Nisa Suresi

Mustafa Cemil Kılıç Meali

Esirgeyen, Bağışlayan Allah'ın adıyla...

  1. Ey insanlar, sizi bir tek özden yaratan ve ondan da eşini yaratan ve ikisinden birçok erkekler ve kadınlar türetip yeryüzüne yaymış olan rabbinizden sakının. Adını kullanarak birbirinizden dilekte bulunduğunuz Allah'tan ve akrabalık haklarına saygısızlık etmekten de sakının. Kuşkusuz Allah, sizin üzerinizde bir gözetleyicidir.
  2. O halde yetimlere mallarını verin. Temiz olanı pis olanla değiştirmeyin. Onların mallarını kendi mallarınıza katarak sakın yemeyin. Çünkü bu, gerçekten büyük bir suçtur.
  3. Yetimler konusunda adaleti koruyamayacağınızdan korkarsanız, sizin için temiz kılman kadınlardan ikişer, üçer, dörder nikahlayın. Eğer bu durumda da adaleti gözetemeyeceğinizden korkarsanız, bir tek kadınla ya da cariyelerinizle yetinin. İşte bu, haksızlığa sapmamanız için en uygun olan yoldur.
  4. Kadınlara evlilik haklarını tam olarak verin. Kendi istekleriyle o hakkın bir kısmını size bağışlarlarsa onu ağız tadıyla yiyin.
  5. Allah'ın geçimlik olarak verdiği malları aklı ermezlere vermeyin. Fakat bu mallarla onlara da yaşamlık verin ve onları giyindirin. Onlara tatlı sözler söyleyin.
  6. Yetimleri evlenme çağma gelinceye kadar deneyin. Olgunlaştıklarını görünce de mallarını kendi ellerine verin. Savurganlık yaparlar ya da büyürler de geri alırlar diye onların mallarını dağıtıp yemeyin. Varlıklı olanlar bundan kaçınsınlar, yoksul olanlar da bu mallardan ancak geleneğe uygun olarak yesinler. Mallarını kendilerine verirken de yanlarında tanık bulundurun. Kuşkusuz hesap sorucu olarak Allah yeter.
  7. Erkekler için anne ile babanın ve yakın akrabanın bıraktığı mirastan bir pay vardır. Kadınlar için de anne ile babanın ve yakın akrabanın bıraktığı mirasın azından da, çoğundan da bir pay vardır. Bunlar, üzerinize buyruk olarak yazılıp belirlenmiş paylardır.
  8. Miras bölüşümünde, yakınlar, yetimler ve yoksullar da hazır bulunursa güzel sözler söyleyerek onlara da bir şeyler verin.
  9. Arkalarında küçük ve güçsüz çocuklar bıraktıkları takdirde, onlar için kaygı duyacak olanlar, haksızlık yapmaktan çekinsinler. Allah'tan sakınsınlar ve sözü de dosdoğru bir biçimde söylesinler.
  10. Gerçek şu ki, yetimlerin mallarını haksız yere yiyenler karınlarına sadece ateş doldurmuş olurlar. Onlar ki, çılgın bir ateşe gireceklerdir.
  11. Allah size çocuklarınız konusunda öğütte bulunuyor. Erkek, kadının iki katı pay alır. Mirasçılar sadece kadın olup iki kişiden fazla iseler mirasın üçte ikisi onlarındır. Çocuk sadece bir kadınsa mirasın yarısı onundur. Ölen kişi ardında çocuk bırakmışsa, ana ve babasının her birisine altıda bir düşer. Çocuğu yok da kendisine sadece ana ve babası varis oluyorsa bu durumda annesine üçte bir pay düşer. Kardeşi varsa bu durumda annesine altıda bir düşer. Bütün bu bölüşme oranları, ölenin yaptığı vasiyetten ve borçların ödenmesinden sonra gelir. Analarınız, babalarınız ve çocuklarınızdan hangisinin size daha yararlı olduğunu siz bilemezsiniz. Bunlar, Allah'ın koyduğu kurallardır. Kuşkusuz Allah gereğince bilendir ve erdemli bilginin kaynağıdır.
  12. Eğer çocukları yoksa, eşlerinizin bıraktığı mirasın yarısı sizindir. Çocukları var ise, bıraktıklarının dörtte biri sizindir. Bu pay, borçlarının ödenmesinden ve yaptıkları vasiyetteki payların dağıtılmasından sonradır. Çocuklarınız yoksa bıraktığınızın dörtte biri onlarındır. Çocuklarınız varsa, bıraktığınızın sekizde biri onlarındır. Bu pay, borçlarınızın ödenmesinden ve yaptığınız vasiyetteki payların dağıtılmasından sonradır. Miras bırakan erkeğin veya kadının, çocuğu ve eşi olmayıp bir erkek veya bir kız kardeşi var ise bu durumda her birine altıda bir düşer. Bundan fazla iseler, üçte biri paylaşırlar. Bu bölüşüm vasiyetteki payların dağıtılmasından ve borçların ödenmesinden sonra uygulanmalıdır ki kimseye zarar verilmiş olmasın. Bu, Allah'tan gelen bir vasiyettir. Kuşkusuz Allah, gereğince bilendir ve yumuşak davranandır.
  13. Bunlar, Allah'ın sınırlarıdır. Kim Allah'a ve elçisine boyun eğerse, Allah, onu yüzeyinden ırmaklar akan, içinde kalıcı olacakları cennetlere koyar. İşte, büyük başarı budur.
  14. Kim de Allah'a ve elçisine başkaldırır ve onun koyduğu sınırlarını aşarsa, Allah, onu da içinde kalıcı olacağı ateşe sokar. Artık onun için alçaltıcı bir azap vardır.
  15. Kadınlarınızdan eşcinsel fuhuş yapanlara karşı içinizden dört tanık getirin; eğer tanıklık ederlerse o kadınları, ölüm canlarını alıncaya ya da Allah kendileri için bir yol açıncaya kadar evlerde tutun.
  16. Eşcinsel fuhşu içinizden iki erkek yaparsa onları ağır bir biçimde kınayın. Onlar, tövbe edip de durumlarını düzeltirlerse kınamaktan vazgeçin. Kuşkusuz Allah, tövbeleri çokça kabul eden ve esirgeyici olandır.
  17. Allah'ın kabul edeceği tövbe, ancak bilmeden kötülük edip de sonra tez elden tövbe edenlerin tövbesidir; işte Allah bunların tövbesini kabul eder. Kuşkusuz, Allah, gereğince bilendir ve erdemli bilginin kaynağıdır.
  18. Sürekli günah işleyip de kendilerini ölüm yakalayınca, "Ben artık tövbe ettim," diyenlerin tövbesi geçersizdir. İnkarcı olarak ölenlerin de tövbesi geçersizdir. Onlar için acıklı bir azap vardır.
