Nur Suresi

Mustafa Cemil Kılıç Meali

Esirgeyen, Bağışlayan Allah'ın adıyla...

  1. Bu, indirdiğimiz ve uygulanmasını üzerinize buyruk olarak yazdığımız bir Kuran bölümüdür. Biz ki, iyice düşünmeniz için onda apaçık ayetler indirmiş bulunmaktayız.
  2. Nikahsız cinsel ilişkiye giren kadın ve erkekten her birine yüz değnek vurun. Allah'a ve ahiret gününe inanıyorsanız, Allah'ın dini konusunda acıma duygusu sizi engellemesin. İnananlardan bir topluluk da onların cezasına tanık olsun.
  3. Nikahsız cinsel ilişkiye giren bir erkek, nikahsız cinsel ilişkiye giren bir kadından veya Tanrıya ortak koşan bir kadından başkası ile evlenemez. Nikahsız cinsel ilişkiye giren bir kadınla da ancak nikahsız cinsel ilişkiye giren bir erkek veya Tanrıya ortak koşan bir erkek evlenebilir. Bu, inananlar için yasak kılınmıştır.
  4. Namuslu kadınlara suçlamada bulunan sonra da dört tanık getiremeyenlere seksener değnek vurun ve artık onların tanıklığını hiçbir zaman kabul etmeyin. Onlar, sapmışların ta kendileridir.
  5. Ancak daha sonra tövbe edip uslananlar bunun dışındadır. Çünkü Allah çok bağışlayıcı ve çok acıyıcıdır.
  6. Kendi eşleri hakkında suçlamada bulunan, ancak buna kendilerinden başka tanık getiremeyen kimselere gelince, onlardan her birinin tanıklığı, kendisinin doğru söylediğine ilişkin, Allah adına dört kez ant içmektir.
  7. Beşinci ant içmede de, eğer yalan söyleyenlerden ise Allah'ın lanetinin kendi üzerine olmasını diler.
  8. Suçlanan kadının dört kez Allah adına ant içerek kocasının yalan söylediğini bildirmesi ise ondan cezayı kaldırır.
  9. Onun da beşinci seferki ant içmesi, eğer kocası doğru söylüyorsa, Allah'ın öfkesinin kendi üzerine olmasını istemektir.
  10. Eğer Allah'ın size bol sunumu ile bağışı olmasaydı ne yapardınız? Gerçek şu ki, Allah tövbeleri kabul edendir ve erdemli bilginin kaynağıdır.
  11. O uydurma haberi size getiren sizden bir topluluktur. Onu kendiniz için kötü sanmayın. Tersine o sizin için bir iyiliktir. Onlardan her birinin kazandığı günah, kendisine aittir. İçlerinden, suçun en büyüğünü yüklenene gelince, cezanın da en büyüğü onun olacaktır.
  12. Onu duydukları zaman inanan erkeklerle inanan kadınların, kendileri için nasıl iyi zanda bulunuyorlarsa öylece iyi zanda bulunup, "Bu, apaçık bir yalandır!" demeleri gerekmez miydi?
  13. Yine o konuda dört tanık getirmeli değiller miydi? İşte bunlar, tanık getirmedikçe Allah katında yalancı olanlardır.
  14. Eğer Allah'ın size dünyada ve ahirette iyilikleri ve bağışı olmasaydı, içine daldığınız bu suçlamadan dolayı size büyük bir azap dokunurdu.
  15. O sırada onu dilinize doluyor ve hakkında bir bilginiz olmayan o konuda ağzınızı açıp konuşuyordunuz. Onu basit bir şey sanmıştınız. Oysa o, Allah yanında büyük bir günahtır.
  16. Onu duyduğunuzda, "Bu konuda söz söylememiz bize yakışmaz. Bu, büyük bir yalandır! " demeniz gerekmez miydi?
  17. Eğer gerçekten inanan kimselerseniz, benzerini tekrarlamayasmız diye Allah size öğüt veriyor.
  18. Ve Allah size böylece ayetlerini açıklıyor. Allah gereğince bilendir, erdemli bilginin kaynağıdır.
  19. İnananlar arasında iğrenç ve utanmazca davranışların yayılmasını isteyen kimseler için dünyada da, ahirette de acı veren bir azap vardır. Allah bilmektedir ama siz bilmiyorsunuz.
  20. Ya Allah'ın size olan bağış ve acıması olmasaydı ne yapardınız? Gerçekten Allah çok şefkatli ve çok esirgeyicidir.
  21. Ey inananlar, Şeytanın adımlarını izlemeyin. Kim Şeytanın adımlarını izlerse o, ona utanmazlığı ve kötülüğü emreder. Allah'ın size olan bağışı ve acıması olmasaydı sizden hiçbiriniz asla temize çıkamazdı. Fakat Allah dilediğini aklayıp temizler. Allah gereğince işitendir, gereğince bilendir.
