Şuara Suresi

26 - Şuara Suresi Mehmet Okuyan meali ve tefsiri. 227 ayettir.

Rahmân, Rahîm olan Allah’ın adıyla.

  1. Tâ. Sîn. Mîm.[1]

    1) Mukatta‘a harfleri hakkında bilgi için bkz. Bakara 2:1, dipnot 1.

  2. İşte şu(nlar), apaçık Kitabın ayetleridir.

  3. Onlar iman etmiyor diye neredeyse kendine yazık edeceksin![1]

    1) Benzer mesajlar: Kehf 18:6; Şu‘arâ 26:3; Fâtır 35:8.

  4. Dilesek, üzerlerine gökten bir ayet (mucize) indiririz de ona boyunları eğik kalır.

  5. Kendilerine, Rahmân'dan her yeni mesaj geldiğinde ondan yüz çevirirler.[1]

    1) Benzer mesaj: Enbiyâ 21:3.

  6. Elbette (bu mesajı) da yalanladılar; (fakat) alay edip durdukları şeylerin haberleri yakında kendilerine gelecektir.[1]

    1) Benzer mesaj: En‘âm 6:5.

  7. Yerde her değerli çiftten nice (bitkiler) yetiştirdiğimizi hiç mi görmediler?

  8. Çoğu inanmamış olsa da şüphesiz ki bunda bir ders vardır.

  9. Şüphesiz ki Rabbin güçlüdür, çok merhametlidir.

  10. (10, 11) Hani Rabbin, Musa'ya "Zalim topluma, yani Firavun'un kavmine git! (Hâlâ) takvâlı (duyarlı) davranmayacaklar mı?" diye seslenmişti.

  11. (10, 11) Hani Rabbin, Musa'ya "Zalim topluma, yani Firavun'un kavmine git! (Hâlâ) takvâlı (duyarlı) davranmayacaklar mı?" diye seslenmişti.

  12. (Musa) şöyle demişti: "Rabbim! Beni yalanlamalarından korkuyorum.

  13. İçim daralabilir, dilim dönmeyebilir; (bu nedenle) Harun'a da elçilik ver![1]

    1) Benzer mesajlar: Tâhâ 20:29-30; Furkân 25:35.

  14. Onların lehinde, benim aleyhimde bir suç(um) var. Beni öldürmelerinden korkuyorum."[1]

    1) Benzer mesajlar: Tâhâ 20:29-31; Kasas 28:33-34.

  15. (Allah) şöyle demişti: "Hayır! İkiniz mesajlarımı götürün! Biz sizinle birlikteyiz; (olup biteni) duymaktayız.[1]

    1) Benzer mesaj: Tâhâ 20:46.

  16. (16, 17) Firavun'a gidin ve deyin ki: ‘Şüphesiz ki biz, İsrailoğullarını bizimle göndermen için âlemlerin Rabbi'nin elçi(leri)yiz."

  17. (16, 17) Firavun'a gidin ve deyin ki: ‘Şüphesiz ki biz, İsrailoğullarını bizimle göndermen için âlemlerin Rabbi'nin elçi(leri)yiz."

  18. (Firavun) şöyle demişti: "Biz seni aramızda çocukken büyütmemiş miydik? Sen de ömründen senelerce aramızda kalmıştın.[1]

    1) Ayetin bu kısmı şöyle de anlaşılabilir: "Biz seni kendi evladımız gibi büyütmemiş miydik? Ömrünün nice yılını aramızda geçirmedin mi?"

  19. Yaptığın o işini de yapmıştın. Sen nankörlerdensin."[1]

    1) Firavun'un kastı Hz. Musa'nın bir genci hata ile öldürüp kaçmasıydı. Bkz. Kasas 28:15-22.

  20. (Musa) şöyle demişti: "Ben o zaman şaşkınlardan olarak o işi yapmıştım.[1]

    1) Hz. Musa bu fiili yaptığını inkâr etmemiş, gençken, yaptığının ne anlama geldiğini bilip kestiremeden, hiçbir kasıt taşımadan hataen bu fiili işlemişti. Bazılarına göre olayın peygamber olduktan sonra gerçekleştirilmiş olma ihtimali de vardır. Halbuki bu yaklaşım bir sonraki ayette yani Şu‘arâ 26:21'de verilen bilgilerle uyuşmamaktadır.

  21. Sizden korktuğum için de aranızdan kaçmıştım. Sonra Rabbim bana hikmet (doğru hüküm verme yeteneği) verdi ve beni elçilerden (biri olarak) görevlendirdi.

  22. Başıma kaktığın o nimete gelince, (onun sebebi de) İsrailoğullarını kendine kul köle etmendi."

  23. (Firavun) "Âlemlerin Rabbi de nedir?" demişti.

  24. (Musa ise) "Kesin inananlar olursanız, (bilin ki) O, göklerin, yerin ve ikisi arasında bulunan her şeyin Rabbidir." demişti.[1]

    1) Bu ayet Tâhâ 20:49-50. ayetlerle birlikte okunmalıdır. Benzer mesaj: Duhân 44:7.

  25. (Firavun) etrafındakilere "Duymuyor musunuz?" demişti.

  26. (Musa ise) "O, sizin de Rabbinizdir; önceki atalarınızın da Rabbidir." demişti.

  27. (Firavun) "Size gönderilen bu Elçiniz mutlaka cinlenmiştir!" demişti.[1]

    1) Firavun hakaretlerine devam etmekte ve Hz. Musa'nın cinlenmiş olduğunu söylemektedir. Kavminin Hz. Nuh için söylediği "O, kendisinde mecnunluk (delilik) bulunan bir adamdır; onu bir süreye kadar bekleyip gözetleyin" (Mü'minûn 23:25) sözüyle Firavun'un Hz. Musa için söylediği aynıdır. Buradan hareketle, küfrün aynı kaynaktan beslendiğini ve mantığının aynı olduğunu söyleyerek, bu yolu izleyen Mekkeli müşriklerin de Hz. Muhammed için "Ey kendisine zikir indirildiğini (sanan) kişi (!), sen sadece bir mecnunsun" (Hicr 15:6) diyerek aynı suçlamada bulunduğunu ve onunla alay ettiklerini belirtmeliyiz.

  28. (Musa ise) "Aklınızı kullanırsanız (anlarsınız ki Allah), doğunun, batının ve ikisi arasında bulunanların da Rabbidir." demişti.

