Casiye

CASİYE SURESİ ÖMER SEVİNÇGÜL MEALİ

‘Casiye, diz üstü çökenleri, yerle bir olanları, alçaltılmış durumda kalanları tanımlayan bir kelimedir. Peygamberlerini dinlememeleri yüzünden başlarına azap darbesi inen azgınların son anlarını tasvir eder.’

Bismillahirrahmanirrahîm.

  1. Hâ, mîm.
  2. Bu kitap, üstün gücü olan, her işini nice gayeler gözeterek hikmetle yapan Allah katından indirilmiştir.
  3. İnananlar için göklerde ve yerde nice ayetler vardır.
  4. Sizin yaratılışınızda ve ‘biçimleri, ömürleri, renkleri, besinleri, savunma silahları birbirinden farklı’ hayvanların ‘var edilip’ yeryüzüne serpilişinde, kesin olarak inananlar için ayetler vardır.
  5. Gece ve gündüzün ayrı olmasında, Allah’ın gökten rızk ‘nimetlere vesile olan suyu’ indirmesinde, ölümünden sonra yere hayat vermesinde, rüzgârları istediği yöne estirmesinde, aklını kullanan kimseler için ayetler vardır.
  6. Allah’ın ayetleridir bunlar, sana hakkıyla ‘gerçekleri dile getirerek’ okuyoruz. Allah’ın ayetlerine inanmadıktan sonra artık hangi söze inanacaklar!
  7. Vay hâline o kendi kendini aldatan günahkârın!
  8. Allah’ın, kendisine okunan ayetlerini dinler de sonra hiç işitmemiş gibi büyüklük taslamayı sürdürür. Canlar yakan bir azabı müjdele ona!
  9. Ayetlerimizden bir şey öğrendi mi, onu hemen alaya alır. İşte bunlar içindir alçaltıcı azap!
  10. Ardından da cehennem vardır! Onlara, ne kazandıkları şeylerin, ne de Allah’tan başka edindikleri velilerin ‘ilahlıktan pay verdikleri şeylerin’ hiçbir faydası olmaz. Büyük bir azap bunları beklemektedir!
  11. Bu bir doğru yol rehberidir! Rablerinin ayetlerini inkâr edenlere, tiksindiren, canlar yakan bir azap vardır.
  12. Allah, üzerinde gemiler yüzdürmeniz, bol nimetinden payınızı aramanız, sonra da şükretmeniz için denizi emrinize vermiştir.
  13. Göklerde ne var, yerde ne varsa hepsini sizin emrinize vermiştir. Bunda düşünen kimseler için ayetler vardır.
  14. İnananlara söyle, Allah’ın her toplumu yaptıklarıyla cezalandıracağı günlerinin ‘ahiretteki yargılama sürecinin’ geleceğini ummayan kimselere aldırmasınlar, onları bağışlasınlar.
  15. Kim güzel işler yaparsa kendi faydasına, kim kötülük yaparsa kendi zararınadır. Sonra hepiniz Rabbinize döndürüleceksiniz.
  16. Bir zamanlar İsrailoğullarına da kitap, hikmet ‘iyiyi kötüden ayırıcı ilim’ ve peygamberlik vermiş, tertemiz rızklar ihsan etmiş, onları kendi zamanlarının toplumlarına üstün kılmıştık.
  17. Onlara, inanç alanında kesin deliller vermiştik. Fakat kendilerine ilim geldikten sonra, aralarındaki çıkar çatışması yüzünden anlaşmazlığa düştüler. Rabbin, aykırı görüşler ileri sürerek çatıştıkları konularda kıyamet günü aralarında hüküm verecektir.
  18. Sonra seni de din konuşunda bir şeriat sahibi kıldık, sen ona uy, cahillerin bilmezlerin heveslerine uyma.
  19. Onlar, Allah’tan sana gelene engel olamazlar. Doğrusu zalimler birbirlerinin dostu, Allah da içtenlikle inanarak günahlardan sakınanların dostudur.
  20. Kur’an, insanlar için hakikatleri görme aracı, kesinkes inanan kimselere bir doğru yol rehberi, bir rahmettir.
