Vakıa Suresi

56 - Vakıa Suresi Talat Koçyiğit Meali

Kur'ân-ı Kerîm'in elli altıncı sûresi olup 96 âyetten müteşekkildir. Mekke'de Tâ Hâ sûresinden sonra nazil olmuştur. Ancak 81 ve 82 inci âyetleri Medenîdir. Sûrenin ilk âyetinde kıyamete delalet etmek üzere "vakıa" kelimesi geçtiği için ona bu ad verilmiştir.

Rahman ve Rahim olan Allah'ın adıyla

  1. 1-2 Kıyamet koptuğu zaman, onun vukuunda hiçbir yalan olmadığı anlaşılacaktır.
  2. 1-2 Kıyamet koptuğu zaman, onun vukuunda hiçbir yalan olmadığı anlaşılacaktır.
  3. O, kimi için alçaltıcı, kimi için de yükselticidir.
  4. 4-9 Yer sarsıldıkça sarsıldığı, dağlar darmadağın olup toz haline geldiği ve siz de üç sınıf olduğunuz zaman, işte o meymenetli olanlar (amel defteri sağından verilecek olanlar), ne mutludur o meymenetliler. Ve o meymenetsiz olanlar, ne bedbahttır o meymenetsizler!
  5. 4-9 Yer sarsıldıkça sarsıldığı, dağlar darmadağın olup toz haline geldiği ve siz de üç sınıf olduğunuz zaman, işte o meymenetli olanlar (amel defteri sağından verilecek olanlar), ne mutludur o meymenetliler. Ve o meymenetsiz olanlar, ne bedbahttır o meymenetsizler!
  6. 4-9 Yer sarsıldıkça sarsıldığı, dağlar darmadağın olup toz haline geldiği ve siz de üç sınıf olduğunuz zaman, işte o meymenetli olanlar (amel defteri sağından verilecek olanlar), ne mutludur o meymenetliler. Ve o meymenetsiz olanlar, ne bedbahttır o meymenetsizler!
  7. 4-9 Yer sarsıldıkça sarsıldığı, dağlar darmadağın olup toz haline geldiği ve siz de üç sınıf olduğunuz zaman, işte o meymenetli olanlar (amel defteri sağından verilecek olanlar), ne mutludur o meymenetliler. Ve o meymenetsiz olanlar, ne bedbahttır o meymenetsizler!
  8. 4-9 Yer sarsıldıkça sarsıldığı, dağlar darmadağın olup toz haline geldiği ve siz de üç sınıf olduğunuz zaman, işte o meymenetli olanlar (amel defteri sağından verilecek olanlar), ne mutludur o meymenetliler. Ve o meymenetsiz olanlar, ne bedbahttır o meymenetsizler!
  9. 4-9 Yer sarsıldıkça sarsıldığı, dağlar darmadağın olup toz haline geldiği ve siz de üç sınıf olduğunuz zaman, işte o meymenetli olanlar (amel defteri sağından verilecek olanlar), ne mutludur o meymenetliler. Ve o meymenetsiz olanlar, ne bedbahttır o meymenetsizler!
  10. 10-12 Allah'ın tâatında öne geçenler, O'nun rahmetinde de önde olanlardır. İşte bunlar, nimet cennetlerinde Rabları katında gözde olanlardır.
  11. 10-12 Allah'ın tâatında öne geçenler, O'nun rahmetinde de önde olanlardır. İşte bunlar, nimet cennetlerinde Rabları katında gözde olanlardır.
  12. 10-12 Allah'ın tâatında öne geçenler, O'nun rahmetinde de önde olanlardır. İşte bunlar, nimet cennetlerinde Rabları katında gözde olanlardır.
  13. 13-16 Bunların çoğu evvelkilerden, azı da sonrakilerden olup mücevherlerle örülmüş sedirler üzerinde karşılıklı yaslanmışlardır.
  14. 13-16 Bunların çoğu evvelkilerden, azı da sonrakilerden olup mücevherlerle örülmüş sedirler üzerinde karşılıklı yaslanmışlardır.
  15. 13-16 Bunların çoğu evvelkilerden, azı da sonrakilerden olup mücevherlerle örülmüş sedirler üzerinde karşılıklı yaslanmışlardır.
