Enbiya Suresi

21. Peygamberler / ENBİYA Bölümü Hüseyin Atay Meali

Mekke döneminde inmiştir. 112. ayettir.

Acıyan Acıyıcı Olan Allah Adına

  1. İnsanların hesabını görme zamanı yaklaştı, fakat onlar hâlâ dalgınlık içinde yüz çeviriyorlar.
  2. 2-3 Rablerinden kendilerine gelen her yeni bildiriyi, ancak gönülleri oyalanarak, eğlenerek dinlerler. Haksızlık edenler gizli toplantılarında fısıldaşırlar: "Bu sizin gibi bir beşerden başka bir şey midir? Siz, göz göre göre büyüye mi kapılıyorsunuz?"
  3. 2-3 Rablerinden kendilerine gelen her yeni bildiriyi, ancak gönülleri oyalanarak, eğlenerek dinlerler. Haksızlık edenler gizli toplantılarında fısıldaşırlar: "Bu sizin gibi bir beşerden başka bir şey midir? Siz, göz göre göre büyüye mi kapılıyorsunuz?"
  4. "Rabbim gökte ve yerde söyleneni bilir. O işitendir, bilendir" dedi.
  5. Dediler: "Hayır! Bunlar karışık rüyalardır. Hayır! Onu uydurmuştur, Hayır! O şairdir. Haydi! önceki peygamberler gibi o da bize bir belge getirsin."
  6. Onlardan önce yok etmiş olduğumuz hiçbir kent halkı inanmadı. Bunlar mı inanacaklar?
  7. Ve senden önce de kuşkusuz kendilerine vahyettiğimiz adamlar gönderdik, öyleyse, bilmiyorsanız bilenlere sorun.
  8. Ve Biz, onları yemek yemez birer ceset kılmadık ve onlar ölümsüz de değillerdi.
  9. Sonra Biz, onlara verdiğimiz sözü yerine getirdik, kendilerini ve dilediklerimizi kurtardık; savurganları ise yok ettik.
  10. Andolsun ki, size, içinde anıldığınız bir kitap indirdik. Düşünmüyor musunuz?
  11. Halkı zalim olan nice kentleri kırıp geçirdik ve onlardan sonra başka ulus var ettik.
  12. Onlar bizim baskınımızı hissettiklerinde, oradan kaçmaya koyuluyorlardı.
  13. Koyup kaçmayın; size sağlanmış görkeme ve yurtlarınıza dönün, çünkü sorguya çekileceksiniz.
  14. "Vay başımıza gelenler! Doğrusu, biz haksızlık yapmış kimselermişiz" dediler.
  15. Bundan dolayı Biz onları biçilmiş ekine, sönmüş ateşe çevirene kadar, o çığlıkları sürüp gitti.
  16. Biz gökleri, yeri ve ikisinin arasındakileri oyun olsun diye yaratmadık.
  17. Eğlence edinmek dileseydik, eğer yapsaydık, andolsun onu katımızdan yapardık.
  18. Hayır! Gerçeği saçmalığın başına çarparız, onun beynini parçalar; böylece saçmalık ortadan kalkar. Yakıştırdığınız niteliklerden ötürü yazıklar olsun size!
  19. Göklerde ve yerde ne varsa, O ’nundur. Katında olanlar, O na kulluk etmekten büyüklenmezler ve bıkmazlar.
  20. Gece, gündüz, yorulmadan yüceltirler.
  21. Yoksa, yeryüzünde edindikleri tanrılar mı, onlar mı ölüleri diriltecek?
  22. Eğer ikisinde Allah'tan başka tanrılar olsaydı, ikisi de yıkılırdı. Arşın Rabbi olan Allah onların nitelemelerinden arıdır.
  23. Ona yaptığından sorulmaz, onlar ise sorgulanırlar.
  24. Ve Onu bırakıp tanrılar mı edindiler? De ki: "Kesin delilinizi getirin. İşte, benimle beraber olanlara hatırlatma ve benden öncekilerin anısı budur." Hayır! Onların çoğu gerçeği bilmez de, yüz çevirirler.
  25. Ve senden önce gönderdiğimiz her elçiye, "Benden başka tanrı yoktur, Bana kulluk edin" diye bildirmişizdir.
  26. Ve "Onlar, Rahman oğul edindi" dediler. Haşa! Hayır! Ancak onlar şerefli kılınmış kullardır.
  27. Ondan önce söz söylemezler; ancak O nun emrini yerine getirirler.
  28. O, geçmişlerini, geleceklerini bilir. Bunlar Allah’ın hoşnut olduğu kimseden başkasına yardım etmezler, Ona bilinçli saygılarından titrerler.