  29. (Firavun) "Benden başkasını ilah edinirsen[1] şüphesiz ki seni hapse atılanlardan yaparım!" demişti.

    1) Bu ayet Kasas 28:38. ayetle birlikte okunmalıdır.

  30. (Musa ise) "Sana apaçık bir şey (delil) getirsem de mi (hapse atarsın)?" diye sormuştu.

  31. (Firavun da) "Doğru söyleyenlerdensen getir onu (delilini)!" demişti.

  32. (Musa) asasını atmıştı. Bir de ne görsünler, o (asa) apaçık bir yılan (olmuş)![1]

    1) Benzer mesajlar: A'râf 7:107-108; Neml 27:10-12, Tâhâ 20:22; Kasas 28:31.

  33. Elini de (koynundan) çıkarmıştı. Bir de ne görsünler, o (eli) bakanlara bembeyaz (görünmüştü).[1]

    1) Bu ayet A‘râf 7:107-108, Tâhâ 20:22 ile okunmalıdır.

  34. (34, 35) (Firavun) çevresindeki yöneticilere şöyle demişti: "Bu, sizi büyüsüyle yurdunuzdan çıkarmak isteyen çok bilgili bir büyücüdür.[1] Öneriniz nedir?"

    1) Benzer mesajlar: A‘râf 7:110; Tâhâ 20:63.

  35. (34, 35) (Firavun) çevresindeki yöneticilere şöyle demişti: "Bu, sizi büyüsüyle yurdunuzdan çıkarmak isteyen çok bilgili bir büyücüdür.[1] Öneriniz nedir?"

    1) Benzer mesajlar: A‘râf 7:110; Tâhâ 20:63.

  36. (36, 37) (Onlar) şöyle demişlerdi: "Kardeşiyle birlikte onu (Musa'yı) alıkoy ve bütün bilgin büyücüleri sana getirmeleri için toplayıcıları şehirlere gönder!"

  37. (36, 37) (Onlar) şöyle demişlerdi: "Kardeşiyle birlikte onu (Musa'yı) alıkoy ve bütün bilgin büyücüleri sana getirmeleri için toplayıcıları şehirlere gönder!"

  38. (Ardından) büyücüler belirli bir günün belirlenen vaktinde bir araya getirilmişlerdi.[1]

    1) Benzer mesaj için bkz. Tâhâ 20:59.

  39. İnsanlara da "Siz de toplanıyor musunuz? (toplanın)!" denmişti.

  40. (Şehir halkı:) "Umarız ki büyücüler üstün gelirlerse büyücülere uyarız!" (demişti).[1]

    1) Bu ayet A‘râf 7:109-112 ve Tâhâ 20:57-60. ayetlerle birlikte okunmalıdır.

  41. Büyücüler geldiklerinde, Firavun'a "Galip gelirsek bize ödül var, değil mi?" demişlerdi.

  42. (Firavun) "Tamam! Şüphesiz ki o takdirde siz gözdelerimden (olacaksı)nız!" demişti.[1]

    1) Bu ayetler A‘râf 7:113-114. ayetlerle birlikte okunmalıdır.

  43. Musa onlara "Ne atacaksanız atın!" demişti.[1]

    1) Benzer mesaj: Yûnus 10:80.

  44. İplerini ve asalarını atmış ve "Firavun'un itibarı için[1] elbette biz galip geleceğiz!" demişlerdi.

    1) Bu ayette geçen "Firavun'un izzeti ile" ifadesi, "onun gücü ve şerefi için", "onun gücünden istifade ederek" ve "onun gücüne yemin ederek" gibi anlamlar vermektedir. Buradan hareketle, anlaşılıyor ki farklı varlıklara yemin geleneği o dönem İsrailoğullarında olduğu gibi, Mekkeli müşriklerin uygulamalarında da vardı.

  45. Musa da asasını atmıştı. Bir de ne görsünler, (Musa'nın asası) onların uydurduklarını yutuyor.[1]

    1) Bu ayetler A‘râf 7:117. ayetle birlikte okunmalıdır.

  46. (Bunu gören) büyücüler derhal secdeye kapanmışlardı.

  47. (47, 48) "Âlemlerin Rabbine, yani Musa ve Harun'un Rabbine inanıp güvendik!"[1]demişlerdi.

    1) Benzer mesajlar: A‘râf 7:121-122; Tâhâ 20:70.

  48. (47, 48) "Âlemlerin Rabbine, yani Musa ve Harun'un Rabbine inanıp güvendik!"[1]demişlerdi.

    1) Benzer mesajlar: A‘râf 7:121-122; Tâhâ 20:70.

  49. (Firavun) şöyle demişti: "Ben size izin vermeden ona iman ettiniz, (öyle mi)! Şüphesiz ki o (Musa), size büyü öğreten büyüğünüzdür (akıl hocanızdır). İleride (size neler yapacağımı) elbette bileceksiniz. Dönekliğ(iniz)den dolayı kesinlikle ellerinizi ve ayaklarınızı elbette kestireceğim ve hepinizi astıracağım!"[1]

    1) Burada mesaj, [min hılâfin] ifadesi gereği el ve ayakların "çaprazlama" kesilmesinden ziyade, "döneklik" nedeniyle bu cezanın verilmesidir. El ve ayakların kesilmesiyle ilgili olarak benzer mesajlar: Mâide 5:33; A‘râf 7:124; Tâhâ 20:71.

  50. (Büyücüler) şöyle demişlerdi: "Zararı yok, (nasıl olsa) Rabbimize döneceğiz.

  51. İlk iman edenler (iman edenlerin öncüleri) olduğumuz için Rabbimizin hatalarımızı bağışlayacağını umuyoruz."[1]

    1) Bu ayetler A‘râf 7:120-126 ve Tâhâ 20:70-73. ayetlerle birlikte okunmalıdır.

  52. Musa'ya "Kullarımı geceleyin yola çıkar; şüphesiz ki takip edileceksiniz!" diye vahyetmiştik.[1]

    1) Benzer mesajlar: Tâhâ 20:77; Şu‘arâ 26:61; Duhân 44:23.

  53. Firavun da şehirlere (asker) toplayıcılar göndermişti.

  54. (54, 55, 56) "Şüphesiz ki bunlar az bir topluluktur; (ama) bize karşı öfke doludurlar. Biz ise donanımlı bir topluluğuz!" (demişti).

