Furkan Suresi

25 - Furkan Suresi Mehmet Okuyan meali ve tefsiri. 77 ayettir.

Rahmân, Rahîm olan Allah’ın adıyla.

  1. Âlemler (insanlar) için uyarıcı olsun diye kuluna Furkân'ı (Kur'an'ı) indiren (Allah) yüceler yücesidir.

  2. Göklerin ve yerin otoritesi yalnızca O'na aittir; çocuk edinmemiştir; otoritede ortağı yoktur;[1] (O) her şeyi yaratmış ve belirli bir ölçüye kavuşturmuştur.

    1) Benzer mesaj: İsrâ 17:111.

  3. (Müşrikler) O'nun peşi sıra kendileri yaratılmakta olup hiçbir şey yaratamayan, ayrıca kendilerine zarar da yarar da sağlama imkanına sahip olamayan, ölüme, hayata ve ölüleri yeniden diriltmeye de güçleri yetmeyen çeşitli ilahlar edindiler.

  4. Kâfir olanlar "Bu (vahiy) ancak o (Muhammed)'in uydurduğu[1] ve kendisine başka bir grubun[2] da yardım ettiği bir iftiradır." diyerek, elbette bir haksızlığa ve yalana vardılar.

    1) Hz. Muhammed'e "müfteri" suçlamasıyla ilgili benzer mesajlar: Yûnus 10:38; Hûd 11:13; Nahl 16:101; Enbiyâ 21:5; Secde 32:3; Sebe' 34:8; Şûrâ 42:24; Ahkâf 46:8.
    2) Mekkeli müşriklerin iddia ettiği gibi, bir kişi veya grubun yardımıyla vahiy oluşturulabiliyorsa, vahyin inkar edilip yalanlanması çok daha kolay olur. Böyle bir durumda Kur'an'ın meydan okuma cümleleri de kolay bir şekilde karşılanıp Hz. Muhammed'in risalet iddiası mahkûm edilebilirdi. Oysa böyle şeyler olmamış ve onun risalet öğretileri hiç kimse tarafından iptal edilememiştir; iptal edilemeyecektir de. Çünkü Kur'an'ın meydan okuması devamlıdır.

  5. (Müşrikler) "Bu (ayetler, başkasına) yazdırıp sabah akşam kendisine okunmakta olan öncekilerin masallarıdır!" dediler.

  6. De ki: "Onu (Kur'an'ı) göklerde ve yerdeki gizliliği bilen (Allah) indirmiştir. Şüphesiz ki o çok bağışlayandır, çok merhametlidir."

  7. (Kâfirler) şöyle dediler: "Bu ne biçim elçi! Yemek yiyor, çarşılarda dolaşıyor! Kendisine bir melek indirilip[1] o da onunla uyarıcı olmalı değil miydi?

    1) Melek peygamber beklentisiyle ilgili benzer mesajlar: En‘âm 6:8; Hicr 15:7; Mü'minûn 23:24; Fussilet 41:14; Zuhruf 43:53.

  8. Veya kendisine bir hazine verilmeli ya da beslenebileceği bir bahçesi olmalı (değil miydi)?"[1] (Ayrıca) o zalimler "Siz sadece büyülenmiş[2] bir adama uymaktasınız!" dediler.

    1) Mucize istekleriyle ilgili benzer mesajlar: En‘âm 6:7-8; Yûnus 10:15-16, 20; Hûd 11:12; Ra‘d 13:27; Hicr 15:7, 14-15; İsrâ 17:59, 90-93; Enbiyâ 21:5; Furkân 25:4-5, 21; ‘Ankebût 29:50-51; Zuhruf 43:53.
    2) Benzer mesaj: İsrâ 17:47.

  9. Senin için bak ne biçim örnekler verdiler! Onlar zaten sapmışlardı ve (artık) gerçeğe giden yolu da bulamazlar.

  10. Şanı yüce olan (Allah) dilerse sana bunların söylediklerinden çok daha iyisini, altlarından ırmaklar akan bahçeler verir ve senin için özel saraylar da yaratır.[1]

    1) Müşriklerin mucize isteklerine karşılık Yüce Allah dilemesi halinde onların söylediklerinden çok daha iyisini verebileceğini ifade ederek, onların söylediği gibi "bir bahçe" değil, "pek çok bahçe", bahçelerin görsel olarak da güzellikler içerebileceğini ve altlarından ırmaklar çağıldayan bir durum arz edebileceğini ifade etmektedir.