  29. Ve eğer onlardan biri, "Doğrusu ben, O ndan başka bir tanrıyım" derse, işte onu cehennemle cezalandırırız. Zulmedenlerin cezasını böylece veririz.
  30. İnkâr edenler, gökler ve yer bitişikken onları ayırdığımızı ve bütün canlıları sudan meydana getirdiğimizi bilmezler mi? Hâlâ, inanmıyorlar mı?
  31. Ve yeryüzüne, onlar sarsılır diye, dağlar yerleştirdik; doğru gitsinler diye orada geniş yollar var ettik.
  32. Ve göğü korunmuş bir tavan kıldık, oysa onlar bundaki delillerden yüz çeviriyorlar.
  33. Ve geceyi ve gündüzü, güneşi ve ayı yaratan O’dur. Her biri bir yörüngede yüzer.
  34. Ve senden önce de hiçbir beşeri ölümsüz kılmadık, sen ölürsün de, onlar geride temelli mi kalacaklar?
  35. Her can ölümü tadacaktır. Bir sınav olarak sizi iyilik ve kötülükle deneriz. Sonunda Bize geri döndürülürsünüz .
  36. Ve inkâr edenler, seni gördükleri zaman, şüphesiz, seni alaya almaktan geri durmazlar. "Sizin tanrılarınızı diline dolayan bu mudur?" derler ve anmayı işte onlar reddederler.
  37. İnsan ivecen yaratılmıştır. Size belgelerimi göstereceğim, Benden acele istemeyin.
  38. Ve onlar "Doğru sözlü iseniz bu söz ne zamandır" derler.
  39. İnkâr edenler, ateşi yüzlerinden ve sırtlarından sayamayacakları ve yardım da göremeyecekleri zamanı keşke bilseler.
  40. Belki aniden gelecek ve onları şaşırtacaktır. Artık onu geri çeviremezler. Kendileri de ertelenmezler.
  41. Andolsun ki, senden önce birçok elçiler alaya alınmıştı da, onları alaya alanları, o alay ettikleri şey çevreleyivermişti.
  42. De ki: "Geceleyin ve gündüzün sizi Rahman’dan kim koruyabilir?" Ama, onlar Rablerini anmaktan yüz çevirmektedirler.
  43. Yoksa, onları Bize karşı savunacak tanrıları mı var? O tanrılar kendilerine bile yardım edemezler. Katımızdan da dostluk görmezler.
  44. Belki, Biz bunlara ve babalarına bol geçimlikler verdik de ömürleri uzadı; şimdi yerküreyi her yandan eksilttiğimizi görmüyorlar mı? Üstün gelen onlar mıdır?
  45. De ki: "Ben ancak sizi vahiy ile uyarıyorum. Uyarıldıkları zaman, sağırlar çağrıyı duymazlar."
  46. Andolsun ki, Rabbinin azabından onlara bir esinti dokunsa, "Vah bize! Doğrusu, biz haksızlık yaptık" derler.
  47. Diriliş günü doğru teraziler kurarız da, hiçbir kimse hiçbir haksızlığa uğratılmaz. Hardal tanesi kadar bile olsa yapılanı ortaya koyarız. Hesap gören olarak, Biz yeteriz.
  48. Andolsun ki, Musa ve Harun’a eğriyi doğrudan ayıran ölçütü, saygılı olanlara ışık ve hatırlatma olarak verdik.
  49. Onlar, görmedikleri halde Rablerine bilinçle saygılı olurlar: onlar Saatten de titrerler.
  50. Ve işte bu, indirdiğimiz kutsal bir anmadır. Siz mi onu inkâr ediyorsunuz?
  51. Andolsun ki, daha önce İbrahim’e de erginliğini vermiştik. Biz onu biliyorduk.
  52. Hani, babasına ve ulusuna demişti: "Bu üzerlerine düştüğünüz heykeller nedir?"
  53. "Babalarımızı onlara tapar bulduk" demişlerdi.
  54. "Andolsun ki, sizler de, babalarınız da apaçık bir sapıklık içindesiniz" deyince;
  55. "Sen bize gerçeği mi getirdin, yoksa oyunbazlardan biri misin?" dediler.
  56. Dedi ki: "Hayır! Rabbiniz göklerin ve yerin Rabbidir, onları O yaratmıştır. Ben de sizin için buna tanıklık edenlerdenim.