  55. (54, 55, 56) "Şüphesiz ki bunlar az bir topluluktur; (ama) bize karşı öfke doludurlar. Biz ise donanımlı bir topluluğuz!" (demişti).

  56. (54, 55, 56) "Şüphesiz ki bunlar az bir topluluktur; (ama) bize karşı öfke doludurlar. Biz ise donanımlı bir topluluğuz!" (demişti).

  57. (57, 58) Onları (Firavun ve halkını) bahçeler(in)den, (su) kaynaklarından, hazinelerden ve değerli makamlardan çıkarmıştık.

  58. (57, 58) Onları (Firavun ve halkını) bahçeler(in)den, (su) kaynaklarından, hazinelerden ve değerli makamlardan çıkarmıştık.

  59. Böylece İsrailoğullarını onlara (geride bıraktıklarına) mirasçı yapmıştık.[1]

    1) Benzer mesajlar: A‘râf 7:137; Duhân 44:25-28.

  60. (Firavun ve adamları) gün doğarken onların peşine düşmüşlerdi.[1]

    1) Bu ayet Tâhâ 20:77-78. ayetlerle birlikte okunmalıdır.

  61. İki topluluk birbirini görünce Musa'nın halkı "Şüphesiz ki yakalandık!" demişlerdi.

  62. (Musa) "Asla! Şüphesiz ki Rabbim benimledir, bana yol gösterecektir!"[1] demişti.[2]

    1) Bir peygamberin Yüce Allah'a güveninin nasıl olması gerektiği bu şekilde ortaya konulmuş, tıpkı Hz. İbrahim gibi "Rabbime gidiyorum; O, bana yol gösterecektir" (Sâffât 37:99) diyerek yolunu belirlemiş, tam bir teslimiyet göstermiştir. Peygamberler silsilesinin son halkası olan Hz. Muhammed de hicreti esnasında beraberindeki Hz. Ebû Bekir'e "Üzülme! Allah bizimle beraberdir" (Tevbe 9:40) demiş ve Rabbine olan güvenini en sıkıntılı zamanında bile hatırlatarak tam bir güven sembolü olmuştu. Risalet güvene dayalı bir kurum olduğu için, onların yola çıkmasını Yüce Allah emrettiğine göre, sonrasında da onları sahiplenecek ve sıkıntıya düşmelerini engelleyecekti.
    2) Benzer mesajlar: Kasas 28:22; ‘Ankebût 29:26; Sâffât 37:99; Zuhruf 43:27.

  63. Musa'ya "Asanla denize vur!" diye vahyetmiştik. (Deniz) derhal yarılmış; her bölüm koca bir dağ gibi olmuştu.

  64. Diğerlerini oraya yaklaştırmıştık.

  65. Musa ve beraberindekilerin hepsini kurtarmıştık.

  66. Sonra diğerlerini (suda) boğmuştuk.[1]

    1) Bu ayetler Yûnus 10:90-91. ayetlerle birlikte okunmalıdır.

  67. Çoğu inanmamış olsa da şüphesiz ki bunda bir ders vardır.

  68. Şüphesiz ki Rabbin güçlüdür, çok merhametlidir.

  69. Onlara İbrahim'in haberini tilavet et (okuyup aktar)!

  70. Hani o (İbrahim), babasına ve kavmine "Neye tapıyorsunuz?" diye sormuştu.

  71. Onlar "Putlara tapıyoruz ve onlara tapmaya devam edeceğiz!" demişlerdi.

  72. (72, 73) (İbrahim) "Kendilerine yalvardığınızda sizi duyuyorlar veya size yarar ya da zarar verebiliyorlar mı?" diye sormuştu.

  73. (72, 73) (İbrahim) "Kendilerine yalvardığınızda sizi duyuyorlar veya size yarar ya da zarar verebiliyorlar mı?" diye sormuştu.

  74. Onlar "Hayır ama biz babalarımızı böyle yapar bulduk!" cevabını vermişlerdi.[1]

    1) Taklitçilikle ilgili benzer mesajlar: Bakara 2:170; Mâide 5:104; A‘râf 7:28; Yûnus 10:78; Hûd 11:53-54, 62, 87; Enbiyâ 21:52-53; Lokmân 31:21; Sebe' 34:43; Sâffât 37:69-74; Zuhruf 43:22, 23.

  75. (75, 76) (İbrahim) şöyle demişti: "Siz ve önceki atalarınız neye taptığınızı hiç düşündünüz mü?

  76. (75, 76) (İbrahim) şöyle demişti: "Siz ve önceki atalarınız neye taptığınızı hiç düşündünüz mü?

  77. Şüphesiz ki onlar (putlar) benim düşmanımdır; sadece âlemlerin Rabbine (kulluk ederim).[1]

    1) Bu ayetler En‘âm 6:74, Enbiyâ 21:51-55, Sâffât 37:85-87, Zuhruf 43:26-27 ve Mümtehine 60:4. ayetlerle birlikte okunmalıdır.

  78. Beni yaratan ve bana doğru yolu gösterendir.

  79. Beni yediren ve içirendir.

  80. Hastalandığımda bana şifa verendir.

  81. Beni öldürüp sonra diriltecek olandır.

  82. Hesap gününde benim için hatalarımı bağışlayacağını umduğum[1] O'dur.

    1) Hz. İbrahim'in bu sözü bir insanın peygamber bile olsa hata yapabileceğini, hatasını bağışlaması için Yüce Allah'a dua etmesi gerektiğini göstermektedir.

  83. Rabbim! Bana doğru hüküm verme yeteneği ver ve beni iyiler arasına kat![1]

    1) Surenin 77-89. ayetlerinde tevhidin babası ve sembol ismi olarak bilinen Hz. İbrahim'in dile getirdiği bir tevhid manifestosu yer almaktadır.

  84. Bana, (benden) sonra gelecekler arasında iyilikle anılmayı nasip et!

  85. Beni, nimet cennetinin mirasçılarından kıl!

  86. Şaşkınlardan olan babamı da bağışla![1]

    1) Bu ayet Tevbe 9:114, Meryem 19:47 ve Mümtehine 60:4. ayetlerle birlikte okunmalıdır. Hz. İbrahim, babası için bağışlanma dileğinde bulunmuştu; fakat bu durum babası sağken yaşanmıştı. Buna göre, Hz. İbrahim'in duası bir anlamda babasının tevbe etmesine yönelik anlaşılmalıdır. Çünkü babasının Allah'a düşman biri olarak öldüğü kendisine bildirilince ondan yüz çevirmişti.

