Ahkaf Suresi
46 Kum Tepeleri / AHKÂF Bölümü Hüseyin Atay Meali
Mekke döneminde inmiştir. 35. ayettir.
Acıyan Acıyıcı Olan Allah Adına
- Hâ, Mim.
- Bu Kitab’ın indirilmesi, ulu olan, bilge olan Allah’dandır.
- Biz, gökleri, yeri ve ikisinin arasında bulunanları, ancak gerçekten ve belirli bir süre için yarattık; inkâr edenler uyarıldıkları şeylerden yüz çevirmektedirler.
- De ki: "Allah’tan başka taptıklarınızı gördünüz mü? Yeryüzünden neyi yaratmışlar, bana göstersenize! Yoksa göklerde ortaklıkları mı vardır? Eğer doğru sözlü iseniz, bundan önceki bir kitabı veya bir bilgi kalıntısı varsa, bana getirin."
- Allah’ı bırakıp da diriliş gününe kadar cevap veremeyeceklere yalvarandan daha sapkın kimdir? Ve onlar, bunların yalvarışlarından bile habersizdirler.
- 6-7 Ama, insanlar bir araya getirildikleri zaman taptıkları onlara düşman olur ve tapınmalarını reddederler. İlkelerimiz onlara açıkça okunduğu zaman, inkârcılar kendilerine gelen gerçek için, "Bu, apaçık bir büyüdür" derler.
- 6-7 Ama, insanlar bir araya getirildikleri zaman taptıkları onlara düşman olur ve tapınmalarını reddederler. İlkelerimiz onlara açıkça okunduğu zaman, inkârcılar kendilerine gelen gerçek için, "Bu, apaçık bir büyüdür" derler.
- Veya "Onu uydurdu" derler. De ki: "Eğer onu uydurdumsa, beni Allah'a karşı hiçbir şekilde savunamazsınız. Onun hakkında yaptığınız taşkınlıkları O daha iyi bilir. Benimle sizin aranızda tanık olarak, O yeter. O bağışlayandır, acıyandır."
- De ki: "Ben elçilerin ilki değilim, bana da size de ne yapılacağını da bilmem; ben ancak bana vahyolunana uymaktayım; ben sadece apaçık bir uyarıcıyım."
- De ki: "Eğer bu Allah katından ise ve siz de onu inkâr etmişseniz; İsrailoğullarından bir tanık da bunun böyle olduğuna tanıklık edip de inanmışken, siz yine de büyüklük taslarsanız, kendinize yazık etmiş olacağınızı görmez misiniz?" Doğrusu, Allah haksızlık eden ulusa doğru yol göstermez.
- İnkârcılar inananlar için, "Eğer bu iyi bir şey olsaydı, bizden öne geçemezlerdi" derler. Ne var ki doğru yola giremedikleri için de "Bu eski bir uydurmadır" derler.
- Bundan önce Musa mn Kitabı bir önder ve bir acıma idi. Bu, haksızlık edenleri uyarmak ve güzel davrananları mutlulamak üzere Arap dilinde onaylanmış bir Kitap’tır.
- Doğrusu, "Rabbimiz Allah'tır" deyip sonra da dosdoğru olanlara hem korku yoktur, hem de onlar üzülmeyeceklerdir.
- İşte onlar, işlediklerine bir karşılık olarak, içinde temelli kalacakları cennetliklerdir.
- Biz insana, anne ve babasına karşı iyi davranmasını öğütleriz. Annesi, onu karnında zorluğa uğrayarak taşımış, onu güçlükle doğurmuştur. Taşınması ve sütten kesilmesi otuz ay sürer. Sonunda insan ergenlik çağına erince ve kırk yaşına varınca, "Rabbim! Bana ve anne babama verdiğin nimete şükretmemi ve hoşnut olacağın yararlı bir iş yapmamı bana özendir. Soyumda bana dirlik ver; doğrusu, Sana yöneldim ve doğrusu, doğruya içtenlikle bağlananlardanım" demelidir.
- İşte, işlediklerini en güzel şekilde kabul ettiğimiz ve kötülüklerini geçtiğimiz bu kimseler, cennetlikler arasındadırlar. Bu, kendilerine verilen doğru bir sözdür.
- 17-18 Annesine babasına, "Öf ikinizden! Benden önce nice nesiller gelip geçmişken diriltileceğimi mi bana öğütlüyorsunuz?" diyen kimseye, ikisi Allah'a sığınarak: "Sana yazıklar olsun! İnan! Doğrusu Allah'ın sözü gerçektir." Bunun üzerine "Bu öncekilerin masallarından başka bir şey değildir" der. İşte onlar kendilerinden önce gelip geçmiş cin ve insan milletleri içinde sözün aleyhlerine gerçekleşeceği kimselerdir. Doğrusu, onlar kaybedenlerdir.
