Zümer Suresi

39 - Zümer Suresi Mehmet Okuyan meali ve tefsiri. 75 ayettir.

Rahmân, Rahîm olan Allah’ın adıyla.

  1. (Bu) Kitabın indirilişi, güçlü, doğru hüküm veren Allah'tandır.

  2. Şüphesiz ki Kitabı sana bir amaç için biz indirdik. Sen de dini O'na özgü kılarak Allah'a kulluk et!

  3. Dikkat edin! Arı duru din yalnızca Allah'a aittir. O'nun peşi sıra dostlar edinenler "Onlara, bizi yalnızca Allah'a biraz daha yaklaştırsınlar diye kulluk ediyoruz!" (derler).[1] Şüphesiz ki Allah ayrılığa düştükleri şeylerde aralarında hüküm verecektir. Şüphesiz ki Allah yalancı ve inkârcı kimseyi doğru yola ulaştırmaz.

    1) Bu ayet Yûnus 10:18. ayetle birlikte okunmalıdır.

  4. Allah çocuk edinmek isteseydi, elbette yarattıklarından dilediğini seçerdi. O yücedir. O tek, ezici güç sahibi olan Allah'tır.

  5. (Allah) gökleri ve yeri bir amaç ile[1] yarattı. Geceyi gündüzün üzerine bürüyüp örtüyor; gündüzü de gecenin üzerine bürüyüp örtüyor. Güneşi ve ayı emri altına almıştır. (Bunların) her biri belirlenmiş bir süreye kadar akıp gitmektedir. Dikkat edin! O güçlüdür, çok bağışlayandır.

    1) Benzer mesajlar: En‘âm 6:73; Yûnus 10:5; İbrâhîm 14:19; Hicr 15:85; Nahl 16:3; ‘Ankebût 29:44; Rûm 30:8; Zümer 39:5; Duhân 44:39; Câsiye 45:22; Ahkâf 46:3; Teğâbun 64:3.

  6. (Allah) sizi tek bir nefisten[1] (candan/cevherden) yaratmıştır; sonra ondan (o candan/cevherden) eşini de var etmiştir. Sizin için hayvanlardan da sekiz çift[2]indirmiştir (yaratmıştır). Sizi annelerinizin karınlarında üç katlı karanlık içinde aşamalardan geçirerek yaratıyor.[3] İşte bu (yaratıcı), Rabbiniz Allah'tır. Otorite yalnızca O'na aittir. O'ndan başka ilah yoktur. Nasıl oluyor da (gerçeklerden) döndürülüyorsunuz!

    1) Benzer mesajlar: Nisâ 4:1; En‘âm 6:98; A‘râf 7:189.
    2) Bu ayet En‘âm 6:143, 144. ayetlerle okunmalıdır.
    3) Benzer mesaj: Nûh 71:14.

  7. İnkâr ederseniz, şüphesiz ki Allah size muhtaç değildir. O, kullarının küfrüne razı olmaz. Şükrederseniz sizden bunu kabul eder.[1] Hiçbir (günah) yüklüsü başkasının (günah) yükünü yüklenemez. Sonunda dönüşünüz sadece Rabbinizedir ve O, yaptığınız şeyleri size bildirecektir. Şüphesiz ki O göğüslerin (kalplerin) özünü bilendir.

    1) [Hidayet] ve [dalalet]'le ilgili Kur'an'daki bütün ayetler, bu ayet ışığında anlaşılmalıdır.

  8. İnsana bir sıkıntı gelince Rabbine yönelerek O'na yalvarır. Sonra (Allah) katından ona bir nimet verince, önceden yalvarmış olduğunu unutur.[1] O'nun yolundan saptırmak için Allah'a ortaklar koşar.[2] (İnkâr edene) de ki: "Küfrünle biraz (daha) yaşa! Şüphesiz ki sen ateş halkındansın!"[3]

    1) Yüce Allah nankör insanların kendisine herhangi bir zarar veya sıkıntı dokununca Fussilet 41:51'de de ifade edildiği gibi "her haliyle Allah'a dua ettiğini" haber vermektedir. Çünkü İsrâ 17:83 ve Fussilet 41:49'da onun "ümitsiz olduğu", Me‘âric 70:19-21'de "pek hırslı (ve sabırsız) yaratıldığı, kendisine fenalık dokunduğunda sızlanıp feryat ettiği" ifade edilmektedir. Ayrıca Nahl 16:53, ‘Ankebût 29:65, Rûm 30:33, Lokmân 31:32'de, Zümer 39: 8 ile 49. ayette kendisine sıkıntı dokunduğunda "yalnızca Yüce Allah'a yalvarıp O'na dua ettiği" bildirilmekte, Duhân 44:12'de ise bizzat dualarına yer verilmektedir.
    2) Benzer mesajlar: Yûnus 10:12; Nahl 16:54; İsrâ 17:67; ‘Ankebût 29:65; Rûm 30:33; Lokmân 31:32; Zümer 39:49; Şûrâ 42:48.
    3) Benzer mesaj: İbrâhîm 14:30.

