Kasas Suresi

Mustafa Cemil Kılıç Meali

Esirgeyen, Bağışlayan Allah'ın Adıyla...

  1. Ta, Sin, Mim.
  2. Bunlar apaçık kitabın sözleridir.
  3. İnanan bir toplum için Musa ile Firavunun haberlerinden bir bölümünü, gerçek olarak sana ulaştırıyoruz.
  4. Doğrusu, Firavun yeryüzünde büyüklük taslamış ve ülkesinde halkını sınıflara ayırmıştı. Onlardan bir kesimini eziyor, oğullarını boğazlıyor, kadınlarını ise sağ bırakıyordu. Kuşkusuz o, bozgunculardandı.
  5. Biz de istiyorduk ki, o ülkede zayıf düşürülmüş olanlara sunumda bulunalım, onları önder yapalım ve diğerlerine mirasçı kılalım.
  6. Onları o ülkede egemen kılalım; Firavun ile Hâmân'a ve ordusuna da korkmakta oldukları şeyi gösterelim.
  7. Böylece, Musa'nın annesine; "Onu emzir!" diye bildirdik. "Başına bir şey gelmesinden korktuğun zaman onu ırmağa bırak. Korkma ve üzülme; biz onu sana kavuşturacağız ve onu elçilerden biri yapacağız."
  8. Bunun üzerine Firavun ailesi onu bir yitik olarak bulup aldı. Çünkü o, ileride kendilerine bir düşman ve bir tasa olacaktı. Doğrusu Firavun da Hâmân da askerleri de büyük yanılgı içindeydiler.
  9. Firavun un karısı şöyle dedi; "Bu, benim için de senin için de bir göz aydınlığıdır. Onu öldürmeyin. Bize yararı olabilir, yahut onu çocuk ediniriz." Oysa onlar işin farkında değillerdi.
  10. Musa'nın annesi ise, yüreği boşluk içinde sabahladı. Eğer inananlardan olması için kalbini pekiştirmemiş olsaydık, neredeyse onu açığa vuracaktı.
  11. Annesi, Musa'nın kız kardeşine; "onu izle!" dedi. O da onu kenardan gözledi. Öbürleriyse işin farkında değillerdi.
  12. Biz, daha önce onun, süt annelerin sütünü emmemesini sağladık. Kız kardeşi; "Size onun bakımını, sizin adınıza üstlenecek ve ona içtenlik ve sevecenlikle davranacak bir aile göstereyim mi?" dedi.
  13. Sonunda Musa'yı öz anasına kavuşturduk ki, o ananın gözü aydın olsun, tasalanmasın ve Allah'ın sözünün gerçek olduğunu bilsin. Oysa çokları bunu bilmezler.
  14. Musa yetişkinlik çağına gelip de olgunlaşınca, ona Tanrı elçiliği ve bilgi gücü verdik. İyilik yapan ve iyi kulluk edenleri biz işte böyle ödüllendiririz.
  15. Musa, halkının habersiz olduğu bir sırada kente girdi. Orada iki adam buldu; dövüşüyorlardı. Biri Musa'nın halkından, biri de onun düşmanlarındandı. Kendi halkından olan, düşman olana karşı Musa'dan yardım istedi. Musa ona bir yumruk indirip işini bitirdi. Dedi ki; "Bu yaptığım, Şeytanın eylemlerindedir. O, insanı saptıran apaçık bir düşmandır."
  16. "Rabbim," dedi, "Ben kendime yazık ettim, beni bağışla." O da onu bağışladı. Çünkü o bağışlayıcıdır, esirgeyicidir.
  17. "Rabbim," dedi, "Bana bağışladığın nimetlere karşılık olarak bundan böyle suçlulara yardım etmeyeceğim."
  18. Kentte, etrafı gözetleyerek korku içinde sabahladı. Bir de baktı ki, dün ondan yardım isteyen adam yine onu yardıma çağırıyor. Musa ona dedi ki; "Anlaşıldı, sen, tam azmış bir adamsın."
