Meryem Suresi

19 - Meryem Suresi Mehmet Okuyan meali ve tefsiri. 98 ayettir.

Rahmân, Rahîm olan Allah’ın adıyla.

  1. Kâf. Hâ. Yâ. ‘Ayn. Sâd.[1]

    1) Mukatta‘a harfleri hakkında bilgi için bkz. Bakara 2:1, dipnot 1.

  2. (Bu), Rabbinin Zekeriya kuluna rahmetini hatırla(t)masıdır.

  3. Hani o, gizli bir sesle Rabbine şöyle seslenmişti:

  4. "Rabbim! Kemiklerim zayıfladı, saçım başım ağardı. Rabbim, senden isteklerim konusunda (bu zamana kadar) hiç mahrum kalmadım.

  5. (5, 6) Şüphesiz ki ben, benden sonraki yakınlarımdan endişe ediyorum. Hanımım da kısırdır. Bana katından hem bana hem de Yakup ailesine mirasçı olabilecek bir veli (çocuk) ver![1] Rabbim! Onu rızana layık eyle!"

    1) Bu dua, Yüce Allah'tan nasıl bir çocuk istenmesi gerektiğini öğretir. Benzer mesaj: Âl-i İmrân 3:38.

  6. (5, 6) Şüphesiz ki ben, benden sonraki yakınlarımdan endişe ediyorum. Hanımım da kısırdır. Bana katından hem bana hem de Yakup ailesine mirasçı olabilecek bir veli (çocuk) ver![1] Rabbim! Onu rızana layık eyle!"

    1) Bu dua, Yüce Allah'tan nasıl bir çocuk istenmesi gerektiğini öğretir. Benzer mesaj: Âl-i İmrân 3:38.

  7. (Melekler şöyle demişti:) "Ey Zekeriya! Sana daha önce kimseye vermediğimiz (benzeri olmayan), ismi Yahya olan bir erkek çocuk müjdeliyoruz."

  8. (Zekeriya), "Rabbim! Hanımım kısır, ben de yaşlılığımın sonuna ulaşmışken nasıl benim bir oğlum olacak?" diye sormuştu.

  9. (Melek) şu cevabı vermişti: "Öyle, (ama) Rabbin ‘Bu (iş) benim için kolaydır. Sen daha önce hiçbir şey değilken seni ben yaratmıştım' demişti."

  10. (Zekeriya) "Rabbim! (Bu konuda) bana bir delil ver." demişti. (Melek) "Senin delilin, sapasağlam olduğun hâlde (üç gün) üç gece insanlarla konuşamamandır." cevabını vermişti.[1]

    1) Bu ayetler (4-10), Âl-i İmrân 3:39-41. ayetlerle birlikte okunmalıdır. Yaşlılık çağında çocukla müjdelenen Hz. Zekeriya'ya yönelik mucize yani işaret, "sapasağlam olmasına rağmen üç gün konuşamaması"dır. Bu yüzden tercümeyi de "konuşmama"sı değil de, "konuşamama"sı şeklinde vermeyi tercih ettik. Hz. Zekeriya duygusal olarak çocuk istemiş, müjdeyi alınca şaşkınlıkla ve muhakemesiyle soru sormuştu.

  11. (Bu sırada Zekeriya) mabetten kavminin karşısına çıkarak onlara "Sabah akşam tesbih edin (Allah'ı yüceltin)!" diye vahyetmişti (işaret etmişti).[1]

    1) Hz. Zekeriya, çocuk sahibi olacağı müjdesinin şaşkınlığı sonucunda bir mucize isteğinde bulunması ve bunun onda yaşanması nedeniyle üç gün konuşamadığı için tebliğini işaretle yapmış, görevini terk etmemiştir. [Vahiy] kelimesi Yüce Allah'ın dışında başka varlıklar için kullanılırsa buna "gayr-ı ilahi vahiy" denmektedir. Burada ilgili kelimenin sözlük manalarından birisi olan "işaret etmek, ilham etmek veya emretmek" anlamları kastedilmektedir. Hz. Zekeriya "üç gün konuşamadığı için" artık kavmine işaret diliyle bilgi vermeye çalışmaktaydı. Zaten Âl-i İmrân 3:41'de geçen [remz] kelimesi de "işaret" anlamına gelmektedir. Tebliğde sözünü ettiği şey, "üç gün gelemeyeceğim; siz devam edin" veya "işaretle de olsa sabah-akşam tesbihe devam edelim" mesajı da olabilir.

