Rad Suresi

13 - Rad Suresi Mehmet Okuyan meali ve tefsiri. 43 ayettir.

Rahmân, Rahîm olan Allah’ın adıyla.

  1. Elif. Lâm. Mîm. Râ.[1] İşte şu(nlar), Kitabın ayetleridir. Sana Rabbinden indirilen gerçektir fakat insanların çoğu inanmazlar.

    1) Mukatta‘a harfleri hakkında bilgi için bkz. Bakara 2:1, dipnot 1.

  2. Allah gökleri görebileceğiniz direkler olmadan yükseltmiş,[1] sonra arşa istiva etmiş, güneşi ve ayı emri altına almıştır. (Bunların) her biri belirlenmiş bir süreye kadar akıp gitmektedir. Rabbinizle karşılaşacağınıza kesin olarak inanmanız için her işi düzenleyip ayetleri açıklamaktadır.

    1) Bu cümle "Allah gökleri gördüğünüz üzere direksiz yükseltti" şeklinde de tercüme edilmektedir. Ancak bizim tercihimiz, göklerin direklerinin görünmez de olsa varlığı esasına dayalıdır ve "zamirlerin kendilerine en yakın ilgili kelimeyle ilişkili görülmesi" şeklindeki dil bilgisi kuralının da öncelikli sonucudur. Benzer mesaj: Lokmân 31:10.
    2) [Arş]a [istivâ] ile ilgili detaylı bilgi için bkz. A‘râf 7:54, dipnot 5.

  3. Yeri döşeyen, onda ağırlıklar[1] ve ırmaklar yaratan ve orada bütün meyvelerden çifter çifter yaratan O'dur. Geceyi de gündüzün üzerine O örtüyor. Şüphesiz ki bunlarda düşünen bir toplum için dersler vardır.

    1) Yerin içine ağırlıklar yerleştirilmesiyle ilgili bkz. Hicr 15:19; Nahl 16:15; Enbiyâ 21:31; Neml 27:61; Lokmân 31:10; Fussilet 41:10; Kâf 50:7; Mürselât 77:27.

  4. Yeryüzünde birbirine komşu kıtalar, üzüm bağları, ekinler, bir kökten ve çeşitli köklerden dallanmış (çatallı ve çatalsız) hurma ağaçları vardır. Bunların hepsi bir su ile sulanır. Yemişlerinde onların bir kısmını bir kısmına farklı kılarız.[1] İşte bunlarda, akıl eden bir toplum için dersler vardır.

    1) Bu cümlede geçen [nüfaddılü] fiili "üstün kılmak" değil de "farklı kılmak" şeklinde anlaşılmalıdır. Çünkü meyvelerde üstünlük, fazilet değil de renk, tat, koku, besleyicilik, görüntü vs. noktalarda farklılıklar söz konusudur.

  5. (Kâfirlerin seni yalanlamalarına) şaşıyorsan, asıl şaşılacak şey, onların "Biz toprak olduğumuz zaman yeni bir yaratılışta mı olacağız!" demeleridir. İşte onlar, Rablerini inkâr edenlerdir; işte onlar (kıyamet gününde) boyunlarında halkalar bulunanlardır.[1] İşte onlar ateş halkıdır. Onlar orada ebedî kalacaklardır!

    1) Benzer mesajlar: Hacc 22:21; Sebe' 34:33; Mü'min 40:71; Hâkka 69:32; Müzzemmil 73:12; İnsân 76:4.

  6. (Müşrikler) senden, iyilikten önce kötülüğü acele istiyorlar. (Oysa) onlardan önce nice örnekler geçmiştir. Şüphesiz ki haksızlıklarına rağmen Rabbin insanlar için bağışlama sahibidir. Şüphesiz ki Rabbinin azabı da çok şiddetlidir.

  7. Kâfir olanlar diyorlar ki: "Ona Rabbinden bir ayet (mucize) indirilseydi ya!"[1] (Oysa) sen sadece bir uyarıcısın; her toplumun da bir rehberi vardır.[2]

    1) İnkarcıların Hz. Peygamber'den istediği sıra dışı şeylerle ilgili benzer mesajlar: En‘âm 6:7-8; Yûnus 10:15-16, 20; Hûd 11:12; Ra‘d 13:27; Hicr 15:7, 14-15; İsrâ 17:59, 90-93; Enbiyâ 21:5; Furkân 25:4-5, 7, 21; ‘Ankebût 29:50-51; Zuhruf 43:53.
    2) Benzer mesajlar: En‘âm 6:42; Yûnus 10:47; Hicr 15:10; Nahl 16:36, 63; Fâtır 35:24; Zuhruf 43:6.