  19. Musa, ikisinin de düşmanı olan adamı yakalamak isteyince, o adam dedi ki; "Ey Musa, dün bir cana kıydığın gibi, bana da mı kıymak istiyorsun? Demek, sen barıştırıp düzelticilerden olmak istemiyor da, bu yerde yaman bir zorba olmayı arzuluyorsun."
  20. Kentin öteki ucundan bir adam koşarak geldi. "Ey Musa!" dedi. Kentin ileri gelenleri seni öldürmek için görüşme yapıyorlar. Hemen çık git buradan! Ben, senin iyiliğini isteyenlerdenim."
  21. Bunun üzerine Musa, oradan korka korka çıktı. Her yanı gözlüyordu. Şöyle diyordu: "Rabbim, beni şu zalimler topluluğunun elinden kurtar!"
  22. Medyene doğru yönelince; "Umarım ki, rabbim beni doğru yola iletir," dedi.
  23. Medyen suyuna vardığı zaman, orada bir topluluğun hayvanlarını suladığını gördü. Onların aşağısında da iki kızın sürüsünü sudan uzak tuttuğuna tanık oldu. "Sorununuz nedir?" dedi. "Çobanlar suyun başından ayrılmadıkça biz sulayamayız. Üstelik babamız da çok yaşlıdır," dediler.
  24. Bunun üzerine Musa, onların hayvanlarını suladı. Sonra gölgeye çekildi ve; "Rabbim, doğrusu bana indireceğin her iyiliğe muhtacım," dedi.
  25. Tam o sırada kızlardan biri, utangaç bir tavırla yürüyerek ona geldi. Dedi ki; "Babam, bizim için yaptığın sulamaya karşılık sana bir şeyler vermek üzere seni çağırıyor." Musa gelip yaşlı adama başından geçenleri anlatınca, o dedi ki; "Korkma, artık zalimler topluluğunun elinden kurtuldun."
  26. Kızlardan biri, "Babacığım, onu ücretle tut. Kuşkusuz ücretle tuttuklarının en hayırlısı, güçlü ve güvenilir olan bu adam olacaktır," dedi.
  27. Yaşlı adam dedi ki; "Sekiz yıl bana ücretli olarak çalışmana karşılık, şu iki kızımdan birini sana nikahlamak istiyorum. Ama bu süreyi on yıla tamamlarsan, o senin ikramın olur. Ben sana zorluk çıkarmak istemem. Tanrı dilerse benim dürüst bir kimse olduğumu göreceksin."
  28. Musa; "Bu, seninle benim aramda bir anlaşmadır," dedi. "İki süreden herhangi birini tamamladığımda, bana kızıp darılmak yok. Konuştuklarımıza Allah tanıktır."
  29. Musa, süreyi tamamlayıp da ailesiyle birlikte yola çıktığında, Tur tarafında bir ateş gördü. Ailesine; "Siz durun," dedi. "Ben bir ateş gördüm. Belki size bir haber getiririm; ya da o ateşten bir kor getiririm de ısınırsınız."
  30. Derken oraya geldiğinde, o kutlu yerdeki vadinin sağ yanında olan bir ağaçtan, "Ey Musa, ben evrenlerin rabbi olan Tanrıyım!" diye seslenildi.
  31. "Değneğini at." Musa, değneğin yılan gibi hareketler yaptığını görünce, dönüp arkasına bakmadan kaçtı; "Ey Musa, dön gel; korkma; kuşkusuz sen güvende olanlardansın," denildi.
  32. "Elini koynuna sok; kusursuz ve bembeyaz olarak çıkacaktır. Korkudan açılan kollarını kendine çek. İşte bu ikisi Firavun ve onun adamlarına karşı rabbin tarafından sana verilen iki kesin kanıttır. Çünkü onlar, yoldan çıkan bir toplum olmuşlardır."
  33. Musa, "Rabbim," dedi, "Ben onlardan bir kişiyi öldürmüştüm. Bu nedenle beni öldüreceklerinden korkuyorum."
  34. "Kardeşim Harun'un dili benimkinden daha düzgündür. Onu da beni doğrulayan bir yardımcı olarak benimle birlikte gönder. Çünkü bana yalancılık suçlamasında bulunmalarından kaygı duyuyorum."
