Sura

ŞURA SURESİ ÖMER SEVİNÇGÜL MEALİ

‘Şûra, istişare etmek, bir işe karar verirken uygun kimselerin fikrini almak, ilgili kişilerle iletişim kurarak karar vermek manasına gelen bir terimdir. Meşveret de denir. Kur’an, müminleri tanımlarken “İşleri, aralarında şûra iledir” buyurur. Peygamber Efendimiz aleyhissalâtü vesselâm, hem sahabeleriyle istişareler etmiş, hem de bu uygulamayı ümmetine tavsiye buyurmuştur.’

Bismillahirrahmanirrahîm.

  1. Hâ, mîm.
  2. Ayın, sin, kaf.
  3. Üstün gücü olan, her işini nice gayeler gözeterek yapan Allah, hem sana, hem de senden öncekilere şöyle vahyetti:
  4. Göklerde olanlar da, yerde olanlar da onundur. O yücedir, büyüktür.
  5. ‘Onun görkeminden dolayı’ neredeyse gökler çatlayacak! Meleklerse, Rablerini övgülerle tesbih ediyor, o yüceler yücesini anıyor, yeryüzünde bulunanlar için bağışlanma diliyorlar. Dikkat edin! Allah bağışlayıcıdır, merhametlidir.
  6. Allah’ı bırakıp da kendilerine başka veliler ‘koruyucular, tanrılar’ edinenlerin yaptıklarını Allah gözetlemektedir. Sen onların yaptıklarından sorumlu değilsin.
  7. Böylece, şehirlerin merkezini ve çevresini uyarasın, gerçekleşecek olan toplanma gününün dehşetini insanlara haber veresin diye sana arapça bir Kur’an ‘okunacak bir metin’ vahyediyoruz. O gün ‘dirilip yargılanma süreci gelince’ insanların bir kısmı cennete, bir kısmı da yakıcı ateşe girecek.
  8. Allah dileseydi hepsini bir tek topluluk yapardı. Fakat o ‘özgürce seçim yapan insanlardan’ kimi dilerse onu rahmetine girdirir ‘ona merhamet eder’. Zulmedenlere gelince, onlara ne bir koruyucu vardır, ne de bir yardımcı.
  9. Yoksa onlar ondan başka veliler mi edindiler! Asla! Yegâne veli Allah’tır! Ölüleri sadece o diriltir, her şeye gücü yeten odur.
  10. Anlaşmazlığa düştüğünüz herhangi bir konuda hüküm verme yetkisi Allah’ındır. Allah benim Rabbimdir. Ben ona güvendim. Sadece ona yönelirim.
  11. Gökleri ve yeri yaratan, odur. Nasıl, hayvanlar arasında eşler var ettiyse, öyle de size kendinizden eşler verdi, bu yolla türemenizi sağladı. Hiçbir şey ona benzemez! O, her şeyi işitendir, görendir!
  12. Göklerin ve yerin anahtarları onundur. Dilediği kimseye bol rızk verir, dilediği kimsenin rızkını daraltır. O her şeyi bilendir!
  13. Sizin için, Nuh’a tavsiyesini, sana vahyimizi, İbrahim’e, Musa’ya, İsa’ya tavsiyemizi yasa yaptı: Dini doğru uygulayın! Onda anlaşmazlığa düşmeyin! Kendilerini davet ettiğin iş, başka şeylere ilahlık yakıştıranlara zor geldi. Allah, dilediği kimseyi kendisi için seçer. Kendisine yönelenleri doğru yola eriştirir.
  14. ‘Daha önceki toplulukların’ kendilerine ilahi bilgiler geldikten sonra ayrışmalarının sebebi, birbirlerine karşı hissetlikleri kıskançlıktır. Rabbinden belirli bir süre dolana kadar söz verilmemiş olsaydı, aralarında hemen hüküm verilirdi. Onların ardı sıra kitabı devralanlar da şüpheye varan bir tereddüt içindedirler.
