Nisa

NİSA SURESİ SURESİ ÖMER SEVİNÇGÜL MEALİ

‘Nisa, “kadınlar” demektir. Kadınların haklarından söz etmesi sebebiyle sureye bu ad verilmiştir.’

Bismillahirrahmanirrahîm.

  1. Ey insanlar! Sizi bir tek candan yaratan, ondan eşini var eden, o ikisinden çok sayıda erkekler ve kadınlar meydana getiren Rabbinizden sakının! Kendisi adına birbirinizden istekte bulunduğunuz Allah’ın ve yakınların haklarını yerine getirememekten sakının! Allah sizi her an gözetlemektedir!
  2. Yetimlere mallarını verin. Temize karşılık pisi ‘helale karşılık haramı’ almayın. Onların mallarını mallarınıza katarak yemeyin. Çünkü, bu büyük bir günahtır.
  3. Malları olan yetim kızlarla evlenmekle kendilerine haksızlık yapmaktan kaygı duyuyorsanız, size helal olan başka kadınlardan ikişer, üçer, dörder nikahlayın. Aralarında âdil ‘dengeli’ davranamamaktan korkarsanız yalnız bir tane alın ya da elinizde olanla yetinin. Adaletten sapmamanız için böylesi daha uygundur.
  4. Kadınlara mehirlerini güzelce verin. Mehirin bir bölümünü içlerinden gelerek size bırakırlarsa, size helaldir.
  5. Allah’ın sizi sorumlu kıldığı mallarınızı aklı ermeyenlere vermeyin. Fakat onları bu malların geliriyle besleyin, giydirin. Kendilerine güzel söz söyleyin.
  6. Yetimleri nikah evresine erişinceye kadar deneyin. Erginlik belirtileri görürseniz, mallarını kendilerine teslim edin. Büyürler de geri alırlar diye, mallarını israf ederek tez elden yemeyin. Zengin olan ondan sakınsın. Fakir olansa, belli sınırlara uygun biçimde yesin. Mallarını kendilerine teslim ederken yanlarında tanık bulundurun. Hesap sorucu olarak Allah yeter!
  7. Ana babanın, akrabaların mirasında erkekler pay alacaklar. Ana babanın, akrabaların mirasından kadınlar da pay alacaklar. İster az, ister çok olsun, bu paylar kesin bir yükümlülük olarak belirlenmiştir.
  8. Miras bölüşülen yerde yakınlardan, yetimlerden, yoksullardan birileri varsa, onlara da biraz verin, gönül alıcı sözler söyleyin.
  9. Arkalarında eli ermez gücü yetmez çocuklar bırakmaları durumunda, onlar için kaygı duyacak olanlar, haksızlık yapmaktan korkup titresinler. Allah’tan sakınsınlar da dürüst konuşsunlar.
  10. Yetimlerin mallarını haksız yere yiyenler, karınlarını ateşle doldurmuş olurlar. Sonra da çılgın bir ateşe atılırlar!
  11. Çocuklarınızın miras hakkı konusunda Allah size şunu emrediyor: Erkeğe iki dişi payı vardır. Hepsi dişi olmak üzere ikiden fazlaysalar, bırakılan malların üçte ikisi, tek kız ise yarısı verilir. Ölenin çocuğu varsa, anne ve babadan her birine, bırakılan malın altıda biri verilir. Çocuğu olmayıp da ona ana babası mirasçı olduysa, annesine üçte bir, kardeşleri varsa, o zaman annesine altıda bir verilir. Bunların hepsi vasiyeti yerine getirildikten, borcu ödendikten sonradır. Babalarınız ve oğullarınızdan hangisinin fayda bakımından size daha yakın olduğunu bilmezsiniz. Allah her şeyi bilen, her işini nice faydalar gözeterek hikmetle yapandır.
  12. Çocukları yoksa, eşlerinizin bıraktıklarının yarısı sizindir. Çocukları varsa, o zaman dörtte biri sizindir. Ettikleri vasiyeti yerine getirdikten, borcunu ödedikten sonra. Çocuğunuz yoksa, sizin bıraktıklarınızın dörtte biri eşlerinizindir. Çocuğunuz varsa, bıraktıklarınızın sekizde biri eşlerinizindir. Vasiyetinizi yerine getirdikten, borcunuzu ödedikten sonra. Eğer miras bırakan erkek ya da kadın çocuğu ve ana babası olmayan bir kimse olur da, bir erkek ya da bir kız kardeşi bulunursa, bunlardan her birine altıda bir pay verilir. Bundan çoksalar, zarara uğratılmaksızın üçte birine ortak olurlar. Vasiyeti yerine getirildikten, borcu ödendikten sonra. Bunlar Allah’ın kesinlikle uygulanması gereken yasasıdır. Allah, her şeyi bilen, kullarını cezalandırmakta acele etmeyendir.
  13. Bunlar Allah’ın yasalarıdır. Kim, Allah’a ve Elçisine itaat ederse, Allah onu, altında ırmaklar akan cennetlere koyar. Büyük kurtuluş budur!
  14. Kim Allah’a ve Elçisine isyan eder de yasalarını çiğnerse, onu da içinde temelli kalmak üzere ateşe sokar. Ona alçaltıcı bir azap vardır.
  15. Haklarında zina isnadı bulunan kadınlarınıza gelince, bunu ispatlamak amacıyla dört tanık getirin. Bu tanıklar suça tanıklık ederlerse, suçlu kadınları ölünceye ya da Allah onlara bir yol açıncaya kadar evlerde tutun.
  16. Bu suçu işleyenlerin her ikisine de eziyet edin. Tevbe edip kendilerini düzeltirlerse onları bırakın. Allah tevbeleri kabul edendir, merhametlidir.
  17. Allah katında gerçek tevbe, bilgisizlik sebebiyle kötülük yapıp da ardından hemen tevbe edenlerinkidir. Allah, bu gibilerin tevbesini kabul eder. Allah her şeyi bilen, her işini nice faydalar gözeterek adaletle yapandır.
  18. Kötülükler yapmayı sürdürüp de ölüm gelince, “Şimdi tevbe ettim” diyenlerin tevbesi kabul edilmez. İnkârcı olarak ölenlerin de tevbesi kabul edilmez. Bunlara acılı bir azap hazırlamışızdır.
