Enfal Suresi

8 - Enfal Suresi Talat Koçyiğit Meali

Kurân-ı Kerîm'in sekizinci sûresi olup 75 âyetten müteşekkildir, ikinci hicrî senede, Medine'de ve Bedir savaşının cereyan ettiği sıralarda nazil olmuştur. Bu sebepledir ki sûrede, umumiyetle savaşla ilgili hükümler yer almış ve Müslümanların kazandıkları zaferlerden ve bunun sebeplerinden söz edilmiştir. Surenin adı olan "Enfâl" de, savaşta alınan ganimetler manâsına gelir ve savaş ganîmetleriyle ilgili hükümlerde, sûrenin ilgilendiği konulardandır.

Rahmân ve Rahim olan Allah'ın adıyla.

  1. (Ey Muhammed!) Sana "Enfâl" hakkında sormaktadırlar. De ki: "Enfal (harp ganimetleri), Allah'a ve Rasûlüne aittir. Allah'tan sakının ve aranızı düzeltin. Eğer mü'min kişiler iseniz, Allah'a ve Rasûlüne itaat edin.
  2. Mü'minler o kimselerdir ki. (yanlarında) Allah anıldığı zaman, yürekleri ürperir; kendilerine Onun âyetleri okunduğu zaman da imanları artar ve yalnız Allah'a dayanıp güvenirler.
  3. Keza namazı dosdoğru kılarlar; kendilerine rızık olarak verdiklerimizden infak ederler.
  4. İşte gerçekten mü'min olanlar bunlardır. Onlara Rabları katında dereceler vardır; bağışlanma ve hudutsuz rızık onlara mahsustur.
  5. (Ganimetlerin taksiminde bazılarının hoşnudsuzluk göstermeleri), Rabbının, (düşmanla karşılaşmak üzere) hak ile seni evinden çıkarması gibidir; nitekim mü'minlerden bir gurup da, (savaşa katılmayı) hiç hoş görmüyordu.
  6. Hak apaçık ortaya çıktıktan sonra bile, sanki göre göre ölüme sürükleniyorlarmış gibi, o hususta seninle mücadeleye girişmişlerdi.
  7. Allah, iki guruptan birinin size âit olduğunu vadetmişti; siz ise, kuvveti olmayanın size âit olmasını arzu ediyordunuz; oysa Allah, sözleriyle de hakkı gerçekleştirmek ve kafirlerin ardını kesmek istiyordu.
  8. Mücrimler kötü görseler bile, Allah, hakkı gerçekleştirmek ve bâtılı ortadan kaldırmak için bunu istiyordu.
  9. Rabbınızdan yardım istemiştiniz de, O, "birbiri arkasına göndereceğim bin melek ile sizin elbette yardımcınızım" diyerek sizin duanızı kabul etmişti.
  10. Allah, bunu, ancak bir müjde kılmak ve onunla kalblerinizi rahatlatmak için yapmıştır; zira yardım, yalnız Allah katındandır. Allah, Azîz'dir; hikmet sahibidir.
  11. (Korkuya karşı) kendisinden bir emniyet olmak üzere size hafif bir uyku vermiş, kendisiyle sizi temizlemek, şeytanın pisliğini sizden gidermek, kalblerinizi birbirine bağlamak ve ayaklarınızı sağlamlaştırmak için, üzerinize gökten bir de su indirmiştir.
  12. Rabbın meleklere de şöyle vahyetmişti: "Şüphesiz ben sizinle beraberim: mü'minlerin kalblerini pekiştirin, küfredenlerin kalblerine korku salacağım. Bu itibarla vurun boyunların üstüne; vurun onların bütün parmaklarına".
  13. Bu, Allah'a ve Rasûlüne muhalefet etmeleri dolayısıyladır. Her kim Allah'a ve Rasûlüne muhalefet ederse, şüphesiz, (böylelerine karşı) Allah'ın azabı çok şiddetlidir.
  14. (Ve onlara denir ki:) İşte azâb, tadın onu. Kâfirler için bir de cehennem azabı vardır.