  11. Gerçekte onlar o (Son) Saat'i yalanlamışlardı. Biz de o (Son) Saat'i yalanlayanlara alevli bir ateş (cehennem) hazırladık.

  12. (O ateş) uzak bir yerden kendilerini görünce[1] (cehennemlikler) onun kükremesini ve uğultusunu duyacaklar.[2]

    1) Cehennemin bir canlı gibi konuşmasıyla ilgili bkz. Kâf 50:30; Mülk 67:8; Me‘âric 70:17.
    2) Benzer mesaj: Mülk 67:7.

  13. Bağlı olarak oradan (cehennemin) dar bir yerine atıldıkları zaman oracıkta yok olmayı isteyecekler.[1]

    1) İnşikâk 84:11'de de geçen [subûr] kelimesi [Mevt] kelimesinden farklıdır ve "zerre kalmayacak şekilde tamamen yok olmak" demektir. [Mevt] kelimesinin yeniden diriltilmeye yönelik bir anlam boyutu varken, [sübûr] kelimesinde böyle bir içerik yoktur.

  14. (Kendilerine) "Bugün (yalnız) bir kez değil, defalarca yok olmayı isteyin!" (denecektir).

  15. (Onlara) de ki: "Bu mu hayırlı olan yoksa muttakîlere (duyarlı olanlara) vadedilen, kendileri için bir ödül ve varış yeri olan ebedî cennet mi?"

  16. Onların, cennette ebedî kalmak üzere diledikleri her şeyleri olacaktır. İşte bu, Rabbinin arzu edilen bir vaadidir.

  17. Onları (cehennemlikleri) ve Allah'ın peşi sıra taptıkları varlıkları bir araya getirdiği gün, (Allah) "Şu kullarımı siz mi saptırdınız, yoksa kendileri mi yolu şaşırdılar (yoldan saptılar)?" diye sormuş (olacak)tır.[1]

    1) Burada kendilerine soru sorulanlar, canlı-cansız, bilinçli-bilinçsiz varlıklar çerçevesinde genel anlam içeren [mâ] edatı kullanılmış olsa da müşriklerin aracı edindikleri meleklerdir. Nitekim hem devam eden ayette hem de Sebe' 34:40-41'de verilen cevaplar buna işaret etmektedir. Eğer kastedilenler diğer cansız putlar ise bu defa onların konuşması mecazdır.

  18. Onlar (melekler) de şöyle demiş (olacaklar)dır: "Sen yücesin. Senin peşin sıra dostlar edinmek bize yakışmazdı.[1] Fakat sen onlara ve atalarına bol nimet verince (Allah'ı) hatırlamayı unuttular ve helaki hak eden bir toplum oldular."

    1) Benzer mesaj: Sebe' 34:40-41.

  19. (Allah şöyle diyecektir:) "İşte (taptıklarınız) sizin söylediklerinizi yalanladılar.[1] Artık (azabı) geri çevirmeye de yardıma da gücünüz yetmez. İçinizden haksızlık edenlere büyük bir azap tattıracağız!"

    1) Benzer mesajlar: Yûnus 10:28-29; İbrâhîm 14:22; Nahl 16:86; Meryem 19:82; Kasas 28:63; ‘Ankebût 29:25; Rûm 30:13; Sebe' 34:41; Fâtır 35:14; Ahkâf 46:6.

  20. Yemek yiyen ve çarşılarda dolaşan (insan elçi)lerin dışında, bir başkasını senden önce de elçi olarak göndermedik.[1] Sabırlı olup olmayacağınızı denemek için bir kısmınızı bir kısmına imtihan kıldık.[2] Rabbin görendir.

