Fatır Suresi

35 - Fatır Suresi Mehmet Okuyan meali ve tefsiri. 45 ayettir.

Rahmân, Rahîm olan Allah’ın adıyla.

  1. Hamd (övgü), gökleri ve yeri yoktan yaratan,[1] melekleri ikişer, üçer, dörder kanatlı elçiler yapan, yaratmada dilediğini(n sayısını) artıran Allah'adır. Şüphesiz ki Allah her şeye gücü yetendir.

    1) "Yoktan yaratma" anlamında [fetara], [fâtır] kelimelerinin kullanıldığı ayetler için bkz. En‘âm 6:14; Yûsuf 12:101; İbrâhîm 14:10; Zümer 39:46; Şûrâ 42:11.

  2. Allah insanlara herhangi bir merhamet açarsa onu tutabilecek kimse yoktur. O'nun tuttuğunu da kendisinden sonra gönderebilecek kimse yoktur.[1] O güçlüdür, doğru hüküm verendir.

    1) Benzer mesajlar: Enbiyâ 21:42; Ahzâb 33:17; Zümer 39:38; Mülk 67:20-21, 28.

  3. Ey insanlar! Allah'ın size olan nimet(ler)ini hatırlayın! Allah'tan başka size gökten ve yerden rızık verecek herhangi bir yaratıcı mı varmış! O'ndan başka ilah yoktur. Nasıl oluyor da (gerçeklerden) döndürülüyorsunuz!

  4. Seni yalanlarlarsa (üzülme); elbette senden önceki elçiler de yalanlanmıştı. Bütün işler yalnızca Allah'a döndürülecektir.

  5. Ey insanlar! Şüphesiz ki Allah'ın vaadi gerçektir. Dünya hayatı sakın sizi aldatmasın ve o çok aldatıcı (şeytan) sakın sizi Allah ile aldatmasın![1]

    1) Ayette geçen [el-ğarûr] kelimesi "çok ve sürekli aldatan" anlamında şeytanın sıfatıdır. Benzer mesaj: Lokmân 31:33.

  6. Şüphesiz ki şeytan sizin için düşmandır; siz de onu düşman edinin![1]Zira o, kendi tarafında olanları alevli ateş halkı olmaları için davet eder.

    1) Şeytanın insanlar için düşman oluşu hakkında benzer mesajlar: Bakara 2:168, 208; Nisâ 4:101; En‘âm 6:142; A‘râf 7:22; Yûsuf 12:5; İsrâ 17:53; Kehf 18:50; Tâhâ 20:117; Kasas 28:19; Yâsîn 36:60; Zuhruf 43:62.

  7. Kâfir olanlar için şiddetli bir azap vardır; iman edip iyi işler yapanlara gelince, onlar için de bağışlanma ve büyük bir ödül vardır.

  8. İşinin kötülüğü kendisine süslü gösterilip onu güzel gören kişi (diğerleri gibi olur mu)! Şüphesiz ki Allah dileyeni (layık gördüğünü) saptırır (sapkınlığını onaylar), dileyeni (layık gördüğünü) de doğru yola ulaştırır.[1] Onlar için üzülerek kendini perişan etme![2] Şüphesiz ki Allah onların yaptıklarını bilendir.

    1) Benzer mesajlar: Bakara 2:284; Âl-i İmrân 3:129; Mâide 5:18, 40; Ra‘d 13:27; İbrâhîm 14:4; Nahl 16:93; Hacc 22:16; ‘Ankebût 29:21; Fetih 48:14; Müddessir 74:31.
    2) Benzer mesajlar: Kehf 18:6; Şu‘arâ 26:3.

  9. Rüzgârları gönderip de bulutu kaldıran (harekete geçiren) Allah'tır. İşte biz o (bulutu) ölü bir şehre göndeririz de ölümünden sonra onunla toprağa hayat veririz.[1]Diriltilme de böyle olacaktır.[2]

    1) Benzer mesajlar: A‘râf 7:57; Tâhâ 20:53; Nûr 24:43; Furkân 25:48-49; Neml 27:63; Rûm 30:48.
    2) Benzer mesajlar: A‘râf 7:25; Tâhâ 20:55; Hacc 22:6; Rûm 30:19; Kâf 50:11, 42; Zuhruf 43:11; Nûh 71:18.

