Taha Suresi

20. Ey İnsan / TÂ-HÂ Bölümü Hüseyin Atay Meali

Mekke döneminde inmiştir. 135. ayettir. Acıyan Acıyıcı Olan Allah Adına

  1. Ey insan!
  2. 2-3 Sana Kur'an ı sıkıntıya düşesin diye değil, ancak bilinçle saygılı olana bir hatırlatma olsun diye,
  3. 2-3 Sana Kur'an ı sıkıntıya düşesin diye değil, ancak bilinçle saygılı olana bir hatırlatma olsun diye,
  4. Yeri ve yüksek gökleri yaratanın katından bölük bölük indirdik.
  5. 5-6 Göklerde ve yerde, her ikisi arasında ve toprağın altında bulunanlar kendisinin olan Rahman, arşa egemendir.
  6. 5-6 Göklerde ve yerde, her ikisi arasında ve toprağın altında bulunanlar kendisinin olan Rahman, arşa egemendir.
  7. Sen sözü istersen açığa vur, şüphesiz O, gizliyi de, daha gizlisini de bilir.
  8. Allah'tan başka tanrı yoktur, en güzel isimler O'nundur.
  9. Ve Musa'nın başından geçen olay sana geldi mi?
  10. Hani, o bir ateş görmüştü de, ailesine dedi: "Durun, doğrusu, ben bir ateş gördüm, ya ondan size bir kor getirir, ya da ateşin yanında bir yol gösteren bulurum."
  11. 11-12 Ateşin yanına gelince, seslenildi: "Ey Musa! Şüphesiz, Ben senin Rabbinim, ayağındakileri çıkar. Çünkü kutsala bürünmüş bir deredesin.
  12. 11-12 Ateşin yanına gelince, seslenildi: "Ey Musa! Şüphesiz, Ben senin Rabbinim, ayağındakileri çıkar. Çünkü kutsala bürünmüş bir deredesin.
  13. Ve ben seni seçtim. Artık vahyolunanları dinle.
  14. Doğrusu Ben Allah’ım, Benden başka Tanrı yoktur; Bana kulluk et; Beni hatırlamak için namaz kıl.
  15. Doğrusu, herkes uğraştığının karşılığını görsün diye nerdeyse gizli tuttuğum saat gelecektir.
  16. Bundan dolayı, buna inanmayan ve hevesine uyan kimse seni ondan alıkoymasın. Yoksa uçuruma yuvarlanırsın.
  17. Ey Musa! Sağ elindeki nedir?"
  18. "O benim değneğimdir, ona dayanırım, onunla davarıma yaprak silkelerim, ondan daha birçok işlerde yararlanırım" dedi.
  19. "Ey Musa! At onu" dedi.
  20. Bırakınca, değnek hemen hızlanan bir yılan oluverdi.
  21. 21-23 "Onu al, korkma! Biz onu yine eski durumuna çevireceğiz. Daha büyük belgelerimizi sana göstermemiz için, elini koltuğunun altına koy da, diğer bir belge olarak, kusursuz beyaz çıksın.
  22. 21-23 "Onu al, korkma! Biz onu yine eski durumuna çevireceğiz. Daha büyük belgelerimizi sana göstermemiz için, elini koltuğunun altına koy da, diğer bir belge olarak, kusursuz beyaz çıksın.
  23. 21-23 "Onu al, korkma! Biz onu yine eski durumuna çevireceğiz. Daha büyük belgelerimizi sana göstermemiz için, elini koltuğunun altına koy da, diğer bir belge olarak, kusursuz beyaz çıksın.
  24. Firavun’a git, doğrusu, o azmıştır" dedi.
  25. 25-35 "Rabbim! Göğsümü genişlet, işimi kolaylaştır, dilimin düğümünü çöz de sözümü iyi anlasınlar. Ailemden kardeşim Harun’u bana vezir yap, beni onunla destekle, onu görevimde ortak kıl ki, Seni daha çok yüceltelim ve çokça analım. Doğrusu, Sen bizi görmektesin" dedi.
