Suara

ŞUARA SURESİ ÖMER SEVİNÇGÜL MEALİ

‘Şuara, “şairler” demektir. Surenin sonunda şairlerden söz edilmektedir. Burada, iki şair tipi ana çizgileriyle tanımlanmış, birinci tipe uyan şairler yerilmiş, ikinci tiptekiler övülmüştür. Bu ayetler, şiir sanatından ve sanatkârlarından söz etmekle birlikte, bütün sanat dallarını ilgilendiren ilkeler içermektedir.’

Bismillahirrahmanirrahîm.

  1. Tâ, sin, mîm.
  2. Bunlar, apaçık kitabın ayetleridir.
  3. ‘İnkârcılar sana bildirilenlere’ inanmıyorlar diye neredeyse ‘üzüntüden, kaygıdan’ kendini tüketeceksin.
  4. Dileseydik, onlara gökten bir ayet ‘bir alâmet, bir mucize’ indirirdik. Onun karşısında hemen boyun büker baş eğerlerdi.
  5. Onlara, Rahmandan ne zaman bir zikir ‘bir kitap, bir uyarıcı, bir öğüt’ gelse, mutlaka ondan yüz çevirirler.
  6. Yine yalanladılar, ama alay edip durdukları şeylerin haberleri kendilerine gelecektir!
  7. Hiç mi yeryüzüne bakmıyor bunlar! Orada her türden nice bitkiler yetiştirmişiz.
  8. Bunda bir ayet ‘ibret’ var, ama onların çoğu inanmazlar.
  9. Rabbin, üstün gücü olandır, merhamet edendir.
  10. Hani bir zamanlar, Rabbin Musa’ya seslenmişti: “O zalim halka git ‘sana bildirdiklerimizi onlara’ anlat.
  11. “Firavun halkına. Günahlardan hâlâ sakınmayacaklar mı!”
  12. Musa, “Rabbim!” dedi, “Korkarım onlar beni yalanlarlar.
  13. “Bu yüzden kalbim daralır, dilim tutulur. Harun’a da elçilik ver.
  14. “Hem, onlarla ilgili üzerimde bir suç var. Korkarım bu yüzden beni öldürürler.”
  15. Allah, “Asla!” dedi, “Haydi, ikiniz ayetlerimizle gidin. Ben işitici olarak sizinleyim!
  16. “Firavuna gidin, “Biz âlemlerin Rabbinin elçileriyiz” deyin.
  17. “İsrailoğullarını bizimle beraber gönder.”
  18. Firavun, “Seni bir bebekken yanımıza alıp büyütmemiş miydik! Hayatının bir çok yıllarını aramızda geçirmemiş miydin!
  19. “Sonra da yaptın yapacağını! Sen bir nankörsün!” dedi.
  20. Musa, “O işi henüz şaşkınlardan biriyken yapmıştım.
  21. “Bu yüzden de sizden korkup kaçtım. Fakat daha sonra Rabbim bana bir hikmet ‘ilahi ilim’ verdi. Beni elçilerinden biri yaptı.
  22. “Gelelim başıma kaktığın o nimete. Sebebi, İsrailoğullarını senin köle etmendir.”
  23. Firavun, “Âlemlerin Rabbi kim?” dedi.
  24. “Allah göklerin, yerin ve ikisi arasında bulunan varlıkların Rabbidir. Kesinkes inanırsanız!” dedi.
  25. Firavun, çevresindekilere, “Ne dediğini duydunuz mu?!” dedi.
  26. Musa, “Hem sizin Rabbiniz, hem de önceki atalarınızın Rabbidir” dedi.
  27. Firavun, “Size gönderilen elçiniz kesinlikle bir deli!” dedi.
  28. Musa, “O doğunun, batının, ikisi arasında kalan her yerin Rabbidir. Eğer aklınızı kullanırsanız anlarsınız” dedi.
  29. Firavun, “Benden başka ilah edinirsen seni hapse atarım!” dedi.
  30. Musa, “Sana apaçık bir şeyle gelmişsem de mi!” dedi.
  31. Firavun, “Haklıysan koy ortaya da görelim!” dedi.
  32. Musa, asasını yere bıraktı. Bir de ne görsünler! Asa koca bir yılan olmuş!
  33. Elini koynundan çıkardı. O el, seyredenlerin önünde bembeyaz oldu!
  34. Firavun, çevresindeki seçkinlerine, “Bu adam hakikaten bilgin bir büyücü!
  35. “Büyü yoluyla sizi yurdunuzdan sürgün etmek istiyor. Bu durumda siz ne önerirsiniz?” dedi.