  87. (87, 88, 89) Samimi bir kalp ile gelenlerin dışında, mal ve çocukların (kişiye) yarar sağlayamayacağı gün, yani (insanların) diriltilecekleri gün beni rezil etme!"

  88. (87, 88, 89) Samimi bir kalp ile gelenlerin dışında, mal ve çocukların (kişiye) yarar sağlayamayacağı gün, yani (insanların) diriltilecekleri gün beni rezil etme!"

  89. (87, 88, 89) Samimi bir kalp ile gelenlerin dışında, mal ve çocukların (kişiye) yarar sağlayamayacağı gün, yani (insanların) diriltilecekleri gün beni rezil etme!"

  90. (O gün) cennet, muttakîlere (duyarlı olanlara) yaklaştırılacaktır.[1]

    1) Mahşerle ilgili "geçmiş zaman" fiillerine "gelecek zaman" anlamı verilmelidir; çünkü bu, bir Kur'an üslubudur. Cennetin yakınlaştırılmasıyla ilgili benzer mesajlar: Kâf 50:31; Tekvîr 81:13.

  91. Cehennem de azgınlar için ortaya çıkartılacaktır.

  92. (92, 93) Onlara (cehennemliklere) "Allah'ın peşi sıra taptıklarınız nerede? Size yardım edebiliyorlar mı veya kendilerine yardımları dokunuyor mu?" denecektir.

  93. (92, 93) Onlara (cehennemliklere) "Allah'ın peşi sıra taptıklarınız nerede? Size yardım edebiliyorlar mı veya kendilerine yardımları dokunuyor mu?" denecektir.

  94. (94, 95) Onlar (İbrahim'in kavmi) bütün azgınlar ve İblis'in askerleri, hepsi tepetaklak cehenneme atılacaklardır.

  95. (94, 95) Onlar (İbrahim'in kavmi) bütün azgınlar ve İblis'in askerleri, hepsi tepetaklak cehenneme atılacaklardır.

  96. (Cehennemlikler) orada birbirleriyle çekişerek şöyle diyeceklerdir:

  97. (97, 98) Allah'a yemin olsun:[1] Sizi âlemlerin Rabbiyle eşit saymakla doğrusu apaçık bir sapkınlık içindeymişiz.

    1) [Tellâhi] ifadesi, Kur'an'da dokuz kez geçen yeminlerden birisidir. Bu yeminler için bkz. Yûsuf 12:73, 85, 91, 95; Nahl 16:56, 63; Enbiyâ 21:57; Şu‘arâ 26:97; Sâffât 37:56.

  98. (97, 98) Allah'a yemin olsun:[1] Sizi âlemlerin Rabbiyle eşit saymakla doğrusu apaçık bir sapkınlık içindeymişiz.

    1) [Tellâhi] ifadesi, Kur'an'da dokuz kez geçen yeminlerden birisidir. Bu yeminler için bkz. Yûsuf 12:73, 85, 91, 95; Nahl 16:56, 63; Enbiyâ 21:57; Şu‘arâ 26:97; Sâffât 37:56.

  99. Bizi, o suçlulardan başkası saptırmadı.

  100. Bizim için şefaatçiler de yok.

  101. Yakın bir dost da yok.

  102. Keşke bizim için (dünyaya) bir daha dönüş olsaydı da müminlerden olsa(ydı)k!"[1]

    1) Benzer mesajlar: Bakara 2:167; En‘âm 6:27; Mü'minûn 23:99-100.

  103. Çoğu inanmamış olsa da şüphesiz ki bunda bir ders vardır.

  104. Şüphesiz ki Rabbin güçlüdür, çok merhametlidir.[1]

    1) Hz. İbrahim ile ilgili bazı ayetler için bkz. Bakara 2:124-132, 258-260; Âl-i İmrân 3:65-68; En‘âm 6:74-83; Tevbe 9:114; Hûd 11:69-76; İbrâhîm 14:35-41; Hicr 15:51-60; Nahl 16:120-123; Meryem 19:41-50; Enbiyâ, 21:51-73; Hacc: 22:26-27; Şu‘arâ 26:69-89; ...

  105. Nuh'un kavmi de elçileri yalanlamıştı.[1]

    1) Hz. Nuh'un kâfir kavminin inkâr ettiği "elçilerle" ilgili açıklamamız için bkz. Furkân 25:37.

  106. Kardeşleri Nuh onlara şöyle demişti: "(Allah'a karşı) takvâlı (duyarlı) olmaz mısınız?

  107. Ben size (gönderilmiş) güvenilir bir elçiyim.

  108. Allah'a karşı takvâlı (duyarlı) olun ve bana itaat edin!

  109. Buna karşılık sizden hiçbir ücret istemiyorum. Benim ücretim yalnızca âlemlerin Rabbine aittir.

  110. Allah'a karşı takvâlı (duyarlı) olun ve bana itaat edin!"

  111. (Kavmi) "Sana düşük (seviyeli) insanlar uymuşken, biz sana iman eder miyiz hiç!" demişti.[1]

    1) Bu ayet Hûd 11:27. ayetle birlikte okunmalıdır.

  112. (Nuh) şöyle demişti: "Onların (daha önce) neler yaptığına dair hiçbir bilgim yok.

  113. Düşünürseniz, onların hesabının ancak Rabbime ait olduğunu anlarsınız.

  114. Ben müminleri asla (yanımdan) kovamam.

  115. Ben ancak apaçık bir uyarıcıyım."[1]

    1) Bu ayetler Hûd 11:28-30. ayetlerle birlikte okunmalıdır.

  116. (Kavmi) şöyle demişti: "Ey Nuh! (Bu davandan) vazgeçmezsen (iyi bil ki) kovulmuşlardan olacaksın!"[1]

    1) Hz. Nuh'un kavmi, öfkelerini bastıramamalarının sonucunda önce Hz. Nuh'u, ardından da beraberindekileri tehdit etmişlerdi. Nitekim ayetin sonundaki [el-mercûmîne] kelimesi çoğul getirildiği için "kovulanların çok olacağı", dolayısıyla bu tehdidin bütün o inananları içermekte olduğu anlaşılmaktadır.

  117. (Nuh, Rabbine yönelerek) "Rabbim! Kavmim beni yalanladı.

