Casiye Suresi

45 - Casiye Suresi Talat Koçyiğit Meali

Kur'ân-ı Kerîm'in kırk beşinci sûresi olup 37 âyetten müteşekkildir. Mekke'de Duhân sûresinden sonra nazil olmuştur. Fail vezninde diz üstü çöken manâsına gelen câsiye kelimesine 28 inci âyette yer verilmiş olması dolayısıyle sûreye bu ad verilmiştir. Dehr sûresi de denilmiştir.

Rahmin ve Rahîm olan Allah'ın adıyla

  1. Ha. Mîm.
  2. Kitab'ın indirilmesi, dâima gâlib ve hikmet sahibi olan Allah tarafındandır.
  3. Şüphesiz göklerde ve yerde mü'minler için ibretler vardır.
  4. Keza sizin yaratılışınızda ve yeryüzünde yaydığı çeşit çeşit hayvanların yaratılışında kesin olarak inanan kimseler için ibretler vardır.
  5. Gece ile gündüzün birbiri ardınca gelişinde, Allah'ın gökten indirdiği ölümünden sonra kendisiyle arza hayat verdiği rızık (su) da ve rüzgârları çeşitli yönlere şevketlisinde aklını kullanan kimseler için ibretler vardır.
  6. (Ey Muhammed!) İşte bunlar, sana hak ile okuduğumuz Allah'ın âyetleridir. Artık Allah'tan ve O'nun âyetlerinden sonra hangi söze inanacaklardır?
  7. 7-8 Kendisine okunan Allah'ın âyetlerini işiten, sonra da büyüklük taslayarak sanki onları hiç işitmemiş gibi inkârında ısrar eden bütün o günahkâr yalancıya yazıklar olsun. Acı azabı ona müjdele.
  8. 7-8 Kendisine okunan Allah'ın âyetlerini işiten, sonra da büyüklük taslayarak sanki onları hiç işitmemiş gibi inkârında ısrar eden bütün o günahkâr yalancıya yazıklar olsun. Acı azabı ona müjdele.
  9. 9-10 Âyetlerimizden bir şey öğrendiği zaman, onu alaya alıyor. İşte bunlar için zelil edici bir azâb, ardlarında da cehennem vardır. Ne kazandıkları şeyler ve ne de Allah'ı bırakıp dost edindikleri putlar, onlara hiçbir fayda sağlamaz. Onlar için büyük bir azâb vardır.
  10. 9-10 Âyetlerimizden bir şey öğrendiği zaman, onu alaya alıyor. İşte bunlar için zelil edici bir azâb, ardlarında da cehennem vardır. Ne kazandıkları şeyler ve ne de Allah'ı bırakıp dost edindikleri putlar, onlara hiçbir fayda sağlamaz. Onlar için büyük bir azâb vardır.
  11. Bu Kur"ân, doğru yolu gösteren bir rehberdir. Rablarının âyetlerini inkâr edenlere çok acı bir azâb vardır.
  12. Emri gereğince üzerinde gemilerin yüzüp gitmesi, lûtfunda nasibinizi aramanız ve kendisine şükretmeniz için denizi emrinize âmâde kılan Allah'tır.
  13. Keza göklerde ve yerde bulunan şeylerin hepsini yine O, sizin emrinize âmâde kılmıştır. Düşünen kimseler için bunlarda muhakkak ibretler vardır.
  14. (Ey Muhammed!) İman edenlere söyle: İşlemiş oldukları yüzünden Allah'ın onları cezalandıracak günlerinin geleceğini beklemeyen kimseleri bağışlasınlar.
  15. Kim sâlih amel işlerse kendi lehine, kim de kötülük yaparsa, o da aleyhine olur; sonra Rabbınıza döndürülürsünüz.
  16. Gerçek şu ki, İsrail oğullarına kitap, hüküm ve peygamberlik vermiş, onları temiz yiyeceklerden rızıklandırmış ve âlemlere üstün kılmıştık.
  17. Keza onlara din işlerinde apaçık deliller vermiştik. Fakat kendilerine ancak ilim geldikten sonra, biribirlerini çekememezlik yüzünden ayrılığa düşmüşlerdi. Şüphesiz Rabbın, hakkında ayrılığa düştükleri şeylerde, kıyamet günü aralarında hüküm verecektir.
