Tur Suresi

52 - Tur Suresi Mehmet Okuyan meali ve tefsiri. 49 ayettir.

Rahmân, Rahîm olan Allah’ın adıyla.

  1. Yemin olsun: Tûr'a,

  2. (2, 3) Yayılmış ince deriye satır satır yazılmış Kitaba,

  3. (2, 3) Yayılmış ince deriye satır satır yazılmış Kitaba,

  4. Ziyaret edilen Ev'e (Kâbe'ye),[1]

    1) [Tûr] kelimesi "dağ" demektir. Burada kastedilen, Hz. Musa'nın vahiy aldığı Sînâ Dağı olabilir. Ayetteki kitap ise "Kur'an" olmalıdır. [Beyt-i Ma'mûr] "bakımlı ev" ifadesi, göklerde bulunan ve "her gün pek çok meleğin tavaf ettiği veya [arş]ın hizasında bulunan [es-surrâh] adlı özel bir ev" veya "Kâbe" olduğu ifade edilmektedir. Amacın Kâbe olduğu görüşünü tercih ettiğimizi belirtmek isteriz.

  5. Yükseltilmiş tavana (göğe),

  6. Kaynatılmış denize ki[1]

    1) İlk yemin Hz. Musa, ikinci ve üçüncü yeminler Hz. Muhammed, dördüncü yemin vahyin geldiği yüce makam, beşinci yemin ise Hz. Musa'nın vahyinin muhatabı olup itibar etmeyen Firavun'un boğulduğu denizle ilişkilendirilmiş olur. Hatta "kabartılmış deniz" yeminini ve Hz. Nuh ve Hz. Yunus'la ilişkili görürsek bu beş yeminde, dört peygamberin gündeme getirildiği söylenebilir.

  7. Rabbinin azabı mutlaka gerçekleşecektir.

  8. Ona engel olacak hiçbir şey yoktur.[1]

    1) Benzer mesaj: Me‘âric 70:1-2.

  9. O gün, gök şiddetli bir şekilde sallanıp çalkalanacaktır.

  10. Dağlar da yürüdükçe yürüyecektir.

  11. Yalanlayanların o gün vay hâllerine!

  12. Onlar daldıkları batıl içinde oyalanıp duranlardır.

  13. O gün cehennem ateşine itilip atılacaklar.

  14. (Onlara şöyle denecektir:) "İşte yalanlayıp durduğunuz ateş budur!"[1]

    1) Benzer mesajlar: Rûm 30:56; Yâsîn 36:63; Sâffât 37:21; Duhân 44:50; Kâf 50:20; Zâriyât 51:14; Rahmân 55:43; Mülk 67:27; Me‘âric 70:44; Mutaffifîn 83:17.

  15. Bu bir büyü müymüş! Yoksa görmüyor musunuz?

  16. Girin oraya (ateşe)!' Sabretseniz de sabretmeseniz de sizin için birdir. Size, sadece yaptıklarınızın karşılığı verilmektedir.

  17. (17, 18) Şüphesiz ki muttakîler (duyarlı olanlar) Rablerinin kendilerine verdikleriyle sefa sürerek cennetlerde ve nimet içinde olacaklardır. Rableri onları cehennem azabından korumuş olacaktır.

  18. (17, 18) Şüphesiz ki muttakîler (duyarlı olanlar) Rablerinin kendilerine verdikleriyle sefa sürerek cennetlerde ve nimet içinde olacaklardır. Rableri onları cehennem azabından korumuş olacaktır.

  19. (19, 20) (Onlara) "Yaptıklarınıza karşılık sıra sıra dizilmiş koltuklara yaslanarak afiyetle yiyip için!" (denecektir). Onları, güzel gözlü hurilerle eşleştirmiş (olacağ)ız.[1]

    1) Benzer mesajlar: Sâffât 37:48; Sâd 38:52; Duhân 44:54; Rahmân 55:56, 72; Vâkı‘a 56:22. Çeşitli ayetlerde geçen [hûr] kelimesi, [ahver] veya [havrâ] kelimelerinin çoğuludur ve cennet eşleri için kullanılmaktadır. Gözünün akı çok beyaz, siyahı da çok siyah olanlar veya kalpleri, nefisleri ve gözleri güzel olanlara denilir. İlgili ayetlerde geçen bu kelimenin cinsiyet ve cinsellik içermesi söz konusu değildir. Çünkü kadın-erkek bütün cennetliklere cennet arkadaşı olarak ikram edilecektir.

