Yasin Suresi
36 - Yasin Suresi Talat Koçyiğit Meali
Kur'ân-ı Kerîm 'in otuz altıncı sûresi olup 83 âyetten müteşekkildir. Mekke'de Cin sûresinden sonra nazil olmuştur. Sûre, adını, ilk âyetini teşkil eden hurûf-ı mukattaadan sayılan yasin harflerinden almıştır.
Rahman ve Rahîm olan Allah'ın adıyla
- Yâsîn.
- 2-6 (Ey Muhammed !) Dâima gâlib ve çok merhametli olan Allah'ın indirdiği Kur'ân-ı Hakîme yemin ederim ki, sen, daha önce ataları uyarılmayan ve bu yüzden gaflet içinde bulunan bir kavmi uyarman için dosdoğru bir yol üzere gönderilmiş bir Peygamber-sin.
- 2-6 (Ey Muhammed !) Dâima gâlib ve çok merhametli olan Allah'ın indirdiği Kur'ân-ı Hakîme yemin ederim ki, sen, daha önce ataları uyarılmayan ve bu yüzden gaflet içinde bulunan bir kavmi uyarman için dosdoğru bir yol üzere gönderilmiş bir Peygamber-sin.
- 2-6 (Ey Muhammed !) Dâima gâlib ve çok merhametli olan Allah'ın indirdiği Kur'ân-ı Hakîme yemin ederim ki, sen, daha önce ataları uyarılmayan ve bu yüzden gaflet içinde bulunan bir kavmi uyarman için dosdoğru bir yol üzere gönderilmiş bir Peygamber-sin.
- 2-6 (Ey Muhammed !) Dâima gâlib ve çok merhametli olan Allah'ın indirdiği Kur'ân-ı Hakîme yemin ederim ki, sen, daha önce ataları uyarılmayan ve bu yüzden gaflet içinde bulunan bir kavmi uyarman için dosdoğru bir yol üzere gönderilmiş bir Peygamber-sin.
- 2-6 (Ey Muhammed !) Dâima gâlib ve çok merhametli olan Allah'ın indirdiği Kur'ân-ı Hakîme yemin ederim ki, sen, daha önce ataları uyarılmayan ve bu yüzden gaflet içinde bulunan bir kavmi uyarman için dosdoğru bir yol üzere gönderilmiş bir Peygamber-sin.
- Şurası muhakkaktır ki, onların çoğu hakkındaki hüküm kesinleşmiştir; bu yüzden artık îman etmezler.
- Biz onların boyunlarına, çenelerine kadar varan halkalar geçirmişizdir: bu itibarla başları kalkıktır.
- Önlerine bir sed, arkalarına da bir sed çekmiş ve böylece onları örtmüşüzdür; bu yüzden artık görmezler.
- Onları korkutsan da korkutmasan da birdir; yine iman etmezler.
- Sen ancak, Kur'âna uyan ve görmeden Rahman'dan korkan kimseleri uyarabilirsin; onları, mağfiretle ve bol mükâfatla müjdele.
- Bütün ölüleri diriltecek olan, işledikleri amelleri ve bıraktıkları eserleri yazan elbette biziz. Her şeyi biz, apaçık bir kütükte saymışızdır.
- (Ey Muhammed!) Kendilerine elçiler gelen kasaba halkını, onlara misal olarak anlat.
- Hani kendilerine iki elçi göndermiştik de her ikisini de yalanlamışlar, bunun üzerine biz de üçüncü bir elçiyle teyîd etmiştik. Elçiler demişlerdi ki: "Biz, size gönderilmiş elçileriz."
- Onlar da şöyle demişlerdi: "Siz de bizim gibi insanlardan başka bir şey değilsiniz. Rahman hiçbir şey indirmemiştir. Siz sadece yalan söylüyorsunuz."
- Elçiler ise demişlerdi ki: "Rabbımız bilir ki, biz, size gönderilmiş elçileriz."
- "Bize düşen, apaçık tebliğden başka bir şey değildir."
- Onlar da şöyle demişlerdi: "Sizin yüzünüzden bize uğursuzluk geldi. Eğer buna son vermezseniz, sizi mutlaka taşa tutacağız ve size bizden mutlaka acı bir azab dokunacaktır."
- Elçiler de demişlerdi ki: "Sizin uğursuzluğunuz, sizin kendinizdendir, size öğüt verildiği için mi? Hayır, aslında siz, isyanda aşırı giden bir kavimsiniz."
- Şehrin çok uzak bir yerinden koşarak bir adam gelmiş ve "ey kavmim, elçilere uyun" demişti.
- "Sizden hiçbir ücret istemeyen kimselere uyun; onlar, doğru yolda olan kimselerdir."
