Kasas Suresi

28 Öykü / KASAS Bölümü Hüseyin Atay Meali

Mekke döneminde inmiştir. 88. ayettir.

Acıyan Acıyıcı Olan Allah Adına

  1. Tâ, Sin, Mim.
  2. İşte bunlar apaçık kitabın ilkeleridir.
  3. İnanan bir ulus için, gerçeğe uygun olarak, sana, Musa’nın ve Firavunun olayını anlatacağız.
  4. Doğrusu Firavun o ülkenin başına geçti ve halkım sınıflara ayırdı. İçlerinden bir topluluğu güçsüz bularak, onların oğullarını boğazlıyor, kadınlarını sağ bırakıyordu, çünkü o bozgunculardandı.
  5. Biz, ülkede güçsüz sayılanlara iyilikte bulunmak, onları önderler kılmak, onları vâris yapmak,
  6. Onları o yere yerleştirmek, Firavun, Hâmân ve her ikisinin askerlerine, çekinmekte oldukları şeyin ne olduğunu göstermek istiyorduk.
  7. Musa’nın annesine, "Çocuğu emzir, başına bir şey gelmesinden korktuğun zaman, onu suya bırak. Korkma, üzülme, doğrusu Biz, onu sana geri döndüreceğiz ve onu elçilerden yapacağız" diye bildirmiştik.
  8. Firavunun adamları rastlayıp onu almışlardı. İleride onlara düşman ve başlarına da dert olacaktı. Doğrusu Firavun, Hâmân ve askerleri yanılmışlardı.
  9. Firavunun karısı "Benim de, senin de gözün aydın olsun! Onu öldürmeyiniz, belki bize faydalı olur, yahut onu oğul ediniriz" dedi. Farkında da değillerdi.
  10. Ve Musa’nın annesi, pek kaygılandı, güvenenlerden olması için kalbini pekiştirmeseydik, neredeyse durumu açığa vuracaktı.
  11. Ve annesi ablasına "Onu izle" dedi. O da, kimse farkına varmadan, onu uzaktan gözededi.
  12. Ve önceden, süt annelerini ona yasaklamıştık. Ablası "Size, sizin adınıza ona bakacak, iyi davranacak bir aileyi tavsiye edeyim mi?" dedi.
  13. Böylece onu, annesinin gözü aydın olsun, üzülmesin, doğrusu Allah’ın verdiği sözün gerçek olduğunu bilsin diye ona geri çevirdik. Ancak onların çoğu bilmezler.
  14. Ve ergenlik çağına gelip olgunlaşınca, ona bilgelik ve ilim verdik. İyi davrananları böyle ödüllendiririz.
  15. Ve halkının haberi olmadığı bir zamanda şehre girdi. Biri kendi adamlarından, diğeri de düşmanlarından olan iki adamın döğüştüğünü gördü. Kendi tarafından olan kimse, düşmanına karşı ondan yardım istedi. Musa da ötekine bir yumruk indirdi ve ölümüne sebep oldu. "Bu, şeytanın işidir; doğrusu o apaçık, saptıran bir düşmandır" dedi.
  16. "Rabbim! Doğrusu kendime yazık ettim, beni bağışla" dedi. Allah da onu bağışladı. Doğrusu, O bağışlayandır, acıyandır.
  17. "Rabbim! Bana verdiğin nimetten dolayı, suçlulara bundan böyle arka olmayacağım" dedi.
  18. Şehirde, korku içinde etrafı gözetip dolaşarak sabahladı. Dün kendisinden yardım isteyen kimse bağırarak ondan yine yardım istiyordu. Musa ona dedi ki: "Doğrusu sen besbelli bir azgınsın."
  19. Bunun üzerine ikisinin de düşmanı olan kimseyi yakalamak isteyince, o dedi ki: "Ey Musa! Dün bir cana kıydığın gibi beni de mi öldürmek istiyorsun? Sen arabuluculardan olmayı istemiyorsun, ancak yeryüzünde bir zorba olmak istiyorsun."