  26. 25-35 "Rabbim! Göğsümü genişlet, işimi kolaylaştır, dilimin düğümünü çöz de sözümü iyi anlasınlar. Ailemden kardeşim Harun’u bana vezir yap, beni onunla destekle, onu görevimde ortak kıl ki, Seni daha çok yüceltelim ve çokça analım. Doğrusu, Sen bizi görmektesin" dedi.
  27. 25-35 "Rabbim! Göğsümü genişlet, işimi kolaylaştır, dilimin düğümünü çöz de sözümü iyi anlasınlar. Ailemden kardeşim Harun’u bana vezir yap, beni onunla destekle, onu görevimde ortak kıl ki, Seni daha çok yüceltelim ve çokça analım. Doğrusu, Sen bizi görmektesin" dedi.
  28. 25-35 "Rabbim! Göğsümü genişlet, işimi kolaylaştır, dilimin düğümünü çöz de sözümü iyi anlasınlar. Ailemden kardeşim Harun’u bana vezir yap, beni onunla destekle, onu görevimde ortak kıl ki, Seni daha çok yüceltelim ve çokça analım. Doğrusu, Sen bizi görmektesin" dedi.
  29. 25-35 "Rabbim! Göğsümü genişlet, işimi kolaylaştır, dilimin düğümünü çöz de sözümü iyi anlasınlar. Ailemden kardeşim Harun’u bana vezir yap, beni onunla destekle, onu görevimde ortak kıl ki, Seni daha çok yüceltelim ve çokça analım. Doğrusu, Sen bizi görmektesin" dedi.
  30. 25-35 "Rabbim! Göğsümü genişlet, işimi kolaylaştır, dilimin düğümünü çöz de sözümü iyi anlasınlar. Ailemden kardeşim Harun’u bana vezir yap, beni onunla destekle, onu görevimde ortak kıl ki, Seni daha çok yüceltelim ve çokça analım. Doğrusu, Sen bizi görmektesin" dedi.
  31. 25-35 "Rabbim! Göğsümü genişlet, işimi kolaylaştır, dilimin düğümünü çöz de sözümü iyi anlasınlar. Ailemden kardeşim Harun’u bana vezir yap, beni onunla destekle, onu görevimde ortak kıl ki, Seni daha çok yüceltelim ve çokça analım. Doğrusu, Sen bizi görmektesin" dedi.
  32. 25-35 "Rabbim! Göğsümü genişlet, işimi kolaylaştır, dilimin düğümünü çöz de sözümü iyi anlasınlar. Ailemden kardeşim Harun’u bana vezir yap, beni onunla destekle, onu görevimde ortak kıl ki, Seni daha çok yüceltelim ve çokça analım. Doğrusu, Sen bizi görmektesin" dedi.
  33. 25-35 "Rabbim! Göğsümü genişlet, işimi kolaylaştır, dilimin düğümünü çöz de sözümü iyi anlasınlar. Ailemden kardeşim Harun’u bana vezir yap, beni onunla destekle, onu görevimde ortak kıl ki, Seni daha çok yüceltelim ve çokça analım. Doğrusu, Sen bizi görmektesin" dedi.
  34. 25-35 "Rabbim! Göğsümü genişlet, işimi kolaylaştır, dilimin düğümünü çöz de sözümü iyi anlasınlar. Ailemden kardeşim Harun’u bana vezir yap, beni onunla destekle, onu görevimde ortak kıl ki, Seni daha çok yüceltelim ve çokça analım. Doğrusu, Sen bizi görmektesin" dedi.
  35. 25-35 "Rabbim! Göğsümü genişlet, işimi kolaylaştır, dilimin düğümünü çöz de sözümü iyi anlasınlar. Ailemden kardeşim Harun’u bana vezir yap, beni onunla destekle, onu görevimde ortak kıl ki, Seni daha çok yüceltelim ve çokça analım. Doğrusu, Sen bizi görmektesin" dedi.
  36. 36-37 "Ey Musa! İstediğin sana verildi ve andolsun bir keresinde de sana iyilikte bulunmuştuk" dedi.
  37. 36-37 "Ey Musa! İstediğin sana verildi ve andolsun bir keresinde de sana iyilikte bulunmuştuk" dedi.
