Nahl Suresi
16 BAL ARISI / NAHL BÖLÜMÜ Mekke döneminde inmiştir. 128 ayettir.
Acıyan ve Acıyıcı Olan Allah Adına
- Allah'ın buyruğu gelecektir. Artık onun tez gelmesini istemeyin. Allah onların ortak koşmalarından yücedir ve arıdır.
- "Benden başka Tanrı yoktur ve artık Bana saygılı olun" buyruğu ile uyarsınlar diye, kullarından dilediğine meleklerle vahiy indirir.
- O, gökleri ve yeri gerçeğe göre yarattı. O, ortak koşmalarından yücedir.
- O, insanı oğulcuktan yarattı. Öyleyken, insan apaçık bir hasım kesildi.
- O, davarları da sizin için yaratmıştır. Onlarda sizi sıcak tutacak ve daha birçok faydalı şeyler vardır. Onlardan kimini de yersiniz.
- Akşamleyin getirirken de sabahleyin salıverirken de onlarda sizin için bir güzellik vardır.
- Ve kendi kendinize zor varacağınız yerlere ağırlıklarınızı taşırlar. Doğrusu, Rabbiniz acıyandır, şefkatlidir.
- Atları, katırları ve eşekleri binmeniz ve süs için yarattı. Bilmediğiniz nice şeyler yaratmaktadır.
- Yolun doğrusu Allah’ındır. Ondan sapan da vardır. O, dileseydi hepinizi doğru yola iletirdi.
- Gökten size su indiren O’dur. Ondan içersiniz; hayvanları otlattığınız bitkiler de onunla biter.
- O, onunla size, ekinler, zeytin ve hurma ağaçları, bağlar ve her türlü ürünü yetiştirir. Doğrusu, düşünen ulusa bunda ders vardır.
- Geceyi, gündüzü, güneşi, ayı sizin için boyunduruk altına almıştır. Yıldızlar onun buyruğuna boyun eğmektedir. Doğrusu, aklını kullananlara bunlarda ibretler vardır.
- Yeryüzünde rengârenk şeyleri de sizin için yaratmıştır. Doğrusu, hatırlayacak ulusa bunlarda ders vardır.
- Taze et yemeniz, takındığınız süsleri elde etmeniz ve Allah’ın bolluğundan faydalanmanız için gemilerin yara yara gittiğini gördüğün denize boyun eğdiren de O’dur.
- 15-16 Sizi sallar diye yeryüzüne oynamaz dağlar, ırmaklar ve doğru yolda olasınız diye yollar, işaretler yerleştirdi. Onlar yıldızlarla da yol bulurlar.
- 15-16 Sizi sallar diye yeryüzüne oynamaz dağlar, ırmaklar ve doğru yolda olasınız diye yollar, işaretler yerleştirdi. Onlar yıldızlarla da yol bulurlar.
- Yaratan, yaratamayana hiç benzer mi? Anlamaz mısınız?
- Eğer Allah'ın nimetini sayarsanız onu sayılandıramazsınız. Doğrusu, Allah çok bağışlayan, çok acıyandır.
- Ve Allah gizlediğinizi de, açığa vurduğunuzu da bilir.
- Allah yerine taptıkları şeyler, hiçbir şey yaratamazlar. Oysa kendileri yaratılmıştır.
- Onlar, diri değillerdir, cansızdırlar. Ne zaman diriltileceklerinin de bilincinde değildirler.
- Tanrınız tek bir tanrıdır. Ama, ahirete inanmayanların kalpleri inkâr etmektedir. Ve onlar büyüklük taslarlar.
- Şüphesiz, Allah onların gizlediklerini ve açığa vurduklarını bilir. Doğrusu, O, büyüklük taslayanları sevmez.
- Onlara, "Rabbiniz ne indirdi?" diye sorulsa, "Öncekilerin masalları" derler.
- Artık diriliş günü, kendi günahlarını tam olarak ve bilmeden saptırdıkları kimselerin günahlarından da yüklenirler. Dikkat! Ne kötü yük yükleniyorlar!
- Onlardan öncekiler düzen kurmuşlardı. Bunun üzerine Allah onların binalarına temellerinden geldi de tavanları başlarına çöktü. Azap onlara farketmedikleri yerden geldi.
- Sonra diriliş günü, Allah onları rezil eder ve "Uğruna tartışıp durduğunuz ortaklarım nerede?" der. Kendilerine ilim verilenler ise şöyle derler: "Doğrusu, bugün rezillik ve iğrençlik inkârcılaradır."
- Kendilerine yazık ettikleri sırada meleklerin canlarını aldığı bunlar, "Biz hiçbir kötülük yapmıyorduk" diyerek teslim olurlar. Hayır! Doğrusu Allah yapmakta olduklarınızı biliyor.
- İçinde temelli kalacağınız cehennemin kapılarından girin. Büyüklenenlerin durağı ne kadar kötüdür!
- Saygılı olanlara, "Rabbiniz ne indirdi?" dendiğinde, "İyilik" derler. Bu dünyada iyi davrananlara iyilik vardır. Ahiret yurdu ise daha iyidir. Saygılı olanların yurdu ne güzel!
- Onlar, altlarından ırmaklar akan daimi mutluluk cennetlerine girerler. Orada diledikleri vardır. Allah böylece, saygılı olanları ödüllendirir.
- Melekler, iyiler olarak onların canlarını alırken "Size esenlik olsun! Yapmış olduğunuza karşılık cennete girin" derler.
- Onlar, kendilerine ancak meleklerin gelmesini veya Rabbinin buyruğunun gelmesini mi bekliyorlar? Onlardan öncekiler de böyle yapmışlardı. Allah onlara zulmetmedi. Ama onlar kendilerine zulmediyorlardı.
