Fussilet Suresi
41 Ayrıntı / FUSSİLET Bölümü Hüseyin Atay Meali
Mekke döneminde inmiştir. 54. ayettir.
Acıyan Acıyıcı Olan Allah Adına
- Hâ, Mim.
- Acıyan, Acıyıcı olandan indirilmiştir.
- 3-4 Bilen bir ulus için müjdeci ve uyarıcı olarak belgeleri ayrıntılanmış, arapça bir okumadır. Ama insanların çoğu yüz çevirmiştir, bunun için kulak vermezler.
- 3-4 Bilen bir ulus için müjdeci ve uyarıcı olarak belgeleri ayrıntılanmış, arapça bir okumadır. Ama insanların çoğu yüz çevirmiştir, bunun için kulak vermezler.
- Ve "Bizi çağırdığın şeye karşı gönüllerimiz kapalıdır, kulaklarımızda ağırlık ve bizimle senin aranda anlaşmamıza engel vardır, istediğini yap, biz de yapacağız" derler.
- "Ben de ancak sizin gibi bir beşerim. Ancak bana, tanrınızın tek bir tanrı olduğu vahyolunuyor. Artık Ona yönelin, Ondan bağışlanma dileyin, ortak koşanlara yazıklar olsun!" de.
- Onlar ahireti inkâr ederek zekat vermezler.
- Doğrusu, inanıp yararlı iş işleyenlere kesintisiz ödül vardır.
- "Siz yeri iki aşamada yaratanı mı inkâr ediyor ve Ona eşler koşuyorsunuz? O, âlemlerin eğitenidir" de.
- Onun üstüne sarsılmaz dağlar yerleştirmiş, oraya bereket vermiş ve orada isteyenlere yerin besinlerini dört aşamada eşit olarak düzenlemiştir.
- Sonra, duman halinde bulunan göğe yöneldi, göğe ve yeryüzüne "İsteyerek veya istemeyerek gelin" dedi. İkisi de "İsteyerek geldik" dediler.
- Bunun üzerine, onları iki aşamada yedi gök olarak belirledi ve her göğe kendi işini bildirdi. Ve en yakın göğü ışıklarla donattık ve koruduk. İşte bu, bilgin, ulu olan Allah’ın kanunudur.
- Eğer yüz çevirirlerse, de ki: "İşte sizi, Âd ve Semûd’un başına gelen kasırgaya benzer bir kasırga ile uyardım."
- Hani! Onlara, önlerinden, ardlarından "Allah’tan başkasına kulluk etmeyin" diyen elçiler gelmişti. Onlar "Eğer Rabbimiz böyle bir şey dileseydi melekler indirirdi. Doğrusu, sizinle gönderileni inkâr ediyoruz" demişlerdi.
- Âd ulusu yeryüzünde haksız yere büyüklük taslamış, "Bizden daha kuvvetli kim vardır?" demişti. Onlar, kendilerini yaratan Allah’ın onlardan daha kuvvetli olduğunu görmüyorlar mıydı? İlkelerimizi bile bile inkâr ediyorlardı.
- Rezillik azabını onlara dünya hayatında tattırmak için o uğursuz günlerde üzerlerine dondurucu bir rüzgar gönderdik. Ahiret azabı ise daha çok alçakladır ve onlar yardım da görmezler.
- Semûd ulusuna doğru yolu göstermiştik, ama onlar körlüğü doğru yolda olmaktan üstün tuttular. Kazandıklarının karşılığı olarak onları utandırıcı azabın yıldırımı çarptı.
- İnananları ve Allah’a karşı saygılı olanları kurtardık.
- Ve Allah’ın düşmanları o gün ateşte toplanırlar, gereğince düzenlenirler.
- Sonunda oraya varınca, kulakları, gözleri ve derileri yaptıkları hakkında onlara tanıklık ederler.
- Derilerine "Aleyhimize niçin tanıklık ettiniz?" derler. "Her şeyi konuşturan Allah, bizi de konuşturdu. Sizi ilk defa yaratan O'dur ve Ona döndürüleceksiniz" derler.
