve Allah'ın kendilerine verdiği rızıktan sarfetmiş olsalardı, sanki onlara ne olurdu? Ve Allah onları bilmektedir.
  40. Doğrusu, Allah zerre kadar haksızlık yapmaz. Eğer bir iyilik olsa, onu kat kat artırır ve kendi katından büyük ödül de verir.
  41. Her milletten bir tanık getirdiğimiz ve seni de bunlara tanık getirdiğimiz zaman, durumları nice olur?
  42. İnkâr edip peygambere başkaldırmış olanlar, o gün keşke yerle bir olsalar isterler ve Allah'tan bir söz gizleyemezler.
  43. Ey inananlar! Sarhoşken ne dediğinizi bilene kadar, yolcu olanın dışında cünüp iken yıkanana kadar namaza yaklaşmayın. Eğer, hasta veya yolculukta iseniz, yahut biriniz ayak yolundan gelmişse, ya da kadınlarla dokunuşmuşsanız ve su da bulamamışsanız, tertemiz bir toprağa yönelerek yüzlerinizi ve ellerinizi sıvazlayın. Doğrusu, Allah affedendir, bağışlayandır.
  44. Kendilerine kitaptan bir pay verilenlerin sapıtmayı satın aldıklarını ve sizin de yoldan sapmanızı istediklerini görmüyor musun?
  45. Allah düşmanlarınızı daha iyi bilir. Allah veli olarak da yeter, yardım edici olarak da yeter.
  46. Yahudi olanlardan bir takımı, sözleri yerlerinden kaydırarak "İşittik, ama karşıyız, dinle! Dinlemez olası!" Dillerini eğip bükerek ve dini çekiştirerek "Bizi güt" derler. Oysa, onlar "Duyduk ve uyduk, dinle! Bize de kulak tut!" deselerdi, onlar için daha iyi ve daha doğru olurdu. Ancak, inkârları yüzünden Allah onları lanetlemiştir ve onlardan pek az kimse inanır.
  47. Ey kitap verilenler! Bir takım yüzleri dümdüz edip ardlarına çevirmeden ve cumartesi sahiplerini lanetlediğimiz gibi sizi lanetlemeden önce, sizde olan kitabı doğrulamak üzere indirdiğimize inanın, Allah’ın buyruğu daima yapılagelmiştir.
  48. Doğrusu, Allah kendisine ortak koşulmasını bağışlamaz, ama, dilediğine bundan başkasını bağışlar. Allah’a ortak koşan kimse, şüphesiz büyük bir günah işleyerek iftira etmiş olur.
  49. Kendilerini temize çıkaranları görmedin mi? Hayır! Allah isteyeni temize çıkarır ve onlara çekirdeğin yarığındaki iplik kadar haksızlık yapılmaz.
  50. Bir bak, nasıl Allah’a karşı yalan uyduruyorlar. Bu, apaçık bir günah olarak yeter.
  51. Kendilerine kitaptan bir pay verilenlerin azgına ve puta inanarak inkâr edenler için "İşte bunlar inananlardan daha doğru yoldadırlar" dediklerini görmüyor musun?
  52. İşte, Allah bunlara lanet eder. Allah kime lanet ederse ona bir yardımcı bulamazsın.
  53. Çünkü, onların hükümranlıktan bir payı olmuş olsa, asla! İnsanlara hurma çekirdeğindeki nokta kadar bir şey bile vermezler.
  54. Yoksa, Allah'ın bolluğundan verdiği insanları mı çekemiyorlar? Şüphesiz, Biz, İbrahim ailesine kitap, bilgelik vermiştik ve onlara büyük hükümranlık verdik.
  55. Kimi ona inandı, kimi de ondan yüz çevirdi. Artık, çılgın bir alev olarak cehennem yeter.
  56. Doğrusu, ayetlerimizi inkâr edenleri bir ateşe yaslayacağız. Derileri piştikçe, azabı tatmaları için, onları başka derilerle değiştireceğiz. Doğrusu, Allah yücedir, bilgedir.
  57. Ve inananları ve yararlı işler işleyenleri, içlerinden ırmaklar akan, içinde temelli kalacakları cennetlere koyacağız. Orada onlara tertemiz eşler vardır ve onları pek koyu gölgeliklere yerleştireceğiz.
  58. Doğrusu, Allah size, işleri ehil olana vermenizi ve insanlar arasında hüküm verdiğiniz zaman adaletle hüküm vermenizi emreder. Doğrusu, Allah size ne kadar güzel öğüt veriyor. Doğrusu, Allah işitmektedir, görmektedir.
  59. Ey inananlar! Allah'a boyun eğin, peygambere ve sizden uzman olanlara uyun. Eğer, bir şeyde anlaşmazlığa düşerseniz, eğer Allaha ve sonraki güne de inanıyorsanız, onu Allaha ve elçisine götürün. En iyisi budur ve sonuç bakımından en güzel olan da budur.