  38. 38-39. Hani, annene vahyolunması gerekeni vahyettik: "Onu bir sandığa koy da suya bırak." Su onu kıyıya atar, Bana da ona da düşman olan biri onu alır; Gözümün önünde yetişesin diye kendimden sana bir sevgi verdim.
  39. 38-39. Hani, annene vahyolunması gerekeni vahyettik: "Onu bir sandığa koy da suya bırak." Su onu kıyıya atar, Bana da ona da düşman olan biri onu alır; Gözümün önünde yetişesin diye kendimden sana bir sevgi verdim.
  40. Hani, kızkardeşin gider. "Ona bakacak birini size göstereyim mi?" der. Böylece, annen üzülmesin, sevinsin diye seni annene geri verdik. Sen bir cana kıymıştın, ama seni üzüntüden kurtarmış ve seni denedikçe denemiştik. Bunun için, Medyen halkı arasında yıllarca kalmıştın. Sonra, Ey Musa! Tam zamanına eriştin.
  41. Ve seni kendim için yetiştirdim.
  42. Sen ve kardeşin, ilkelerimle gidin. Beni anmakta gevşek davranmayın.
  43. Firavun’a gidin, doğrusu o azmıştır.
  44. Ona yumuşak söz söyleyin, belki düşünür de saygı duyar.
  45. İkisi dediler ki: "Rabbimiz! Onun bize kötülük etmesinden veya azgınlığının artmasından korkarız."
  46. 46-48 Dedi: "Korkmayın! Ben ikinizle beraberim. Görür ve işitirim. Ona gidin şöyle söyleyin: 'Doğrusu, biz senin Rabbinin iki elçisiyiz. İsrailoğullarını bizimle beraber gönder, onlara azap etme; andolsun Rabbinden sana bir işaret getirdik; esenlik doğru yolda gidene olsun! Doğrusu bize, yalanlayıp sırt çevirene azap edileceği vahyolundu.'"
  47. 46-48 Dedi: "Korkmayın! Ben ikinizle beraberim. Görür ve işitirim. Ona gidin şöyle söyleyin: 'Doğrusu, biz senin Rabbinin iki elçisiyiz. İsrailoğullarını bizimle beraber gönder, onlara azap etme; andolsun Rabbinden sana bir işaret getirdik; esenlik doğru yolda gidene olsun! Doğrusu bize, yalanlayıp sırt çevirene azap edileceği vahyolundu.'"
  48. 46-48 Dedi: "Korkmayın! Ben ikinizle beraberim. Görür ve işitirim. Ona gidin şöyle söyleyin: 'Doğrusu, biz senin Rabbinin iki elçisiyiz. İsrailoğullarını bizimle beraber gönder, onlara azap etme; andolsun Rabbinden sana bir işaret getirdik; esenlik doğru yolda gidene olsun! Doğrusu bize, yalanlayıp sırt çevirene azap edileceği vahyolundu.'"
  49. "Ey Musa! İkinizin Rabbi kimdir?" dedi.
  50. "Rabbimiz her şeye varlık veren, sonra doğru yol gösterendir" dedi.
  51. "Öyleyse, önceki kuşakların durumu nedir?" dedi.
  52. 52-53 Dedi: "Onların bilgisi Rabbimin katında bir kitaptadır. Rabbim şaşırmaz ve unutmaz. Sizin için yeryüzünü döşeyen, onda yollar açan, gökten su indiren O’dur." Biz o su ile türlü türlü bitkilerden, çift çift yetiştiririz.
  53. 52-53 Dedi: "Onların bilgisi Rabbimin katında bir kitaptadır. Rabbim şaşırmaz ve unutmaz. Sizin için yeryüzünü döşeyen, onda yollar açan, gökten su indiren O’dur." Biz o su ile türlü türlü bitkilerden, çift çift yetiştiririz.