  8. Allah her dişinin neyi taşımakta olduğunu (neye gebe olduğunu), rahimlerin neyi eksilttiğini ve neyi artırdığını bilir.[1] O'nun katında her şey bir ölçü iledir.[2]

    1) Burada rahimlerdeki yavruların sayısı, tam veya eksiklikle dünyaya gelmesi, rahimde kalış süresi, erken veya vaktinde doğum, yavrunun normal doğması veya düşük yaşanması gibi olaylar söz konusudur.
    2) Bu ayet Kamer 54:49 ve Rahmân 55:7. ayetlerle birlikte okunmalıdır.

  9. Görünmeyeni de görüneni de bilendir, büyüktür, çok yücedir.

  10. Sizden, sözü gizleyenle onu açığa vuran, geceleyin gizlenenle gündüzün yürüyen (onun bilgisinde) eşittir.

  11. (Her insanın) önünden ve arkasından Allah'ın emriyle onu koruyan takipçiler (melekler) vardır.[1] (Kişiler) kendilerindekini değiştirinceye kadar Allah hiçbir toplumu değiştirmez.[2] Allah bir topluma kötülük diledi mi, artık onun için geri döndürülme diye bir şey yoktur. Onların O'ndan (Allah'tan) başka yardımcıları da yoktur.

    1) Bu ayet En‘âm 6:61. ayetle birlikte okunmalıdır.
    2) Benzer mesaj: Enfâl 8:53. Bu ayet "Fertler teker teker kendilerini değiştirmedikçe Allah da onların oluşturduğu toplumu dönüştürmez" şeklindeki sosyolojik bir kural gündeme getirilmektedir.

  12. Size korku ve ümit olarak[1] şimşeği gösteren ve ağır bulutları meydana getirip (sevk eden) de O'dur.

    1) Şimşek bir taraftan "büyük bir fırtınanın gelme­si"nin ve 13. ayette de dile getirildiği üzere "yıldırımların gönderilmesi"nin habercisi olabileceği için insanlara "korku" verir; diğer taraftan da yağmur bekleyen insanlar için de "ümit" vesilesidir. Şimşek hem sebep olacağı tahribatın korkusunu içerir; hem de yağmurun habercisi olduğu için insanların ona karşı ümit beslemelerini beraberinde bulundurur.

  13. Gök gürültüsü (Allah'ı) hamd (övgü) ile, melekler ise O'ndan korktukları için tesbih ederler (yüceltirler).[1] Onlar Allah hakkında tartışıp dururken, O yıldırımlar gönderip onlarla dilediğini çarpar. O, azabı (tuzağı) çok şiddetli olandır.

    1) Bu ayet İsrâ 17:44. ayetle birlikte okunmalıdır. Ayrıca meleklerin [tesbih]i ve ibadetiyle ilgili benzer mesajlar: Nisâ 4:172; A‘râf 7:206; Nahl 16:49; Enbiyâ 21:19, 20; Zümer 39:75; Mü'min 40:7; Fussilet 41:38.

  14. Gerçek dua yalnızca O'na (Allah'a)dır.[1] O'nun peşi sıra dua ettikleri varlıklar onlara asla cevap veremezler. (Onların durumu, kendisi) ona ulaşamamışken ağzına ulaşsın diye iki avucunu suya uzatan kimse gibidir.[2] Kâfirlerin yalvarması şaşkınlıkta olmaktan başka bir şey değildir.

    1) Bu cümle "Gerçek duaya layık olan ancak O'dur" şeklinde de tercüme edilebilir.
    2) Bu cümle "(Onların durumu, kendisi) ona (suya) ulaşamamışken ağzına (gelip) ulaşsın diye iki avucunu suya uzatan kimse gibidir" şeklinde de tercüme edilebilir.