  15. Ey îman edenler! Küfredenlerle toplu halde karşılaştığınız zaman, onlara arkanızı dönmeyin.
  16. Savaş için yer değiştiren, yahut başka bir birliğe katılan dışında, kim arkasını onlara dönerse, Allah'ın gazabına uğrar; onun yeri cehennemdir. Ne kötü akıbet!
  17. (Ey mû'minler! Az sayınızla pek çok düşman öldürdüğünüz zaman, aslında) onları siz öldürmediniz; fakat onları Allah öldürmüştür. Keza (yüzlerine bir avuç toprak) attığında da sen atmadın; fakat mü'minleri güzel bir imtihanla denemek için Allah attı. Allah, şüphesiz, hakkıyle işiten, hakkıyle bilendir.
  18. İşte böyle.. Allah, muhakkak ki kâfirlerin tuzaklarını zayıflatır.
  19. Ey Kâfirler! Eğer fetih isterseniz, işte size fetih gelmiştir. Eğer (küfrünüze ve düşmanlığınıza) son verirseniz, bu, sizin için daha hayırlıdır. Fakat (buna) tekrar dönerseniz, biz de (yardıma) tekrar döneriz. Cemaatınız sayıca çok olsa bile, kötü akıbetinizden hiçbir şeyi asla defedemiyecektir. Allah, mutlaka mü'minlerle beraberdir,
  20. Ey îman edenler! Allah'a ve Rasûlüne itaat ediniz (Allah'ın kelâmını) işitip dururken, itaatten asla yüz çevirmeyiniz.
  21. Dinlemedikleri halde "dinledik" diyenler gibi olmayınız.
  22. Zira Allah katında hayvanların en şerlisi, akıl etmeyen sağırlar ve dilsizlerdir.
  23. Allah, onlarda bir hayır olduğunu bilseydi, onlara elbette duyururdu. Eğer onlara duyursaydı, (onlarda hayır olmadığı için) onlar, yine yüz çevirip dönerlerdi.
  24. Ey îman edenler! Sizi, size hayat verecek şeye davet ettiklerinde Allah'a ve Rasûlüne icabet edin. Bilin ki Allah, kişi ile kalbi arasına girer ve siz, mutlaka O'na varıp toplanacaksınız.
  25. (Çıktığı zaman), yalnız içinizden zulmedenlere isabet etmeyecek olan bir fitneden de sakının. Ve bilin ki, Allah'ın azabı çok şiddetlidir.
  26. Yeryüzünde sayıca az ve zayıf olup halkın sizi sürüp çıkarmasından korkuyordunuz ki, şükredesiniz diye, Allah'ın sizi barındırışını, yardımıyle sizi destekleyişini ve temiz şeylerden size rızık verişini hatırlayın.
  27. Ey îman edenler! Allah'a ve Rasûlüne hainlik etmeyin. Aksi halde bilip dururken, kendi emanetlerinize hainlik etmiş olursunuz.
  28. Biliniz ki, sizin mallarınız da, çocuklarınız da bir "fitne" dır. Muhakkaktır ki, en büyük mükâfat Allah katındadır.
  29. Ey îman edenler! Eğer Allah'tan korkarsanız. O, size (hak ile bâtılı) ayırt edici bir anlayış verir; sizin günâhlarınızı örter ve sizi bağışlar. Allah, son derece büyük lütuf sahibidir.
  30. O küfredenler, seni bağlamak, yahut öldürmek, yahutta seni (yurdundan) çıkarmak için sana tuzak kurmuşlardı. Onlar tuzak kurarken, Allah da tuzak kurmuş (ve senin, islâm'ın zaferi için hicret etmeni istemiş) tu. Allah, tuzak kuranların en hayırlısıdır.
  31. Âyetlerimiz onlara okunduğu zaman; dinledik; istesek, biz de bunun gibisini elbette söyleriz; bu, evvelkilerin masallarından başka bir şey değil" demişlerdi.