  9. Ahiretten çekinerek ve Rabbinin merhametini umarak[1] geceleyin secde hâlinde ve kıyamda durarak ibadet eden kimse (inkârcı gibi) midir![2] De ki: "Bilenlerle bilmeyenler hiç bir olur mu!" (Bu gerçeği) sadece öz akıl sahipleri hatırlar.

    1) Benzer mesajlar: A‘râf 7:56; İsrâ 17:57; Enbiyâ 21:90; Secde 32:16.
    2) Müminlerin geceleri değerlendirmeleriyle ilgili bkz. Âl-i İmrân 3:17, 113; İsrâ 17:79; Tâhâ 20:130; Furkân 25:64; Secde 32:16; Kâf 50:39; Zâriyât 51:16-18; Tûr 52:49; Müzzemmil 73:2-4, 20; İnsân 76:26.

  10. De ki: "(Allah şöyle diyor:) Ey inanan kullarım![1] Rabbinize karşı takvâlı (duyarlı) olun! Bu dünyada güzel davrananlara güzel (karşılık) vardır.[2] Allah'ın arzı (yeryüzü) geniştir. Ancak sabredenlere ödülleri hesapsız verilecektir."

    1) Benzer mesaj: İbrâhîm 14:31.
    2) İyiliklerin dünyada da karşılıklarının verileceğiyle ilgili bilgi için bkz. Nahl 16:30, 41, 96, 97.

  11. De ki: "Bana, dini O'na özgü kılarak Allah'a kulluk etmem emrolundu.

  12. Bana müslümanların ilki (öncüsü) olmam emrolundu."[1]

    1) Benzer mesaj: Neml 27:91.

  13. De ki: "Rabbime isyan edersem elbette büyük günün azabından korkarım."[1]

    1) Benzer mesajlar: En‘âm 6:15; Yûnus 10:15.

  14. De ki: "Ben dinimi O'na özgü kılarak yalnızca Allah'a ibadet ederim."

  15. Siz de O'nun peşi sıra dilediğinize tapın (bakalım)! De ki: "Şüphesiz ki kaybedenler, kıyamet günü kendilerine ve ailelerine (destekçilerine) yazık edenlerdir. Dikkat edin! Asıl apaçık kayıp işte budur.

  16. Onların hem üstlerinden ateşten karanlıklar (tabakalar) hem de altlarından (ateş) karanlıkları (tabakaları) olacaktır. İşte Allah kullarını bununla korkutuyor. Ey kullarım! Yalnızca bana karşı takvâlı (duyarlı) olun!

  17. Tağut'a[1] (azgınlık edene) kulluk etmekten kaçınıp, Allah'a yönelenlere müjde vardır. (Bu) kullarımı müjdele!

    1) [Tağut] kelimesiyle başta şeytan olmak üzere bütün azgınlar ve azgınlıklar kastedilmektedir.

  18. Onlar (her) sözü dinler; en güzeline uyarlar.[1] İşte onlar Allah'ın doğru yola ulaştırdığı kişilerdir. Öz akıl sahipleri de işte sadece onlardır.

    1) Demek ki "en güzel söz en güzelin sözüdür" ki o da "Kur'an"dır. Benzer mesaj: Zümer 39:55. Yüce Allah övdüğü yiğit kullarının söze dair her şeye kulak verdiklerini, bir anlamda sözden korkmadıklarını, düşünceden ürkmediklerini belirtmekte, fikir özgürlüğüne dair ilkesini belirlemektedir. Farklı fikirler de dinlenmeli ki sözler, görüşler arasında kıyaslama yapılabilsin, sonunda en güzele uyulabilsin. Başka sözlerden korkmak kendi sözüne güvenmemek ve taraftarlarını kaybetme endişesi taşımak demektir. Böylece hem kendisine, hem görüşüne hem de taraftarlarına haksızlık ettiğini fark edememek söz konusudur. En güzel sözü söylemeyle ilgili ayet için de bkz. İsrâ 17:53.

  19. Hakkında azap sözü gerçekleşmiş kimse (diğerleri gibi olur mu)! Ateşte olanı sen mi kurtaracaksın![1]

    1) Şefaatle ilgili ayetler bu cümle göz önünde bulundurularak okunmalıdır.