  15. Göklerde ve yerde bulunanlar da onların gölgeleri[1] de sabah akşam ister istemez (zorunlu olarak) yalnızca Allah'a secde ederler.[2]

    1) Bu ayet Nahl 16:48-49. ayetlerle okunmalıdır.
    2) Bu ayet Kur'an'daki 14 [tilavet] secdesinden birisidir. Secde ayetleri için bkz. A‘râf 7:206; Ra‘d 13:15; Nahl 16:49; İsrâ 17:107; Meryem 19:58; Hacc 22:18; Furkân 25:60; Neml 27:25; Secde 32:15; Sâd 38:24; Fussilet 41:37; Necm 53:62; İnşikâk 84:21; ‘Alak 96:19.

  16. De ki: "Göklerin ve yerin Rabbi kimdir?" (Cevaben de) de ki: "Allah'tır." De ki: "O'nun peşi sıra kendilerine bile yarar ve zarar verme gücüne sahip olamayan dostlar mı edindiniz!" De ki: "Körle gören bir olur mu hiç! Veya karanlıklarla aydınlık eşit olur mu! Yoksa Allah'a O'nun yarattığı gibi (şeyler) yaratan ortaklar buldular da bu yaratma onlar tarafından birbirine benzer mi göründü!" De ki: "Allah her şeyin yaratıcısıdır. O, tektir; ezici güç sahibidir."[1]

    1) Yüce Allah En‘âm 6:12 ve Sebe' 34:24'te olduğu gibi, bazı ayetlerde hem soru sormakta hem de cevabı kendisi vermektedir. Bu tür sorular muhatabı düşündürtmeyi ve ilgili konuda yanlış bir tavır içerisinde olduklarını kendilerine bildirmeyi amaçlamaktadır. Kur'an'da Mekkeli müşriklerin yaratıcı Allah inancı, O'nun rızık vericiliği, duyu organlarını insanlarda yaratması, diriden ölü, ölüden diri çıkarması ve kâinatı idare edişi gibi noktalarda dile getirdikleri pek çok itiraflarından söz edilmektedir. Bu ayette de Yüce Allah göklerin ve yerin Rabbinin kim olduğunu sormakta, cevabı onların da itiraf ettiği gibi kendisi vererek "yaratıcının ve idare edicinin Allah olduğunu" ifade etmektedir.

  17. O, gökten su indirir de vadiler kendi hacimlerince sel olup akar. Bu sel, üste çıkan bir köpüğü yüklenip (götürür). Süs veya eşya yapmak için ateşte yak(ıp erit)tikleri şeylerden de buna benzer köpük olur. İşte Allah gerçekle batıla böyle örnek vermektedir. Köpük atılıp gider. İnsanlara yarar sağlayan şeye gelince o, yeryüzünde kalır. İşte Allah böyle örnekler vermektedir.[1]

    1) Bu ayette geçici, gereksiz şeylerle kalıcı, yararlı şeylerin kıyaslamasına yer verilmektedir. Gerçek, kalıcı olandır ve insanlara fayda verendir; batıl ise yararsız ve geçici olandır.

  18. Rablerinin davetine uyanlar için en güzel (ödül) vardır. Ona uymayanlara gelince, yeryüzünde ne varsa hepsi ve onunla birlikte bir benzeri daha onların olsaydı, (azaptan kurtulmak için) elbette onu fidye verirlerdi (feda ederlerdi).[1] İşte hesabın en kötüsü onlaradır. Onların barınağı cehennemdir. (Orası) ne kötü bir yataktır!

    1) Benzer mesajlar: Bakara 2:48, 123; Âl-i İmrân 3:91; Mâide 5:36; En‘âm 6:70; Yûnus 10:54; Zümer 39:47; Hadîd 57:15; Me‘âric 70:11-14.

  19. Rabbinden sana indirilenin gerçek olduğunu bilen kimse, kör (inkâr eden) kimse gibi olur mu! Öz akıl sahiplerinden başkası (gerçeği) hatırlamaz.[1]

    1) Bu ayetler (Ra‘d 13:19-25), Bakara 2:2-5, 177, Enfâl 8:2-4, Mü'minûn 23:1-11, Furkân 25:63-77 ve Me‘âric 70:22-35. ayetlerle birlikte okunmalıdır.

  20. Onlar Allah'a verdikleri sözü yerine getirir[1] ve o sözü bozmazlar.

    1) Benzer mesajlar: Mâide 5:1; En‘âm 6:152; Nahl 16:91; İsrâ 17:34; Mü'minûn 23:8; Me‘âric 70:32.