  10. Kim itibar istiyorsa (bilsin ki) itibar, tamamen yalnızca Allah'a aittir.[1] Yalnızca iyi işin yükselttiği güzel sözler Allah'a yükselir.[2] Kötülüklerin tuzağını kuranlara şiddetli bir azap vardır. Onların tuzağı ise yok olup gider.[3]

    1) Bu ayet Nisâ 4:139 ve Yûnus 10:65. ayetlerle birlikte okunmalıdır.
    2) Bu ayet duaların kabul şartının samimiyet ve istenen şey uğrunda öncelikle fedakârlık gerçekleştirmek olduğunu ortaya koymaktadır.
    3) Benzer mesajlar: Âl-i İmrân 3:54; En‘âm 6:123; Enfâl 8:18, 30; Ra‘d 13:42; İbrâhîm 14:46; Fâtır 35:43; Mü'min 40:25; Tûr 52:42; Târık 86:15-16.

  11. Allah sizi (önce) topraktan, sonra da nutfeden (zigottan) yarattı; daha sonra sizi eşler (çiftler) hâline getirdi.[1] Hiçbir dişi, O'nun bilgisi olmadan gebe kalamaz ve doğuramaz. (Bir canlıya) ömür verilmesi de ömründen kısılıp azaltılması[2]da mutlaka bir kitaptadır (sistemi vardır). Şüphesiz ki bu, Allah'a çok kolaydır.

    1) Benzer mesajlar: Nisâ 4:1; Rûm 30:20; Mü'min 40:67; Nebe' 78:8.
    2) Bu ayet ecelin öne alınabileceğinin delilidir.

  12. İki deniz birbirine eşit değildir. Biri tatlıdır, susuzluğu keser, içmesi kolaydır; diğeri ise tuzludur, acıdır. (Buna rağmen) hepsinden de taze et (balık) yiyorsunuz ve giyeceğiniz süs (eşyası) çıkartıyorsunuz. (Allah'ın) nimetlerinden arayıp da şükretmeniz için gemilerin denizi yarıp gittiğini görürsün.[1]

    1) Benzer mesaj: Nahl 16:14.

  13. (Allah) geceyi gündüzün içine koyuyor, gündüzü de gecenin içine koyuyor.[1] Güneşi ve ayı emri altına almıştır.[2] (Bunların) her biri belirlenmiş bir süreye kadar akıp gitmektedir. İşte otorite sadece kendisine ait olan Rabbiniz Allah'tır. O'nun peşi sıra yalvardıklarınız ise bir çekirdek zarına bile sahip değillerdir.

    1) Benzer mesajlar: Âl-i İmrân 3:27; Hacc 22:61; Lokmân 31:29; Hadîd 57:6.
    2) Benzer mesajlar: Ra‘d 13:2; Lokmân 31:29; Zümer 39:5.

  14. Onlara (putlara) yalvarsanız (bile) çağrınızı duyamazlar. Sizi duysalardı da isteklerinize cevap veremezlerdi.[1] Kıyamet günü (onları) ortak koştuğunuzu da inkâr edeceklerdir.[2] Haberdar olan (Allah) gibi (gerçeği kimse) sana bildiremez.

    1) Bu ayetlerde putların ve ölüp gidenlerin dünyadakilere cevap veremeyecekleri mesajını içermektedir. Benzer mesaj: Ahkâf 46:5.
    2) Benzer mesajlar: Yûnus 10:28-29; İbrâhîm 14:22; Nahl 16:86; Meryem 19:82; Furkân 25:18-19; Kasas 28:63; ‘Ankebût 29:25; Rûm 30:13; Sebe' 34:41; Ahkâf 46:5-6.