  32. Ve yine demişlerdi ki: "Allahım! Bu senin katından gelen hak ise, üzerimize gökten taş yağdır: yahut bize elim bir azâb ver".
  33. Oysa Allah, içlerinde sen de varken onlara azâb edecek değildi. (Keza içlerinde) bağışlanmayı dileyenler olduğu halde, Allah, onların azâb vericisi de olmazdı.
  34. Yoksa onlar, (müslümanların) Mescid-i Harâm'a girmelerine engel olup dururken, üstelik onun bakıcıları da olmadıkları halde zira onun bakıcıları, ancak takva sahibi olanlardır; fakat çokları bunu bilmezler. Allah'ın onlara azâb etmemesi için ne (özellikleri) vardır?
  35. Dahası, onların Beyt yanındaki duaları, ıslık çalmaktan ve el çırpmaktan başka bir şey değildi. Öyleyse, küfretmiş olmanız dolayısıyle (hak ettiğiniz) azabı tadın.
  36. O küfredenler, mallarını (insanları) Allah'ın yolundan çevirmek için sarfetmektedirler. Daha da sarf edeceklerdir. Fakat sonra bu, kendilerine pişmanlık olacak, sonra da mağlûb olacaklardır. Nihayet bu Küfredenler cehenneme sürüleceklerdir.
  37. (Onların cehenneme sürülmeleri), Allah'ın murdarı temizden ayırması ve murdarı birbiri üzerine yığarak hepsini birden cehennemde toplaması içindir. İşte asıl ziyana uğrayanlar bunlardır.
  38. (Ey Muhammed!) O küfredenlere, "eğer (küfürlerine ve düşmanlıklarına) son verirlerse geçmiş günâhlarının bağışlanacağını, yok eğer devam ederlerse, geçmiş kavimlerin (akıbetleri hakkında cereyan eden Allah'ın) Kanununun (ibret almaları için önlerinde) geçtiğini" söyle.
  39. Fitne kalmayıncaya ve dîn, tamamen Allah'a âit oluncaya kadar onlarla savaş. Eğer vazgeçerlerse, şüphesiz ki Allah, yaptıklarını görmektedir.
  40. Eğer (sizi dinlemekten) yüz çevirirlerse, iyice bilin ki, Allah sizin mevlânızdır. Ne güzel mevlâ ve ne güzel yardımcı.
  41. Şunu da bilin ki, eğer Allah'a ve (hak ile bâtılın) ayrıldığı gün, iki topluluğun karşılaştığı (Bedir) günü kulumuza indirdiğimiz (âyetler) e îman etmişseniz, (savaşta) ganîmet olarak aldığınız bir şeyin beşte biri, mutlaka Allah'a. Rasûlüne. hısımlara, yetimlere, yoksullara ve yolculara aittir. Allah her şeye kaadirdir.
  42. (Bedir günü) siz, vadînin yakın bir kenarında idiniz; onlar da uzak bir yanında idiler; kervan ise, sizden daha aşağıda bulunuyordu. Sözleşmiş olsanız bile, buluşma vaktinde yine de ayrılığa düşerdiniz. Fakat Allah, yapılmış olması gereken bir işi gerçekleştirmesi ve böylece helak olacak kişinin apaçık bir delille helak olması, yaşayacak olan kişinin de keza apaçık bir delille yaşaması için (sizi, savaş alanında böylece yerleştirmişti) Allah, şüphesiz, her şeyi hakkıyla işiten, hakkıyle bilendir.
  43. Allah, onları uykunda sana (sayıca) az göstermişti. Eğer onları çokça gösterseydi, muvaffak olamazdınız ve savaş işinde birbirinizle çekişirdiniz; Fakat Allah, (sizi bundan) kurtarmıştı. O, şüphesiz göğüste olanları hakkıyle bilir.
  44. Allah, işlenmesi gereken bir işi gerçekleştirmek için (savaş alanında) karşılaştığınızda, onları gözlerinizde size az gösteriyor, sizi de onların gözlerinde azaltıyordu. Zaten bütün işler Allah'a döndürülür.