  19. Ey inananlar! Zor kullanarak kadınlarınıza mirasçı olmaya çalışmanız size helal olmaz. Apaçık bir hayasızlık etmedikleri sürece, verdiğiniz mehirin bir kısmını kurtarabilmek için onlara baskı yapmayın. Kadınlarınızla iyi geçinin. Kendilerinden hoşlanmamış olabilirsin, ama sabredin. Sizin hoşunuza gitmeyen bir şeyi Allah daha hayırlı kılmış olabilir.
  20. Bir eşin yerine başka bir eş almak isterseniz, ilkine yüklerle mehir vermiş olsanız bile ondan bir şey almayın. İftira ederek, açıkça günaha girerek onu nasıl geri alırsınız!
  21. Siz kendinizi birbirinize adamıştınız, unutmayın. Eşiniz sizden kuvvetli bir söz almıştı. Bunlar birer gerçekken nasıl olur da geri alırsınız!
  22. Babalarınızın evlendikleri kadınlarla evlenmeyin! Geçmişte olanlar artık geride kaldı. O uygulama gerçekten pek çirkindi. Çok iğrenç bir şeydi. Kötü bir yoldu!
  23. Şu kadınlarla evlenmeniz size haram kılındı: Anneleriniz, kızlarınız, kız kardeşleriniz, halalarınız, teyzeleriniz, kardeşlerinizin kızları, kız kardeşlerinizin kızları, sizi emziren süt anneleriniz, süt kardeşleriniz, kadınlarınızın anneleri, gerdeğe girdiğiniz karılarınızdan evlerinizde bulunan üvey kızlarınız. Eğer üvey kızlarınızın anneleriyle gerdeğe girmemişseniz, onlarla evlenmenizde bir günah yoktur. Öz oğullarınızın karılarıyla evlenmeniz haramdır. İki kız kardeşi birlikte nikahlamanız da haramdır. Geçmişte olanlar artık geride kaldı. Doğrusu, Allah bağışlayıcıdır, merhametlidir.
  24. Yasal yolla evlendiğiniz kadınlarınız sizindir. Evli kadınlarla evlenmeniz haram kılındı. Bunlar Allah’ın yasalarıdır! Kesinlikle uyulması gerekir. Geriye kalanlar ‘burada haram diye anılmayanlar’ zinadan kaçınıp namuslu yaşamak üzere, mallarınızla isteyesiniz diye size helal kılındı. Hangilerinden nikah aracılığıyla faydalandıysanız, belirlenen mehirlerini kendilerine verin. Mehir kesiştikten sonra, aranızda anlaştığınız hususta size bir sorumluluk yoktur. Allah, her şeyi bilen, her işini nice gayeler gözeterek adalet üzere yapandır.
  25. Sizden, özgür bir inanan kadınla evlenmeye gücü yetmeyen kimseler, ellerinizin altında bulunan inanmış esir kadınlarla evlensinler. Allah sizin inancınızı daha iyi bilir. Hepiniz birbirinizdensiniz. Zinadan sakınmaları, namuslu yaşamaları ve gizli sevgili edinmemeleri hâlinde, velilerinin izniyle onlarla evlenin. Evlenme bedeli olan mehirlerini güzellikle verin. Evlendiklerinde zina ederlerse, onlara özgür kadınlara verilen cezanın yarısı kadar ceza verin. Bu kolaylık, günaha girme korkusu olanlarınız içindir. Sabretmeniz sizin için daha hayırlıdır. Allah bağışlayıcıdır, merhametlidir.
  26. Allah size bilmediklerinizi bildirmek, sizden öncekilerin yollarını göstermek, tevbelerinizi kabul etmek ister. Allah, her şeyi bilen, her işini anlamlı gayeler gözeterek hikmet üzere yapandır.
  27. Allah, sizin tevbelerinizi kabul etmek istiyor. Şehvetlerine uyanlar ise, büyük bir sapıklıkla sapmanızı istiyorlar.
  28. Allah, yükünüzü hafifletmek istiyor. Çünkü, sizin zayıf yaradılışlı olduğunuzu biliyor.
  29. Ey inananlar! Karşılıklı anlaşma sonucu yapılan alışveriş helaldir. Bunun dışında, birbirinizin mallarını aranızda haksız yollarla yemeyin! Birbirinizi mahvetmeyin! Allah size gerçekten merhamet ediyor.
  30. Her kim, ilahi sınırları aşarak, zulmederek bunu yaparsa, yakında onu ateşe sokarız! Allah’a göre bu pek kolaydır.
  31. Size yasaklanan büyük günahlardan kaçınırsanız, Allah sizin kusurlarınızı örter, sizi değerli bir yere ‘cennete’ yerleştirir.
  32. Allah’ın, kiminize kiminizden fazla verdiklerine göz dikmeyin. Erkeklere kazandıklarından bir pay vardır. Kadınlara da kazandıklarından bir pay vardır. Allah’ın sınırsız lütfunu isteyin. Doğrusu, Allah her şeyi bilir.
  33. Ana babanın, akrabaların miraslarından pay alacakları belirledik. Kendileriyle sözleşmeler yaptığınız kimselere de hak ettikleri paylarını verin. Allah her şeye tanıktır, bunu unutmayın.
  34. Erkekler kadınlara gözeticidirler. Allah, kullarının kimini kiminden üstün kılmıştır. Bir de, erkekler mallarından ‘kadınlarına karşı yasal sorumluluklarını yerine getirmek üzere’ harcama yaparlar. İyi kadınlar söz dinlerler. Allah’ın korunmasını emrettiklerini kocaları yanlarında bulunmazken de korurlar. Kadınlarınız, evlilik ilişkisini kökünden sarsacak çirkin davranışlar içine girerlerse, kendileriyle güzelce konuşun. Sonuç alamazsanız ‘durumun ciddiyetini kavrayabilmeleri için bir uyarı olmak üzere’ yataklarında yalnız bırakın. ‘Uzlaşmaz tutumlarını inatla sürdürürlerse’ onları bırakın. Uslanıp da size uyum sağlayacak duruma gelirlerse, artık onlar aleyhine başka yol aramayın. Allah sınırsız yücedir, sonsuz büyüktür.
  35. Karı kocanın aralarının açılmasından kaygı duyarsanız, kadın tarafından bir hakem, erkek tarafından da bir hakem atayın. Karı koca barışa yanaşırlarsa, Allah onları bir araya getirir. Allah her şeyi bilendir, her şeyden haberi olandır.