  36. Dediler: “Onu ve kardeşini alıkoy. Şehirlere derleyiciler gönder.
  37. “Bütün bilgin büyücüleri toplayıp sana getirsinler.”
  38. Büyücüler belli bir günün belli bir vaktinde bir araya getirildiler.
  39. İnsanlara, “Toplandınız mı?” denildi.
  40. “Umarız büyücüler yener de biz de onlara uyarız” dediler.
  41. Derken, büyücüler geldiler. Firavuna, “Yenersek bize kesinlikle bir ödül var değil mi?” dediler.
  42. Firavun, “Evet, hiç kuşkunuz olmasın” dedi, “Yenerseniz benim en yakın gözdelerim olursunuz.”
  43. Musa onlara, “Atın ne atacaksanız!” dedi.
  44. Büyücüler iplerini ve değneklerini attılar, “Firavunun gücü sayesinde mutlaka biz yeneceğiz!” dediler.
  45. Sonra, Musa asasını yere bıraktı. Onların uydurduklarını yuttu!
  46. Büyücüler hemen secde ettiler.
  47. Dediler: “Biz âlemlerin Rabbine inandık,
  48. “Musa ve Harun’un Rabbine.”
  49. Firavun, “Ben size izin vermeden ona inandınız demek! Anlaşıldı, size büyü öğreten ustanız buymuş demek! Pek yakında görürsünüz siz! Andolsun, ellerinizi ve ayaklarınızı çaprazlama kestireceğim! Sonra da hepinizi astıracağım!” dedi.
  50. İmana gelen büyücüler, “Zararı yok” dediler, “biz eninde sonunda Rabbimize döneceğiz.
  51. “İnananların ilki olmamız sebebiyle, Rabbimizin günahlarımızı affetmesini umuyoruz.”
  52. Derken, Musa’ya, “Kullarımı geceleyin yürüt. Çünkü, kesinlikle izleneceksiniz!” diye bildirdik.
  53. Firavun, illere adamlar gönderdi.
  54. “Bunlar paramparça olmuş bir azınlıktır.
  55. “Bize büyük bir öfke besliyorlar.
  56. “Oysa biz hazırlıklı bir kitleyiz.
  57. “Buna dayanarak onları bahçelerden, pınarlardan çıkardık.
  58. “Birikimlerini, saygın konumlarını ellerinden aldık.”
  59. Olan budur! Onları İsrailoğullarına miras yaptık
  60. Gün ışırken onlara yetiştiler.
  61. İki topluluk birbirine göründü. Musa’nın arkadaşları, “İşte yakalandık!” dediler.
  62. Musa, “Asla!” dedi, “Rabbim benimledir. Bana mutlaka bir çıkış yolu gösterecektir.”
  63. Musa’ya, “Asanla denize vur!” diye vahyettik. Deniz hemen yarıldı, her parçası büyük bir dağ gibi oldu.
  64. Arkalarından öbürlerini de yaklaştırdık.
  65. Musa’yı ve yanındakileri tamamen kurtardık.
  66. Sonra da, öbürlerini sulara gömdük.
  67. Bunda bir ayet vardır, ama onların çoğu inanmazlar!
  68. Rabbin, üstün gücü olandır, pek merhametlidir!
  69. Onlara İbrahim hakkında da bilgi ver.
  70. İbrahim, babasına ve halkına, “Siz neye tapıyorsunuz?” diye sordu.
  71. Onlar da, “Putlara tapıyoruz. Biz, kendimizi onlara adadık” dediler.
  72. İbrahim, “Siz onlara yalvarınca onlar sizi işitiyorlar mı?
  73. “Size fayda veya zarar verebiliyorlar mı?” dedi.
  74. “Hayır. Fakat biz, atalarımızı bunu yaparken bulduk” dediler.
  75. İbrahim dedi: “Peki hiç düşündünüz mü neye taptığınızı?
  76. “Siz ve eski atalarınız!
  77. “Şüphesiz, onlar benim düşmanım, âlemlerin Rabbi dostumdur!