  54. Yiyiniz, hayvanlarınızı otlatınız, doğrusu, bunlarda aklı olanlara dersler vardır.
  55. Sizi topraktan yarattık, oraya döndüreceğiz ve sizi bir kez daha oradan çıkaracağız.
  56. Ve andolsun ki, ona bütün delillerimizi gösterdik de, yalanlayıp çekindi.
  57. 57-58 De ki : "Ey Musa! Büyücülüğünle bizi yurdumuzdan çıkarmaya mı geldin? Andolsun biz de seninkinin benzeri bir büyüyü sana göstereceğiz. Bizimle senin aranda bir vakit tayin et ki, sen de, biz de düz bir yerde bulunalım da, caymayalım."
  58. 57-58 De ki : "Ey Musa! Büyücülüğünle bizi yurdumuzdan çıkarmaya mı geldin? Andolsun biz de seninkinin benzeri bir büyüyü sana göstereceğiz. Bizimle senin aranda bir vakit tayin et ki, sen de, biz de düz bir yerde bulunalım da, caymayalım."
  59. Dedi: "Buluşma zamanımız sizin bayram gününüzde insanların toplanacağı kuşluk vaktidir."
  60. Böylece Firavun geri çekildi. Tuzaklarını toplayıp da geldi.
  61. Musa onlara dedi: "Size yazıklar olsun! Allah'a karşı yalan uydurmayın, yoksa sizi azapla yok eder. İftira eden düş kırıklığına uğrar."
  62. Bunun üzerine büyücüler durumu aralarında tartıştılar ve konuşmalarını gizli tuttular.
  63. 63-64 Dediler ki: "Doğrusu, bu iki büyücü, büyüleriyle sizi yurdunuzdan çıkarmak, üstün örnek geleneğinizi ortadan kaldırmak istiyorlar, onun için hünerinizi toparlayın, sonra tek sıra olarak gelin. Ve bugün üstün gelen, başarıya ermiş olacaktır."
  64. 63-64 Dediler ki: "Doğrusu, bu iki büyücü, büyüleriyle sizi yurdunuzdan çıkarmak, üstün örnek geleneğinizi ortadan kaldırmak istiyorlar, onun için hünerinizi toparlayın, sonra tek sıra olarak gelin. Ve bugün üstün gelen, başarıya ermiş olacaktır."
  65. "Ey Musa! Ya sen at, ya da önce atan biz olalım" dediler.
  66. "Hayır! Siz atın" dedi. Hemen, büyülenmiş değnekleri ve ipleri, büyüleri yüzünden, ona sanki yürüyorlarmış gibi geldi.
  67. Birdenbire, Musa'nın içine bir korku düştü.
  68. "Korkma, sen elbette daha üstünsün.
  69. Sağ elindekini at da, onların yaptıklarını yutsun, yaptıkları sadece büyücü düzenidir. Büyücü nereden gelirse gelsin başarı kazanamaz" dedik.
  70. Sonunda büyücüler, "Biz Musa ve Harunun Rabbine inandık" deyip yere kapandılar.
  71. "Ben size izin vermeden mi, ona inandınız? Doğrusu, büyüyü size öğreten, büyüğünüz odur. Bunun için, andolsun ki, ellerinizi ve ayaklarınızı çaprazlama keseceğim, andolsun, sizi hurma ağacının gövdelerine asacağım. Andolsun, hangimizin azabının daha çetin ve daha sürekli olduğunu bileceksiniz" dedi.
  72. 72-73 Dediler ki: "Doğrusu seni, bize gelen apaçık belgelere ve bizi yaratana üstün tutmayacağız. Ne hüküm vereceksen ver. Sen, ancak bu dünya hayatına hükmedebilirsin. Doğrusu biz, yanılmalarımızı ve bize zorla yaptırdığın büyüyü bağışlaması için Rabbimize inandık. Allah en iyidir ve en kalıcıdır."
  73. 72-73 Dediler ki: "Doğrusu seni, bize gelen apaçık belgelere ve bizi yaratana üstün tutmayacağız. Ne hüküm vereceksen ver. Sen, ancak bu dünya hayatına hükmedebilirsin. Doğrusu biz, yanılmalarımızı ve bize zorla yaptırdığın büyüyü bağışlaması için Rabbimize inandık. Allah en iyidir ve en kalıcıdır."