  20. Fakat Rablerine karşı takvâlı (duyarlı) olanlara, Allah'ın vaadi olarak üst üste yapılmış, altlarından ırmaklar akan köşkler vardır. Allah verdiği sözden dönmez.[1]

    1) Benzer mesajlar: Âl-i İmrân 3:9, 194; Ra‘d 13:31; İbrâhîm 14:47; Hacc 22:47; Rûm 30:6.

  21. Şüphesiz ki Allah'ın, gökten su indirmekte olduğunu görmüyor musun? (Allah) onu (suyu) yerdeki kaynaklara yerleştirir; sonra onunla türlü türlü renklerde ekin çıkarır. Sonra (o ekin) kurur da sararmış olduğunu görürsün. Sonra da onu (ekini) kuru bir kırıntı (çer çöp) yapar. Şüphesiz ki bunda, öz akıl sahipleri için (gerçeği) hatırla(t)ma vardır.[1]

    1) Benzer mesajlar: Yûnus 10:24; Kehf 18:45; Hadîd 57:20.

  22. Allah'ın, göğsünü (kalbini) İslam'a açtığı, kendisi de Rabbinden bir nûr üzere olan kişi[1] (kötü olanlarla bir) olur mu? Allah'ı anmada kalpleri katılaşmış olanlara yazıklar olsun! İşte onlar apaçık bir sapkınlık içindedir.

    1) Bu cümle iradesini doğrudan yana kullananlarla ilgilidir. Bu ayette ve En‘âm 6:39 ile 125 gibi ayetlerde Yüce Allah'ın dilediğini "doğru yola iletmesi" ifadesi hak eden, kendileri akıllarını ve iradelerini kullanarak [sırât-ı müstakîm] denen "doğru yol"u benimseyenler bu hak edişlerinin karşılığında o yola yani İslam'a eriştirilecek ve orada kalacaklardır. Hem sapkınlıkta bırakmada hem de hidayete erdirmede Yüce Allah'ın kararı "sonuç"tur; bunun "sebeb"i ise kulun iradesidir.

  23. Allah sözün en güzelini, müteşâbih (benzeşen anlamlı) ve mesânî (hakikatleri tekrarlanan) bir kitap olarak indirdi.[1] Bu (Kitab)ın etkisiyle Rablerine saygı duyanların tüyleri ürperir.[2]Sonra hem derileri hem de kalpleri Allah'ın zikrine (Kur'an'a ısınıp) yumuşar. İşte bu (Kitap), Allah'ın, dileyeni (layık gördüğünü) kendisiyle doğru yola ulaştırdığı bir rehberdir.[3] Allah kimi de saptırırsa (sapkınlığını onaylarsa) artık ona hiçbir yol gösteren olamaz.[4]

    1) [Müteşâbih], "karşılıklı benzeşen ayetler", [mesânî] ise "konuyu, çiftiyle, zıddıyla, karşıtıyla ele alan" demektir. Kur'an'a ait bu iki sıfat bütünüyle Kur'an mesajında yer almaktadır. Bu iki özellik konuları ortaya koymada uygulanan bir üsluptur.
    2) Anlaşılmadan okunan metin aslında seslendiriliyor demektir. Benzer mesajlar: Enfâl 8:2; Hacc 22:35.
    3) Buradaki içerik En'âm 6:88'den farklı olduğu için vahiy ile iletişimde kulun iradesi ön plandadır.
    4) Yüce Allah'ın saptırdığını, yani sapma kararı verenin bu kararını onayladığı hiç kimsenin artık doğru yola ulaşamayacağıyla ilgili benzer mesajlar: A‘râf 7:186; Ra‘d 13:33; Rûm 30:29; Zümer 39:36; Mü'min 40:33; Şûrâ 42:44, 46; Câsiye 45:23.

  24. Kıyamet gününde yüzünü azabın şiddetinden korumaya çalışan kimse, (güvendeki gibi) midir? Zalimlere "(Dünyadayken) kazandıklarınızı tadın!" denir.

  25. Onlardan öncekiler de yalanlamışlardı ve bilemeyecekleri bir yerden onlara azap gelmişti.

  26. Allah dünya hayatında onlara rezilliği tattırdı. Ahiret azabı ise elbette çok daha büyüktür. Keşke bilselerdi!

  27. Yemin olsun ki biz (gerçeği) hatırlasınlar diye bu Kur'an'da insanlara her türlü örneği verdik.[1]

    1) Benzer mesajlar: İsrâ 17:41, 89; Kehf 18:54; Furkân 25:33; ‘Ankebût 29:43; Rûm 30:58; Haşr 59:21.