  60. Sana indirilene ve senden önce indirilene inandıklarını iddia edenleri görmedin mi? Azgın kimsenin hakemliğine gitmek isterler. Oysa, onu tanımamakla emrolunmuşlardır. Ve şeytan onları iyice saptırmak ister.
  61. Onlara "Allah'ın indirdiğine ve peygambere gelin" dendiği zaman, ikiyüzlülerin senden büsbütün uzaklaştıklarını görürsün.
  62. Ellerinin işlediklerinden ötürü başlarına bir musibet geldiği zaman, nasıl da sonra "Biz iyilik etmek ve uzlaştırmaktan başka bir şey istemedik" diye Allah a yemin ederek sana geliyorlar?
  63. İşte, bunların gönüllerinde olanı Allah bilir. Onlara aldırma, onlara öğüt ver, onlara işleyecek güzel söz söyle.
  64. Biz, her elçiyi, ancak, Allah'ın bildirimine göre O'na boyun eğilmesi için gönderdik. Eğer, onlar kendilerine yazık ettikleri zaman, sana gelerek Allah'tan bağışlanma dileselerdi ve peygamber de onlar için bağışlanma dileseydi, Allah'ın tövbeleri daima kabul ettiğini, acıyan olduğunu görürlerdi.
  65. Rabbine andolsun ki, hayır! Aralarındaki çekişmelerinde seni hakem tayin edip, senin verdiğin hükme içlerinde bir burkuntu duymadan içtenlikle bağlanmadıkça inanmış sayılmazlar.
  66. Eğer onlara "Kendilerinizi iyi bilin veya memleketlerinizden çıkın" diye yazsaydık, pek azından başkası bunu yapmazdı. Kendilerine verilmiş olan öğüdü tutmuş olsalardı, onlar için daha iyi ve daha kalıcı olurdu.
  67. (67-68) O zaman, onlara katımızdan büyük bir ödül verirdik ve onlara doğru yol gösterirdik.
  68. (67-68) O zaman, onlara katımızdan büyük bir ödül verirdik ve onlara doğru yol gösterirdik.
  69. Allah'a ve elçisine kim itaat ederse, işte onlar, Allah'ın kendilerine nimet verdiği peygamberler, dosdoğru olanlar, şehitler ve iyi kimselerle beraber olurlar. Bunların arkadaşlığı ne kadar güzeldir!
  70. Bu bolluk Allah'tandır ve bilgin olarak Allah yeter.
  71. Ey inananlar! Önleminizi alın, bölük bölük veya toplu halde seferber olun.
  72. Doğrusu, içinizde pek ağır davrananlar var. Başınıza bir musibet gelirse, "İyi ki, Allah bana iyilikte bulundu da onlarla beraber bulunmadım" der.
  73. Allah'tan size bir bolluk gelse, andolsun, sanki sizinle kendi arasında bir dostluk yokmuş gibi "Keşke onlarla beraber olsaydım da, ben de büyük bir başarı elde etseydim" der.
  74. Öyle ise, dünya yaşamının yerine sonrakini satın alanlar, Allah yolunda savaşsınlar. Kim Allah yolunda savaşırsa, ister öldürülsün, ister yensin, Biz ona büyük bir ödül vereceğiz.
  75. Size ne oluyor ki, "Rabbimiz! Bizi, halkı zalim olan bu kentten çıkar, katından bize bir dost kıl ve katından bize bir yardımcı gönder" diyen güçsüz düşürülmüş erkekler, kadınlar ve çocuklar uğrunda ve Allah yolunda savaşmıyorsunuz.
  76. İnananlar Allah uğrunda savaşırlar. İnkâr edenler azgınlar uğrunda savaşırlar. Öyle ise şeytanın dostlarıyla savaşın. Doğrusu, şeytanın düzeni zayıftır.
  77. "Ellerinizi çekin, namaz kılın, zekat verin" denilen kimseleri görmedin mi? Onlara savaş yazılınca, bir takımı Allah’tan korkar gibi, belki de daha çok bir korkuyla insanlardan korkarlar ve "Rabbimiz! Niçin savaşı bize yazdın? Yakın bir süreye kadar bizi erteleyemez miydin?" derler. De ki: "Dünya geçimliği azdır. Sonrakisi saygılı olanlar için daha iyidir ve çekirdeğin yarığındaki iplik kadar haksızlığa uğratılmazsınız."
  78. Nerede olursanız olun, sağlam kaleler içinde olsanız bile, ölüm size ulaşır. Onlara bir iyilik gelirse "Bu Allah katındandır" derler. Onlara bir kötülük gelirse, "Bu senin yüzündendir" derler. De ki: "Hepsi Allah katındandır." Bu ulusa ne oluyor ki, nerede ise hiçbir söz anlamıyorlar?