  21. Onlar Allah'ın gözetilmesini emrettiği şeyleri gözetirler; Rablerine saygı duyar ve hesabın kötüsünden korkarlar.

  22. Onlar Rablerinin rızasını isteyerek sabreden, namazı doğru kılan, kendilerine rızık olarak verdiğimiz şeylerden gizli ve açık olarak (Allah yolunda) infak eden (veren) ve kötülüğü iyilikle savan[1] kişilerdir. İşte onlar var ya, (dünya) yurdunun (güzel) sonu sadece onlarındır.

    1) Benzer mesajlar: Mü'minûn 23:96; Kasas 28:54; Fussilet 41:34.

  23. (23, 24) (O yurt) durmaya değer cennetlerdir; oraya babalarından, eşlerinden ve çocuklarından iyi olanlarla birlikte gireceklerdir.[1] Melekler de "Sabretmenize karşılık size selam olsun! Dünya yurdunun sonu (cennet) ne güzeldir!" (diyerek) her kapıdan onların yanına varacaklardır.

    1) Benzer mesajlar: Mü'min 40:8; Tûr 52:21; İnşikâk 84:9.

  24. (23, 24) (O yurt) durmaya değer cennetlerdir; oraya babalarından, eşlerinden ve çocuklarından iyi olanlarla birlikte gireceklerdir.[1] Melekler de "Sabretmenize karşılık size selam olsun! Dünya yurdunun sonu (cennet) ne güzeldir!" (diyerek) her kapıdan onların yanına varacaklardır.

    1) Benzer mesajlar: Mü'min 40:8; Tûr 52:21; İnşikâk 84:9.

  25. Allah'a verdikleri sözü sözleştikten sonra bozanlar, Allah'ın birleştirilmesini (gözetilmesini) emrettiği şeyleri kesenler (terk edenler) ve yeryüzünde bozgunculuk çıkaranlar var ya, işte lanet onlar içindir; kötü yurt (cehennem) de onlar içindir.

  26. Allah rızkı dileyene (layık gördüğüne) açarak (bol) da verebilir, kısarak (dar) da.[1] Onlar dünya hayatıyla şımardılar. Oysa ahirete göre dünya hayatı, geçici bir yarardan başka bir şey değildir.

    1) Benzer mesajlar: İsrâ 17:30; Kasas 28:82; ‘Ankebût 29:62; Rûm 30:37; Sebe' 34:36, 39; Zümer 39:52; Şûrâ 42:12.

  27. Kâfir olanlar diyorlar ki: "Ona Rabbinden bir ayet (mucize) indirilseydi ya!" De ki: "Şüphesiz ki Allah dileyeni (layık gördüğünü) saptırır (sapkınlığını onaylar); kendisine yöneleni ise doğru yola ulaştırır."[1]

    1) Bu cümle şöyle de tercüme edilebilir: "De ki: Şüphesiz ki Allah dilediğini (layık olanı) saptırır, kendisine yöneleni ise doğru yola ulaştırır." Benzer mesajlar: Bakara 2:284; Âl-i İmrân 3:129; Mâide 5:18, 40; İbrâhîm 14:4; Nahl 16:93; Hacc 22:16; ‘Ankebût 29:21; Fâtır 35:8; Fetih 48:14; Müddessir 74:31.

  28. (Bunlar), iman edenler ve Allah'ı hatırlamayla kalpleri huzur bulanlardır. Dikkat edin! Kalpler ancak Allah'ı hatırlamakla huzur bulur.[1]

    1) Bu ayette hayatı Allah bilinciyle ve O'nun şahitliğinde yaşamanın ve kalp huzurunun Yüce Allah'ı anmayla, Kur'an'la elde edileceği bildirilmektedir.

  29. İman edip iyi işler yapanlara ne mutlu![1] Varılacak güzel yurt da (onlar içindir).

    1) [Tûbâ] kelimesi hem cennetteki bir ağacın adıdır; hem misk gibi kokan temiz şey demektir; hem de "ne mutlu" manasına gelmektedir.