  35. Allah buyurdu ki; "Seni kardeşinle destekleyeceğiz ve size öyle bir güç vereceğiz ki, ayetlerimiz sayesinde onlar size erişemeyecekler. Siz ve size uyanlar üstün geleceksiniz."
  36. Musa bunun üzerine apaçık ayetlerimizle onlara varınca; "Bu, uydurma bir büyüden başka bir şey değildir; biz bunu önceki atalarımızdan da hiç işitmedik," dediler.
  37. Musa şöyle dedi; "Rabbim, kendisinden bir doğrulukla gelenin kim olduğunu ve sonunda kimin kazançlı çıkacağını daha iyi bilir. Gerçek şu ki; zalimler kesinlikle kurtuluşa eremezler."
  38. Firavun ise şöyle dedi; "Ben, sizin için benden başka bir ilah bilmiyorum. Ey Hâmân, haydi benim için çamur üzerine bir ateş yak da tuğlalarla bana bir kule yap; belki Musa'nın ilahına çıkarım; ama ben kesinlikle onun yalan söyleyenlerden olduğunu sanıyorum."
  39. O ve orduları yeryüzünde haksız yere büyüklük tasladılar ve sandılar ki, bize döndürülmeyecekler.
  40. Bunun üzerine, onu ve askerlerini tutuverip suya attık. O halde, zulmedenlerin nasıl bir sona uğradıklarına hadi bir bak.
  41. Biz, onları, ateşe çağıran önderler kıldık. Onlar diriliş gününde asla yardım göremeyeceklerdir.
  42. Bu dünyada onların peşine bir lanet taktık. Diriliş gününde ise onlar, iyice çirkinleşmiş bir hal alacaklardır.
  43. Andolsun ki, biz Musa'ya o kitabı, ilk kuşakları yok ettikten sonra, insanların vicdanlarını aydınlatacak görüşler ve bir doğru yol ile rahmet olmak üzere verdik. Umulur ki, düşünüp ibret alırlar.
  44. Biz, Musa'ya o buyruğu bildirdiğimiz sırada sen batı yönünde bulunmuyordun. Olayı görenlerden de değildin.
  45. Fakat biz daha sonra, bir çok kuşaklar türettik. Onlar da uzun süre yaşadılar. Nitekim sen, Medyen halkı içinde de kalmadın. Onlara ayetlerimizi okumuş da değildin. Ama biz onlara başka bir elçi göndermiştik.
  46. Yine biz Musa'ya seslendiğimiz zaman da sen Turun yanında değildin; fakat senden önce kendilerine bir uyarıcı gelmemiş olan bir topluluğu uyarasın diye rabbinden bir rahmet olarak gönderildin; umulur ki, düşünüp ibret alırlar.
  47. Ta ki kendi elleriyle yaptıklarından dolayı başlarına bir musibet geldiğinde; "Rabbimiz, keşke bize bir elçi gönderseydin de, senin ayetlerine uyup inananlardan olsaydık," demesinler diye...
  48. Onlara katımızdan o gerçek gelince; "Musa'ya verilenlerin benzeri niçin buna da verilmedi?" dediler. Onlar daha önce Musa'ya verilenleri inkar etmemişler miydi? Onlar, "İki büyücü birbirlerine destek oluyor. Biz hepsini inkar ediyoruz," demişlerdi.
  49. De ki; "Doğru söylüyorsanız, bu ikisinden daha doğru bir kitabı Allah katından siz getirin, ben de ona uyayım."
  50. Eğer sana yanıt veremezlerse, bil ki onlar, ancak kendi heveslerine uyuyorlar. Allah'ın gösterdiği doğru yolu bırakıp da kendi heveslerinin peşinden giden kimseden daha sapkın kim vardır? Kuşkusuz Allah, zalimler topluluğunu doğru yola iletmez.
  51. Andolsun ki, güzelce düşünüp öğüt alsınlar diye, biz sözümüzü onlara peş peşe ulaştırdık.
  52. Daha önce kendilerine kitap verdiklerimiz buna da inanırlar.
  53. O, onlara okununca derler ki; "Ona inandık. Çünkü o rabbimizden gelen bir gerçektir. Biz önceden de Hakka teslim olanlardandık."