  79. Sana ne iyilik gelirse Allah’tandır, sana ne kötülük gelirse kendindendir. Seni insanlara elçi gönderdik. Tanık olarak Allah yeter.
  80. Allah'ın elçisine itaat eden, Allah'a itaat etmiştir. Kim yüz çevirirse! Biz seni onlara gözcü olarak göndermedik.
  81. "Baş üstüne" derler. Fakat, senin yanından çıktıkları zaman, içlerinden bir takımı senin dediklerinden başka bir şeyi gece kurarlar. Allah onların gece kurduklarını yazıyor. Onlara aldırış etme, Allah'a güven, Allah güvenilir olarak yeter.
  82. Durup Kuranı düşünmüyorlar mı? Allah katından değil de başkasından olsaydı, onda çok çelişkiler bulurlardı.
  83. Başlarına güven veya korku konusunda bir iş gelse onu yayarlar. Eğer onu elçiye ve içlerinden onu bilen yetkinlere götürseler, onlar onun ne olduğunu araştırıp bilirler. Allah'ın size bolluğu ve acıması olmasaydı, andolsun, pek azınız dışında şeytana uyardınız.
  84. Allah uğrunda savaş! Sen ancak kendinden sorumlusun. İnananları özendir. Umulur ki, Allah inkâr edenlerin baskısını önler. Allah daha güçlü ve cezalandırması da daha çetindir.
  85. Kim iyi bir işe aracı olursa, kendisine ondan eşit bir pay vardır. Kim de kötü bir şeye aracılık yaparsa, kendisine ondan bir benzeri vardır. Allah her şeyin geçimliliğini verendir.
  86. Size iyi bir yaşam dilendiği zaman, siz de ondan daha güzeli ile uzun yaşam dileyin veya aynını yineleyin. Doğrusu, Allah her şeyin hesabını sorar.
  87. Allah’tan başka tanrı yoktur. Andolsun ki, O, şüphesiz diriliş günü sizi toplayacaktır. Allah’tan daha doğru sözlü kimdir?
  88. Niçin ikiyüzlüler hakkında iki takıma ayrıldınız? Allah onları yaptıklarından dolayı baş aşağı etmiştir. Allah’ın saptırdığına siz mi yol göstermek istiyorsunuz? Allah kimi saptırırsa sen ona yol bulamazsın.
  89. Onların inkâr ettikleri gibi keşke siz de inkâr etseniz de kendilerine eşit olsanız isterler. Öyle ise, onlar Allah yolunda göç etmedikçe, onlardan dost tutmayın. Eğer yüz çevirirlerse, onları yakalayın, bulduğunuz yerde öldürün. Onlardan dost ve yardımcı edinmeyin.
  90. Ancak, sizinle kendileri arasında anlaşma olan bir ulusa sığınanlar, ya da sizinle savaşmaktan veya kendi uluslarıyla savaşmaktan gönülleri sıkışıp size gelenler, bunun dışındadır. Allah dileseydi, onları başınıza dolardı da sizinle savaşırlardı. Öyle ise, eğer onlar sizden uzaklaşır, sizinle savaşmaz ve size barış önerirlerse, Allah aleyhlerine olmanıza yol vermez.
  91. Başkalarının da sizden güvende olmayı ve kendi uluslarından da güvende olmayı istediklerini göreceksin. Ama, her ne zaman karıştırıcılığa itilirlerse, baş aşağı ona atılırlar. Eğer bunlar, sizden uzak durmaz, size barış önermez ve sizden el çekmezlerse, onları yakalayın, bulduğunuz yerde öldürün. İşte, onlara karşı olmanız için size apaçık yetki verdik.
  92. Yanlışlık dışında, bir inanan bir inananı öldüremez. Bir inananı yanlışlıkla öldüren kimsenin, boyunduruk altındaki bir inananı özgürlüğe kavuşturması ve ölenin ailesi bağışlamadıkça ona diyet ödemesi gerekir. Eğer, o inanan size düşman olan bir ulustan ise, yalnız inanan bir boynu özgür kılmak yeter. Eğer aranızda anlaşma olan bir ulustan ise, ailesine diyet ödemek ve boyunduruk altındaki bir inananı özgür kılmak gerekir. Bulamayan kimse Allah'ın tövbesini kabul etmesi için art arda iki ay oruç tutmalıdır. Allah bilendir, bilgedir.
  93. Kim inanan birini bile bile öldürürse, onun cezası, içinde temelli kalacağı cehennemdir. Allah ona öfkelenmiş, onu lanetlemiş ve ona büyük azap hazırlamıştır.
