Rum Suresi

30 - Rum Suresi Talat Koçyiğit Meali

Kur'ân-ı Kerîm'i n otuzuncu sûresi olup 60 âyetten müteşekkildir. Mekke'de, Inşikak sûresinden sonra nazil olmuştur. 18 inci âyet Medenîdir. Sûrenin ilk âyetlerinde, kitap ehlinden olan Bizanslıların, mecûsî İranlılara gâlib geleceklerinden söz edilmesi dolayısıyle sûreye bu ad verilmiştir. Hicrete yakın senelerde Bizanslılarla iranlılar arasında yapılan savaşlarda, İranlılar gâlib gelmişler, Şam'ı, Kudüs'ü ve daha sonra da Mısır'ı ele geçirmişlerdi. Müşrik İranlıların, hıristiyan Bizanslılar karşısındaki bu galibiyeti müşrik Arapları sevindirmiş ve Hazreti Peygambere ve ashabına sataşarak "siz kitap ehlisiniz: hıristiyanlar da kitap ehli. Bizim İranlı kardeşlerimiz, sizin gibi kitap ehlinden olan kardeşlerinize gâlib geldiler. Eğer bizimle savaşırsanız, biz de size gâlib geliriz" demeye başlamışlardı. Bunun üzerine Allah Ta'âlâ, bu sûre başındaki âyetleri indirmiş ve bu âyetlerle Rumların kısa bir zaman içinde müşrik İranlılara galebe çalacaklarını müjdelemiştir.

Rahman ve Rahim olan Allah'ın adıyla

  1. Elif. Lam. mim.
  2. 2-5 Rumlar, (Arablara) en yakın bir yerde mağlûb oldular. Bu mağlûbiyetlerinden sonra onlar, üç ile dokuz yıl içerisinde gâlib geleceklerdir. Eninde sonunda emir Allah'ındır. Ve işte o zaman mü'minler, dilediğine yardım eden Allah'ın yardımına sevineceklerdir. O, dâima gâlibtir; çok merhametlidir.
  3. 2-5 Rumlar, (Arablara) en yakın bir yerde mağlûb oldular. Bu mağlûbiyetlerinden sonra onlar, üç ile dokuz yıl içerisinde gâlib geleceklerdir. Eninde sonunda emir Allah'ındır. Ve işte o zaman mü'minler, dilediğine yardım eden Allah'ın yardımına sevineceklerdir. O, dâima gâlibtir; çok merhametlidir.
  4. 2-5 Rumlar, (Arablara) en yakın bir yerde mağlûb oldular. Bu mağlûbiyetlerinden sonra onlar, üç ile dokuz yıl içerisinde gâlib geleceklerdir. Eninde sonunda emir Allah'ındır. Ve işte o zaman mü'minler, dilediğine yardım eden Allah'ın yardımına sevineceklerdir. O, dâima gâlibtir; çok merhametlidir.
  5. 2-5 Rumlar, (Arablara) en yakın bir yerde mağlûb oldular. Bu mağlûbiyetlerinden sonra onlar, üç ile dokuz yıl içerisinde gâlib geleceklerdir. Eninde sonunda emir Allah'ındır. Ve işte o zaman mü'minler, dilediğine yardım eden Allah'ın yardımına sevineceklerdir. O, dâima gâlibtir; çok merhametlidir.
  6. Bu, Allah'ın va'didir.. Allah, va'dinden asla dönmez. Fakat insanların çoğu bilmezler.
  7. Onlar; dünya hayatının açık olanını bilirler; âhiretten ise, gafildirler.
  8. O inkarcılar, kendi kendilerine, Allah'ın gökleri, yeri ve ikisi arasındakileri, ancak hak ile ve belli bir sürede yarattığını hiç düşünmemişler midir? Nitekim insanların çoğu Rablarına kavuşmayı inkâr etmektedirler.