  12. (12, 13) "Ey Yahya! Kitab'a (Tevrat'a) sımsıkı sarıl!"[1] (demiştik) ve henüz küçük çocukken ona muhakeme gücü, katımızdan şefkat ve arınmışlık vermiştik; o da takvâlı (duyarlı) biriydi.

    1) Vahye uymayla ilgili ayetler için bkz. Âl-i İmrân 3:103, dipnot 1.

  13. (12, 13) "Ey Yahya! Kitab'a (Tevrat'a) sımsıkı sarıl!"[1] (demiştik) ve henüz küçük çocukken ona muhakeme gücü, katımızdan şefkat ve arınmışlık vermiştik; o da takvâlı (duyarlı) biriydi.

    1) Vahye uymayla ilgili ayetler için bkz. Âl-i İmrân 3:103, dipnot 1.

  14. Ona ana babasına iyilik yapmasını (emretmiştik);[1] o da asi zorba biri değildi.[2]

    1) Benzer mesajlar: Bakara 2:83; Nisâ 4:36; En‘âm 6:151; İsrâ 17:23-24; Meryem 19:32; ‘Ankebût 29:8; Lokmân 31:14; Ahkâf 46:15.
    2) Bu ayetler Âl-i İmrân 3:39. ayetle okunmalıdır.

  15. Doğduğu gün, öleceği gün ve sağ olarak diriltileceği gün selam onun üzerine olsun![1]

    1) Benzer bir ifade Hz. İsa için Meryem 19:33'te kullanılmaktadır.

  16. Kitapta Meryem'i de hatırla! Hani o, ailesinden ayrılarak doğu tarafında bir yere[1]gitmişti.

    1) Ayette geçen "Doğu tarafı" veya "doğu mekanı" ifadesi ile kastedilen, ya içerisinde bulunduğu "mabette, mihrapta veya Beyt-i Makdis'te doğu tarafında bir köşe" veya "evinin içinde ailesinden uzak bir mekan" ya da "çevresindeki erkeklerin sataşmasından kurtulmak için doğuya doğru bir yer" anlamına gelebilir.

  17. (Kendisini görmemeleri için) onların aşağı tarafından bir perde çekmişti. Biz ona düzgün bir insan şeklinde görünen rûhumuzu (Cebrail'i) göndermiştik.

  18. (Meryem) "Takvâlı (duyarlı) biriysen, senden Rahmân'a sığınıyorum." demişti.[1]

    1) Hz. Meryem'in bu tutumu onun [betûl] yani namus abidesi olarak anılmasının sebebidir.

  19. (Cebrail) "Ben sana tertemiz bir erkek çocuk vermem için Rabbinin sadece bir elçisiyim." demişti.

  20. (Meryem) "Bana hiçbir insan dokunmamışken ve üstelik ahlaksız olmadığım hâlde benim nasıl çocuğum olabilir ki?" demişti. [1]

    1) Hz. Meryem'in ne kadar büyük bir imtihan yaşadığı tahminlerin ötesindedir.

  21. (Cebrail ise) şöyle demişti: "Öyle, (ama) Rabbin ‘O (iş) benim için kolaydır. Biz onu insanlara bir ayet (mucize) ve katımızdan bir rahmet kılmak için (böyle yapacağız. Zaten bu iş), karara bağlanmış (olmuş bitmiş) bir iştir' demiştir."[1]

    1) Bu ayet Âl-i İmrân 3:47. ayetle birlikte okunmalıdır.

  22. (O esnada Meryem) çocuğa hamile kalmış ve onunla uzak bir yere çekilmişti.

  23. (Zamanı geldiğinde) doğum sancısı onu bir hurma ağacının gövdesine yaslanmaya zorlamıştı da "Ah, keşke bundan önce ölseydim ve unutulup gitseydim!" demişti.

  24. (Cebrail, ağacın) alt tarafından ona şöyle seslenmişti: "Sakın üzülme! Elbette Rabbin senin alt tarafında bir su arkı var etmiştir.

  25. Hurmanın gövdesini kendine doğru silkele ki (ağaç) sana taze hurma döksün.[1]

    1) Bu ifadeler ilahi bir mucizeye muhatap kılınan ve çok zor bir durumla karşı karşıya bırakılan Hz. Meryem için her şeyin hazırlanmış olduğunu göstermektedir.