  78. “Beni yaratan, sonra da doğru yolu gösteren, odur.
  79. “Odur bana yediren, içiren.
  80. “Hastalandım mı şifa verip iyileştirir.
  81. “Canımı o alacak, sonra o diriltecek.
  82. “Din gününde ‘ahiretteki yargılama sürecinde’ hatalarımın affını yalnız ondan umuyorum.”
  83. “Rabbim! Bana hikmet ‘faydalı ilim’ ver. Beni iyilerin arasına kat!
  84. “Gelecek nesiller arasında hayırla anılmayı nasip et!
  85. “Beni, nimetlerle dolu cennetini miras alanlardan eyle!
  86. “Sapkınlardan olan babamı bağışla!
  87. “Diriliş gününde beni utandırma!
  88. “O gün ne mal fayda verir, ne de çocuklar.
  89. “Yalnız arı bir gönülle Allah’a varan kurtulur!”
  90. Cennet, kötülüklerden sakınanlara yaklaştırılır.
  91. Cehennem de azgınlara gösterilir.
  92. Onlara denilir ki: “Nerede taptıklarınız!
  93. “Allah’ın yanı sıra tanrı edindikleriniz size yardım ediyorlar mı ya da kendilerini kurtarabiliyorlar mı!”
  94. Onlar da, öbür azgınlar da cehenneme atılırlar.
  95. İblis’in askerleri de..!
  96. O gün orada birbirleriyle çekişirlerken derler:
  97. “Vallahi biz apaçık bir sapıklık içindeymişiz.
  98. “Bir zamanlar sizi âlemlerin Rabbiyle bir tutardık.
  99. “Bizi, isyankar suçlular saptırdı.
  100. “Şimdi bizi kurtaracak bir yardımcıdan yoksunuz.
  101. “Yakın bir dostumuz da yok.
  102. “Keşke bir kez olsun geriye dönebilseydik de inananlardan olsaydık!”
  103. Şüphesiz, bunda bir ayet var, fakat çoğu ‘düşünmez, ibret almaz’ inanmaz.
  104. Rabbin, üstün gücü, sınırsız merhameti olandır.
  105. Nuh halkı da gönderilen peygamberleri yalanladı.
  106. Bir zamanlar, kardeşleri Nuh onlara dedi: “Kötülüklerden sakınmayacak mısınız!
  107. “Şüphesiz, ben size gönderilmiş güvenilir bir elçiyim.
  108. “Allah’tan sakının da bana itaat edin.
  109. “Buna karşılık sizden bir ücret de istemiyorum. Benim ücretimi Allah verecek.
  110. “Allah’tan sakının da bana uyun.”
  111. Halkı, “Sana nasıl inanırız! Baksana, izleyicilerin hep ayak takımı!” dediler.
  112. Nuh, “Onlar neler yapıyorlardı bilmem” dedi,
  113. “Onların hesabını Rabbim görecek. Bir düşünseniz!
  114. “Ben, inananları kovamam.
  115. “Ben ancak apaçık bir uyarıcıyım.”
  116. “Ey Nuh!” dediler, “Bu işe bir son vermezsen seni taşlarız!”
  117. Nuh, “Rabbim!” dedi, “Halkım beni yalanladı.
  118. “Benimle onlar arasında hüküm ver. Beni ve yanımdaki inananları kurtar.”
  119. Onu ve yanındakileri yüklü bir gemide kurtardık.
  120. Sonra da geride kalanları sulara gömdük!
  121. Bunda gerçekten bir ayet vardır, ama çoğu kimseler ‘ibret alıp’ inanmazlar.
  122. Rabbin, üstün gücü olandır, merhamet edendir.
  123. Âd halkı da gönderilen peygamberleri yalanladı.
  124. Bir zamanlar, kardeşleri Hud onlara dedi: “Sakınmaz mısınız?
  125. “Ben sizin için güvenilir bir elçiyim.
  126. “Allah’tan sakının da bana uyun.
  127. “Buna karşılık sizden bir ücret de istemiyorum. Benim ücretimi Allah verecek.
  128. “Siz her yüksek yere bir anıt dikerek oyalanır mısınız!
  129. “Bir de temelli kalmayı umarak sanatlı binalar mı ediniyorsunuz!
  130. “Tutunca, zorbaca mı tutuyorsunuz!
