Furkan Suresi
25. Ölçüt / FURKAN Bölümü Hüseyin Atay Meali
Mekke döneminde inmiştir. 77. ayettir.
Acıyan Acıyıcı Olan Allah Adına
- Dünyaları uyarmak üzere kuluna Ölçütü indiren Yücedir.
- O, göklerin ve yerin hükümranlığı kendisinin olan, çocuk edinmeyen ve hükümranlıkta ortağı bulunmayan ve her şeyi yaratıp onu bir işleve göre düzenleyendir.
- Onlar, bir şey yaratamayan, ancak kendileri yaratılmış olan, kendilerine zarar da, fayda da veremeyen; öldürmeye, diriltmeye ve ölümden sonra tekrar canlandırmaya güçleri yetmeyen, Ondan başka tanrılar edindiler.
- İnkâr edenler "Bu onun uydurmasıdır, ona başka bir ulus yardım etmiştir" dediler de haksızlık ettiler ve asılsız bir söz uydurdular.
- "Bu öncekilerin masallarıdır; başkalarına yazdırılarak sabah akşam onun yanında okunmaktadır" dediler.
- De ki: "Onu, göklerdeki ve yerdeki gizlilikleri Bilen indirmiştir. Doğrusu O, bağışlayandır, acıyandır."
- 7-8 Dediler: "Bu ne biçim elçi, yemek yer, sokaklarda yürür? Kendisine bir melek indirilip, onunla beraber uyarıda bulunmalı değil mi idi? Yahut, kendisine bir hazine verilseydi veya besleneceği bir bostanı olsaydı ya!" Ve bu zalimler dediler ki: "Sizin uyduğunuz, sadece büyülenmiş bir adamdır."
- 7-8 Dediler: "Bu ne biçim elçi, yemek yer, sokaklarda yürür? Kendisine bir melek indirilip, onunla beraber uyarıda bulunmalı değil mi idi? Yahut, kendisine bir hazine verilseydi veya besleneceği bir bostanı olsaydı ya!" Ve bu zalimler dediler ki: "Sizin uyduğunuz, sadece büyülenmiş bir adamdır."
- Sana nasıl örnekler getirdiklerine bir bak! Onlar sapmışlardır, artık yol bulamazlar.
- Dilerse sana bunlardan daha iyi olan, altlarından ırmaklar akan cennetler var edebilen ve köşkler kurabilen Yücedir.
- Hayır! Onlar Saati de yalanladılar. Saati yalanlayanlara alevli bir ateş hazırlamışızdır.
- Bu ateş onları uzak bir yerden görünce, onun öfkelenmesini ve solumasını işitirler.
- Elleri birbirlerine çatılı olarak, onun dar bir yerine atıldıkları zaman, orada, yok olmak için yalvarırlar.
- Bir kere yok olmayı değil, birçok kere yok olmayı isteyin.
- De ki: "Bu mu iyidir, yoksa Allah'a karşı saygılı olanlara ödül ve gidilecek yer olarak söz verilen ebedi cennet mi daha iyidir?"
- Temelli kalacakları cennette, diledikleri şeyleri bulurlar. Bu Rabbinden, yerine getirilmesi istenen bir sözüdür.
- Ve onları ve Allah'ın yerine taptıklarını topladığı gün der ki: "Bu kullarımı siz mi saptırdınız, yoksa yoldan kendi kendilerine mi saptılar?"
- Derler: "Hâşâ! Seni bırakıp başka dostlar edinmek bize yaraşmaz. Ancak, Sen onlara ve babalarına nimetler verdin de, sonunda Seni anmayı unuttular ve yok olmayı hak eden bir ulus oldular."
- Söylediklerinizde sizi yalancı çıkardılar, artık kendinizden azabı çeviremez, yardım da görmezsiniz. Haksızlık edenlerinize büyük bir azap tattıracağız.
- Senden önce gönderdiğimiz bütün elçiler de, şüphesiz, yemek yerler, sokaklarda yürürlerdi. Dayanır mısınız? diye, sizi birbirinizle sınarız. Ve Rabbin görüyordu.
- Bizimle karşılaşmayı ummayanlar, "Bize, ya melekler indirilmeli, ya da Rabbimizi görmeliyiz" derler. Andolsun ki, kendi kendilerine büyüklenmişler, azdıkça azmışlardır.
- Melekleri gördükleri gün, işte o gün, suçlulara iyi haber yoktur. Ve "Yasak oğlu yasak!" derler.
- Yaptıkları her işi ele alır, onu toz duman ederiz.
