Kalem Suresi

68 KALEM BÖLÜMÜ

Mekke döneminde inmiştir. 52 ayettir

Acıyan Acıyıcı Olan Allah Adına

  1. 1-3 Nün! Kaleme ve yazdıklarına andolsun ki, Rabbinin nimetinden dolayı deli değilsin. Doğrusu, sana kesintisiz bir ödül vardır.
  2. 1-3 Nün! Kaleme ve yazdıklarına andolsun ki, Rabbinin nimetinden dolayı deli değilsin. Doğrusu, sana kesintisiz bir ödül vardır.
  3. 1-3 Nün! Kaleme ve yazdıklarına andolsun ki, Rabbinin nimetinden dolayı deli değilsin. Doğrusu, sana kesintisiz bir ödül vardır.
  4. Ve doğrusu sen büyük bir ahlak üzeresin.
  5. 5-6 Hanginizin vurgun yediğini yakında sen de göreceksin, onlar da göreceklerdir.
  6. 5-6 Hanginizin vurgun yediğini yakında sen de göreceksin, onlar da göreceklerdir.
  7. Doğrusu, senin Rabbin yolundan sapanları çok iyi bilir; O doğru yolda olanları da çok iyi bilir.
  8. 8-9 Bundan böyle yalanlayanlara boyun eğme. Onlar keşke yağcılık etsen isterler ki kendileri de yağcılık etsinler.
  9. 8-9 Bundan böyle yalanlayanlara boyun eğme. Onlar keşke yağcılık etsen isterler ki kendileri de yağcılık etsinler.
  10. 10-15 Malı ve oğulları vardır diye, yemin edip duran alçağa, diliyle iğneleyene, kovuculuk edene, iyiliği sürekli engelleyene, saldırgana, günahkara, zorbaya, ayrıca soysuzlukta damgalı olana uyma. İlkelerimiz ona okunduğu zaman "Öncekilerin masalları" der.
  11. 10-15 Malı ve oğulları vardır diye, yemin edip duran alçağa, diliyle iğneleyene, kovuculuk edene, iyiliği sürekli engelleyene, saldırgana, günahkara, zorbaya, ayrıca soysuzlukta damgalı olana uyma. İlkelerimiz ona okunduğu zaman "Öncekilerin masalları" der.
  12. 10-15 Malı ve oğulları vardır diye, yemin edip duran alçağa, diliyle iğneleyene, kovuculuk edene, iyiliği sürekli engelleyene, saldırgana, günahkara, zorbaya, ayrıca soysuzlukta damgalı olana uyma. İlkelerimiz ona okunduğu zaman "Öncekilerin masalları" der.
  13. 10-15 Malı ve oğulları vardır diye, yemin edip duran alçağa, diliyle iğneleyene, kovuculuk edene, iyiliği sürekli engelleyene, saldırgana, günahkara, zorbaya, ayrıca soysuzlukta damgalı olana uyma. İlkelerimiz ona okunduğu zaman "Öncekilerin masalları" der.
  14. 10-15 Malı ve oğulları vardır diye, yemin edip duran alçağa, diliyle iğneleyene, kovuculuk edene, iyiliği sürekli engelleyene, saldırgana, günahkara, zorbaya, ayrıca soysuzlukta damgalı olana uyma. İlkelerimiz ona okunduğu zaman "Öncekilerin masalları" der.
  15. 10-15 Malı ve oğulları vardır diye, yemin edip duran alçağa, diliyle iğneleyene, kovuculuk edene, iyiliği sürekli engelleyene, saldırgana, günahkara, zorbaya, ayrıca soysuzlukta damgalı olana uyma. İlkelerimiz ona okunduğu zaman "Öncekilerin masalları" der.
  16. 16-20 Onun burnuna yakında damgayı vuracağız. Doğrusu, bahçe sahiplerini denediğimiz gibi onları da deneriz. Hani, sabahleyin bahçeyi ayrıcasız devşireceklerine yemin etmişlerdi. Ancak onlar daha uykudayken Tanrı tarafından bir salgın bahçeyi dolaştı da bahçe biçilmişe dönmüştü.
  17. 16-20 Onun burnuna yakında damgayı vuracağız. Doğrusu, bahçe sahiplerini denediğimiz gibi onları da deneriz. Hani, sabahleyin bahçeyi ayrıcasız devşireceklerine yemin etmişlerdi. Ancak onlar daha uykudayken Tanrı tarafından bir salgın bahçeyi dolaştı da bahçe biçilmişe dönmüştü.