  28. Takvâlı (duyarlı) olsunlar diye, pürüzsüz[1] Arapça bir Kur'an[2] olarak (indirdik).

    1) Benzer mesaj: Kehf 18:1.
    2) Kur'an'da 11 kez geçen [‘arabiyy] kelimesi Kur'an'ın "Arapça lisana sahip" ilâhî bir mesaj olduğunu, ayrıca "açık ve anlaşılır" bir yapıya sahip kılındığını ifade etmektedir. Ayetler için bkz. Yûsuf 12:2; Ra‘d 13:37; Nahl 16:103; Tâhâ 20:113; Şu‘arâ 26:195; Zümer 39:28; Fussilet 41:3, 44; Şûrâ 42:7; Zuhruf 43:3; Ahkâf 46:12.

  29. Allah çekişip duran birçok ortağın sahip olduğu bir adam ile yalnız bir kişiye bağlı olan bir adamı örnek olarak veriyor. Bu ikisi eşit midir? Hamd (övgü) Allah içindir. Fakat onların çoğu bilmezler.

  30. Şüphesiz ki sen de öleceksin, onlar da ölecekler.[1]

    1) Benzer mesajlar: Âl-i İmrân 3:185; Enbiyâ 21:35; ‘Ankebût 29:57.

  31. Sonra şüphesiz kıyamet günü Rabbinizin huzurunda davalaşacaksınız.

  32. Allah'a yalan uyduran ve kendisine gelen gerçeği (Kur'an'ı) yalanlayandan daha zalim kim olabilir ki![1] Kâfirler için cehennemde yer mi yok!

    1) Doğruyu söylemek "adalet", yalan söylemek ise "zulüm"dür. Kim Yüce Allah hakkında yalan konuşursa, O'na iftira etmiş demektir. Yalanın en büyüğü Yüce Allah'a atılandır. İşte Rabbimiz bu hususa dikkat çekmekte, kendisine yalan iftira edenleri en zalimler olarak tanıtmaktadır.

  33. Gerçeği getiren ve onu doğrulayan(lar) var ya, işte muttakîler (duyarlı olanlar) sadece bunlardır.

  34. Onlar için Rableri katında diledikleri her şey vardır.[1] (İşte) bu, güzel davrananların ödülüdür.

    1) Benzer mesajlar: Nahl 16:31; Yâsîn 36:57; Fussilet 41:32; Şûrâ 42:22; Zuhruf 43:71; Duhân 44:55; Muhammed 47:15; Kâf 50:35.

  35. Böylece Allah onların (dünyada) yaptıkları en kötü şeyleri bile örtecek, ödüllerini yapmış olduklarının en güzeliyle verecektir.[1]

    1) Bu ayette bir müjde verilmekte, samimiyetle tevbe edenlerin yani [muttakî] ve [muhsin]lerin, Allah'a yönelenlerin yaptığı hataların örtüleceği ve sonrasında gerçekleştirecekleri davranışların en güzeli üzerinden değerlendirilmeye tabi kılınacakları ifade edilmektedir. Benzer mesajlar: Tevbe 9:121; Nahl 16:96, 97; Nûr 24:38; ‘Ankebût 29:7; Ahkâf 46:16.

  36. Allah kuluna yetmez mi hiç! Seni O'ndan başkalarıyla korkutuyorlar. Allah kimi saptırırsa (sapkınlığını onaylarsa) artık ona hiçbir yol gösteren olamaz.[1]

    1) Yüce Allah'ın saptırdığını, yani sapma kararı verenin bu kararını onayladığı hiç kimsenin artık doğru yola ulaşamayacağıyla ilgili benzer mesajlar: A‘râf 7:186; Ra‘d 13:33; Rûm 30:29; Zümer 39:23; Mü'min 40:33; Câsiye 45:23.

  37. Allah kimi de doğru yola ulaştırırsa, artık onu da saptırabilecek kimse yoktur.[1] Allah güçlü, intikam sahibi değil midir? [2]

    1) Yüce Allah'ın hidayetini onayladığı kişileri hiç kimsenin saptıramayacağıyla ilgili benzer mesajlar: İsrâ 17:97; Kehf 18:17.
    2) Yüze Allah'ın intikam sahibi oluşu hakkında geniş bilgi için bkz. A'râf 7:136, dipnot 1.

  38. Onlara "Gökleri ve yeri kim yarattı?" diye sorsan, mutlaka "Allah" derler.[1] De ki: "(Şunu) düşünün: Allah bana bir zarar vermek isterse, onlar (putlar) O'nun verdiği zararı açıp (giderebilir) mi? Veya (Allah) bana bir merhamet dilerse onlar O'nun merhametini tutup (önleyebilirler) mi?"[2] De ki: "Bana Allah yeter. Güvenenler de yalnızca O'na güvenirler!"

    1) Benzer mesajlar: Yûnus 10:31; Mü'minûn 23:84-89; ‘Ankebût 29:61, 63; Lokmân 31:25; Zuhruf 43:9, 87.
    2) Benzer mesajlar: Enbiyâ 21:42; Ahzâb 33:17; Fâtır 35:2; Mülk 67:20-21, 28.