  94. Ey inananlar! Allah uğrunda yola çıktığınız zaman durumu iyice anlayın, size barış önerene, siz dünya hayatının geçici çıkarını özleyerek "Sen güvenilir değilsin" demeyin. Allah katında çok kazançlar vardır. Önceleri siz de öyleydiniz. Ama, Allah size iyilikte bulundu. Öyle ise iyi anlamaya çalışın. Doğrusu, Allah yaptıklarınızdan haberi olandır.
  95. (95-96) İnananlardan özürsüz olarak yerlerinde oturanlar ile mallarıyla, canlarıyla Allah yolunda üstün çaba gösterenler birbirine eşit olmazlar. Allah, canlarıyla, mallarıyla sıkı çalışanları, oturanlardan bir derece üstün kılmıştır. Gerçi, Allah hepsine de en güzeli söz vermiştir. Ancak, Allah sıkı çalışanları oturanlardan acıma, bağışlama ve kendi katından dereceler olan büyük ödülle üstün kılmıştır. Ve Allah bağışlayandır, acıyandır.
  96. (95-96) İnananlardan özürsüz olarak yerlerinde oturanlar ile mallarıyla, canlarıyla Allah yolunda üstün çaba gösterenler birbirine eşit olmazlar. Allah, canlarıyla, mallarıyla sıkı çalışanları, oturanlardan bir derece üstün kılmıştır. Gerçi, Allah hepsine de en güzeli söz vermiştir. Ancak, Allah sıkı çalışanları oturanlardan acıma, bağışlama ve kendi katından dereceler olan büyük ödülle üstün kılmıştır. Ve Allah bağışlayandır, acıyandır.
  97. Melekler, kendilerine zulmedenlerin canlarını alacakları zaman, onlara "Nerede idiniz?" deyince, "Biz yurdumuzda güçsüz düşürülmüş kimselerdik" diyecekler. "Allah'ın yeryüzü geniş değil miydi, oraya göç etseydiniz ya" diyecekler. İşte, bunların yurdu cehennemdir. Orası gidilecek ne kötü yerdir!
  98. Ancak, hiçbir çareye gücü yetmeyen ve bir yol da bulamayan güçsüz düşürülmüş erkekler, kadınlar ve çocuklar bunun dışındadır.
  99. İşte, bunları Allah'ın affetmesi umulur. Allah affedendir, bağışlayandır.
  100. Kim Allah yolunda göç ederse, yeryüzünde çok bereketli yer ve genişlik bulur. Kim Allah'a ve elçisine göç etmek üzere evinden çıkar ve sonra ölüm ona gelirse, onun ödülü Allah'a ait olmuştur. Allah bağışlayandır, acıyandır.
  101. Yolculuk yaptığınızda, inkâr edenlerin size bir kötülük yapmasından korkarsanız, namazı kısaltmanızda size bir günah yoktur. Doğrusu, inkârcılar size apaçık düşmandırlar.
  102. Sen içlerinde iken namazlarını kıldıracağın zaman, bir birlik seninle beraber namaza dursun ve silahlarım da yanlarına alsınlar. Bunlar secde edince arkanıza geçsinler. Kılmayan öteki birlik gelsin, seninle beraber namaz kılsınlar, önlemlerini ve silahlarını alsınlar. Zira, inkâr edenler, keşke silahlarınızdan ve eşyanızdan dalgınlık içinde olsanız isterler ki, size bir baskın yapsınlar. Eğer, yağmur size bir eziyet verirse veya hasta iseniz, silahlarınızı bırakmanızda size bir sorumluluk yoktur, ancak önleminizi alın. Doğrusu, Allah inkârcılara aşağılık bir azap hazırlamıştır.
  103. Namazı bitirdiğiniz zaman, Allah’ı ayakta iken, otururken ve yan yatarken anın. Güvende olduğunuz zaman, namazı kılın. Doğrusu, namaz inananlara belirli vakitlerde farz kılınmıştır.
  104. Düşman ulusu kovalamakta gevşeklik göstermeyin. Eğer, siz acı çekiyorsanız, onlar da sizin acı çektiğiniz gibi acı çekiyorlar. Üstelik siz, Allah’tan onların beklemedikleri şeyleri umuyorsunuzdur. Allah bilendir, bilgedir.
  105. Doğrusu insanlar arasında Allah’ın sana gösterdiği ile hüküm vermen için gerçekten kitabı sana indirdik. Ve hainlere düşmanca davranma.
  106. Allah’tan bağışlanma dile. Doğrusu, Allah bağışlayandır, acıyandır.
  107. Ve kendilerine hainlik edenler adına tartışma. Doğrusu, Allah pek hain günahkârı sevmez.
  108. Allah’ın hoşnut olmayacağı sözü gece kurarlarken insanlardan gizliyorlar da kendileriyle beraber olan Allah’tan gizlemiyorlar. Allah yaptıklarının hepsini bilmektedir.