  16. 13-16 Bunların çoğu evvelkilerden, azı da sonrakilerden olup mücevherlerle örülmüş sedirler üzerinde karşılıklı yaslanmışlardır.
  17. 17-21 Ölümsüzlüğe erişmiş gençler, başağrısı vermeyen şarab kaynağından doldurulmuş testiler, ibrikler, kadehler, beğenecekleri meyveler ve arzu ettikleri kuş etleriyle çevrelerinde dolaşırlar.
  18. 17-21 Ölümsüzlüğe erişmiş gençler, başağrısı vermeyen şarab kaynağından doldurulmuş testiler, ibrikler, kadehler, beğenecekleri meyveler ve arzu ettikleri kuş etleriyle çevrelerinde dolaşırlar.
  19. 17-21 Ölümsüzlüğe erişmiş gençler, başağrısı vermeyen şarab kaynağından doldurulmuş testiler, ibrikler, kadehler, beğenecekleri meyveler ve arzu ettikleri kuş etleriyle çevrelerinde dolaşırlar.
  20. 17-21 Ölümsüzlüğe erişmiş gençler, başağrısı vermeyen şarab kaynağından doldurulmuş testiler, ibrikler, kadehler, beğenecekleri meyveler ve arzu ettikleri kuş etleriyle çevrelerinde dolaşırlar.
  21. 17-21 Ölümsüzlüğe erişmiş gençler, başağrısı vermeyen şarab kaynağından doldurulmuş testiler, ibrikler, kadehler, beğenecekleri meyveler ve arzu ettikleri kuş etleriyle çevrelerinde dolaşırlar.
  22. 22-24 Dünyada iken işlemiş oldukları iyi amellerine mükâfat olmak üzere, saklı kalmış inciler gibi iri gözlü huriler onlarındır.
  23. 22-24 Dünyada iken işlemiş oldukları iyi amellerine mükâfat olmak üzere, saklı kalmış inciler gibi iri gözlü huriler onlarındır.
  24. 22-24 Dünyada iken işlemiş oldukları iyi amellerine mükâfat olmak üzere, saklı kalmış inciler gibi iri gözlü huriler onlarındır.
  25. 25-26 Orada "selâm, selâm" sözünden başka ne boş ve ne de günâha sokacak bir söz işitirler.
  26. 25-26 Orada "selâm, selâm" sözünden başka ne boş ve ne de günâha sokacak bir söz işitirler.
  27. O meymenetli olanlar, ne mutludur o meymenetliler!
  28. 28-34 Onlar, dikensiz sedir ağaçlarının, dalları meyvelerle dolu muz ağaçlarının, uzamış gölgelerin, akıp duran suların, arkası kesilmeyen ve yasaklanmayan pek çok meyvenin bulunduğu cennetlerde, yükseltilmiş döşeklerdedirler.
  29. 28-34 Onlar, dikensiz sedir ağaçlarının, dalları meyvelerle dolu muz ağaçlarının, uzamış gölgelerin, akıp duran suların, arkası kesilmeyen ve yasaklanmayan pek çok meyvenin bulunduğu cennetlerde, yükseltilmiş döşeklerdedirler.
  30. 28-34 Onlar, dikensiz sedir ağaçlarının, dalları meyvelerle dolu muz ağaçlarının, uzamış gölgelerin, akıp duran suların, arkası kesilmeyen ve yasaklanmayan pek çok meyvenin bulunduğu cennetlerde, yükseltilmiş döşeklerdedirler.
  31. 28-34 Onlar, dikensiz sedir ağaçlarının, dalları meyvelerle dolu muz ağaçlarının, uzamış gölgelerin, akıp duran suların, arkası kesilmeyen ve yasaklanmayan pek çok meyvenin bulunduğu cennetlerde, yükseltilmiş döşeklerdedirler.
  32. 28-34 Onlar, dikensiz sedir ağaçlarının, dalları meyvelerle dolu muz ağaçlarının, uzamış gölgelerin, akıp duran suların, arkası kesilmeyen ve yasaklanmayan pek çok meyvenin bulunduğu cennetlerde, yükseltilmiş döşeklerdedirler.