    1) Ayetin bu cümlesinde peygamberlerin birer insan olduğu vurgulanmakta, her peygamberin yemek yiyen ve çarşılarda dolaşan yapısına dikkat çekilmekte, bu şekilde müşriklerin melek peygamber beklentisi net bir şekilde reddedilmektedir.
    2) Burada yaratılış amacının imtihan olduğu ve insanların birbirlerine karşı görev ve sorumluluklarının bulunduğu anlaşılmaktadır.

  21. Bizimle karşılaşacaklarını ummayanlar, "(İnanmamız için) ya bize de melekler indirilmeliydi ya da Rabbimizi görmeliydik!" dediler.[1] Şüphesiz ki onlar, kendileri hakkında kibir gösterdiler ve büyük bir azgınlığa düştüler.

    1) Benzer mesajlar: Bakara 2:55; Nisâ 4:153; İsrâ 17:92.

  22. Melekleri görecekleri gün -işte o gün- suçlulara hiçbir müjde yoktur ve (o suçlular) "(Her yerden) tamamen engellenmişiz!"[1] diyeceklerdir.

    1) Bu cümlede müşriklere cennetin yasak olduğu, kendilerine yüz güldürecek hiçbir haberin gelmeyeceği, bütün bu nimetlerin kendilerine haram kılındığı ifade edilmiş olacaktır.

  23. Yaptıkları her bir işi ele alacağız ve onu saçılmış zerreler hâline getireceğiz.

  24. O gün, cennet halkına kalınacak yerlerin en hayırlısı ve dinlenilecek yerlerin de en güzeli (verilecektir).

  25. (25, 26) Göğün bulutlarla yarılacağı ve meleklerin de bölük bölük indirilecekleri o gün,[1] gerçek otorite Allah'a aittir.[2] Kâfirler için o gün çok zordur.[3]

    1) Göğün [inşikâk]'ı yani "yarılması" tıpkı [İnfitâr]'ı sanıldığı gibi bu sistemin yıkılışının değil, yeni sistemin yani mahşerin yapılışının bir parçası olarak yorumlanmalıdır. Zaten bu ayette de ayetin bağlamında da konu doğrudan ahiretle ilişkilendirilmektedir.
    2) Benzer mesajlar: Yûnus 10:32; Hacc 22:6, 62; Nûr 24:25.
    3) Benzer mesaj: Müddessir 74:9-10.

  26. (25, 26) Göğün bulutlarla yarılacağı ve meleklerin de bölük bölük indirilecekleri o gün,[1] gerçek otorite Allah'a aittir.[2] Kâfirler için o gün çok zordur.[3]

    1) Göğün [inşikâk]'ı yani "yarılması" tıpkı [İnfitâr]'ı sanıldığı gibi bu sistemin yıkılışının değil, yeni sistemin yani mahşerin yapılışının bir parçası olarak yorumlanmalıdır. Zaten bu ayette de ayetin bağlamında da konu doğrudan ahiretle ilişkilendirilmektedir.
    2) Benzer mesajlar: Yûnus 10:32; Hacc 22:6, 62; Nûr 24:25.
    3) Benzer mesaj: Müddessir 74:9-10.

  27. O gün zalim kişi "Ah, n'olaydım, keşke o Elçi ile birlikte bir yol tutsaydım!" diyerek, (pişmanlığından) ellerini ısıracaktır.[1]

    1) Bu ayette dinde peygamberin önemi ortaya konulmakta, bir anlamda peygambersiz din algısının ne kadar korkunç bir hata olduğuna dair uyarıya yer verilmektedir.

  28. "Ah, yazık bana! Keşke falancayı dost edinmeseydim!

  29. Zikr (Kur'an) bana geldikten sonra (o kişi) beni şüphesiz (Kur'an'dan) saptırmıştır. (Meğer) şeytan(laşmış olanlar) insanı yüzüstü bırakırmış."[1]

    1) Bu ayetlerde Hz. Muhammed'i ve Kur'an'ı dost edinmenin önemine, insanları Kur'an'dan uzaklaştıranların da şeytanlaşmış insanlar olduklarına dikkat çekilmektedir.