- O gün, cennetliklerin kalacağı yer çok iyi, dinlenecekleri yer çok güzeldir.
- O gün, gök bulutlar halinde parçalanacak ve melekler bölük bölük indirilecektir.
- O gün, gerçek egemenlik Rahman indir. İnkârcılar için zor bir gündür.
- 27-29 Zalim kimse ellerini ısırdığı gün der ki: "Keşke ben peygamberle beraber bir yol tutsaydım, vay başıma gelenler! Keşke falancayı dost edinmeseydim. Andolsun ki, bana gelen hatırlatandan beni o saptırdı. Zaten şeytan da insanı yüzüstü bırakır."
- 27-29 Zalim kimse ellerini ısırdığı gün der ki: "Keşke ben peygamberle beraber bir yol tutsaydım, vay başıma gelenler! Keşke falancayı dost edinmeseydim. Andolsun ki, bana gelen hatırlatandan beni o saptırdı. Zaten şeytan da insanı yüzüstü bırakır."
- 27-29 Zalim kimse ellerini ısırdığı gün der ki: "Keşke ben peygamberle beraber bir yol tutsaydım, vay başıma gelenler! Keşke falancayı dost edinmeseydim. Andolsun ki, bana gelen hatırlatandan beni o saptırdı. Zaten şeytan da insanı yüzüstü bırakır."
- Elçi "Ey Rabbim! Doğrusu, ulusum bu Kur'anı umursamadı" der.
- Her peygamber için, böylece suçlulardan bir düşman ortaya koyarız. Yol gösterici ve yardımcı olarak Rabbin yeter.
- İnkâr edenler, "Kur'an ona bir defada indirilmeli değil miydi" dediler. Oysa Biz, onu senin kalbine yerleştirmek için azar azar indirir ve onu ağır ağır okuruz.
- Onların sana getirdikleri her bir örneğe karşı, mutlaka Biz sana gerçek olanı ve en güzel açıklamayı getiririz.
- Cehenneme yüzükoyun toplanacak olanlar, işte onlar yerce en kötü ve yolca da en sapkın olanlardır.
- Andolsun ki, Musa’ya kitap verdik, kardeşi Harun’u da kendisine yardımcı yaptık.
- "İlkelerimizi yalanlayan ulusa gidin" dedik. Sonunda o ulusu yerle bir ettik.
- Nuh ulusunu, elçileri yalanladıkları zaman suda boğduk ve kendilerini insanlar için bir ibret kıldık. Haksızlık edenlere can yakıcı bir azap hazırlamışızdır.
- 38-39 Âd, Semûd ile Ress’lilere ve bunların arasında birçok nesillerin her birine örneklerle anlattık, ancak, dinlemedikleri için hepsini kırdık, geçirdik.
- 38-39 Âd, Semûd ile Ress’lilere ve bunların arasında birçok nesillerin her birine örneklerle anlattık, ancak, dinlemedikleri için hepsini kırdık, geçirdik.
- Andolsun ki, bunlar, bela yağmuruna tutulmuş olan bir kente uğramışlardı. Onu göremediler mi? Hayır! Tekrar dirilmeyi ummuyorlardı.
- 41-42 Seni gördükleri zaman alaya alırlar: "Allah’ın gönderdiği elçi bu mudur? Eğer diretmeseydik, doğrusu, neredeyse bizi tanrılarımızdan uzaklaştıracaktı." Ancak azabı gördükleri zaman, kimin yolunun sapkın olduğunu bileceklerdir.
- 41-42 Seni gördükleri zaman alaya alırlar: "Allah’ın gönderdiği elçi bu mudur? Eğer diretmeseydik, doğrusu, neredeyse bizi tanrılarımızdan uzaklaştıracaktı." Ancak azabı gördükleri zaman, kimin yolunun sapkın olduğunu bileceklerdir.
- Hevesini kendine tanrı edineni gördün mü? Onun savunucusu sen mi olacaksın?
- Yoksa, sen onların çoğunun söz dinlediklerini veya düşündüklerini mi sanırsın? Doğrusu onlar davarlar gibidirler, belki yolca daha da sapkındırlar.
- Rabbinin gölgeyi nasıl uzattığını görmez misin? İsteseydi onu durdururdu. Sonra, Biz güneşi ona kanıt yaptık.
- Ve sonra yavaş yavaş kendimize çektik.
- Ve size geceyi örtü, uykuyu rahatlık kılan, gündüzü kalkmak için yaratan Ottur.
