Fetih

FETİH SURESİ ÖMER SEVİNÇGÜL MEALİ

‘Fetih, “açma, ele geçirme” demektir. Fetih yapana “fatih” denir. Fetih, bir şehrin ele geçirilişi gibi maddî de olabilir, inancını daha ileri aşamalara taşımak, günahlarını terk etmek, ibadetini geliştirmek gibi manevî de. İlahi isimlerden biri olan “Fettah” ise, kısaca, “her şeye layık bir şekil açan ve görünüş kazandıran” manasına gelir.’

Bismillahirrahmanirrahîm.

  1. Biz sana parlak bir fetih açtık.
  2. Allah, hem geçmiş, hem gelecek günahını bağışlayacak, sana nimetini tamamlayacak, seni dosdoğru bir yola iletecektir.
  3. Allah sana eşsiz bir zaferle yardım edecektir.
  4. İnananlar imanlarını artırsınlar diye onların kalbine sekinet ‘sakinlik, dinginlik, güven duygusu’ indiren odur. Göklerin ve yerin orduları Allah’ındır. Allah, her şeyi bilir, her işini nice gayeler gözeterek yapar.
  5. İnanan erkeklerle kadınları, içinde temelli kalacakları, altında ırmaklar akan cennetlere koyar, onların kötülüklerini örter ‘iyiliklerinden ötürü yok eder’. Allah katında büyük kurtuluş budur!
  6. Allah hakkında kötü zanda bulunan münafık ‘ikiyüzlü’ erkeklerle kadınlara, müşrik ‘Allah’ın yanı sıra başka şeylere tanrılık yakıştıran’ erkeklerle kadınlara azap eder. Kötülük, onları her yandan sarar. Allah onlara gazap eder, lânet eder ‘rahmetinden yoksun bırakır’. Cehennemi bunlar için hazırlamıştır. Ne kötü bir varış yeridir orası!
  7. Göklerin ve yerin orduları Allah’ındır. Allah, izzetlidir, onurludur, güçlüdür, her işini nice gayeler gözeterek yapar.
  8. Gerçekten, biz seni bir tanık, bir müjdeci, bir uyarıcı olarak gönderdik,
  9. ‘Ey insanlar!’ Allah’a ve Elçisine inananın. Ona saygı gösterin. Sabah akşam Allah’ı tesbih edin ‘kusurlardan ırak olduğunu dile getirerek anın’.
  10. Sana bağlılıklarını bildirmek üzere el verenler, Allah’a el vermiş ‘itaat etmiş’ olurlar. Allah’ın eli ‘kudreti, gücü, rahmeti’ onların elinin üstündedir ‘bu olanlara tanıktır, onların seçimini onaylamaktadır’. Kim, ‘el verip söz verdikten sonra’ sözünden cayarsa, kendi zararına cayar. Kim, Allah’a olan sözünü yerine getirirse, o da ona büyük bir ödül verir.
  11. Bedevilerden ‘kırsal yerlerde yaşayan insanlardan’ olup da savaştan geri kalanlar sana, “Mallarımız ve ailelerimiz bizi alıkoydu. Allah’tan bizim için bağışlanma dile” diyecekler. Gönüllerinde olmayanı dilleriyle söylüyorlar. “Allah, size bir zarar gelmesini dilerse ya da bir fayda elde etmenizi isterse, ona kim engel olabilir!” de. Allah yaptıklarınızdan haberlidir!
  12. Hayır! Siz, Peygamberin ve inananların, ailelerine bir daha asla dönemeyeceklerini sanmıştınız. Bu, gönüllerinize güzel görünmüştü de kötü düşüncelere kapılmıştınız. Bu nedenle hayırsız kimseler oldunuz.
  13. Allah’a ve Elçisine inanmayan kimse bilsin, Allah inkâr edenler için çılgın bir ateş hazırlamışızdır!
  14. Göklerin ve yerin hâkimiyeti ‘egemenliği’ Allah’ındır. O, dilediğini bağışlar, dilediğine azap eder. Allah, günahları bağışlayandır, merhamet edendir.
  15. ‘Ey inananlar!’ Siz ganimetleri ‘yasal bir savaşta elde edilen malları’ almak üzere giderken, daha önce savaşa katılmayanlar, “İzin verin biz de sizinle gelelim” diyecekler. Onlar, Allah’ın sözünü değiştirmek isteyecekler. Onlara, “Bizimle gelmeyeceksiniz. Allah daha önce böyle buyurmuştur” de. Size, “Hayır, siz bizi kıskanıyorsunuz” diyecekler. Asla! Bunlar pek az söz anlıyorlar!