  19. Ey inananlar, kadınları miras yoluyla zorla almanız size helal değildir. Onlara verdiklerinizin bir bölümünü alıp götürmek için sakın onları sıkıştırmayın. Eğer açık bir edepsizlik yaparlarsa başkadır. Onlarla iyi geçinin. Eğer onlardan hoşlanmazsanız, bilin ki, sizin hoşlanmadığınız bir şeye Allah çok hayır koymuş olabilir.
  20. Eşinizden ayrılıp da başka biriyle evlenmek istediğiniz takdirde, önceki hanımınıza yükler dolusu evlilik hakkı vermiş olsanız bile, ondan hiçbir şeyi geri almayın. İftira ederek ve apaçık bir günahla onu geri almanız olacak şey midir?
  21. Onlarla bir yastığa baş koyduğunuz halde ve onlar sizden sağlam bir söz almışken, siz onlardan evlilik hakkını nasıl geri alırsınız?
  22. Babalarınızın daha önce evlenmiş olduğu kadınlarla evlenmeyin. Ama geçmişte olanlar geçmişte kalmıştır. Bu, kesinlikle utanç verici bir iş, çirkin bir şey ve iğrenç bir yoldur.
  23. Size, şu kadınlarla evlenmek yasaklanmıştır: Analarınız, kızlarınız, kız kardeşleriniz, halalarınız, teyzeleriniz, erkek kardeş kızları, kız kardeş kızları, sizi emziren süt anneleriniz, süt kız kardeşleriniz, eşlerinizin anneleri, kendileriyle birleştiğiniz hanımlarınızdan doğmuş olup evlerinizde oturan üvey kızlarınız. Ama eğer anneleriyle birleşmemişseniz o takdirde sizin için bir günah yoktur. Ayrıca öz oğullarınızın eşleri de size yasaktır. İki kız kardeşi birlikte almanız da haram kılınmıştır. Eskide kalanlar başkadır. Kuşkusuz Allah, çok affedici ve çok esirgeyicidir.
  24. Kocalı kadınlarla evlenmek de haramdır. Ancak savaş esiri olarak sahibi olduğunuz cariyeler bunun dışındadır. Bunlar, Allah'ın üzerinize yazdığı yasalardır. Bunların dışındakiler, iffetli yaşamanız, zina etmemeniz ve evlilik haklarıyla istemeniz koşuluyla size helaldir. Onlardan hoşlandıklarınıza, üzerinize yazılmış bir buyruk olarak evlilik haklarını ödeyin. Bu buyruğu yerine getirirken evlilik hakkını ayarlamak için karşılıklı anlaşmanızda bir sakınca yoktur. Kuşkusuz, Allah, gereğince bilendir ve erdemli bilginin kaynağıdır.
  25. İçinizden özgür mümin kadınlarla evlenmeye gücü yetmeyenler, mümin olan cariyeleriniz ile evlensin. Allah sizin inancınızı en iyi bilendir. Siz, birbirinizdensiniz. Öyle ise, onları velilerinin izni ile nikahlayın ve fuhuş işlemeyen, gizli dost tutmamış olan iffetli kadınlara evlilik haklarını güzel bir biçimde verin. Evlendikten sonra fuhuş yapacak olurlarsa, onlara özgür kadınlara verilen cezanın yarısını uygulayın. Bu, sizden günaha düşmekten korkanlar içindir. Sabrederseniz sizin için daha hayırlıdır. Kuşkusuz Allah, acıyıcı ve esirgeyici olandır.
  26. Allah, size açıklayarak anlatmak, sizi sizden öncekilerin yoluna iletmek ve tövbelerinizi kabul etmek ister. Kuşkusuz Allah, gereğince bilendir ve erdemli bilginin kaynağıdır.
  27. Kuşkusuz Allah, tövbelerinizi kabul etmek ister; şehvetlerinin peşinden gidenler ise, sizin büyük bir sapma ile sapmanızı dilerler.
  28. Allah yükünüzü de hafifletmek istiyor. Çünkü insan güçsüz yaratılmıştır.
  29. Ey inananlar, birbirinizin malını haksız biçimde yemeyin. Ancak karşılıklı rıza ile yaptığınız alışveriş başkadır. Kendi canınıza da kıymayın. Kuşku yok ki, Allah size karşı pek esirgeyicidir.
  30. Kim sınırları aşarak ve haksızlık ederek bunu yaparsa biz onu ateşe sokacağız. Bu da Allah için çok kolaydır.
  31. Eğer size yasaklanan büyük günahlardan kaçınırsanız, kalan günahlarınızı da biz örter ve sizi güzel bir yere yerleştiririz.
  32. Allah'ın kiminize kiminizden daha çok verdiği iyiliklere göz dikmeyin. Erkeklerin kazandıkları sevap kendilerinindir, kadınların kazandıkları sevap da kendilerinindir. O halde Allah'ın bol sunumunu dileyin. Çünkü Allah, her şeyi gereğince bilendir.
  33. Anne ve baba ile yakın akrabanın bıraktığı mallar hakkında, biz herkes için varisler belirledik. Kendileriyle sözleşme yaptığınız kimselere de paylarını verin. Kuşkusuz Allah, her şeyin tanığıdır.
  34. Allah'ın onlara fazladan vermiş olduğu nimetler ve mallarından yaptıkları harcamalar nedeniyle, erkekler kadınlar üzerinde yönetici ve gözeticidir. Erdemli kadınlar ise söz dinleyicidirler; Allah kendilerini nasıl korudu ise, onlar da kocalarının yokluğunda onların hukukunu öylece korurlar. Geçimsizliğinden korktuğunuz kadınlara önce öğüt verin; sonra onları yataklarında yalnız bırakın; sonra da evden çıkarın. Eğer sözünüzü dinlerlerse, artık onlara karşı bahane aramayın. Kuşku yok ki, Allah her şeyden yüce ve her şeyden büyüktür.
  35. Eğer karı ile kocanın arasının açılmasından korkuyorsanız, erkeğinkilerden bir ve kadınmkilerden bir aracı gönderin. Eğer bu ikisi aralarını bulmak için çalışırlarsa Allah da onların arasını bulur. Çünkü Allah gereğince bilendir ve her şeyden haberi olandır.
  36. Hiçbir şeyi ona ortak koşmadan Allah'a kulluk edin. Anne ve babaya, akrabaya, yetimlere, yoksullara, yakın komşuya, uzak komşuya, yanınızdaki arkadaşa, yolcuya, elinizin altındaki hizmetçi ve kölelere iyilik edin. Şu bir gerçek ki, Allah kasılıp şımaranları ve böbürlenenleri asla sevmez.