- Gözleriniz, kulaklarınız ve derilerinizin aleyhinize tanıklık edeceğinden çekinmiyordunuz. Hayır! Allah'ın yaptıklarınızın çoğunu bilmediğini sanıyordunuz.
- İşte, Rabbinizi böyle sanmanız sizi mahvetti de, kayba uğrayanlardan oldunuz.
- Eğer dayanabilirlerse, onların durağı ateştir. Hoş görülmelerini isteseler de, artık hoş görülenlerden olmayacaklardır.
- Onların yanlarına yanaşıklar yerleştirmişizdir. Onlar geçmişlerini geleceklerini onlara güzel gösterirler. Cinlerden ve insanlardan gelip geçmiş topluluklar için verilen söz, onların aleyhine gerçekleşmiştir. Doğrusu, onlar yitiren idiler.
- İnkâr edenler "Bu Kur'anı dinlemeyin, okunurken gürültü çıkarın, belki üstün gelirsiniz" dediler.
- İnkâr edenlere kuşkusuz çetin bir azap tattıracağız. İşlediklerinin en kötüsü ile cezalarını vereceğiz.
- İşte böyle; Allah'ın düşmanlarının cezası ateştir. İlkelerimizi bile bile inkâr etmeleri karşılığı, orada temelli yurtları vardır.
- İnkâr edenler "Rabbimiz! Cinlerden ve insanlardan, bizi saptıranları bize göster, onları ayaklarımızın altına alalım da en altta kalanlardan olsunlar" derler.
- 30-32 Doğrusu "Rabbimiz Allah'tır" deyip sonra da doğru olanlara, melekler sürekli inerler: "Korkmayınız, üzülmeyiniz, size söz verilen cennetle sevinin, dünya hayatında da ötekinde de dostlarınız biziz. Orada canlarınızın çektiği ve umduğunuz şeyler, bağışlayan ve acıyan katından bir ağırlama olarak size verilir."
- 30-32 Doğrusu "Rabbimiz Allah'tır" deyip sonra da doğru olanlara, melekler sürekli inerler: "Korkmayınız, üzülmeyiniz, size söz verilen cennetle sevinin, dünya hayatında da ötekinde de dostlarınız biziz. Orada canlarınızın çektiği ve umduğunuz şeyler, bağışlayan ve acıyan katından bir ağırlama olarak size verilir."
- 30-32 Doğrusu "Rabbimiz Allah'tır" deyip sonra da doğru olanlara, melekler sürekli inerler: "Korkmayınız, üzülmeyiniz, size söz verilen cennetle sevinin, dünya hayatında da ötekinde de dostlarınız biziz. Orada canlarınızın çektiği ve umduğunuz şeyler, bağışlayan ve acıyan katından bir ağırlama olarak size verilir."
- Yararlı iş işleyen, Allah'a çağıran ve "Ben, doğrusu müslümanlardanım" diyen kimseden daha güzel sözlü kimdir?
- İyilikler de eşit değildir, kötülükler de eşit değildir. Öyle ise, sen kötülüğü en güzel olan iyilikle sav; o zaman, seninle aranda düşmanlık bulunan kişinin sıcak bir dost gibi olduğunu görürsün.
- Bu, ancak katlananlara verilmiştir; buna, ancak o büyük hazzı duyanlar kavuşturulur.
- Şeytanimsi bir düşünce seni dürtecek olursa Allah'a sığın, doğrusu, O işitendir, bilendir.
- Gece ile gündüz, güneş ile ay Allah'ın belgelerindendir. Güneşe ve aya secde etmeyin; eğer yalnız Allah'a kulluk etmek istiyorsanız, bunları yaratana secde edin.
- Onlar büyüklük taslasalar da; Rabbinin katında bulunanlar, hiç usanmadan, gece gündüz O'nu arı tutarlar.