  30. Elçi şöyle diyecektir: "Ey Rabbim! Kavmim bu Kur'an'ı yalnız bıraktı."[1]

    1) Bu ayette Kur'an'ı yaşamayanların mahşerde Hz. Muhammed'in şikâyetine konu edileceği mesajı verilmektedir. 

  31. İşte böylece her peygamber için suçlulardan düşman(lar) yaptık.[1] Doğru yola ulaştıran ve yardımcı olarak Rabbin yeter.

    1) Her peygambere suçlulardan düşmanlar yapılması, kendileri suçlu olmayı tercih edenlerin bu tercihlerinin sonucudur. Yüce Allah en baştan hiç kimseyi bir peygambere düşman olsun diye özel olarak yaratmış değildir. Eğer öyle olsaydı, ayette "suçlulardan" değil, "insanlardan" denirdi.

  32. Kâfir olanlar "Kur'an ona bir kerede (topluca) indirilseydi ya!" dediler. İşte böylece, kalbini onunla iyice pekiştirmek için (peyderpey indirdik) ve onu tane tane okuduk.[1]

    1) Bu ayette Kur'an'ın topluca değil de peyderpey indirilmesinin gerekçesinin, muhatapların gönlünü pekiştirmesi, sağlamlaştırması, vahyin bir anlamda hayata okunması ve hayata dokunması olduğuna dikkat çekilmektedir. Benzer mesaj: İsrâ 17:106.

  33. Onlar sana örnek getirdiklerinde biz de sana gerçeği ve en güzel tefsiri (açıklamayı) mutlaka getirmişizdir.[1]

    1) Bu ayet en güzel tefsirin Yüce Allah'a ait olduğunun delilidir. Kur'an'ın Yüce Allah tarafından açıklanmış oluşuyla ilgili benzer mesajlar: İsrâ 17:41, 89; Kehf 18:54; ‘Ankebût 29:43; Rûm 30:58; Zümer 39:27; Haşr 59:21.

  34. Yüzüstü cehenneme (sürülüp) toplanacaklara (gelince), konumları çok kötü olanlar ve yolu en şaşkınlar işte onlardır.[1]

    1) Benzer mesajlar: Tâhâ 20:29-30; Şu‘arâ 26:13; Kasas 28:34.

  35. Yemin olsun ki Musa'ya Kitabı vermiştik; beraberindeki kardeşi Harun'u ona yardımcı yapmıştık.

  36. (Onlara) "Ayetlerimizi yalanlayan o kavme gidin!" demiştik. Sonunda (inkârcıları) yerle bir etmiştik.

  37. Nuh kavmi de elçileri[1] yalanladıklarında onları (suda) boğmuş ve kendilerini insanlar için bir ders kılmıştık. (Ahirette de) zalimler için acıklı bir azap hazırladık.

    1) Buradaki "elçiler"in kim olduğu önemli bir sorudur. Bazı âlimler, tercümeyi "elçiler(den birin)i yalanladıklarında" şeklinde yaparak, kastedilenin sadece Hz. Nuh olduğunu düşünmüşlerdir. Hâlbuki sadece burada değil, Şu‘arâ 26:105'te de o kavmin yalanladığı "elçiler" için [el-murselîne] kelimesi kullanılmaktadır. Hz. Nuh şeriat sahibi ilk peygamber olarak kabul edildiği için, bu tür yorumların yapıldığı kanaatindeyiz. Oysa Hz. Âdem ve ondan sonra pek çok peygamber gönderilmiş olmalıdır. "Hz. Nuh'un kavminin yalanladığı elçiler", Hz. Nuh da dâhil olmak üzere "önceki bütün peygamberler" olabilir. Hatta bu ifadenin Hz. Nuh'tan "sonra gelen peygamberler"i içermesi de mümkündür.

  38. (38, 39) Âd, Semûd, Ress halkı[1] ve bunlar arasında daha birçok nesle de örnekler vermiştik; (reddettikleri için) hepsini kırıp geçirmiştik.

    1) [Ress] halkının Hz. Şuayb'ın, Hanzala'nın ya da Calut'un kavmi oldukları iddia edilmektedir.

