Yasin

YASİN SURESİ ÖMER SEVİNÇGÜL MEALİ

‘Surenin adı “ya” ve “sin” harflerinden oluşmaktadır. Öbür surelerin başlarında bulunan “kesik harfler” gibi bunlar da ilahi birer şifredir. Kimi yorumculara göre, “Ey insan!” demektir. Yasin suresi hakkındaki hadislerden birinde, “Kur’an’ın kalbi Yasin suresidir. Kim, Allah’ı ve ahiret yurdunu dileyerek onu okursa günahları bağışlanır. Onu ölülerinize okuyun” buyurulmuştur.’

Bismillahirrahmanirrahîm.

  1. Ya, sin!
  2. Hikmetli Kur’an’a yemin ederim!
  3. Şüphesiz, sen gönderilmiş elçilerdensin.
  4. Dosdoğru bir yol üzerindesin.
  5. Bu Kitap, üstün gücü, sınırsız merhameti bulunan Rabbin tarafından indirilmiştir.
  6. Ataları uyarılmadığı için gáfil kalmış bir toplumu uyarman için.
  7. Onların çoğu hakkında söz gerçekleşmiştir, artık inanmazlar.
  8. Boyunlarına, çenelerine kadar varan demir halkalar geçirmişizdir. Bu yüzden, kafaları yukarı kalkıktır.
  9. Önlerine bir set, arkalarına bir set çekmiş, onları perdelemişizdir, artık göremezler.
  10. Uyarsan da, uyarmasan da onlar için birdir, inanmazlar.
  11. Sen ancak, Kitaba uyan, görmeksizin Rahmandan sakınanı uyarabilirsin. Ona günahlarından arınma nimetinin ve büyük bir ödülün müjdesini ver.
  12. Ölüleri biz diriltiriz! Hem yapıp ettiklerini, hem de eserlerini ‘bıraktıkları iyi ya da kötü izleri’ biz yazarız. Her şeyi imamımübinde sayıp sıralamışızdır.
  13. Onlara, elçilerimizi gönderdiğimiz bir kasaba halkını örnek ver:
  14. ‘Söz konusu halka uyarılarda bulunmak üzere’ iki elçimizi göndermiştik. Onlar, elçilerimizi yalanladılar. Biz de, üçüncü bir elçiyle ‘öncekilere’ destek verdik. Bunlar, “Biz size gönderilmiş elçileriz” dediler.
  15. Onlar, “Siz de bizim gibi insanlarsınız. Rahman hiçbir şey indirmemiştir. Siz sadece yalan söylüyorsunuz!” dediler.
  16. “Rabbimiz biliyor, biz gerçekten size gönderilmiş elçileriz” dediler.
  17. “Bizim işimiz ‘elimize verilen ilahi gerçekleri size’ açıkça bildirmekten ibarettir.”
  18. Şehir halkı, “Bize uğursuzluk getirdiniz! Bu işe bir son vermezseniz sizi taşlarız! Bizden size acılı bir azap dokunur!” dediler.
  19. Elçiler, “Sizin uğursuzluk kuşunuz yanınızda ‘uğursuzluğunuz kendinizden kaynaklanıyor’. ‘Bu uğursuzluk size’ uyarıldınız diye mi ‘verildi sanıyorsunuz’! Hayır, siz ilahi sınırları aşan azgın kimselersiniz!” dediler.
  20. ‘O sırada’ bir adam, şehrin öte ucundan koşarak geldi, “Ey halkım!” dedi, “Uyun o gönderilenlere!”
  21. “Uyun sizden ‘kendileri için’ hiçbir karşılık beklemeyenlere! Onlar doğru yolda olan kimselerdir!
  22. “Beni yaratana niye kulluk etmeyeyim! Hepiniz sonunda ona döndürüleceksiniz.
  23. “Ben hiç ondan başka ilahlar edinir miyim! Rahman bana bir zarar vermek isterse, onların yardımı bana ne fayda verir, ne de beni kurtarabilir.
  24. “Doğrusu, o zaman apaçık bir sapıklık içinde olurum.
  25. “Ben sizin Rabbinize inanıyorum, beni dinleyin!”