  18. 16-20 Onun burnuna yakında damgayı vuracağız. Doğrusu, bahçe sahiplerini denediğimiz gibi onları da deneriz. Hani, sabahleyin bahçeyi ayrıcasız devşireceklerine yemin etmişlerdi. Ancak onlar daha uykudayken Tanrı tarafından bir salgın bahçeyi dolaştı da bahçe biçilmişe dönmüştü.
  19. 16-20 Onun burnuna yakında damgayı vuracağız. Doğrusu, bahçe sahiplerini denediğimiz gibi onları da deneriz. Hani, sabahleyin bahçeyi ayrıcasız devşireceklerine yemin etmişlerdi. Ancak onlar daha uykudayken Tanrı tarafından bir salgın bahçeyi dolaştı da bahçe biçilmişe dönmüştü.
  20. 16-20 Onun burnuna yakında damgayı vuracağız. Doğrusu, bahçe sahiplerini denediğimiz gibi onları da deneriz. Hani, sabahleyin bahçeyi ayrıcasız devşireceklerine yemin etmişlerdi. Ancak onlar daha uykudayken Tanrı tarafından bir salgın bahçeyi dolaştı da bahçe biçilmişe dönmüştü.
  21. 21-25 Sabah erkenden "Ürünlerinizi devşirecekseniz erken çıkın" diye birbirlerine seslendiler. Bugün orada, hiçbir düşkün kimse yanınıza sokulmasın, diye gizli gizli konuşarak yürüyorlardı. Güçleri yeterek pek istekli olarak erkenden gittiler.
  22. 21-25 Sabah erkenden "Ürünlerinizi devşirecekseniz erken çıkın" diye birbirlerine seslendiler. Bugün orada, hiçbir düşkün kimse yanınıza sokulmasın, diye gizli gizli konuşarak yürüyorlardı. Güçleri yeterek pek istekli olarak erkenden gittiler.
  23. 21-25 Sabah erkenden "Ürünlerinizi devşirecekseniz erken çıkın" diye birbirlerine seslendiler. Bugün orada, hiçbir düşkün kimse yanınıza sokulmasın, diye gizli gizli konuşarak yürüyorlardı. Güçleri yeterek pek istekli olarak erkenden gittiler.
  24. 21-25 Sabah erkenden "Ürünlerinizi devşirecekseniz erken çıkın" diye birbirlerine seslendiler. Bugün orada, hiçbir düşkün kimse yanınıza sokulmasın, diye gizli gizli konuşarak yürüyorlardı. Güçleri yeterek pek istekli olarak erkenden gittiler.
  25. 21-25 Sabah erkenden "Ürünlerinizi devşirecekseniz erken çıkın" diye birbirlerine seslendiler. Bugün orada, hiçbir düşkün kimse yanınıza sokulmasın, diye gizli gizli konuşarak yürüyorlardı. Güçleri yeterek pek istekli olarak erkenden gittiler.
  26. 26-30 Orayı gördüklerinde "Doğrusu yolumuzu şaşırmış olacağız; hayır! Biz yoksun bırakıldık" dediler. En ılımlı olanı "Ben size Allah'ı anmanız gerekmez mi?' dememiş miydim?" dedi. "Rabbimiz yücedir, doğrusu, biz haksızlık ettik" dediler. Birbirlerini yermeye başladılar.
  27. 26-30 Orayı gördüklerinde "Doğrusu yolumuzu şaşırmış olacağız; hayır! Biz yoksun bırakıldık" dediler. En ılımlı olanı "Ben size Allah'ı anmanız gerekmez mi?' dememiş miydim?" dedi. "Rabbimiz yücedir, doğrusu, biz haksızlık ettik" dediler. Birbirlerini yermeye başladılar.
  28. 26-30 Orayı gördüklerinde "Doğrusu yolumuzu şaşırmış olacağız; hayır! Biz yoksun bırakıldık" dediler. En ılımlı olanı "Ben size Allah'ı anmanız gerekmez mi?' dememiş miydim?" dedi. "Rabbimiz yücedir, doğrusu, biz haksızlık ettik" dediler. Birbirlerini yermeye başladılar.