  26. Ye, iç; gözün aydın olsun! Herhangi bir insan görürsen de ki: ‘Ben Rahmân için oruç adadım; bugün hiçbir insanla konuşmayacağım."

  27. Onu (çocuğunu) taşıyarak kavmine getirmişti. Demişlerdi ki: "Ey Meryem! Şüphesiz ki sen çok iğrenç bir şey yaptın!

  28. Ey Harun'un kız kardeşi![1] Baban kötü bir kişi değildi; annen de ahlaksız değildi".[2]

    1) Burada sözü edilen "Harun'un kız kardeşi" ifadesi, Hz. Meryem'in Hz. Harun'un soyundan geldiği anlamını verebileceği gibi, Hz. Harun'un davasını sahiplenmesi anlamını da içerebilir. Doğru Harun adından bir kardeşinin bulunması da elbette muhtemeldir.
    2) Bu ayet Nisâ 4:156. ayetle birlikte okunmalıdır.

  29. (Meryem) ona (çocuğa) işaret etmişti. Onlar da "Beşikteki bir bebekle nasıl konuşuruz!"[1] demişlerdi.

    1) Bu cümle "(Daha dün) beşikte olan bir bebekle nasıl konuşalım!" şeklinde de yorumlanabilir ki bu yorum devamında geçen "Hz. İsa'nın peygamber kılınması, ona kitap verilmesi, namaz, zekat ve annesine iyilik etmesi" görevlerini daha kolay anlamayı sağlar. Benzer mesajlar: Âl-i İmrân 3:46; Mâide 5:110.

  30. (İsa) şöyle demişti: "Ben Allah'ın kuluyum. O, bana Kitabı verdi ve beni peygamber yaptı.[1]

    1) Bu ayet "nebilere (peygamberlere) kitap verilmediği" şeklindeki anlayışın yanlış olduğunun delillerindendir. Benzer mesajlar: Bakara 2:213; İsrâ 17:55.

  31. Beni bulunduğum her yerde bereketli kıldı. Yaşadığım sürece salâtı (namazı) ve zekâtı bana emretti.[1]

    1) Bu buyruk namaz, oruç, zekât, kurban vs. ibadetlerin eski ümmetlerden beri farz olduğunun delillerindendir. Benzer mesajlar: Bakara 2:83, 183; Âl-i İmrân 3:39; Mâide 5:12; Yûnus 10:87; İbrâhîm 14:40; Kehf 18:21; Meryem 19:55, 59; Tâhâ 20:14; Hacc 22:26-30, 34-37; Enbiyâ 21:73; Lokmân 31:17; Şûrâ 42:13.

  32. Beni, anneme iyilik yapar (saygılı) kıldı[1] ve beni azgın bir zorba yapmadı.

    1) Benzer mesajlar: Bakara 2:83; Nisâ 4:36; En‘âm 6:151; İsrâ 17:23-24; Meryem 19:14; ‘Ankebût 29:8; Lokmân 31:14; Ahkâf 46:15.

  33. Doğduğum gün, öleceğim gün ve sağ olarak diriltileceğim gün selam banadır."

  34. İşte, hakkında tartıştıkları Meryem oğlu İsa ile ilgili doğru söz budur.

  35. Allah asla çocuk edinmemiştir. (Haşa)! O, yücedir. Bir işe hükmettiği zaman ona sadece "Ol!" der; o da hemen olmaya başlar.[1]

    1) [Kün fe yekûnu] yani "yaratılış sistemi"yle ilgili detaylı bilgi için bkz. Bakara 2:117, dipnot 2.

  36. (İsa şunu söylemiştir:) "Şüphesiz ki Allah benim de Rabbimdir; sizin de Rabbinizdir. O'na kulluk edin! Doğru yol budur."[1]

    1) Hz. İsa'nın bu mesajıyla ilgili bkz. Âl-i İmrân 3:51; Mâide 5:117; Zuhruf 43:64.

  37. (Çeşitli) gruplar kendi aralarında (İsa hakkında) ayrılığa düştüler. Büyük günün şahitliği nedeniyle kâfir olanların vay hâllerine![1]

    1) Benzer mesaj: Zuhruf 43:65.

  38. Huzurumuza gelecekleri gün (gerçeği) nasıl da duyacak ve nasıl da görecekler! Fakat o zalimler, bugün apaçık bir şaşkınlıktadır.