  57. Allah’a andolsun ki, siz dönüp gittikten sonra, putlarınıza kuşkusuz bir tuzak kuracağım."
  58. Bunun üzerine hepsini paramparça edip, içlerinden büyüğünü, ona başvursunlar diye sağlam bıraktı.
  59. "Tanrılarımıza bunu kim yaptı? Doğrusu, o zalimlerden biridir" dediler.
  60. 60-61 "İbrahim denen bir gencin onları diline doladığını duymuştuk" deyince, "O halde tanıklık edebilmelerini sağlamak için, onu halkın gözü önüne getirin" dediler.
  61. 60-61 "İbrahim denen bir gencin onları diline doladığını duymuştuk" deyince, "O halde tanıklık edebilmelerini sağlamak için, onu halkın gözü önüne getirin" dediler.
  62. "Ey İbrahim! Bunu tanrılarımıza sen mi yaptın" dediler.
  63. "Belki onu şu büyükleri yapmıştır, konuşabiliyorlarsa onlara sorun" dedi.
  64. 64-65 günün üzerine içlerine döndüler ve dediler: ‘"Doğrusu, haksızlık yapanlar sizsiniz.' Sonra kafalarındakine döndüler, ‘Bunların konuşmayacağını, andolsun ki, bilirsin.' "
  65. 64-65 günün üzerine içlerine döndüler ve dediler: ‘"Doğrusu, haksızlık yapanlar sizsiniz.' Sonra kafalarındakine döndüler, ‘Bunların konuşmayacağını, andolsun ki, bilirsin.' "
  66. 66-67 "O halde, Allah'ı bırakıp da size hiçbir fayda ve zarar veremeyecek olana mı tapıyorsunuz? Size de, Allah'ı bırakıp taptıklarınıza da yuh olsun! Aklınızı kullanmıyor musunuz" dedi.
  67. 66-67 "O halde, Allah'ı bırakıp da size hiçbir fayda ve zarar veremeyecek olana mı tapıyorsunuz? Size de, Allah'ı bırakıp taptıklarınıza da yuh olsun! Aklınızı kullanmıyor musunuz" dedi.
  68. "Bir şey yapacaksanız, şunu yakın da, tanrılarınıza yardım edin" dediler.
  69. "Ey ateş! İbrahim'e karşı serin ve esenli ol" dedik.
  70. Ona tuzak kurmak istediler, Biz de onları daha çok kayba uğrattık.
  71. Onu da Lut'u da âlemler için kutsal kıldığımız yere ulaştırıp kurtardık.
  72. Ona İshak'ı, artık olarak Yakup'u da bağışladık, her birini iyi kimseler kıldık.
  73. Onları, buyruğumuza göre yol gösteren önderler yaptık. Onlara, iyi işler yapmayı, namaz kılmayı, zekat vermeyi bildirdik. Onlar Bize kulluk eden kimselerdi.
  74. Lut’a da bilgelik ve ilim verdik; onu, çirkin işler işleyen kentten kurtardık. Doğrusu onlar yoldan çıkmış kötü bir ulustu.
  75. Onu acımamıza aldık, doğrusu, o iyilerdendi.
  76. Nuh da, daha önceleri yalvarmıştı, onun yakarışını kabul edip, kendisini ve ailesini büyük sıkıntıdan kurtardık.
  77. Belgelerimizi yalanlayan ulusa karşı ona yardım ettik. Doğrusu, onlar kötü bir ulustu, hepsini suda boğduk.
  78. Davud ve Süleyman da ulusun koyunlarının geceleyin çobansız yayıldığı ekin hakkında hüküm verirken, Biz onların hükmüne tanık idik.
  79. Süleyman'a durumu anlatmıştık; her birine egemenlik ve ilim verdik. Davud ile beraber yüceltsinler diye dağları ve kuşları buyruk altına aldık. Yapanlar Bizdik.
  80. Ve ona, sizi savaşta korumak için zırh yapma sanatını öğrettik, artık şükrediyor musunuz?
  81. Bereketli kıldığımız yere doğru, Süleyman'ın emriyle yürüyen fırtınayı onun buyruğuna Biz verdik. Biz her şeyi bilmekteyiz.
  82. Dalgıçlık yapan ve bundan başka işler de gören şeytanlardan da onun buyruğu altına verdik. Onların hepsini gözetiyorduk.