  45. Ey îman edenler! Bir toplulukla karşılaştığınız zaman, sebat edin ve kurtuluşa eresiniz diye de Allah'ı çok zikredin.
  46. Allah'a ve Rasûlüne itaat edin ve birbirinizle çekişmeyin. Aksi halde başarısızlığa uğrarsınız ve kuvvetiniz yok olup gider Sabredîn: şüphesiz ki Allah, sabredenlerle beraberdir.
  47. Çalım satarak ve insanlara gösteriş yaparak ülkelerinden çıkan ve Allah'ın yolundan alıkoyan kimseler gibi olmayın. Allah, onların bütün yaptıklarını çepeçevre kuşatmıştır.
  48. Şeytan, onlara amellerini süslemiş ve "bugün, insanlardan size gâlib gelecek yok! Ben sizinle beraberim" demişti. Fakat iki topluluk birbirini görünce de, topukları üzerinde dönmüş ve "ben sizden uzağım. Ben sizin görmediklerinizi görüyorum. Ben Allah'tan korkarım. Allah'ın azabı çok şiddetlidir'' demişti
  49. Münafıklar ve kalblerinde maraz olanlar da şöyle demişlerdi: "Şu müslümanları dînleri aldattı". Oysa kim Allah'a dayanıp güvenirse, muhakkak ki Allah Azîz'dir; hikmet sahibidir.
  50. O küfredenleri ölürken bir görseydin: Melekler yüzlerine ve arkalarına vuruyorlar ve "tadın o yangının azabını" diyorlardı.
  51. "Bu, ellerinizin yapıp çıkarmış olması dolayısıyladır. Yoksa Allah, elbette kullarına zulmedici değildir".
  52. Tıpkı Firavun hanedanı ile, onlardan öncekilerin hali gibi.. Onlar da Allah'ın âyetlerini inkâr etmişlerdi de, Allah da onları kendi günahlarıyla yakalamıştı. Şüphesiz Allah, çok kuvvetli ve azabı da çok şiddetlidir.
  53. Bu, bir kavmin, kendilerindeki iyi hali değiştirmedikçe, Allah'ın da o kavme ihsan ettiği bir nimeti değiştirici olmaması sebebiyledir. Şüphesiz Allah, her şeyi hakkıyle işitendir; hakkıyle bilendir.
  54. Tıpkı Firavun hanedanı ile onlardan öncekilerin hali gibi. Onlar da Rablarının âyetlerini yalanlamışlardı da, kendi günahlarıyla onları helak etmiştik; Firavun hanedanını da (denizde) boğmuştuk. Hepsi de zâlim idiler.
  55. Allah katında hayvanların en şerlisi, küfredenlerdir. Onlar asla îman etmezler.
  56. İçlerinden andlaşma yaptığın, sonra da her seferinde andlaşmalarını bozanlar, (Allah'tan) hiç korkmayanlardır.
  57. Böylelerini, ya savaşta yakalarsın, bu takdirde onları, arkalarındakilerden ayır ki, düşünüp ibret alırlar.
  58. Yahutta bir kavmin (andlaşmaya) hainlik etmesinden korkarsan, bu takdirde de (andlaşmalarını) onlara geri çevirip onlar gibi yap. Allah, hâinleri asla sevmez.
  59. Küfredenler geçip kurtulduklarını sanmasınlar. Onlar (bizi) kesinlikle âciz bırakamazlar.
  60. On'ara karşı gücünüzün yettiği kadar kuvvet ve bağlanıp beslenen atlar hazırlayın. Bununla hem Allah düşmanını, hem kendi düşmanınızı hem de bunlar dışında sizin bilmediğiniz, fakat Allah'ın bildiği diğer düşmanları korkutursunuz Allah yolunda ne sarfederseniz, size hiç haksızlık edilmeden karşılığı size aynen ödenir.