  15. Ey insanlar! Siz Allah'a muhtaçsınız.[1] Gerçek zengin ve övülmeye layık olan Allah'tır.

    1) Benzer mesajlar: Muhammed 47:38; Teğâbun 64:6.

  16. Dilerse sizi giderir ve (yerinize) yepyeni bir halk getirir.[1]

    1) Benzer mesajlar: Nisâ 4:133; Mâide 5:54; En‘âm 6:133; Tevbe 9:39; Hûd 11:57; İbrâhîm 14:19; Muhammed 47:38.

  17. Bu, asla Allah'a zor değildir.[1]

    1) Benzer mesaj: İbrâhîm 14:20.

  18. Hiçbir (günah) yüklüsü, başkasının (günah) yükünü yüklenemez.[1] (Günah) yükü ağır olan kişi, yükünü taşımaya -yakını bile olsa- (başkasını) yardıma çağırsa, yükünden hiçbir zerresi taşınamaz.[2] Sen sadece yalnızken Rablerine saygı duyanları[3] ve namazı kılanları uyarabilirsin. Arınmaya çalışan kişi, sadece kendisi için arınmış olur. Dönüş yalnızca Allah'adır.

    1) Bu mesaj Bakara 2:134, 141, 272, 286, En‘âm 6:52, 164, İsrâ 17:13-15, Lokmân 31:33, Zümer 39:7, Fussilet 41:46, Câsiye 45:15, Necm 53:38-39 ve Zilzâl 99:7-8. ayetlerle birlikte okunmalıdır.
    2) Benzer mesajlar: Bakara 2:48, 123; En‘âm 6:164; İsrâ 17:15; Lokmân 31:33; Zümer 39:7; Zuhruf 43:67; Duhân 44:40; Necm 53:38; Mümtehine 60:3; Me‘âric 70:10.
    3) Benzer mesajlar: Enbiyâ 21:49; Yâsîn 36:11; Kâf 50:33; Mülk 67:12.

  19. (19, 20, 21, 22) Kör ile gören, karanlıklar ile aydınlık, (serinletici) gölge ile (kavurucu) sıcak ve diriler ile ölüler bir olamaz.[1] Şüphesiz ki Allah dileyene (layık gördüğüne) duyurur. Sen (aklı) mezarlarda olanlara (gerçeği) duyuramazsın.[2]

    1) Benzer mesaj: Mü'min 40:58.
    2) Bu ayet ruhen ölülere duyurulamayacağını göstermektedir. Ölü ruha duyurulamayacağına göre, bedenen ölmüş kişilere de elbette hiçbir şey duyurulamaz. Benzer mesaj: Meryem 19:98.

  20. (19, 20, 21, 22) Kör ile gören, karanlıklar ile aydınlık, (serinletici) gölge ile (kavurucu) sıcak ve diriler ile ölüler bir olamaz.[1] Şüphesiz ki Allah dileyene (layık gördüğüne) duyurur. Sen (aklı) mezarlarda olanlara (gerçeği) duyuramazsın.[2]

    1) Benzer mesaj: Mü'min 40:58.
    2) Bu ayet ruhen ölülere duyurulamayacağını göstermektedir. Ölü ruha duyurulamayacağına göre, bedenen ölmüş kişilere de elbette hiçbir şey duyurulamaz. Benzer mesaj: Meryem 19:98.

  21. (19, 20, 21, 22) Kör ile gören, karanlıklar ile aydınlık, (serinletici) gölge ile (kavurucu) sıcak ve diriler ile ölüler bir olamaz.[1] Şüphesiz ki Allah dileyene (layık gördüğüne) duyurur. Sen (aklı) mezarlarda olanlara (gerçeği) duyuramazsın.[2]

    1) Benzer mesaj: Mü'min 40:58.
    2) Bu ayet ruhen ölülere duyurulamayacağını göstermektedir. Ölü ruha duyurulamayacağına göre, bedenen ölmüş kişilere de elbette hiçbir şey duyurulamaz. Benzer mesaj: Meryem 19:98.

