Enfal Suresi

Mustafa Cemil Kılıç Meali

Esirgeyen, Bağışlayan Allah'ın Adıyla...

  1. Sana savaş ganimetlerini soruyorlar. De ki; "Onlar Allah ve Tanrı elçisi içindir. O halde Allah'tan sakının ve aranızda barış ve esenliği kurun. Ve eğer inançlılar iseniz Allah'a ve onun elçisine uyun."
  2. Gerçekten inanmış olanlar yalnız o kişilerdir ki, Allah anıldığında yürekleri ürperip titrer ve onlara Allah'ın ayetleri okunduğunda, bu, onların inançlarını artırır. Onlar ki, ancak rablerine güvenip dayanırlar.
  3. Onlar, içtenlikle yakarıp dua ederler ve kendilerine yaşamlık olarak verdiklerimizden bol bol bağışta bulunurlar.
  4. İşte onlar gerçek inançlılardır. Onlar için rableri katında yüksek dereceler ve bir bağışlanma ile bol bir yaşamlık vardır.
  5. Öyle ki, rabbin seni doğru yol uğrunda evinden savaş için çıkarmıştı da inananların bir bölümü bundan hoşlanmamıştı.
  6. Gerçek ortaya çıktıktan sonra bile, bu konuda seninle çekişiyorlardı. Sanki onlar göz göre göre ölüme sürülüyorlardı.
  7. Hani Allah, iki topluluktan birinin kesinlikle sizin olacağını size vaat etmişti de siz güçsüz olanın sizin olmasını istemekteydiniz. Oysa Allah, sözleriyle, hakkın gerçekleşmesini sağlamak ve inkarcılığa sapanların kökünü kurutmak istiyordu.
  8. Bu, suçlular hoşlanmasa da Allah'ın hakkı ortaya çıkarması ve haksızlığı ortadan kaldırması içindi.
  9. O zaman siz rabbinizden yardım istiyordunuz. O da; "Ben birbiri ardınca bin melekle yardım edeceğim," diyerek duanızı kabul buyurmuştu.
  10. Allah bunu, sadece bir müjde olsun ve onunla kalpleriniz yatışsın diye yapmıştı. Yoksa yardım ancak Allah katındandır. Kuşku yok ki Allah, gücün ve erdemli bilginin kaynağıdır.
  11. Hani o, kendi katından bir güvenlik olarak sizi hafif bir uykuya daldırıyor; sizi temizlemek, sizden Şeytanın dürtüsünü gidermek, kalplerinizi pekiştirmek ve ayaklarınızı yere sağlam basmanız için üzerinize gökten yağmur yağdırıyordu.
  12. Hani rabbin meleklere; "Kesinlikle ben sizinle birlikteyim. Haydi inananlara destek olun. Ben inkarcıların yüreğine korku salacağım. Vurun boyunlarına! Doğrayın onların bütün parmaklarını!" diye bildiriyordu.
  13. Bu, böyledir. Çünkü onlar Allah'a ve elçisine kafa tuttular. Kim Allah'a ve elçisine kafa tutarsa kuşkusuz ki, Allah'ın azabı şiddetli olur.
  14. İşte bu sizindir. O halde bunu tadın. İnkarcılar için bir de ateş azabı vardır.
  15. Ey inananlar, savaş için ilerlerken, inkarcılarla toplu halde karşılaştığınızda onlara arkanızı dönüp kaçmayın.
  16. Her kim böyle bir günde, savaşmak için başka bir yer tutmak yahut başka bir birliğe katılmaya gitmek dışında onlara arkasını dönerse, Allah'tan gelen bir öfkeye uğramış olur. Onun varacağı yer Cehennemdir. Orası ne kötü bir varış yeridir.
  17. Onları siz öldürmediniz, Allah öldürdü. Attığın zaman da sen atmadın, Allah attı. Bütün bunlar, inananları sınamak için Allah katından gelen güzel bir sınav idi. Kuşkusuz ki, Allah işitendir, bilendir.
  18. Bu, böyledir. Gerçek şu ki, Allah inkarcıların tuzağını boşa çıkarandır.
  19. Zafer istiyorsanız, size, inananların zaferi gelmiştir. Eğer inkarcılığa son verirseniz bu sizin için daha iyidir. Ve eğer tekrar dönerseniz biz de döneriz. Topluluğunuz kalabalık olsa bile bu, size bir yarar vermeyecektir. Çünkü Allah, inananlarla birliktedir.