  20. Şehrin öbür ucundan koşarak bir adam geldi. Dedi ki: "Ey Musa! Doğrusu ileri gelenler, seni öldürmek için aralarında görüşüyorlar. Hemen uzaklaş. Doğrusu ben sana öğüt verenlerdenim."
  21. O korku içinde çevresini gözetleyerek oradan çıktı. "Rabbim! Beni zalim ulustan kurtar" dedi.
  22. Medyene doğru yöneldiğinde, "Rabbimin bana doğru yolu göstereceğini umarım" dedi.
  23. Medyen suyuna gelince, davarlarını sulayan bir insan topluluğu buldu. Ve onların yanı başında geri duran iki kadın buldu. Onlara, "Sıkıntınız nedir?" dedi. "Babamız çok yaşlı olduğu için, çobanlar ayrılana kadar biz sulamayız" dediler.
  24. Onların davarlarını suladı. Sonra gölgeye çekildi, "Rabbim! Doğrusu bana indireceğin iyiliğe muhtacım" dedi.
  25. O sırada, kızlardan biri utana utana yürüyüp ona geldi, "Doğrusu babam sana sulamanın karşılığını ödemek için seni çağırıyor" dedi. O ona gelince, başından geçeni anlattı. O, "Korkma, artık zalim ulustan kurtuldun" dedi.
  26. İki kızdan biri, "Babacığım! Onu ücretli olarak tut; doğrusu ücretle tuttuklarının en iyisi bu, güçlü ve güvenilir adamdır" dedi.
  27. "Doğrusu bana sekiz yıl çalışmana karşılık bu iki kızımdan birini sana nikahlamak istiyorum. Eğer on yıla tamamlarsan o senden olur. Ama sana bir sıkıntı vermek istemem. İnşallah beni iyi kimselerden bulacaksın" dedi.
  28. "Bu seninle benim aramdadır. Demek ki, bu iki süreden hangisini doldurursam doldurayım bir düşmanlığa uğramayacağım. Allah söylediklerimizi gözetleyendir" dedi.
  29. Musa süreyi bitirince ailesiyle birlikte yola çıktı. Dağ tarafından bir ateş gördü. Ailesine dedi ki: "Durunuz, ben bir ateş gördüm; belki ondan size bir haber, yahut tutuşmuş bir odun getiririm de ısınırsınız."
  30. 30-31 Oraya gelince, kutlu yerdeki derenin sağ kıyısındaki ağaçtan kendisine seslenildi: "Ey Musa! Doğrusu, evrenin eğiteni olan Allah Benim. Değneğini at." Değneğin yılan gibi kıvrıldığını görünce, dönüp arkasına bakmadan kaçtı. "Ey Musa! Dön gel; korkma; doğrusu güvende olanlardansın.
  31. 30-31 Oraya gelince, kutlu yerdeki derenin sağ kıyısındaki ağaçtan kendisine seslenildi: "Ey Musa! Doğrusu, evrenin eğiteni olan Allah Benim. Değneğini at." Değneğin yılan gibi kıvrıldığını görünce, dönüp arkasına bakmadan kaçtı. "Ey Musa! Dön gel; korkma; doğrusu güvende olanlardansın.
  32. Elini koynuna koy, lekesiz beyaz çıksın. Ellerini koltuk altına çek, korkun kalmasın. Bu ikisi Firavun ve ileri gelenlerine karşı Rabbinin iki delilidir. Doğrusu, onlar yoldan çıkmış bir ulustu."
  33. 33-34 "Rabbim! Doğrusu, ben onlardan bir cana kıydım. Beni öldürmelerinden korkarım. Kardeşim Harun'un dili benimkinden daha düzgündür. Onu beni destekleyen bir yardımcı olarak benimle gönder, doğrusu beni yalanlamalarından korkarım" dedi.
  34. 33-34 "Rabbim! Doğrusu, ben onlardan bir cana kıydım. Beni öldürmelerinden korkarım. Kardeşim Harun'un dili benimkinden daha düzgündür. Onu beni destekleyen bir yardımcı olarak benimle gönder, doğrusu beni yalanlamalarından korkarım" dedi.