  22. (19, 20, 21, 22) Kör ile gören, karanlıklar ile aydınlık, (serinletici) gölge ile (kavurucu) sıcak ve diriler ile ölüler bir olamaz.[1] Şüphesiz ki Allah dileyene (layık gördüğüne) duyurur. Sen (aklı) mezarlarda olanlara (gerçeği) duyuramazsın.[2]

    1) Benzer mesaj: Mü'min 40:58.
    2) Bu ayet ruhen ölülere duyurulamayacağını göstermektedir. Ölü ruha duyurulamayacağına göre, bedenen ölmüş kişilere de elbette hiçbir şey duyurulamaz. Benzer mesaj: Meryem 19:98.

  23. Sen sadece bir uyarıcısın.

  24. Biz seni bir amaç için müjdeleyici ve uyarıcı olarak gönderdik.[1] (Nitekim) her ümmet için de elbette bir uyarıcı gelmiştir.[2]

    1) Benzer mesajlar: Furkân 25:56; Ahzâb 33:45; Sebe' 34:28; Fetih 48:8.
    2) Benzer mesajlar: En‘âm 6:42; Yûnus 10:47; Ra‘d 13:7; Hicr 15:10; Nahl 16:36, 63; Zuhruf 43:6. Ayrıca İsrâ 17:15'te geçtiği üzere, risalet öğretileri birilerine hiç ulaşmamış veya doğru ulaşmamış ise o kişilere de risalet öğretileriyle ilgili azap edilmeyeceği ifade edilmektedir.

  25. Seni yalanlarlarsa (üzülme), elbette onlardan öncekiler de kendilerine apaçık deliller, sahifeler ve aydınlatıcı kitabı getiren elçileri yalanlamışlardı.[1]

    1) Demek ki peygamberlerin yaptığı gibi gerçek delil getiren, doğru kaynak gösteren ve aydınlatıcı kitaptan yani Kur'an'dan konuşan kişiler de yalanlanmaktadır. Benzer mesajlar: Âl-i İmrân 3:184; En‘âm 6:34.

  26. Sonra ben de o kâfir olanları yakalamıştım. Cezalandırmam (bak) nasıl olmuştu!

  27. Şüphesiz ki Allah'ın, gökten su indirmekte olduğunu görmüyor musun? O (su) sayesinde çeşitli renklerde meyveler (yiyecekler) çıkarmaktayız.[1] Dağlardan da renkleri farklı, beyaz, kırmızı ve simsiyah yollar (yarattık).

    1) Benzer mesaj: En'âm 6:99.

  28. İnsanlardan, adım atan canlılardan ve dört bacaklı hayvanlardan da renkleri farklı olanlar var. Kulları içinden sadece (gerçeği) bilenler Allah'a saygı duyarlar.[1]Şüphesiz ki Allah güçlüdür, çok bağışlayandır.

    1) Bu ayetler gerçek âlimlerin, evren kitabının ayetlerini tanıyan, onlardaki sanatı fark edebilen, doğru bir yol/din olan tevhid çizgisinde bir hayat süren insanlar olduğunun delilidir.

  29. (29, 30) Allah'ın kitabını[1] tilavet edenler (okuyup aktaranlar),[2] namazı kılanlar ve rızık olarak verdiğimiz şeylerden gizli ve açık infak edenler (verenler), (Allah) ödüllerini tam olarak versin ve lütfundan (nimetlerini) artırsın diye asla yok olmayacak bir kazanç umarlar. Şüphesiz ki O çok bağışlayandır, şükre çok karşılık verendir.

    1) Burada sözü edilen "kitap" vahyedilmiş Kur'an olduğu gibi, önceki ayetlerde dikkat çekilen kainat kitabı da olabilir.
    2) Burada geçen [tilâvet] kelimesi okuyup aktarmanın yanı sıra onun emrettiği gerçekleri uygulamak anlamını da içermektedir.