  83. Eyüp de Rabbine seslenmişti: "Doğrusu, başıma bir bela geldi; Sen merhametlilerin merhametlisisin."
  84. Biz ona cevap vermiş ve başına gelenleri kaldırmıştık. Katımızdan bir acıma ve kulluk edenlere bir hatırlatma olmak üzere, ona ailesini ve olanlarla beraber bir katını daha vermiştik.
  85. İsmail, İdris, ve Zül-Kifl’in her biri sabredenlerdendi.
  86. Onları acımamıza aldık, doğrusu onlar iyilerdendi.
  87. Zü’n-Nûn hakkında söylediğimizi de an. O, öfkelenerek giderken, kendisine güç yetiremeyeceğimizi sanmıştı; fakat sonunda karanlıklar içinde "Senden başka tanrı yoktur, Sen yücesin, doğrusu, ben haksızlık edenlerdenim" diye seslenmişti.
  88. Biz de ona cevap verip, onu üzüntüden kurtarmıştık. İnananları böyle kurtarırız.
  89. Zekeriya da "Rabbim! Beni tek bırakma, Sen vârislerin en iyisisin" diye dua etmişti.
  90. Biz de ona cevap vererek, ona Yahya’yı bahşetmiş, onun için eşini de elverişli duruma getirmiştik. Doğrusu, onlar iyi işlerde yarışırlar, isteyerek ve tasayla Bize yakarıyorlar ve Bize karşı gönülden saygı duyuyorlardı.
  91. İffetini koruyan kadına ruhumuzdan üflemiş, onu ve oğlunu dünyalar için bir belge kılmıştık.
  92. Doğrusu, sizin bu dininiz tek bir dindir ve Ben de Rabbinizim, artık Bana kulluk edin.
  93. Ama, aralarındaki işlerinde paramparça oldular, hepsi Bize döneceklerdir.
  94. İnanmış olarak yararlı iş işleyenin çalışması inkâr edilmeyecektir. Doğrusu Biz onu yazmaktayız.
  95. Yok ettiğimiz kent halkı asla geri dönmeyecektir.
  96. Öyle ki, Ye cuc ve Me cuc ortaya çıktığı zaman her tepeden süzülürler.
  97. Verilen gerçek söz yaklaştığında, hemen inkâr edenlerin gözleri beleriverir: "Vah bize! Şüphesiz bundan önce dalgınlık içindeydik, hayır, zalimdik."
  98. Doğrusu siz ve Allah’tan başka taptıklarınız, cehennemin yakacağısınız, oraya geleceksiniz.
  99. Eğer, bunlar tanrı olsaydı oraya girmezlerdi, hepsi orada temelli kalacaktır.
  100. Orada onlara hıçkırık vardır ve orada bir şey de işitemezler.
  101. Doğrusu, yaptıklarına karşılık katımızdan kendileri için güzellikler yazılmış olanlar, işte onlar ondan uzak tutulurlar.
  102. Onun uğultusunu duymazlar. Canlarının istediği şeyler içinde temelli kalırlar.
  103. En büyük dehşet bile onları üzmez; melekler kendilerini "Size söz verilen gün, işte bugündür" diye karşılarlar.
  104. Göğü, kitap sayfalarını dürer gibi dürdüğümüz zaman, yaratmaya ilk başladığımız gibi, katımızdan verilmiş bir söz olarak; yaratmayı tekrar edeceğiz. Doğrusu, Biz bunu yapacağız.
  105. Ve andolsun ki, hatırlatmaktan sonra Zebur’da yeryüzüne iyi kullarımızın mirasçı olacağını yazmıştık.
  106. Doğrusu, bunda kulluk eden ulusa bir bildirim vardır.
  107. Biz seni ancak âlemlere bir acımamız olarak gönderdik.
  108. De ki: "Doğrusu, ancak tanrınızın tek bir Tanrı olduğu kuşkusuz bana vahyolunuyor. Artık doğruluğa içtenlikle boyun eğecek misiniz?"
  109. Eğer yüz çevirirlerse, de ki: "Size eşit olarak açıkladım, tehdit olunduğunuz şeyin yakın mı, uzak mı olduğunu bilemem."
  110. Doğrusu, O, açığa vurulan sözü de bilir, gizlediklerinizi de bilir.
  111. Bilmem; belki bu gecikme sizi denemek ve bir süreye kadar geçindirmek içindir.
  112. Dedi: "Rabbim! Gerçekle hükmet; anlattıklarınıza karşı yardım ancak Acıyıcı olan Rabbimizden istenir."