- Boynu bükük gördüğün yeryüzünün, Biz ona su indirdiğimiz zaman kıpırdaması, kabarması, Onun belgelerindendir. Doğrusu, ona can veren andolsun ölüleri de diriltir. Doğrusu, Onun her şeye gücü yeter.
- Doğrusu, öğretilerimizde yanlış yorumlarda bulunanlar Bize gizli değillerdir. Diriliş gününde ateşe atılan mı, yoksa güven içinde gelen mi daha iyidir? Dilediğinizi işleyin, doğrusu O yaptıklarınızı görendir.
- 41-42 Doğrusu, hatırlatma kendilerine gelince onu inkâr etmişlerdir; doğrusu o, değerli bir Kitap’tır. Ne önünden ne de ardından onu çürütecek gelebilir. Bilge ve övülmeye layık olandan indirilmedir.
- 41-42 Doğrusu, hatırlatma kendilerine gelince onu inkâr etmişlerdir; doğrusu o, değerli bir Kitap’tır. Ne önünden ne de ardından onu çürütecek gelebilir. Bilge ve övülmeye layık olandan indirilmedir.
- Senin için söylenenler, senden önceki elçiler için de söylenmişti. Doğrusu, Rabbin hem bağışlayan, hem de can yakıcı azap verendir.
- Biz, bu Kur'anı yabancı bir dil ile ortaya koysaydık, "Öğretileri ayrıntılı olarak açıklanmalı değil miydi? Bir Arab a yabancı bir dille mi?" derlerdi. De ki: "Bu, inananlara doğruluk göstergesi ve şifadır." İnanmayanlarınsa kulaklarında sağırlık vardır ve onlara kapalıdır. Sanki onlara uzak bir yerden sesleniliyor.
- Andolsun ki, Musa’ya Kitap vermiştik de onda ayrılığa düşülmüştü. Rabbinin verilmiş bir sözü olmasaydı, aralarında hükmedilmiş olurdu. Doğrusu, onlar, onun hakkında endişeye düşüren bir kuşku içindedirler.
- Kim yararlı iş işlerse kendi yararınadır, kim de kötülük işlerse kendi zararınadır. Rabbin kullara karşı asla haksızlık yapmaz.
- Saati bilme Ona özgüdür. O nun bilgisi dışında hiçbir ürün kabuğundan ayrılmaz, hiçbir dişi de gebe kalmaz ve doğurmaz. Onlara "Bana koştuğunuz ortaklar nerede?" diye seslendiği gün "Buna bizden hiçbir tanık olmadığını Sana bildiririz" derler.
- Önceden yalvarıp durdukları şeyler onlardan uzaklaşmıştır. Kendilerinin kaçacak yerleri olmadığını anlamışlardır.
- İnsan iyilik istemekten usanmaz da, kendisine bir kötülük gelince, pek umutsuz ve karamsar olur.
- Ve başına gelen sıkıntıdan sonra, kendisine katımızdan bir acıma tattırsak, "Andolsun bu benim hakkımdır; Saatin kurulacağını sanmıyorum. Eğer Rabbime döndürülürsem, doğrusu O nun katında benim için daha güzel şeyler vardır "der. Andolsun, inkâr edenlere işlediklerini bildireceğiz; andolsun, onlara çetin bir azap tattıracağız.
- İnsana nimet verdiğimiz zaman, yüz çevirerek yan çizer; başına bir kötülük gelince, uzun uzun yalvarır.
- De ki: "Kur'an Allah katından ise, sonra siz de onu inkâr etmişseniz, düşünün, derin bir ayrılıkta bulunan kimseden daha sapkın kim vardır?"
- Gerçeğin onlara belirli olması için belgelerimizi onlara hem dışarıda, hem de kendi benliklerinde göstereceğiz. Rabbinin her şeye tanık olması yetmez mi?
- Dikkat! Doğrusu, onlar Rablerine kavuşmanın tartışması içindedirler. Dikkat! Doğrusu O her şeyi kuşatmıştır.