- 17-18 Annesine babasına, "Öf ikinizden! Benden önce nice nesiller gelip geçmişken diriltileceğimi mi bana öğütlüyorsunuz?" diyen kimseye, ikisi Allah'a sığınarak: "Sana yazıklar olsun! İnan! Doğrusu Allah'ın sözü gerçektir." Bunun üzerine "Bu öncekilerin masallarından başka bir şey değildir" der. İşte onlar kendilerinden önce gelip geçmiş cin ve insan milletleri içinde sözün aleyhlerine gerçekleşeceği kimselerdir. Doğrusu, onlar kaybedenlerdir.
- İşlediklerine göre her birinin dereceleri vardır. O, her birine işlediklerini tam olarak öder ve kendilerine haksızlık yapılmaz.
- İnkârcılar ateşe sunuldukları gün: "Dünyadaki hayatınızda hoş ve güzel olan her şeyinizi yok ettiniz, onların zevkini çıkardınız; ama bugün, yeryüzünde haksız yere büyüklük taslamanızdan ve yoldan çıkmanızdan dolayı alçaltıcı bir azaba uğratılırsınız."
- Âd'ın kardeşini hatırla; Hani! Ondan önce ve sonra, "Allah'tan başkasına kulluk etmeyin" diyen nice uyarıcılar gelip geçmişken, Kumluk bölgesindeki ulusunu uyarmış, "Doğrusu, sizin için büyük günün azabından korkuyorum" demişti.
- "Bizi tanrılarımızdan döndürmek için mi bize geldin? Doğru sözlülerden isen, bizi korkuttuğun şeyi başımıza getir" dediler.
- "Bilgi Allah katındadır; ben size, benimle gönderileni bildiriyorum, ancak ben sizin densizlik eden bir ulus olduğunuzu görüyorum" dedi.
- 24-25 Yoğun bir bulutun yayılarak düzlüklerine doğru yöneldiğini gördüklerinde, "Bu bulutlar bize yağmur yağdıracaktır" dediler. Hayır! O, acele beklediğiniz şeydir; can yakıcı azap veren bir rüzgardır; Rabbinin buyruğu ile her şeyi yok eder. Bunun üzerine evlerinden başka bir şey görünmez oldu. Biz, suçlu ulusu işte böyle cezalandırırız.
- 24-25 Yoğun bir bulutun yayılarak düzlüklerine doğru yöneldiğini gördüklerinde, "Bu bulutlar bize yağmur yağdıracaktır" dediler. Hayır! O, acele beklediğiniz şeydir; can yakıcı azap veren bir rüzgardır; Rabbinin buyruğu ile her şeyi yok eder. Bunun üzerine evlerinden başka bir şey görünmez oldu. Biz, suçlu ulusu işte böyle cezalandırırız.
- Ve andolsun ki, onları, sizi yerleştirmediğimiz yerlere yerleştirmiştik. Onlara kulaklar, gözler ve kalpler vermiştik; ama kulakları, gözleri ve kalpleri onlara bir fayda sağlamadı. Zira, Allah'ın belgelerini bile bile inkâr ediyorlardı, alaya aldıkları şeyler onları kuşatıverdi.
- Ve andolsun ki, çevrenizde bulunan birçok kenti yok ettik. Belki doğru yola dönerler diye ilkeleri türlü türlü anlatmışızdır.
- Öyleyse Allah yerine yakınlık sağlamak için edindikleri tanrılar kendilerine yardım etmeli değil miydi? Hayır! Ancak onlar yüzüstü bıraktılar. Çünkü bu, kendilerinin yalanıdır ve uydurup durdukları şeydir.
- Hani, Kur'anı dinlemek üzere cinlerden bir takımını sana yöneltmiştik. Onlar gelince, birbirlerine "Susun" dediler. Okuma bitince, her biri uyarıcı olarak uluslarına döndüler.
- Onlar "Ey ulusumuz! Doğrusu biz, Musa'dan sonra indirilen, kendinden öncekileri doğrulayan, gerçeği ve doğru yolu gösteren bir kitap dinledik.
- Ey ulusumuz! Allah'a çağırana gidin ve ona inanın ki, Allah da sizin günahlarınızı bağışlasın ve sizi can yakıcı azaptan korusun" dediler.
- Allah'a çağırana uymayan kimse kaçacak yer bulamaz. Ondan başka dostları da bulunmaz; işte onlar apaçık sapkınlıktadırlar.
- Gökleri, yeri yaratan ve onları yaratmaktan yorulmayan Allah'ın, ölüleri diriltmeye de gücünün yeterli olduğunu görmezler mi? Evet! Doğrusu Onun her şeye gücü yeter.
- İnkârcılar ateşe sunuldukları gün: "Bu gerçek değil miydi?" Onlar "Rabbimize andolsun ki, evet gerçekti" derler. O "İnkâr etmenizden ötürü azabı tadın" der.
- Elçilerden kararlı olanların dayandığı gibi sen de dayan; onlar için ivecenlik etme; onlar, kendilerine söz verileni gördükleri gün, günün sadece bir saati kadar kalmış gibi olurlar. Bildir! Hiç yoldan çıkmış ulusdan başkası yok edilir mi?