Müminun Suresi

Mustafa Cemil Kılıç Meali

Esirgeyen, Bağışlayan Allah'ın Adıyla...

  1. Gerçekten, inananlar kurtuluşa ermişlerdir.
  2. Onlar ki; yakarışlarında derin bir saygı içindedirler.
  3. Onlar ki; boş sözlerden uzak dururlar.
  4. Onlar ki; yoksulun hakkı olanı verirler.
  5. Ve onlar ki, iffetlerini yasak ilişkiden uzak tutarlar.
  6. Ancak eşleri ve halayıkları bunun dışındadır. Çünkü onlar bundan dolayı kınanmazlar.
  7. Fakat kim bunun ötesine geçmek isterse işte onlar sınırı aşan kimselerdir.
  8. O inananlar ise, kendilerine emanet edilen şeylere dikkat ederler. Verdikleri sözlere de bağlı kalırlar.
  9. Onlar ki, yakarışlarını özenle yerine getirmeyi sürdürürler.
  10. İşte onlar mirasçılar olacaklardır.
  11. Onlar ki, Firdevs Cennetlerine mirasçı olacaklar ve orada sürekli kalacaklardır.
  12. Kuşkusuz biz insanı süzülmüş bir balçıktan yarattık.
  13. Sonra onu sağlam bir karar yerinde döl suyu damlası olarak yerleştirdik.
  14. Sonra, o damlayı, asılı duran bir nesne olarak biçimlendirdik. Sonra onu dölüt haline getirdik. Sonra dölütü kemik olarak şekillendirdik. Sonra kemiğe et giydirdik ve sonra onu başka bir yaratışla var ettik. Öyleyse var edenlerin en güzeli olan Allah çok yücedir.
  15. Sonra siz bütün bunların ardından elbette ki öleceksiniz.
  16. Sonra siz diriliş günü yeniden diriltileceksiniz.
  17. Şu bir gerçek ki biz, sizin üstünüzde yedi yol var ettik. Biz ki, var etmekten habersiz değiliz.
  18. Biz, gökten belli bir ölçüye göre su indirdik ve onu yeryüzünde tuttuk. Bizim onu gidermeye de elbette gücümüz yeter.
  19. O suyla sizin için hurma bahçeleri ve üzüm bağları yetiştirdik. Bu bağ ve bahçelerde sizin için pek çok meyveler vardır ve siz onlardan yemektesiniz.
  20. Bir de Sina Dağı çevresinde yetişen bir ağaç bitirdik ki, ondan hem bir yağ çıkar, hem de yiyenlere katık olur.
  21. Hayvanlarda sizin için elbette bir ibret vardır. Onların karınlarındaki sütten size içirmekteyiz. Onlarda sizin için daha birçok yararlar da vardır ve ayrıca siz onlardan yemektesiniz.
  22. Hem o hayvanlar hem de gemiler sizi taşımaktadır.
  23. Andolsun ki, biz, Nuh'u halkına elçi olarak gönderdik ve o; "Ey halkım, Allah'a kulluk edin. Sizin için ondan başka ilah yoktur. Yine de ona karşı gelmekten sakınmaz mısınız?" dedi.
  24. Bunun üzerine halkından öne çıkan inkarcılar şöyle dediler; "Bu ancak sizin gibi bir insandır. Size üstünlük taslamak istiyor. Eğer Allah dikseydi, bir melek gönderirdi. Biz geçmişteki atalarımızdan böyle bir şey duymadık."
  25. "Bu, ancak çıldırmış bir adamdır. Öyle ise bir süre onu gözetim altında tutun."
  26. Nuh şöyle dedi; "Rabbim, beni yalanlamalarına karşı bana yardım et."
  27. Biz de ona şöyle bildirimde bulunduk: "Gözetimimiz altında, sana bildirdiğimiz gibi bir gemi yap. Buyruğumuz gelip de sular kaynamaya başlayınca, her türden ikişer çift ve aleyhinde hüküm verilmiş olanların dışında kalan aileni de gemiye bindir. Haksızlık yapanlar için bana hiç yalvarma. Çünkü onlar kesinlikle boğulacaklardır."
  28. Sen ve yanında bulunanlar gemiye yerleştiğiniz zaman; "Bizi o zalimler topluluğundan kurtaran Allah'a övgüler olsun!" diye dua et.