  20. Ey inananlar, Allah'a ve elçisine uyun. Sözlerini işitip durduğunuz halde ondan yüz çevirmeyin.
  21. Sakın, "İşittik," dedikleri halde işitmeyenler gibi olmayın.
  22. Çünkü Allah katında, yerde gezinen canlıların en kötüsü, aklını işletmeyen sağır ve dilsizlerdir.
  23. Allah, onlarda bir iyilik görseydi, elbette onlara bir anlayış verirdi de işittirirdi. Ama onlara anlayış verseydi bile, onlar yine de yüz çevirerek dönerlerdi.
  24. Ey inananlar, size yaşam verecek bir şeye çağırdığı zaman Allaha ve elçisine yanıt verin ve bilin ki, Allah, kişi ile kalbinin arasına girer. Kuşku yok ki, sonunda siz de onun huzurunda toplanacaksınız.
  25. Bir de öyle bir fitneden sakının ki o, içinizden sadece zulmedenlere erişmekle kalmaz. Bilin ki, Allah'ın azabı şiddetlidir.
  26. Anımsayın ki, siz bir zamanlar yeryüzünde ezilip horlanan bir azınlıktınız. İnsanların sizi çarpıvereceğinden, kapıp götüreceğinden korkuyordunuz. Bu haldeyken Allah sizi barındırdı, yardımıyla sizi destekledi ve şükredersiniz umuduyla size tertemiz nimetleri yaşamlık olarak verdi.
  27. Ey inananlar, Allaha ve elçisine çıyanlık etmeyin. Yoksa bile bile kendi emanetlerinize karşı çıyanlık etmiş olursunuz.
  28. Şunu da bilin ki, mallarınız ve çocuklarınız sizin için bir sınav aracıdır. Gerçek şu ki, Allah katında büyük bir ödül vardır.
  29. Ey inananlar, eğer Allah'tan sakınırsanız o size iyi ile kötüyü ayırt edici bir anlayış verir. Kötülüklerinizi örter ve sizi bağışlar. Elbette ki Allah'ın sunumu çok büyüktür.
  30. Hani inkarcılar, seni hapsetmek, öldürmek veya sürgün etmek için sana tuzak kuruyorlardı. Onlar tuzak kurarlarken Allah da tuzak kuruyordu. Elbette ki, Allah tuzak kuranların en iyisidir.
  31. Ayetlerimiz onlara okunduğu zaman; "Duyduk, istesek biz de bunun benzerini söyleyebiliriz. Bu, sadece eskilerin masallarıdır," dediler.
  32. Şunu da söylemişlerdi; "Ey Allah'ımız, eğer bu, senin katından gelmiş olan gerçeğin kendisiyse, gökten üstümüze taş yağdır. Yahut bize korkunç bir azap ver."
  33. Oysa ki, sen onların içinde iken Allah onlara azap etmeyecekti. Onlar, bağışlanma dileyip dururken de Allah onlara azap edecek değildi.
  34. Onlar, Kutsal Secdelik'e girmeye engel olurken, Allah onlara ne diye azap etmesin?! Üstelik onun sahipleri de değiller. Onun sahipleri yalnızca sakınanlardır. Fakat onların çoğu bunu bilmez.
  35. Onların Tanrı Evindeki yakarışları, el çırpmak ve ıslık çalmaktan başka bir şey değildir. Öyleyse inkarınızdan dolayı azabı tadın.
  36. Kuşkusuz ki, Allah yolundan alıkoymak için mallarını harcayan inkarcılar, onu yine harcayacaklar. Sonra bu, kendilerine yürek acısı olacak. Sonunda yenilecekler. İnkarcı olmakta ısrar edenler toplanıp doğruca Cehenneme sürülecekler.
  37. Böylece Allah, iyiyi kötüden ayıracak ve kötü olanları üst üste yığıp hepsini bir araya toplayarak Cehenneme atacaktır. İşte onlar yıkıma uğrayanların ta kendileridir.
  38. İnkar edenlere söyle ki, vazgeçerlerse, geçmiş günahları bağışlanır. İnkara dönecek olurlarsa, öncekilerin başına gelenler, onlara da uygulanacaktır.
  39. Fitne kalmayıncaya ve din tümüyle Allah'ın oluncaya kadar onlarla savaşın. Vazgeçerlerse kuşkusuz ki Allah, ne yaptıklarını iyice görmektedir.