  109. İşte, siz onları dünya hayatında savunuyorsunuz, ama, diriliş günü onları Allah’a karşı kim savunacaktır veya kim onları koruyacaktır?
  110. Kim bir kötülük işler veya kendine yazık ederse, sonra Allah’tan bağışlanma dilerse, Allah’ın bağışlayan ve acıyan olduğunu görür.
  111. Kim bir günah kazanırsa, onu ancak kendi zararına kazanmış olur. Allah bilendir, bilgedir.
  112. Kim büyük bir yanılgıya düşer veya günah kazanırsa, sonra onu suçsuz birinin üzerine atarsa, o, andolsun, bir iftira ve apaçık bir günah yüklenmiş olur.
  113. Allah’ın sana bolluğu ve acıması olmasaydı, onlardan bir takımı seni yoldan çıkarmaya özenirdi. Ancak onlar kendilerini saptırırlar ve sana hiçbir zarar da veremezler. Allah, sana kitabı ve bilgeliği indirdi ve sana bilmediğini öğretti. Allah’ın sana bolluğu büyük olmuştur.
  114. İnsanların arasını düzeltmeyi ya da iyilik yapmayı veya yardım etmeyi emreden kimselerin dışında, yapılan gizli toplantıların çoğunda iyilik yoktur. Kim bunu Allah'ın hoşnutluğunu kazanmak için yaparsa, ona büyük ödül vereceğiz.
  115. Kendisine doğru yol apaçık belli olduktan sonra, kim peygambere karşı gelir ve inananların yolundan başkasına uyarsa, onu döndüğü yöne yürütür ve onu cehenneme sokarız. Orası ne kötü bir gidiş yeridir!
  116. Doğrusu, Allah kendisine ortak koşulmasını bağışlamaz, ama, bundan başkasını dilediğine bağışlar. Allaha ortak koşan, andolsun, derin bir sapıklığa sapmış olur.
  117. Onlar, Onun yerine dişilere yalvarıyorlar ve yalnız dik kafalı şeytana yalvarıyorlar.
  118. (118-119) Allah ona lanet etsin. "Andolsun, kullarından belli bir takımı kendime alacağım, andolsun, onların yollarını şaşırtacağım, andolsun, onlara kuruntu kurdurtacağım ve andolsun, davarların kulaklarını kesmelerini emredeceğim ve onlara Allah'ın yaratışını değiştirmelerini emredeceğim" demişti. Öyle ise, kim Allah'ın yerine şeytanı veli edinirse, kuşkusuz, apaçık bir kayba uğrayacaktır.
  119. (118-119) Allah ona lanet etsin. "Andolsun, kullarından belli bir takımı kendime alacağım, andolsun, onların yollarını şaşırtacağım, andolsun, onlara kuruntu kurdurtacağım ve andolsun, davarların kulaklarını kesmelerini emredeceğim ve onlara Allah'ın yaratışını değiştirmelerini emredeceğim" demişti. Öyle ise, kim Allah'ın yerine şeytanı veli edinirse, kuşkusuz, apaçık bir kayba uğrayacaktır.
  120. Şeytan, onlara söz verir, onları umutlandırır. O, ancak aldatmak için söz verir.
  121. İşte, onların varacağı yer cehennemdir. Oradan kaçacak yer bulamazlar.
  122. Ve Allah’tan gerçek bir söz olarak, inananları ve yararlı işler işleyenleri, içlerinden ırmaklar akan, temelli ve ebedi kalacakları cennetlere koyacağız. Allah’tan daha doğru sözlü kimdir?
  123. Bu, sizin kuruntularınıza ve kitap sahiplerinin kuruntularına göre değildir. Kim kötülük ederse onun cezasını görecek; kendisine Allah’tan başka dost da yardımcı da bulamaz.
  124. Erkek veya kadından kim inanarak yararlı işler işlerse, işte, onlar cennete girerler ve hurma çekirdeğinin çukurundaki iplik kadar haksızlığa uğramazlar.
  125. İyi davranarak, kendisini Allah’a teslim eden ve doğruya yönelen, İbrahim’in dinine uyandan, din bakımından daha güzel kim olabilir? Ve Allah İbrahim’i dost edindi.
  126. Göklerde olanlar ve yerde olanlar Allah’a aittir. Allah her şeyi kuşatmıştır.
  127. Kadınlar hakkında senden bilgi isterler. De ki: "Onlar hakkında bilgiyi size Allah verir. Bunlar, kendilerine yazılmış olan şeyi kendilerine vermediğiniz ve kendileriyle evlenmeyi arzuladığınız öksüz kadınlara; zavallı çocuklara ve öksüzlere denkserlikle bakmanız için kitapta size anlatılan ilkelerdir." Ne iyilik yaparsanız, doğrusu Allah onu bilmektedir.