  26. ‘Hayatını tehlikeye atarak elçilere destek veren bu güzel insana ahirette’ “Cennete gir” denilince, “Ah ne olurdu, keşke halkım da bilseydi!
  27. “Rabbim beni bütün kötülüklerden arındırdı. Değer verdiği kullarının arasına kattı” dedi.
  28. Ondan sonra, halkının üzerine ‘onları yeryüzünden silmek için’ gökten bir ordu indirmedik, zaten indirecek de değildik.
  29. Bir çığlık ‘azabı başlatan yüksek ses ya da başlarına gelenin gürültüsü’ onlara yetti. ‘Sönen bir ocak gibi’ hemencecik sönüp gittiler!
  30. Yazıklar olsun o kullara! Kendilerine gelen her peygamberle alay ederlerdi.
  31. Kendilerinden önce nice nesilleri helak ettiğimizi, onların bir daha kendilerine dönmediklerini görmüyorlar mı!
  32. Hepsi ‘kabirlerinden kaldırılıp’ topluca huzurumuza getirilecekler.
  33. Onlara şu ölü toprak bir ayettir. Ona hayat veririz, ondan taneler çıkarırız, ondan yerler.
  34. Onda ‘o ölü toprakta’ hurma ve üzüm bahçeleri yaparız. İçlerinde su kaynakları fışkırtırız,
  35. Hem ürünlerinden, hem de bunları işleyerek yaptıkları besinlerden yesinler diye. Hâlâ şükretmeyecekler mi!
  36. Yerin bitirdiklerinde, kendilerinde, hakkında bilgi sahibi olmadıkları nice varlıklarda ‘ruh madde, gece gündüz, erkek dişi gibi’ çiftler yaratan yaratıcı bütün kusurlardan ıraktır.
  37. Onlara gece de ‘bizi tanıtan, gücümüzü gösteren’ bir ayettir. Biz ondan gündüzü ‘gün ışığını’ sıyırıp alırız, karanlıkta kalıverirler.
  38. Güneş de kendi yörüngesinde akıp gider. Üstün gücü olan ve her şeyi bilen Allah’ın yasasıdır bu.
  39. Ay için de duraklar belirledik. Döner dolaşır sonunda eski hurma dalına benzer.
  40. Ne güneş aya erişebilir, ne de gece gündüzü geçebilir. Her biri bir yörüngede yürür gider.
  41. Onlara bir ayet de, soylarını dolu gemide taşımamızdır.
  42. Kendileri için buna benzer daha nice binekler yaratmışızdır.
  43. Dilersek onları sulara gömeriz. O zaman ne yardıma gelen bulunur, ne de onlar kendilerini kurtarabilirler.
  44. Onlara belli bir süre vermişiz, merhametimizden faydalanarak yaşıyorlar.
  45. Onlara, “Önünüzde ve arkanızda bulunanlardan ‘yapıp ettiklerinizden ve yapmayıp da geride bıraktıklarınızdan’ dolayı Allah’tan sakının! Belki merhamet olunursunuz” denilince yüz çevirirler.
  46. Rablerinin ayetlerinden kendilerine gelen her ayete mutlaka yüz çevirmişlerdir.
  47. Onlara, “Allah’ın size rızk olarak verdiklerinden infak edin” denilince, inkâr edenler inananlara, “Allah’ın, dilemesi hâlinde besleyebileceği kimseleri biz niye besleyelim! Doğrusu siz apaçık bir yanılgı içindesiniz!” derler.
  48. “Doğru sözlü kimselerseniz söyleyin bakalım, bu tehdit ‘azap sözü’ ne zaman gerçekleşecek!” derler.
  49. Onlar çekişip dururlarken kendilerini ansızın yakalayıverecek bir tek çığlık yeter!
  50. ‘Azabın gelişi ya da kıyametin kopuşu öyle anî olur ki’ ne vasiyet edebilirler, ne de ailelerine dönebilirler!
  51. Sonra, Sûra üflenir. Kabirlerinden kalkarlar. Rablerinin huzuruna doğru koşarlar.
  52. “Vay hâlimize!” derler, “Kim kaldırdı bizi yattığımız yerden! Rahmanın tehdidi buymuş demek! Peygamberler doğru söylemişler!”