  40. Geri dönecek olurlarsa, bilin ki, sizin dostunuz Allah'tır. O ne güzel dost, ne güzel yardımcıdır.
  41. Şunu da bilin ki, eğer Allah'a, doğru ile yanlışın ayrıldığı ve iki ordunun çarpıştığı gün kulumuza indirdiklerimize inanmış iseniz, ganimet olarak aldığınız herhangi bir şeyin beşte biri Allah'a, Tanrı elçisine, yakınlara, yetimlere, yoksullara ve yolda kalmışlara aittir.
  42. O zaman siz, vadinin beri yamacında idiniz, onlarsa öte yamacında idiler. Kervan sizden daha aşağıda idi. Sözleşmiş olsaydınız buluşma yer ve zamanında ayrılığa düşerdiniz. Ama Allah, olması kararlaştırılan işi yerine getirmek istiyordu. Ta ki, ölen açık bir kanıt üzerine ölsün, yaşayan da açık bir kanıt üzerine yaşasın. Allah elbette ki gereğince işiten ve bilendir.
  43. O zaman Allah sana onları rüyanda az göstermişti. Çok gösterseydi korkar ve savaş konusunda anlaşmazlığa düşerdiniz. Oysa Allah sizi esenliğe çıkardı. Çünkü o gönüllerde saklı olanı çok iyi bilir.
  44. Karşılaştığınızda olacak işi gerçekleştirmek için Allah, onları sizin gözlerinize az gösteriyor; sizi de onların gözlerine az gösteriyordu. Zaten tüm işler dönüp Allah'a varır.
  45. Ey inananlar, bir düşman topluluğu ile karşılaştığınızda dayanıklı olun ve Allah'ı çok anın ki, zafere ulaşabilesiniz.
  46. Allaha ve elçisine gönülden bağlanın. Birbirinizle çekişmeyin. Yoksa yılgınlığa düşüp gücünüzü kaybedersiniz. Sabırlı olun. Çünkü Allah, sabredenlerle birliktedir.
  47. İnsanlara çalım satıp, gösteriş yaparak yurtlarından çıkanlar ve Allah yolundan alıkoyanlar gibi olmayın. Elbette ki, Allah, onların yapmakta olduklarını çepeçevre kuşatmıştır.
  48. O zaman Şeytan onlara yaptıklarını güzel göstermiş ve; "Bugün insanlardan size üstün gelecek kimse yoktur; ben de yanınızdayım," demişti. İki ordu karşı karşıya göründüğünde ise gerisin geri döndü de; "Ben sizden uzağım; çünkü sizin görmediğinizi görüyorum ve Allah'tan korkuyorum. Allah'ın cezası ise pek çetindir," deyivermişti.
  49. İkiyüzlülerle kalplerinde hastalık olanlar şöyle diyorlardı; "Bunları, dinleri aldatmış." Oysa Allah'a güvenip dayanan bilir ki, Allah gücün ve erdemli bilginin kaynağıdır.
  50. Melekleri, onların yüzlerine ve arkalarına vurarak: "Yakıcı azabı tadın!" diye o inkarcıların canlarını alırken bir görseydin.
  51. İşte bu, kendi ellerinizle yaptıklarınızın karşılığıdır. Yoksa Allah kullarına hiçbir zaman haksızlık etmez.
  52. Bunların durumu Firavun hansoyu ile daha öncekilerin durumuna benziyor. Onlar da Allah'ın ayetlerini inkar etmişlerdi. Allah ise onları günahlarıyla yakalayıverdi. Gerçekten de Allah, karşı konulmaz güç sahibidir ve cezası da pek çetindir.
  53. Bu, onların kendi yaptıklarının karşılığıdır. Çünkü bir toplum kendisinde olanı değiştirmedikçe, Allah da o topluma verdiği nimeti değiştirmez. Gerçek şu ki, Allah gereğince işiten ve bilendir.
  54. Firavun hansoyu ile daha öncekilerin durumu da böyleydi. Onlar, rablerinin ayetlerini yalanlamışlardı. Biz de onları günahlarıyla yok ettik ve Firavun hansoyunu boğduk. Çünkü onların hepsi zalimdi.
  55. Allah katında, canlıların en kötüsü, gerçeği gizleyenlerdir. Çünkü onlar inanmazlar.
  56. Onlar, kendileriyle anlaşma yaptığında hiç çekinmeden her seferinde anlaşmayı bozan kimselerdir.
  57. Savaşta onları yakalarsan darmadağın et ki arkalarındakiler düşünüp ibret alsın.
  58. Eğer bir topluluktan çıyanlık kuşkusu duyarsan, antlaşmaya bağlı kalmayacağını aynı şekilde sen de onlara bildir. Gerçek şu ki, Allah, çıyanlık edenleri sevmez.
