Hucurat Suresi

49 - Hucurat Suresi Mehmet Okuyan meali ve tefsiri. 18 ayettir.

Rahmân, Rahîm olan Allah’ın adıyla.

  1. Ey iman edenler! Allah'ın ve Elçisinin önüne geçmeyin![1] Allah'a karşı takvâlı (duyarlı) olun! Şüphesiz ki Allah duyandır, bilendir.

    1) Bu buyruk Ahzâb 33:36'da belirtildiği gibi Yüce Allah'ın ve [Rasûlüllâh]'ın hükmünün ötesinde alternatif aramamak gerektiği hükmünü içermektedir.

  2. Ey iman edenler! Seslerinizi Peygamber'in sesinin üzerine yükseltmeyin! Birbirinize yüksek sesle konuştuğunuz gibi, ona yüksek sesle konuşmayın; (yoksa) farkına varmadan işleriniz boşa gider.[1]

    1) Burada Hz. Muhammed'in önüne geçmek şöyle dursun, onunla konuşurken bile haddini aşmamak gerektiği hükme bağlanmaktadır. "Seslerin Hz. Muhammed'in sesinin üzerine yükseltilmemesi" fiziksel anlamda bir edep öğretmekte, onun yanında edep dışı kabul edilebilecek bir ses tonundan kaçınılması gerektiği ifade edilmektedir. Bu buyruk Lokmân 31:19'da geçen "sesini kıs" emriyle de birlikte düşünülebilir.

  3. Şüphesiz ki Allah'ın Elçisinin yanında seslerini kısanlar, kalplerini Allah'ın takvâ (duyarlılık) ile imtihan ettiği (arındırdığı) kişilerdir. Onlar için bağışlanma ve büyük bir ödül vardır.

  4. Sana odaların[1] arkasından (bağırarak) seslenenlerin çoğu akıl etmezler.

    1) Bu ayette geçen ve "odalar" anlamına gelen [el-Hucurât] kelimesi surenin ismi olarak belirlenmiştir.

  5. Onlar sen (yanlarına) çıkıncaya kadar sabretselerdi, elbette kendileri için daha hayırlı olurdu.[1] Allah çok bağışlayandır, çok merhametlidir.

    1) İslam'ın nezaket ve nezahetini bilmeyenlere bir anlamda yol ve yordam öğretilerek, hem ümmetin peygamberiyle ilişkisinin nasıl olması gerektiği öğretilmekte, hem de diğer fertlerin de birbirlerini rahatsız etmeyecek şekilde birbirlerine hitap etmeleri gerektiği gündeme getirilmektedir. 

  6. Ey iman edenler! Yoldan çıkmış biri size bir haber getirirse (onun doğruluğunu) araştırın! (Yoksa) bilmeden bir topluluğa kötülük edersiniz de sonra yaptığınıza pişman olursunuz.[1]

    1) Bu ayet İsrâ 17:36. ayetle birlikte okunmalıdır. Hz. Muhammed şöyle buyurmuştur: "Duyduğu her şeyi aktarmak kişiye günah olarak yeter" (Müslim, Mukaddime, 5). Anlaşılıyor ki başkalarıyla ilgili herhangi bir haber alındığında, onun aslının araştırılması gerektiği son derece önemlidir. Aksi takdirde pişmanlıklar kaçınılmaz olmaktadır.

  7. Bilin ki içinizde Allah'ın Elçisi vardır. O, birçok işte size uysaydı sıkıntıya düşerdiniz. Fakat Allah size imanı sevdirmiş ve onu kalplerinize süslemiş; inkârı, yoldan çıkmayı ve isyanı da size çirkin göstermiştir.[1] Asıl doğru yoldakiler işte bunlardır.

    1) Bu cümle A‘râf 7:172, Rûm 30:30 ve Şems 91:8. ayetlerle birlikte okunmalıdır.

  8. (Bu), Allah'tan bir lütuf ve nimet olarak (böyledir). Allah bilendir, doğru hüküm verendir.

  9. Müminlerden iki grup birbirleriyle şavaşırlarsa aralarını düzeltin! Biri ötekine saldırırsa, Allah'ın buyruğuna dönünceye kadar saldıran tarafla savaşın! (Savaştan vazgeçip) dönerse artık aralarını adaletle düzeltin ve adil davranın! Şüphesiz ki Allah adil davrananları sever.[1]

    1) Bu ayet zalim kişi müslüman bile olsa, müslümanların daima mazlumdan yana olmaları gerektiğinin delilidir.

  10. Müminler sadece kardeştirler. Kardeşlerinizin arasını düzeltin[1] ve Allah'a karşı takvâlı (duyarlı) olun ki size merhamet edilsin.

    1) Toplumsal hayatta barışı sağlamak için Hz. Muhammed şöyle buyurmuştur: "Müslüman, elinden ve dilinden diğer müslümanların, diğer insanların güven duyduğu kişidir" (Buhârî, İmân, 4, 5; Rikâk, 26; Müslim, İman, 64, 65).