  61. Eğer onlar barışa yanaşırlarsa, ona sen de yanaş ve Allah'a dayan; O, hakkıyle işitendir hakkıyle bilendir.
  62. Eğer sana hile yapmak isterlerse, Allah elbette sana yeter; zira yardımıyle ve bütün mü'minlerle seni destekleyen.
  63. Ve kalblerini birleştiren O'dur. Sen, yeryüzünde bulunan şeylerin hepsini birden verseydin, kalblerini yine de birleştiremezdin; fakat Allah, onları birleştirmiştir. Şüphesiz O, Azîz'dir; hikmet sahibidir.
  64. Ey Peygamber! Allah, sana da sana tâbi olan mü'minlere de yeter.
  65. Ey Peygamber! Mü'minleri savaşa teşvik et. Eğer sizden sabırlı yirmi kişi olursa, bunlar, iki yüz kişiye gâlib gelirler. Eğer sizden yüz kişi olursa, bunlar, küfredenlerden bin kişiye, anlamayan kimseler olmaları sebebiyle, gâlib gelirler.
  66. Şimdi Allah, sizde zaaf olduğunu bilmiş ve (yükünüzü) hafifletmiştir. Buna göre, eğer sizden sabırlı yüz kişi olursa, iki yüz kişiye gâlib gelirler; eğer sizden bin kişi olursa. Allah'ın izniyle, iki bin kişiye gâlib gelirler. Allah, sabredenlerle beraberdir.
  67. Hiçbir peygamberin, yeryüzünde ağırlığını koymadıkça esirler alması doğru olmaz. Siz, dünya malı isliyorsunuz; Allah ise. âhireti istiyor. Allah, Azîz'dir, hikmet sahibidir.
  68. Eğer Allah'tan bir yazı (konuyla ilgili bir takdîr-i ilahî) bulunmamış olsaydı, aldığınız fidye yüzünden, size büyük bir azâb dokunurdu.
  69. (Savaşta) ganîmet olarak aldığınız şeylerden helâl ve temiz bir şekilde yeyin; Allah'tan sakının. Allah, şüphesiz, çok bağışlayıcıdır, çok merhametlidir.
  70. Ey Peygamber! Elinizdeki esirlere de ki: "Eğer Allah, kalblerinizde bir hayır olduğunu bilirse, size, sizden alınan (fidye) dan daha hayırlısını verir ve sizin günâhlarınızı bağışlar; Allah, çok bağışlayıcıdır, çok merhametlidir."
  71. Yok eğer sana hainlik etmek istiyorlarsa, zaten daha önce de Allah'a hainlik etmişlerdi de, onlara (gâlib gelecek) imkânı, Allah sana vermişti. Allah, her şeyi hakkıyle bilendir, hikmet sahibidir.
  72. İman edenler, hicret edenler, mallarıyla ve canlarıyla Allah yolunda cihad edenler ve (muhacirleri barındırıp onlara) yardım edenler, işte bunlar, biribirlerinin velîleridirler. İman ettikleri halde hicret etmeyenler ise, hicret etmedikçe, sizin onlara hiçbir veliliğiniz yoktur. Bununla beraber, eğer onlar, dîn hususunda sizden yardım isterlerse, sizinle aranızda bir andlaşma bulunan kavme karşı olmamak üzere yardım etmeniz, üzerinize borçtur Allah, ne yaptığınızı hakkıyle görendir.
  73. Küfredenler de biribirlerinin velîleridirler: (bu itibarla siz, birbirinize gerekli yardımı) yapmazsanız, yeryüzünde fitne ve büyük kargaşa olur.
  74. İman edenler, hicret edenler, Allah yolunda cihâd edenler ve (Muhacirleri) barındırıp yardım edenler, işte hakkıyle mü'min olanlar bunlardır. Bağışlanma ve hudutsuz rızık onlar içindir.
  75. Sonradan îman edenler, hicret edenler ve sizinle birlikte cihâd edenler, işte bunlar da sizdendir. Allah'ın Kitabi'na göre, hısımlar, biribirlerine daha yakındırlar. Şüphesiz Allah, her şeyi hakkıyle bilendir.