  33. 28-34 Onlar, dikensiz sedir ağaçlarının, dalları meyvelerle dolu muz ağaçlarının, uzamış gölgelerin, akıp duran suların, arkası kesilmeyen ve yasaklanmayan pek çok meyvenin bulunduğu cennetlerde, yükseltilmiş döşeklerdedirler.
  34. 28-34 Onlar, dikensiz sedir ağaçlarının, dalları meyvelerle dolu muz ağaçlarının, uzamış gölgelerin, akıp duran suların, arkası kesilmeyen ve yasaklanmayan pek çok meyvenin bulunduğu cennetlerde, yükseltilmiş döşeklerdedirler.
  35. 35-38 Biz oradaki kadınları meymenetliler için yeniden hazırladık. Onları bakire ve eşlerine sevgiyle bağlı yaşıtlar kıldık.
  36. 35-38 Biz oradaki kadınları meymenetliler için yeniden hazırladık. Onları bakire ve eşlerine sevgiyle bağlı yaşıtlar kıldık.
  37. 35-38 Biz oradaki kadınları meymenetliler için yeniden hazırladık. Onları bakire ve eşlerine sevgiyle bağlı yaşıtlar kıldık.
  38. 35-38 Biz oradaki kadınları meymenetliler için yeniden hazırladık. Onları bakire ve eşlerine sevgiyle bağlı yaşıtlar kıldık.
  39. 39-40 Bu meymenetlilerin çoğu evvelkilerden, çoğu da sonrakilerdendir.
  40. 39-40 Bu meymenetlilerin çoğu evvelkilerden, çoğu da sonrakilerdendir.
  41. O meymenetsiz olanlar, ne bedbahttır o meymenetsizler (amel defteri solundan verilecek olanlar}.
  42. 42-44 Onlar, insanın içine işleyen bir sıcağın ve kaynar suyun içinde, soğukluğu ve hoşluğu olmayan kapkara bir dumanın gölgesindedirler.
  43. 42-44 Onlar, insanın içine işleyen bir sıcağın ve kaynar suyun içinde, soğukluğu ve hoşluğu olmayan kapkara bir dumanın gölgesindedirler.
  44. 42-44 Onlar, insanın içine işleyen bir sıcağın ve kaynar suyun içinde, soğukluğu ve hoşluğu olmayan kapkara bir dumanın gölgesindedirler.
  45. 45-46 Zira onlar, bundan önce, dünyada iken refah içinde idiler ve büyük günâh üzerinde ısrar, ediyorlardı.
  46. 45-46 Zira onlar, bundan önce, dünyada iken refah içinde idiler ve büyük günâh üzerinde ısrar, ediyorlardı.
  47. 47-48 Ve diyorlardı ki: "Öldüğümüz, toprak ve kemik olduğumuz zaman mı, biz mi ve gelip geçmiş atalarımız mı yeniden dirileceğiz"?
  48. 47-48 Ve diyorlardı ki: "Öldüğümüz, toprak ve kemik olduğumuz zaman mı, biz mi ve gelip geçmiş atalarımız mı yeniden dirileceğiz"?
  49. 49-50 (Ey Muhammed!) De ki: "Gerçek şu ki, evvelkiler ve sonrakiler, belirli bir zamanın buluşma vaktinde mutlaka toplanacaklardır".
  50. 49-50 (Ey Muhammed!) De ki: "Gerçek şu ki, evvelkiler ve sonrakiler, belirli bir zamanın buluşma vaktinde mutlaka toplanacaklardır".
  51. 51-55 "Sonra da, siz ey hakkı yalanlayan sapıklar, mutlaka zakkum ağacından yiyecek ve karınları onunla dolduracaksınız. Üzerine de kaynar sular içeceksiniz. Hem de susamış devenin su içişi gibi içeceksiniz".
  52. 51-55 "Sonra da, siz ey hakkı yalanlayan sapıklar, mutlaka zakkum ağacından yiyecek ve karınları onunla dolduracaksınız. Üzerine de kaynar sular içeceksiniz. Hem de susamış devenin su içişi gibi içeceksiniz".
  53. 51-55 "Sonra da, siz ey hakkı yalanlayan sapıklar, mutlaka zakkum ağacından yiyecek ve karınları onunla dolduracaksınız. Üzerine de kaynar sular içeceksiniz. Hem de susamış devenin su içişi gibi içeceksiniz".