  118. Benimle onlar arasında hükmünü ver ve hem beni hem de benimle birlikte inananları kurtar!" demişti.

  119. Biz de onu ve beraberindekileri dolu gemide (taşıyarak) kurtarmıştık.

  120. Sonra da geride kalanları (suda) boğmuştuk.

  121. Çoğu inanmamış olsa da şüphesiz ki bunda bir ders vardır.

  122. Şüphesiz ki Rabbin güçlüdür, çok merhametlidir.[1]

    1) Hz. Nuh'un ve kavminin kıssası için bkz. Âl-i İmrân 3:33; En‘âm 6:84; A‘râf 7:59-64; Tevbe 9:70; Yûnus 10:71-73; Hûd 11:25-49; İbrâhîm 14:9-18; İsrâ 17:3; Meryem 19:58; Enbiyâ 21:76-77; Hacc 22:42-43; Mü'minûn 23:23-30; Furkân 25:37; Şu‘arâ 26:105-122; ‘Ankebût 29:14-15; Ahzâb 33:7; Sâffât 37:75-82; Sâd 38:12-14; Mü'min 40:5-6; Şûrâ 42:13; Kâf 50:12-14; Zâriyât 51:46; Necm 53:52; Kamer 54:9-16; Hadîd 57:26; Tahrîm 66:10; Hâkka 69:11-12; Nûh 71:1-28.

  123. Âd (kavmi) de elçileri yalanlamıştı.

  124. Kardeşleri Hud onlara şöyle demişti: "(Allah'a karşı) takvâlı (duyarlı) olmaz mısınız?

  125. Ben size (gönderilmiş) güvenilir bir elçiyim.

  126. Allah'a karşı takvâlı (duyarlı) olun ve bana itaat edin!

  127. Buna karşılık sizden hiçbir ücret istemiyorum. Benim ücretim yalnızca âlemlerin Rabbine aittir.[1]

    1) Tebliğden ücret alınmamasıyla ilgili benzer mesajlar: En‘âm 6:90; Yûnus 10:72; Hûd 11:29, 51; Yûsuf 12:104; Furkân 25:57; Şu‘arâ 26:109, 145, 164, 180; Sebe' 34:47; Yâsîn 36:21; Sâd 38:86; Şûrâ 42:23; Tûr 52:40; Kalem 68:46.

  128. Siz övünüp eğlenmek üzere her yüksek yere bir ayet (anıt) mı dikiyorsunuz?

  129. Sürekli kalacağınızı umarak sağlam yapılar yapıyorsunuz.

  130. (İnsanları) yakaladığınız zaman zorbalar olarak yakalıyorsunuz.

  131. Allah'a karşı takvâlı (duyarlı) olun ve bana itaat edin!

  132. (132, 133, 134) Bildiğiniz şeyleri size bolca verene yani hayvanları, çocukları, bahçeleri ve (su) kaynaklarını size bolca verene (Allah'a karşı) takvâlı (duyarlı) olun!

  133. (132, 133, 134) Bildiğiniz şeyleri size bolca verene yani hayvanları, çocukları, bahçeleri ve (su) kaynaklarını size bolca verene (Allah'a karşı) takvâlı (duyarlı) olun!

  134. (132, 133, 134) Bildiğiniz şeyleri size bolca verene yani hayvanları, çocukları, bahçeleri ve (su) kaynaklarını size bolca verene (Allah'a karşı) takvâlı (duyarlı) olun!

  135. Şüphesiz ki üzerinize gelecek büyük bir günün azabından korkuyorum."

  136. (Kavmi ise) şöyle demişti: "Öğüt versen de öğüt verenlerden olmasan da bizim için birdir.

  137. Bu (söylediklerin) öncekilerin uydurmalarından başka bir şey değildir.

  138. Biz asla azaba uğratılacak da değiliz."

  139. Böylece onu (Hud'u) yalanlamışlar; biz de kendilerini helak etmiştik. Çoğu inanmamış olsa da şüphesiz ki bunda bir ders vardır.

  140. Şüphesiz ki Rabbin güçlüdür, çok merhametlidir.[1]

    1) Hz. Hud ve Âd kavminin kıssası hakkında bkz. A‘râf 7:65-72; Tevbe 9:70; Hûd 11:50-60; İbrâhîm 14:9; Hacc 22:42; Mü'minûn 23:31-41; Furkân 25:38; Şu‘arâ 26:123-140; ‘Ankebût 29:38; Sâd 38:12; Mü'min 40:31; Fussilet 41:15-16; Ahkâf 46:21-26; Kâf 50:13; Zâriyât 51:41-42; Necm 53:50; Kamer 54:18-22; Hâkka 69:6-8; Fecr 89:6-13.

  141. Semûd (kavmi) de elçileri yalanlamıştı.

  142. Kardeşleri Salih onlara şöyle demişti: "(Allah'a karşı) takvâlı (duyarlı) olmuyor musunuz?

  143. Ben size (gönderilmiş) güvenilir bir elçiyim.

  144. Allah'a karşı takvâlı (duyarlı) olun ve bana itaat edin!

  145. Buna karşılık sizden hiçbir ücret istemiyorum. Benim ücretim yalnızca âlemlerin Rabbine aittir.

  146. (146, 147, 148) Siz burada, bahçelerde, (su) kaynaklarında, ekinlerin ve salkımları aşağıya sarkmış hurmalıkların içinde güvende bırakılacak mısınız?

  147. (146, 147, 148) Siz burada, bahçelerde, (su) kaynaklarında, ekinlerin ve salkımları aşağıya sarkmış hurmalıkların içinde güvende bırakılacak mısınız?

  148. (146, 147, 148) Siz burada, bahçelerde, (su) kaynaklarında, ekinlerin ve salkımları aşağıya sarkmış hurmalıkların içinde güvende bırakılacak mısınız?

  149. Şımarıklık yaparak dağlardan (kayalardan) evler yontuyorsunuz.

  150. Allah'a karşı takvâlı (duyarlı) olun ve bana itaat edin!

  151. (151, 152) Yeryüzünde bozgunculuk yapıp ıslah edici olmayan haddi aşanların emrine itaat etmeyin!"

  152. (151, 152) Yeryüzünde bozgunculuk yapıp ıslah edici olmayan haddi aşanların emrine itaat etmeyin!"

  153. (Kavmi ise Salih'e) şöyle demişti: "Sen sadece büyülenmişlerdensin.