  59. O inkarcılar asla üstün geldiklerini sanmasınlar. Çünkü onlar bizi aciz bırakamazlar.
  60. Siz de onlara karşı gücünüzün yettiği kadar kuvvet ve savaş atları hazırlayın ki, bununla Allah'ın düşmanlarını, sizin düşmanlarınızı ve sizin bilmeyip Allah'ın bildiği bundan başka düşmanları korkutabilesiniz. Allah yolunda harcadığınız her şey size hiçbir haksızlık yapılmadan ödenecektir.
  61. Eğer, onlar barışa yanaşacak olursa sen de yanaş ve Allah'a güven. Şüphesiz ki, o, gereğince işiten ve bilendir.
  62. Eğer seni aldatmak isterlerse; elbette ki Allah, sana yeter. Seni ve inananları yardımıyla destekleyen odur.
  63. Onların kalplerini kaynaştıran da odur. Sen, yeryüzündeki her şeyi bağışlasaydın, onların kalplerini yine de kaynaştıramazdın. Ama Allah onları birbirine ısındırıp yaklaştırmıştır. Gerçek şu ki o, gücün ve erdemli bilginin kaynağıdır.
  64. Ey Tanrı elçisi, Allah, sana da, inananlardan sana uyanlara da yeter.
  65. Ey Tanrı elçisi, inananları savaşa özendir. Sizden dirençli yirmi kişi olsa, iki yüz kişiyi yenebilir. Sizden yüz kişi, inkarcılardan bin kişiyi yenebilir. Çünkü onlar, gereğince anlamayan bir topluluktur.
  66. Ancak, Allah sizde zayıflık bulunduğunu bildiğinden şimdi sizin yükünüzü hafifletti. Sizden dirençli yüz kişi olsa, iki yüz kişiyi yenebilir. Sizden bin kişi olsa, Allah'ın izniyle iki bin kişiyi yenebilir. Elbette ki, Allah, sabredenlerle birliktedir.
  67. Yeryüzünde iyice güçlenmedikçe tutsaklar almak, hiçbir Tanrı elçisi için uygun değildir. Siz dünyanın gelip geçici yararlarını istiyorsunuz. Allah ise ahireti diliyor. Elbette ki Allah, gücün ve erdemli bilginin kaynağıdır.
  68. Eğer daha önce Allah katında yazılı bir hüküm bulunmasaydı, almış olduğunuz şey yüzünden size büyük bir azap dokunurdu.
  69. Artık aldığınız ganimetten helal ve temiz olarak yiyin ve Allah'tan sakının. Şüphesiz ki, Allah, bağışlayıcı ve esirgeyici olandır.
  70. Ey Tanrı elçisi, elinizde tutsak olarak bulunanlara de ki; "Eğer Allah, kalplerinizde bir iyilik olduğunu bilirse, size, sizden alınandan daha değerlisini verir ve sizi bağışlar. Allah, çok bağışlayıcı, çok esirgeyicidir."
  71. Eğer sana çıyanlık etmek istiyorlarsa, zaten daha önce Allah'a da çıyanlık etmişlerdi. Bundan dolayı Allah onları yenik düşürdü. Elbette ki, Allah, bilendir, erdemli bilginin kaynağıdır.
  72. Doğrusu inanıp göç edenler, Allah yolunda malları ve canlarıyla uğraş verip savaşanlar ve göçmenleri barındırıp onlara yardım edenler, işte bunlar, birbirinin dostudurlar. İnanıp göç etmeyenlerle, onlar göç edene kadar sizin dostluğunuz yoktur. Ama din uğrunda yardım isterlerse, aranızda anlaşma bulunan topluluktan başkasına karşı olmak üzere onlara yardım etmeniz gerekir. Allah yapmakta olduklarınızı gereğince görmektedir.
  73. İnkarcılar da birbirlerinin dostudurlar. Eğer siz Tanrının buyruğunu yapmazsanız yeryüzünde büyük bir kargaşa ve bozgun çıkar.
  74. İnanıp göç edenler, Allah yolunda savaşanlar ve göçmenleri barındırıp onlara yardım edenler var ya, işte onlar gerçekten inanmış olanlardır. Onlar için bir bağışlanma ve bol bir yaşamlık vardır.
  75. Sonradan inanarak göç edip sizinle birlikte savaşa katılanlar da sizdendir. Aralarında kan bağı olanlar ise, Allah'ın kitabına göre birbirlerine daha yakın dostturlar. Allah ki, her şeyi gereğince bilendir.