Mürselat Suresi

77 - Mürselat Suresi Mehmet Okuyan meali ve tefsiri. 50 ayettir.

Rahmân, Rahîm olan Allah’ın adıyla.

  1. Yemin olsun: Birbiri ardınca gönderilenlere,

  2. Esip savuranlara,

  3. Yaydıkça yayanlara,

  4. Ayırdıkça ayıranlara,

  5. (5, 6) Özür (imkânı vermek) veya uyarı(da bulunmak) için öğüt bırakanlara (ulaştıranlara) ki[1]

    1) Bu ayetlerdeki yeminler ile kastedilen, vahiy ve vahyin çeşitli etkinlikleri olarak yorumlanabilir.

  6. (5, 6) Özür (imkânı vermek) veya uyarı(da bulunmak) için öğüt bırakanlara (ulaştıranlara) ki[1]

    1) Bu ayetlerdeki yeminler ile kastedilen, vahiy ve vahyin çeşitli etkinlikleri olarak yorumlanabilir.

  7. Size vadedilen (gün) elbette gerçekleşecektir.

  8. Yıldızlar silindiği (söndürüldüğü)nde,[1]

    1) Kur'an'da, Son Saat'le ilgili bilgilerin verildiği bazı ayetlerde "yıldızlar"ın durumuna da değinilmekte ve çeşitli ifadeler kullanılmaktadır. Buna göre Tekvîr 81:2'de [inkedera] "dökülmek" fiili yer almaktadır. İnfitâr 82:2'deki [intesera] fiili mahşer için "yeniden yapılanma"yı ifade ederken, burada ve Tekvîr 81:2'deki kullanımlarda sistemin "yıkılması" dile getirilmektedir.

  9. Gök yarıldığında,

  10. Dağlar ufalanıp savrulduğunda,

  11. Elçilere (şahitlik için) vakit verildiğinde (Son Saat gerçekleşmiş olacaktır).

  12. (Bu durum), hangi güne ertelenmiştir?

  13. Ayrılma gününe.

  14. O ayrılma gününün ne olduğunu sana bildiren ne olabilir ki!

  15. (O günü) yalanlayanların, o gün vay hâline!

  16. Biz (bunlar gibi inkârcı olan) öncekileri de helak etmedik mi?

  17. Sonra gelenleri de onların peşine takacağız.

  18. İşte biz, suçlulara böyle yaparız!

  19. (O günü) yalanlayanların, o gün vay hâline!

  20. Sizi dayanıksız bir sudan yaratmadık mı?

  21. (21, 22) Sonra onu belirli bir süreye kadar sağlam bir yere yerleştirmiştik.

  22. (21, 22) Sonra onu belirli bir süreye kadar sağlam bir yere yerleştirmiştik.

  23. (İşte bunları) bir ölçüyle yaptık. Ne güzel ölçü koyanlarız biz!

  24. (O günü) yalanlayanların, o gün vay hâline!

  25. (25, 26) Biz yeryüzünü diriler ve ölüler için toplanma yeri yapmadık mı?

  26. (25, 26) Biz yeryüzünü diriler ve ölüler için toplanma yeri yapmadık mı?

  27. Oraya sabit ağırlıklar koyduk[1]ve size tatlı sular içirdik.

    1) Yerin içine ağırlıklar yerleştirilmesiyle ilgili bkz. Ra‘d 13:3; Hicr 15:19; Nahl 16:15; Enbiyâ 21:31; Neml 27:61; Lokmân 31:10; Fussilet 41:10; Kâf 50:7.

  28. (O günü) yalanlayanların, o gün vay hâline!

  29. (İnkârcılara şöyle denecektir): "Yalanlamış olduğunuz şeye doğru yürüyün!

  30. (30, 31) Üç katlı, gölge etmeyen ve ateşten korumayan bir karanlığa doğru yürüyün!"

  31. (30, 31) Üç katlı, gölge etmeyen ve ateşten korumayan bir karanlığa doğru yürüyün!"

  32. Şüphesiz ki o (cehennem), kütükler (gibi büyük) kıvılcımlar saçar.

  33. O (kıvılcımlar) sanki sarı (kızgın) halatlar gibidir.[1]

    1) Kur'an'da sadece burada geçen [şerar] kelimesi "kıvılcım, ışık huzmesi", [el-kasr] kelimesi ise "büyük kütük" veya "köşk" manasına gelmekte, böylece ateşin durumunu anlamada veya boyutunu ve şiddetini kavramada önemli mesajlar içermektedir.

  34. (O günü) yalanlayanların, o gün vay hâline!

  35. Bu (mahşer, kâfirlerin) konuşamayacağı gündür.

  36. Özür dilemeleri için kendilerine izin verilmeyecektir.[1]

    1) Benzer mesajlar: Nahl 16:84; Mü'minûn 23:108; Neml 27:85; Rûm 30:57; Mü'min 40:52; Câsiye 45:35; Kâf 50:28; Tahrîm 66:7; Kıyâmet 75:15-16.

  37. (O günü) yalanlayanların, o gün vay hâline!

  38. (38, 39) (İnkârcılara şöyle denecektir:) "Bu, ayrılık günüdür. Sizi de öncekileri de bir araya toplayacağız. (Azaptan kurtulmak için) bir hileniz varsa hemen bana tuzak kurun!

  39. (38, 39) (İnkârcılara şöyle denecektir:) "Bu, ayrılık günüdür. Sizi de öncekileri de bir araya toplayacağız. (Azaptan kurtulmak için) bir hileniz varsa hemen bana tuzak kurun!

  40. (O günü) yalanlayanların, o gün vay hâline!

  41. (41, 42) Şüphesiz ki muttakîler (duyarlı olanlar), gölgelerde, (su) kaynaklarında ve canlarının çektiği her tür meyve(lik)lerde olacaklardır.

  42. (41, 42) Şüphesiz ki muttakîler (duyarlı olanlar), gölgelerde, (su) kaynaklarında ve canlarının çektiği her tür meyve(lik)lerde olacaklardır.

  43. (Onlara) "Yaptıklarınıza karşılık afiyetle yiyip için" (denecektir).

  44. Şüphesiz ki biz güzel davrananları işte böyle ödüllendiririz.[1]

    1) Anlaşılıyor ki dünyada yapılanlar "sebep", mahşerdeki ödüller ise "sonuç"tur.

  45. (O günü) yalanlayanların, o gün vay hâline!

  46. (Suçlulara şöyle denecektir:) "Yiyin, (dünyadan) biraz daha yararlanın! (Bilin ki) siz suçlusunuz."

  47. (O günü) yalanlayanların, o gün vay hâline!

  48. Onlara "(Allah'a) boyun eğin!" dendiğinde boyun eğmezler.

  49. (O günü) yalanlayanların, o gün vay hâline!

  50. Bundan (Kur'an'dan) sonra artık hangi söze inanacaklar ki![1]

    1) Benzer mesajlar: A‘râf 7:185; Yûnus 10:32; Câsiye 45:6.