  35. "Seni kardeşinle destekleyeceğiz; ilkelerimizle ikinize bir güç vereceğiz ki, onlar size el uzatamayacaklardır. İkiniz ve ikinize uyanlar üstün geleceklerdir" dedi.
  36. Musa onlara, apaçık belgelerimizi getirince, dediler ki: "Bu sadece uydurma bir büyüdün Önceki atalarımızdan böylesini işitmemiştik."
  37. Musa dedi: "Rabbim, katından bir doğruluk göstergesini kimin getirdiğini, dünyanın sonunun kimin olacağını daha iyi bilir. Doğrusu haksızlık edenler başarıya erişemezler"
  38. Firavun "Ey ileri gelenler! Sizin benden başka bir tanrınız olduğunu bilmiyorum. Ey Hâmân! Benim için çamur üzerine bir ateş yak da bana bir kule yap, belki Musa'nın tanrısını öğrenirim. Doğrusu, andolsun ben onu yalancılardan sanıyorum" dedi.
  39. O ve askerleri, memlekette haksız yere büyüklük tasladılar. Doğrusu, Bize döndürülmeyeceklerini sandılar.
  40. Biz de, onu ve askerlerini yakalayıp suya attık. Haksızlık edenlerin sonunun nasıl olduğuna bir bak.
  41. Onları ateşe çağıran önderler kıldık; diriliş günü de yardım görmezler.
  42. Bu dünyada ardlarına lanet taktık; onlar diriliş gününde de çirkinleşmiş kimselerden olacaklardır.
  43. Andolsun ki, ilk nesilleri yok ettikten sonra insanlar anıp düşünsünler diye Musa'ya bir doğruluk göstergesi ve bir acıma olarak açık belgeli Kitab'ı verdik.
  44. Musaya emrimizi bildirdiğimiz zaman, sen, batı yamacında değildin, tanıklar arasında da yoktun.
  45. Ne var ki biz nice nesiller var ettik. Üzerlerinden yıllar geçti. Medyen halkı arasında bulunmadığından onlara ilkelerimizi okumuyordun. Ve ancak Biz elçiler gönderiyorduk.
  46. Ve seslendiğimizde sen Dağ’ın yanında değildin. Senden önce kendilerine uyarıcı gelmeyen bir ulusu uyarman için Rabbinden bir acıma olarak gönderildin, belki anıp düşünürler.
  47. Yaptıklarından dolayı başlarına bir yıkım geldiğinde derler ki: "Rabbimiz! Keşke bize bir elçi gönderseydin de ilkelerine uyup inananlardan olsaydık, olmaz mıydı?"
  48. Ancak onlara katımızdan gerçek gelince, "Musaya verilenin bir benzerinin buna da verilmesi gerekmez mi?" derler. Daha önce Musaya verileni de inkâr etmemişler miydi? "Yardımlaşan iki büyücü" demişlerdi; ve "Doğrusu hepsini inkâr edenleriz" demişlerdi.
  49. De ki: "Eğer doğru sözlü iseniz, Allah katından, bu ikisinden daha doğru yol gösteren bir Kitap getirin de ona uyayım."
  50. Eğer sana cevap veremezlerse, onların sadece kendi heveslerine uyduklarını bil. Allah'tan doğru bir gösterge olmadan hevesine uyandan daha sapkın kim vardır? Doğrusu Allah, haksızlık eden ulusa doğru yol göstermez.
  51. Andolsun ki, hatırlasınlar diye sözü onlara ulaştırdık.
  52. Kendilerine daha önceden Kitap verdiklerimiz buna da inanırlar.
  53. Onlara okunduğu zaman, "Ona inandık, doğrusu o Rabbimizden gelen gerçektir; doğrusu biz daha önceden içtenlikle boyun eğmiş kimseleriz" derler.
