Zariyat

ZARİYAT SURESİ ÖMER SEVİNÇGÜL MEALİ

‘Zariyat, “kırıp ufalayan, toz edip savuran kuvvetler” demektir. Gerek bu surede, gerekse başka birçok surelerde bazı varlıklar üzerine yemin edilmektedir. Bu yeminin amacı, her şeyden önce, üzerine yemin edilen varlıkların önemini vurgulamaktır. İnsan, çocukluktan beri görmekte olduğu varlıklara alışır, onlardaki harika yaratılışı göremez, üstünde düşünmez. Kur’an, onun dikkatini çekmekte, gözünü açmakta, bakmasını, görmesini, düşünmesini sağlamaktadır.’

Bismillahirrahmanirrahîm.

  1. Andolsun, esip savuranlara!
  2. Bir yük yüklenenlere!
  3. Kolaycacık akanlara!
  4. Emri pay edenlere!
  5. Verilen söz haktır!
  6. Din günü mutlaka gelecektir!
  7. Andolsun, düzgün hareli göğe!
  8. Siz ihtilaflı bir söz üzerindesiniz.
  9. Ondan çevrilen çevrilir.
  10. O kahrolası yalancılar!
  11. Batakta kalmış gáfiller!
  12. “Din günü ne zaman?!” diye sorarlar.
  13. O, kendilerinin ateşte azap görecekleri gündür!
  14. Tadın azabınızı, acele ediyordunuz ya, işte o budur!
  15. Kötülüklerden sakınanlar cennetlerde, pınar başlarındadırlar.
  16. Rablerinin verdiklerini almışlardır. Çünkü onlar dünyadayken güzel işler yaparlardı.
  17. Geceleri az uyurlardı.
  18. Seherlerde istiğfar ederlerdi.
  19. Mallarında bir hak vardı, hem isteyene, hem utanıp istemeyene.
  20. Kesin olarak inananlara yeryüzünde ayetler vardır.
  21. Kendinizde de. Hâlâ görmeyecek misiniz!
  22. Rızkınız da göktedir, size sözü verilen de.
  23. Göğün ve yerin Rabbine yemin ederim! Size söylenenler, sizin konuşmanız kadar gerçektir.
  24. Geldi mi sana İbrahim’in saygın konuklarının haberi?
  25. ‘İbrahim’in’ yanına girip, “Selâm sana!” dediler. İbrahim, “Selâm, tanınmayan topluluk!” dedi.
  26. Bir bahaneyle evine gitti, semiz bir danayı kebap edip getirdi.
  27. Onu konuklarının önüne koydu, “Yemeğe buyurmaz mısınız?” dedi.
  28. Derken, ona bir korku geldi. “Korkma!” dediler. Sonra da ona bilgin bir oğul müjdelediler.
  29. Bunun üzerine, hanımı çığlık atarak geldi. Elini yüzüne çarpıverdi, “Benim gibi kısır bir kocakarının nasıl oğlu olabilir!” dedi.
  30. Onlar, “Rabbin böyle buyurdu. O, her işini nice gayeler gözeterek hikmetle yapar, her şeyi bilir” dediler.
  31. ‘İbrahim, onların daha büyük bir görev için geldiklerini sezdi.’ “Ey elçiler! Asıl işiniz nedir?” dedi.
  32. Dediler: “Biz suçlu bir halka gönderildik.
  33. “Üzerlerine sert taşlar yağdıracağız.
  34. “Yasal sınırları aşan azgınlara atılmak üzere Rabbinin katında belirlenen taşlar.”
  35. Orada bulunan müminleri çıkardık.
  36. Bir evden başka müslüman yoktu.
  37. Orada, acılı azaptan korkacaklara bir ibret bıraktık.
  38. Musa’nın ‘yaşadıklarında da ibretler vardır’. Bir zamanlar onu apaçık bir delille ‘Mısırın ulu önderi’ Firavuna göndermiştik.
  39. O, seçkinleriyle birlikte yüz çevirdi. Musa için, “Bu adam ya bir büyücü, ya da bir deli” dedi.
  40. Onu da, ordularını da tutup denize attık. Firavun, kınanacak işler yapıyordu ‘ya da ölüm anında kendisini kınıyordu’.
  41. Âd halkında ‘da ibret dersi vardır’. Üzerlerine bir kasırga saldık.
  42. Neye isabet ederse yerinde bırakmıyor, çürütüp kül ediyordu.
  43. Semud ‘halkında da ibret dersi vardır’. Bir zamanlar onlara, “Bir süreye kadar nimetlerinden faydalanın” denilmişti.
  44. Rablerinin emrine uymak istemediler. Bunun üzerine, kendilerini bir yıldırım yakaladı. Şaşkınlık içinde bakınıp duruyorlardı.
  45. Yerlerinden kalkacak güçleri kalmadı. Bir yardım da görmediler.
  46. Daha önce de Nuh halkını ‘bir tufanla cezalandırdık’. Çünkü onlar, doğru yoldan çıkmış azgın kimselerdi.
  47. Göğü elimizle ‘sınırsız gücümüzle’ biz kurduk, elbet genişleticiyiz de.
  48. Yeryüzünü de biz yayıp döşedik. Biz ne güzel bir yayıp döşeyiciyiz!
  49. Düşünesiniz diye her şeyi çifter yarattık.
  50. Haydi Allah’a firar edin! Ben onun tarafından size gönderilen apaçık bir uyarıcıyım.
  51. Allah’ın yanı sıra başka ilah uydurmayın. Ben onun tarafından görevlendirilmiş apaçık bir uyarıcıyım.
  52. Bunlardan öncekilere de bir peygamber gelince, “büyücü” ya da “deli” derlerdi.
  53. Acaba bunu birbirlerine tavsiye mi ettiler? Hayır, bunların hepsi azgındır da ondan!
  54. Şu hâlde sen onlardan yüz çevir, bundan dolayı kınanmazsın ‘sorumlu tutulmazsın’.
  55. Öğüt ver. Çünkü, öğüt inananlara fayda sağlar.
  56. Ben, cinleri ve insanları yalnız bana kulluk etsinler diye yarattım.
  57. Onlardan bir rızk istemiyorum. Bana yemek yedirmelerini de istemiyorum.
  58. Rızkları veren, Allah’tır. Sarsılmaz bir kuvveti olan da yine odur.
  59. O zulmedenlerin, geçmiş arkadaşlarının suçlarına benzer suçları vardır. Cezalarını benden acele istemesinler!
  60. Söz verilen günden dolayı vay hâline o inkârcıların!