  39. (38, 39) Âd, Semûd, Ress halkı[1] ve bunlar arasında daha birçok nesle de örnekler vermiştik; (reddettikleri için) hepsini kırıp geçirmiştik.

    1) [Ress] halkının Hz. Şuayb'ın, Hanzala'nın ya da Calut'un kavmi oldukları iddia edilmektedir.

  40. Yemin olsun ki (müşrikler) bela yağmuruna tutulmuş olan o şehre (Sodom'a) elbette uğramışlardır. Orayı (orada olup biteni) hiç mi görmediler? Hayır! Onlar diriltilmeyi ummuyorlar.

  41. Seni gördükleri zaman "Allah elçi olarak bunu mu gönderdi!" (diyerek) seninle hep alay ediyorlar.[1]

    1) İnkârcıların bir insan olan peygamberle alay edişleriyle ilgili benzer mesajlar: Hûd 11:27; İbrâhîm 14:10-11; İsrâ 17:94; Enbiyâ 21:3, 36; Mü'minûn 23:24, 33-34, 47; Şu‘arâ 26:154, 186; Yâsîn 36:15; Sâd 38:8; Kamer 54:24-25; Teğâbun 64:6.

  42. (Müşrikler) "Onları (savunmakta) kararlılık göstermemiş olsaydık, neredeyse bizi ilahlarımızın (yolundan) saptıracaktı!" (diyorlar).[1] Azabı gördüklerinde kimin yolu şaşırdığını ileride bilecekler!

    1) Benzer mesaj: Sâd 38:6; Mutaffifîn 83:32.

  43. Arzusunu ilahı edineni gördün mü?[1] Sen ona koruyucu olabilir misin!

    1) Benzer mesaj: Câsiye 45:23. Bu cümle "İlahını arzusu edineni gördün mü?" şeklinde de yorumlanabilir.

  44. Yoksa sen onların çoğunun gerçeği dinleyeceğini veya[1] aklını kullanacağını mı sanıyorsun! Onlar (diğer canlılar) gibidir; hatta yol bakımından daha şaşkındırlar.[2]

    1) Buradaki [ev] edatına "veya" değil de [tefsiriyye/tafsiliyye/] açıklama anlamında "yani" anlamı da verilebilir. Çünkü gerçeği duymak, aslında aklını kullanmak, akıl etmek demektir. Bu ikisi birbirinden ayrı veya birbirinin alternatifi değildir.
    2) Benzer mesaj: A‘râf 7:179.

  45. Rabbinin gölgeyi nasıl uzattığını görmedin mi? Dileseydi onu hareketsiz yapardı. Sonra güneşi ona (gölgeye) kılavuz yaptık.

  46. Ardından onu (gölgeyi) kolayca kendimize çekip (aldık).[1]

    1) Bu ayetlerde Yüce Allah'ın dilemesi halinde sistemi değiştirebileceği, alışılagelen her şeyi başka bir duruma ve işleyişe dönüştürebileceği mesajları verilmektedir.

  47. Geceyi sizin için örtü, uykuyu dinlenme (zamanı) kılan, gündüzü diriliş (çalışma zamanı) yapan da O'dur.

  48. (48, 49) Rüzgârları rahmetinin[1] (yağmurun) önünde müjdeci olarak gönderen O'dur. O (su) sayesinde ölü toprağı canlandırmak ve onunla yarattıklarımızdan hayvanlara ve insanlara su vermek için gökten tertemiz suyu biz indirmekteyiz.[2]

    1) Bu ayette "rahmet"le "yağmur" eşitlenmekte ve suyun insan hayatındaki önemine dikkat çekilmektedir. Yağmur nasıl ki kurak ve çöl olan ortamı yeşertip insana huzur veren ve hayatın devamı için imkânlar sunan bir şekle dönüştürüyorsa, vahiy de tıpkı kurak ve donuk olan hayatı adeta anlama ve canlılığa dönüştüren bir durum arz etmektedir.
    2) Benzer mesajlar: A‘râf 7:57; Tâhâ 20:53; Nûr 24:43; Neml 27:63; Rûm 30:48; Fâtır 35:9.