  54. İşte böylelerine ödülleri iki kat verilir. Çünkü sabrederler ve onlar kötülüğü iyilikle uzaklaştırırlar. Kendilerine verdiğimiz yaşandıktan da yardımda bulunurlar.
  55. Onlar boş söz işittiklerinde, ondan yüz çevirirler. "Bizim yaptıklarımız bize, sizin yaptıklarınız size... Size esenlik olsun, bizim cahillerle işimiz yoktur!" derler.
  56. Sen, istediğini doğru yola iletemezsin. Fakat, Allah, dilediğini doğru yola iletir. Çünkü doğru yola iletilmeye değer olanları en iyi o bilir.
  57. Bir de, "Haklısın, ama biz doğru yolu tutup seninle birlikte olursak yerimizden yurdumuzdan oluruz," dediler. Biz onlara kendi katımızdan bir yaşamlık olarak her türlü ürünün taşınıp getirildiği güvenli ve saygın bir yeri yurt kılmadık mı? Fakat onların çoğu bilmezler.
  58. Biz, geçim bolluğu içinde yaşamış, fakat, gerçeği kabul etmemiş nice kentleri yok ettik. İşte yerleri ki, onlardan sonra orada çok az oturan oldu. Onların mirasçısı biz olduk.
  59. Rabbin, kendilerine ayetlerimizi okuyan bir elçiyi ülkelerin ana merkezlerine göndermedikçe, onları yok edici değildir. Zaten biz, ancak halkı zalim olan ülkeleri yok etmişizdir.
  60. Size verilen her şey, bu dünya yaşamının malı ve süsüdür. Allah'ın yanında olanlar ise daha iyi ve süreklidir. Hala anlamaz mısınız?
  61. Ulaşacağı güzel bir ödülü kendisine söz verdiğimiz bir kimse, kendisini dünya yaşamının malıyla yararlandırdığımız ve sonra diriliş günü huzurumuza getirilen kimse gibi midir?
  62. Allah o gün onlara şöyle seslenir; "Nerede bana ortak sandığınız şeyler?"
  63. Haklarında ceza kararı gerçekleşenler; "Ey rabbimiz, işte şunlar bizim azdırdıklarımızdır. Kendimiz azdığımız gibi onları da azdırdık. Şimdi de onlardan uzaklaşıp sana döndük. Zaten onlar bize tapmıyorlardı," diyeceklerdir.
  64. Onlara şöyle denilir; "Çağırın ortak koştuklarınızı!" Onlar da çağırırlar. Fakat ötekiler bunlara yanıt veremezler. Çünkü azabı görmüşlerdir. Keşke önceden yola gelmiş olsalardı.
  65. Allah o gün onlara seslenir de şöyle der; "Tanrı elçilerine ne yanıt verdiniz?"
  66. Artık o gün onlara karşı tüm haberler körleşmiştir. Üstelik birbirlerine de bir şey soramazlar.
  67. Tövbe eden, inanıp, doğru işler yapan kimseye gelince, onun kurtuluşa erenlerden olması umulmaktadır.
  68. Rabbin, istediğini yaratıp seçer. Onların seçme hakkı yoktur. Allah, onların ortak koştuklarından uzak ve yücedir.
  69. Rabbin, onların içlerinde gizlediklerini de, açığa vurduklarını da bilmektedir.
  70. O, kendisinden başka ilah bulunmayan Allah'tır. Dünyada da, ahirette de övgü yalnız onun içindir. Yargı onundur. Ve siz de sonunda onun huzuruna döndürüleceksiniz.
  71. De ki; "Söyleyin bana, eğer Allah geceyi diriliş gününe kadar üzerinizde sürekli kılacak olsa, Allah'tan başka size hangi ilah bir ışık getirebilir? Yine de kulak vermeyecek misiniz?"
  72. De ki; "Söyleyin bana, eğer Allah gündüzü diriliş gününe kadar üzerinizde sürekli kılacak olsa, dinleneceğiniz bir geceyi size Allah'tan başka hangi ilah getirebilir? Yine de gözünüzü açmayacak mısınız?"