  74. Doğrusu, Rabbine suçlu olarak gelen bilsin ki, cehennem onun içindir. Orada ne ölür, ne de dirilir.
  75. 75-76 Rabbine inanmış ve yararlı işler işlemiş olarak gelene, işte onlara, en üstün dereceler, altlarından ırmaklar akan, içinde temelli kalacakları mutluluk cennetleri vardır. İşte, arınanların ödülü budur.
  76. 75-76 Rabbine inanmış ve yararlı işler işlemiş olarak gelene, işte onlara, en üstün dereceler, altlarından ırmaklar akan, içinde temelli kalacakları mutluluk cennetleri vardır. İşte, arınanların ödülü budur.
  77. Ve andolsun ki, Musa’ya vahyettik: "Kullarımı geceleyin yürüt, onlara düşmanların yetişmesinden korkmayacağın ve endişe etmeyeceğin kuru bir yolu denizde aç."
  78. Bunun üzerine Firavun ordusuyla onların peşini kovaladı, deniz de onları örttükçe örttü.
  79. Ve Firavun ulusunu yoldan çıkardı ve onları doğru yola koymadı.
  80. Ey Israiloğulları! Sizleri düşmanınızdan kurtardık, Dağ’ın sağ yanında buluşmak üzere size söz verdik ve size kudret helvasıyla, bıldırcın indirdik.
  81. Size verdiğimiz rızıkların hoş ve temizlerinden yiyin, bunda aşırı gitmeyin. Yoksa, öfkem üzerinize iner. Kimin üzerine öfkem inerse, kuşkusuz o kimse uçuruma düşer.
  82. Ve doğrusu Ben, tövbe edeni, inanıp yararlı iş işleyerek doğru yola gireni andolsun bağışlarım.
  83. "Musa! Seni ulusundan daha çabuk gelmeye sevkeden nedir?"
  84. O, "Rabbim! Onlar ardımdadır. Hoşnut olman için sana erken geldim" dedi.
  85. "Doğrusu, Biz, senden sonra ulusunu sınadık, Samiri onları yoldan çıkardı" dedi.
  86. Bunun üzerine Musa, ulusuna kızgın ve üzgün olarak döndü. "Ey ulusum! Rabbiniz size güzel bir söz vermedi mi? Uzun bir zaman mı geçti, yoksa Rabbinizin öfkesine mi uğramak istediniz de, bana verdiğiniz sözden caydınız?" dedi.
  87. Onlar, "Sana verdiğimiz sözden kendi isteğimizle caymadık. O ulusun süs eşyasından bize yükler dolusu taşıtıldı. Sonra biz onları attık, aynı şekilde Samiri de attı" dediler.
  88. Bunun üzerine o, onlara böğüren bir buzağı heykeli çıkardı. Bunun üzerine onlar dediler ki: "Bu sizin de tanrınız, Musa'nın da tanrısıdır, ama o unuttu."
  89. Görmüyorlar mıydı ki, o onlara ne söz söyleyebilir, ne zarar, ne de fayda verebilirdi?
  90. Andolsun ki, Harun onlara önceden demişti: "Ey ulusum! Ancak siz bununla sınanıyorsunuz. Doğrusu, sizin Rabbiniz acıyıcı olandır. Bana uyun, emrime itaat edin."
  91. Dediler: "Musa bize dönene kadar buna devam etmekten vazgeçmeyeceğiz."
  92. 92-93 O dedi: "Ey Harun! Onların sapıttığını gördüğünde, seni benim yolumdan gitmekten alıkoyan nedir? Benim emrime karşı mı geldin?"
  93. 92-93 O dedi: "Ey Harun! Onların sapıttığını gördüğünde, seni benim yolumdan gitmekten alıkoyan nedir? Benim emrime karşı mı geldin?"
  94. Dedi: "Ey annemoğlu! Saçımdan da sakalımdan da tutma; doğrusu ‘İsrailoğulları arasına ayrılık koydun, sözüme bakmadın’ demenden korktum."
  95. Dedi: "Ey Samiri! Ya senin yaptığın nedir?"
  96. Dedi: "Onların anlamadığı bir şeyi anladım ve böylece o elçinin öğretisinden bir kavrayış kavradım. Hemen onu attım. Benim canım böyle istedi."