  22. İçinizden erdemli ve varlıklı olanlar, yakınlarına, yoksullara ve Allah yolunda göç edenlere yardımda bulunmamak konusunda ant içmesinler. Hoş görsünler ve bağışlasınlar. Allah'ın sizi bağışlamasını istemez misiniz? Allah, çok şefkatli ve çok esirgeyicidir.
  23. Kuşku yok ki, namuslu ve kötülükten habersiz bulunan inanan kadınlara suç atanlar, dünyada ve ahirette lanetlenmişlerdir ve onlara büyük bir azap vardır.
  24. O gün ki, dilleri, elleri ve ayakları onların yapmış oldukları her şeye tanıklık edecektir.
  25. O gün, Allah onlara hak ettikleri cezayı eksiksiz olarak verecektir ve onlar da Allah'ın apaçık bir gerçek olduğunu bileceklerdir.
  26. Kötü kadınlar, kötü erkeklere; kötü erkekler de kötü kadınlara; temiz kadınlar temiz erkeklere, temiz erkekler de temiz kadınlara yakışır. O temiz olanlar, suçlayıcı kimselerin söyledikleri şeylerden uzaktırlar. Onlar için bir bağışlanma ve bolca verilmiş iyi bir yaşamlık vardır.
  27. Ey inananlar, kendi evlerinizden başka evlere, izin alıp ev halkına selam vermeden girmeyin. Umulur ki, bunun, sizin için daha iyi olduğunu düşünüp anlarsınız.
  28. Eğer o evde kimseyi bulamazsanız, size izin verilinceye kadar artık oraya girmeyin; ve eğer "Geri dönün," denirse, hemen dönün, bu sizin için daha temiz bir davranıştır. Allah yaptıklarınızı gereğince bilendir.
  29. İçinde size ait bir eşya olan, oturanı bulunmayan evlere girmenizde herhangi bir günah yoktur. Allah, açığa vurduklarınızı da, gizlediklerinizi de bilmektedir.
  30. İnanan erkeklere söyle, gözlerini çevirsinler, sakınsınlar ve cinsel yerlerini günahtan uzak tutsunlar. Bu, kendileri için daha temiz bir davranıştır. Kuşkusuz Allah, onların yaptıklarından haberlidir.
  31. İnanan kadınlara da söyle, gözlerini çevirsinler, sakınsınlar ve cinsel yerlerini günahtan uzak tutsunlar. Açıkta olan bölümleri dışında süslerini göstermesinler. Örtüleri ile yakalarının üzerini kapatsınlar. Süslerini şu kişilerden başkasına göstermesinler: Kocaları yahut babaları yahut kocalarının babaları yahut oğulları yahut kocalarının oğulları yahut kardeşleri yahut kardeşlerinin oğulları yahut kendi kadınları yani inanan kadınlar yahut ellerinin altında bulunan halayıklar yahut cinsel gereksinim içinde olmayan erkeklerden kendilerinin hizmetinde bulunanlar yahut kadınların cinsel yerlerini henüz anlayacak yaşa gelmemiş çocuklar. Süslerinden, gizlemiş olduklarının bilinmesi için ayaklarını yere vurmasınlar. Ey inananlar, Allah'a topluca tövbe edin ki, kurtuluşa eresiniz.
  32. İçinizden evli olmayanları, kölelerinizden ve halayıklarınızdan evliliğe uygun olanları evlendirin. Eğer yoksul iseler Allah, kendi sunumundan onları varsıl eder. Allah, sunumu geniş olan ve gereğince bilendir.
  33. Evlenmeye olanak bulamayanlar da, Allah kendilerini sunumuyla varsıllaştırıncaya kadar namuslarını korusunlar. Elinizin altındaki köle ve halayıklardan, özgürlüklerini satın almak için sizinle anlaşma yapmak isteyenlere gelince, eğer onlarda iyi hal görürseniz, anlaşma yapın. Ayrıca, Allah'ın size verdiği maldan onlara da verin. Dünya yaşamının geçici çıkarlarını elde edeceksiniz diye, namuslu kalmak isteyen halayıklarınızı çıkar karşılığı başkalarıyla cinsel ilişkiye zorlamayın. Kim onları buna zorlarsa bilinmelidir ki, Allah zorlananlar için çok şefkatli ve çok acıyıcıdır.
  34. Andolsun ki biz, size apaçık kanıtlar, sizden önce gelip geçenlere ait örnekler ve Allah'a karşı gelmekten sakınan kimseler için öğütler indirdik.