  30. Böylece seni, kendilerinden önce nice ümmetlerin geçtiği bir ümmete gönderdik ki sana vahyettiğimizi onlara tilavet edesin (okuyup aktarasın). (Oysa) onlar Rahmân'ı inkâr ediyorlar. De ki: "O benim Rabbimdir. O'ndan başka ilah yoktur. Yalnızca O'na güvendim; dönüşüm de yalnızca O'nadır."

  31. Okunan bir (kitapla) dağlar yürütülseydi veya onunla yer parçalansaydı veya onunla ölüler konuşturulsaydı (o kitap yine bu Kur'an olurdu).[1] Fakat bütün işler, Allah'a aittir. İman edenler (şunu) bilmediler mi: Allah dileseydi bütün insanları doğru yola ulaştırırdı![2] Allah'ın vaadi gelinceye kadar kâfir olanlara, yaptıklarından dolayı ya ansızın büyük bir bela[3] gelmeye devam edecek veya o (bela) evlerinin yakınına inecek. Allah vaadinden (sözünden) dönmez.[4]

    1) Bu ifade müşriklerin mucize istekleri bağlamında şöyle de anlaşılabilir: "Bu Kur'an'la dağlar yürütülseydi, yeryüzü yarılıp parçalansaydı veya ölüler konuşturulsaydı ya! (Buna karşılık Allah şöyle buyurmuştur): Aksine işler bütünüyle ve sadece Allah'a aittir."
    2) Benzer mesajlar: Mâide 5:48; En‘âm 6:35, 107, 149; Yûnus 10:99; Hûd 11:118-119; Nahl 16:9, 93; Secde 32:13; Şûrâ 42:8.
    3) Ayette geçen [kâri‘a] kelimesi başında [eliflâm] olmadığı için herhangi bir bela, çarpıp gelen şey demektir. Başında [eliflâm] olan kullanımlarda ise kastedilen Kâkka 69:4 ve Kâri‘a 101:1-3'te olduğu gibi Son Saat'in şiddetli çarpmasıdır.
    4) Benzer mesajlar: Âl-i İmrân 3:9, 194; İbrâhîm 14:47; Hacc 22:47; Rûm 30:6; Zümer 39:20.

  32. Şüphesiz ki senden önceki elçilerle de alay edilmişti de ben kâfir olanlara zaman tanımış, sonra da onları yakalamıştım.[1] Benim azabım (bak) nasıl olmuştu!

    1) Benzer mesajlar: En‘âm 6:10; Ra‘d 13:32; Hicr 15:11, 95; Enbiyâ 21:41.

  33. Herkesin kazandığının başında duran (onları gözetleyen kişi, hiç böyle yapamayan kişi gibi olur) mu! (Buna rağmen) onlar Allah'a ortaklar koştular. De ki: "Onlara isim verin (onlar neciymiş bakalım)! Yoksa siz O'na (Allah'a) yeryüzünde bilemeyeceği bir şeyi mi bildiriyorsunuz?[1] Veya boş laf mı ediyorsunuz?" Doğrusu kâfir olanlara hileleri süslü gösterildi ve onlar (doğru) yoldan alıkonuldular. Allah kimi saptırırsa (sapkınlığını onaylarsa, artık) ona hiçbir yol gösteren olamaz.[2]

    1) Bu cümle Yûnus 10:18 ve Hucurât 49:16. ayetlerle birlikte okunmalıdır.
    2) Yüce Allah'ın saptırdığını yani sapma kararı verenin bu kararını onayladığı hiç kimsenin artık doğru yola ulaşamayacağıyla ilgili benzer mesajlar: A‘râf 7:186; Rûm 30:29; Zümer 39:23, 36; Mü'min 40:33; Câsiye 45:23.

  34. Dünya hayatında onlara bir azap vardır. Ahiret azabı ise çok daha şiddetlidir.[1]Onları Allah'tan (O'nun azabından) koruyacak kimse de yoktur.

    1) Bu ayette hayat "dünya" ve "ahiret" için kullanıldığı gibi azap da "dünya azabı" ve "ahiret azabı" olarak iki farklı şekilde belirlenmektedir.

  35. Muttakîlere (duyarlı olanlara) vadolunan cennetin örneği şöyledir: Altından ırmaklar akar. Yemişleri ve gölgesi devamlıdır. İşte şu, takvâlı (duyarlı) olanların (mutlu) sonudur. Kâfirlerin sonu ise ateştir.