  30. (29, 30) Allah'ın kitabını[1] tilavet edenler (okuyup aktaranlar),[2] namazı kılanlar ve rızık olarak verdiğimiz şeylerden gizli ve açık infak edenler (verenler), (Allah) ödüllerini tam olarak versin ve lütfundan (nimetlerini) artırsın diye asla yok olmayacak bir kazanç umarlar. Şüphesiz ki O çok bağışlayandır, şükre çok karşılık verendir.

    1) Burada sözü edilen "kitap" vahyedilmiş Kur'an olduğu gibi, önceki ayetlerde dikkat çekilen kainat kitabı da olabilir.
    2) Burada geçen [tilâvet] kelimesi okuyup aktarmanın yanı sıra onun emrettiği gerçekleri uygulamak anlamını da içermektedir.

  31. Sana vahyettiğimiz kitap, kendinden önceki (kitapların aslı)nı doğrulayan gerçektir. Şüphesiz ki Allah kullarından haberdardır, görendir.

  32. Sonra Kitabı kullarımızdan seçtiklerimize miras kıldık.[1] Kimi kendisine haksızlık eder;[2] kimi ortadadır; kimi de Allah'ın izniyle hayırlarda öndedir. Asıl büyük lütuf işte budur.

    1) Kur'an'a vâris olmayanlar, cennete mirasçı olamazlar. Bu ayette müslümanların Kur'an ile iletişimi gösterilmektedir. "İlâhî kelamın vârisleri ümmet-i Muhammed'dir. Hz. Muhammed'in vahye ilişkin sorumluluğu, onun vefatından sonra ümmetine miras bırakılmıştır. Kur'an'ın Hz. Muhammed'in şahsı için zikrettiği her fazilet ve ödülü ümmeti için de zikretmiş olması bunu pekiştirmektedir. Hz. Muhammed'in vefatından sonra ferdi risalet içtimai olana geçmiştir" (İslamoğlu, [Hayat Kitabı Kur'an], s. 867'de 3. not). Buna göre vâris kılınan şey son ilâhî mesajın bütün insanlığa tebliğ görevidir.
    2) Ayette "kendine zulmedenler"den kasıt, inkarcılar değil, "yapılmaması gereken bir işi yapan, böylece kendine yazık edenler" demektir. Nitekim bazı peygamberler için de bu türden zulüm ifadesi söz konusudur. Bkz. A‘râf 7:23; Enbiyâ 21:87; Kasas 28:16.

  33. (Büyük lütuf) orada altın bilezikler ve incilerle bezenip (süslenip) ipekten elbiseleri olacak şekilde[1] girecekleri durmaya değer cennetlerdir.[2]

    1) Benzer mesajlar: Kehf 18:31; Hacc 22:23; İnsân 76:21.
    2) "Durulmaya değer cennetler" anlamı verdiğimiz "‘Adn cennetleri" ifadesi Kur'an'da 11 kez yer almaktadır. Bkz. Tevbe 9:72; Ra‘d 13:23; Nahl 16:31; Kehf 18:31; Meryem 19:61; Tâhâ 20:76; Fâtır 35:33; Sâd 38:50; Mü'min 40:8; Saff 61:12; Beyyine 98:8.

  34. (34, 35) (Cennette şöyle) diyeceklerdir: "Hamd (övgü), bizden kaygıyı gideren Allah'adır! İçinde bize hiçbir yorgunluk ve bıkkınlık ulaşmayacak olan,[1] cömertliğinin sonucu olarak bizi ebedî kalınacak cennet yurduna yerleştiren Rabbimiz şüphesiz ki çok bağışlayandır, şükre çok karşılık verendir."

    1) Benzer mesajlar: Hicr 15:48; Yâsîn 36:55; Ğâşiye 88:9.

  35. (34, 35) (Cennette şöyle) diyeceklerdir: "Hamd (övgü), bizden kaygıyı gideren Allah'adır! İçinde bize hiçbir yorgunluk ve bıkkınlık ulaşmayacak olan,[1] cömertliğinin sonucu olarak bizi ebedî kalınacak cennet yurduna yerleştiren Rabbimiz şüphesiz ki çok bağışlayandır, şükre çok karşılık verendir."