  128. Eğer, kadın kocasının hırçınlığından ve aldırışsızlığından endişe ederse, aralarında bir anlaşma yapmalarında kendilerine bir engel yoktur. Anlaşma daha iyidir. Oysa, ruhlara bencillik yerleştirilmiştir. Eğer, iyi davranır ve saygılı olursanız, doğrusu, Allah'ın yaptıklarınızdan haberi bulunmaktadır.
  129. Ne kadar uğraşırsanız, kadınlar arasında eşitlik yapamayacaksınız. Öyle ise bir tarafa bütünüyle eğilmeyin ki, ötekini askıda imiş gibi bırakmayasınız. Eğer, düzeltirseniz ve saygılı olursanız, doğrusu, Allah bağışlayandır, acıyandır.
  130. Eğer, karı koca ayrılırlarsa, Allah her birini genişliğiyle zengin eder. Allah kapsayıcıdır, bilgedir.
  131. Göklerde olanlar da yerde olanlar da Allah’ındır. Andolsun, sizden önce kitap verilenlere ve size öğüt verdik ki, Allah’a saygılı olun. Eğer, nankörlük ederseniz, doğrusu, göklerde ve yerde olanlar Allah’a aittir. Ve Allah zengindir, övülmeye layıktır.
  132. Göklerde olanlar ve yerde olanların hepsi Allah’ındır. Allah koruyucu olarak yeter.
  133. Ey insanlar! Dilerse, sizi yok eder ve başkalarını getirir. Allah’ın buna gücü yeter.
  134. Kim dünya iyiliğini isterse bilsin ki, Allah katında hem dünyanın, hem geleceğin iyiliği vardır. Allah işitendir, görendir.
  135. Ey inananlar! Kendinizin, ana babanızın ve en yakınlarınızın aleyhinde de olsa, zengin veya fakir de olsa, ki Allah onlara daha yakındır, Allah için tanıklık ederek denkserliği ayakta tutun. Adil olmanız için, heveslerinize uymayın. Eğer yan çizerseniz veya aldırış etmezseniz, doğrusu, Allah yaptıklarınızdan haberdardır.
  136. Ey inananlar! Allah’a, elçisine ve elçisine indirdiği kitaba, daha önce indirdiği kitaba da inanın. Kim, Allah’ı, meleklerini, kitaplarını, elçilerini ve ahiret gününü inkâr ederse, kuşkusuz, derin bir yanılgıya sapmış olur.
  137. Doğrusu, inanıp sonra inkâr edenler, sonra inanıp inkâr edenler, sonra da inkârları artmış olanları Allah ne bağışlayacak, ne de doğru yol gösterecektir.
  138. İkiyüzlülere acıtıcı bir azap olduğunu müjde et!
  139. Bunlar, inananları bırakıp inkârcıları dost edinirler. Onların yanında bir şeref mi arzu ediyorlar? Doğrusu, şeref bütünü ile Allah’a aittir.
  140. Allah kitapta size şunu bildirdi. "Allah’ın ayetlerinin inkâr edildiğini ve alaya alındığını işittiğiniz zaman, başka bir söze geçmedikçe onlarla oturmayın, doğrusu, siz de o durumda onlar gibi olursunuz." Doğrusu, Allah ikiyüzlülerin ve inkârcıların hepsini cehennemde toplayacaktır.
  141. Sizi gözetleyenler, şayet Allah'tan size bir başarı gelirse "Sizinle beraber değil miydik?" derler. Eğer, inkârcıların bir kazancı olursa, onlara "Size üstünlük sağlayıp sizi inananlardan korumadık mı?" derler. Allah diriliş günü aranızda hüküm verecektir. Allah, inananlara karşı inkârcılara yol vermeyecektir.
  142. Doğrusu, ikiyüzlüler Allah'ı aldatmaya çalışırlar, oysa, Allah o aldatmayı kendilerine çevirir. Onlar, namaza kalktıkları zaman, tembel tembel kalkarlar ve insanlara gösteriş yaparlar ve Allah'ı çok az anarlar.
  143. Bu arada bocalayıp durmaktadırlar, ne bunlarla ne de onlarla. Allah'ın şaşırttığı kimseye sen yol bulamazsın.
  144. Ey inananlar! İnananları bırakıp inkârcıları dost edinmeyin. Allah'a, aleyhinizde olan açık bir kanıt mı vermek istiyorsunuz?
  145. Doğrusu, ikiyüzlüler, ateşin en alt katında olacaklar ve sen onlara yardım edecek birini bulamayacaksın.
  146. Ancak, tövbe edenler, düzeltenler, Allah'a sıkı bağlananlar ve dinlerini Allah'a özgü kılanlar, işte, bunlar inananlarla beraber olacaklardır. Allah da inananlara büyük ödül verecektir.
