Ahkaf Suresi

46 - Ahkaf Suresi Talat Koçyiğit Meali

Kur"ân-ı Kerîm'in kırk altıncı sûresi olup 35 âyetten müteşekkildir. Mekke'de Câsiye süresinden sonra nazil olmuştur. 10, 15 ve 35 inci âyetleri Medenîdir. 21 inci âyette Güney Arabistan'da yaşayan Ahkâf kavminden söz edildiği için, süreye bu ad verilmiştir.

Rahman ve Rahîm olan Allah'ın adıyla

  1. Hâ.Mîm.
  2. Kitap’ın indirilmesi, dâima gâlib ve hikmet sahibi olan Allah tarafındandır.
  3. Gökleri, yeri ve ikisi arasında bulunanları, biz, ancak hak ile ve belirli bir süre için yarattık. Buna rağmen inkarcılar, uyarıldıkları şeylerden yine de yüz çevirmektedirler.
  4. (Ey Muhammed!) De ki: "Allah'ı bırakıp da ibadet etliğiniz şeyleri görüyor musunuz? Yeryüzünde ne yarattıklarını bana gösterin. Yoksa onların, göklerin yaratılışında ortaklıkları mı vardır? Eğer sözünüzde sâdık iseniz, bu Kitap dışında bana bir kitap, yahut bir bilgi kalıntısı getirin"
  5. Allah'ı bırakıp da kıyamet gününe kadar kendisine hiç cevap vermeyecek olan kimseye ibadet edenden daha sapık kim vardır? Halbuki onların ibadetlerinden de habersizdirler.
  6. Nitekim insanlar haşr olundukları zaman, putlar onlara düşman olurlar ve onların ibadetlerini inkâr ederler.
  7. Apaçık âyetlerimiz okunduğu zaman, kendilerine geldiğinde hakkı inkâr edenler, "bu apaçık bir sihir" demişlerdir.
  8. Yahut "Muhammed onu uydurdu" diyorlar. (Ey Muhammed! Onlara) de ki: "Eğer onu ben uydurmuşsam, beni Allah'ın cezasından kurtaracak hiçbir şeye sahip değilsiniz. O, Kur'ân hakkında yaptığınız iftiraları daha iyi bilir. Benimle sizin aranızda şâhid olarak Allah yeter. O, çok bağışlayıcıdır; çok merhametlidir".
  9. Yine de ki: "Ben, peygamberlerin ilki değilim. Bana ve size neler yapılır bilemem. Ben, ancak bana vahyolunana uyarım ve ben ancak apaçık bir uyarıcıyım"
  10. Keza de ki: "Bana söyler misiniz, eğer bu Kur'ân Allah katından ise, siz de onu inkâr etmişseniz, İsrail oğullarından bir şâhid de bunun bir benzerine şâhidlik edip ona inanmışsa ve siz de büyüklük taslamışsanız (bu takdirde siz, insanların en sapığı olmaz mısınız)? Şüphesiz Allah, zâlim olan kavme asla hidayet etmez".
  11. İnkâr edenler, îman edenler için demişlerdir ki: "Eğer İslam'da hayır olsaydı. ona ulaşmakta şunlar bizi geçemezlerdi". Onunla hidayete eremedikleri için de, elbette "eski bir yalan" diyeceklerdir.
  12. Kur'ândan önce rehber ve rahmet olmak üzere gönderilen Musa'nın kitabı vardır. Kur'ân ise, zulmedenleri uyarmak, iyilik edenleri de müjdelemek için Arapça olarak gönderilmiş, kendinden öncekileri doğrulayan bir kitaptır,
  13. "Rabbımız Allah'tır" diyen, sonra da dosdoğru olanlara hiçbir korku yoktur. Mahzun olacaklar da onlar değildir.
  14. Bunlar, cennet ehli olup, yapmış olduklarına mükâfat olarak, orada ebedî kalacaklardır.
  15. Biz insana, anasına babasına iyilikte bulunmasını tavsiye ettik. Anası onu güçlükle taşımış ve güçlükle doğurmuştur. Onun taşınması ile memeden kesilmesi otuz ay sürer. Nihayet bulûğ çağına eriştiği ve kırk yaşına vardığı zaman, der ki; "Rabbım! Bana ve anama babama verdiğin nimetine şükretmeme ve hoşlanacağın amelleri yapmama beni muvaffak eyle; benim için zürriyetimde de iyiliği devam ettir. Ben sana tövbe ettim ve ben sana teslim olanlardanım".
  16. İşte bunlar, en doğru va'd olarak, yaptıklarını en güzel bir şekilde kendilerinden kabul ettiğimiz ve kötülüklerinden geçtiğimiz cennet ehli içindeki kimselerdir.
  17. Anasına babasına "öf ikinize; benden önce nice nesiller gelip geçtiği halde, benim yeniden diriltilip çıkartılmamla mı beni tehdit ediyorsunuz?" diyen kimseye, anası babası, Allah'a sığınarak "sana yazıklar olsun; îman et. Muhakkak ki Allah'ın va'di haktır" derler; fakat o, "bu, evvelkilerin masallarından başka bir şey değildir" diye cevap verir.
  18. Bunlar, kendilerin den önce gelip geçmiş cin ve insan toplulukları içinde, haklarında azâb hükmünün gerçekleştiği kimselerdir. Bunlar da muhakkak hüsrana uğrayanlardır.