  36. Allah’a kulluk edin, ona hiçbir şeyi ortak koşmayın. Ana babaya, yakınlara, yetimlere, yoksullara, yakın komşuya, uzak komşuya, yakın arkadaşa, yolda kalmışa, üzerlerinde yetki ve sorumluluk sahibi olduğunuz kimselere güzel davranın. Allah büyüklenip övünenleri sevmez.
  37. Kimi insanlar, hem cimrilik eder, hem de insanlara cimriliği tavsiye ederler. Allah’ın kendilerine sınırsız merhameti sebebiyle verdiklerini ‘yerli yerince harcamayıp’ saklarlar. İnkâr edenlere alçaltıcı bir azap hazırlamışızdır!
  38. Onlar, Allah’a ve ahiret gününe inanmazlar. Mallarını insanlara gösteriş yapmak için harcarlar. Şeytan birine arkadaş olmuşsa, artık ne kötü bir arkadaştır o!
  39. Ne olurdu sanki, Allah’a ve ahiret gününe inansalar da Allah’ın kendilerine verdiği rızktan yerli yerince harcasalardı! Allah onları çok iyi bilir!
  40. Allah zerre kadar haksızlık yapmaz. Zerre kadar iyilik yapılsa onu kat be kat artırır. İyilik yapana kendi katından büyük bir ödül verir.
  41. Her topluluktan bir tanık, seni de onlara tanık getirdiğimiz zaman ne olacak hâlleri!
  42. İnkâr edip Peygambere başkaldıranlar, o gün yerle bir edilmeyi isterler! Bir tek sözü bile Allah’tan gizleyemezler!
  43. Ey inananlar! Sarhoşken, ne dediğinizi bilene kadar, cünüpken, yolcu olmanız dışında, gusül yapana kadar, namaza yaklaşmayın. Hastaysanız ya da yolculuktaysanız ya da tuvaletten gelmişseniz ya da kadınlara ilişir de su bulamazsanız, temiz bir toprakla teyemmüm edin, yüzlerinize, ellerinize ‘su yerine toprak’ sürün. Allah günahları affedicidir, bağışlayıcıdır.
  44. Kendilerine kitaptan bir pay verilenleri görmedin mi! Kendileri sapıklığı satın aldıkları gibi sizin de yoldan sapmanızı istiyorlar!
  45. Allah, düşmanlarınızı daha iyi bilir. Allah size dost olarak da, yardımcı olarak da yeter.
  46. Yahudilerden kimileri, kelimeleri bozarak, dillerini bükerek, dini yererek, “İşittik, isyan ettik. İşit, işitmez olası! Bizi de dinle!” derler. Eğer, “İşittik, itaat ettik. Dinle ve bizi gözet” deselerdi haklarında hayırlı olurdu. Allah, inkârları yüzünden kendilerini lânetledi. Onların ancak pek azı inanır.
  47. Ey kendilerine kitap verilenler! Biz bir takım yüzleri silip de enselerine benzetmeden ya da onları cumartesi günü dinlenme yasasını çiğneyenleri lânetlediğimiz gibi lânetlemeden önce, yanınızda olanı onaylamak üzere indirdiğimiz Kur’an’a inanın. Allah’ın emri her zaman gerçekleşmiştir.
  48. Allah, kendisine ortak koşulması suçunu affetmez. Bunun dışında kalan suçları dilerse affeder. Allah’ın yanı sıra başka ilahlar edinen kimse, büyük bir günahla iftira etmiş olur.
  49. Kendilerini temize çıkaranları görmedin mi! Allah kimi dilerse onu temize çıkarır. Hiç kimseye kıl kadar haksızlık etmez.
  50. Bak, Allah’a karşı nasıl da yalan uyduruyorlar! Apaçık bir günah olarak bu bile yeter!
  51. Kendilerine kitaptan bir pay verilenleri görmedin mi! Puta ve insanları iman yolundan alıkoyan şeylere inanıyorlar da, inkârcılar için, “Bunların yolu Kur’an’a inananlarınkinden daha doğru” diyorlar.
  52. Allah tarafından lânetlenen kimseler işte bunlardır! Allah tarafından lânetlenen kimseye bir yardımcı bulamazsın!
  53. Yoksa onların hâkimiyetten ‘egemenlikten’ bir payları mı var! Öyle olsaydı insanlara bir çekirdek bile vermezlerdi.
  54. Yoksa onlar, Allah’ın insanlara fazlından ‘bol nimetinden’ verdiklerini mi kıskanıyorlar! Oysa, İbrahim’in soyundan gelenlere de kitap, hikmet ve büyük bir hâkimiyet verdik.
  55. Onlardan kimi ona inandı, kimi de inanmayıp engel oldu. Çılgın bir ateş olarak cehennem yeter!
  56. Ayetlerimizi tanımayıp inkâr edenleri yakında ateşe atarız. Azabı iyice tatsınlar diye yanan derilerini yeni derilerle değiştiririz. Allah’ın üstün gücü vardır, her işini nice gayeler gözeterek hikmetle yapar.
  57. İnanıp güzel işler yapanları altında ırmaklar akan cennetlere girdiririz. Orada temelli kalırlar. Onlara orada tertemiz eşler vardır. Onları koyu bir gölgeye sokarız.
  58. Allah size emanetleri layık olana vermenizi, insanlar arasında hükmederken adil davranmanızı emrediyor. Allah size ne güzel öğüt veriyor. Allah işitendir, görendir.
  59. Ey inananlar! Allah’a itaat edin. Peygambere, sonra içinizden yetki sahibi olanlara da itaat edin. Allah’a ve ahiret gününe inanmış kimselerseniz, bir konuda anlaşmazlığa düştüğünüz zaman, onun hükmünü Allah’a ve Peygambere bırakın. Hayırlı olan budur. Sonucu bakımından bu daha güzeldir.
  60. Hem sana indirilen kitaba, hem de senden önce indirilenlere inandıklarını ileri sürenleri görmedin mi! Yapay tanrılarının huzurunda yargılanmak istiyorlar. Oysa onları tanımamaları ‘onlara tapmamaları’ emredilmişti. Şeytan da kendilerini derin bir sapıklıkla saptırmak istiyor.