    1) Benzer mesajlar: Hicr 15:48; Yâsîn 36:55; Ğâşiye 88:9.

  36. Kâfir olanlara da cehennem ateşi vardır. (Orada ölmeleri) hükmü verilmez ki ölsünler; azaplarından da hafifletilme olmayacaktır.[1] Her kâfire işte böyle karşılık vereceğiz.

    1) Benzer mesajlar: Bakara 2:86, 162; Âl-i İmrân 3:88; Nahl 16:85; Mü'min 40:49; Zuhruf 43:75.

  37. Oradakiler şöyle feryat edecekler:[1] "Rabbimiz! Bizi (buradan) çıkar da (dünyada) yaptıklarımızın dışında iyi iş(ler) yapalım."[2] (Onlara şöyle denecektir:) "Size uyarıcı da geldiği hâlde (gerçeği) hatırlayabilecek kimsenin bunu başarabileceği kadar bir ömür vermedik mi? Şimdi tadın (azabı)!" Zalimlerin hiçbir yardımcısı yoktur.

    1) Ayette geçen [yastarıhûne] fiili sonuçsuz bir şekilde "feryat etmek, yardım istemek" manalarını içermektedir.
    2) Benzer mesajlar: Bakara 2:167; En‘âm 6:27; A‘râf 7:53; Mü'minûn 23:99-100; Secde 32:12; Zümer 39:58.

  38. Şüphesiz ki Allah göklerin ve yerin gaybını (bilinemeyenlerini) bilendir. O, göğüslerin (kalplerin) içinde olanı da bilendir.

  39. O (Allah) sizi yeryüzünde halifeler (sorumlular olarak) görevlendirmiştir.[1] Kim kâfir olursa küfrü kendi aleyhinedir.[2] Kâfirlerin küfrü Rableri katında öfkeden başka bir şey artırmaz. Kâfirlerin küfrü kayıptan başka bir şey(lerini) artırmaz.[3]

    1) Benzer mesajlar: Bakara 2:30; En‘âm 6:165.
    2) Benzer mesajlar: İbrâhîm 14:7; Neml 27:40; Rûm 30:44; Lokmân 31:12; Zümer 39:7.
    3) Ayetteki bu iki cümlede de küfrün kişinin kötülüğünü ve zararını artırmaktan başka bir işe yaramayacağı haber verilmektedir. Muhtemeldir ki [makt] kelimesi küfrün dünyadaki sonucu, [hasâr] ise mahşerdeki felaketi ortaya koymaktadır.

  40. De ki: "Allah'ın peşi sıra yalvardığınız ortaklarınızı bir düşünsenize! Yerden neyi yaratmışlar bana gösterin veya göklerle ilgili (onların yaratılışında) onların ortaklığı mı varmış! Yoksa biz onlara (farklı) bir kitap vermişiz de o kitaptan bir delile mi dayanıyorlarmış!"[1] Aksine o zalimler birbirlerine aldanmadan başka bir şey vadetmiyorlar.

    1) Benzer mesaj: Ahkâf 46:4.

  41. Şüphesiz ki göklerin ve yerin yok olmasını engelleyen Allah'tır. Yok olurlarsa, O'ndan sonra (Allah'tan başka) kimse onları (sistemlerinde) tutamaz.[1]Şüphesiz ki O hoşgörülüdür, çok bağışlayandır.

    1) "Göklerin ve yerin [zâil] olması", onların yıkılıp gitmesi ve yok olmaları demektir. Bunun gerçekleşmemesi için sisteme doğrudan müdahale söz konusudur. İşte Yüce Allah insanların şirkleri, küfürleri ve zulümleri nedeniyle aslında yok olup gitmeyi hak eden bu sistemi devam ettirmekte, yeni inanacak insanlara fırsat vermektedir.