  19. İşledikleri şeylerden dolayı, herbirinin dereceleri vardır. Hiç haksızlığa uğratılmadan amellerinin karşılığını Allah kendilerine verir.
  20. İnkâr edenler cehenneme sunuldukları gün, onlara: "Siz dünya hayatınızda bütün iyi şeylerinizi tükettiniz ve onlardan gönlünüzce faydalandınız. Fakat bugün, dünyada hem haksız yere büyüklük taslamış hem de yoldan çıkmanız dolayısıyla alçaltıcı bir azapla cezalandırılacaksınız" denilir.
  21. (Ey Muhammed!) Kavmine, Âd'ın kardeşi (Hûd) ni hatırlat Hani Hûd, "Allah'tan başkasına ibadet etmeyin" diye önünden ve ardından nice uyarıcıların gelip geçtiği Ahkaf'taki kavmini uyarmış ve "ben, sizin hesabınıza büyük bir günün azabından korkuyorum" demişti.
  22. Onlar da demişlerdi ki: "Sen bizi ilâhlarımızdan ayırmak için mi geldin? Eğer sözüne güvenilir kimselerden isen, bizi kendisiyle tehdit ettiğin şeyi bize getir".
  23. O da şöyle demişti: "Bu husustaki bilgi sadece Allah katındadır. Ben size, benimle size gönderilen şeyi tebliğ ediyorum. Fakat görüyorum ki siz cahillik eden bir kavimsiniz".
  24. 24-25 Azabın bir bulut halinde vadilerine doğru gelişini görünce de demişlerdi ki: "Bu bize yağmur getiren bir buluttur". Hayır o, acele gelmesini istediğiniz bir şey, içinde acı bir azâb bulunan bir rüzgardır. Rabbının emriyle herşeyi tahrib eder. Nitekim kaldıkları yerden başka hiç görünmez olmuşlardı. İşte suçlu olan kimseleri böyle cezalandırırız.
  25. 24-25 Azabın bir bulut halinde vadilerine doğru gelişini görünce de demişlerdi ki: "Bu bize yağmur getiren bir buluttur". Hayır o, acele gelmesini istediğiniz bir şey, içinde acı bir azâb bulunan bir rüzgardır. Rabbının emriyle herşeyi tahrib eder. Nitekim kaldıkları yerden başka hiç görünmez olmuşlardı. İşte suçlu olan kimseleri böyle cezalandırırız.
  26. Oysa onlara, size vermediğimiz şeyleri vermiştik. (Ey Mekkeliler) Onlara, kulaklar, gözler ve kalbler vermiştik. Fakat ne kulakları, ne gözleri ve ne de kalbleri onlara hiçbir fayda sağlamadı. Çünkü Allah'ın ayetlerini inkâr ediyorlardı. Alay ettikleri şey de kendilerini kuşatıverdi.
  27. (Ey Mekkeliler) Gerçek şu ki, biz, sizin çevrenizde bulunan kasabaları da helak etmiştik. Belki sapıklıklarından dönerler diye de âyetleri çeşitli şekillerde açıklamıştık.
  28. Halbuki Allah'ı bırakıp da O'na yakınlaştırıcı diye edindikleri ilâhlar kendilerine yardım etselerdi ya! Hayır, onlardan uzaklaşıp gitmişlerdir. Bu, onların yalanı ve uydurmuş oldukları şeylerdir.
  29. (Ey Muhammed!) Hani birara cinlerden bir gurubu Kur'ân dinlemeleri için sana yöneltmiştik. Onun yanına gelince, biribirlerine "susun" demişler, okuma bitince de uyarıcılar olarak kavimlerine dönmüşlerdi.
  30. Onlara demişlerdi ki: "Ey kavmimiz! Biz Musa'dan sonra, Muhammed'e indirilen, kendinden öncekileri doğrulayan, hakka ve dosdoğru yola hidayet eden bir kitap dinledik".
  31. "Ey kavmimiz! Allah'ın davetçisine icabet edin ve ona inanın ki Allah, sizin için günâhlarınızdan bir kısmını bağışlasın ve sizi o acı azâbtan korusun."
  32. Kim Allah'ın davetçisine icabet etmezse yeryüzünde Allah'ı âciz bırakıp kendini kurtaramaz. Kendisinin O'ndan başka dostları olamaz. Böyleleri apaçık bir sapıklık içindedir.
  33. Gökleri ve yeri yaratan ve onları yaratışında acizlik göstermeyen Allah'ın, ölüleri diriltmeye kaadir olduğunu görmüyorlar mı? Evet, O, hiç şüphe yok herşeye kaadirdir.
  34. Bunu inkâr edenler, ateşe sunulacakları gün, Allah onlara "bu, hak değil miymiş?" der. Onlar da "evet, Rabbımız hakkı için doğruymuş" derler. Bunun üzerine Allah da şöyle buyurur: "Öyleyse inkâr etmiş olmanız dolayısıyle azabı tadın".
  35. (Ey Muhammed!) Sabır sahibi peygamberlerin sabrettikleri gibi sabret. Onlar için acele etme. Onlar, kendilerine vadolunan şeyi gördükleri gün, sanki dünyada gündüzün sadece bir saat kalmış gibi olurlar. Bu bir tebliğdir. Allah'ın tâatından çıkmış kimselerden başkası helak edilir mi?