  61. “Allah tarafından indirilen Kitaba ve Elçisine gelin” denilince, inanmadıkları hâlde inanır görünen ikiyüzlülerin, senden büsbütün uzaklaştıklarını görürsün.
  62. Madem durum budur, nasıl olur da, yaptıkları yüzünden başlarına kötü bir hâl gelince, sana gelerek, “Amacımız sadece iyilik edip uzlaştırmaktı” diye Allah’a yemin ederler!
  63. Allah onların gönüllerinde olanı bilir. Sen onlara aldırma da nasihat et. Kendileri hakkında etkili sözler söyle.
  64. Biz her peygamberi, Allah’ın izniyle kendisine itaat edilsin diye gönderdik. Onlar, günah işleyerek kendilerine yazık ettikleri zaman sana gelmeli, Allah’tan af dilemeliydiler. Peygamber onlar için bağışlanma dileseydi, Allah onların tevbelerini kabul buyururdu. O, tevbeleri kabul edendir, merhametlidir.
  65. Hayır! Rabbine yemin ederim, onlar aralarında anlaşmazlığa düştükleri konularda seni hakem yapıp, içlerinde hiçbir sıkıntı duymaksızın verdiğin kararı tamamen kabul etmedikleri sürece iman etmiş sayılmazlar!
  66. Onlara, “Kendinizi öldürün!” ya da “Yurdunuzdan çıkın!” diye emretmiş olsaydık, pek azı dışında bunu yapmazlardı. Kendilerine önerileni yapsalardı, haklarında daha hayırlı, kalıcılık yönünden daha sağlam olurdu.
  67. O zaman onlara, kendi katımızdan büyük bir ödül verirdik.
  68. Onları doğru yola eriştirirdik.
  69. Allah’a ve Elçisine itaat edenler, Allah’ın nimetine eriştirdiği nebiler, sadıklar, şehitler ve salihlerle birlikte olurlar. Ne iyi arkadaştır onlar!
  70. Bu lütuf Allah’tandır. Allah’ın bilmesi yeterlidir.
  71. Ey inananlar! Düşmanlarınıza karşı tedbirler alın da takımlar hâlinde ya da topluca savaşa gidin.
  72. İçinizden geride kalanlar da vardır. Sizin başınıza bir musibet gelince, “Allah bana lütfetti de onlarla beraber olmadım” der.
  73. Allah’ın size bir nimeti erişirse, sanki aranızda hiç tanışıklık yokmuş gibi, “Keşke onlarla birlikte olsaydım da ben de büyük bir başarı kazansaydım!” der.
  74. Öyleyse, dünya hayatı yerine ahireti almak isteyenler durmasınlar, Allah yolunda savaşsınlar. Çünkü, kim Allah yolunda savaşır, öldürülür ya da yenerse, biz ona büyük bir ödül vereceğiz.
  75. Ne oluyor size de, güçsüz bırakılan çaresiz erkekler, kadınlar, çocuklar uğrunda Allah yolunda savaşmıyorsunuz! Onlar ki, “Rabbimiz! Halkı zalim olan bu ülkeden bizi çıkar. Katından bize bir koruyucu, bir yardımcı yolla” diye yalvarıyorlar.
  76. İnananlar Allah yolunda, inkâr edenlerse azdırıcı şeytanın yolunda savaşırlar. Öyleyse savaşın şeytanın izinden gidenlerle! Aslında şeytanın düzeni zayıftır.
  77. Kendilerine, “Savaştan el çekin. Namazı özenle kılın, zekâtı verin” denilen kimseleri görmedin mi! Kesin bir yükümlülük olarak üzerlerine savaş yazılınca, onların bir bölümü, Allah’tan korkar gibi, hatta daha şiddetli bir korkuyla insanlardan korkuyorlar. Bunlar, “Rabbimiz! Bize niye savaş yazdın. Bizi yakın bir zamana kadar erteleseydin olmaz mıydı!” dediler. Sen de onlara “Dünyanın zevki azdır. Kötülüklerden sakınanlar için ahiret daha iyidir. Size kıl kadar haksızlık edilmez” de.
  78. Nerede olursanız olun, yüksek kalelerin içinde bile olsanız, ölüm gelir sizi bulur. Onlara bir iyilik gelirse, “Allah’tan” derler Bir kötülük erişirse, “Senin yüzünden” derler. “Hepsi Allah katındandır” de. Ne oluyor bunlara da hiçbir sözü anlamaya yanaşmıyorlar!
  79. Sana gelen her iyilik Allah’tandır. Sana gelen her kötülük kendindendir. Seni insanlara peygamber olarak gönderdik. Tanık olarak Allah yeter!
  80. Peygambere itaat eden Allah’a itaat etmiş olur. Sana aldırmayıp yüz çevirenler bilsinler ki, biz seni onların üzerine muhafız göndermedik!
  81. Senin yanındayken, “İtaat ettik” derler. Yanından ayrıldıktan sonra, onlardan bir topluluk, gece karanlığında senin söylediklerinin aksine planlar kurarlar. Allah onların gizli planlarını yazıyor! Sen onlara aldırma. Allah’a tevekkül et. Vekil olarak Allah yeter.
  82. Kur’an’ı iyice düşünmüyorlar mı bunlar! Allah’tan başka birinden gelmiş olsaydı, onda birçok uyumsuzluklar ‘çelişkiler, aykırılıklar’ bulurlardı.
  83. Kendilerine güven ya da korkuyla ilgili bir bilgi erişti mi onu hemen yayarlar. Oysa, o bilgiyi Peygambere ya da aralarında bulunan yetkililere götürselerdi, onlardan hüküm çıkarmaya gücü yetenler onu bilirlerdi ‘onun içyüzünü anlar, manasını ortaya çıkarırlardı’. Allah’ın nimeti ve merhameti olmasaydı şeytana uyardınız. Pek azınız kurtulabilirdi.
  84. Allah yolunda cihad et! Sen yalnız kendinden sorumlusun. İnananları savaş için isteklendir. İnkâr edenlerin baskınını Allah’ın önlemesi umulur. Allah’ın ezici baskını ve ibret alınacak cezası daha şiddetlidir.
  85. Her kim iyiye aracılık ederse, ona onun sevabından bir pay vardır. Her kim de kötüye aracılık ederse, ona da o kötülükten bir pay vardır. Allah, her şeyi gözetir, karşılığını verir.