  49. (48, 49) Rüzgârları rahmetinin[1] (yağmurun) önünde müjdeci olarak gönderen O'dur. O (su) sayesinde ölü toprağı canlandırmak ve onunla yarattıklarımızdan hayvanlara ve insanlara su vermek için gökten tertemiz suyu biz indirmekteyiz.[2]

    1) Bu ayette "rahmet"le "yağmur" eşitlenmekte ve suyun insan hayatındaki önemine dikkat çekilmektedir. Yağmur nasıl ki kurak ve çöl olan ortamı yeşertip insana huzur veren ve hayatın devamı için imkânlar sunan bir şekle dönüştürüyorsa, vahiy de tıpkı kurak ve donuk olan hayatı adeta anlama ve canlılığa dönüştüren bir durum arz etmektedir.
    2) Benzer mesajlar: A‘râf 7:57; Tâhâ 20:53; Nûr 24:43; Neml 27:63; Rûm 30:48; Fâtır 35:9.

  50. Yemin olsun ki (gerçeği) hatırlasınlar diye bu (gibi gerçekleri) aralarında etraflı bir şekilde anlattık. İnsanların çoğu küfürden başka (bir karşılık vermemekte) direttiler.

  51. Dileseydik elbette her şehre bir uyarıcı gönderirdik.

  52. Kâfirlere boyun eğme! Bununla (Kur'an'la) onlara karşı büyük cihadı gerçekleştir.[1]

    1) Bu cümle asıl ve büyük cihadın Kur'an'ı anlatmak olduğunun delilidir. Çünkü cihad, insan öldürmek değil, savaş ortamlarında bile olsa bir kişiyi olsun kazanma çabasıdır. Cihad, insanlığın asıl değeri olan İslam'la insan arasına sokulan engelleri kaldırmak için üstün çaba sarf etmektir. Büyük cihad büyük kaynakla ve büyük çabalarla olur. Cihadınız büyükse fedakârlığınız da büyük olmalıdır. Benzer mesajlar: En‘âm 6:51, 70; İbrahim 14:52; Enbiyâ 21:45; Sebe' 34:50; Kâf 50:45.

  53. Biri tatlı ve susuzluk giderici, diğeri tuzlu ve acı olan iki denizi salan da aralarına bir engel, yani karışmalarını engelleyen bir perde koyan da O'dur.[1]

    1) Benzer mesajlar: Neml 27:61; Rahmân 55:19-20.

  54. Sudan bir insan yaratan, onu (kan) akrabalıkları ve (evlilik) hısımlıkları sahibi yapan da O'dur. Rabbin gücü yetendir.

  55. (Kâfirler) Allah'ın peşi sıra kendilerine yarar da zarar da veremeyen varlıklara tapıyorlar. İşte bu kâfir(ler), Rabbine karşı (şeytana) destek çıkmaya çalışır.

  56. Biz seni sadece müjdeleyici ve uyarıcı olarak gönderdik.[1]

    1) Benzer mesajlar: Ahzâb 33:45; Sebe' 34:28; Fâtır 35:24; Fetih 48:8.

  57. De ki: "Buna karşılık sizden, Rabbine (giden) bir yol tutmayı dileyen kimse(ler olmanız) dışında herhangi bir ücret istemiyorum."[1]

    1) Benzer mesajlar: En‘âm 6:90; Yûnus 10:72; Hûd 11:29, 51; Yûsuf 12:104; Şu‘arâ 26:109, 127, 145, 164, 180; Sebe' 34:47; Yâsîn 36:21; Sâd 38:86; Şûrâ 42:23; Tûr 52:40; Kalem 68:46.

  58. Ölümsüz diri olan (Allah)a güven ve O'nu hamd (övgü) ile tesbih et (yücelt)! Kullarının günahlarını bilen olarak O yeter.