  15. Durma, davet et sen! Sana emredilene uyarak dosdoğru ol. Onların ‘kendilerine daha önce kitap verilenlerin’ heveslerine uyma. “Ben, Allah’ın indirdiği kitaba inandım. Bana, aranızda adaleti uygulama emri verildi. Allah, bizim de Rabbimiz, sizin de Rabbinizdir. Bizim işlediklerimiz bize, sizin işledikleriniz sizedir. Sizinle bizim aramızda tartışma olmamalı. Allah hepimizi sonunda bir araya toplar. Dönüş de onadır!” de.
  16. Bu ‘gerçekler’ kabul edildikten sonra, Allah hakkında tartışmaya girişenlerin delilleri Rableri katında geçersizdir. Onlar için hem bir gazap, hem de çetin bir azap vardır.
  17. Allah hak üzere bir kitap ve bir mizan indirdi. Ne bilirsin, belki de kıyamet saati yakındır!
  18. Kıyametin olacağına inanmayanlar, ‘bilgisizlikleri sebebiyle, alay edercesine’ onun hemen gelmesini isterler. İnananlarsa, onun gerçek olduğunu bilir, korkuyla titrerler. Kıyamet günü hakkında ‘karşı duruş sergileyerek’ tartışanlar, derin bir sapıklık içindedirler!
  19. Allah, kullarına lütfedicidir. Kimi dilerse ona rızk verir. Onun, sınırsız kuvveti, üstün gücü vardır.
  20. Kim ahiret kazancını isterse, onu ona artırırız. Kim dünya kazancını isterse, ona da bundan bir şeyler veririz. Fakat ahirette payı bulunmaz.
  21. Yoksa onların, Allah’ın dinde izin vermediği bir şeyi yasallaştıran başka tanrıları mı var! ‘Yapıp edilenleri yargı gününe bırakmayı içeren’ erteleme sözü verilmemiş olsaydı, aralarında hemen hüküm verilirdi. Zalimler için acılı bir azap vardır!
  22. O zalimleri yaptıklarından dolayı korkuyla titrerken görürsün. Fakat inanıp da güzel işler yapanlar cennet bahçelerindedirler. Rablerinin katında ne dilerlerse vardır. İşte budur o büyük lütuf!
  23. Allah, inanıp faydalı işler yapan kullarını bununla müjdeler. “Sizden, yakınlarıma ‘benim neslime, beni izleyenlere’ sevgiden başka bir ücret ‘karşılık’ istemiyorum” de. Güzel bir iş yapanların güzelliklerini daha da artırırız. Allah, günahları bağışlayandır, şükrün karşılığını verendir.
  24. Yoksa onlar, “Allah adına yalan uyduruyor” mu diyorlar? Allah dilerse senin de kalbini mühürler! Batılı yok eder de hakkı sözleriyle ortaya koyar. O, sinelerin özünü ‘gönüllerin sırlarını’ bilir.
  25. Kullarının tevbesini kabul eden, kötülüklerinizi affeden, bütün yaptıklarınızı bilen, odur.
  26. İnanıp da güzel işler yapanların dileklerini kabul eden, lütfu sebebiyle onlara hak ettiklerinin daha fazlasını veren, odur. ‘Bununla birlikte’ inkâr edenleri çetin bir azap beklemektedir!
  27. Allah, rızkı kullarına bolca verseydi, yeryüzünde azgınlık ederlerdi. Rızkı, ne kadar dilerse o kadar indiriyor. Bütün kullarından haberlidir, onların hepsini görüyor.
  28. ‘İnsanlar’ ümitlerini kestikten sonra yağmur indirip rahmetini her yana yayan odur, koruyup kollayan da odur, bütün övgülere layık olan da.
  29. Allah, gökleri, yeri ve bunlardaki canlıları birer ayet olarak yarattı. Onları, ne zaman dilerse toplayıp bir araya getirme gücüne de sahiptir.
  30. Başınıza gelen her musibet ellerinizin kazancı ‘sizin yapıp ettikleriniz’ yüzündendir. Üstelik birçoğunu da affediyor.
  31. Siz onu yerde âciz bırakamazsınız. Allah’tan başka ne bir dostunuz vardır, ne de bir yardımcınız.
  32. Denizde görkemle akıp giden gemiler de onun ayetlerindendir.
  33. Dilerse, rüzgârı dindirir, ‘yelkenli gemiler’ denizin üstünde durakalırlar. Bunda da sabırda ve şükürde ileri gidenler için ayetler vardır.