  29. 26-30 Orayı gördüklerinde "Doğrusu yolumuzu şaşırmış olacağız; hayır! Biz yoksun bırakıldık" dediler. En ılımlı olanı "Ben size Allah'ı anmanız gerekmez mi?' dememiş miydim?" dedi. "Rabbimiz yücedir, doğrusu, biz haksızlık ettik" dediler. Birbirlerini yermeye başladılar.
  30. 26-30 Orayı gördüklerinde "Doğrusu yolumuzu şaşırmış olacağız; hayır! Biz yoksun bırakıldık" dediler. En ılımlı olanı "Ben size Allah'ı anmanız gerekmez mi?' dememiş miydim?" dedi. "Rabbimiz yücedir, doğrusu, biz haksızlık ettik" dediler. Birbirlerini yermeye başladılar.
  31. 31-32 Sonra "Yazıklar olsun bize; doğrusu azgınlık edenlerdendik. Belki Rabbimiz bize bundan daha iyisini verir; doğrusu, artık Rabbimizden dilemeliyiz" dediler.
  32. 31-32 Sonra "Yazıklar olsun bize; doğrusu azgınlık edenlerdendik. Belki Rabbimiz bize bundan daha iyisini verir; doğrusu, artık Rabbimizden dilemeliyiz" dediler.
  33. 33-35 İşte azap böyledir; ancak ahiret azabı daha büyüktür; keşke bilseler! Doğrusu saygılı olanlara, Rableri katından nimet cennetleri vardır. Doğruya bağlı olanları, hiç suçlular gibi tutar mıyız?
  34. 33-35 İşte azap böyledir; ancak ahiret azabı daha büyüktür; keşke bilseler! Doğrusu saygılı olanlara, Rableri katından nimet cennetleri vardır. Doğruya bağlı olanları, hiç suçlular gibi tutar mıyız?
  35. 33-35 İşte azap böyledir; ancak ahiret azabı daha büyüktür; keşke bilseler! Doğrusu saygılı olanlara, Rableri katından nimet cennetleri vardır. Doğruya bağlı olanları, hiç suçlular gibi tutar mıyız?
  36. Ne oluyorsunuz? Ne biçim hükmediyorsunuz?
  37. 37-39 Yoksa okuduğunuz bir kitabınız mı var? Seçtikleriniz herhalde orada olacaktır. Yoksa, üzerimizde, diriliş gününe kadar süregidecek sözleşmeleriniz mi var ki, hükmettikleriniz sizin olacaktır?
  38. 37-39 Yoksa okuduğunuz bir kitabınız mı var? Seçtikleriniz herhalde orada olacaktır. Yoksa, üzerimizde, diriliş gününe kadar süregidecek sözleşmeleriniz mi var ki, hükmettikleriniz sizin olacaktır?
  39. 37-39 Yoksa okuduğunuz bir kitabınız mı var? Seçtikleriniz herhalde orada olacaktır. Yoksa, üzerimizde, diriliş gününe kadar süregidecek sözleşmeleriniz mi var ki, hükmettikleriniz sizin olacaktır?
  40. Sor onlara: "Bunu kim üzerine alır?"
  41. 41-42 Yoksa, onların ortakları mı vardır? Doğru sözlü iseler, ortaklarını getirsinler. Paçaların çemrendiği zorlu günde secdeye çağrılırlar, ama yapamazlar.
  42. 41-42 Yoksa, onların ortakları mı vardır? Doğru sözlü iseler, ortaklarını getirsinler. Paçaların çemrendiği zorlu günde secdeye çağrılırlar, ama yapamazlar.
  43. Gözleri yere dikilmiş olarak yüzlerini alçaklık bürür. Oysa, kendileri sağlıklı iken secdeye çağrılmışlardı.
  44. 44-47 Bu sözü yalanlayanları Bana bırak; Biz onları bilmedikleri yerden yavaş yavaş yaklaştıracağız. Onlara mühlet veriyorum; doğrusu Benim düzenim sağlamdır. Yoksa, sen onlardan ücret istiyorsun da, ağır bir borç altında mı kalıyorlar? Yoksa görünmeyenin bilgisi kendilerinin yanındadır da, onlar mı yazıyorlar?