  147. Siz şükreder ve inanırsanız, Allah size niçin azap etsin? Allah çalışmalarınızı ödüllendirir, her şeyi bilir.
  148. Allah, haksızlığa uğrayanın dışında, kötülüğün sözle bile açığa vurulmasını sevmez. Allah işitendir, bilendin
  149. Bir iyiliği açığa vurur veya onu gizler, ya da bir kötülüğü affederseniz, doğrusu Allah da bağışlar, o güçlü olandır.
  150. Doğrusu, Allah'ı ve elçilerini inkâr edenler ve Allah ile elçilerinin arasını ayırmak isteyenler, "Kimine inanır ve kimini inkâr ederiz" diyenler, ikisi arasında bir yol tutmak isterler.
  151. İşte, bunlar gerçekten inkarcılardır. Biz de inkârcılara aşağılık bir azap hazırladık.
  152. Ve Allah a ve elçilerine inananlar ve hiçbirinin arasını ayırmay anlar, işte, onlara ödüllerini vereceğiz. Ve Allah bağışlayandır, acıyandır.
  153. Kitaplılar, gökten kendilerine bir kitap indirtmeni isterler. Andolsun, Musa'dan, bundan daha büyüğünü istemişlerdi. "Allah'ı bize apaçık göster" demişlerdi. Haksızlıklarından dolayı onları yıldırım çarpmıştı. Öyleyken açık belgeler kendilerine geldikten sonra bile buzağıyı benimsediler. Ama, bunu da bağışladık ve Musa'ya apaçık, güçlü bir belge verdik.
  154. Kesin söz vermelerinden dolayı, Dağ’ı üzerlerine yükselttik ve onlara "Kapıdan boyun eğerek girin" dedik; Onlara "Cumartesileri de çiğnemeyin" dedik ve onlardan kesin bir söz aldık.
  155. Antlaşmalarını bozmaları, Allah'ın ayetlerini inkâr etmeleri, haksız olarak peygamberleri öldürmeleri, "Gönüllerimiz kınlıdır" demeleri ve belki de inkârlarından dolayı, Allah gönüllerine mühür basmıştır. Bunun için onlardan pek azı inanır.
  156. (156-158) Bu ayrıca inkârlarından, Meryem'e büyük iftira atmalarından ve "Doğrusu biz Allah'ın elçisi Meryemoğlu İsa Mesihi öldürdük" demelerinden ötürüdür. Oysa, onu öldürmediler ve çarmıha germediler, ancak kendileri öyle sandılar. Doğrusu, anlaşmazlığa düştükleri şeyde şüphededirler. Bu hususta sanıya uymaktan başka kesin bir bilgileri yoktur. Onu kesinkes bilemediler. Tam tersine, Allah onu kendisine doğru yükseltti. Allah güçlüdür, bilgedir.
  157. (156-158) Bu ayrıca inkârlarından, Meryem'e büyük iftira atmalarından ve "Doğrusu biz Allah'ın elçisi Meryemoğlu İsa Mesihi öldürdük" demelerinden ötürüdür. Oysa, onu öldürmediler ve çarmıha germediler, ancak kendileri öyle sandılar. Doğrusu, anlaşmazlığa düştükleri şeyde şüphededirler. Bu hususta sanıya uymaktan başka kesin bir bilgileri yoktur. Onu kesinkes bilemediler. Tam tersine, Allah onu kendisine doğru yükseltti. Allah güçlüdür, bilgedir.
  158. (156-158) Bu ayrıca inkârlarından, Meryem'e büyük iftira atmalarından ve "Doğrusu biz Allah'ın elçisi Meryemoğlu İsa Mesihi öldürdük" demelerinden ötürüdür. Oysa, onu öldürmediler ve çarmıha germediler, ancak kendileri öyle sandılar. Doğrusu, anlaşmazlığa düştükleri şeyde şüphededirler. Bu hususta sanıya uymaktan başka kesin bir bilgileri yoktur. Onu kesinkes bilemediler. Tam tersine, Allah onu kendisine doğru yükseltti. Allah güçlüdür, bilgedir.
  159. Kitaplılardan, hiçbir kimse yoktur ki, ölmeden önce ona inanmamış olsun ve o diriliş günü onların aleyhine tanıklık eder.
  160. (160-161) Yahudi olanların, haksızlık yapmalarından, çoklarını Allah yolundan alıkoymalarından, kendilerine yasaklanmış artı olanı almalarından ve insanların mallarını haksız olarak yemelerinden ötürü, kendilerine helal kılınmış olan temiz şeyleri de onlara haram kıldık. Onlardan, inkâr edenlere acıtıcı azap hazırladık.
  161. (160-161) Yahudi olanların, haksızlık yapmalarından, çoklarını Allah yolundan alıkoymalarından, kendilerine yasaklanmış artı olanı almalarından ve insanların mallarını haksız olarak yemelerinden ötürü, kendilerine helal kılınmış olan temiz şeyleri de onlara haram kıldık. Onlardan, inkâr edenlere acıtıcı azap hazırladık.