  39. (39, 40) De ki: "Ey kavmim! Bulunduğunuz yerde (elinizden geleni) yapın! Şüphesiz ki ben de (görevimi) yapacağım!" Kendisini rezil edecek azabın kime geleceğini ve kalıcı bir azabın kime konacağını ileride bileceksiniz.[1]

    1) Bu tür ayetlerde amaç inanmayanlara meydan okumaktır. İlk azap dünyadaki, kalıcı olan ise mahşerdeki azaptır. Benzer mesajlar: Hûd 11:39, 93.

  40. (39, 40) De ki: "Ey kavmim! Bulunduğunuz yerde (elinizden geleni) yapın! Şüphesiz ki ben de (görevimi) yapacağım!" Kendisini rezil edecek azabın kime geleceğini ve kalıcı bir azabın kime konacağını ileride bileceksiniz.[1]

    1) Bu tür ayetlerde amaç inanmayanlara meydan okumaktır. İlk azap dünyadaki, kalıcı olan ise mahşerdeki azaptır. Benzer mesajlar: Hûd 11:39, 93.

  41. Şüphesiz ki Kitabı sana, insanlarla ilgili bir amaç için biz indirdik. Artık kim doğru yolu seçerse, (bu) kendi (iyiliği) içindir. Kim de saparsa, sadece kendi aleyhine sapmış olur. Sen onlar üzerinde asla vekil değilsin.

  42. Allah (nefislerin) ölüm zamanı gelince, ölmeyenin de uykusundayken nefisleri vefat ettirir.[1] Ölümüne hükmettiğini (kişinin ruhunu katında) tutar; diğerini ise (ölüm zamanı gelmeyeni ise) belirlenmiş bir süreye kadar (kişiye) gönderir. Şüphesiz ki bunda düşünen bir toplum için dersler vardır.

    1) Buradaki [yeteveffâ] fiili tek başına veya "ölüm"le ilgili bir kelimeyle kullanıldığında "öldürmek" demektir. Fakat burada ve En‘âm 6:60'ta olduğu gibi [el-leyl] "gece" veya [menâm] "uyku" gibi kelimelerle kullanılırsa, "uyutmak" anlamına gelmektedir.

  43. Yoksa onlar Allah'ın peşi sıra (başkalarını) şefaatçiler mi edindiler! De ki: "Onlar hiçbir şeye güç yetiremezlerse ve akıl erdiremezlerse de mi?"

  44. De ki: "Şefaat tamamen ve yalnızca Allah'a aittir.[1] Göklerin ve yerin otoritesi yalnızca O'na aittir. Sonra da yalnızca O'na döndürüleceksiniz."

    1) Şefaatle ilgili Kur'an'daki bütün ayetler, bu ayet ışığında anlaşılmalıdır. Çünkü şefaat konusunda en belirleyici ve kapsamlı mesaj bu ayette yer almaktadır. Mahşerdeki şefaat konusunu Yüce Allah'tan bağımsız düşünmek asla doğru değildir.

  45. Allah tek olarak anıldığı zaman, ahirete inanmayanların kalpleri daralır.[1] O'nun peşi sıra başkaları anıldığı zaman hemen sevinirler.[2]

    1) Herhangi bir putun adı anılmadan Yüce Allah tek başına anıldığında, sadece O'nun sıfatlarından söz edildiğinde, yani [lâ ilâhe illellâh] dendiğinde inkarcıların kalplerinin ürktüğü ifade edilmektedir. Kur'an'da sadece bu ayette geçen [işmeezzet] fiili "ürkmek", "sıkıntı içine girmek", "daralmak", "nefretle dolmak", "tiksinti duymak", "burkulmak" gibi anlamlar içermekte, kendisini şirke kaptıran ve ahirete de inanmayan kişilerin kalplerinin durumunu açıkça dile getirmektedir.
    2) Benzer mesajlar: İsrâ 17:46; Mü'min 40:12.

  46. De ki: "Ey gökleri ve yeri yoktan yaratan,[1] görünmeyeni de görüneni de bilen[2] Allah'ım! Kullarının arasında, ayrılığa düştükleri şeyin hükmünü ancak sen vereceksin."

    1) Benzer mesajlar: En‘âm 6:14; Yûsuf 12:101; İbrâhîm 14:10; Fâtır 35:1; Şûrâ 42:11.
    2) Benzer mesajlar: En‘âm 6:73; Tevbe 9:94, 105; Ra‘d 13:9; Mü'minûn 23:92; Secde 32:6; Sebe' 34:3; Fâtır 35:38; Haşr 59:22; Cum‘a 62:8; Teğâbun 64:18; Cinn 72:26.