  131. “Artık Allah’tan sakının da bana uyun.
  132. “Şu bildiğiniz nimetleri size verenden sakının!
  133. “Size davarlarla, çocuklarla yardım etti.
  134. “Bahçeler, pınarlar verdi.
  135. “Sizin hakkınızda büyük bir azaptan korkuyorum.”
  136. Dediler: “Öğüt versen de, vermesen de bizce birdir.
  137. “Bu eskilerin âdetidir.
  138. “Bize azap edilmez.”
  139. Onu yalanladılar. Biz de onları yerle bir ettik. Elbet bunda bir ayet var, ama çoğu insanlar inanmazlar.
  140. Rabbin, üstün gücü, sınırsız merhameti olandır.
  141. Semud halkı da gönderilen peygamberleri yalanladı.
  142. Kardeşleri Salih onlara dedi: “Sakınmayacak mısınız?
  143. “Ben size gönderilmiş güvenilir bir elçiyim.
  144. “Artık Allah’tan sakının da bana uyun.
  145. “Buna karşılık sizden bir ücret istemiyorum. Benim ücretimi âlemlerin Rabbi verecek.
  146. “Siz burada güven içinde bırakılacak mısınız!
  147. “Bahçelerde, pınarlarda.
  148. “Ekinler, salkımları sarkan hurmalıklar arasında.
  149. “Dağlarda ferah evler yontuyorsunuz.
  150. “Artık Allah’tan sakının da bana uyun.
  151. “Sınırları aşan taşkınlara uymayın.
  152. “Onlar yeryüzünü bozarlar, ıslah etmezler.”
  153. Dediler: “Sen büyülenmişsin, besbelli!
  154. “Sen de bizim gibi bir insansın. Haklıysan, bir mucize göstersene!”
  155. Salih, “İşte şu dişi deve bir nişandır” dedi, “Su içme hakkı belirli bir gün onun, belirli bir gün sizin olsun.
  156. “Ona kötü niyetle ilişmeyin. Büyük bir günün azabı sizi yakalar!”
  157. Deveyi kestiler! Sonra da pişman oldular.
  158. Çünkü, azap onları kıskıvrak yakaladı. Elbet bunda bir ayet var, ama çoğu insanlar inanmazlar.
  159. Rabbin, üstün gücü, sınırsız merhameti olandır.
  160. Lût halkı da peygamberleri yalanladı.
  161. Bir zamanlar, kardeşleri Lût onlara dedi ki: “Sakınmayacak mısınız?
  162. “Ben size gönderilmiş güvenilir bir elçiyim.
  163. “Allah’tan sakının da bana uyun.
  164. “Bunun için sizden bir ücret istemiyorum. Benim ücretimi âlemlerin Rabbi verecek.
  165. “İnsanlar arasından ‘şehvetle’ erkeklere mi yanaşırsınız!
  166. “Rabbinizin sizin için yarattığı eşlerinizi bırakır mısınız! Doğrusu, siz azgın kimselersiniz!
  167. “Ey Lût!” dediler, “Bu tür konuşmalarına bir son vermezsen seni sürgün ederiz!”
  168. Lût, “Ben sizin yaptıklarınızdan nefret ediyorum” dedi.
  169. Sonra da, “Rabbim! Beni ve yakınlarımı bunların yaptıklarından kurtar” diye yakardı.
  170. Bunun üzerine hem onu, hem de ‘ona inanan’ yakınlarını kurtardık.
  171. Geridekiler arasında sadece bir kocakarı kaldı.
  172. Öbürlerini yerle bir ettik.
  173. Üzerlerine bir azap yağmuru yağdırdık. Ne kötüdür uyarılanların yağmuru!
  174. Elbet bunda bir ibret dersi var, ama insanların çoğu inanmazlar!
  175. Rabbin üstün gücü, sınırsız merhameti olandır!
  176. Eyke halkı da peygamberleri yalanladı.
  177. Bir zamanlar Şuayb onlara dedi: “Sakınmayacak mısınız?
  178. “Ben size gönderilmiş güvenilir bir elçiyim.
  179. “Allah’tan sakının da bana uyun.
  180. “Bunun için sizden bir ücret istemiyorum. Benim ücretimi âlemlerin Rabbi verecek.