  54. İşte onlara, direnç göstermelerinden dolayı ödülleri iki kat verilir; onlar kötülüğü iyilikle savarlar, kendilerine verdiğimiz rızıktan da verirler.
  55. Onlar, yakışıksız söz işittiklerinde, ondan yüz çevirirler. "Bizim işlediğimiz bize, sizin işlediğiniz sizedir. Size esenlik olsun, bilmezlerle ilgilenmeyiz" derler.
  56. Doğrusu, sen sevdiğine doğru yol gösteremezsin, ancak Allah dileyene doğru yol gösterir. Doğru yola gelecekleri en iyi O bilir.
  57. "Seninle beraber doğru yola gidersek, yurdumuzdan kapılıp götürülürüz" dediler. Onları katımızdan bir rızık olarak her şeyin ürününün toplandığı güvenli, korumalı bir yere yerleştirmedik mi? Ancak çoğu bilmezler.
  58. Yaşayışlarında şımarmış nice kentleri yok etmişizdir. İşte yerleri! Kendilerinden sonra oralarda pek az oturulabilmiştir. Ancak kalıcı olan Biziz.
  59. Rabbin, ana kentlerinde ilkelerimizi okuyacak bir elçi göndermedikçe onları yok edecek değildir. Ancak halkı zalim olan kentleri yok ederiz.
  60. Size verilen herhangi bir şey dünya hayatının bir geçimliği ve süsüdür. Allah katında olan ise daha iyi ve daha kalıcıdır. Aklınızı kullanmaz mısınız?
  61. Kendisine karşılaşacağı güzel bir söz verdiğiniz kimse, dünya hayatının gönenci ile gönendirdiğimiz, sonra da diriliş günü sorgulanmak üzere getirileceklerden bir kimse gibi midir?
  62. Onlara seslendiği gün, şöyle der: "Benim ortağım olduklarım iddia ettikleriniz nerededirler?"
  63. Sözün haklarında gerçekleştiği kimseler derler ki: "Rabbimiz! Şunları biz azdırdık. Kendimiz azdığımız gibi onları da azdırdık. Onlardan uzaklaşıp sana geldik, zaten onlar bize tapmıyorlardı."
  64. "Koştuğunuz ortaklarınızı çağırın" denir, onlar da çağırırlar ama; kendilerine cevap vermezler ve azabı gördüklerinde, keşke doğru yolda olsalardı.
  65. Onlara seslendiği gün: "Elçilere ne cevap verdiniz?" der.
  66. O gün, haberler onlara körelmiştir; birbirlerine de soramazlar.
  67. Ancak, pişman olan, inanan ve yararlı iş işleyen kimsenin başarıya ulaşanlar arasında bulunması umulur.
  68. Rabbin, dilediğini yaratır ve onların iyiliğine olanı seçer. Allah onların ortak koşmalarından uzaktır ve yücedir.
  69. Rabbin gönüllerinin gizlediklerini ve açığa vurduklarını bilir.
  70. Ve Allah O’dur, Ondan başka tanrı yoktur. İlkinde ve sonunda övgü Onadır; egemenlik de Onundur. Yalnız O’na döndürüleceksiniz.
  71. De ki: "Düşünmez misiniz? Eğer Allah geceyi üzerinize dirilişe kadar sürekli kılsa, Allah'tan başka size bir ışık getirebilecek tanrı kimdir? Duymuyor musunuz?"
  72. De ki: "Söyleyin: Eğer Allah gündüzü üzerinize dirilişe kadar sürekli kılsa, Allah'dan başka hangi tanrı, içinde dinleneceğiniz geceyi size getirebilir? Görmüyor musunuz?"
  73. Acımasından dolayı, dinlenmeniz için geceyi ve bolluğundan dilemeniz için gündüzü sizin için var etmiştir. Artık, belki şükredersiniz.
  74. O gün onlara seslenir ve der: "Ortağım olduklarını iddia ettikleriniz nerededirler?"
  75. Her ümmetten bir tanık çıkarır ve "Kesin delilinizi ortaya koyun" deriz. O zaman, gerçeğin Allah'a ait olduğunu ve uydurup durduklarının kendilerini bırakıp kaçtığını anlarlar.