  29. Ve şöyle söyle; "Rabbim, beni kutlu bir yere yerleştir. Kuşkusuz sen yerleştirenlerin en iyisisin."
  30. İşte bunda alınacak nice dersler vardır. Biz böylece kullarımızı sınamaktayız.
  31. Sonra onların ardından biz başka bir kuşak meydana getirdik.
  32. Onlara, kendilerinden; "Allah'a kulluk edin, sizin ondan başka hiçbir ilahınız yoktur. Hala ona karşı gelmekten sakınmaz mısınız?" diye öğüt veren bir elçi gönderdik.
  33. Onun, dünya yaşamında kendilerine gönenç verdiğimiz, inkarcı ve ahirete kavuşmayı yalanlayan toplumunun ileri gelenleri şöyle dediler; "Bu, sizin gibi bir insandan başka bir şey değildir. Yediğinizden yiyor, içtiğinizden içiyor."
  34. "Kendiniz gibi bir insana boyun eğerseniz, kesinlikle yazık edersiniz."
  35. "Size, ölüp, toprak ve kemik olduktan sonra yeniden mezarlarınızdan çıkarılıp dirileceğinizi mi vaat ediyor?"
  36. "Yazık, yazık. Size vaat edilen şey ne denli uzak."
  37. "Yaşam, şu dünya yaşamından ibarettir. Ölürüz, yaşarız ama biz yeniden diriltilecek değiliz."
  38. "Bu adam, Allah'a karşı yalan uyduran bir kimseden başkası değildir. Biz ona inanmayız."
  39. Tanrı elçisi şöyle dedi; "Rabbim, beni yalanlamalarına karşı bana yardım et."
  40. Allah şöyle buyurdu; "Onlar, az bir zaman sonra kesinlikle pişman olacaklar."
  41. Nitekim o korkunç ses onları hak ettikleri şekilde yakalayıverdi de hepsini sel süprüntüsüne çevirdik. Zalimler topluluğu yok olsun gitsin.
  42. Sonra biz onların ardından başka kuşaklar meydana getirdik.
  43. Hiçbir toplum, kendisi için belirlenmiş süreyi kısaltamaz ya da geciktiremez.
  44. Sonra biz, elçilerimizi ardı ardına gönderdik. Hangi topluma elçisi geldiyse onlar onu yalanladılar. Biz de onları birbiri ardınca devirdik ve hepsini tarihe gömdük. İnanmayan toplum bizden uzak olsun. İnançsızlar topluluğu yok olsun gitsin.
  45. Sonra Musa ve kardeşi Harun'u ayetlerimizle ve apaçık bir kanıtla gönderdik.
  46. Firavun ve adamlarına gittiler. Fakat onlar inanmayı kibirlerine yediremediler. Zaten onlar büyüklük taslayan bir topluluk idi.
  47. Şöyle dediler; "Halkı bize köle olan ve kendileri de tıpkı bizim gibi insan olan bu iki adama mı inanalım?"
  48. Böylece onları yalanladılar ve yıkıma uğrayanlardan oldular.
  49. Andolsun ki biz, doğru yolu bulabilsinler diye Musa'ya o kitabı verdik.
  50. Meryem'in oğluyla annesini de birer ayet kıldık ve onları barınmaya uygun sulak bir tepeye yerleştirdik.
  51. Ey elçiler, temiz ve güzel yiyeceklerden yiyin ve iyi işler yapın. Kuşku yok ki, ben sizin yaptıklarınızı gereğince bilmekteyim.
  52. İşte sizin bu toplumunuz tek bir toplumdur. Ben de sizin rabbinizim. Öyleyse bana karşı gelmekten sakının.
  53. Ne var ki, insanlar işlerini kendi aralarında parça parça ettiler. Her topluluk kendi yanındakiyle sevinip övünmektedir.
  54. Artık sen onları bir süre aymazlıkları ile baş başa bırak.
  55. Sanıyorlar mı ki kendilerine mal ve çocuklar sunduk diye,
  56. Onlara iyilik yapmak konusunda acele davranıyoruz. Hayır, onlar, ne yaptıklarının farkında değiller.
  57. Kuşkusuz ki, rablerine olan saygıdan dolayı titreyenler,
  58. Rablerinin ayetlerine inananlar,
  59. Rablerine ortak koşmayanlar,
  60. Ve rablerine dönecekleri için, verdiklerini kalpleri ürpererek verenler,
  61. İşte onlar ki, iyiliklerde yarışıp bu konuda öne geçmeye çalışırlar.