  34. Ya da, yaptıklarından dolayı onları ortadan kaldırır. Fakat çoklarını affediyor.
  35. Ayetlerimiz üzerinde ‘karşı duruş sergileyerek’ tartışanlar, kendileri için kaçacak yer olmadığını bilsinler!
  36. Size verilen her şey dünya hayatının geçici nimetleridir. İnanıp Rablerine güvenenler için Allah katında olan hem daha hayırlı, hem de daha kalıcıdır.
  37. Onlar, büyük günahlardan ve utanç verici işler yapmaktan uzak dururlar. Kızgınken de affederler.
  38. Onlar, Rablerinin çağrısına olumlu karşılık verirler. Özenle namaz kılarlar. İşleri aralarında şûra iledir. Kendilerine rızk olarak verdiklerimizden başkaları için yerli yerince harcarlar.
  39. Onlar, bir haksızlıkla karşı karşıya geldikleri zaman birbirleriyle yardımlaşırlar.
  40. Kötülüğün karşılığı onun dengi olan bir kötülüktür. Fakat, kim affeder de barış yaparsa bilsin, Allah onun ödülünü verecek. Allah, zalimleri sevmez!
  41. Kendilerine haksızlık yapıldıktan sonra hakkını alan kimseler sorumlu olmazlar.
  42. Sorumlu olanlar, insanlara zulmedenler, yeryüzünde haksız yere taşkınlık yapanlardır. İşte can yakıcı azap bunlar içindir.
  43. Kim de sabreder de af yolunu tutarsa, zoru başarmış olur.
  44. Allah bir adamı saptırırsa, ona ondan başka kimse yardım edemez. Zalimlerin, azapla karşılaştıkları zaman, “Geriye dönmenin bir yolu yok mu!?” dediklerini göreceksin.
  45. Onları, alçaltılmaktan dolayı boyunlarını büküp göz ucuyla etrafa bakar hâlde ateşe atılırlarken göreceksin. İnananlar, “Kıyamet günü zararda olanlar, kendilerini de, yakınlarını da zarara uğratanlardır” derler. Dikkat edin, zalimler sürekli bir azap içindedirler!
  46. Onların, kendilerini Allah’tan kurtaracak koruyucuları da olmayacak. Allah tarafından ‘kendi seçimleri yüzünden’ saptırılan kimsenin çıkar yolu yoktur!
  47. Allah tarafından geri çevrilemeyecek bir gün size gelmeden önce Rabbinizin çağrısına evet deyin. O gün ne sığınacak bir yer bulabilirsiniz, ne de yaptıklarınızı inkâr edebilirsiniz.
  48. Yüz çeviriyorlarsa bilsinler, biz seni üzerlerine muhafız olasın diye göndermedik. Senin görevin, elindekileri iletmekten ibarettir. Doğrusu, insana katımızdan bir rahmet tattırırsak, ona sevinir. Fakat yapıp ettikleri yüzünden kendine bir kötülük geldi mi iyilik bilmez bir nankör kesilir!
  49. Göklerin ve yerin hâkimiyeti Allah’ındır. Neyi dilerse yaratır. Dilediğine kız çocuk, dilediğine erkek çocuk verir.
  50. Ya da hem erkek, hem kız çocuk verir. Dilediğini de kısır bırakır. Çünkü o, her şeyi bilir, onun gücü her şeye yeter.
  51. Allah, bir insanla, ya vahiy yoluyla, ya perde arkasından konuşur ya da bir peygamber gönderir. İzniyle dilediklerini ona bildirir. O sonsuz yücedir, her işini nice gayeler gözeterek yapandır.
  52. Bunun gibi, sana da emrimizden bir ruh ‘Kur’an’ vahyettik. Sen, önceleri kitap nedir, iman nedir bilmezdin, ama biz onu bir nur yaptık. Kullarımızdan dilediğimizi onunla doğru yola eriştiririz. Sen onları dosdoğru bir yola çağırıyorsun.
  53. Allah yoluna! Göklerde ve yerde bulunanların hepsi onundur. Dikkat edin! Bütün işler sonunda Allah’a döner.