  47. Yeryüzünde ne varsa hepsi ve onunla birlikte bir benzeri daha o zalimlerin olsaydı, kıyamet gününde azabın kötülüğünden (kurtulmak için) elbette onu fidye verirlerdi (feda ederlerdi). (O gün) onlar için, Allah tarafından hiç hesaba katmadıkları şeyler ortaya çıkmış (olacak)tır.[1]

    1) Benzer mesajlar: Bakara 2:48, 123; Âl-i İmrân 3:91; Mâide 5:36; En‘âm 6:70; Yûnus 10:54; Ra‘d 13:18; Hadîd 57:15; Me‘âric 70:11-14.

  48. Onların kazandıkları kötülükler (o gün) açığa çıkmış, alay ettikleri şey kendilerini kuşatmış (olacak)tır.[1]

    1) Benzer mesaj: Câsiye 45:33.

  49. İnsana bir zarar dokunduğu zaman bize yalvarır.[1] Sonra, kendisine tarafımızdan bir nimet verdiğimizde "Bu, bana ancak bilgi(m) sayesinde verilmiştir"[2] der. Hayır! O bir imtihandır fakat çoğu bilmez.

    1) Benzer mesajlar: Yûnus 10:12; Nahl 16:54; İsrâ 17:67; ‘Ankebût 29:65; Rûm 30:33; Lokmân 31:32; Zümer 39:8; Şûrâ 42:48.
    2) Benzer mesajlar: Kasas 28:78; Fussilet 41:50.

  50. Bunu onlardan öncekiler de elbette söylemişti ama kazandıkları şeyler onlara yarar sağlamamıştı.

  51. Kazandıklarının kötü sonuçları onları yakalamıştı. Bunlardan da (müşriklerden de) haksızlık edenlerin işledikleri kötülükler başlarına gelecektir. (Allah'ı) asla aciz bırakamazlar.[1]

    1) Benzer mesajlar: En‘âm 6:134; Enfâl 8:59; Tevbe 9:2, 3; Yûnus 10:53; Hûd 11:20, 33; Nahl 16:46; Nûr 24:57; ‘Ankebût 29:22; Fâtır 35:44; Şûrâ 42:31; Ahkâf 46:32.

  52. Bilmediler mi ki Allah rızkı dilediğine (layık olana) açarak (bol) da verebilir; kısarak (dar) da.[1] Şüphesiz ki bunda inanan bir toplum için dersler vardır.

    1) Benzer mesajlar: Ra‘d 13:26; İsrâ 17:30; Kasas 28:82; ‘Ankebût 29:62; Rûm 30:37; Sebe' 34:36, 39; Şûrâ 42:12.

  53. De ki: "(Allah şöyle buyuruyor:) Ey kendi nefisleri aleyhine haddi aşan kullarım! Allah'ın merhametinden ümit kesmeyin![1] Şüphesiz ki Allah bütün günahları bağışlayabilir. Şüphesiz ki O çok bağışlayandır, çok merhametlidir.

    1) Bu ayet Yüce Allah'ın merhamet ve bağışlama sıfatlarının engin oluşunu ve O'ndan ümitsiz olmamak gerektiğini içerir. Çünkü hiçbir günah Allah'ın rahmetinden büyük değildir. Yeter ki tevbe edilmiş olsun. Benzer mesajlar: Yûsuf 12:87; Hicr 15:56.

  54. Size azap gelip çatmadan önce Rabbinize dönün ve O'na teslim olun; sonra size yardım edilmez.

  55. Siz farkında olmadan, ansızın başınıza azap gelmesinden önce[1] Rabbinizden size indirilenin en güzeline (Kur'an'a) uyun![2]

    1) Benzer mesajlar: En‘âm 6:31, 47; A‘râf 7:187; Yûsuf 12:107; Enbiyâ 21:40; Hacc 22:55; Şu‘arâ 26:202; ‘Ankebût 29:53; Zuhruf 43:66; Muhammed 47:18.
    2) Rabbimizin merhametine ulaşabilmek için O'nun indirdiği en güzel söze uymak bir zorunluluk olarak ifade edilmektedir. Kur'ansız bir hayat, sahibinin felaketine sebebiyet verir. Vahye uymayla ilgili ayetler için bkz. Âl-i İmrân 3:103, dipnot 1.

  56. Herhangi bir kişinin ‘Allah'ın katında (O'nun buyruklarını) umursamamamdan dolayı[1] ah, yazıklar olsun (bana)! Doğrusu ben alay edenlerdendim!' demesi(nden önce Kur'an'a uyun)!

    1) Cümlede yer alan [‘alâ mâ farrattü] ifadesi "hafife almam, umursamamam nedeniyle", "işlediğim kusur sebebiyle" gibi anlamlar vermektedir.