  39. Hükmün kesinleştiği o pişmanlık günü hakkında onları uyar! Onlar gaflettedir ve (ahirete) inanmazlar.

  40. Yeryüzüne ve onun üzerindekilere ancak biz vâris oluruz;[1] üstelik onlar da sadece bize döndürüleceklerdir.

    1) Benzer mesajlar: Hicr 15:23; Kasas 28:58.

  41. Kitapta İbrahim'i de hatırla! Şüphesiz ki o, çok doğrulayıcı (biriydi), peygamberdi.

  42. Hani babasına demişti ki: "Ey babacığım! Duyamayan, göremeyen ve sana hiçbir yarar sağlayamayacak şeylere niçin tapıyorsun?[1]

    1) Hz. İbrahim'in babasına yönelik tebliği konusunda benzer mesajlar: En‘âm 6:74-75; Enbiyâ 21:52-55; Şu‘arâ 26:70-77; Sâffât 37:85-87; Zuhruf 43:26-27.

  43. Ey babacığım! Şüphesiz ki sana gelmeyen bir ilim (Allah tarafından) bana geldi. Bana uy ki sana düzgün (doğru) yolu göstereyim.

  44. Ey babacığım! Şeytana kulluk etme! Şüphesiz ki şeytan, Rahmân'a asi oldu.

  45. Ey babacığım! Rahmân'dan sana azap dokunup da şeytanın dostu olmandan korkuyorum."

  46. (Babası) şöyle demişti: "Ey İbrahim! Sen ilahlarımdan yüz mü çeviriyorsun? Vazgeçmezsen şüphesiz ki seni (taşlayarak) kovarım! Uzun bir süre benden uzak dur!"

  47. (İbrahim) şöyle demişti: "Selam sana! Rabbimden senin için bağışlanma dileyeceğim.[1] Şüphesiz ki O, bana lütufkârdır.

    1) Bu ayetler Tevbe 9:113-114, Şu‘arâ 26:86-87 ve Mümtehine 60:4. ayetlerle birlikte okunmalıdır. Hz. İbrahim babası sağken onun tevbe etmesi için dua etmişti.

  48. Sizden de Allah'ın dışında yalvardığınız şeylerden de uzaklaşıyorum ve Rabbime yalvarıyorum. Umarım ki Rabbime duada mahrum olmam."

  49. Sonunda (İbrahim) onlardan ve Allah'tan başka taptıkları şeylerden uzaklaşınca ona İshak'ı ve (bir süre sonra da torunu) Yakup'u bağışlamıştık; her birini de peygamber yapmıştık.[1]

    1) Benzer mesajlar: En‘âm 6:83; Hûd 11:71; Enbiyâ 21:72.

  50. Onlara rahmetimizden lütufta bulunmuş ve kendilerine yüksek bir doğruluk dili vermiştik.[1]

    1) Ayetin son cümlesi "Kendilerine sadakatin yüksek dilini (ününü), üstün bir anlatım gücü nasip etmiştik" şeklinde de tercüme edilebilir.

  51. Kitapta Musa'yı da hatırla! Şüphesiz ki o samimi[1] biriydi ve peygamber olan elçiydi.[2]

    1) Ayette geçen [muhlas] kelimesi Yûsuf 12:24'te de olduğu gibi "samimi, seçkin, seçilmiş" anlamında peygamberlerin sıfatıdır. Bu kelime, şeytanın pes dediği, kendilerine karşı mağlubiyeti peşinen kabul ettiği ihlâslı has kullardır.
    2) Ayetin son cümlesi "Şüphesiz ki o elçiydi, peygamberdi" şeklinde de tercüme edilebilir.

  52. Ona (Musa'ya) Tûr'un sağ tarafından seslenmiş ve özel bilgiler vermek için onu yaklaştırmıştık.[1]

    1) Benzer mesaj: Kasas 28:30.

  53. Merhametimiz gereği ona kardeşi Harun'u da peygamber olarak armağan etmiştik.[1]

    1) Benzer mesajlar: Tâhâ 20:29-30; Şu‘arâ 26:13.