- 48-49 Rüzgârları rahmetinin önünde savacı gönderen de Ottur. Ölü bir yeri diriltmek ve yarattığımız nice hayvan ve insanları sulamak için gökten tertemiz su indiririz.
- 48-49 Rüzgârları rahmetinin önünde savacı gönderen de Ottur. Ölü bir yeri diriltmek ve yarattığımız nice hayvan ve insanları sulamak için gökten tertemiz su indiririz.
- Andolsun ki, düşünüp öğüt almaları için Biz onu aralarında türlü biçimlerde anlattık. Buna rağmen insanların çoğu nankörlükte direnir.
- Dileseydik her kente bir uyarıcı gönderirdik.
- Sen, inkarcılara uyma, onlara karşı olanca gücünle çaba göster.
- Birinin suyu tatlı ve serinletici, diğerininki tuzlu ve acı olan iki denizi salıverip, aralarına bir engel, yasaklanmış bir perde koyan Ottur.
- Beşeri sudan yaratarak ona soy sop veren de Ottur. Rabbin güçlüdür.
- Allah'ın yerine taptıkları, kendilerine fayda da zarar da veremez. İnkarcı, Rabbine karşı durana arka çıkar.
- Biz seni sadece savacı ve uyarıcı olarak gönderdik.
- De ki: "Ben, buna karşı, sizden, Rabbine doğru yol tutmak isteyen kimseler olmanızdan başka bir ödül istemiyorum"
- Ölümsüz olana, diri olana güven, Onu överek yücelt. Kullarının günahlarından haberdar olarak Kendisi yeter.
- Gökleri, yeri ve ikisi arasındakileri altı aşamada yaratan, sonra da arşın üzerinden hükmeden Rahmandır, bunu bilene sor.
- Onlara "Rahmana secdeye varın" dendiği zaman, "Rahman da nedir? Senin emrettiğine mi secde edeceğiz?" derler; bu, onların kaçışını artırır.
- Gökte takım yıldızlar var eden, orada ışık veren kandili ve aydınlatan ayı var eden ne yücedir!
- Düşünüp öğüt almak veya şükretmek isteyen kimseler için gece ile gündüzü birbiri ardınca getiren Odur.
- Rahman olanın kulları yeryüzünde ağırbaşlı yürürler. Bilgisizler kendilerine takıldıkları zaman, "Esenlikle!" derler.
- Onlar, gecelerini Rablerine karşı secdeye vararak ve ayakta durarak geçirirler.
- 65-66 "Rabbimiz! Bizden cehennem azabını uzaklaştır; doğrusu onun azabı süreklidir, doğrusu orası yerleşik yer ve oturulacak yer olarak ne kadar kötüdür" derler.
- 65-66 "Rabbimiz! Bizden cehennem azabını uzaklaştır; doğrusu onun azabı süreklidir, doğrusu orası yerleşik yer ve oturulacak yer olarak ne kadar kötüdür" derler.
- Onlar, verdikleri zaman, ne savurganlık ederler, ne de cimrilik; ikisi arasında orta bir yol tutarlar.
- Onlar, Allah’la beraber başka tanrıya yalvarmazlar. Allah’ın haram kıldığı cana haksız yere kıymazlar. Zina etmezler. Bunlardan birini yapan kimse günaha girmiş olur.
- Diriliş günü de azabı kat kat olur, orada horlanarak temelli kalır.
- Ancak, pişman olan, inanan, yararlı iş işleyen kimselerin, işte, Allah onların kötü durumlarını iyi durumlara çevirir. Allah bağışlayandır, acıyandır.
- Kim pişman olup yararlı iş işlerse, doğrusu o, Allah’a gereği gibi yönelmiş olur.
- Onlar yamukluğa tanık olmazlar, boş söyleme rastladıkları zaman şerefle geçip giderler.
- Kendilerine Rablerinin ilkeleri hatırlatıldığı zaman, onlara karşı kör ve sağır davranmazlar.
- Onlar, "Rabbimiz! Bize göz aydınlığı olarak eşler ve çocuklar bağışla ve bizi saygın olanlara önder kıl" derler.
- İşte onlar, direnç gösterdiklerinden ötürü, yüksek derecede ödüllendirilirler. Orada esenlik ve dirlik ile karşılanırlar.
- Orada temellidirler. Ne güzel yerleşik bir yer ve ne güzel oturulan bir yerdir!
- De ki: "Yakarışınız olmasa, Rabbim size ne diye ilgi göstersin?" Artık, yalanladığınız için azap yakanızı bırakmayacaktır.