  20. (19, 20) (Onlara) "Yaptıklarınıza karşılık sıra sıra dizilmiş koltuklara yaslanarak afiyetle yiyip için!" (denecektir). Onları, güzel gözlü hurilerle eşleştirmiş (olacağ)ız.[1]

    1) Benzer mesajlar: Sâffât 37:48; Sâd 38:52; Duhân 44:54; Rahmân 55:56, 72; Vâkı‘a 56:22. Çeşitli ayetlerde geçen [hûr] kelimesi, [ahver] veya [havrâ] kelimelerinin çoğuludur ve cennet eşleri için kullanılmaktadır. Gözünün akı çok beyaz, siyahı da çok siyah olanlar veya kalpleri, nefisleri ve gözleri güzel olanlara denilir. İlgili ayetlerde geçen bu kelimenin cinsiyet ve cinsellik içermesi söz konusu değildir. Çünkü kadın-erkek bütün cennetliklere cennet arkadaşı olarak ikram edilecektir.

  21. İman edenlere ve onlara imanla uyan nesiller(in)e gelince; biz onları (cennette) nesilleriyle buluşturacağız.[1]Onların yapıp ettiklerinden hiçbir şey eksiltmeyeceğiz. Her kişi kazandığına karşılık rehindir.[2]

    1) Bu cümle imanla ölenlerin cennette dünyadaki kendi aileleriyle birlikte olacağının delilidir. Benzer mesajlar: Ra‘d 13:23; Mü'min 40:8; İnşikâk 84:9.
    2) Benzer mesaj: Müddessir 74:38.

  22. Onlara canlarının istediği türden meyve ve etten bolca vermiş olacağız.

  23. Boş söze de günaha girmeye de (neden) olmayan kadeh(lerden almak için) orada karşılıklı olarak çekişecekler.[1]

    1) Benzer mesajlar: Sâffât 37:47; Vâkı‘a 56:25; Nebe' 78:35.

  24. Saklı inci gibi kendilerine ait gençler (servis için) etraflarında dolaşacaklar.

  25. Onların bir kısmı bir kısmına dönüp soracaklar.

  26. Demiş (olacak)lar ki: "Daha önce biz, ailemiz içinde (azaptan) korkardık.

  27. Allah bize lütfetti de bizi kavurucu azaptan korudu.

  28. Şüphesiz ki biz bundan önce (dünyada) O'na yalvarıyorduk. Şüphesiz ki yalnızca O çok iyilik edendir; çok merhametlidir."

  29. Sen (gerçeği) hatırlat! Rabbinin lütfuyla sen kâhin[1] de değilsin; cinlenmiş[2] de değilsin.[3]

    1) Benzer mesaj: Hâkka 69:42.
    2) Benzer mesajlar: Hicr 15:6; Mü'minûn 23:70; Sebe' 34:8; Sâffât 37:36; Duhân 44:14; Kalem 68:51.
    3) Bu ayet "Rabbinin lütfuyla sen ne bir kâhinsin ne de bir mecnun" şeklinde de tercüme edilebilir.

  30. Yoksa onlar "(O) bir şairdir;[1] zamanın (getireceği) felaketlere uğramasını bekliyoruz!" mu diyorlar!

    1) Benzer mesajlar: Enbiyâ 21:5; Sâffât 37:36; Hâkka 69:41.

