Sebe

34- SEBE Suresi Şeref Aziz Taha ve Kemal Çelik Meali

(Mekke döneminde indirilmiştir. 54 âyettir.)

Rahmeti sonsuz ve sürekli olan Allah'ın acıyla

  1. Övülmesi gereken, göklerdeki ve yerdeki her şeyin sahibi Allah'tır. Ahirette de övülmesi gereken O'dur. Çünkü O, hikmet sahibidir, her şeyden haberdardır.
  2. Toprağa giren ve ondan çıkan, gökten inen ve oraya yükselen her şeyi bilir. O çok bağışlayıcıdır, çok merhametlidir.
  3. Kâfirler: "Kıyamet hiçbir zaman kopmayacak" diyorlar. De ki: "Hayır; gaybı bilen Rabbime yemin ederim ki, kıyamet mutlaka kopacaktır." Göklerde ve yerde zerre kadar bir şey bile O'nun gözünden kaçmaz. Bundan daha küçük veya daha büyük hiçbir şey yoktur ki Allah onu bilmemiş olsun.
  4. Böylece Allah, iman edip salih amel işleyenleri ödüllendirecektir. Çünkü onlar bağışlanacak ve büyük bir rızık kazanacaklardır.
  5. Ayetlerimizi geçersiz kılmaya çalışanlar da, yaptıkları çirkinliklerden dolayı can yakıcı bir azaba uğrayacaklardır.
  6. İlim sahipleri, Rabbinden sana indirilenin hakikat olduğunu; insanları, üstün ve övülmesi gerekenin yoluna ilettiğini bilirler.
  7. Buna karşılık kafirler: "Size, ölüp paramparça olduktan sonra yeniden diriltileceğinizi söyleyen bir adam gösterelim mi?"
  8. "O ya kendi yalanlarını Allah'a isnat ediyor ya da delirmiş" derler. Hayır; ahirete inanmayanlar azaba atılacak ve çaresizlik içinde kalacaklardır.
  9. Onlar, göklerin ve yerin ne kadar az bir kısmının önlerine serildiğini, ne kadarının da gizlendiğini anlamıyorlar mı? Dileseydik onları yerin dibine geçirir yahut göğü başlarına yıkardık. Doğrusu bunlar da, Allah'a yönelen herkes için dersler vardır.
  10. Davud'a lütufta bulunduk. "Ey dağlar ve kuşlar! Onunla beraber Allah'ın yüceliğini gösterin" dedik ve ona demir işleme sanatını öğrettik.
  11. "Ey Davut! Sağlam ve kullanışlı savaş araçları yap. Ey iman edenler! Siz de salih amel işleyin. Çünkü Ben, bütün yaptıklarınızı görürüm."
  12. Süleyman'a da, sabahtan akşama kadar bir aylık, akşamdan sabaha kadar da bir aylık yol alan yelden istifade etmesini ve bakır madeni çıkarmasını öğrettik. Rabbinin izniyle onun hizmetinde çalışan cinler vardı. Kim emrimizden çıkarsa ona acı bir azap tattırıyorduk.
  13. Onlar, onun istediği biçimde mabetler, heykeller, geniş havuzlar ve ağır kazanlar yaptılar. "Ey Davut kavmi! Bana her zaman şükredin. Çünkü şükreden kullarım çok az" dedik.
  14. Süleyman'ın ölümüne karar verdiğimiz zaman, cinler onun öldüğünü ancak, bir ağaç kurdunun onun değneğini kemirmesiyle anlayabildiler. Süleyman yere yığılınca, cinlerin gaybı bilmedikleri ortaya çıktı. Eğer gaybı bilselerdi, o küçük düşürücü azabı çekmezlerdi.
  15. Sebe halkının, iki tarafı bahçelerle çevrili yurtları, Allah'ın rahmetinin bir işaretiydi. Onlara: "Rabbinizin verdiği rızıklardan yiyin ve O'na şükredin. Çünkü yurdunuz çok güzel, Rabbiniz de çok bağışlayıcı" denildi.
  16. Ama onlar Biz'den yüz çevirdiler. Biz de, barajlarını yıkıp geçen; bahçelerini de, sadece böğürtlen, ılgın ve birkaç sedir ağacı bulunan verimsiz bir araziye çeviren bir sel gönderdik.