  54. Kitapta İsmail'i de hatırla! Şüphesiz ki o hem sözünün eriydi hem de peygamber olan elçiydi.

  55. Ayrıca o, ailesine (halkına) salâtı (namazı) ve zekâtı emrederdi.[1] Rabbi katında da hoşnutluk kazanmış biriydi.

    1) Bu ayet namaz, zekât vs. ibadetlerin eski ümmetlerden beri farz olduğunun delillerindendir. Benzer mesajlar: Bakara 2:83, 183; Âl-i İmrân 3:39; Mâide 5:12; Yûnus 10:87; İbrâhîm 14:40; Kehf 18:21; Meryem 19:31, 59; Tâhâ 20:14; Hacc 22:26-30, 34-37; Enbiyâ 21:73; Lokmân 31:17; Şûrâ 42:13.

  56. Kitapta İdris'i de hatırla! Şüphesiz ki o, çok doğrulayıcı (biriydi) ve peygamberdi.

  57. Kendisini üstün bir makama yükseltmiştik.

  58. İşte bunlar, Allah'ın Âdem'in soyundan kendilerine nimetler verdiği peygamberlerden, Nuh ile birlikte (gemide) taşıdıklarımızdan, İbrahim ve İsrail'in (Yakup'un) soyundan, doğruya ulaştırdığımız ve seçkin kıldığımız peygamberlerden bir bölümüdür. Onlara Rahmân'ın ayetleri tilavet edildiği (okunup aktarıldığı) zaman ağlayarak secde ederlerdi.[1]

    1) Bu ayet Kur'an'daki 14 [tilavet] secdesinden birisidir. Secde ayetleri için bkz. A‘râf 7:206; Ra‘d 13:15; Nahl 16:49; İsrâ 17:107; Meryem 19:58; Hacc 22:18; Furkân 25:60; Neml 27:25; Secde 32:15; Sâd 38:24; Fussilet 41:37; Necm 53:62; İnşikâk 84:21; ‘Alak 96:19.

  59. Onlardan hemen sonra salâtı (namazı/ibadeti) ziyan eden ve şehvetlere uyan bir nesil geldi.[1] İleride bir cehennem çukuru[2] ile karşılaşacaklardır.

    1) Bu ayet A‘râf 7:169. ayetle birlikte okunmalıdır.
    2) Burada sözü edilen [ğayy] kelimesi cehennemin bir çukurudur.

  60. Ancak (Allah'a) yönelen, iman edip iyi işler yapan(lar) cennete girecekler ve asla haksızlığa uğratılmayacaklardır.

  61. Yani Rahmân'ın kullarına gıyaben vadettiği durmaya değer cennetlere[1] (girecekler). Şüphesiz ki O'nun (Allah'ın) vaadi gerçekleşmiştir.

    1) "Durulmaya değer cennetler" anlamı verdiğimiz "‘Adn cennetleri" ifadesi Kur'an'da 11 kez yer almaktadır. Bkz. Tevbe 9:72; Ra‘d 13:23; Nahl 16:31; Kehf 18:31; Meryem 19:61; Tâhâ 20:76; Fâtır 35:33; Sâd 38:50; Mü'min 40:8; Saff 61:12; Beyyine 98:8.

  62. Orada herhangi bir boş söz duymayacaklar. Sadece ‘selam' (duyacaklar).[1] Onlar için orada sabah akşam rızıkları vardır.

    1) Benzer mesajlar: Yûnus 10:10; Vâkı‘a 56:25; Nebe' 78:35.

  63. Kullarımızdan takvâlı (duyarlı) olanları mirasçı kılacağımız cennet işte odur.

  64. (Melekler) "Biz sadece Rabbinin emri ile ineriz.[1] Önümüzde, arkamızda ve bunun arasında olan her şey yalnızca O'na (Allah'a) aittir. Rabbin unutkan değildir." (demişlerdi).[2]

    1) Melekler kendi tercihlerine göre hareket edemezler; Yüce Allah'ın verdiği emirleri harfiyyen uygularlar; kesinlikle herhangi bir eksiklikte bulunamazlar. Benzer mesajlar: En‘âm 6:61; Nahl 16:50; Enbiyâ 21:27; Tahrîm 66:6; Kadir 97:4.
    2) Yüce Allah'ın unutmamasıyla ilgili bkz. Tâhâ 20:52.

  65. Göklerin, yerin ve ikisi arasındaki şeylerin Rabbi olan (Allah)'a kulluk et! O'na kullukta sabırlı (kararlı) ol! O'nun herhangi bir adaşı (benzeri) olduğunu mu biliyorsun![1]

    1) Bu ayet En‘âm 6:14, Mü'minûn 23:88, Şûrâ 42:11 ve İhlâs 112:4. ayetlerle birlikte okunmalıdır.