  16. Bedevilerden ‘kırsal yerlerde yaşayan insanlardan’ geri kalmış olanlara, “Yakında, yaman savaşçı olan bir toplulukla, onlar teslim oluncaya kadar savaşmaya çağrılacaksınız. Bu çağrıya uyarsanız Allah size güzel bir ödül verir. Fakat daha önce döndüğünüz gibi yine dönecek olursanız, size acılı bir azaba uğratır” de.
  17. Köre, topala, hastaya güçlük yoktur. Kim, Allah’a ve Elçisine itaat ederse, Allah onu altında ırmaklar akan cennetlere girdirir. Kim yüz çevirirse, onu acılı bir azaba uğratır.
  18. İnananlar, o ağacın altında sana bağlılıklarını bildirmek amacıyla el verirlerken, Allah onlardan razı olmuştur. Onların gönüllerinde olanı bilmiş, içlerine sekinet ‘huzur, güven hissi’ indirmiştir. Yakında gerçekleşecek olan bir zaferle ödüllendirmiştir.
  19. Onları, elde edecekleri birçok ganimetlerle ödüllendirmiştir. Allah izzetlidir, onurludur, üstün gücü vardır, işlerini nice gayeler, faydalar gözeterek yapar.
  20. Allah size daha pek çok ganimetin sözünü vermiştir. Onları elde edeceksiniz. O bunları ‘şuracıkta sözü edilen ganimetleri’ hemen vermiş, insanların size zarar vermek üzere uzanan ellerini sizden uzaklaştırmıştır. İnananlara bir alâmet olsun, sizi dosdoğru bir yola iletsin diyedir.
  21. Henüz elde edemediğiniz başkaları da var. Fakat onları Allah ihata etmiştir. Allah’ın gücü her şeye yeter.
  22. İnkâr edenler sizinle savaşsalardı, arkalarını dönüp kaçarlardı. Sonra da kendilerine ne bir koruyucu bulabilirlerdi, ne de bir yardımcı.
  23. Allah’ın eskiden beri süregelen yasası budur. Allah’ın yasasında değişme bulamazsın.
  24. Size onlara karşı zafer verdikten sonra, Mekke vadisinde onların ellerini sizden, sizin ellerinizi onlardan çekti. Allah, her ne yaparsanız görmektedir.
  25. Onlar ‘gerçeği’ inkâr eden, sizi Kâbe’yi ziyaretten, kurbanlıkları yerlerine gitmekten alıkoyanlardır. Orada, henüz bilmediğiniz inanmış erkeklerle inanmış kadınları ayırt edemeyerek ezmek suretiyle üzüntüye kapılmanız ihtimali olmasaydı, Allah savaşı önlemezdi. Allah, dilediklerine merhamet etmek için böyle yapmıştır. Onlar ‘inananlarla inanmayanlar’ birbirlerinden ayrılmış olsalardı, inkârcıları acılı bir azaba uğratırdık.
  26. İnkârcıların kalplerindeki hamiyeti, cahiliye hamiyetini ‘hakikati tanımayan kimselerin büyüklenme, ün kazanma gibi eğilimlerinden kaynaklanan atılım yapma duygusunu’ kızıştırdıklarında, Allah da Peygamberinin ve inananların üzerine sekinetini ‘sakinlik hissi, güven duygusu, huzur’ indirdi. Onların kötü işler yapmaktan sakınmalarını sağladı. Onlar buna layıktılar, hak etmişlerdi. Allah her şeyi bilendir!
  27. Allah, elçisinin sadık rüyasını gerçekleştirmiştir. Allah’ın dilemesiyle siz, güven içinde, başlarınızı tıraş etmiş ya da saçlarınızı kısaltmış olarak, korkusuzca Kâbe’ye gireceksiniz. Allah, sizin bilmediğinizi bilir. Size, bundan başka, yakın zamanda bir zafer daha verecektir.
  28. Bütün dinlerden üstün kılmak üzere, Elçisini bir yol gösterici ve gerçek din ile gönderen, odur. Tanık olarak Allah yeter!
  29. Muhammed, Allah’ın elçisidir. Yanındakilerse, inkâr edenlere karşı zorlu, kendi aralarında merhametlidirler. Onları rükû edenler, secde edenler olarak görürsün. Allah’tan lütuf ister, onun rızasını dilerler. Onların bellikleri yüzlerindeki secde izidir. Bu onların Tevrat’taki ve İncil’deki temsilleridir. Onlar, filizini yarıp çıkarmış, onu gittikçe kuvvetlendirerek kalınlaşmış, gövdesi üzerine dikilmiş, ekincilerin hoşuna giden bir ekine benzerler. Allah, böylece onları çoğaltıp kuvvetlendirmekle, inkârcıları öfkelendirir. Allah, inanıp da güzel işler yapanlara, günahlarını bağışlama ve büyük bir ödül sözü vermiştir.