Kiyamet
KIYAMET SURESİ ÖMER SEVİNÇGÜL MEALİ
‘Kıyamet, “kıyam etme, kalkış” demektir. Kâinatın yıkılması, ölülerin diriltilip kaldırılması gibi büyük olayların hepsine birden verilen addır.’
Bismillahirrahmanirrahîm.
- Lâ! Kıyamet gününe yemin ederim!
- Ve lâ! Kendini kınayan nefse yemin ederim!
- Şu insan, kemiklerini bir araya toplayamayacağımızı mı sanıyor?
- Hayır! Bizim onu parmak uçlarına varıncaya kadar bütün incelikleriyle yeniden yapmaya gücümüz yeter.
- İnsan, ileride de günaha dalmak ister.
- “Kıyamet günü ne zamanmış!” der.
- O an gözler kamaşır!
- Ay tutulur!
- Güneşle ay bir araya getirilir.
- O gün insan, “Nereye kaçmalı!” der.
- Ne mümkün! Hiçbir sığınak yoktur.
- O gün, Rabbinin huzuruna varıp durursun sen.
- O gün, Rabbinin huzurundan başka varıp durulacak yer yoktur.
- İnsan kendi kendinin gözlemcisidir!
- Her ne kadar sıralasa da mazeretlerini!
- Sen acele ederek dilini kımıldatma.
- Onu bir araya getirir sana okuturuz.
- Biz onu okuyunca, sen okunanı izle.
- Sonra onu açıklamak da bize düşer.
- Hayır! Siz geçici dünyayı seviyorsunuz!
- Kalıcı olan ahireti göz ardı ediyorsunuz.
- Nice yüzler o gün ışıldar,
- Rabbine bakar.
- Nice yüzler de o gün kararır,
- kendisine beller kıran bir işlem yapılacak sanır.
- Hayır! Ecel gelince, can köprücük kemiklerine dayanır.
- “Kim okuyup üfleyecek!” denilir.
- Ayrılık vaktidir artık sezer,
- bacakları birbirine dolanır!
- O gün yolculuk yalnız Rabbinedir.
- Fakat o ne onayladı ne namaz kıldı.
- Gerçeklere yalan dedi, yüz çevirdi.
- Sonra böbürlenerek ailesine gitti.
- Layıktır sana layık!
- Evet, layıktır sana layık!
- İnsan başıboş bırakılacağını mı sanıyor!
- Atılmış meniden bir nutfe değil miydi!
- Allah kan pıhtısı hâline getirdi, yaratıp biçim verdi.
- Yaptı ondan iki eşi, biri erkek, biri dişi.
- Diriltmeye gücü yetmez olur mu ölüleri!