  181. “Ölçüyü tam yapın, eksiltenlerden olmayın.
  182. “Tartılacak nesneleri düzgün ‘hilesiz’ teraziyle tartın.
  183. “İnsanların eşyalarını değerden düşürmeyin. Bozguncular olup da yeryüzünde karışıklık çıkarmayın.
  184. “Hem sizi, hem de sizden önceki nesilleri yaratan Allah’tan korkun!”
  185. Halkı, “Sen” dediler, “büyülenmiş birisin!
  186. “Bizim gibi bir insansın. Biz, senin yalancılardan biri olduğunu düşünüyoruz.
  187. “Doğru söylüyorsan üzerimize gökten bir parça indirsene!”
  188. Şuayb, “Rabbim yaptıklarınızı en iyi bilendir!” dedi.
  189. Onu da yalanladılar. Kendilerini bulutlu bir günün azabı yakaladı. Cidden çok büyük bir azap günüydü!
  190. Bunda bir ayet ‘ibret dersi’ var, ama yine de çoğu insanlar inanmazlar.
  191. Rabbin, üstün gücü, sınırsız merhameti olandır!
  192. Bu kitap âlemlerin Rabbi tarafından indirilmiştir.
  193. Onu indiren de o güvenilir ruhtur ‘vahiy meleğidir’.
  194. İnsanları uyarman için senin kalbine indirmiştir.
  195. Açık seçik ‘akıcı, anlaşılır, etkili, edebî’ bir arapçayla indirdi.
  196. Kur’an’da sana bildirilenler, öncekilerin kitaplarında da vardır.
  197. İsrailoğulları bilginlerinin bunu biliyor olmaları kendileri için bir ayet ‘bir alâmet, bir belirti’ olmadı mı!
  198. Biz onu arapça bilmeyenlerden birine indirseydik,
  199. O da onu kendilerine okusaydı, ona yine inanmayacaklardı.
  200. Biz onu günahlara batan suçluların kalplerine böyle sokarız.
  201. İnkâr edenler o acılı azabı görene kadar ‘bu böyle sürer gider’.
  202. O azap, kendilerine farkına varamadıkları bir anda apansız geliverir.
  203. “Bize zaman tanınır mı acaba?” derler.
  204. Onlar azabımızı hemen istemiyorlar mıydı!
  205. Ne dersin! Biz onları senelerce yaşatsak,
  206. sonra da kendilerine sözü verilen ‘azap’ başlarına gelse,
  207. ellerindeki nimetlerin kendilerine faydası olmaz!
  208. Hiçbir memleketin halkını, kendilerini uyaracak bir peygamber gelmediği sürece helak etmedik.
  209. Onlara gerekli hatırlatmalar mutlaka yapılmıştır! Biz asla haksızlık etmemişizdir!
  210. Onu şeytanlar indirmedi.
  211. Bu işi yapmak onların harcı değildir. Zaten buna güçleri de yetmez.
  212. Dinlemeleri kesinlikle engellendi.
  213. Allah’ın yanı sıra başka ilaha yalvarma! Yoksa azap edilenlerden biri de sen olursun!
  214. Önce en yakınlarını uyar!
  215. Sana uyan müminlere kol kanat ger.
  216. Sana başkaldırırlarsa, “Ben sizin yaptıklarınızdan uzağım” de.
  217. Üstün gücü, sınırsız merhameti olana güven.
  218. O seni görür, kulluk etmek için ayakta dururken,
  219. secde edenlerin arasında gezerken.
  220. O işitendir, bilendir.
  221. Şeytanlar kime iner, sana bildireyim mi?
  222. Günah yüklenenlere, yalan söyleyerek aldatanlara inerler ‘onlarla ilişki kurarlar’.
  223. Bunlar, şeytana kulak verirler. Onların çoğu yalancıdır.
  224. Şairlere gelince, onlara da azgınlarla çapkınlar uyar!
  225. Görmez misin, onlar her vadide ‘olmayacak hayallerin peşinde’ şaşkınca dolaşırlar.
  226. Yapmayacakları şeyleri söylerler.
  227. Ancak, inanan, güzel davranan, Allah’ı çokça anan, kendilerine haksızlık yapıldıktan sonra haklarını savunan ‘şairler, yazarlar’ başka! Zalimler, hangi devrimle devrileceklerini yakında bilecekler!