  59. Gökleri, yeri ve ikisinin arasındaki şeyleri altı günde (dönemde) yaratandır. Sonra da arşa istiva etmiştir.[1] (O) Rahmân(dır)! Haberdar olan O'ndan sor (dile)![2]

    1) [Arş]a [istivâ] ile ilgili detaylı bilgi için bkz. A‘râf 7:54, dipnot 5.
    2) Burada her şeyden haberdar olan Rahmân'dan sorup dilemek ifade edebileceği gibi, Rahmân'ı bilen birinden O'nu sormak da kastedilmiş olabilir. Bir sonraki ayet de bu ikinci yorumu desteklemektedir.

  60. Onlara "Rahmân'a secde edin!" dendiği zaman, "Rahmân da neymiş![1] Bize emrettiğine boyun mu eğecekmişiz!" demişler ve bu istek onların nefretini artırmıştı.[2]

    1) Müşriklerin bu sorusunun cevabı bütünüyle Rahmân suresidir.
    2) Bu ayet Kur'an'daki 14 [tilavet] secdesinden birisidir. Secde ayetleri için bkz. A‘râf 7:206; Ra‘d 13:15; Nahl 16:49; İsrâ 17:107; Meryem 19:58; Hacc 22:18; Furkân 25:60; Neml 27:25; Secde 32:15; Sâd 38:24; Fussilet 41:37; Necm 53:62; İnşikâk 84:21; ‘Alak 96:19.

  61. Gökte burçlar var eden, orada bir kandil (güneş) ve aydınlatan bir ay yaratan (Allah) yüceler yücesidir.

  62. (Gerçeği) hatırlamak isteyen veya şükretmek isteyen için gece ile gündüzü birbirinin peşine getiren de O'dur.[1]

    1) Benzer mesajlar: Bakara 2:164; Âl-i İmrân 3:190; Yûnus 10:6; Mü'minûn 23:80; Nûr 24:44; Câsiye 45:5.

  63. Rahmân'ın (iyi) kulları, yeryüzünde tevazu ile yürür ve o cahiller (müşrikler) onlara laf attığında ‘Selam!' diyip (geçer)ler.[1]

    1) Benzer mesajlar: Yûnus 10:41; Furkân 25:72; Kasas 28:55; Şûrâ 42:15; kâfirûn 109:6.

  64. Rableri için gecelerini secde ve kıyam hâlinde geçirirler.[1]

    1) Müminlerin geceleri değerlendirmesiyle ilgili olarak bkz. Âl-i İmrân 3:17, 113; İsrâ 17:79; Tâhâ 20:130; Secde 32:16; Zümer 39:9; Kâf 50:39; Zâriyât 51:16-18; Tûr 52:49; Müzzemmil 73:2-4, 20; İnsân 76:26.

  65. Şöyle derler: "Rabbimiz! Cehennem azabını bizden uzak tut! Şüphesiz ki onun azabı sargındır.

  66. Orası ne kötü bir konaklama yeri ve makamdır!"

  67. Onlar infak ettikleri zaman israf da etmezler, cimrilik de yapmazlar; ikisi arasında orta bir yol tutarlar.[1]

    1) "Saçıp savurmak" kişiyi savurduğu şeylere bir süre sonra muhtaç duruma düşürebilir. Benzer mesajlar: İsrâ 17:27, 29.

  68. (68, 69) Onlar, Allah ile birlikte başka bir ilaha yalvarmazlar; Allah'ın haram (saygın) kıldığı cana haksız yere kıymazlar; zina yapmazlar. Bunu yapan kişi, kıyamet günü azabı katlanan ve içinde alçaltılmış olarak ebedî kalacağı bir ceza ile karşılaşacaktır.

  69. (68, 69) Onlar, Allah ile birlikte başka bir ilaha yalvarmazlar; Allah'ın haram (saygın) kıldığı cana haksız yere kıymazlar; zina yapmazlar. Bunu yapan kişi, kıyamet günü azabı katlanan ve içinde alçaltılmış olarak ebedî kalacağı bir ceza ile karşılaşacaktır.

  70. Ancak iman eden ve iyi iş(ler) yapıp (O'na) yönelenlerin kötülüklerini Allah iyiliklere çevirir.[1] Allah çok bağışlayandır, çok merhametlidir.