  97. Dedi: "Defol! Doğrusu, hayatta diyeceğin sadece dokunmayın! Ve doğrusu, senin kaçamayacağın bir buluşman vardır. Durup üzerine kapandığın tanrına bak, andolsun onu yakacağız, andolsun ki, sonra onu denize savurdukça savuracağız."
  98. Doğrusu, sizin tanrınız ancak kendisinden başka tanrı olmayan Allah’tır. O’nun ilmi her şeyi içine almıştır.
  99. 99-100 İşte, böylece sana, geçmiş olayları anlatıyoruz. Ve katımızdan sana hatırlatıcı verdik; kim ondan yüz çevirirse, doğrusu, diriliş günü bir günah yüklenecektir.
  100. 99-100 İşte, böylece sana, geçmiş olayları anlatıyoruz. Ve katımızdan sana hatırlatıcı verdik; kim ondan yüz çevirirse, doğrusu, diriliş günü bir günah yüklenecektir.
  101. Sürekli sırtlarında kalan bu yük, diriliş günü onlar için ne kötüdür!
  102. Boruya üflendiği gün, işte o gün, suçluları gözleri göğermiş olarak toplarız.
  103. "Siz dünyada sadece on gün eğleştiniz" diye aralarında gizli gizli konuşurlar.
  104. Aralarında konuştuklarını biz daha iyi biliriz. En iyi sözcüleri ise "Sadece bir gün eğleştiniz" der.
  105. 105-108 Ve sana Dağları sorarlar, de ki: "Rabbim onları ufalayıp savuracak, yerlerini düz, kuru bir toprak haline getirecek, orada ne çukur, ne tümsek göreceksin." O gün, hiçbir yana sapmadan bir çağırıcıya uyarlar. Sesler Rahmana saygıdan kısılmıştır, ancak bir fısıltı işitirsin.
  106. 105-108 Ve sana Dağları sorarlar, de ki: "Rabbim onları ufalayıp savuracak, yerlerini düz, kuru bir toprak haline getirecek, orada ne çukur, ne tümsek göreceksin." O gün, hiçbir yana sapmadan bir çağırıcıya uyarlar. Sesler Rahmana saygıdan kısılmıştır, ancak bir fısıltı işitirsin.
  107. 105-108 Ve sana Dağları sorarlar, de ki: "Rabbim onları ufalayıp savuracak, yerlerini düz, kuru bir toprak haline getirecek, orada ne çukur, ne tümsek göreceksin." O gün, hiçbir yana sapmadan bir çağırıcıya uyarlar. Sesler Rahmana saygıdan kısılmıştır, ancak bir fısıltı işitirsin.
  108. 105-108 Ve sana Dağları sorarlar, de ki: "Rabbim onları ufalayıp savuracak, yerlerini düz, kuru bir toprak haline getirecek, orada ne çukur, ne tümsek göreceksin." O gün, hiçbir yana sapmadan bir çağırıcıya uyarlar. Sesler Rahmana saygıdan kısılmıştır, ancak bir fısıltı işitirsin.
  109. O gün, Rahmanın izin vereceği ve sözünden hoşnut olacağı kimsenin dışında aracılık fayda vermez.
  110. Allah onların geçmişlerini de geleceklerini de bilir. Onların hiçbirinin ilmi ise Onu kuşatamaz.
  111. Ve yüzler özü varlık ve diri olana eğilmiştir. Yükü haksızlık olanda umudunu yitirmiştir.
  112. Ve inanmış olarak yararlı işler işleyen kimse, haksızlığa uğrayacağından ve hakkının yeneceğinden korkmaz.
  113. İşte, onu bir okuma olarak arapça indirdik, onda uyarıları ayrıntılı olarak açıkladık ki, belki saygılı olurlar, yahut onlara bir hatırlatma yapar.
  114. Gerçek hükümran olan Allah yücedir. Sana vahyedilirken, vahyedilen bitmeden önce, acele okuyup durma ve "Rabbim! İlmimi artır" de.