  62. Biz hiç kimseye gücünün üstünde yük yüklemeyiz. Katımızda her şeyi doğru olarak bildiren bir kitap vardır. Onlar, asla haksızlığa uğratılmazlar.
  63. Fakat, inkarcıların kalpleri bundan habersizdir. Bundan başka da onların yapa geldikleri işler vardır.
  64. Sonunda onların zengin olanlarını cezaya çarptırdığımız zaman hemen feryadı basarlar.
  65. Bugün boşuna feryat etmeyin. Çünkü bizden yardım görmeyeceksiniz.
  66. Gerçek şu ki, size benim ayetlerim okunduğunda arkanızı dönüyordunuz.
  67. Geceleri toplanıp büyüklük taslayarak ayetlerim hakkında saçmalıyordunuz.
  68. Onlar bu sözü hiç düşünmezler mi? Yoksa onlara, ilk atalarına gelmeyen bir şey mi geldi?
  69. Yoksa kendilerine gönderilen Tanrı elçisini tanıyamadılar da bundan dolayı mı inkar ediyorlar?
  70. Yoksa; "Onda bir çılgınlık var!" mı diyorlar? Hayır! O, onlara gerçeği getirdi. Ama onların çoğu bu gerçekten hoşlanmıyor.
  71. Eğer gerçek onların keyiflerine uysaydı, gökler de, yer de, bunların içindekiler de kesinlikle bozulup giderdi. Hayır, biz onlara uyarılarını getirdik. Fakat onlar kendilerine gelen uyarıdan yüz çeviriyorlar.
  72. Yoksa sen onlardan bir ücret mi istiyorsun? Oysa rabbinin vereceği ücret daha hayırlıdır. Çünkü o yaşamlık verenlerin en hayırlısıdır.
  73. Gerçek şu ki, sen onları dosdoğru bir yola çağırıyorsun.
  74. Ama şu da gerçek ki, ahirete inanmayanlar, yoldan sapıyorlar.
  75. Biz onlara acıyıp da üstlerindeki sıkıntıyı kaldırsak, onlar yine içinde bocaladıkları azgınlıklarında ısrar ederlerdi.
  76. Andolsun ki, biz onları azap ile kıskıvrak yakaladık da yine rablerine boyun eğmediler ve yalvarıp yakarmadılar.
  77. Sonunda, üzerlerine azabı şiddetli olan bir kapı açtığımızda, onlar bunun içinde şaşkına dönüp umutsuz kalmışlardır.
  78. O, sizin için kulakları, gözleri ve yürekleri var edendir. Siz ise çok az şükrediyorsunuz.
  79. O, sizi yeryüzünde yaratıp türetendir. Yalnızca onun huzurunda toplanacaksınız.
  80. Yaşam veren de, öldüren de odur. Gece ile gündüzün birbiri ardınca gelişi de onun eseridir. Hala aklınızı kullanmayacak mısınız?
  81. Buna karşın onlar da öncekilerin dedikleri gibi dediler.
  82. Dediler ki; "Ölüp toprak ve kemik yığını olduktan sonra gerçekten biz yeniden mi diriltilecekmişiz?"
  83. "Gerçek şu ki bundan önce de bize ve atalarımıza böyle şeyler söylenmişti. Bunlar geçmiştekilerin masallarından başka bir şey değildir."
  84. De ki; "Yeryüzü ve içindekiler kimindir? Eğer biliyorsanız söyleyin."
  85. "Allah'ındır!" diyeceklerdir. De ki; "Öyleyse hiç düşünüp ibret almaz mısınız?"
  86. Yine de ki; "Yedi göğün rabbi ve o büyük göklerin en yükseğinin rabbi kimdir?"
  87. Diyecekler ki; "Onlar da Allah'ındır!" Sen de de ki; "Hala Allah'a karşı gelmekten sakınmaz mısınız?"
  88. Yine de ki; "Her şeyin yönetimini elinde tutan, her şeyi koruyup kolladığı halde korunmaya gereksinimi olmayan kimdir? Eğer biliyorsanız, söyleyin."