  154. Sen de ancak bizim gibi bir insansın.[1] Doğru söyleyenlerdensen (bize) bir delil getir!"

    1) İnkârcıların bir insan olan peygamberle alay edişleriyle ilgili benzer mesajlar: Hûd 11:27; İbrâhîm 14:10-11; İsrâ 17:94; Enbiyâ 21:3, 36; Mü'minûn 23:24, 33-34, 47; Furkân 25:41; Şu‘arâ 26:186; Yâsîn 36:15; Sâd 38:8; Kamer 54:24-25; Teğâbun 64:6.

  155. (Salih de) şöyle demişti: "İşte (delil) bu dişi devedir. (Belirli bir gün) su içme (hakkı) onun; belirli (bir) günün içme (hakkı da) sizindir![1]

    1) Benzer mesaj: Kamer 54:28.

  156. Sakın ona hiçbir kötülük yapmayın; yoksa büyük bir günün azabı sizi yakalar."[1]

    1) Benzer mesajlar: A‘râf 7:73; Hûd 11:64.

  157. Onu (deveyi) hunharca katletmiş,[1] (sonradan) pişman olmuşlardı.

    1) Benzer mesajlar: A‘râf 7:77; Hûd 11:65; Kamer 54:29; Şems 91:14.

  158. (Ama çoktan) o azap kendilerini yakalamıştı. Çoğu inanmamış olsa da şüphesiz ki bunda, bir ders vardır.

  159. Şüphesiz ki Rabbin güçlüdür, çok merhametlidir.[1]

    1) Hz. Salih'in ve Semûd kavminin kıssası hakkında bkz. A‘râf 7:73-79; Tevbe 9:70; Hûd 11:61-68; İbrâhîm 14:9; İsrâ 17:59; Hacc 22:42; Furkân 25:38; Şu‘arâ 26:141-159; Neml 27:45-53; ‘Ankebût 29:38; Sâd 38:12; Mü'min 40:31; Fussilet 41:17-18; Kâf 50:12; Zâriyât 51:43-45; Necm 53:51; Kamer 54:23-32; Hâkka 69:4-5; Burûc 85:18; Fecr 89:9; Şems 91:11-15.

  160. Lut kavmi de (gelen) elçileri yalanlamıştı.

  161. Kardeşleri Lut onlara şöyle demişti: "(Allah'a karşı) takvâlı (duyarlı) olmuyor musunuz?

  162. Ben size gönderilmiş (güvenilir) bir elçiyim.

  163. Allah'a karşı takvâlı (duyarlı) olun ve bana itaat edin!

  164. Buna karşılık sizden hiçbir ücret istemiyorum. Benim ücretim yalnızca âlemlerin Rabbine aittir.

  165. Rabbinizin sizin için yarattığı eşlerinizi bırakıyorsunuz.

  166. İnsanlar içinden erkeklere mi yaklaşıyorsunuz! Doğrusu siz sınırı aşmış (sapkın) bir topluluksunuz!"

  167. (Kavmi), "Ey Lut! (Bu davandan) vazgeçmezsen mutlaka (kovulup) çıkartılanlardan olacaksın!" demişti.[1]

    1) Ayetteki [letekûnenne] ifadesinin başında pekiştirme [lâm]ı, sonunda "şeddeli [nûn]" harfi bulunduğu için Lut kavminin bu noktada çok kararlı oldukları gösterilmektedir.

  168. (Lut da) "Doğrusu ben sizin bu işiniz nedeniyle (sizi) kınayanlardanım!"[1] demişti.

    1) Kur'an'da sadece bu ayette geçen [el-kâlîne] kelimesi [el-kılâ'] kökünden gelmekte ve "şiddetli öfke duyanlar" anlamı vermektedir. Buradaki öfke, gönüle ve ciğerlere tesir etmiş olan bir öfkedir. İfadenin "Bu işiniz nedeniyle sizi kınıyorum" şeklinde tekil değil de "Sizi kınayanlardanım" şeklinde çoğul gelmesi, o dönemde bu kavmin yaptığı ahlâksızlığı herkesin paylaşmadığını, bunu kınayanların da bulunduğunu göstermektedir.

  169. Rabbim! Onların yaptıkları işin (sonucundan) beni ve ailemi kurtar!" (diye dua etmişti).

  170. (170, 171) Biz de geride kalanlar arasındaki yaşlı (eşi) hariç, onu ve bütün ailesini kurtarmıştık.

  171. (170, 171) Biz de geride kalanlar arasındaki yaşlı (eşi) hariç, onu ve bütün ailesini kurtarmıştık.

  172. Ardından diğerlerini helak etmiştik.

  173. Üzerlerine büyük bir bela yağmuru yağdırmıştık. Uyarılanların (ama yola gelmeyenlerin) bela yağmuru ne de kötü (olmuştu)!

  174. Çoğu inanmamış olsa da şüphesiz ki bunda bir ders vardır.

  175. Şüphesiz ki Rabbin güçlüdür, çok merhametlidir.[1]

    1) Hz. Lut kıssası için ayrıca bkz. A‘râf 7:80-84; Hûd 11:78-83; Hicr 15:62-74; Şu‘arâ 26:160-175; Neml 27:54-58; ‘Ankebût 29:28-35; Sâffât 37:133-138.

  176. Eyke halkı[1] da (bütün) elçileri yalanlamıştı.

    1) [Ashâbu'l-eykeh] "Eykeliler" tamlamasındaki [eykeh], "birbirine girmiş yeşil ağaçların bulunduğu bölgenin (vadinin) adı"dır. Eyke ve Medyen'in aynı yerin veya birbirine çok yakın iki bölgenin ismi olduğu rivayet edilmektedir.

  177. Şuayb onlara şöyle demişti: "(Allah'a karşı) takvâlı (duyarlı) olmaz mısınız?

  178. Ben size gönderilmiş (güvenilir) bir elçiyim.

  179. Allah'a karşı takvâlı (duyarlı) olun ve bana itaat edin!

  180. Buna karşılık sizden hiçbir ücret istemiyorum. Benim ücretim yalnızca âlemlerin Rabbine aittir.

  181. Ölçüyü tastamam yapın; (başkalarının hakkını) eksik verenlerden olmayın!

  182. Doğru bir terazi ile tartın!

  183. İnsanlara eşyalarını eksik vermeyin! Yeryüzünde bozguncular olarak karışıklık çıkarmayın![1]

    1) Benzer mesajlar: Bakara 2:60; A‘râf 7:74, 85; Hûd 11:85.