  37. Bunlar kendileri cimrice davrandıkları gibi başkalarına da cimri olmayı önerirler ve Allah'ın sunum olarak kendilerine verdiği olanakları gizlerler. Biz ki, inkarcılar için alçaltıcı bir azap hazırladık.
  38. Onlar Allah'a ve ahiret gününe inanmadıkları halde sırf gösteriş olsun diye mallarını yardım için dağıtırlar. Şeytan ki, kime arkadaş olursa, artık o, ne kötü bir arkadaştır.
  39. Ne olurdu, onlar da Allah'a ve ahiret gününe inanıp Allah'ın kendilerine verdiği yaşamlıktan Allah yolunda harcasalardı. Elbette ki, Allah, onları gereğince bilmektedir.
  40. Allah hiç kimseye zerre kadar haksızlık etmez. Yapılan iyiliği ise kat kat artırır ve kendi katından da büyük bir ödül verir.
  41. Her toplumdan bir tanık getirdiğimiz ve seni de onlara tanık kıldığımız zaman onların hali nice olacaktır?
  42. Öyle bir gün gelecek ki, o gün, inkarcılar ve elçiye başkaldıranlar yerle bir olmak isterler. Ve onlar, hiçbir sözü Allah'tan gizleyemezler.
  43. Ey inananlar, sarhoşken, ne dediğinizi bilinceye değin ve yolcu olanlar dışında cinsel ilişkiden sonra yıkanıncaya kadar ibadet için duaya durmayın. Hasta veya yolcu iseniz, yahut biriniz tuvaletten gelmişse, yahut kadınlarla cinsel ilişkiye girmiş olup da su bulamamışsanız, temiz ve kuru bir toprağa dokunup yüzünüze ve ellerinize sürerek teyemmüm edin. Kuşkusuz Allah, affedici ve bağışlayıcıdır.
  44. Bakmaz mısın şu kendilerine kitaptan bir pay verilmiş olanlara? Kendileri sapkınlığı satın aldıkları gibi sizin de yoldan sapmanızı istemekteler.
  45. Allah, sizin düşmanlarınızı herkesten iyi bilmektedir. Dost olarak Allah yeter; yardımcı olarak da Allah yeter.
  46. Yahudilerden öyleleri var ki, sözcükleri yerlerinden kaydırırlar; dini alaya alıp dillerini eğip bükerek; "Duyduk, isyan ettik!" "Duy, duymaz olasıca!" "Davar güder gibi güt bizi!" derler. Eğer onlar, "Duyduk, boyun eğdik, duy, bak bize!" demiş olsalardı, kendileri için daha hayırlı ve daha yerinde olurdu. Fakat Allah, inkarları yüzünden onlara lanet etmiştir. Çok az bir bölümü dışında, onlar inanmazlar.
  47. Ey kendilerine kitap verilenler, yanınızdakini doğrulayıcı olarak indirdiğimiz kitaba inanın. Bazı yüzleri silip arkalarına döndürmeden ya da cumartesi gününe saygı göstermeyenleri lanetlediğimiz gibi onları da lanetlemeden önce bu kitaba inanın. Anımsayın ki, Allah'ın buyruğu sürekli yapıla gelmiştir.
  48. Şu bir gerçek ki, Allah, kendisine ortak koşulmasını bağışlamaz; onun dışında, dilediği kimsenin günahını bağışlar. Allah'a ortak koşan ise çok büyük bir günahla iftirada bulunmuş olur.
  49. Kendilerini temize çıkaranları görmüyor musun? Oysa Allah, dilediğini temize çıkarır da onlara en küçük bir haksızlık yapılmaz.
  50. Bir bak, nasıl da Allah'a yalan uyduruyorlar! Bu kadarı, apaçık bir günah olarak onlara yeter.
  51. Görmüyor musun o kimseleri ki kendilerine kitaptan bir bölüm verilmişken onlar yine de Cibt putuna, Tağut şeytanına tapıyorlar. İnkarcılar için de; "Bunlar, inananların tuttuğu yoldan daha doğru yoldadırlar," diyorlar.
  52. Onlar, Allah'ın lanetlediği kişilerdir. Allah bir kimseyi lanetlerse, artık ona yardım edecek birini bulamazsın.
  53. Yoksa onların Tanrının egemenliğinde bir payı mı var? Öyle olsaydı insanlara bir çekirdek bile vermezlerdi.
  54. Yoksa onlar, Allah'ın kendi sunumundan insanlara verdiklerini mi kıskanıyorlar? Doğrusu biz, İbrahim'in soyuna kitabı ve erdemli bilgiyi verdik. Ayrıca onlara büyük bir egemenlik de verdik.
  55. Sonra onlardan kimi ona inandı ama kimi de ondan yüz çevirdi. Onlara ceza olarak Cehennem yeter.
  56. Kuşku yok ki, ayetlerimizi inkar edenleri yakında bir ateşe atacağız. Derileri piştikçe de, azabı tekrar tatsınlar diye derilerini yenileyeceğiz. Elbette ki, Allah gücün ve erdemli bilginin kaynağıdır.
  57. İnanıp iyi işler yapanları da yüzeyinden ırmaklar akan cennetlere koyacağız. Orada kalıcı olacaklardır. Ayrıca orada kendilerine tertemiz eşler de vardır ve biz onları benzersiz bir gölgeye kavuşturacağız.
  58. Allah size emanetleri ehline vermenizi, insanlar arasında hüküm verdiğinizde de adaletle hükmetmenizi emrediyor. Gerçekten de Allah ne güzel öğütler veriyor! Kuşkusuz ki, Allah, gereğince işitmekte ve gereğince görmektedir.
  59. Ey inananlar, Allah'a itaat edin, Tanrı elçisine ve sizden buyruk sahibi olanlara da itaat edin. Sonra bir konuda çekişmeye düştüğünüzde, Allah'a ve ahiret gününe inanmışsanız onun durumunu Allah'a ve Tanrı elçisine bırakın. Böyle yapmanız daha hayırlı ve sonuç itibariyle de daha güzeldir.
  60. Görmedin mi şu kimseleri ki, sana indirilene ve senden önce indirilene inandıklarını iddia ediyorlar, sonra da reddetmekle emrolundukları azgınların yargısına başvurmak istiyorlar. Üstelik Şeytan da onları büsbütün saptırarak doğru yoldan iyice uzaklaştırmak istiyor.
  61. Onlara; "Allah'ın indirdiğine ve elçiye gelin!" denince, o ikiyüzlülerin, senden büsbütün uzaklaştıklarını görürsün.
  62. Öyleyse, nasıl oluyor da kendi elleri ile yaptıkları kötülük yüzünden başlarına bir musibet gelince sana koşarak, "Biz sadece iyilik yapmak, uzlaşma sağlamak istemiştik," diye Allah adına yemin ediyorlar.