  17. İşte onları, hakikati inkar ettiklerinden dolayı böyle cezalandırdık. Çünkü Biz, nankörlerden başkasını cezalandırmayız.
  18. Onların yurtları ile kutsal kıldığımız şehirler arasında konaklanacak birçok kasaba yerleştirerek yolculuk yapmayı kolaylaştırdık ve: "Oralara gece gündüz güven içinde gidip gelin" dedi.
  19. Buna rağmen, kendilerine yazık ederek: "Biz daha uzak yerlere gitmek istiyoruz" dediler. Biz de onları darmadağın ederek efsane haline getirdik. Doğrusu bunda, çok sabreden ve çok şükreden kimselerin alacağı dersler vardır.
  20. Aslında İblis, onlar hakkında doğru söylemişti. Çünkü az sayıda iman edenin dışındaki bütün insanlar şeytana uydu.
  21. Oysa onun onlar üzerinde hiçbir yaptırım gücü yoktu. Bunu ancak, ahirete iman edenle ondan kuşku duyanı ortaya çıkarmak için yaptık. Çünkü Rabbin, her şeyi görüp gözetmektedir.
  22. De ki: "Allah'ın ortağı olduğunu sandığınız varlıklara yalvarın bakalım, size yardım edebilecekler mi?" Onların göklerde de, yerde de zerre kadar bir şeye güçleri yetmez. Ne onların yönetimine karışabilirler, ne de Allah onlar arasından bir yardımcı seçmiştir.
  23. Allah katında, O'nun izin verdiklerinin dışında kimsenin aracılığı işe yaramaz. Korkuları geçince: "Rabbiniz ne söyledi?" diye soracaklar. Diğerleri: "Doğru olanı söyledi. Çünkü O, çok yücedir, çok büyüktür" diyecekler.
  24. De ki: "Sizi gökten ve yerden kim rızıklandırıyor?" De ki: "Allah rızıklandırıyor. Öyleyse ya biz doğru yoldayız, siz apaçık bir sapıklık içindesiniz, ya da bunun tersi."
  25. De ki: "Ne siz bizim işlediğimiz suçlardan hesaba çekilirsiniz, ne de biz sizin işlediğiniz suçlardan..."
  26. De ki: "Rabbimiz Hesap Günü hepimizi bir araya toplayacak ve aramızda adaletle karar verecektir. Çünkü O, her şeyi bildiğinden dolayı hakikati ortaya koyacaktır."
  27. De ki: "Ona ortak koştuğunuz nesneleri bana gösterin bakalım! Hayır; O'nun eşi benzeri yoktur, kudret ve hikmet sahibidir."
  28. Seni bütün insanlara müjdeci ve uyarıcı olarak gönderdik, ama çoğu bunu anlamaz.
  29. "Eğer doğru söylüyorsanız bu tehdit ne zaman gerçekleşecek?" derler.
  30. De ki: "Sizin için belli bir süre tayin edilmiştir. Onu ne öne alabilir, ne de geciktirebilirsiniz."
  31. Buna rağmen kafirler: "Biz ne bu Kur'an'a iman ederiz, ne de bundan önce indirilen Kitaplar'a..." derler. Keşke bu zalimleri, Rablerinin huzurunda birbirlerini suçlarken bir görsen! Zayıf olanlar, büyüklük taslayanlara: "Siz olmasaydınız, biz iman etmiş olacaktık" derler.
  32. Büyüklük taslayanlar ise zayıflara: "Siz doğru yola girdiniz de biz mi engel olduk? Hayır; suçlu olan sizdiniz" derler.
  33. Zayıflar, büyüklük taslayanlara: "Hayır; sürekli yalan söyleyerek, Allah'ı inkar etmemizi ve O'na ortak koşmamızı istiyordunuz" derler. Azabı gördüklerinde, pişmanlıklarını anlatmaya fırsat bulamazlar. Çünkü Biz, kafirlerin boynuna halkalar geçireceğiz. Yaptıklarının karşılığı bu değil mi?
  34. (34-35) Biz hangi topluma bir uyarıcı gönderdiysek, o toplumun zevki sefaya dalmış varlıklı kesimi mutlaka: "Sizin getirdiğinizi tanımıyoruz. Bizim servetimiz ve adamlarımız sizinkinden daha çok. Bundan dolayı azaba uğrayacak da değiliz" demişlerdir.