  184. Sizi de önceki nesilleri de yaratan (Allah'a karşı) takvâlı (duyarlı) olun!"

  185. (Kavmi) şöyle demişti: "Sen sadece büyülenmişlerdensin.

  186. Sen de ancak bizim gibi bir insansın.[1] Biz seni şüphesiz ki yalancılardan sanıyoruz.

    1) İnkârcıların bir insan olan peygamberle alay edişleriyle ilgili benzer mesajlar: Hûd 11:27; İbrâhîm 14:10-11; İsrâ 17:94; Enbiyâ 21:3, 36; Mü'minûn 23:24, 33-34, 47; Furkân 25:41; Şu‘arâ 26:154; Yâsîn 36:15; Sâd 38:8; Kamer 54:24-25; Teğâbun 64:6.

  187. Doğru sözlülerdensen üzerimize gökten bir parça indir!"

  188. (Şuayb) "Rabbim yaptıklarınızı çok iyi bilendir." demişti.

  189. Onu yalanlamışlar ve kendilerini o gölge gününün azabı yakalamıştı. Şüphesiz ki o, büyük bir günün azabıydı!

  190. Çoğu inanmamış olsa da şüphesiz ki bunda bir ders vardır.

  191. Şüphesiz ki Rabbin güçlüdür, çok merhametlidir.[1]

    1) Hz. Şuayb'ın ve Eykelilerin kıssasıyla ilgili benzer mesajlar: A‘râf 7:85-93; Hûd 11:84-95; Hicr 15:78-79; Şu‘arâ 26:176-191; ‘Ankebût 29:36-37; Sâd 38:13; Kâf 50:14.

  192. Şüphesiz ki o (Kur'an), âlemlerin Rabbi tarafından indirilmiştir.

  193. (193, 194, 195) Uyarıcılardan olasın diye onu (Kur'an'ı) apaçık Arapça diliyle[1] Güvenilir Ruh (Cebrail) senin kalbine indirmiştir.[2]

    1) Benzer mesaj: Nahl 16:103.
    2) Benzer mesaj: Bakara 2:97.

  194. (193, 194, 195) Uyarıcılardan olasın diye onu (Kur'an'ı) apaçık Arapça diliyle[1] Güvenilir Ruh (Cebrail) senin kalbine indirmiştir.[2]

    1) Benzer mesaj: Nahl 16:103.
    2) Benzer mesaj: Bakara 2:97.

  195. (193, 194, 195) Uyarıcılardan olasın diye onu (Kur'an'ı) apaçık Arapça diliyle[1] Güvenilir Ruh (Cebrail) senin kalbine indirmiştir.[2]

    1) Benzer mesaj: Nahl 16:103.
    2) Benzer mesaj: Bakara 2:97.

  196. O (Kur'an'ın ilkeleri), öncekilerin kitaplarında[1] da vardı.[2]

    1) Dini öğretilerdeki kaynak-amaç birlikteliğiyle ilgili benzer mesajlar: En‘âm 6:90; Nahl 16:118; Fussilet 41:43; Şûrâ 42:13; Necm 53:36-37; A‘lâ 87:18-19.
    2) Şu‘arâ suresinin 192-196. ayetleri, son derece kapsamlı bir Kur'an tarifi içermektedir.

  197. İsrailoğulları âlimlerinin[1] onu (Kur'an'ı) tanıyıp bilmesi, o (inkârcılar) için bir delil değil midir?

    1) Çok yaygın olmasa da Mekke ve civar şehirlerde önceki peygamberlere gönderilen ilâhî mesajlardan haberi olan insanlar vardı. Bunlar içerisinde en yaygın olanlar ise şüphesiz İsrailoğulları ve onların içerisinde bulunan alimlerdi.

  198. (198, 199) Biz Kur'an'ı, Arap olmayanlardan birine indirseydik de onu kendilerine (farklı bir dilde) okusaydık[1] yine de ona inanmazlardı.[2]

    1) Bu ayet Fussilet 41:44. ayetle birlikte okunmalıdır.
    2) Benzer mesajlar: En‘âm 6:25, 109, 111; A‘râf 7:146; Yûnus 10:33, 96; Hicr 15:13-15; İsrâ 17:93; Sebe' 34:31.

  199. (198, 199) Biz Kur'an'ı, Arap olmayanlardan birine indirseydik de onu kendilerine (farklı bir dilde) okusaydık[1] yine de ona inanmazlardı.[2]

    1) Bu ayet Fussilet 41:44. ayetle birlikte okunmalıdır.
    2) Benzer mesajlar: En‘âm 6:25, 109, 111; A‘râf 7:146; Yûnus 10:33, 96; Hicr 15:13-15; İsrâ 17:93; Sebe' 34:31.

  200. Biz onu (Kur'an'ı), suçluların kalplerine (gözlerinin içine) böylece soktuk.[1]

    1) Benzer mesaj: Hicr 15:12.

  201. (201, 202) Hiç farkına varmadan kendilerine ansızın[1] gelecek acıklı azabı görünceye kadar ona iman etmezler.[2]

    1) Benzer mesajlar: En‘âm 6:31, 47; A‘râf 7:187; Yûsuf 12:107; Enbiyâ 21:40; Hacc 22:55; ‘Ankebût 29:53; Zümer 39:55; Zuhruf 43:66; Muhammed 47:18.
    2) Benzer mesajlar: En‘âm 6:7, 25, 109, 111; A‘râf 7:146; Hicr 15:13-15; İsrâ 17:93; Sebe' 34:31.

  202. (201, 202) Hiç farkına varmadan kendilerine ansızın[1] gelecek acıklı azabı görünceye kadar ona iman etmezler.[2]

    1) Benzer mesajlar: En‘âm 6:31, 47; A‘râf 7:187; Yûsuf 12:107; Enbiyâ 21:40; Hacc 22:55; ‘Ankebût 29:53; Zümer 39:55; Zuhruf 43:66; Muhammed 47:18.
    2) Benzer mesajlar: En‘âm 6:7, 25, 109, 111; A‘râf 7:146; Hicr 15:13-15; İsrâ 17:93; Sebe' 34:31.

  203. (Azabı gördüklerinde) "Bize süre tanınır mı?" diyeceklerdir.