  57. Veya ‘Allah beni doğru yola ulaştırsaydı, elbette muttakîlerden (duyarlı olanlardan) olurdum!' demesi(nden önce Kur'an'a uyun)![1]

    1) Bu üç ayet (yani Zümer 39:56-58. ayetler), En‘âm 6:156-157 ve A‘râf 7:172-173. ayetlerle birlikte okunmalıdır.

  58. Veya azabı gördüğünde ‘Keşke benim için bir kez (dünyaya dönme) imkânı olsa da güzel davrananlardan olsam!'[1] demesi(nden önce Kur'an'a uyun)!"

    1) Benzer mesajlar: Bakara 2:167; En‘âm 6:27; A‘râf 7:53; Mü'minûn 23:99-100; Secde 32:12; Fâtır 35:37.

  59. (Allah, bu isteği dile getirenlere şöyle diyecektir): "Hayır! Ayetlerim elbette sana gelmişti de sen onları yalanlamış, kibirlenmiş ve kâfirlerden olmuştun."[1]

    1) Bu ayet cehennemlik olmada kulun iradesinin belirleyici olduğunun delilidir.

  60. Allah hakkında yalan söyleyenlerin kıyamet gününde yüzlerinin kapkara olduğunu görürsün. Kibirlenenler için cehennemde yer mi yok!

  61. Allah takvâ (duyarlılık) sahiplerini başarıları sebebiyle kurtaracaktır.[1] Onlara hiçbir kötülük dokunmaz. Onlar üzülmeyecek de.[2]

    1) Burada başarı "sebep", [takvâ] (duyarlılık) sahiplerinin korunması "sonuç"tur.
    2) Bu ayet Meryem 19:66-72 ve Leyl 92:15-18. ayetlerle birlikte okunmalıdır.

  62. Allah her şeyin yaratıcısıdır. O her şeye vekildir (güven kaynağıdır).

  63. Göklerin ve yerin anahtarları yalnızca O'na aittir.[1] Allah'ın ayetlerini inkâr edenler var ya, işte onlar kaybedenlerin ta kendileridir.

    1) Benzer mesaj: Şûrâ 42:11.

  64. De ki: "Ey cahiller![1] Bana Allah'tan başkasına kulluk etmemi mi emrediyorsunuz?"

    1) Çeşitli ayetlerde (Bakara 2:67; En‘âm 6:35; A‘râf 7:199; Hûd 11:46; Yûsuf 12:33, 89; Furkân 25:63; Kasas 28:55; Zümer 39:64) geçen [el-câhilûne/câhilûne] kelimesi "hiçbir şey bilmeyenler" anlamına gelmemektedir. Bağlam ve muhatapların müşriklerden oluşması nedeniyle buradaki "cahiller" ifadesiyle kastedilenin müşrikler olduğu açıktır.

  65. Yemin olsun ki sana da senden öncekilere de şöyle vahyolunmuştur: Şüphesiz ki (Allah'a) ortak koşarsan, işlerin elbette boşa gider ve elbette kaybedenlerden olursun![1]

    1) Bu ayette şirke konu aracıların nasıl cezalandırılacağı peygamberler üzerinden ifade edilmektedir. Bu ayet En‘âm 6:88 ve Enbiyâ 21:29. ayetlerle birlikte okunmalıdır.

  66. Hayır! Yalnızca Allah'a kulluk et ve şükredenlerden ol!

  67. (İnkârcılar) Allah'ı gerektiği gibi tanımadılar.[1] Kıyamet günü bütün yer, O'nun yetkisindedir. Gökler de O'nun sağ eliyle (kudretiyle) dürülmüş (olacaktır).[2] O, onların ortak koştuklarından yüce ve uzaktır.

    1) Benzer mesajlar: En‘âm 6:91; Hacc 22:74.
    2) Burada verilmek istenen mesaj Yüce Allah'a organ atfetmekten ziyade O'nun eşsiz ve erişilmez kudretine dikkat çekilmesidir.

  68. Sûr'a üflenmiş[1] (olacak)[2] ve -Allah'ın diledikleri hariç- göklerde ve yerde bulunanlar bayılacaktır.[3] Sonra ona bir daha üflenince, bir de bakarsın ki onlar ayağa kalkmış bakıyorlar!