  35. Tanrı, göklerin ve yerin ışığıdır. Onun ışığının örneği, içinde çerağ bulunan bir kandile benzer. Kandil, bir sırça içindedir. O sırça, inciye benzer bir yıldız gibidir ki, doğuya da batıya da ait olmayan kutlu bir zeytin ağacından yakılır. Bu ağacın yağı, neredeyse kendisine ateş dokunmasa bile ışık saçar. O, ışık üzerine ışıktır. Tanrı dilediği kimseyi ışığına iletir. Tanrı, insanlara işte böyle örnekler verir. Tanrı her şeyi bilmektedir.
  36. Bu çerağ, içinde Tanrının, adının anılmasına ve onun yüceltilmesine izin verdiği evlerdedir. Orada, inananlar sabah akşam onu yüceltirler.
  37. Onlar öyle kişilerdir ki, ne alım satım ne de alış veriş, onları Tanrıyı anmaktan, yakarışta bulunmaktan ve yoksulun hakkı olanı vermekten alıkoyamaz. Onlar, yüreklerin ve gözlerin allak bullak olacağı bir günden çekinirler.
  38. Allah, onları yaptıklarının daha güzeli ile ödüllendirecek, onlara katından bol bol sunumda bulunacaktır. Allah, dilediğine hesapsız yaşamlık verir.
  39. İnkarcılara gelince, onların yaptıkları işler de çölde bir serap gibidir ki, susuzluktan bunalan kimse onu su zanneder. Oraya vardığında ise bir şey bulamaz; yalnız Allah'ı bulur; Allah da onun hesabını tastamam görüverir. Çünkü Allah, çok çabuk hesap görendir.
  40. Veya onların durumu denizdeki karanlıklara benzer ki, onu üst üste dalgalar örtmüş, dalgaları da bulutlar kaplamıştır. İşte üst üste binmiş karanlıklar... Öyle ki, elini uzatsa neredeyse onu bile göremez. Eğer Allah bir kimseye ışık vermemişse, artık onun için hiçbir ışık yok demektir.
  41. Göklerde ve yerde olanların ve kanat çırpan kuşların onu yüceltmekte olduklarını görmez misin? Onların hepsi kendilerine özgü yakarışını da, yüceltme biçimini de bilmektedir. Allah ise onların yapmakta olduklarını gereğince bilendir.
  42. Göklerin ve yerin egemenliği Allah'ındır. Dönüş de yalnız onadır.
  43. Görmez misin ki, Allah, bulutları sürüklüyor, sonra bir araya getirip, üst üste yığıyor. İşte o zaman aralarından yağmurun çıktığını görürsün. O, gökten, içinde dolu bulunan dağlar gibi bulutlar indirir de, bu doluyu dilediğine isabet ettirir. Dilediğinden de uzak tutar. Şimşeğin parıltısı ise neredeyse gözleri kamaştırıp götürür.
  44. Allah, gece ile gündüzü evirip çeviriyor. Kuşkusuz gözleri olanlar için bunda bir ibret vardır.
  45. Allah, bütün canlıları sudan yaratmıştır. Bunlardan bir bölümü karnı üzerinde yürür. Kimi iki ayakla yürür, kimi de dört ayakla yürür. Allah dilediğini yaratır. Kuşku yok ki, Allah'ın her şeye gücü yeter.
  46. Andolsun ki, biz, açıklayıcı ayetler indirdik. Allah, dilediğini doğru yola iletir.
  47. "Allah'a ve elçisine inandık ve boyun eğdik," diyorlar; sonra da içlerinden bir bölümü yüz çeviriyor. İşte onlar inanmış kimseler değillerdir.
  48. Aralarında hüküm vermesi için, Allah'a ve elçisine çağrıldıkları zaman, onlardan bir topluluk hemen yüz çevirip döner.
  49. Eğer gerçek, kendi yararlarına olursa boyun bükerek ona gelirler.
  50. Onların kalplerinde bir hastalık mı var; yoksa kuşkuya mı düştüler; yoksa, Allah'ın ve onun elçisinin kendilerine haksızlık yapacağından mı korkuyorlar? Hayır, onlar zalimlerin ta kendileridir.
  51. Aralarında hüküm vermek için Allah'a ve elçisine çağırıldıkları zaman, inananların sözü, yalnızca; "İşittik ve boyun eğdik," demekten ibarettir. İşte onlar kurtuluşa erenlerin ta kendileridir.
  52. Kim Allah'a ve elçisine boyun eğer ve Allah'a karşı gelmekten içtenlikle sakınır ve ona saygı duyarsa, işte asıl zafere erip kazananlar onlardır.