  11. Ey iman edenler! Bir topluluk diğer bir toplulukla alay etmesin! Belki onlar (alay edilenler), kendilerinden (alay edenlerden) daha hayırlıdır. Kadınlar da kadınlarla alay etmesin! Belki onlar (alay edilenler), kendilerinden (alay edenlerden) daha hayırlıdır. Kendi kendinizi ayıplamayın;[1] birbirinizi kötü lakaplarla çağırmayın! İmandan sonra yoldan çıkmak (anlamındaki kelime) ne kötü bir isimdir! Kim tevbe etmezse işte onlar, zalimlerin ta kendileridir.

    1) Bu ifade müslümanların birbirlerini kendileri gibi görmeleri gerektiğini öğretmektedir. Bu ayetten birini küçük görmenin aslında kendini küçük görmek anlamına geldiği mesajını çıkarmak mümkündür.

  12. Ey iman edenler! Zandan[1]çok kaçının![2] Şüphesiz ki zannın bir kısmı günahtır.[3] Biriniz diğerini arkasından çekiştirmesin! Biriniz, ölmüş kardeşinin etini yemekten hoşlanır mı? Bundan tiksindiniz (değil mi?). Allah'a karşı takvâlı (duyarlı) olun! Şüphesiz ki Allah tevbeyi çok kabul edendir, çok merhametlidir.

    1) [Zann], sağlam bilgiye dayanmayan düşüncedir. [Gıybet], bir kişinin yüzüne söylenemeyecek bir sözü arkasından söylemektir. [Tecessüs] ise bir kişinin gizlide kalması gereken hâllerini ortaya çıkarma çabasıdır ki bütün bunlar Yüce Allah tarafından şiddetle yasaklanmaktadır. Çünkü bu üç konu müslümanların toplumsal hayatında uzak durmaları gereken en önemli noktaları içermektedir.
    2) Bu cümlenin, "Ey iman edenler! zannın çoğundan kaçının!" şeklinde tercüme edilmesi sorunludur.
    3) Burada zannın günah (haram) olmayan kısmının bulunduğuna işaret edilir ki bu da başkalarıyla değil, kişinin kendisiyle ilgili bazı konulara dair düşünceleridir.

  13. Ey insanlar! Şüphesiz ki biz sizi bir erkekle bir dişi (hücre türün)den yarattık.[1]Birbirinizle tanışmanız için sizi toplumlara ve kabilelere ayırdık. Şüphesiz ki Allah katında en değerli olanınız, en çok takvâlı (duyarlı) olanınızdır.[2] Şüphesiz ki Allah bilendir, haberdardır.

    1) Bu ayet Nisâ 4:1, Rûm 30:20, Fâtır 35:11 ve Nebe' 78:8. ayetlerle birlikte okunmalıdır.
    2) "Allah sizin suretlerinize ve cesetlerinize bakmaz; fakat kalplerinize ve niyetlerinize bakar" rivayetinde de buna işaret edilmektedir (Müslim, Birr, 32, 34).

  14. Göçebe Araplar "İman ettik!" dediler. De ki: "Siz (henüz) iman etmediniz ama ‘Teslim olduk!' deyin! (Çünkü) iman henüz kalplerinize yerleşmedi. Allah'a ve Elçisine itaat ederseniz (Allah) işlerinizden hiçbir şeyi eksiltmez." Şüphesiz ki Allah çok bağışlayandır, çok merhametlidir.

  15. Gerçek müminler ancak Allah'a ve Elçisine iman eden, sonrasında şüphe duymayan, Allah yolunda mallarıyla ve canlarıyla cihad edenlerdir (fedakârlık yapanlardır). İşte (inancında) doğru olanlar sadece bunlardır.

  16. De ki: "Allah göklerde ve yerde olanları bilmekteyken siz dininizi Allah'a mı öğretiyorsunuz!"[1] Allah her şeyi bilendir.

    1) Bu ayet Yûnus 10:18 ve Ra‘d 13:33. ayetlerle birlikte okunmalıdır. Yüce Allah hiç kimsenin Allah adına hüküm koyamayacağını, kendi ürettiklerini -haşa- Allah'a öğretemeyeceğini, bunun çok büyük bir günah ve haddini aşmak olduğunu bildirmektedir. Allah adına konuşanlar Allah'ın kitabından konuşmak zorundadır. Bunun dışında kendi görüşlerini dile getirenler de bunun kendi kanaatleri olduğunu açıklıkla belirtmelidirler. Din adına konuşurken ne kadar dikkat etmek gerektiği bu şekilde bir kez daha anlaşılmaktadır.

  17. Onlar, müslüman olmalarını senin başına kakıyorlar. De ki: "Müslümanlığınızı benim başıma kakmayın! Doğruysanız bilin ki size imanı gösterdiği için aslında Allah size iyilikte bulunmaktadır."

  18. Şüphesiz ki Allah göklerin ve yerin gaybını (bilinemeyenini) bilir.[1] Allah yaptıklarınızı görendir.

    1) Benzer mesajlar: Bakara 2:33; Hûd 11:123; Nahl 16:77; Kehf 18:26; Neml 27:65; Fâtır 35:38; Hucurât 49:18.