  86. Size bir selâm verilince, ondan daha iyisiyle selâm verin ya da onun dengiyle selâmlayın. Allah her şeyi hesap edendir.
  87. Allah’tan başka ilah yoktur. Gelmesi kesin olan kıyamet gününde sizi huzuruna toplayacaktır. Allah’tan daha doğru sözlü kim olabilir!
  88. İnanmayıp da inanır görünen ikiyüzlüler konusunda niye ikiye ayrıldınız! Allah, onları işledikleri ameller sebebiyle tepetaklak etmiştir. Allah’ın saptırdığını siz mi yola getireceksiniz! Allah birini saptırırsa, artık sen ona yol bulamazsın!
  89. Sizinle aynı konumda olmak amacıyla, kendileri gibi sizin de inkâr etmenizi isterler. Allah yolunda göç etmedikleri sürece onlardan hiç kimseyi dost edinmeyin. Eğer yine de yüz çevirirlerse, o zaman onları yakalayın, nerede ele geçirirseniz orada öldürün. Onlardan ne bir dost edinin, ne de bir yardımcı.
  90. Ancak, sizinle aralarında antlaşma bulunan bir topluma sığınanlar ya da ne sizinle savaşmayı, ne de kendi toplumlarıyla savaşmayı içlerine sindiremeyerek size gelenler bunun dışındadır. Allah dileseydi onları size sataştırırdı, onlar da sizinle savaşırlardı. Eğer onlar sizden uzak durur, sizinle savaşmaz, barış yapmak isterlerse, Allah onlara saldırmanız konusunda size izin vermez.
  91. Bir kısım kimselerin de hem sizden, hem de kendi toplumlarından güvende olmak istediklerini göreceksin. Fakat bunlar, fitne çıkarmak üzere çağırıldıklarında ona can atarlar. Sizden uzak durmaz, barışa yanaşmaz, sizinle savaşmaktan geri durmazlarsa, o zaman onları yakalayın, nerede ele geçirirseniz orada öldürün. İşte, onlar aleyhine size apaçık bir yetki verdik.
  92. Hata sonucu olmaksızın bir müminin bir mümini öldürmesi asla kabul edilemez! Bir mümini yanlışlıkla öldüren kişinin, mümin bir savaş esirini özgürlüğüne kavuşturması ve öldürülenin yakınlarına verilmek üzere bir diyet ödemesi gerekir. Ölen kişinin yakınları sadaka niyetine bağışlarlarsa o başka. Öldürülen mümin size düşman olan bir toplumdansa, mümin bir köleyi özgürlüğüne kavuşturmalısınız. Eğer aranızda antlaşma bulunan bir toplumdansa, yakınlarına diyet ödemeli, ayrıca mümin bir köleyi özgür bırakmalısınız. Bunları yapmaya gücü yetmeyen kimse, Allah tarafından tevbesinin kabulü için, ara vermeksizin iki ay oruç tutmalıdır. Allah alimdir, hakimdir.
  93. Bir mümini bilerek öldürenin cezası, cehennemde sonsuza kadar kalmaktır! Allah, ona gazap etmiş, rahmetinden yoksun bırakmış, büyük bir azap hazırlamıştır.
  94. Ey inananlar! Allah yolunda yürürken her şeyin içyüzünü iyice anlayın. Size, İslâma uygun bir şekilde selâm vererek inancını dile getirene, dünya hayatının geçici malına göz dikerek, “Sen mümin değilsin” demeyin. Allah katında nice değerli mallar vardır. Önceleri siz de onlar gibiydiniz. Allah size lütfetti de inanca eriştirdi. Öyleyse iyice araştırıp anlayın. Allah yapıp ettiklerinizin hepsinden haberlidir.
  95. İnananlardan olup da ileri sürebilecekleri bir engel bulunmaksızın yerlerinde oturanlarla, Allah yolunda mallarıyla, canlarıyla cihad edenler ‘çaba harcayanlar, savaşanlar’ bir olmazlar. Allah, mallarıyla, canlarıyla cihad edenleri, mertebe bakımından oturanlara üstün kılmıştır. Gerçi Allah her ikisine de cennet sözü vermiştir, ama cihad edenleri oturanlara oranla büyük bir ödülle üstün kılmıştır.
  96. Tarafından rütbeler, bağışlama vermiş, onlara merhamet etmiştir. Allah günahları bağışlayıcıdır, merhametlidir.
  97. Melekler, nefislerine zulmedenlerin ‘kendi kendilerine haksızlık edenlerin’ canlarını alırlarken, “Neler yapıyordunuz?” diye sorarlar. Onlar da, “Biz, yeryüzünde eli ermez gücü yetmez kimselerdik” derler. “Allah’ın nimeti olan yeryüzü geniş değil miydi! Başka yere gitseydiniz ya!” derler. Onların varacakları yer cehennemdir. Ne kötü bir dönüş yeri!
  98. Ancak, gerçekten eli ermez gücü yetmez olan çaresiz erkekler, kadınlar, çocuklar bunun dışındadır.
  99. Allah’ın onları affetmesi umulur. Çünkü, Allah affedicidir, bağışlayıcıdır.
  100. Dinini daha iyi yaşamak amacıyla Allah yolunda göç eden kimse, yeryüzünde nice yerler bulur, oralarda genişlik ve bolluk elde eder. Allah’a kulluk etmek ve Elçisine uymak niyetiyle göç edip evinden ayrıldıktan sonra ölen kimsenin ödülünü Allah verecektir. Allah bağışlayıcıdır, merhametlidir.
  101. Yeryüzünde yolculuk ederken, inkârcıların size bir kötülük yapmalarından korkarsanız, namazı kısa kılmanızda size bir günah yoktur. Şüphesiz, inkârcılar size apaçık düşmandırlar.
  102. Sen onların aralarında bulunup namazlarını kıldırırken, cemaatin bir kısmı, silahlarını da yanlarına alarak, seninle beraber namaza dursunlar. Secdeyi yaptıktan sonra geriye çekilip arkanıza geçsinler. Kılmayan öbür kısım gelsin, seninle beraber namazlarını kılsınlar. Tedbirli olsunlar, silahlarını yanlarına alsınlar. Size ansızın baskın yapmak isteyen inkârcılar, silahlarınızdan ve eşyanızdan ayrı kalmanızı isterler. Yağmurdan zarar görecekseniz ya da hasta olursanız silahlarınızı bırakmanızda bir sakınca yoktur. Fakat siz yine de önleminizi alın. Allah, inkârcılara alçaltıcı bir azap hazırlamıştır!