  53. Sen emrettiğin takdirde seninle birlikte savaşa çıkacaklarına ilişkin var güçleriyle ant içtiler. De ki; "Ant içmeyin. Sizden beklenen, uygun biçimde emre uymaktır. Allah, sizin yaptıklarınızdan haberlidir."
  54. De ki; "Allah'ın emrine uyun; elçiye de uyun." Eğer yüz çevirirseniz, bilin ki, o elçi, kendisine yüklenenden sorumludur. Siz de kendinize yüklenenden sorumlusunuz. Eğer ona uyarsanız doğru yolu bulursunuz, elçiye düşen yalnızca açık seçik bildirip duyurmaktır.
  55. Allah, içinizden inanıp yararlı iş işleyenlere, kendilerinden öncekileri egemen kıldığı gibi, onları da yeryüzüne egemen kılacağına, onlar için beğenip seçtiği dini temelli yerleştireceğine ve korkularını güvene çevireceğine ilişkin söz vermiştir. Çünkü onlar bana kulluk eder ve hiçbir şeyi bana ortak koşmazlar. Artık bundan sonra inkar eden kimseler var ya, işte onlar yoldan çıkmış olanlardır.
  56. İçtenlikle yakarışta bulunun, yoksulun hakkı olanı verin ve Tanrı elçisine uyun. Umulur ki, esirgenip korunursunuz.
  57. O inkarcıların bizi yeryüzünde aciz bırakacaklarını sakın zannetme. Onların varacağı yer Cehennemdir. Orası ne kötü bir varış yeridir.
  58. Ey inananlar, ellerinizin altında olan köle ve halayıklar ve sizden henüz ergenlik çağına ermemiş olanlar, sabah yakarışından önce, öğle sıcağında soyunduğunuzda ve yatsı yakarışından sonra yanınıza gelecekleri zaman üç kez izin istesinler. Bunlar, sizin açık bulunabileceğiniz üç vakittir. Bu vakitlerin dışında birbirinizin yanına gelip gitmekte size de, onlara da bir sorumluluk yoktur. Allah size ayetlerini işte böylece açıklar. Allah, gereğince bilendir, erdemli bilginin kaynağıdır.
  59. Çocuklarınızdan ergenlik çağına ulaşanlar, büyüklerinin izin istedikleri gibi izin istesinler. Allah, size ayetini işte böylece açıklar. Allah, gereğince bilendir, erdemli bilginin kaynağıdır.
  60. Evlenme umudu kalmamış yaşlı kadınların, süslerini açığa vurmaksızın dış giysilerini çıkarmalarında bir sakınca yoktur. Ancak özenli davranıp sakınmaları kendileri için daha iyidir. Allah, gereğince işitendir, gereğince bilendir.
  61. Kör için bir sorumluluk yoktur. Topal için bir sorumluluk yoktur. Hastaya da bir sorumluluk yoktur. Bunlara yapamayacakları görevler yüklenmez. Evlerinizde veya babalarınızın evlerinde veya annelerinizin evlerinde veya erkek kardeşlerinizin evlerinde veya kız kardeşlerinizin evlerinde veya amcalarınızın evlerinde veya halalarınızın evlerinde veya dayılarınızın evlerinde veya teyzelerinizin evlerinde veya anahtarları size teslim edilen evlerde, ya da dostlarınızın evlerinde yemek yemenizde bir sorumluluk yoktur. Bir arada veya ayrı ayrı yemenizde de bir sorumluluk yoktur. Evlere girdiğiniz zaman, birbirinize selam verin. Allah katından esenlik, bolluk ve iyilik dileyin. Allah, aklınızı kullanasınız diye size ayetlerini işte böylece açıklıyor.
  62. Doğrusu Allah'a ve elçisine gönülden inanan kimseler, elçiyle birlikte bir iş için toplandıklarında, ondan izin almaksızın bırakıp gitmezler. Senden izin isteyenler var ya, işte onlar, Allah'a ve elçisine inananlardır. Bazı işleri için senden izin isterlerse, onlardan dilediğine izin ver, Allah'tan, onların bağışlanmalarını dile. Kuşkusuz Allah, çok şefkatli ve çok acıyıcıdır.
  63. Tanrı elçisini, kendi aranızda birbirinizi çağırır gibi çağırmayın. İçinizden, birbirini siper ederek sıvışanları Allah biliyor. Elçinin buyruğuna uymayanlar, başlarına bir belâ gelmesinden veya acı bir azaba uğramaktan kaygı duysunlar.
  64. İyi bilin ki, göklerde ve yerde ne varsa Allah'ındır. O, sizin ne halde olduğunuzu bilir. O, onun huzuruna döndüklerinde, bütün yaptıklarını onlara bildirecektir. Çünkü Allah, her şeyi gereğince bilendir.