  63. Allah onların kalplerindeki kötü duyguları iyi bilir. Onlara aldırış etme, öğüt ver. Onlara kendileri hakkında içlerine işleyecek etkili sözler söyle.
  64. Biz elçilerden hiç birini, Allah'ın izniyle kendisine itaat edilmesinden başka bir amaçla göndermedik. Onlar kendi canlarına haksızlık ettiklerinde eğer sana gelip Allah'tan bağışlama dikselerdi ve elçi de onlar için bağışlama dikseydi, elbette Allah'ı tövbeleri kabul edici ve esirgeyici olarak bulurlardı.
  65. Hayır öyle değil; rabbine andolsun ki, aralarında çekiştikleri konularda seni hakem kılıp sonra da senin verdiğin karara, içlerinde hiçbir sıkıntı duymaksızın, tam bir teslimiyetle teslim olmadıkça onlar inanmış olmazlar.
  66. Biz onlara, "Canınızı verin," yahut "Yurdunuzu terk edin," diyecek olsaydık, içlerinden pek azı bunu yapardı. Ama kendilerine öğütleneni yapsalardı, elbette bu, kendileri için daha iyi ve daha sağlam olurdu.
  67. İşte o zaman onlara katımızdan büyük bir ödül verirdik.
  68. Ve onları dosdoğru olan yola iletirdik.
  69. Kim Allah'a ve elçisine uyarsa, onlar, Allah'ın kendilerine iyilikte bulunduğu Tanrı elçileri, doğrulayıcılar, şehitler ve iyi kullar ile birlikte olur. Onlar ne güzel arkadaştır.
  70. İşte bu, Allah'tan gelen bir sunumdur. Bilen olarak elbette ki, Allah yeter.
  71. Ey inananlar, savunma önlemlerinizi alın. Gerektiğinde de bölük bölük harekete geçin ya da toplu halde savaşa çıkın.
  72. İçinizden öylesi de var ki, ne olursa olsun ağırdan alır. Size bir musibet gelip çatarsa o, şöyle diyecektir: "İyi ki, onlarla birlikte şehit olmadım. Allah bana sunumda bulundu."
  73. Ama eğer Allah'tan size bir nimet erişirse, sizinle kendisi arasında sanki hiçbir yakınlık yokmuş gibi; "Keşke ben de onlarla birlikte olsaydım da büyük bir başarı kazansaydım!" der.
  74. Öyleyse, dünya yaşamına karşılık ahireti yeğleyenler, Allah yolunda savaşsınlar. Kim Allah yolunda savaşırken, öldürülür ya da galip gelirse elbette ki ona büyük bir ödül vereceğiz.
  75. Size ne oluyor da Allah yolunda savaşmıyorsunuz? Oysa çaresiz erkekler, kadınlar ve çocuklar; "Ey rabbimiz, halkı zalim olan bu ülkeden bizi çıkar. Bize yüce katından bir dost gönder ve yüce katından bir yardımcı gönder," diye dua edip duruyorlar.
  76. İnananlar Allah yolunda savaşırlar. İnkarcılar ise azgınların yolunda savaşırlar. O halde Şeytanın dostlarıyla savaşın. Hiç kuşkusuz, Şeytanın aldatıcı düzeni pek güçsüzdür.
  77. Kendilerine; "Ellerinizi savaştan çekin, içtenlikle yalvarıp dua edin ve yoksulun hakkı olanı verin," denilen kimseleri görmedin mi? Sonra onlara savaş buyruk olarak yazılınca, içlerinden bir topluluk hemen Allah'tan korkar gibi, hatta daha fazla bir korku ile insanlardan korkmaya başladı da; "Rabbimiz, savaşı bize niçin yazdın. Bizi yakın bir süreye kadar ertelesen olmaz mıydı?" dedi. Onlara de ki; "Dünya çıkarı önemsizdir, Allah'tan korkanlar için ahiret daha hayırlıdır ve size kıl payı kadar haksızlık da edilecek değildir."
  78. Nerede olursanız olun, isterse sağlam yapılı kaleler içinde bulunun, yine de ölüm gelip sizi bulacaktır. Onlar ki, kendilerine bir iyilik dokunursa, "Bu Allah'tandır," derler. Bir kötülük dokunursa da, "Bu senin yüzündendir," derler. De ki; "Hepsi de Allah'tandır." O topluluğa ne oluyor da hiçbir sözü anlamaya yanaşmıyorlar?!
  79. Sana gelen her iyilik Allah'tandır. Başına gelen kötülük de kendindendir. Biz seni insanlara bir elçi olarak gönderdik. Buna tanık olarak da Allah yeter.
  80. Kim elçiye itaat ederse gerçekte Allah'a itaat etmiş olur. Kim de yüz çevirirse çevirsin. Biz seni onlara bekçi göndermedik.
  81. Onlar, "Baş üstüne!" diyorlar ama senin yanından ayrılınca da, onlardan bir topluluk, söylediklerinin tersine, sinsice tuzaklar kuruyor. Allah da onların kurduğu tuzakları kaydediyor. Sen onlara aldırma, Allah'a güvenip dayan. Çünkü vekil olarak Allah yeter.
  82. Onlar, Kuranı okuyup düşünmezler mi? Eğer o, Allah'tan başka birinin katından gelmiş olsaydı, içinde pek çok tutarsızlıklar bulurlardı.
  83. Bir de, onlara ister güven verici, isterse de korku verici olsun, bir haber ulaştığında, hemen onu yayıverirler. Halbuki onu elçiye ve içlerinden yetkili olan kimselere götürmüş olsalardı, onların araştırmaya ve hüküm çıkarmaya ehil olanları, işin doğrusunu bilirlerdi. Eğer üzerinizde Allah'ın sunum ve bağışı olmasaydı, pek azınız dışında Şeytana uyup gitmiştiniz.
  84. Öyleyse Allah yolunda çarpış. Sen yalnız kendinden sorumlusun. İnananları da özendir. Umulur ki Allah inkarcıların gücünü kıracaktır. Elbette ki Allah'ın baskısı daha güçlü ve cezası daha çetindir.
  85. Kim güzel bir işe aracı olursa ondan ona bir pay vardır. Kim de kötü bir şeye aracı olursa ondan da ona bir pay vardır. Elbette ki, Allah, her şeyi görüp gözetmektedir.
  86. Size bir selam verildiğinde siz de ona daha güzeli ile ya da aynısı ile karşılık verin. Hiç kuşkusuz Allah her şeyi hesaba katmaktadır.