    1) Bu ayet Hûd 11:114. ayetle birlikte okunmalıdır.

  71. (O'na) yönelip iyi iş(ler) yapan kişi Allah'a tam yönelmiş olur.[1]

    1) Önceki ayetlerde sayılan günahları yapanlar eğer tevbe ederlerse Yüce Allah'a yapılacak tevbenin yani yönelişin önünde hiçbir engelin olmadığı bu iki ayette ifade edilmektedir. Tevbe ve ıslahın cezaları düşürmesiyle ilgili bkz. Âl-i İmrân 3:89, dipnot 8.

  72. (Rahmân'ın kulları), yalana şahitlik etmez;[1] boş şeylerle karşılaştıklarında onurlu bir şekilde geçip giderler.[2]

    1) Ayette verilmek istenen mesaj "yalancı şahitlik"le ilgilidir. "Yalan şahitlik", toplumların hayatında çok önemli bir yıkım nedenidir. Bu nedenle doğru şahitlik yapmak bir hassasiyet ve duyarlılık konusudur. Yalan şahitlik, adaletin yok olmasına veya adaletin gerçekleşmemesine sebep olmaktadır.
    2) Benzer mesajlar: Yûnus 10:41; Furkân 25:63; Kasas 28:55; Şûrâ 42:15; kâfirûn 109:6.

  73. Kendilerine Rablerinin ayetleri hatırlatıldığında ise onlara karşı sağır ve kör davranmazlar.[1]

    1) Gerçek müminler Yüce Allah'tan gelen mesajlara karşı duyarlı ve bilinçli davranırlar; onu anlamak için derin bir istek ve arzu gösterirler; onu can kulağıyla dinlerler; açık bir zihinle onu kavramaya çalışırlar. Genelde insanlar, ilâhî mesaja sadece yüzeysel bir heves ve heyecanla yaklaşır, görüntüyü kurtarmak için onun üzerine kapaklanır; ancak gerçekte mesajı anlamak için en küçük bir çaba sarf etmezler. Sonunda münafıklar veya onlara benzeyenler gibi Kur'an'ın mesajı hakkında kör ve sağır kalırlar.

  74. Onlar şöyle dua ederler: "Rabbimiz! Eşlerimizden ve nesillerimizden bize gözler aydınlığı ver[1] ve bizi muttakîlere (duyarlı olanlara) önder kıl!"

    1) Ayetin ilk cümlesi iki şekilde anlaşılabilir: İlki şöyledir: "Rabbimiz, eşlerimiz ve çocuklarımız nedeniyle bize göz aydınlığı (ödüller) ver!" ikincisi de şu şekildedir: "Rabbimiz, eşlerimiz ve çocuklarımızdan bize göz aydınlığı ver."

  75. İşte onlar, sabretmelerine karşılık (cennette) yüksek bir makamla[1]ödüllendirilecekler, orada esenlik ve selam ile karşılanacaklardır.

    1) Ayetteki [el-ğurfeh] kelimesi cennetteki "bir köşk", "özel donanımlı bir oda" anlamına gelmektedir. Anlaşılıyor ki burada sayılan 15 özelliği hayatında uygulayan duyarlı insanlar için cennette özel bir mekân ve makam hazırlanmış olacaktır.

  76. İçlerinde ebedî kalacaklardır. Orası ne güzel bir ikamet yeri ve makamdır!

  77. De ki: "Duanız olmasaydı, Rabbim size neden değer versin ki!"[1] (kâfirlere de ki): "Siz ise elbette (gerçeği) yalanladınız. Onun için ileride (bu günah size) yapışacaktır!"

    1) Ayetin ilk cümlesinde muhataplar müslümanlar ise tercüme mealde verdiğimiz gibidir. Eğer muhataplar müşrik iseler, bu ayet bağlama uygun olarak şöyle de tercüme edilebilir: "Allah'tan başkasına yalvarmanız olmasa, Allah sizinle uğraşmaz (sizi cezalandırmaz); siz (Kur'an'ı, Allah'ın emirlerini, ilkelerini) yalanladınız; onun için azap yakanızı bırakmayacaktır."