  103. Namazı kıldıktan sonra, ayaktayken, otururken, yanlarınızın üzerinde yatarken de hep Allah’ı anın. Emin bir duruma gelince ‘bir tehlike söz konusu değilse’ namazı tam kılın. Namaz, müminler üzerine vakitleri belirli bir farzdır.
  104. Düşmanınız olan topluluğu kovalamakta gevşeklik göstermeyin. Acı çekiyor olabilirsiniz, ama sizin gibi onlar da acı çekiyorlar. Üstelik siz, Allah’tan onların ummadıklarını umuyorsunuz. Allah her şeyi bilir, her işini nice gayeler gözeterek hikmetle yapar.
  105. İnsanlar arasında, Allah’ın sana gösterdiği biçimde hükmedesin diye, sana hak bir kitap indirdik. Sakın hıyanet edenleri savunma!
  106. Allah’tan bağışlanma dile. Allah günahları bağışlayıcıdır, merhametlidir.
  107. Nefislerine hıyanet edenleri savunmak için tartışma. Allah, günah yüklenenleri ve hıyaneti yol edinenleri sevmez.
  108. Allah’ın rızasına aykırı planlar kurarlarken, yaptıklarını insanlardan gizlerler de, hemen yanı başlarında olan Allah’tan gizlemezler. Allah onların yaptıklarının hepsini ilmiyle kuşatmıştır.
  109. Haydi siz dünya hayatında onları savundunuz, peki kıyamet günü kim vekil olacak da onları Allah’a karşı savunacak!
  110. Kim, bir kötülük yaptıktan ya da kendisine zulmettikten ‘yazık ettikten’ sonra Allah’tan bağışlanma dilerse, Allah’ı bir bağışlayıcı, bir merhamet edici olarak bulur.
  111. Kim bir günah kazanırsa, onu yalnız kendi zararına olarak kazanır. Allah alîmdir, hakîmdir.
  112. Kim, bir hata eder ya da suç işler de sonra onu bir suçsuzun üstüne atarsa, büyük bir iftira etmiş, açık bir günah yüklenmiş olur.
  113. Allah’ın nimeti ve rahmeti seninle olmasaydı, onlardan bir takım kimseler seni saptırmağa çalışırlardı. Oysa onlar, kendilerinden başkasını saptıramaz, sana da asla zarar veremezler. Allah sana kitap ve hikmet indirmiş, bilmediklerini öğretmiştir. Allah’ın sana olan nimeti pek büyüktür.
  114. Onların gizlice toplanarak kendi aralarında konuşmalarının çoğunda hayır yoktur. Ancak, sadaka vermek ya da iyilik yapmak veya insanların arasını düzeltmek gibi güzel niyetlerle bir araya gelmeleri bunun dışındadır. Kim bunları Allah’ın rızasını kazanmak için yaparsa, ona büyük bir ödül vereceğiz.
  115. Doğru yol kendisine apaçık belli olduktan sonra, Peygambere aykırı davranarak, inananların yolundan başkasına uyan kimseyi dönüş yolunda bırakır, ardından cehenneme daldırırız. Orası ne kötü bir dönüş yeridir!
  116. Allah, kendisi dışında ilahlara inanılmasını asla bağışlamaz, ama bunun dışında kalan suçları dilerse bağışlar. Allah’a ortak koşan kimse derin bir sapkınlıkla sapmış olur.
  117. Onlar Allah’ı bırakır da kadınlara taparlar! Aslına bakılırsa o meret şeytandan başkasına tapmıyorlar!
  118. Allah o şeytanı lânetlemiştir ‘rahmetinden yoksun bırakmıştır’. Şeytan da, “Elbet ben de senin kullarından belli bir pay kaparım.
  119. “Onları saptırıp kuruntulara daldırırım. Emrederim, evcil hayvanların kulaklarını yararlar. Emrederim, Allah’ın yaratışını değiştirir başka bir şekle sokarlar” dedi. Allah’ı bırakıp da şeytanı yakın arkadaş edinen kimse apaçık bir zarardadır!
  120. Şeytan onlara nice sözler verir. Kuruntulara düşürür. Oysa, şeytanın söz vermesi sadece aldatmak içindir!
  121. İşte bunların varacakları yer cehennemdir. Ondan kurtulmanın yolunu asla bulamayacaklar!
  122. İnanıp güzel işler yapanları, altında ırmaklar akan cennetlere koyarız. Orada sonsuza kadar temelli kalırlar. Allah’ın hak vaadidir ‘gerçek sözüdür’ bu! Allah’tan daha doğru sözlü kim olabilir!
  123. Bu ne sizin kuruntunuzla, ne de kendilerine daha önce kitap verilenlerin kuruntularıyladır! Kim bir kötülük yaparsa onun cezasını görür. Allah’tan başka ne bir koruyucu bulabilir, ne de bir yardımcı.
  124. Erkek ya da kadın, her kim inanan biri olarak güzel işler yaparsa cennete girer, onun zerre kadar hakkı yenmez.
  125. Din bakımından, iyilik yaparak kendini Allah’a teslim edenden, bütün kalbiyle hakka yönelen İbrahim’in yoluna uyandan daha güzel kim olabilir! Allah İbrahim’i halil edinmişti.
  126. Göklerde olanlar da, yerde bulunanlar da Allah’ındır. Allah her şeyi çepeçevre kuşatmıştır.
  127. Kadınlar hakkında senden fetva istiyorlar. “Onlar hakkında fetvayı size Allah veriyor. Kitapta, kendileri için yazılanı vermediğiniz ve evlenmek istediğiniz yetim kızlar, güçsüz çocuklar, insafla bakmanız gereken yetimler hakkında size okunan ayetler vardır” de. Allah, işlediğiniz her hayrı bilir!
  128. Bir kadın, kocasının uyumsuz ve aldırmaz tavrından kaygı duyarsa, karı kocanın barış yoluyla anlaşmaya çalışmalarında sakınca yoktur. Çünkü, barış daha hayırlıdır. Nefisler bencilce davranmaya eğilimlidir. Allah, yapıp ettiklerinizden haberlidir. İyi davranır da kötülükten sakınırsanız sizi ödüllendirir.