  73. Allah, rahmetinden ötürü geceyi, içinde dinlenesiniz; gündüzü de, sunumundan isteyesiniz ve şükredesiniz diye sizin için yaratmıştır.
  74. Allah o gün onlara şöyle seslenir; "Nerede bana ortak sandığınız şeyler?"
  75. O gün her toplumdan birer tanık çıkarırız. Tanrı elçilerini yalancı sayanlara da; "Haydi bakalım, varsa, kanıtınızı ortaya koyun!" deriz. O zaman onlar, gerçeğin Allah'a ait olduğunu kesinlikle anlar ve uydurdukları ilahlar ise ortada görünmez olur.
  76. Şu da bir gerçek ki Karun, Musa'nın halkmdandı. Onlara karşı azgınlık yaptı. Ona öyle hazineler vermiştik ki, anahtarlarını taşımak, güçlü bir topluluğu bile zorluyordu. Halkı ona şöyle demişti; "Şımarma, çünkü Allah, şımaranları sevmez."
  77. "Allah'ın sana verdiği şeylerden ahiret yurdunu kazanmak için çalış. Dünyadan da nasibini unutma. Allah'ın sana iyilik yaptığı gibi sen de iyilik yap ve yeryüzünde bozgunculuk yapmaya kalkışma. Çünkü Allah, bozgunculuk yapanları sevmez."
  78. Karun; "Ben bu zenginliğe bilgim ve becerim sayesinde kavuştum," dedi. Peki şunu da bilmiyor muydu ki Allah, daha önce kendisinden daha güçlü ve zenginliği daha fazla olan nice kuşakları yok etmişti? Ne var ki, suç işleyenlere artık suçları hakkında soru sorulmaz.
  79. Bir ara Karun, tüm görkemiyle halkının karşısına çıkmıştı. Dünya yaşamını seçenler; "Keşke Karun'a verilenlerin bir benzeri bize de verilseydi. Gerçekten, o çok nasipli biri," dediler.
  80. Kendilerine değerli bir bilgi verilmiş olanlar ise şöyle dediler; "Size yazıklar olsun. İnanıp iyi işler yapanlar için Allah'ın vereceği ödül daha üstündür. Ona da ancak sabredenler kavuşabilir."
  81. Sonunda biz, Karun'u da sarayını da yerin dibine geçirdik. Onun Allah'a karşı kendisine yardım edecek yandaşları da yoktu. Üstelik o, kendi kendisine yardım edebileceklerden de değildi.
  82. Daha dün, onun yerinde olmayı isteyenler; "Vay, demek ki, Allah, kullarından dilediğinin yaşamlığını genişletiyor ve dilediğininkini daraltıyormuş. Eğer Allah'ın bize nimetleri olmasaydı, bizi de yerin dibine geçirirdi. Vay, demek ki inkarcılar kurtuluşa eremezlermiş," demeye başladılar.
  83. İşte ahiret yurdu... Biz onu, yeryüzünde büyüklenmeyen ve bozgunculuk yapmayanlara veririz. Sonuç, Allah'tan sakınanlarındır.
  84. Kim huzurumuza iyilikle gelirse, ona bundan daha iyisi vardır. Ama kim de huzurumuza kötülükle gelirse, kötülük işleyenler için sadece yaptıklarının cezası vardır.
  85. Hiç kuşkusuz, sana Kur anı farz kılan, dönülecek yere, seni döndürecektir. De ki; "Rabbim doğrulukla geleni de, açıkça bir sapıklık içinde olanı da en iyi bilendir."
  86. Sen bu kitabın sana indirileceğini ummuyordun. O, rabbin¬ den bir rahmet olarak geldi. O halde inkarcılara sakın destekçi olma.
  87. Allah'ın ayetleri sana indirildikten sonra onlar sakın seni geri çevirmesinler. Rabbine yakar. Ve sakın Tanrıya ortak koşanlardan olma.
  88. Allah ile birlikte başka bir ilaha tapınıp yakarma. Çünkü ondan başka hiçbir ilah yoktur. Onun varlığından başka her şey yok olup gidecektir. Yargı onundur. Ve siz de sonunda ona döndürüleceksiniz.