  87. O öyle bir Allah'tır ki ondan başka ilah yoktur. O, sizleri geleceği kuşkusuz olan diriliş günü kesinlikle bir araya getirecektir. Allah'tan daha doğru sözlü kim olabilir ki?
  88. Size ne oluyor da iki yüzlüler konusunda ikiye ayrılıyorsunuz? Allah onları, kendi işledikleri günahlar yüzünden gerisin geriye döndürmüştür. Yoksa Allah'ın saptırdığını siz mi doğru yola getireceksiniz? Allah'ın saptırdığı kimse için sen asla bir çıkış yolu bulamazsın.
  89. Onlar isterler ki, kendileri inkarcı oldukları gibi siz de inkarcı olun da onlarla eşit duruma gelin. Allah yolunda göç etmedikçe, onlardan hiç kimseyi dost edinmeyin. Eğer yüz çevirirlerse, onları bulduğunuz yerde yakalayıp öldürün. Ve sakın onlardan kendinize hiç bir dost ya da yardımcı edinmeyin.
  90. Fakat kendileriyle aranızda antlaşma olan bir topluma sığınanlarla ya da kendi toplumlarıyla yahut sizinle savaşma konusunda yürekleri yetersiz kalıp da size gelenlere dokunmayın. Allah dikseydi onları elbette sizin üstünüze salardı, onlar da sizinle mutlaka savaşırlardı. Ö halde, sizden uzak durur, sizinle savaşmaz ve size barış eli uzatırlarsa, bu taktirde Allah size, onların üzerlerine gitmek için bir yol vermemiştir.
  91. Bir de öyle kimselerle karşılaşacaksınız ki, hem sizden, hem de kendi toplumlarından güvende olmak isterler. Ama onlar ne zaman bir bozgunculuğa çağırılsalar baş aşağı içine dalarlar. Eğer onlar sizden uzak durmaz, barışa yanaşmaz ve ellerini sizden çekmezlerse, onları bulduğunuz yerde yakalayın ve öldürün. İşte öylelerine karşı biz, size apaçık bir yetki vermişizdir.
  92. Yanlışlık durumu dışında, bir inananın başka bir inananı öldürmesi olacak şey değildir. Yanlışlıkla bir inananı öldürenin, özgürlüğü elinden alınmış bir inananı özgürlüğüne kavuşturması, ölenin ailesine de üzerinde anlaşmaya varılacak tatmin edici bir diyet vermesi gerekir. Varislerin, diyeti bağışlaması durumu başkadır. Eğer öldürülen, inanan biri olmakla birlikte size düşman bir topluluktan ise o zaman öldürenin, özgürlüğünden yoksun bir inananı özgürlüğüne kavuşturması gerekir. Öldürülen, sizinle aralarında antlaşma bulunan bir toplumdan ise o durumda, öldürülenin ailesine tatmin edici bir diyet verme yanında, özgürlüğünden yoksun bir inananı özgürlüğüne kavuşturmak da gerekli olur. Bunlara olanak bulamayan, Allah'a tövbe olarak iki ay kesintisiz, gün ağarmasından gün batımına değin yemeden, içmeden ve cinsel ilişkiden uzak dursun. Elbette ki, Allah, gereğince bilendir ve erdemli bilginin kaynağıdır.
  93. Kim, bir inananı bilerek öldürürse onun cezası, kalıcı olarak gireceği Cehennemdir. Allah ona öfke duymuş, onu lanetlemiş ve onun için büyük bir azap hazırlamıştır.
  94. Ey inananlar, Allah yolunda savaş için yürüdüğünüz zaman, her şeyi iyice anlayın. Size, Müslüman olduğunu bildirene, dünya yaşamının geçici çıkarına göz dikerek; "Sen mümin değilsin," demeyin. Allah katında birçok ganimetler vardır. Evvelce siz de öyleydiniz. Allah size iyilikte bulundu. O halde iyice araştırıp anlayın. Çünkü Allah işlediklerinizden kesin olarak haberi olandır.
  95. İnananlardan özürsüz olarak yerlerinde oturanlar ile malları ve canlarıyla Allah yolunda cihat edenler bir değildir. Allah malları ve canları ile cihat edenleri derece bakımından, oturanlardan üstün kılmıştır. Gerçi Allah her ikisine de Cenneti vaat etmiştir. Fakat malları ve canları ile cihat edenleri oturanlara karşı büyük bir ödülle üstün tutmuştur.
  96. Onlar için Allah katından yüksek dereceler, bir affediliş ve bir bağış vardır. Çünkü Allah çok acıyıcı ve çok esirgeyici olandır.
  97. Melekler, kendilerine yazık etmiş olanların canlarını alırken, onlara; "Ne halde idiniz?" diye sorarlar. Onlar; "Biz bu ülkede güçsüz kimselerdik," derler. Melekler ise "Allah'ın yeryüzü geniş değil miydi? Siz de göç etseydiniz ya!" diye yanıt verirler. Onların varacakları yer Cehennemdir. Orası, varılacak ne kötü bir yerdir.
  98. Fakat, erkek olsun, kadın olsun, çocuk olsun, bir çare veya göç için bir olanak bulamayan güçsüz kimselerin durumu başkadır.
  99. Umulur ki Allah, böylelerini affedecektir. Çünkü Allah, çok affedici ve çok acıyıcı olandır.
  100. Kim Allah yolunda göç ederse yeryüzünde barınacak çok yer ve bolluk bulur. Kim Allah ve elçisi için göç etmek amacıyla evinden çıkar ve sonra kendisini ölüm yakalarsa, onun ödülünü vermek Allah'a düşer. Elbette ki, Allah, çok acıyıcı ve çok esirgeyici olandır.
  101. Yeryüzünde yolculuğa çıktığınızda inkarcıların size kötülük etmelerinden kaygı duyarsanız, toplu yalvarışınızı kısaltmanızda size bir günah yoktur. Kuşku yok ki, inkarcılar, sizin apaçık düşmanınızdır.
  102. Sen içlerinde olup da yapılan toplu yalvarışta onlara önderlik ettiğinde, bir bölümü seninle birlikte yalvarışa dursun ve silahlarını da yanlarına alsınlar. Secdeyi yaptıktan sonra onlar arkanıza geçsinler. Bu kez öbür topluluk gelsin, seninle birlikte onlar da yalvarışa dursunlar, tedbirli olsunlar, silahlarını da alsınlar. İnkarcılar, size ansızın bir baskın vermek için, silah ve eşyanızdan ayrılmış bulunmanızı isterler. Yağmurdan zarar görecekseniz ya da hasta olursanız, silahlarınızı bırakmanızda size bir günah yoktur. Ama tedbirli bulunun. Elbette ki, Allah, inkarcılar için ağır bir azap hazırlamıştır.