  21. Yoksa, kötülük işleyen kimseler, ölümlerinde ve hayatlarında, kendilerini inanıp da güzel davranışlar sergileyen kimselerle bir tutacağımızı mı sanıyorlar! Ne kötü hüküm veriyorlar!
  22. Allah, gökleri ve yeri adaletle ‘dengeli, yerli yerinde, her hak sahibine hakkını vererek’ yarattı. Her insan kazancına uygun bir karşılık bulacak, hiç kimseye haksızlık yapılmayacaktır.
  23. Gördün mü hevasını ‘içinden gelen zararlı isteklerini’ tanrı edineni! Allah onu ‘kesinkes inkârı seçtiğini, asla yola gelmeyeceğini’ bilerek saptırmış, kulağını ve kalbini mühürlemiş, gözüne perde çekmiştir. Allah’tan başka kim doğru yola eriştirebilir onu! Şu hâlde düşünüp de ibret almayacak mısınız!
  24. “Hayat bu dünyada yaşadığımızdan ibarettir. Ölürüz ve yaşarız. Bizi sadece zaman yok eder” derler. Oysa onların bu konuda hiçbir bilgileri yoktur, sadece zannediyorlar!
  25. Ayetlerimiz onlara açıkça okunduğu zaman, “Doğru sözlü kimselerseniz ‘haydi’ atalarımızı ‘diriltin de’ getirin” demelerinden başka delilleri yoktur.
  26. “Allah size ‘daha önce toprakta olan cansız parçacıklarınızı bir araya getirerek’ hayat verir. Sonra ‘vadeniz dolunca’ öldürür. Sonra, hakkında hiçbir kuşku bulunmayan o kıyamet gününde ‘bir kez daha diriltip kaldırarak’ toplar. ‘Bütün varlıkları yoktan yaratana bu zor gelmez.’ Fakat insanların çoğu bunu bilmez” de.
  27. Göklerin ve yerin hâkimiyeti Allah’ındır. Günü gelince kıyamet kopar. Batıla ‘yalana, sahteye’ sapanlar hüsrana düşerler.
  28. ‘Ahiretteki yargılama sürecinde’ bütün insanları diz üstü çökmüş olarak görürsün. Herkes kendi kitabına ‘yapıp ettiklerinin yazıldığı siciline, belgesine’ çağırılır. Onlara, “Bugün size yapıp ettiklerinizin karşılığı verilecektir!” denilir.
  29. Bu bizim kitabımız, sizinle ilgili gerçekleri dile getiriyor. Biz sizin bütün yaptıklarınızı yazıyorduk.
  30. İnanıp da güzel davranışlar sergileyenlere gelince, Rableri onları rahmetine girdirecektir. İşte apaçık kurtuluş budur!
  31. Gerçeği inkâr edenlere, “Ayetlerim size okunmuştu da siz büyüklenip suçlu kimseler olmuştunuz, değil mi?” denilir.
  32. Size, “Allah’ın verdiği söz mutlaka gerçekleşir. Kıyamet konusunda şüphe olamaz” denilince, “Kıyametin ne olduğunu bilmiyoruz. Onun bir zandan ibaret olduğunu sanıyoruz. Bu konuda kesin bir inanca sahip değiliz” demiştiniz.
  33. Derken, yapıp ettikleri kötülükler apaçık görünecek, alay edip durdukları şey ‘cehennem azabı’ onları saracaktır.
  34. “Siz nasıl bu günü ‘yargı sürecini’ umursamadıysanız, biz de bugün sizi umursamayız!” denilir, “Varacağınız yer ateş olacaktır, sizi kurtaracak yardımcı da yoktur.
  35. “Bunun sebebi, Allah’ın ayetlerini alaya almanız, dünya hayatının sizi aldatmış olmasıdır. O gün, ne oradan çıkartılırlar, ne de kendilerini değiştirmelerine izin verilir.
  36. Bütün övgüler ve şükürler gökleri, yeri ve bütün varlık türlerini, yasalarına uygun davranacakları biçimde kıvama getirerek terbiye eden, hepsini buyruk altına alan Allah’a özgüdür.
  37. Göklerde ve yerde gerçek büyüklük onundur. O, izzetlidir, onurludur, güçlüdür. Hikmet sahibidir, her işini nice gayeler gözeterek yapar, asla abes iş yapmaz.