  66. (İnkârcı) insan der ki: "Öldüğüm zaman mı (mahşerde) diri olarak (topraktan) çıkartılacağım!"[1]

    1) Benzer mesajlar: Ra‘d 13:5; İsrâ 17:49, 98; Meryem 19:66; Mü'minûn 23:35, 82; Neml 27:67; Secde 32:10; Yâsîn 36:78; Sâffât 37:16, 53; Duhân 44:35; Kâf 50:15; Vâkı‘a 56:47; Teğâbun 64:7; Nâzi‘ât 79:11.

  67. O insan, daha önce hiçbir şey değilken onu yarattığımızı hiç hatırlamaz (düşünmez) mi?[1]

    1) Bu ayet Yâsîn 36:77-78. ayetlerle okunmalıdır.

  68. Rabbine yemin olsun: Şüphesiz ki onları (inkârcıları) ve şeytanları toplayacağız. Sonra elbette hepsini cehennemin çevresinde diz üstü hazır bulunduracağız.

  69. Ardından her gruptan Rahmân'a en çok asi olanları kesin olarak çekip ayıracağız.[1]

    1) Bu ayetler Neml 27:83. ayetle birlikte okunmalıdır.

  70. Sonunda oraya yaslanmaya en layık olanları elbette biz çok iyi bileniz.

  71. (Ey inkârcılar)! Sizden oraya (cehenneme) girmeyecek kimse yoktur. Bu, Rabbinin katında kesinleşmiş bir hükümdür.[1]

    1) Genellikle bu ayete dayanılarak her müslümanın mutlaka cehennemi göreceği iddia edilmektedir. Oysa Meryem 19:66. ayetten itibaren konu, mahşerdeki diriltilmeyi inkâr edenlerle ilgilidir. Cehennemi görecek ve oraya girecek olanlar bu kişilerdir. Takvâ (duyarlılık) sahibi olanlar cehennemden uzak tutulmuş olacaklardır. Bu yüzden bu ayet Enbiyâ 21:98-102, Zümer 39:61 ve Leyl 92:15-18. ayetlerle birlikte okunmalıdır. Mahşer gününün korkunç yapısından güvende olacak kişilerin bulunacağı Neml 27:89'da müjdelenmektedir.

  72. Sonra elbette biz takvâlı (duyarlı) olanları koruy(up kurtar)acağız; zalimleri ise diz üstü çökmüş olarak orada bırakacağız.

  73. Kendilerine ayetlerimiz açıkça tilavet edildiği (okunup aktarıldığı) zaman, kâfir olanlar iman edenlere "İki gruptan hangisinin konumu daha iyidir ve meclis (topluluk) olarak hangisi daha güzeldir?" derlerdi.

  74. (Oysa) kendilerinden önce güç ve gösteriş bakımından daha güzel olan nice nesilleri helak etmiştik.

  75. (Onlara) de ki: "Rahmân, sapkınlıkta olanın (süresini) uzatsın (ne çıkar)! Sonunda ya (dünyadaki) azabı ya da o (Son) Saat'i gördükleri zaman, kimin konumunun daha kötü ve ordusunun daha güçsüz olduğunu anlayacaklardır."

  76. Allah hidayete erenlerin hidayetini artırır.[1] İyi davranışlardan oluşan kalıcı işler Rabbinin katında hem ödül bakımından hayırlı olandır hem de varacağı yer bakımından hayırlı olandır.[2]

    1) Benzer mesajlar: Âl-i İmrân 3:173; Enfâl 8:2; Tevbe 9:124; Kehf 18:13; Hacc 22:54; Ahzâb 33:22; Muhammed 47:17; Fetih 48:4; Müddessir 74:31.
    2) Benzer mesaj: Kehf 18:46.

  77. Ayetlerimizi inkâr edeni ve "Kuşkusuz bana mal da çocuk da verilecektir!"[1] diyeni hiç düşündün mü?

    1) Benzer mesajlar: Kehf 18:36; Fussilet 41:50.

  78. Bu kişi, gaybı (bilinemeyenleri) mi biliyor[1] yoksa Rahmân'ın katında bir söz mü aldı?

    1) Ayetteki [ettale‘a] ifadesinin aslı [eittale‘a] şeklinde soru kalıbındadır.