  103. Toplu yalvarışı bitirince de ayaktayken, otururken ve yanlarınız üstüne uzanırken Allah'ı anın. Güvene kavuştuğunuzda da toplu yalvarışınızı yerine getirin. Çünkü vakti belirlenmiş biçimde toplu yalvarışa durmak inananların üzerine bir buyruk olarak yazılmıştır.
  104. Düşman birliklerini takip etmekte gevşeklik göstermeyin. Siz acı çekiyorsanız, sizin çektiğiniz gibi onlar da acı çekiyor. Üstelik siz, onların beklemediği şeyi Allah'tan umuyorsunuz. Kuşkusuz Allah, gereğince bilendir, erdemli bilginin kaynağıdır.
  105. Doğrusu biz sana gerçeğin ta kendisi olan kitabı indirdik ki, insanlar arasında Allah'ın sana gösterdiği biçimde hüküm veresin. Sen ki, sakın çıyanlık edenlerin savunucusu olma.
  106. Ve Allah'tan bağışlanma dile. Kuşkusuz Allah, çok acıyıcı ve çok esirgeyici olandır.
  107. Kendilerine çıyanlık edenleri sakın savunma. Çünkü Allah, çıyanlık edip günah işleyenleri asla sevmez.
  108. Onlar yaptıklarını halktan gizleseler de Allah'tan saklayamazlar. Çünkü onlar Allah'ın asla hoşlanmadığı iftiraları sinsice düzüp dururken, Allah, onlarla birlikteydi ve onların bütün yaptıklarını kuşatmış bulunuyordu.
  109. İşte siz böylesiniz; dünya yaşamında onlar için mücadele ettiniz. Peki ya diriliş günü onlar için Allah'la mücadele edecek kim vardır? Ya da onların vekili olacak kimdir?
  110. Bununla birlikte, kim bir kötülük işler ya da kendine zulmeder de sonra Allah'tan bağışlanma dilerse, Allah'ı çok bağışlayıcı ve çok esirgeyici bulacaktır.
  111. Kim bir günah işlerse onu kendi zararına işler. Kuşkusuz Allah, gereğince bilendir ve erdemli bilginin kaynağıdır.
  112. Kim bir hata ya da günah işler de sonra onunla bir suçsuzu suçlarsa hiç kuşkusuz, büyük bir iftira ve açık bir günah yüklenmiş olur.
  113. Eğer Allah'ın sunumu ve bağışı senin üzerinde olmasaydı, onlardan bir topluluk, seni de saptırmaya yeltenmişti. Oysa onlar, ancak kendi kendilerini saptırırlar ve sana hiç bir biçimde zarar veremezler. Allah, sana kitabı ve erdemli bilgiyi indirdi ve sana bilmediklerini öğretti. Elbette ki, Allah'ın sana olan sunumu çok büyüktür.
  114. Onların kendi aralarında gizlice konuşmalarının çoğunda hayır yoktur. Ancak bir sadaka vermeyi veya iyilikte bulunmayı ya da insanların arasını düzeltmeyi buyuranlarınla başkadır. Kim Allah'ın rızasını isteyerek böyle yaparsa, yakında ona büyük bir ödül vereceğiz.
  115. Doğru yol kendisine apaçık belli olduktan sonra, Tanrı elçisinden ayrılıp, inananların yolundan başka bir yola uyan kimseyi, döndüğü yöne döndürür ve onu Cehenneme atarız. Orası ne kötü bir varış yeridir.
  116. Allah, kendisine ortak koşulmasını elbette ki bağışlamaz. Bunun dışında, dilediği kimsenin günahını bağışlar. Kuşkusuz Allah' a ortak koşan kişi, pek derin bir sapıklığa düşmüştür.
  117. Onlar, onu bırakıp da yalnız dişi putlara tapıyorlar. Aslında onlar, inatçı Şeytandan başkasına tapıyor değiller.
  118. Allah, Şeytana lanet etmiş ve o da şöyle demişti; "Elbette senin kullarından belli bir bölümünü alacağım."
  119. "Onları yoldan çıkaracağım, asılsız kuruntulara daldıracağım, kendilerine, putlara nişan olsun diye hayvanların kulaklarını yarmalarını emredeceğim, Allah'ın yaratıklarını değişikliğe uğratmalarını emredeceğim." O halde kim Allah'ı bırakıp Şeytanı dost edinirse apaçık bir yıkıma uğramış olur.
  120. Şeytan, onlara vaatlerde bulunur, kuruntular verir, onları olmayacak isteklere sürükler; fakat Şeytanın vaatleri, yalnızca bir aldatmadan ibarettir.
  121. İşte böylelerinin varacakları yer Cehennemdir ve onlar oradan kurtuluş için hiçbir çare de bulamayacaklardır.
  122. İnanıp yararlı işler yapanları, Allah'ın gerçek bir sözü olarak, temelli kalacakları, içinden ırmaklar akan cennetlere koyacağız. Allah'tan daha doğru sözlü kim vardır?
  123. Bu, sizin ve kendilerine kitap verilenlerin kuruntularına göre bir durum değildir. Kim fenalık yaparsa cezasını görür, kendisine Allah'tan başka ne bir dost ve ne de bir yardımcı bulamaz.
  124. Erkek veya kadından her kim inanarak güzel işler yaparsa, işte öyle kimseler Cennete girecekler ve zerre kadar da haksızlığa uğratılmayacaklardır.
  125. İyilik yaparak kendisini Allah a verip, hakka yönelmiş olan İbrahim'in dinine uyandan, din bakımından daha iyi kim olabilir? Çünkü Allah, İbrahim'i dost edinmişti.
  126. Kuşkusuz göklerde ve yerde ne varsa tümü Allah'ındır. Elbette ki Allah, her şeyi çepeçevre kuşatmıştır.
  127. Bir de kadınlar hakkında senden görüş istiyorlar. Onlara de ki; "Size onlar hakkındaki hükmü Allah açıklıyor. Haklarını vermeksizin nikahlamak istediğiniz yetim kızlar ile güçsüz ve korunmasız çocuklar hakkındaki hükümler ve yetimlerin hakkını adil bir biçimde gözetmenize ilişkin buyruklar, kitapta size bildiriliyor." Siz ki, hayır olarak ne işlerseniz, elbette ki Allah, onu gereğince bilendir.
  128. Eğer bir kadın, kocasının geçimsizliğinden veya yüz çevirmesinden kaygı duyuyorsa, bir anlaşma ile aralarını düzeltmelerinde bir sakınca yoktur. Anlaşma daha iyidir. Zaten duygular kıskançlığa eğilimlidir. Şayet iyilik eder ve geçimsizlikten sakınırsanız, kuşkusuz Allah'ın, yaptığınız her şeyden haberi olacaktır.