  129. Tutkuyla isteseniz bile, kadınlar arasında âdil olmaya gücünüz yetmez. Bari bir tarafa büsbütün meyledip de öbürünü askıda gibi bırakmayın. Aranızı düzeltir de haksızlıktan sakınırsanız, Allah günahları bağışlayıcıdır, merhametlidir.
  130. Eğer ayrılırlarsa, Allah onları darda bırakmaz, nimetlerinden faydalandırır. Allah’ın lütfu bütün varlıkları kapsayacak kadar geniştir. Onun her işinde nice hikmetler, gayeler, faydalar vardır.
  131. Göklerde ve yerde ne varsa Allah’ındır! Andolsun! Hem sizden önce kendilerine kitap verilenlere, hem de size Allah’tan sakınmanızı tavsiye ettik. İnkâr ederseniz bilin ki, göklerde ve yerde olanlar Allah’ındır. Allah ganidir, kimseye ihtiyacı yoktur. Hamiddir, her bakımdan övgüyü hak edendir.
  132. Göklerde olanlar da, yerde olanlar da hep Allah’ındır. Vekil olarak Allah yeter.
  133. Ey insanlar! Allah dilerse sizi giderir, yerlerinize başkalarını getirir. Allah’ın gücü buna da yeter.
  134. Kim dünya nimetini isterse bilsin, dünyanın da, ahiretin de nimetleri Allah katındadır. Allah işitendir, görendir.
  135. Ey inananlar! Kendinizin, ana babanızın, yakınlarınızın zararına da olsa, Allah için adaleti gözeten tanıklar olun. Onlar ister zengin olsunlar, ister fakir, Allah onlara sizden daha yakındır. Adaleti uygularken nefsinizin zararlı isteklerine uymayın. Eğer dil büker ya da yan çizerseniz bilin, Allah yaptıklarınızdan haberlidir.
  136. Ey inananlar! Allah’a, Elçisine, Peygamberine indirdiği kitaba, daha önce indirdiği kitaba inanın. Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, ahiret gününe inanmayan, pek uzak bir sapkınlıkla sapıtmıştır.
  137. Onlar inandılar, sonra inkâr ettiler, sonra yine inandılar, sonra yine inkâr ettiler, sonra da inkârlarını artırdılar. Allah onları ne affeder, ne de doğru yola eriştirir!
  138. Münafıklara ‘inanmayıp da inanmış gibi görünen ikiyüzlülere’ müjde ver, kendilerini acılı bir azap beklemektedir!
  139. İnananları bırakıyorlar da inkârcıları dost ediniyorlar! Onların yanında izzet ‘onur, güç, kuvvet’ mi arıyorlar! Oysa izzetin tamamı Allah’ındır.
  140. O size Kitapta şunu indirdi: “Allah’ın ayetlerinin inkâr edildiğini ya da alaya alındığını işitirseniz, bunu yapanlar başka bir konuya geçmedikleri sürece, yanlarında oturmayın. Yoksa siz de onlar gibi olursunuz.” Allah, münafıkların ve kâfirlerin hepsini cehennemde toplayacaktır!
  141. Gözleri sizin üzerinizdedir. Allah’tan size bir zafer gelirse, “Biz de sizinle beraber değil miydik?” derler. İnkarcılara zaferden bir pay düşünce, bu kez de onlara gider, “Size üstünlük sağlamadık mı? Sizi inananlardan korumadık mı?” derler. Allah, kıyamet günü aranızda hüküm verecektir. Allah, inananların zararına olacak biçimde inkârcılara yol vermez.
  142. İnanmayıp da inanır görünenler Allah’ı aldatmaya çalışırlar. Allah da onları aldatır! O ikiyüzlüler, namaza üşenerek kalkarlar. İnsanlara gösteriş yaparlar. Allah’ı pek az anarlar.
  143. İkiyüzlüler ne onlarla olurlar, ne de bunlarla, arada bocalarlar. Allah bir kimseyi şaşırtırsa artık sen ona çıkar yol bulamazsın!
  144. Ey inananlar! Sizin gibi inananları bırakıp da inkârcıları dost edinmeyin. Allah’a, sizin zararınıza olacak kesin bir delil vermek ister misiniz!
  145. İnanmayıp da inanır görünenler ateşin en derin yerindedirler! Onlara yardımcı bulamazsın!
  146. Ancak, tevbe edenler, kendilerini düzeltenler, Allah’ın kitabına sımsıkı sarılanlar, dinlerini Allah’a özgü kılanlar bunun dışındadır. Onlar inananlarla birliktedirler. Allah, inananlara büyük bir ödül verecektir.
  147. Şükreder de inanırsanız Allah size niye azap etsin! Allah, şükrün karşılığını veren, her şeyi bilendir.
  148. Allah, kötü sözün duyurulmasını sevmez. Zulme uğramışlarsa o başka. Allah her şeyi işitendir, bilendir.
  149. Bir iyiliği açığa vurur ya da gizlerseniz ya da bir kötülüğü affederseniz bilin ki, Allah da affedicidir, her şeye gücü yetendir.
  150. Allah’ı ve Elçisini tanımayanlar, Allah ile peygamberlerinin arasını ayırmak isteyenler, “Kimine inanır, kimini inkâr ederiz” diyenler arada bir yol tutmak isterler.
  151. İşte bunlar gerçekten inkârcıdırlar. Biz, inkârcılara alçaltıcı bir azap hazırlamışızdır!
  152. Allah’a ve ayrım yapmaksızın bütün peygamberlerine inananlara gelince, Allah onların ödüllerini verecektir. Allah bağışlayıcıdır, merhametlidir.
  153. Kendilerine daha önce kitap verilenler, senden üzerlerine gökten bir kitap indirmeni istiyorlar. Bir zamanlar Musa’dan bunun daha büyüğünü istemişlerdi. “Bize Allah’ı apaçık göster” demişlerdi. Zulümleri yüzünden onları yıldırım çarptı. Ardından, kendilerine apaçık alâmetler, mucizeler gelmişken, tuttular bir buzağı heykelini tanrı edindiler! ‘Sonra tevbe ettiler de’ onları affettik. Musa’ya apaçık bir mucize verdik.