  45. 44-47 Bu sözü yalanlayanları Bana bırak; Biz onları bilmedikleri yerden yavaş yavaş yaklaştıracağız. Onlara mühlet veriyorum; doğrusu Benim düzenim sağlamdır. Yoksa, sen onlardan ücret istiyorsun da, ağır bir borç altında mı kalıyorlar? Yoksa görünmeyenin bilgisi kendilerinin yanındadır da, onlar mı yazıyorlar?
  46. 44-47 Bu sözü yalanlayanları Bana bırak; Biz onları bilmedikleri yerden yavaş yavaş yaklaştıracağız. Onlara mühlet veriyorum; doğrusu Benim düzenim sağlamdır. Yoksa, sen onlardan ücret istiyorsun da, ağır bir borç altında mı kalıyorlar? Yoksa görünmeyenin bilgisi kendilerinin yanındadır da, onlar mı yazıyorlar?
  47. 44-47 Bu sözü yalanlayanları Bana bırak; Biz onları bilmedikleri yerden yavaş yavaş yaklaştıracağız. Onlara mühlet veriyorum; doğrusu Benim düzenim sağlamdır. Yoksa, sen onlardan ücret istiyorsun da, ağır bir borç altında mı kalıyorlar? Yoksa görünmeyenin bilgisi kendilerinin yanındadır da, onlar mı yazıyorlar?
  48. 48-52 Sen Rabbinin hükmüne kadar dayan. Bâlık sahibi gibi olma, o pek üzgün olarak Rabbine seslenmişti. Rabbinin katından ona bir nimet ulaşmasaydı, andolsun kınanmış olarak sahile atılacaktı. Ancak Rabbi onu seçip aldı ve onu yararlı kişilerden kıldı. Doğrusu, inkâr edenler, uyarıyı dinledikleri zaman nerdeyse seni gözleriyle kaydıracaklardı. "Doğrusu, o delidir, diyorlardı. Oysa, o, âlemlere bir hatırlatmadan başka bir şey değildir.
  49. 48-52 Sen Rabbinin hükmüne kadar dayan. Bâlık sahibi gibi olma, o pek üzgün olarak Rabbine seslenmişti. Rabbinin katından ona bir nimet ulaşmasaydı, andolsun kınanmış olarak sahile atılacaktı. Ancak Rabbi onu seçip aldı ve onu yararlı kişilerden kıldı. Doğrusu, inkâr edenler, uyarıyı dinledikleri zaman nerdeyse seni gözleriyle kaydıracaklardı. "Doğrusu, o delidir, diyorlardı. Oysa, o, âlemlere bir hatırlatmadan başka bir şey değildir.
  50. 48-52 Sen Rabbinin hükmüne kadar dayan. Bâlık sahibi gibi olma, o pek üzgün olarak Rabbine seslenmişti. Rabbinin katından ona bir nimet ulaşmasaydı, andolsun kınanmış olarak sahile atılacaktı. Ancak Rabbi onu seçip aldı ve onu yararlı kişilerden kıldı. Doğrusu, inkâr edenler, uyarıyı dinledikleri zaman nerdeyse seni gözleriyle kaydıracaklardı. "Doğrusu, o delidir, diyorlardı. Oysa, o, âlemlere bir hatırlatmadan başka bir şey değildir.
  51. 48-52 Sen Rabbinin hükmüne kadar dayan. Bâlık sahibi gibi olma, o pek üzgün olarak Rabbine seslenmişti. Rabbinin katından ona bir nimet ulaşmasaydı, andolsun kınanmış olarak sahile atılacaktı. Ancak Rabbi onu seçip aldı ve onu yararlı kişilerden kıldı. Doğrusu, inkâr edenler, uyarıyı dinledikleri zaman nerdeyse seni gözleriyle kaydıracaklardı. "Doğrusu, o delidir, diyorlardı. Oysa, o, âlemlere bir hatırlatmadan başka bir şey değildir.
  52. 48-52 Sen Rabbinin hükmüne kadar dayan. Bâlık sahibi gibi olma, o pek üzgün olarak Rabbine seslenmişti. Rabbinin katından ona bir nimet ulaşmasaydı, andolsun kınanmış olarak sahile atılacaktı. Ancak Rabbi onu seçip aldı ve onu yararlı kişilerden kıldı. Doğrusu, inkâr edenler, uyarıyı dinledikleri zaman nerdeyse seni gözleriyle kaydıracaklardı. "Doğrusu, o delidir, diyorlardı. Oysa, o, âlemlere bir hatırlatmadan başka bir şey değildir.