  18. (Ey Muhammed!) Sonra sana dinden yeni bir şeriat verdik. Ona uy. Bilmeyenlerin heveslerine uyma.
  19. Zira onlar, Allah'tan gelecek bir şeyi senden asla savamazlar. Zâlimler birbirlerinin dostudurlar; Allah ise, sakınanların dostudur.
  20. Bu Kur'ân, insanlara kurtuluş yollarını gösteren delillerdir: inancı sağlam olanlar için de bir rehber ve rahmettir.
  21. Yoksa kötülükleri işleyenler, hayatlarında ve ölümlerinde, kendilerini, iman eden ve sâlih amel işleyen kimselerle bir tutacağımızı mı zannediyorlar? Ne kötü hüküm veriyorlar.
  22. Allah, gökleri ve yeri hak ile ve her nefsin, hiç haksızlığa uğratılmadan, kendi kazandığı ile cezalandırılması için yaratmıştır.
  23. (Ey Muhammed!) Şu heva ve hevesini kendisine ilâh edinen, Allah'ın kendi ilmi dahilinde saptırdığı, kulağını ve kalbini mühürleyip gözüne perde çektiği kimseyi görüyor musun? Şimdi ona Allah'tan başka kim hidayet eder? Hiç düşünmüyor musunuz?
  24. Müşrikler demişlerdir ki: "Dünya hayatımızdan başka hiçbir şey yoktur. Ölürüz ve yaşarız. Bizi ancak zaman yokluğa sürükler". Onların bu hususta hiçbir bilgileri yoktur. Onlar sadece böyle zannediyorlar.
  25. Âyetlerimiz kendilerine okunduğu zaman, eğer doğruyu söyleyen kimseler iseniz, babalarımızı getirin de görelim" demekten başka söyleyecek hiçbir delilleri yoktur.
  26. (Ey Muhammed! Onlara) de ki: "Allah sizi diriltir; sonra öldürür; sonra da kendisinde hiç şüphe bulunmayan kıyamet gününde sizin hepinizi bir araya getirir. Fakat insanların çoğu bilmiyor".
  27. Göklerin ve yerin hükümranlığı Allah'ındır. Kıyametin koptuğu gün, işte o gün bâtıl ehli hüsrana uğrar.
  28. O gün her ümmeti diz üstü çökmüş görürsün. Her ümmet kendi kitabına çağırılır ve onlara, "bugün yaptıklarınızla cezalandırılacaksınız" denir.
  29. Bu, aleyhinize yalnız hakkı konuşan kitabımızdır. Yapmış olduklarınızı biz elbette yazıyorduk.
  30. İman edenler ve sâlih amel işleyenlere gelince, Rabları onları rahmetine sokar, işte apaçık kurtuluş budur.
  31. İnkâr edenler ise,onlara da denir ki: "Âyetlerim size okunmadı mı? Fakat siz büyüklük tasladınız ve suçlu bir kavim oldunuz".
  32. Size "Allah'ın va'di haktır; kıyamette asla şüphe yoktur" denildiği zaman, "kıyamet nedir, bilmiyoruz; ancak olmadığını zannediyoruz; fakat emin değiliz" diyordunuz.
  33. İşledikleri şeylerin kötülükleri kendilerine açıklanmış ve alay ettikleri şey onları çepeçevre kuşatmıştır.
  34. Onlara "bugününüze kavuşmayı unuttuğunuz gibi, biz de sizi bugün unuttuk. Varacağınız yer ateştir; sizin için herhangi bir yardımcı da yoktur" denir.
  35. "Bu azâb, sizin, Allah'ın âyetlerini alaya almanız ve dünya hayatının sizi aldatması sebebiyledir". O gün onlar, oradan ne çıkarılırlar, ne de onlardan Allah'ı hoşnud etmeleri istenir.
  36. Hamd, göklerin Rabbı, yerin Rabbı ve âlemlerin Rabbı Allah'a mahsustur.
  37. Göklerde ve yerde azamet O'nundur; O, daima gâlibtir; hikmet sahibidir.