  76. 76-77 Doğrusu Karun, Musa'nın ulusundan biriydi, ancak onlara karşı azgınlık etti. Biz ona, anahtarlarını güçlü bir topluluğun zor taşıdığı hazineler vermiştik. Doğrusu, hani ulusu ona, "Sevinç gösterme! Doğrusu Allah sevinç gösterenleri sevmez. Allah'ın sana verdiği şeylerde, sonraki yurdu da iste, dünyadaki payını da unutma; Allah'ın sana yaptığı iyilik gibi sen de iyilik yap; yeryüzünde bozgunculuk arama; doğrusu Allah bozguncuları sevmez" demişlerdi.
  77. 76-77 Doğrusu Karun, Musa'nın ulusundan biriydi, ancak onlara karşı azgınlık etti. Biz ona, anahtarlarını güçlü bir topluluğun zor taşıdığı hazineler vermiştik. Doğrusu, hani ulusu ona, "Sevinç gösterme! Doğrusu Allah sevinç gösterenleri sevmez. Allah'ın sana verdiği şeylerde, sonraki yurdu da iste, dünyadaki payını da unutma; Allah'ın sana yaptığı iyilik gibi sen de iyilik yap; yeryüzünde bozgunculuk arama; doğrusu Allah bozguncuları sevmez" demişlerdi.
  78. "Bu servet bana, ancak bendeki bir ilimden ötürü verilmiştir" demişti. Allah'ın ondan önce, ondan daha güçlü ve topladığı şey daha çok olan nice nesilleri yok ettiğini bilmez mi? Suçluların suçları kendilerinden sorulmaz.
  79. Ne var ki gösteriş içinde toplumunun karşısına çıktı. Dünya hayatını isteyenler, "Keşke Karun'a verildiği gibi bize de verilse, doğrusu o büyük bir şans sahibidir" demişlerdi.
  80. Ancak kendilerine ilim verilmiş olanlar dediler ki: "Size yazıklar olsun! Allah'ın ödülü, inanan, yararlı iş işleyen için daha iyidir. Ona da ancak direnç gösterenler kavuşturulur."
  81. Sonunda, onu da, sarayını da yerin dibine geçirdik. Allah'a karşı ona yardım edebilecek yandaşları da yoktu; kendini kurtarabilecek kimselerden de değildi.
  82. Daha dün onun yerinde olmayı isteyenler derler ki: "Vah! Öyleyse Allah, kullarından dilediğinin rızkını genişletiyor ve dilediğine bir ölçüyle veriyor. Eğer Allah bize lütfetmiş olmasaydı, bizi de yerin dibine geçirirdi. Vah! Öyleyse inkârcılar başarıya eremezler."
  83. İşte sonraki yurt budur. Onu, yeryüzünde büyüklenmeyi ve bozgunculuğu istemeyen kimselere veririz. Güzel sonuç Allah’a karşı saygılı olanlarındır.
  84. Kim bir iyilik yaparsa ona daha iyisi verilir. Kim bir kötülük yaparsa, kötülükleri işleyenler ancak yaptıkları kadar ceza görürler.
  85. Doğrusu, okumayı sana farz kılan Allah, seni dönülecek yere geri döndürecektir. De ki: "Rabbim kimin doğru rehberi getirdiğini, kimin apaçık sapıklıkta bulunduğunu en iyi bilendir"
  86. Sen, sana bu Kitab'ın verileceğini ummazdın. O ancak Rabbinden bir acımadır. Artık sakın inkârcılara arka çıkma.
  87. Allah'ın belgeleri sana indirildiğinde, sakın seni onlardan alıkoymasınlar. Rabbine çağır, asla ortak koşanlardan olma.
  88. Ve Allah'la beraber başka tanrıya tapma. Ondan başka tanrı yoktur; Onun yönünde olandan başka her şey yok olacaktır, egemenlik O'nundur ve O'na döndürüleceksiniz.