  31. De ki: "Bekleyin! Şüphesiz ki ben de sizinle birlikte bekleyenlerdenim."

  32. Onlara akılları mı bunu emrediyor; yoksa onlar azgın bir topluluk mudur?

  33. Veya "Onu kendisi uydurdu!" mu diyorlar? Hayır! Onlar iman etmezler.

  34. Doğru (sözlü) iseler onun (Kur'an'ın) benzeri bir söz getirsinler.[1]

    1) Bu ayet [tehaddî] denen "meydan okuma" ayetlerinin ilk ikisinden biridir. Bütün Kur'an'la ilgili herhangi bir meydan okuma olmamıştır. Meydan okuma ayetleri, sırasına göre (yaklaşık 60-70 surelik meydan okuma için) İsrâ 17:88, Tûr 52:34; (on surelik için) Hûd 11:13; (tek surelik için ise) Yûnus 10:38 ve Bakara 2:23-24'tedir.

  35. Yoksa onlar, herhangi bir (yaratıcı) olmadan mı yaratıldılar? Yoksa kendileri mi yaratıcıdır?

  36. Yoksa gökleri ve yeri onlar mı yarattı? Hayır! Onlar kesin bir şekilde inanmazlar.

  37. Yoksa Rabbinin hazineleri onların yanında mıdır? Yoksa her şeye hâkim olan kendileri midir?

  38. Yoksa onların, (Allah katındaki sırları) dinleyebildikleri merdivenleri mi var? (Öyleyse) dinleyiciler apaçık bir delil getirsinler!

  39. Yoksa kızlar O'nun (Allah'ın), oğullar sizin mi?[1]

    1) Benzer mesajlar: Nahl 16:57, 62; Sâffât 37:151-153; Zuhruf 43:15-16; Necm 53:21.

  40. Yoksa sen onlardan bir ücret istiyorsun da borç yüzünden ağır bir yük altında mı kalıyorlar?

  41. Yoksa gayb (bilinemeyen şeyler) yanlarında da (ondan) mı yazıyorlar?[1]

    1) Benzer mesajlar: Kalem 68:46-47.

  42. Veya bir tuzak mı (kurmak) istiyorlar? Asıl tuzağa düşecek kişiler kâfir olanlardır.[1]

    1) Benzer mesajlar: Âl-i İmrân 3:54; En‘âm 6:123; Enfâl 8:18, 30; Ra‘d 13:42; İbrâhîm 14:46; Fâtır 35:10, 43; Mü'min 40:25; Târık 86:15-16.

  43. Veya onlar için Allah'tan başka ilah mı var! Allah onların ortak koştuklarından yücedir.

  44. Gökten düşen bir kütle görseler "(Bunlar) üst üste yığılmış bulutlardır." derler.[1]

    1) Yüce Allah inkarcıları tanıtmakta ve istedikleri olsa da inanmayacaklarını ve alay edeceklerini bildirmektedir. Benzer mesajlar: En‘âm 6:7, 25, 109, 111; A‘râf 7:146; Yûnus 10:96-97; Hicr 15:13-15; İsrâ 17:92- 93; Sebe' 34:31; Yâsîn 36:10; Kamer 54:2.

  45. Artık bayıltılacakları[1] günlerine kavuşuncaya kadar onları kendi hâllerine bırak!

    1) Buradaki [yus‘akûne] fiili ölmek değil, A‘râf 7:143 ve Zümer 39:68'de de olduğu gibi bayılmak demektir.

  46. Tuzakları o gün kendilerine hiçbir yarar sağlamayacak ve kendilerine yardım da edilmeyecektir.

  47. Haksızlık edenlere, elbette ondan başka da azap vardır. Fakat çoğu bilmezler.

  48. Rabbinin hükmüne sabret! Çünkü sen gözlerimizin[1] önündesin. Kalktığın zaman da Rabbini hamd (övgü) ile tesbih et (yücelt)!

    1) Bu ve benzer ayetlerde geçen Yüce Allah'ın sıfatları hakikatleri bilinemese de Allah'ın zatına ve Kur'an'a aykırı gelmeyecek şekilde, ayrıca bağlama uygun olarak yorumlanabilirler. Bu çerçevede bu ayetteki "gözlerimiz" ifadesi "Allah'ın bilgisi, buyruğu ve gözetimi" olarak anlaşılabilir. 

  49. Gecenin bir kısmında ve yıldızların batışından sonra da O'nu tesbih et (yücelt)!