  129. Tutkunluk derecesinde isteseniz bile kadınlar arasında adaleti sağlamaya asla güç yetiremezsiniz. O halde tam bir eğilimle bir yana yönelip de sakın öbürünü askıdaymış gibi bırakmayın. Barışı temel alıp sakınırsanız, Allah çok affedici, çok esirgeyici olacaktır.
  130. Eğer eşler birbirinden ayrılırlarsa Allah bol nimetleri ile her ikisini de muhtaç duruma düşmekten koruyacaktır. Çünkü Allah'ın nimetleri boldur ve o, erdemli bilginin kaynağıdır.
  131. Göklerde olanlar da, yerde olanlar da Allah'ındır. Andolsun ki, sizden önce kitap verilenlere ve size, Allah'tan sakınmanızı öğütledik. İnkar ederseniz bilin ki, göklerde olanlar da yerde olanlar da Allah'a aittir. Allah ki, hudutsuz varsıldır ve övgüye değer olandır.
  132. Göklerde ve yerde olanların hepsi Allah'ındır. Elbette ki, vekil olarak Allah yeter.
  133. Ey insanlar, Allah dilerse sizi yok eder de başkalarını getirir. Elbette ki o, bunu yapacak güce sahiptir.
  134. Kim ki dünya çıkarını dilerse bilsin ki, dünya çıkarı da ahiret mutluluğu da Allah katındadır. Kuşkusuz Allah, gereğince işiten ve gereğince görendir.
  135. Ey inananlar, kendiniz, ana babanız ve yakınlarınız zararına da olsa, Allah için tanık olarak adaleti gözetin; tanıklık ettiğiniz kişiler ister varsıl, ister yoksul olsun, Allah onlara daha yakındır. Öyleyse canınızın arzusuna uyarak adaletten sapmayın. Eğer dilinizi eğip büker ya da yüz çevirirseniz bilin ki, Allah'ın, yaptıklarınızdan elbette ki haberi olacaktır.
  136. Ey inananlar, Allah'a, elçisine, elçisine indirdiği kitaba ve daha önce indirmiş bulunduğu kitaba inanın. Kim Allah'ı, meleklerini, kitaplarını, elçilerini ve ahiret gününü inkar ederse o, geri dönüşü olmayan bir sapıklığa düşmüştür.
  137. Doğrusu inanıp da sonra inkar edenleri, sonra inanıp tekrar inkar edenleri, sonra da inkarları artmış olanları Allah asla bağışlamaz ve onları doğru yola ulaştırmaz.
  138. İki yüzlülere, onlar için acıklı bir azap olduğunu müjdele.
  139. Onlar ki, inananları bırakıp inkarcıları dost ediniyorlar. Yoksa onların yanında şeref mi arıyorlar? Oysa bütün şeref tümüyle Allah'a aittir.
  140. Allah, size, indirdiği kitapta onun ayetlerinin inkar edildiğini ya da alaya alındığını işittiğinizde başka bir konuya geçmedikleri sürece onlarla bir arada oturmamanızı, yoksa sizin de onlar gibi olacağınızı bildirdi. Hiç kuşkusuz ki, Allah iki yüzlüler ile inkarcıları Cehennemde toplayacaktır.
  141. Onların gözleri hep sizin, üzerinizdedir. Eğer Allah size zafer nasip ederse, "Biz sizinle birlikte değil miydik?" derler. Ama eğer kafirler üstünlük sağlarsa, "Sizin tarafınızı tutmadık mı, müminlere karşı size destek vermedik mi?" derler. Allah, diriliş günü aranızdaki hükmünü verecektir. Hiç kuşkusuz ki, Allah, inkarcılara, inananlar karşısında üstün gelme fırsatı vermeyecektir.
  142. İki yüzlüler, Allah'ı aldatmaya yeltenirler. Fakat asıl Allah onları aldatır. Toplu yalvarışa durulduğunda isteksiz ve ciddiyetsiz biçimde ayakta dikilirler. Amaçları insanlara gösteriş yapmaktır. Onlar ki, Allah'ın adını pek az anarlar.
  143. Onlar ki, iki taraf arasında yalpalarlar. Ne bu tarafa ve ne de o tarafa bağlanırlar. Elbette ki, Allah'ın şaşırttığı kimse için sen bir çıkış yolu bulamazsın.
  144. Ey inananlar, inançlıları bırakıp inkarcıları dost edinmeyin. Yoksa Allah'a zararınıza olacak apaçık bir kanıt mı vermek istiyorsunuz?
  145. Doğrusu iki yüzlüler, ateşin en aşağı katmanında olacaklardır. Onlar için hiçbir yardımcı da bulamazsın.
  146. Fakat tövbe edenler, durumlarını düzeltenler, Allah'ın buyruklarına sımsıkı sarılanlar ve tam bir içtenlikle inanç ve ibadetlerini Allah'a yöneltenler başkadır. Onlar inananlarla birliktedirler. Elbette ki, Allah, inananlara çok büyük bir ödül verecektir.
  147. Siz ki, Allah'a şükreder ve inanırsanız, o sizi niye azaba çarptırsın ki? Hiç şüphesiz Allah, şükre karşılık verir ve her şeyi bilir.
  148. Allah, kötü sözün açığa vurulmasını sevmez. Fakat zulme uğrayan kimsenin durumu başkadır. Allah ki, gereğince işitmekte ve gereğince bilmektedir.
  149. Bir iyiliği açığa vurur veya gizler ya da bir kötülüğü affederseniz, bilin ki, Allah da affedicidir ve güçlü olandır.
  150. Onlar ki, Allah'ı ve elçilerini inkar ederler, Allah ile elçilerinin arasını ayırmak isterler, "Kimine inanırız, kimini inkar ederiz!" derler. Böylece inanç ile inkar arasında bir yol tutarlar.
  151. İşte onlar gerçek inkarcıdırlar. Biz de inkarcılar için alçaltıcı bir azap hazırlamışızdır.
  152. Allah'a ve elçilerine inanıp onlardan hiçbiri arasında ayırım yapmayanlara ise ödülleri verilecektir. Allah ki, bağışlayıcı ve esirgeyici olandır.
  153. Kendilerine kitap verilenler, senden, onlara gökten bir kitap indirmeni istiyor. Onlar bundan daha büyüğünü Musa'dan istemiş, "Bize Allah'ı açıkça göster," demişlerdi de bu zulümleri nedeniyle onları yıldırım çarpmıştı. Sonra onlar, kendilerine apaçık kanıtlar geldiği halde buzağıyı tapacak edinmişlerdi. Biz onların bu günahını da affetmiş, Musa'ya da apaçık kanıtlar vermiştik.