  154. Kesin bir söz vermeleri için Tûr dağını üzerlerine kaldırdık. “Şu kapıdan secde ederek girin!” dedik. “Sizin için kutsal olan cumartesi günü sınırı aşmayın!” diyerek onlardan kesin bir söz aldık.
  155. Sözlerinde durmadılar. Allah’ın ayetlerini inkâr ettiler. Peygamberleri haksız yere öldürdüler. “Kalplerimiz perdelidir” dediler. Allah da inkârlarına karşılık onların kalplerini mühürledi. Bu nedenle, pek azı dışında, onlar artık inanmazlar.
  156. Bir de, inkârları sebebiyle Meryem’e büyük bir iftira atmaları,
  157. “Allah’ın elçisi Meryem oğlu İsa Mesih’i öldürdük” demeleri yüzünden. Oysa onu öldürmediler ve asmadılar, kendilerine bir benzetme yapıldı. Ayrılıklara düştükleri konuda kuşku içindeler. Bu konudaki bilgileri zanna dayanıyor. Onu kesinlikle öldürmediler.
  158. Hayır! Allah onu kendine yükseltiverdi. Allah’ın üstün gücü vardır. Her işini anlamlı gayeler gözeterek hikmetle yapar.
  159. Kendilerine kitap verilenlerden hiçbiri yoktur ki ölmeden önce ona inanacak olmasın. O da, kıyamet günü, gerektiği gibi inanmayanların aleyhine tanıklık edecektir.
  160. Haksızlık ettikleri ve nicelerini Allah yolundan alıkoydukları için, daha önce helal kılınan temiz şeyleri Yahudilere haram kıldık.
  161. Bir de, kendilerine yasaklanan faizi almaları ve insanların mallarını haksızlıkla yemeleri yüzünden. Onların inkârcı olanlarına acı verici bir azap hazırladık.
  162. Ama onlardan ilimde derinlik kazanmış olanlara, hem sana indirilen kitaba, hem de senden önce indirilenlere inananlara, namaz kılanlara, zekât verenlere, Allah’a ve ahiret gününe inananlara büyük bir ödül veririz.
  163. Nuh’a ve ondan sonra gelen peygamberlere vahyettiğimiz gibi sana da vahyettik ‘kalbine doğrudan bilgi verdik, gerçekleri bildirdik’. İbrahim’e, İsmail’e, İshak’a, Yakub’a ve torunlarına, İsa’ya, Eyyub’a, Yunus’a, Harun’a ve Süleyman’a da vahyettik. Davud’a da Zebur’u verdik.
  164. Hem sana daha önce anlattığımız peygamberlere, hem de sana anlatmadığımız peygamberlere vahyettiğimiz gibi. Allah, Musa ile konuştu.
  165. Kendilerine elçiler gelsin de insanların Allah’a sunacakları bir mazeretleri kalmasın diye peygamberler gönderdik. Onlar, nimetleri müjdeleyici, tehlikelere karşı uyarıcıdırlar. Allah, üstün gücü olan, her işini anlamlı gayeler gözeterek hikmetle yapandır.
  166. Allah, sana indirdiğine tanıklık eder. Onu ilmiyle indirmiştir. Melekler de tanıklık ederler. Tanık olarak Allah yeter!
  167. İnkâr edenler, insanları Allah yolundan alıkoyanlar, derin bir sapıklıkla sapıtmışlardır.
  168. Allah inkârcıları ve zalimleri ne affeder, ne de doğru yola erdirir.
  169. Ancak cehennem yoluna eriştirir! Onlar orada temelli kalıcıdırlar. Bu ise Allah’a göre kolaydır.
  170. Ey insanlar! Peygamber size Rabbinizden hakla ‘gerçek üzere’ geldi. Ona hemen inanın. Hakkınızda hayırlı olan budur. İnkâr ederseniz bilin, göklerdekiler de, yerdekiler de Allah’ındır. Allah, sınırsız ilmi olandır. Her işini nice gayeler gözeterek hikmetle yapar.
  171. Ey kendilerine kitap verilenler! Dininizde taşkınlık etmeyin. Allah hakkında sadece gerçeği söyleyin. Meryem oğlu İsa Mesih, Allah’ın peygamberidir. Onun katından Meryem’e iletilen cisimli bir kelimedir. Ölü kalpleri canlandırmak üzere insanların arasına gönderilen bir ruhtur. Allah’a ve onun peygamberlerine inanın. “Üç ilah vardır” demeyin! Bu yanlış inanışı bırakırsanız hakkınızda hayırlı olur. Allah ancak bir tek ilahtır. Çocuk sahibi olması imkansızdır. Göklerde, yerde ne varsa hepsi onundur. Vekil olarak Allah yeter.
  172. Ne İsa, ne de seçkin melekler, asla büyüklük taslamaz, ona kulluk etmekten çekinmezler. Kim büyüklük taslar da ona kulluk etmekten çekinirse bilsin, o hepsini huzuruna toplayacaktır!
  173. İnanıp da güzel işler yapmış olanlara yaptıklarının karşılıklarını ödeyecek, onlara olan bol nimetini daha da artıracaktır. Kulluk etmekten çekinenlere, büyüklük taslayanlara acı verici bir azapla azap edecektir. Onlar, Allah’tan başka ne bir koruyucu bulabilirler, ne de bir yardımcı.
  174. Ey insanlar! Rabbinizden size kesin bir belge geldi. Size, aydınlatıcı bir nur olan Kur’an’ı indirdik.
  175. Allah’a inanıp da sımsıkı sarılanları, Allah rahmetine ve bol nimetine kavuşturacaktır. Kendisine götüren doğru yola eriştirecektir.
  176. Senin, miras konusunda kendilerini aydınlatmanı istiyorlar. Onlara de ki: “Allah size, ikinci dereceden mirasçılar konusunda şu yasayı bildiriyor: Eğer çocuğu olmayıp da bir kız kardeşi bulunan kimse ölürse, bıraktığının yarışı kız kardeşe kalır. Kız kardeşin çocuk bırakmadan ölmesi durumunda, onun mirasını erkek alır. Eğer iki kız kardeş kalmışsa, bıraktığının üçte ikisi onlaradır. Eğer mirasçılar erkek ve kız kardeşlerse, erkek, iki dişinin payı kadar alacaktır. Allah, sizin doğru yoldan sapmamanız için bunları açıklıyor.” Allah her şeyi bilendir.