  204. Azabımızı acele mi istiyorlar?

  205. (205, 206) Şimdi şunu bir düşün: "Biz onları senelerce yaşatsak, sonra da (kendilerine) söz verilmiş olan (azap) başlarına gelse,

  206. (205, 206) Şimdi şunu bir düşün: "Biz onları senelerce yaşatsak, sonra da (kendilerine) söz verilmiş olan (azap) başlarına gelse,

  207. Yararlandırıldıkları nimetlerin kendilerine hiçbir yararı olmayacaktır."[1]

    1) Buradaki [mâ] edatı "olumsuzluk" anlamına gelebileceği gibi soru anlamı da verebilir. Buna göre ise anlam "Faydalandırıldıkları nimetlerin kendilerine ne faydası olabilir ki!" şeklini alır.

  208. (208, 209) Zaten gerçeği hatırlatan uyarıcılar olmadan hiçbir şehri helak etmemiştik; biz kimseye[1] haksızlık edici de değildik.

    1) Bu ayet En‘âm 6:131, Enfâl 8:33, Hûd11:116-117, İsrâ 17:15, Kasas 28:59. ayetlerle birlikte okunmalıdır.

  209. (208, 209) Zaten gerçeği hatırlatan uyarıcılar olmadan hiçbir şehri helak etmemiştik; biz kimseye[1] haksızlık edici de değildik.

    1) Bu ayet En‘âm 6:131, Enfâl 8:33, Hûd11:116-117, İsrâ 17:15, Kasas 28:59. ayetlerle birlikte okunmalıdır.

  210. (210, 211) Onu (Kur'an'ı) şeytanlar indirmemiştir; bu onlara yaraşmaz; zaten (buna) güçleri de yetmez.

  211. (210, 211) Onu (Kur'an'ı) şeytanlar indirmemiştir; bu onlara yaraşmaz; zaten (buna) güçleri de yetmez.

  212. Onlar (şeytanlar), vahyi duymaktan kesin olarak uzak tutulmuşlardır.[1]

    1) Yorumunu yapmakta olduğumuz bu ayetlerde Mekkeli müşriklerin bir zannı reddedilmektedir. Onlar Hz. Muhammed'e vahyi şeytanların veya cinlerin getirdiğine inanıyorlardı. İşte bu ayetler hem bu zannı ortadan kaldırmayı amaçlamakta hem de şeytanların ilâhî alemden haber alma ve oradan bilgi çalma girişimlerini başaramadıklarını açıkça ortaya koymaktadır. Surenin devam eden ayetlerinde şeytanların sadece kendini aldatan ve günahkârlıktan beslenenlere ineceği, onların da zaten günaha ve yalana kulak kabartacakları, dahası sürekli yalan söyleyecekleri ifade edilmektedir. Benzer mesajlar: Hicr 15:17; Sâffât 37:7-9; Mülk 67:5; Cinn 72:8-9.

  213. Allah ile birlikte herhangi bir ilaha sakın yalvarma; yoksa sen de azap edilenlerden olursun![1]

    1) Burada hitap Hz. Muhammed'e olsa da mesaj evrenseldir.

  214. (Önce) yakın akrabanı uyar![1]

    1) Bu ayet En‘âm 6:19, 92, A‘râf 7:158, Enbiyâ 21:107, Sebe‘ 34:28, Yâsîn 36:6, Şûrâ 42:7 ve Cum‘a 62:2-3. ayetlerle birlikte okunmalıdır.

  215. Sana uyan müminlere (merhamet) kanadını indir![1]

    1) Bu emrin bir benzeri de Hicr 15:88'de de yer almaktadır. Bu ifade, tıpkı Müzzemmil 73:20'de de olduğu gibi "seninle olan bütün müminler" demektir. Çünkü bu surenin indirildiği dönemde Mekke'de Hz. Muhammed'e iman edip de onu takip etmeyenlerin bulunduğu düşünülmemelidir.

  216. Onlar sana isyan ederlerse de ki: "Ben sizin yapmakta olduğunuz şeylerden uzağım."

  217. (217, 218, 219, 220) Ayağa kalktığında ve secde edenler arasındaki dolaşmanda seni görene, (ayrıca) duyan, bilen, güçlü, çok merhametli olana (Allah'a) güven!

  218. (217, 218, 219, 220) Ayağa kalktığında ve secde edenler arasındaki dolaşmanda seni görene, (ayrıca) duyan, bilen, güçlü, çok merhametli olana (Allah'a) güven!

  219. (217, 218, 219, 220) Ayağa kalktığında ve secde edenler arasındaki dolaşmanda seni görene, (ayrıca) duyan, bilen, güçlü, çok merhametli olana (Allah'a) güven!

  220. (217, 218, 219, 220) Ayağa kalktığında ve secde edenler arasındaki dolaşmanda seni görene, (ayrıca) duyan, bilen, güçlü, çok merhametli olana (Allah'a) güven!

  221. Şeytanların kime ineceğini size bildireyim mi?

  222. Onlar günaha, iftiraya düşkün olan herkese inerler.[1]

    1) Burada "sebep-sonuç" ilişkisi vardır. Bu ayet şeytanın kimlere dost kılınacağının delilidir. İman etmemek, Kur'an'dan yüz çevirmek "sebep", şeytanın dost edinilmesi ise "sonuç"tur. Benzer mesajlar: A‘râf 7:27; Meryem 19:83; Fussilet 41:25; Zuhruf 43:36.

  223. Onlar (yalan sözlere) kulak verirler; çoğu da yalancıdır.

  224. (İnançsız) şairler(e gelince), onlara azgınlar uyarlar.

  225. (225, 226) Onların her vadide şaşkın şaşkın dolaştıklarını ve yapmayacakları şeyleri söylediklerini[1] görmüyor musun?

    1) Bu ayet Bakara 2:44 ve Saff 61:2-3 ile birlikte okunmalıdır.

  226. (225, 226) Onların her vadide şaşkın şaşkın dolaştıklarını ve yapmayacakları şeyleri söylediklerini[1] görmüyor musun?

    1) Bu ayet Bakara 2:44 ve Saff 61:2-3 ile birlikte okunmalıdır.

  227. Ancak iman edip iyi işler yapanlar, Allah'ı çok ananlar ve haksızlığa uğratıldıklarında kendilerini savunanlar hariç. Haksızlık edenler, nasıl bir devrimle devrileceklerini ileride bileceklerdir.