  89. Diyecekler ki; "Hepsi Allah'ındır!" Sen de de ki; "Öyleyse nasıl oluyor da büyülenip aldanıyorsunuz?"
  90. Doğrusu biz onlara gerçeği sunduk. Onlarsa gerçekten yalancıdırlar.
  91. Allah, çocuk edinmemiştir. Onun yanında başka bir ilah da yoktur. Eğer olsaydı, her ilah kendi yarattığı ile gider ve elbette biri, diğerine üstün gelirdi. Allah onların yakıştırdığı şeylerden uzaktır.
  92. O, gizli olanı da açık olanı da bilir. Ve o, onların ortak koştuğu şeylerden uzaktır.
  93. De ki; "Rabbim, onlara vaat edilen cezayı bana göstereceksen,
  94. "Rabbim, beni, o zalimler topluluğunun içinde bulundurma."
  95. Bizim, onlara vaat ettiğimiz cezayı sana göstermeye elbette ki, gücümüz yeter.
  96. Sen, kötülüğü en güzel bir tutumla sav. Biz onların yakıştırmakta oldukları şeyi çok iyi bilmekteyiz.
  97. De ki; "Ey rabbim, şeytanların kışkırtmalarından sana sığınırım."
  98. "Onların yanımda bulunmasından da yine sana sığınırım."
  99. Sonunda onlardan birine ölüm geldiğinde şöyle der: "Rabbim beni geri gönder."
  100. "Belki ben, terk ettiğim doğru işleri yaparım." Hayır. Bu, sadece onun söylediği boş bir sözden ibarettir. Zaten onların arkalarında yeniden diriltilecekleri güne kadar bir engel vardır.
  101. Boruya üflendiğinde, o gün artık aralarında akrabalık bağı kalmamıştır ve birbirlerini de arayıp sormazlar.
  102. Artık kimlerin tartıları ağır gelirse onlar kurtulmuş olacaklardır.
  103. Kimlerin tartıları da hafif gelirse onlar kendilerine yazık etmiş olanlardır. Onlar sürekli Cehennemde kalacaklardır.
  104. Orada yüzlerini alevler yalar da, ateş dudaklarını yaktığında, dişleri açıkta kalıverir.
  105. Ayetlerim size okunuyorken, yalanlayanlar sizler değil miydiniz?
  106. Derler ki; "Rabbimiz, azgınlığımız bizi yendi ve biz sapkın bir topluluk olduk."
  107. "Rabbimiz, bizi buradan çıkar. Bir daha aynısını yaparsak, işte o zaman zalimlerden oluruz."
  108. Allah şöyle buyurur: "Sinip kalın orada. Bir daha da bana bir şey söylemeyin."
  109. "Çünkü kullarımdan bir topluluk; 'Rabbimiz, inandık, bizi bağışla, bize acı, sen acıyanların en hayırlısısın!' derdi."
  110. "İşte siz onları alaya almıştınız. Sonunda bu alaylarınız size beni anmayı unutturdu da onlara gülüp durmuştunuz."
  111. "Bugün ben, onlara, sabretmelerinin karşılığını verdim. Gerçekten kazananlar işte onlardır."
  112. Allah; "Yeryüzünde kaç yıl kaldınız?" diye buyurur.
  113. Derler ki; "Ya bir gün, ya da günün bir bölümü kadar. Onu sayanlara sor."
  114. Bunun üzerine Allah der ki; "Sadece çok kısa bir süre kaldınız. Keşke bunu biliyor olsaydınız."
  115. "Sizi, boş yere yarattığımızı ve bize döndürülmeyeceğinizi mi sandınız?"
  116. Gerçek egemenlik sahibi olan Allah'ın şanı çok yücedir. Ondan başka ilah yoktur. O, çok değerli en yüksek göğün rabbidir.
  117. Kim Allah ile birlikte, varlığına hiçbir belge bulunmayan başka bir ilaha kulluk ederse, o kimsenin hesabı ancak rabbinin katındadır. Çünkü inkarcılar asla kurtuluşa eremez.
  118. Öyleyse şöyle söyle; "Rabbim, bağışla ve acı. Sen acıyanların en iyisisin."