  162. Ancak, onlardan ilimde derinleşmiş olanlara, sana indirilene ve senden önce indirilenlere inanmış inançlılara, namaz kılanlara, zekat verenlere, Allah'a ve sonraki güne inananlara, işte bunlara, büyük ödüller vereceğiz.
  163. Doğrusu Biz, Nuh’a ve ondan sonraki peygamberlere vahyettiğimiz gibi sana da vahyettik, İbrahim’e, İsmail’e, İshak’a, Yakup’a, oymaklara, İsa’ya, Eyüp’e, Yunusa, Harun’a ve Süleyman’a da vahyettik, Davud’a da Zebur’u verdik.
  164. (164-165) Elçilerden sonra, insanların Allah’a karşı bir kanıtları olmaması için, gönderilen müjdeci ve uyarıcı elçilerden bir kısmını daha önce sana anlattık, bir kısım elçileri anlatmadık. Allah, Musa ile doğrudan konuştu. Allah güçlüdür, bilgedir.
  165. (164-165) Elçilerden sonra, insanların Allah’a karşı bir kanıtları olmaması için, gönderilen müjdeci ve uyarıcı elçilerden bir kısmını daha önce sana anlattık, bir kısım elçileri anlatmadık. Allah, Musa ile doğrudan konuştu. Allah güçlüdür, bilgedir.
  166. Ancak Allah, sana indirdiğini bilerek indirdiğine tanıklık eder. Melekler de tanıklık ederler. Doğrusu tanık olarak Allah yeter.
  167. Doğrusu, inkâr edenler ve Allah yolundan alıkoyanlar, kuşkusuz, derin bir şaşkınlığa saplanmışlardır.
  168. (168-169) Doğrusu inkâr edenleri ve haksızlık yapanları Allah bağışlayacak değildir ve onları, içinde sonsuza dek temelli olarak kalacakları cehennem yolundan başka bir yola koyacak da değildir. Ve bu, Allah’a kolaydır.
  169. (168-169) Doğrusu inkâr edenleri ve haksızlık yapanları Allah bağışlayacak değildir ve onları, içinde sonsuza dek temelli olarak kalacakları cehennem yolundan başka bir yola koyacak da değildir. Ve bu, Allah’a kolaydır.
  170. Ey insanlar! Kuşkusuz elçi size Rabbinizden gerçeği getirdi. İnanın! Bu iyiliğinize olur. Eğer, inkâr ederseniz, doğrusu, göklerde ve yerde olanlar Allah’a aittir. Ve Allah bilgindir, bilgedir.
  171. Ey kitap ehli! Dininizde aşırı gitmeyin. Allah hakkında ancak gerçek olanı söyleyin. Kuşkusuz, Meryemoğlu İsa Mesih, Allahın elçisi, Meryem'e attığı sözü ve kendinden bir ruhtur. Allah’a ve elçilerine inanın. "Üçtür" demeyin, iyiliğiniz için bundan vazgeçin. Allah, ancak tek bir tanrıdır, çocuğu olmaktan yücedir. Göklerde olanlar ve yerde olanlar O’nundur. Gözetleyici olarak Allah yeter.
  172. Mesih de, gözde melekler de Allah'a kul olmaktan kaçınmazlar. O'na tapmaktan kim kaçınırsa ve büyüklük taslarsa, sonunda O hepsini huzurunda toplayacaktır.
  173. İnananlara ve yararlı işler işleyenlere gelince, onların ödüllerini verecek ve onlara olan bolluğunu daha da artıracaktır. Ancak kulluk yapmaktan kaçınanlara ve büyüklük taslayanlara gelince, onlara acıtıcı bir azapla azap edecektir. Kendilerine, Allah’tan başka bir veli ve yardım eden bulamayacaklardır.
  174. Ey insanlar! Şüphesiz, Rabbinizden size kesin bir delil geldi ve size aydınlatıcı bir ışık indirdik.
  175. Allah'a inananlara ve O'na bağlananlara gelince, onları kendi rahmetine ve bolluğuna kavuşturacak ve onlara kendisine olan doğru yol gösterir.
  176. Senden bilgi isterler, de ki: "Allah, size ikinci dereceden mirasçılar hakkında bilgi verir: Çocuğu olmayıp bir kız kardeşi olan bir erkek ölürse, kız kardeşine bıraktığının yarısı kalır. Eğer kız kardeşinin çocuğu yoksa kız kardeşine vâris olur. Eğer iki tane kız kardeşi olursa ikisi bıraktığının üçte ikisini alırlar. Eğer erkekler ve kadınlar kardeş iseler erkeğe iki kadının hissesi kadar düşer. Şaşırırsınız diye Allah size anlatıyor. Ve Allah her şeyi bilir.