  35. (34-35) Biz hangi topluma bir uyarıcı gönderdiysek, o toplumun zevki sefaya dalmış varlıklı kesimi mutlaka: "Sizin getirdiğinizi tanımıyoruz. Bizim servetimiz ve adamlarımız sizinkinden daha çok. Bundan dolayı azaba uğrayacak da değiliz" demişlerdir.
  36. De ki: "Rabbim, dilediğinin rızkını genişletir, dilediğininkini bir ölçüye göre verir. Ama çoğu bunun hikmetini anlamaz."
  37. Servetinizin ve adamlarınızın çokluğu Bize yakın olduğunuzu göstermez. Bize yakın olmanızı sağlayan ancak iman edip salih amel işlemenizdir. İşte onlar, yaptıklarından dolayı kat kat ödül alacaklar ve cennetteki saraylarda güven içinde yaşayacaklardır.
  38. Ayetlerimizi geçersiz kılmaya çalışanlar da ateşe atılacaklardır.
  39. De ki: "Rabbim, dilediğine bol rızık verir, dilediğine bir ölçüye göre verir. Başkaları için ne harcarsanız, Allah onun karşılığını verir. Çünkü O, rızık verenlerin en hayırlısıdır."
  40. O Gün Allah herkesi toplar ve meleklere: "Bunlar size mi kulluk ediyordu?" der.
  41. Melekler: "Sen her türlü eksiklikten uzaksın. Bize yakın olan onlar değil, Sen'sin. Onlar bize değil, cinlere kulluk ediyordu; çoğu onlara inanıyordu" derler.
  42. Bugün birbirinize faydanız da, zararınız da olmaz. Zalimlere: "Yalanladığınız ateşin azabını tadın bakalım" deriz.
  43. Kendilerine apaçık ayetlerimiz okunduğunda kafirler: "Bu adamın amacı, sizi atalarınızın kulluk ettiklerinden vazgeçirmek. Bu Kur'an düpedüz bir uydurmadır" derler. Hakikat kendilerine ulaştığında: "Bu, aldatıcı bir sözden başka bir şey değil" derler.
  44. Oysa Biz onlara ne başvuracakları bir Kitap gönderdik, ne de senden önce bir uyarıcı...
  45. Onlardan önce yaşayanların çoğu da hakikati yalanlamıştı. Kendilerinden öncekilerin sahip olduklarının onda birine bile sahip olmadıkları halde bunlar da hakikati yalanladı. Ama onları nasıl cezalandırdım!
  46. De ki: "Size bir tavsiyede bulunacağım: Allah için ister tek başınıza, ister diğerleriyle beraber düşündüğünüzde, arkadaşınızın deli olmadığına; sizi, başınıza gelecek şiddetli bir azaba karşı uyardığına karar vereceksiniz."
  47. De ki: "Buna karşılık sizden hiçbir ücret istemiyorum. Benim ücretimi Allah verecektir. Çünkü O, her şeyi görmektedir."
  48. De ki: "Rabbim, hakikati ortaya koyarak bâtılı yok edecektir. Çünkü O, gaybı çok iyi bilir."
  49. De ki: "Hakikat ortaya çıktı; bâtıl artık ne canlanabilir, ne de geri gelebilir."
  50. De ki: "Eğer saparsam, zararım ben çekerim. Yok, eğer doğru yolu bulursam, bu da Rabbimin bana vahyetmesinden dolayıdır. Çünkü O, her şeyi duyar, kullarına çok yalandır."
  51. Kıskıvrak yakalandıkları ve kaçacak yer bulamadıkları için korkudan tir tir titrediklerinde onların halini bir görsen!
  52. "Artık ona iman ettik" diye yalvarırlar. Ama bu kadar uzaktan, kaçırdıkları fırsatı nasıl yakalayacaklar?
  53. Oysa daha önce hakikati inkar etmiş ve gayba uzaktan dil uzatmışlardı.
  54. Böylece, istedikleri şeylere kavuşmaları engellenecektir. Onlardan önce yaşayıp gidenlere de aynısı yapılmıştı. Çünkü onlar da derin bir kuşku içindeydiler.