  36. Kendilerine kitap verdiğimiz kişiler, sana indirilene (Kur'an'a) sevinirler. Fakat (diğer) gruplardan onun bir kısmını inkâr eden de vardır. De ki: "Bana, yalnızca Allah'a kulluk etmem ve O'na ortak koşmamam emrolundu. Ben yalnız O'na çağırıyorum[1] ve dönüşüm de yalnız O'nadır."

    1) Benzer mesajlar: Âl-i İmrân 3:193; Yûnus 10:25; Yûsuf 12:108; Ra‘d 13:36; İbrâhîm 14:1; Nahl 16:125; Hacc 22:67; Kasas 28:87; Ahzâb 33:46; Fussilet 41:33; Cinn 72:20.

  37. Böylece biz onu Arapça, doğru bir hüküm olarak indirdik. Sana gelen bilgiden sonra onların arzularına uyarsan, Allah'tan (gelecek azaba karşı) senin için herhangi bir dost ve koruyucu olmayacaktır.

  38. Yemin olsun ki senden önce de elçiler göndermiştik ve onlara da eşler ve çocuklar vermiştik. Allah'ın izni olmadan hiçbir elçi için bir ayet (mucize) getirme imkânı yoktur. Her sürenin yazıldığı bir kitap (yasa) vardır.

  39. Allah dilediğini siler ve dilediğini sabit bırakır.[1] Kitabın anası (esası) O'nun yanındadır.

    1) Burada doğaya dair Yüce Allah'ın [sünnetüllâh] denilen "kanunu"na değinilmektedir. Sanıldığı veya iddia edildiği gibi konunun klasik [nesh] anlayışıyla hiçbir ilgisi yoktur.

  40. Biz onlara vadettiğimiz (azab)ın bir kısmını sana göstersek de veya (ondan önce) seni öldürürsek de[1] sana ancak (Allah'ın emirlerini) tebliğ etmek düşer.[2] Hesap, yalnız bize aittir.

    1) Benzer mesajlar: Yûnus 10:46; Mü'min 40:77.
    2) Tebliğle ilgili olarak bkz. Mâide 5:67, 99; Nahl 16:35, 82; Nûr 24:54; ‘Ankebût 29:18; Yâsîn 36:17; Şûrâ 42:48; Teğâbun 64:12; Ğâşiye 88:21.

  41. Yeryüzüne gelip, onu uçlarından eksilttiğimizi görmediler mi?[1] Allah (dilediği gibi) hükmeder, O'nun hükmünü bozacak kimse yoktur.[2] O, hesabı hızlı olandır.

    1) Benzer mesaj: Enbiyâ 21:44. Bu ayet yeryüzünün çeşitli şekillerde değişime tabi tutulduğunu gösterdiği gibi inkârcıların konumlarını gittikçe kaybettiklerini de mesaj olarak içerebilir. Bu cümlede yer alan "Allah'ın gelmesi" mecaz bir ifadedir ve amaç O'nun gücünün ve hayata müdahale edişinin bildirilmesidir.
    2) "Hükmünün [mu‘akkıbı] yoktur" demek "O'nun verdiği hükmü bozabilecek hiçbir kuvvet yoktur; olamayacaktır" demektir.

  42. Onlardan öncekiler de (peygamberlerine) tuzak kurmuşlardı; (oysa) bütün tuzaklar Allah'a aittir.[1] Çünkü O, herkesin ne kazanacağını bilir. Kâfirler, bu yurdun (dünyanın) sonunun kimin olduğunu yakında bileceklerdir!

    1) Benzer mesajlar: Âl-i İmrân 3:54; En‘âm 6:123; Enfâl 8:18, 30; İbrâhîm 14:46; Fâtır 35:10, 43; Mü'min 40:25; Tûr 52:42; Târık 86:15-16.

  43. Kâfir olanlar "Sen elçi değilsin." derler. De ki: "Benimle sizin aranızda şahit olarak Allah ve yanında Kitabın bilgisi olan yeter."[1]

    1) Bu ayete göre ümmetin Hz. Muhammed'e karşı en önemli görevlerinden birisi onun peygamberliğine şahit olmalarıdır. Bunun yolu Kur'an'ı doğru anlamaktan ve onu hayatında yaşamaktan geçer.