  9. Yeryüzünde dolaşıp da kendilerinden öncekilerin akıbetinin nasıl olduğuna hiç bakmamışlar mıdır? Halbuki onlar, kendilerinden çok daha kuvvetli idiler: toprağı kazıp onu, bunların imar ettiklerinden daha çok imar etmişlerdi. Onlara da peygamberleri apaçık deliller getirmişlerdi. (Fakat onlar, yine de helak olmuşlardır). Böylece Allah onlara zulmetmemiş, takat onlar kendi kendilerine zulmetmişlerdir.
  10. Sonra, Allah'ın âyetlerini yalanlayarak ve onları alaya alarak kötülük edenlerin akıbeti de azâb olmuştur.
  11. Allah, mahlukatı önce (hiç yoktan) yaratır; (ölümünden) sonra da onu yeniden eski haline getirir. Sonra O'na döndürülürsünüz.
  12. Kıyamet saati koptuğu gün suçlular susarlar.
  13. O gün onların ortak koştuklarından şefâatçıları da yoktur; ortaklarını inkâr etmişlerdir.
  14. Kıyamet saatinin koptuğu gün (mü'minler ve kâfirler biribirlerinden) ayrılırlar.
  15. İman edenler ve salih amel işleyenler cennet bahçelerinde neşelenirler.
  16. Küfredenler, âyetlerimizi ve âhirete kavuşmayı yalanlayanlar ise, işte bunlar da azâb içinde bulundurulurlar.
  17. Akşamı ettiğiniz ve sabaha erdiğiniz vakitlerde Allah'ı tesbih edin.
  18. Göklerde ve yerde, yatsı vaktinde ve öğleye eriştiğinizde hamd O'na mahsustur.
  19. O, ölüden diriyi çıkarır; diriden de ölüyü çıkarır. Ölümünden sonra da arza hayat verir, işte siz de böyle çıkarılacaksınız.
  20. Sizi topraktan yaratması, O'nun (kudretinin) delillerindendir. Sonra siz, birer insan olur, yeryüzünde yayılırsınız.
  21. Size, kendi nefsinizden, kendisiyle huzura kavuşabileceğiniz eşler yaratıp aranıza sevgi ve merhamet koyması da O'nun delillerindendir. Bunda, hiç şüphesiz düşünen kimseler için ibretler vardır.
  22. Keza gökleri ve yeri yaratması, dillerinizin ve renklerinizin farklılığı da O'nun âyetlerindendir. Bunda da, şüphesiz âlimler için ibretler vardır.
  23. Geceleyin uyumanız, gündüzün O'nun lütfundan rızık aramanız da O'nun delillerindendir. Bunda da, şüphesiz dinleyen kimseler için ibretler vardır.
  24. Size korku ve ümid veren şimşeği göstermesi, gökten su indirmesi, bu su ile Ölümünden sonra arza hayat vermesi, hep O'nun delillerindendir. Aklını kullanan kimseler için bunlarda da ibretler vardır.
  25. O'nun emriyle göğün ve yerin ayakta durması da keza O'nun (kudretinin) delillerindendir. Sonra sizi kabirlerinizden bir defa çağırdı mı, hemen çıkar gelirsiniz.
  26. Göklerde ve yerde olan herkes O'nundur: hepsi O'na boyun eğmiştir,
  27. Mahlûkatı ilk defa yaratan, ölümünden sonra onu tekrar varedecek olan O'dur. Bu, O'na daha kolaydır. Göklerde ve yerde en yüksek sıfatlar O'nundur. O, dâima gâlibtir; hikmet sahibidir.
  28. Allah size kendi nefsinizden bir misal vermektedir: Emriniz altında bulunan kölelerden, size rızık olarak verdiklerimizde size ortak olan ve sizinle eşit hakka sahip bulunup birbirinizden korktuğunuz gibi kendilerinin istedikleri şekilde tasarruf etmelerinden korktuğunuz ortaklar var mı? İşte biz, aklını kullanan kimseler için âyetleri bu şekilde uzun uzun açıklarız.
  29. Fakat (küfürleriyle) zulmedenler, bilgisizce kendi heveslerine uymuşlardır. Zaten Allah'ın saptırdığına kim hidayet eder? Onların, herhangi bir yardımcıları da yoktur.