  115. Andolsun ki, daha önce Ademe ant vermiştik, fakat unuttu, onu azimli bulmadık.
  116. Hani! Meleklere "Ademe boyun eğin" demiştik. İblisken başka herkes secde etmiş, o kaçınmıştı.
  117. 117-119 "Ey Adem! Doğrusu bu, senin ve eşinin düşmanıdır. Sakın sizi cennetten çıkarmasın, yoksa mutsuz olursun. Doğrusu, cennette ne acıkırsın, ne de çıplak kalırsın; orada ne susarsın, ne de güneşin sıcağında kalırsın" dedik.
  118. 117-119 "Ey Adem! Doğrusu bu, senin ve eşinin düşmanıdır. Sakın sizi cennetten çıkarmasın, yoksa mutsuz olursun. Doğrusu, cennette ne acıkırsın, ne de çıplak kalırsın; orada ne susarsın, ne de güneşin sıcağında kalırsın" dedik.
  119. 117-119 "Ey Adem! Doğrusu bu, senin ve eşinin düşmanıdır. Sakın sizi cennetten çıkarmasın, yoksa mutsuz olursun. Doğrusu, cennette ne acıkırsın, ne de çıplak kalırsın; orada ne susarsın, ne de güneşin sıcağında kalırsın" dedik.
  120. Ama, şeytan ona fısıldadı: "Ey Adem! Sana sonsuzluk ağacını ve çökmesi olmayan bir hükümdarlık göstereyim mi?"
  121. Bunun üzerine ikisi de o ağaçtan yedi, ayıp yerleri kendilerine görünüverdi. Cennet yapraklarıyla örtünmeye koyuldular. Adem Rabbine başkaldırdı ve yolunu şaşırdı.
  122. Rabbi yine de onu seçip tövbesini kabul etti, ona doğru yolu gösterdi.
  123. Dedi: "İkiniz hep beraber birbirinize düşman olarak oradan inin. Elbet size benden bir yol gösteren gelir, Benim yoluma uyan ne sapar, ne de mutsuz olur."
  124. Beni anmaktan yüz çeviren kimsenin doğrusu dar bir geçimi olur ve diriliş günü de onu kör olarak getiririz.
  125. O zaman, "Rabbim! Beni niçin kör olarak getirttin? Oysa, ben gören bir kimseydim" der.
  126. Dedi: "Senin için böyledir, ilkelerimiz sana gelmişti de, sen onları unutmuştun, bugün de öylece unutulursun."
  127. Ve işte, yüz çevirenleri, Rabbinin ilkelerine inanmayanları böyle cezalandıracağız. Hem, sonrakinin azabı daha çetin ve daha kalıcıdır.
  128. Yerlerinde gezdikleri, kendilerinden önce, bunca nesilleri yok etmiş olmamız, onları doğru yola sevketmedi mi? Doğrusu, bunlarda akıl sahipleri için belgeler vardır.
  129. Eğer Rabbinin verilmiş bir sözü olmasaydı, gereken olurdu, ancak belirtilmiş bir süre var.
  130. Bunun için onların dediklerine diren; güneşin doğmasından ve batmasından önce, Rabbini övgü ile yücelt; gece saatlerinde ve gündüzün uçlarında da yücelt ki, hoşnutluğa eresin.
  131. Ve kendilerini sınamak için, kendilerine dünya hayatının süsü olarak bol bol geçimlik verdiğimiz kimselerde sakın gözün kalmasın. Rabbinin rızkı daha iyi ve daha süreklidir.
  132. Ve ailene yakarmayı öğret ve bunda sabırlı ol. Biz senden rızık istemiyoruz. Biz, sana rızık veriyoruz. Artık sonuç saygın olmaktır.
  133. "Rabbinden bize bir belge getirseydi ya" derler. Onlara, önceki sayfalarda bulunan belgeler gelmedi mi?
  134. Ve eğer onları, ondan önce bir azaba uğratarak yok etseydik, diyeceklerdi ki: "Rabbimiz! Bize bir elçi gönderseydin de, alçak ve rezil olmazdan önce ilkelerine uysaydık, olmaz mıydı?"
  135. De ki: "Herkes gözlemektedir. Siz de gözleyin. Şüphesiz, düz yolun sahiplerinin kimler olduğunu ve kimlerin doğru yolda bulunduğunu bileceksiniz."