- "Sonra, beni yaradana, ben neden kulluk etmeyeyim? nasıl olsa Ona döndürüleceksiniz."
- "O'ndan başkalarını hiç kendime ilâh edinir miyim? Rahman bana bir zarar vermek islerse, onların şefaatları bana hiç fayda sağlamaz ve beni de kurtaramazlar."
- "İşte o zaman ben, apaçık bir sapıklık içinde olurum."
- "Ben, sizin Rabbınıza iman ettim; bu itibarla beni dinleyin."
- 26-27 (İşte bu elçiye, kıyamette) "cennete gir" denir. O da der ki: "Keşke kavmim, rabbımın beni bağışladığını ve beni ikrama mazhar olan kimselerden kıldığını bilseydi."
- 26-27 (İşte bu elçiye, kıyamette) "cennete gir" denir. O da der ki: "Keşke kavmim, rabbımın beni bağışladığını ve beni ikrama mazhar olan kimselerden kıldığını bilseydi."
- Kendisinden sonra, kavmine gökten hiçbir asker indirmemiştik. İndirecek de değildik.
- Olduysa bile, sadece tek bir sayha (korkunç ses) olmuş ve işte o zaman da yok olup gitmişlerdi.
- Yazıklar olsun o kullara! Kendilerine bir peygamber gelmeye görsün; onu hemen alaya alırlardı.
- Kendilerinden önce nice nesilleri helak ettiğimizi, onların kendilerine bir daha geri dönüp gelmeyeceklerini bilmiyorlar mı?
- Kıyamet günü hepsi de huzurumuza muhakkak getirileceklerdir.
- İşte, ölü yeryüzü onlar için bir delildir: Onu diriltir ve oradan bir takım hububat çıkarırız da ondan yerler.
- 34-35 Ayrıca orada, meyvelerinden ve ellerinin yetiştirdiklerinden yemeleri için hurma ve üzüm bahçeleri yaratmış ve içlerinde pınarlar fışkırtmışızdır. Yine de şükretmeyecekler mi?
- 34-35 Ayrıca orada, meyvelerinden ve ellerinin yetiştirdiklerinden yemeleri için hurma ve üzüm bahçeleri yaratmış ve içlerinde pınarlar fışkırtmışızdır. Yine de şükretmeyecekler mi?
- Yerin yetiştirdiklerinden, kendilerinden ve daha bilmedikleri şeylerden bütün çiftleri yaratan Allah, noksan sıfatlardan münezzehtir.
- Gece de onlar için bir delildir. Gündüzü ondan sıyırıp alırız da karanlık içinde kalıverirler.
- Güneş, kendine âit bir yer çevresinde akar gider. Bu, dâima gâlib olan ve her şeyi hakkıyle bilen Allah'ın takdiridir.
- Aya da, eski hurma salkımının eğri dalı haline gelinceye kadar konaklar tayın etmişizdir.
- Ne güneşin aya yetişip onunla birleşmesi mümkündür, ne de gecenin gündüzü geçmesi. Hepsi de bir yörüngede yüzerler.
- 41-42 Zürriyetlerini dolu gemide taşımamız ve kendileri için onun gibi, bindikleri nice şeyler yaratmamız da onlar için bir âyettir.
- 41-42 Zürriyetlerini dolu gemide taşımamız ve kendileri için onun gibi, bindikleri nice şeyler yaratmamız da onlar için bir âyettir.
- Dilesek, onları suda boğarız da, ne kendileri için bir koruyucu bulunur: ne de kendileri kurtulabilirler.
- Ancak bizden bir rahmet ve bir süreye kadar da yaşatma olmak üzere onları koruruz.
- Onlara, "önünüzdekinden ve arkanızdakinden sakının, belki rahmet olunursunuz" denildiği zaman yüz çevirirler.
- Zaten onlara Rablarının âyetlerinden hiçbir âyet gelmemiştir ki, ondan yüz çevirmemiş olsunlar.
- Onlara, "Allah'ın size rızık olarak verdiklerinden yine Allah yolunda sarfedin" denildiği zaman, o kâfirler îman edenlere derler ki: "Allah'ın, dilediği takdirde yedireceği kimseye mi yedirelim? Siz ancak apaçık bir sapıklık içindesiniz."
- Diyorlar ki: "Eğer sözünüze sâdık kimseler iseniz, bu va'd ne zaman?"
- Onlar, çekişip dururlarken, kendilerini ansınız yakalayacak olan o tek bir sayha (korkunç ses) dan başkasını beklemiyorlar.
- (Fakat o korkunç ses gelip de kendilerini çepeçevre kuşatınca) ne mallarını vasiyyet edebilecekler ve ne de ailelerine geri dönebileceklerdir.