  42. (42, 43) Kendilerine bir uyarıcı gelmesi hâlinde, herhangi bir topluluktan daha doğru yolda olacaklarına dair[1] bütün güçleriyle Allah'a yemin etmişlerdi. Fakat onlara uyarıcı gelince bu, onların sadece gerçek(ler)den uzaklaşmalarını yani yeryüzünde kibirlenmelerini ve kötülük tuzağını (kurmalarını) artırdı. Oysa kötü tuzak, sadece sahibinin başına geçer.[2] Onlar öncekilere (uygulanan Allah'ın) kanunundan başka ne bekliyorlar ki! Allah'ın kanununda asla bir değişiklik bulamazsın! Allah'ın kanununda asla bir sapma bulamazsın.[3]

    1) Benzer mesajlar: En‘âm 6:157; Zümer 39:57.
    2) Benzer mesajlar: Âl-i İmrân 3:54; En‘âm 6:123; Enfâl 8:18, 30; Ra‘d 13:42; İbrâhîm 14:46; Fâtır 35:10; Mü'min 40:25; Tûr 52:42; Târık 86:15-16.
    3) Benzer mesajlar: Ahzâb 33:38, 62; Mü'min 40:85; Fetih 48:23.

  43. (42, 43) Kendilerine bir uyarıcı gelmesi hâlinde, herhangi bir topluluktan daha doğru yolda olacaklarına dair[1] bütün güçleriyle Allah'a yemin etmişlerdi. Fakat onlara uyarıcı gelince bu, onların sadece gerçek(ler)den uzaklaşmalarını yani yeryüzünde kibirlenmelerini ve kötülük tuzağını (kurmalarını) artırdı. Oysa kötü tuzak, sadece sahibinin başına geçer.[2] Onlar öncekilere (uygulanan Allah'ın) kanunundan başka ne bekliyorlar ki! Allah'ın kanununda asla bir değişiklik bulamazsın! Allah'ın kanununda asla bir sapma bulamazsın.[3]

    1) Benzer mesajlar: En‘âm 6:157; Zümer 39:57.
    2) Benzer mesajlar: Âl-i İmrân 3:54; En‘âm 6:123; Enfâl 8:18, 30; Ra‘d 13:42; İbrâhîm 14:46; Fâtır 35:10; Mü'min 40:25; Tûr 52:42; Târık 86:15-16.
    3) Benzer mesajlar: Ahzâb 33:38, 62; Mü'min 40:85; Fetih 48:23.

  44. Kendilerinden çok daha güçlü olan[1] öncekilerin sonunun nasıl olduğunu görmek için yeryüzünde hiç mi dolaşmadılar?[2]Göklerde de yerde de Allah'ı aciz bırakacak hiçbir şey yoktur.[3] Şüphesiz ki O bilendir, gücü yetendir.

    1) Benzer mesajlar: Rûm 30:9; Mü'min 40:21, 82; Zuhruf 43:8; Muhammed 47:13; Kâf 50:36.
    2) İbret almak için yeryüzünde gezip dolaşmayla ilgili benzer mesajlar: Âl-i İmrân 3:137; En‘âm 6:11; Yûsuf 12:109; Nahl 16:36; Hacc 22:46; Neml 27:69; Rûm 30:9, 42; Mü'min 40:21, 82; Muhammed 47:10.
    3) Benzer mesajlar: En‘âm 6:134; Enfâl 8:59; Tevbe 9:2, 3; Yûnus 10:53; Hûd 11:20, 33; Nahl 16:46; Nûr 24:57; ‘Ankebût 29:22; Zümer 39:51; Şûrâ 42:31; Ahkâf 46:32.

  45. Allah insanları yaptıkları yüzünden (hemen) hesaba çekseydi, onun sırtında (yeryüzünde) hiçbir canlı bırakmazdı. Ancak onları belirlenmiş bir süreye erteliyor. Süreleri gelince şüphesiz ki Allah kullarını görendir.[1]

    1) Benzer mesaj: Nahl 16:61.