    1) Sur'a üflenmeyle ilgili benzer mesajlar: En‘âm 6:73; Kehf 18:99; Tâhâ 20:102; Mü'minûn 23:101; Neml 27:87; Yâsîn 36:51; Kâf 50:20; Hâkka 69:13; Nebe' 78:18.
    2) Bu tür Son Saat, kıyamet-ahiret gibi gelecekte yaşanması kesin olan olaylar için geçmiş zaman kalıbı kullanımı olayın kesinlikle meydana geleceğine dikkat çekmek içindir. Bu nedenle biz de 69-75. ayetler arasında ilgili konulardaki fiillere gelecek zaman anlamı vermeyi tercih ettik.
    3) Benzer mesaj: Neml 27:87. Bu iki ayette [fesa‘ıka] ve [fefezi‘a] fiillerinin başındaki [fâ/fe] edatı [ta‘kıbiyye] anlamındadır ve Sûr'a üflenmenin hemen peşinden, göklerdekilerin ve yerdekilerin düşüp bayılacağı bildirilmektedir. Hacc 22:1-2'de konuyla ilgili bilgi verilirken, Son Saat'in şiddetinden insanların ne kadar korkunç bir şekilde etkileneceği üzerinde durulmaktadir.

  69. Yeryüzü, Rabbinin nuru ile aydınlanacaktır. Kitap (ortaya) konulacak,[1] peygamberler ve şahitler getirilecek, aralarında adaletle hüküm verilecek, kendilerine haksızlık edilmeyecektir.

    1) Benzer mesaj: Kehf 18:49.

  70. (Dünyada) ne yaptıysa herkese karşılığı tastamam verilecektir. O, onların yaptıklarını çok iyi bilendir.

  71. Kâfir olanlar grup grup[1] cehenneme sevk edilecektir. Sonunda oraya geldikleri zaman kapıları açılacak ve bekçileri onlara "Size, içinizden Rabbinizin ayetlerini tilavet eden (okuyup aktaran) ve bugününüzle karşılaşacağınızı uyaran elçiler gelmemiş miydi?" diyecektir. Onlar "Evet (gelmişti)!" diyecekler ancak azap sözü kâfirler üzerine hak olmuştur.

    1) Burada ve 73. ayette geçen [zümer] kelimesi "grup grup, bölük bölük, gruplar halinde" anlamlarına gelmektedir ve surenin ismidir.

  72. Onlara "İçinde ebedî kalıcılar olarak cehennemin kapılarından girin!" denecektir. Kibirlenenlerin yeri ne kötüdür![1]

    1) Kibirlenenlerin feci sonlarıyla ilgili benzer mesaj: Mü'min 40:76.

  73. Rablerine karşı takvâlı (duyarlı) olanlar da grup grup cennete sevk edilecektir. Sonunda oraya geldikleri zaman kapıları zaten açılmış durumdadır[1] ve bekçileri onlara "Selam size! Tertemiz geldiniz. Artık ebedî kalmak üzere girin oraya!" diyecektir.[2]

    1) Bu ayette kullanılan [ve fütihat] ifadesinin başındaki [vâv] harfi "hal/durum" bildiren bir anlam içerdiği için cennetin kapılarının açık hale getirilmiş olacağını, bir anlamda orada herhangi bir sıkışıklığın yaşanmayacağını anlama katmaktadır. Oysa aynı konunun işlendiği Zümer 39:71'de cehennemliklerin cehennemin kapılarına getirildiklerinde orada sıkışıklık olacağı ve Furkân 25:13'te belirtildiği gibi dar bir yerinden cehenneme atılacakları mesajı söz konusu olduğu için [vâv] harfi kullanılmadan doğrudan [fütihat] edilgen fiiline yer verilmektedir.
    2) Benzer mesajlar: Ra‘d 13:24; Nahl 16:32.

  74. Onlar da "Bize verdiği sözde duran ve bizi dilediğimiz yerinde yerleş(ip otura)cağımız bu cennet yurduna mirasçı kılan Allah'a hamdolsun! İyi işler yapanların ödülü ne güzelmiş!" diyecektir.

  75. (O gün) meleklerin, Rablerine hamd (övgü) ile tesbih ederek (yücelterek)[1] arşın etrafını çevrelemiş olduklarını görürsün.[2] Aralarında adaletle hükmedilmiş ve "Hamd, âlemlerin Rabbi olan Allah içindir." denecektir.[3]

    1) Benzer mesajlar: Nisâ 4:172; A‘râf 7:206; Ra‘d 13:13; Nahl 16:49; Enbiyâ 21:19, 20; Zümer 39:75; Mü'min 40:7; Fussilet 41:38.
    2) Benzer mesajlar: Mü'min 40:7; Hâkka 69:17.
    3) Surenin 67-75. ayetlerinde kıyamet-ahiret sürecinde yaşanacak olan yedi aşamanın bir kısmına yer verilmektedir. Yedi aşama "diriltilme, toplanma, Allah'a sunulma, bilgilendirilme, sorgulanma/yargılanma, değerlendirilme, cennete veya cehenneme sevk edilme"dir.