  154. Kendilerinden söz alırken Tur Dağını üzerlerine dikmiştik. Onlara; "Kapıdan eğilerek girin ve cumartesi yasağını çiğnemeyin," demiştik ve onlardan sağlam bir söz almıştık.
  155. Onların başlarına gelen ceza, verdikleri sözden dönmeleri, Allah'ın ayetlerini inkar etmeleri, Tanrı elçilerini haksız yere öldürmeleri ve "Kalplerimiz örtülüdür," demeleri yüzündendir. Oysa onların kalplerini inkarları nedeniyle Allah damgalamıştır da onun için pek azı inanmaktadır.
  156. Yine bu, inkarları ve Meryem'e büyük bir iftira atmaları yüzündendir.
  157. Bir de "Allah'ın elçisi Meryem oğlu İsa'yı öldürdük," demeleri yüzündendir. Onu ne öldürdüler, ne de astılar; ancak şüpheye düşürüldüler. İsa hakkında anlaşmazlığa düşenler de bu konuda kuşku içindedirler. Onların bildiği bir şey yoktur; sadece tahminlerinin peşine düşüyorlar. Elbette ki, onu kesin olarak öldüremediler.
  158. Hayır, Allah onu kendi katına yükseltmiştir. Kuşkusuz Allah, gücün ve erdemli bilginin kaynağıdır.
  159. Kendilerine kitap verilenlerden hiç kimse yoktur ki, ölümünden önce ona inanmasın. Diriliş gününde ise İsa, onlar hakkında tanıklık edecektir.
  160. Yaptıkları zulümler ve birçok insanı Allah yolundan alıkoymaları nedeniyle daha önce kendilerine helal kılınmış olan tertemiz bazı şeyleri, Yahudilere haram kıldık.
  161. Bir de yasaklandığı halde tefecilik yapmaları ve haksız yere insanların mallarını yemeleri nedeniyle böyle yaptık. Onlardan inkarcı olanlar için de acıklı bir azap hazırladık.
  162. Fakat onlardan bilimde derinleşenlere, hem sana ve hem de senden öncekilere indirilen kitaba inananlara, içtenlikle yakarışa durmayı sürdürenlere, yoksulun hakkı olanı verenlere, Allah'a ve ahiret gününe inanmış olanlara ise büyük bir ödül vereceğiz.
  163. Biz ki, tıpkı Nuh a ve ondan sonraki Tanrı elçilerine bildirimde bulunduğumuz gibi sana da bildirimde bulunduk. Biz İbrahim'e, İsmail'e, İshaka, Yakuba, torunlarına, İsa'ya, Eyüp'e, Yunusa, Harun'a, Süleyman'a da bildirimde bulunduk. Davut'a da Zebur'u verdik.
  164. Durumlarını sana daha önce anlattığımız nice elçiler gönderdik. Anlatmadığımız nice elçiler de gönderdik. Ve Allah, Musa'ya da gerçekten seslenerek konuşmuştu.
  165. Bu elçileri müjdeleyici ve uyarıcı olarak gönderdik ki, onlardan sonra insanların Allah'a karşı ileri sürebilecekleri hiçbir bahaneleri kalmasın. Hiç kuşkusuz Allah, güçlüdür ve erdemli bilginin kaynağıdır.
  166. Şu da var ki, Allah, sana indirdiğini, kendi bilgisiyle indirdiğine tanıklık eder. Melekler de tanıklık etmektedir. Zaten tanık olarak Allah yeter.
  167. Kuşkusuz inkarcılar ve Allah'ın yolundan alıkoyanlar derin bir sapıklığa düşmüşlerdir.
  168. Gerçek şu ki, inkarcıları ve zulmedenleri Allah bağışlayacak değildir. Onlara bir yol da göstermeyecektir.
  169. Ancak Cehennem yolu bunun dışındadır. Orada sonsuza değin kalacaklardır. Elbette ki bu, Allah için çok kolaydır.
  170. Ey insanlar, kuşkusuz Tanrı elçisi size rabbinizden bir gerçekle geldi. Öyleyse kendi yararınız için ona inanın. Eğer inkara saparsanız, bilin ki, göklerde ve yerde olanların tümü Allah'ındır. Allah gereğince bilendir ve erdemli bilginin kaynağıdır.
  171. Ey kendilerine kitap verilenler, dininiz konusunda aşırılığa sapmayın. Allah hakkında gerçek dışı sözler söylemeyin. Meryem oğlu İsa Mesih, Allah'ın sadece bir elçisi, Meryem'e sunduğu bir söz ve Tanrı'dan gelen bir ruhtur. O halde Allah'a ve elçisine inanın. "Allah üçtür," demeyin. Bundan vazgeçin. Çünkü hayrınıza olan budur. Allah ancak tek bir ilahtır, çocuğu olmaktan uzaktır, göklerde ve yeryüzünde bulunan her şey onundur. Ve Allah, elbette ki, vekil olarak yeter.
  172. Ne Mesih, ne de Allah a en yakın olan melekler, Allah'ın kulu olmaktan çekinmez. Kim Allah'a kul olmayı kibrine yediremez de bundan kaçınırsa, bilin ki, Allah onların hepsini huzuruna toplayacaktır.
  173. Allah, inananlara ve yararlı iş işleyenlere, ödüllerini verecek, onlara olan bol sunumunu daha da artıracaktır. Kulluk etmekten çekinenleri ve büyüklük taslayanları ise acı verici bir azaba uğratacaktır. Onlar ki, kendilerine Allah'tan başka bir dost ve bir yardımcı bulamayacaklardır.
  174. Ey insanlar, rabbinizden size apaçık bir kanıt geldi. Biz ki, size apaçık bir ışık indirdik.
  175. Kuşkusuz Allah'a inanıp ona sarılanları o, kendi katından bir bağış ve sunuma daldıracak ve onları kendisine ulaştıran dosdoğru bir yola iletecektir.
  176. Onlar senden görüş istiyorlar. De ki; "Size babası ve çocuğu olmayanın mirası hakkındaki hükmü Allah veriyor. Çocuğu olmayıp bir kız kardeşi bulunan erkek ölürse; bıraktığının yarısı kız kardeşine kalır. Fakat kız kardeşinin çocuğu yoksa; erkek kardeş de ona mirasçı olur. Eğer iki kız kardeş kalmışsa; erkeğin bıraktığının üçte ikisi onlaradır. Eğer erkekli kadınlı bir çok kardeşi varsa; erkeğe iki kadının payı kadar bir pay vardır. Şaşırırsınız diye Allah, size böylece açıklıyor. Kuşkusuz Allah, her şeyi gereğince bilendir.