  53. Tek bir çığlık kopmuş, hepsi toplanıp huzurumuza getirilmişlerdir.
  54. Onlara, “Bugün ‘yargılama sürecinde’ kimseye zerrece haksızlık edilmez. Siz, sadece yapıp ettiklerinizden dolayı cezalandırılırsınız” denilir.
  55. Doğrusu, bugün ‘yargı sürecinde’ cennetlikler sevinç içindedirler.
  56. Hem kendileri, hem eşleri gölgeliklerde, süslü sedirlere kurulmuşlardır.
  57. Onlar için meyveler vardır. Her ne isterlerse kendilerinindir.
  58. Rahîm bir Rabden selâm!
  59. “Bugün inananlardan ayrılın ey suçlular!”.
  60. Ey insanlar! Ben size, “Şeytana kulluk etmeyin, o size apaçık bir düşmandır” demedim mi!
  61. “Sadece bana kulluk edin, dosdoğru yol budur!” diye bildirmedim mi?
  62. ‘İşi aldatmak olan o şeytan’ sizden nice nesilleri saptırdı, ‘bunu anlayacak’ aklınız yok muydu!
  63. İşte budur size söz verilen cehennem!
  64. İnkârınızdan ötürü girin oraya bugün!
  65. Bugün onların ‘tutarsız mazeretler ileri süremesinler diye’ ağızlarını mühürleriz. Yapıp ettiklerini bize elleri söyler, ayakları tanıklık eder.
  66. Dileseydik gözlerini de kör ederdik. O zaman doğru yolu bulmak için çabalar dururlardı, ama göremezlerdi ki!
  67. Dileseydik bulundukları yerlerinde dönüştürürdük de öylece donar kalırlardı. Ne ileri gidebilirlerdi, ne de geri dönebilirlerdi.
  68. Uzun ömürlü yaptığımız kimsenin yapısını tersine çevirmişizdir, ‘bunu görüp de’ akıllarını kullanmıyorlar mı!
  69. Biz ona ‘Peygambere’ şiir öğretmedik, ona yakışmaz da. Bu bir hatırlatıcıdır, gerçekleri apaçık dile getiren Kur’an’dır!
  70. Kur’an’ı, diri olanı uyarsın, inkâr edenlere söz hak olsun ‘bize kitap gelmedi demesinler, mazeretleri kalmasın’ diye indirdik.
  71. Görmediler mi, onlar için ellerimizle ‘kudretimizle, gücümüzle’ hayvanlar yarattık, onlardan faydalanıyorlar.
  72. Hayvanları ellerine verdik. Kimine biniyor, kimini yiyorlar.
  73. Kendileri için onlarda nice faydalar vardır. Onların sütlerini içerler. Hâlâ şükretmeyecekler mi!
  74. Allah’ı bıraktılar da yardımı dokunur umuduyla başka tanrılar edindiler!
  75. Oysa onlar bunlara yardım edemezler, ama bunlar onlara hazır askerlerdir!
  76. Şu hâlde, onların sözleri seni üzmesin. Onların gizlediklerini de, açığa vurduklarını da kesinlikle biliriz.
  77. İnsan bilmez mi, biz onu bir nutfeden ‘aşılı yumurtadan’ yarattık, sonra ‘büyüklük taslayıp’ bize hasım ‘rakip’ kesildi!
  78. Kendi yaratılışını unuttu da bize bir örnek verdi, “Çürümüş kemikleri kim diriltecek!” dedi.
  79. “Onları ilkin yaratan diriltecek. O, her türlü yaratmayı bilendir!” de.
  80. Odur size yeşil ağaçtan bir ateş yapan. Şimdi ondan ateşinizi yakıyorsunuz.
  81. Gökleri ve yeri yaratanın, onların mislini ‘dengini, bir benzerini’ yaratmaya gücü yetmez mi! Elbette yeter! Neyi dilerse yaratır. Sınırsız ilmi vardır!
  82. Allah bir şeyi yaratmak istedi mi, ona “Ol!” demesi yeter. O hemen oluverir.
  83. O, bütün kusurlardan ıraktır. Her şeyin dizgini onun elindedir. Hepiniz ona döndürüleceksiniz!