  30. (Ey Muhammed!) Dosdoğru olarak yüzünü dîne, Allah'ın fıtratına çevir ki, insanlan o fıtrat üzere yaratmıştır. Allah'ın yaratışında hiçbir değişme yoktur, işte dosdoğru dîn budur; fakat insanların çoğu bilmez.
  31. 31-32 O'na ihlâs ile yönelin, O'ndan korkun ve namazı dosdoğru kılın. Sakın dinlerini parçalayan, fırka fırka olan ve her fırkası, kendi elindekiyle sevinen müşrikler gibi olmayın.
  32. 31-32 O'na ihlâs ile yönelin, O'ndan korkun ve namazı dosdoğru kılın. Sakın dinlerini parçalayan, fırka fırka olan ve her fırkası, kendi elindekiyle sevinen müşrikler gibi olmayın.
  33. 33-34 insanlara bir zarar dokunduğu zaman, tövbe ile Rablarına yönelerek yalvarırlar; sonra onlara kendinden bir rahmet taddırınca da onlardan bir gurup, kendilerine verdiğimize nankörlük etmek için Rablarına şirk koşarlar. Faydalanın bakalım. Nasıl olsa yakında anlayacaksınız.
  34. 33-34 insanlara bir zarar dokunduğu zaman, tövbe ile Rablarına yönelerek yalvarırlar; sonra onlara kendinden bir rahmet taddırınca da onlardan bir gurup, kendilerine verdiğimize nankörlük etmek için Rablanna şirk koşarlar. Faydalanın bakalım. Nasıl olsa yakında anlayacaksınız.
  35. Yoksa onlara, şirk koştukları şeylerle konuşan (ve onları tasdîk eden) bir delil mi indirmişiz?
  36. İnsanlara bir rahmet taddırdığımız zaman, ona sevinirler; fakat kendi yaptıkları yüzünden kendilerine bir kötülük gelirse, hemen ümidsizliğe düşerler.
  37. Görmüyorlar mı ki, Allah, rızkı dilediğine genişletir ve daraltır. İşte bunda, îman eden kimseler için ibretler vardır.
  38. Akrabaya, yoksula ve yolda kalmış yolcuya hakkını ver. Bu, Allah'ın rızasını isteyenler için daha hayırlıdır.
  39. İnsanların malları içinde artması için verdiğiniz mal, Allah katında artmaz. Fakat Allah'ın rızasını isteyerek verdiğiniz zekâttan bir şey böyle değildir. Bunu yapanlar, sevablarını kat kat artıranlardır.
  40. Sizi yaratan, sonra size rızık veren, sonra ölüm veren, sonra da tekrar hayat verecek olan Allah'tır. Sizin ortaklarınız içinde bunlardan her hangi bir şeyi yapan var mı? O, onların ortak koştuklarından münezzehtir; çok yücedir.
  41. İnsanların elleriyle işledikleri yüzünden karada ve denizde fesad çıkmıştır. Allah da belki yaptıklarından dönerler diye, onlardan bir kısmının cezasını onlara taddırır.
  42. (Ey Muhammed!) De ki: "Yeryüzünde bir dolaşın ve çoğu müşrik olan evvelkilerin âkibetlerinin nasıl olduğuna bir bakın."
  43. Allah'tan, reddedilmesi mümkün olmayan insanların bölük bölük olduğu o gün gelmezden önce, yüzünü dosdoğru olan o dîne çevir.
  44. Kim inkâr ederse, inkârı onun aleyhinedir; sâlih amel işleyenler ise, kendileri için rahat bir yer hazırlamış olurlar.
  45. (O gün, insanların bölük bölük olmaları da), îman edenleri ve sâlih amel işleyenleri, Allah'ın lûtfu ile mükâfatlandırması içindir. Kâfirleri ise, O asla sevmez.
  46. Rahmetinden size taddırması, gemileri emriyle yürütmesi, sizin de O'nun lûtfundan rızkınızı aramanız ve böylece şükretmeniz için, rüzgârları müjdeci olarak göndermesi, (O'nun vahdaniyetini ve kudretini! gösteren) delillerindendir.