  79. Hayır! Biz onun söylediğini yazacağız ve azabını da uzattıkça uzatacağız.

  80. Dediğine biz vâris oluruz; kendisi de bize yapayalnız gelecektir.[1]

    1) Benzer mesajlar: En‘âm 6:94; Kehf 18:48; Meryem 19:95.

  81. Onlar, kendilerine itibar (kaynağı) olsunlar diye Allah'ın peşi sıra ilahlar edindiler.

  82. Hayır! (Taptıkları putlar) onların ibadetlerini tanımayacak ve onlara hasım (düşman) olacaklardır.[1]

    1) Benzer mesajlar: Yûnus 10:28-29; İbrâhîm 14:22; Nahl 16:86; Furkân 25:18-19; Kasas 28:63; ‘Ankebût 29:25; Rûm 30:13; Sebe' 34:41; Fâtır 35:14; Ahkâf 46:6.

  83. Onları sürekli olarak kışkırtan şeytanları o kâfirlerin üzerine gönderdiğimizi düşünmedin mi hiç?[1]

    1) Burada, "sebep-sonuç" ilişkisi vardır. Bu ayet şeytanın kimlere dost kılınacağının delilidir. İman etmemek, Kur'an'dan yüz çevirmek "sebep", şeytanın dost edinilmesi ise "sonuç"tur. Benzer mesajlar: A‘râf 7:27; Şu‘arâ 26:221-222; Fussilet 41:25; Zuhruf 43:36.

  84. Öyle ise onlar hakkında (azap gelmesi için) acele etme! Biz onların (günlerini) elbette teker teker sayıyoruz.

  85. Rahmân'a karşı muttakî (duyarlı) olanları o gün misafir olarak toplayacağız.

  86. Suçluları da susuz olarak cehenneme sevk edeceğiz.

  87. O gün Rahmân'ın katında söz alandan başkaları şefaat (etme iznin)e sahip olamayacaklardır.[1]

    1) Bu ayet Enbiyâ 21:28, Zümer 39:43-44 ve Necm 53:26. ayetlerle birlikte okunmalıdır.

  88. (Müşrikler) "Rahmân çocuk edindi!" dediler.

  89. Şüphesiz ki çok çirkin bir şey ortaya attınız.[1]

    1) Bu ayet İsrâ 17:40 ve Kehf 18:4. ayetlerle birlikte okunmalıdır.

  90. (90, 91) Rahmân'a çocuk yakıştırmaları nedeniyle neredeyse gökler çatlayacak,[1] yer yarılacak ve dağlar yıkılıp düşecekti!

    1) Benzer mesaj: Şûrâ 42:4.

  91. (90, 91) Rahmân'a çocuk yakıştırmaları nedeniyle neredeyse gökler çatlayacak,[1] yer yarılacak ve dağlar yıkılıp düşecekti!

    1) Benzer mesaj: Şûrâ 42:4.

  92. Çocuk edinmek Rahmân'a yakışmaz.

  93. Göklerde ve yerde olan herkes elbette kul olarak Rahmân'a gelecektir.

  94. Şüphesiz ki (Allah) onları kuşatmıştır ve teker teker onları sayıp tespit etmiştir.

  95. Kıyamet günü hepsi O'nun huzuruna tek başına (yapayalnız) gelecektir.[1]

    1) İsrâ 17:71 ve Neml 27:83'te ifade edildiği üzere, mahşerde Yüce Allah'ın huzurunda toplanmak için önderleriyle bir araya getirilmiş olsalar da yargılanma tek başına gerçekleştirilecektir. Benzer mesajlar: En‘âm 6:94; Kehf 18:48; Meryem 19:80.

  96. Şüphesiz ki iman edip iyi işler yapanlar için Rahmân bir sevgi yaratacaktır.[1]

    1) Bu ayette gerçek imanın kişiye kazandıracağı büyük ödüle dikkat çekilmektedir.

  97. Şüphesiz ki biz onu (Kur'an'ı) muttakîleri (duyarlı olanları) müjdeleyesin ve (gerçeğe) karşı çıkan bir topluluğu uyarasın diye senin diline kolaylaştırdık.[1]

    1) Benzer mesajlar: Duhân 44:58; Kamer 54:17, 22, 32, 40; Müzzemmil 73:20.

  98. Onlardan önce nice nesilleri helak etmiştik. Sen onlardan herhangi birinden bir şey hissediyor veya onlara ait cılız bir ses (bile) duyabiliyor musun![1]

    1) Bu ayet Fâtır 35:22. ayetle birlikte okunmalıdır.