  54. 51-55 "Sonra da, siz ey hakkı yalanlayan sapıklar, mutlaka zakkum ağacından yiyecek ve karınları onunla dolduracaksınız. Üzerine de kaynar sular içeceksiniz. Hem de susamış devenin su içişi gibi içeceksiniz".
  55. 51-55 "Sonra da, siz ey hakkı yalanlayan sapıklar, mutlaka zakkum ağacından yiyecek ve karınları onunla dolduracaksınız. Üzerine de kaynar sular içeceksiniz. Hem de susamış devenin su içişi gibi içeceksiniz".
  56. "İşte ceza günü onların konuk sofrası budur".
  57. Sizi biz yarattık; o halde tasdik etmeniz gerekmez mi?
  58. 58-59 Ana rahimlerine attığınız meniden haber verir misiniz? Ondan bir insan yaratan siz misiniz; yoksa asıl yaratıcı biz miyiz?
  59. 58-59 Ana rahimlerine attığınız meniden haber verir misiniz? Ondan bir insan yaratan siz misiniz; yoksa asıl yaratıcı biz miyiz?
  60. 60-61 Aranızda ölümü biz takdir ettik. Sizi yok edip benzerlerinizi yerinize getirmeyi ve sizi bilmediğiniz bir şekilde yeniden yaratmayı dilesek, önüne geçilmişlerden olmayız.
  61. 60-61 Aranızda ölümü biz takdir ettik. Sizi yok edip benzerlerinizi yerinize getirmeyi ve sizi bilmediğiniz bir şekilde yeniden yaratmayı dilesek, önüne geçilmişlerden olmayız.
  62. Gerçek şu ki, ilk yaratılışı biliyorsunuz. O halde ibret almanız gerekmez mi?
  63. 63-64 Toprağa ektiğiniz tohumdan haber verir misiniz? Onu yerde siz mi bitiriyorsunuz; yoksa asıl bitiren biz miyiz?
  64. 63-64 Toprağa ektiğiniz tohumdan haber verir misiniz? Onu yerde siz mi bitiriyorsunuz; yoksa asıl bitiren biz miyiz?
  65. 65-67 Dilesek, onu kupkuru bir çöp kırıntısı yaparız da şaşar kalırsınız. Sonra da, "borç altına girdik; daha doğrusu mahrum kaldık" dersiniz.
  66. 65-67 Dilesek, onu kupkuru bir çöp kırıntısı yaparız da şaşar kalırsınız. Sonra da, "borç altına girdik; daha doğrusu mahrum kaldık" dersiniz.
  67. 65-67 Dilesek, onu kupkuru bir çöp kırıntısı yaparız da şaşar kalırsınız. Sonra da, "borç altına girdik; daha doğrusu mahrum kaldık" dersiniz.
  68. 68-69 İçtiğiniz sudan haber verir misiniz? Onu bulutlardan siz mi indirdiniz, yoksa asıl indiren biz miyiz?
  69. 68-69 İçtiğiniz sudan haber verir misiniz? Onu bulutlardan siz mi indirdiniz, yoksa asıl indiren biz miyiz?
  70. Dilesek, onu acı veya tuzlu kılarız (da, ne içebilir, ne de tarımda kullanabilirsiniz). O halde şükretmeniz gerekmez mi?
  71. 71-72 Yaktığınız ateşten haber verir misiniz? Onun ağacını hiç yoktan siz mi var ettiniz; yoksa var eden biz miyiz?
  72. 71-72 Yaktığınız ateşten haber verir misiniz? Onun ağacını hiç yoktan siz mi var ettiniz; yoksa var eden biz miyiz?
  73. Biz onu bir ibret ve çölde yaşayanlar için bir nimet kıldık.
  74. O halde (bütün bunları kendi kudretiyle yarattığı için) yüce Rabbının adıyla tesbîh et.
  75. 75-80 Hayır, yıldızların yerlerine yemin ederim ki - bilseniz bu, büyük bir yemindir- bu Kitab, âlemlerin Rabbı tarafından indirilmiş, temizlenmiş olanlardan başkasının dokunamayacağı, Levh-ı Mahfûz'da bulunan çok yüce Kur'ândır.