- Sûr'a üflenince, kabirlerinden çıkıp Rablarına koşacaklardır.
- Ve diyeceklerdir ki: "Vay bize! Yattığımız yerden bizi kim kaldırdı?" İşte bu, Rahman'ın va'dettiği ve peygamberlerin de dosdoğru söyledikleri ba's (yeniden dirilme) tır.
- (Onların öldükten sonra dirilmeleri anı) sadece tek bir sayhadan ibarettir. İşte o zaman, hepsi huzurumuza getirilmiş olurlar.
- O gün, hiçbir kişi, hiçbir şekilde haksızlığa uğramaz; ve işlediklerinizden başka bir şey yüzünden cezalandırılmazsınız.
- O gün cennet ehli bir zevk ve eğlence ile meşguldür.
- Onlar ve eşleri, gölgeliklerde, süslü sedirler üzerine yaslanmışlardır.
- Orada onlar için meyveler vardır; onlar için, istedikleri her şey vardır;
- Bir de, çok merhametli olan Rabtan sözlü selâm.
- Bugün mû'minlerden ayrılın ey suçlular!
- 60-61 Ey Âdem oğulları! Size, "şeytana tapmayın; zira o, sizin için apaçık bir düşmandır. Bana ibadet edin. En doğru yol budur" diye tavsiye etmemiş miydim?
- 60-61 Ey Âdem oğulları! Size, "şeytana tapmayın; zira o, sizin için apaçık bir düşmandır. Bana ibadet edin. En doğru yol budur" diye tavsiye etmemiş miydim?
- O, içinizden pek çok cemaatları saptırmıştı hiç aklınızı kullanmadınız mı?
- İşte size va'dolunan cehennem bu.
- İnkar etmiş olmanız dolayısıyla bugün oraya girin
- O gün onların ağızlarına kilit vururuz da bizimle elleri konuşur ayakları da yapmış olduklarına şahitlik eder.
- Eğer dileseydik gözlerini tamamen silerdik de yolda koşturup dururlardı. Nereden görecekler?
- Eğer dileseydik, onları halleri üzere başka bir surete sokardık da ne ileri gidebilirler, ne de geri dönebilirlerdi.
- Kime uzun ömür vermişsek, onun yaratılışını ters çevirmişizdir. Hiç akıllarını kullanmıyorlar mı?
- 69-70 Biz Muhammed'e şiir öğretmedik; ona yaraşmazdı da. Fakat bu Kitap, hayatta olanları uyarması ve kâfirlere verilen azâb sözünün gerçekleşmesi için bir öğüttür; apaçık Kurandır.
- 69-70 Biz Muhammed'e şiir öğretmedik; ona yaraşmazdı da. Fakat bu Kitap, hayatta olanları uyarması ve kâfirlere verilen azâb sözünün gerçekleşmesi için bir öğüttür; apaçık Kurandır.
- O müşrikler, ellerimizin yapıp da kendileri için yarattığımız ve onların da sahibi oldukları şu hayvanları hiç görmüyorlar mı?
- Onları kendileri için uysallaştırmışızdır da, binekleri onlardandır; bir kısmının da etini yerler.
- Onlar için bu hayvanlarda birçok menfaatler ve içecekler vardır.Böyle olduğu halde hiç şükretmeyecekler mi?
- Belki yardım olunurlar diye kendilerine Allah'tan başka ilâhlar edinmişlerdir.
- Ne var ki o sahte ilâhlar, onlara yardım etmeye muktedir olamazlar: fakat aksine o müşrikler onları korumak için hazırlanmış askerlerdir.
- (Ey Muhammed!) Müşriklerin sözleri seni üzmesin. Biz, şüphesiz onların gizlediklerini de, ilân ettiklerini de biliriz.
- İnsan, Kendisini bir nutfeden yarattığımızı görmüyor mu da şimdi apaçık bir düşman kesiliyor
- Kendi yaratılışını unutup bize misal veriyor ve diyor ki: "Çürümüş olduğu halde bu kemikleri kim diriltecek"?
- (Ey Muhammed!) De ki "Onları ilk defa yoktan var edip yaratan, diriltir. O. bütün yaratmayı hakkıyla bilendir."
- Sizin için yeşil ağaçtan bir ateş yaratan O'dur. Nitekim siz ondan ateş yakıyorsunuz.
- Gökleri ve yeri yaratan Allah, onların benzerini yaratmaya kaadir olmaz mı? Elbette olur; O, herşeyi hakkıyla bilen yaratıcıdır.
- Bir şeyin olmasını istediği zaman, O'nun işi, ona "ol" demekten ibarettir; o da hemen olur.
- Her şeyin melekûtu elinde olan Allah, her türlü noksan sıfattan münezzehtir. Sonunda O'na döndürüleceksiniz.