  47. (Ey Muhammed!) Senden önce de kendi kavimlerine peygamberler göndermiştik de onlara apaçık deliller getirmişlerdi. Fakat suç işleyenlerden intikam almıştık. Mü'minlere yardım etmek de üzerimize borç olmuştu.
  48. 48-49 Rüzgârları sevk edip bulutları harekete getiren, sonra onları gökte nasıl isterse yayan ve parça parça yapan Allah'tır. Nitekim bu bulutların arasından yağmurun çıktığını görürsün. Yağmuru, kullarından dilediğine verdiği zaman, önceden yağmurun kendilerine indirilmesinden ümidsizliğe kapılmış olsalar bile, hemen sevinirler.
  49. 48-49 Rüzgârları sevk edip bulutları harekete getiren, sonra onları gökte nasıl isterse yayan ve parça parça yapan Allah'tır. Nitekim bu bulutların arasından yağmurun çıktığını görürsün. Yağmuru, kullarından dilediğine verdiği zaman, önceden yağmurun kendilerine indirilmesinden ümidsizliğe kapılmış olsalar bile, hemen sevinirler.
  50. Allah'ın rahmetinin eserlerine bir bak; nasıl arza, ölümünden sonra hayat vermiş.. İşte bu da gösterir ki, ölüleri yeniden dirilten O'dur, ve O, herşeye kaadirdir.
  51. Bir rüzgar göndersek de (onun yüzünden bütün yeşillikleri) sararmış görseler, bunun ardından hemen nankörlüğe başlarlar.
  52. (Ey Muhammed!) Şüphe yoktur ki sen, ölülere işittiremez, dönüp gittikleri zaman da sağırlara çağırıyı duyuramazsın.
  53. Körleri sapıklıklarından çevirip onlara hidayet edemezsin. Sen ancak âyetlerimize îman eden kimselere işittirebilirsin. Çünkü onlar müslümandırlar.
  54. Sizi güçsüz olarak yaratan, sonra bu güçsüzlüğün ardından kuvvetli kılan, sonra bu kuvvetliliğin ardından yeniden zayıflık ve ihtiyarlık veren Allah'tır. O, dilediğini yaratır. O, hakkıyla bilendir; her şeye kaadirdir.
  55. Kıyamet saatinin koptuğu gün, suçlular, bir saatten fazla kalmadıklarına yemin ederler. Zaten dünyada da onlar böyle döndürülüyorlardı.
  56. 56-57 Kendilerine ilim ve îman verilmiş olanlar da "Allah'ın Kitabına göre siz, yeniden dirilme gününe kadar kaldınız, işte bu, yeniden dirilme günüdür. Fakat siz, hiç anlamıyordunuz" derler. İşte o gün, küfürleriyle zulmedenlerin mazeretleri hiç fayda etmez. Artık onlardan, Allah'ın rızasını kazanmaları da istenmez.
  57. 56-57 Kendilerine ilim ve îman verilmiş olanlar da "Allah'ın Kitabına göre siz, yeniden dirilme gününe kadar kaldınız, işte bu, yeniden dirilme günüdür. Fakat siz, hiç anlamıyordunuz" derler. İşte o gün, küfürleriyle zulmedenlerin mazeretleri hiç fayda etmez. Artık onlardan, Allah'ın rızasını kazanmaları da istenmez
  58. Şurası bir gerçektir ki, biz bu Kur'ân'da, insanlar için her çeşit misali vermişizdir. Buna rağmen sen, onlara bir mucize de getirsen, o inkâr edenler, mutlaka "siz, iptalcilerden başka bir şey değilsiniz" derler.
  59. Allah, bilmeyenlerin kalblerini işte böyle mühürlemiştir.
  60. Bu itibarla (Ey Muhammed!) sabret. Şüphe yoktur ki, Allah'ın va'di haktır. İnanmayanlar, sakın seni sıkıntıya düşürüp gevşetmesin