  76. 75-80 Hayır, yıldızların yerlerine yemin ederim ki - bilseniz bu, büyük bir yemindir- bu Kitab, âlemlerin Rabbı tarafından indirilmiş, temizlenmiş olanlardan başkasının dokunamayacağı, Levh-ı Mahfûz'da bulunan çok yüce Kur'ândır.
  77. 75-80 Hayır, yıldızların yerlerine yemin ederim ki - bilseniz bu, büyük bir yemindir- bu Kitab, âlemlerin Rabbı tarafından indirilmiş, temizlenmiş olanlardan başkasının dokunamayacağı, Levh-ı Mahfûz'da bulunan çok yüce Kur'ândır.
  78. 75-80 Hayır, yıldızların yerlerine yemin ederim ki - bilseniz bu, büyük bir yemindir- bu Kitab, âlemlerin Rabbı tarafından indirilmiş, temizlenmiş olanlardan başkasının dokunamayacağı, Levh-ı Mahfûz'da bulunan çok yüce Kur'ândır.
  79. 75-80 Hayır, yıldızların yerlerine yemin ederim ki - bilseniz bu, büyük bir yemindir- bu Kitab, âlemlerin Rabbı tarafından indirilmiş, temizlenmiş olanlardan başkasının dokunamayacağı, Levh-ı Mahfûz'da bulunan çok yüce Kur'ândır.
  80. 75-80 Hayır, yıldızların yerlerine yemin ederim ki - bilseniz bu, büyük bir yemindir- bu Kitab, âlemlerin Rabbı tarafından indirilmiş, temizlenmiş olanlardan başkasının dokunamayacağı, Levh-ı Mahfûz'da bulunan çok yüce Kur'ândır.
  81. 81-82 Şimdi siz bu söz (Kur'an) ü mü küçümsüyor ve size verilen rızka karşı şükrü onu yalanlamakla mı yerine getiriyorsunuz.
  82. 81-82 Şimdi siz bu söz (Kur'an) ü mü küçümsüyor ve size verilen rızka karşı şükrü onu yalanlamakla mı yerine getiriyorsunuz.
  83. 83-85 Can boğaza dayandığında ve siz de o sırada bakıp dururken, biz ona sizden daha yakınız, fakat siz görmezsiniz.
  84. 83-85 Can boğaza dayandığında ve siz de o sırada bakıp dururken, biz ona sizden daha yakınız, fakat siz görmezsiniz.
  85. 83-85 Can boğaza dayandığında ve siz de o sırada bakıp dururken, biz ona sizden daha yakınız, fakat siz görmezsiniz.
  86. 86-87 Madem ki kıyamet günü hesaba çekilecek değilsiniz, eğer sözünüzde sâdık iseniz, çıkmak üzere olan o canı geri çevirmeniz gerekmez mi?
  87. 86-87 Madem ki kıyamet günü hesaba çekilecek değilsiniz, eğer sözünüzde sâdık iseniz, çıkmak üzere olan o canı geri çevirmeniz gerekmez mi?
  88. 88-89 Eğer ölen kişi, Allah'a yaklaştırılanlardan ise, o, rahatlık, bol rızık ve nimet cennetindedir.
  89. 88-89 Eğer ölen kişi, Allah'a yaklaştırılanlardan ise, o, rahatlık, bol rızık ve nimet cennetindedir.
  90. 90-91 Ve eğer meymenetlilerden ise, meymenetlilerden sana selâm olsun!
  91. 90-91 Ve eğer meymenetlilerden ise, meymenetlilerden sana selâm olsun!
  92. 92-94 Yok eğer yalanlayan sapıklardan ise, ona kaynar sudan bir konuk sofrası ve cehenneme atılış vardır.
  93. 92-94 Yok eğer yalanlayan sapıklardan ise, ona kaynar sudan bir konuk sofrası ve cehenneme atılış vardır.
  94. 92-94 Yok eğer yalanlayan sapıklardan ise, ona kaynar sudan bir konuk sofrası ve cehenneme atılış vardır.
  95. İşte asıl gerçek olan da budur.
  96. O halde yüce Rabbının adıyla tesbîh et.