- Bundan dolayı, işledikleri kötülükler başlarına geldi ve alay edip durdukları şeyle kuşatıldılar.
- Allah'a ortak koşanlar, "Allah dileseydi, Ondan başka hiçbir şeye biz de atalarımız da tapmazdık ve Onsuz da hiçbir şeyi haram kılmazdık" dediler. Kendilerinden öncekiler de böyle yapmıştı. Elçilere düşen, ancak apaçık bildirim değil mi?
- Andolsun, her millete "Allah'a tapın, azgınlardan kaçının" diyen elçi göndermişizdir. Allah içlerinden kimine doğru yolu gösterdi ve kimi de sapkınlığı hak etti. Yeryüzünde gezin ve yalanlayanların sonlarının nasıl olduğuna bakın.
- Sen onların doğru yola gelmelerine özensen de, Allah sapana doğru yolu göstermez ve onların yardımcıları da olmaz.
- Ölen kimseyi Allah'ın diriltemeyeceği üzerine bütün güçleriyle Allah'a yemin ettiler. Hayır! Gerçekten üzerine aldığı bir söz vermiştir. Ancak, insanların çoğu bilmezler.
- Çünkü, hakkında ayrılığa düştükleri şey onlara anlatılacak ve doğrusu, nankörler de yalancı olduklarını bileceklerdir.
- Ve ancak, bir şeyin olmasını dilediğimizde, ona sözümüz sadece "ol" olur, o da hemen olur.
- Kendilerine haksızlık yapıldıktan sonra, Allah uğrunda göç eden kimseleri, andolsun, dünyada güzelce yerleştiririz. Ahiret ödülünün daha büyük olduğunu keşke bilseler.
- Onlar, katlanan ve yalnız Rablerine güvenen kimselerdir.
- 43-44 Ve senden önce de kendilerine kitaplar ve açık belgelerle vahyettiğimiz birtakım adamlar göndermiştik. Eğer bilmiyorsanız ilim adamlarına sorun. Onlara gönderileni insanlara açıklaman için sana hatırlatıcıyı gönderdik. Belki düşünürler.
- 43-44 Ve senden önce de kendilerine kitaplar ve açık belgelerle vahyettiğimiz birtakım adamlar göndermiştik. Eğer bilmiyorsanız ilim adamlarına sorun. Onlara gönderileni insanlara açıklaman için sana hatırlatıcıyı gönderdik. Belki düşünürler.
- Kötü işler çevirenler Allah'ın kendilerini yere batırmasından veya hiç farkına varmayacakları bir yerden azabın kendilerine gelmesinden;
- Ya da kaçışıp dururlarken yakalamasından, ki kaçamazlar;
- Ya da gitgide kaygılanırken ele geçirmesinden güvende midirler? Doğrusu, Rabbiniz acıyandır, şefkatlidir.
- Allah'ın yarattığı şeylerin gölgelerinin sağa ve sola devinerek alçak gönülle Allah'a boyun eğdiklerini görmüyorlar mı?
- Göklerde bulunanlar ve yerde bulunan bütün canlılar ve melekler, büyüklük taslamadan Allah'a boyun eğerler.
- Üstlerinde olan Rablerinden korkarlar, emrolundukları şeyleri yaparlar.
- Allah "İkili! İki tanrı edinmeyin. Ve O, ancak tek bir tanrıdır, yalnız Bana saygı gösterin" dedi.
- Göklerde ve yerde olan O'nundur. Din de daima O'nundur. Allah'tan başkasına mı saygılı olacaksınız?
- Sizde olan her bir nimet Allah'tandır. Sonra bir sıkıntı başınıza geldiği zaman, yalnız O'na yakarırsınız.
- Sonra sıkıntıyı sizden giderince, içinizden birtakımları hemen Rablerine ortak koşarlar.
- Böylece kendilerine verdiklerimizi inkâr ederler. Öyleyse, yaşayın bakalım, yakında bileceksiniz.
- Kendilerine verdiğimiz rızıktan, ne olduğunu bilmediklerine pay ayırırlar. Vallahi, uydurup durduğunuz şeylerden, şüphesiz, sorulacaksınız.
- Allah'a, haşa, kızları veriyor, kendileri hoşlarına gideni alıyorlar.
- Onlardan birine kızı olduğu müjdelendiği zaman, öfkesini yutkunarak yüzü kapkara kesilir.
- Kendisine verilen kötü müjde yüzünden, ulustan gizlenmeye çalışır; onu utana utana tutsun mu, yoksa onu toprağa mı gömsün? Ne kötü hüküm veriyorlar!
- Ahirete inanmayanlar kötülüğe örnektir, en yüce örnek Allah'ın verdiğidir. Ve O, yücedir, bilgedir.
- Eğer, Allah insanları haksızlık yapmalarından ötürü yakalamış olsaydı, yeryüzünde bir canlı bırakmazdı. Fakat, onları belli bir süreye kadar erteler. Süreleri geldiği zaman, ne bir an geciktirebilirler, ne de öne alabilirler.
- Beğenmedikleri şeyleri Allah'a mal ederler. En güzel şeylerin kendilerinin olduğunu dilleriyle yalan yere söylerler. Şüphesiz, onlara ateş vardır ve doğrusu ivedilikle götürülürler.
- Allah'a andolsun, senden önce toplumlara elçiler gönderdik. Şeytan, yaptıklarını kendilerine süsledi. Bugün de onların yakın dostudur. Ama, onlara acıklı azap vardır.
- Sana kitabı, ancak, ayrılığa düştükleri şeyleri onlara açıklaman için ve inanan ulusa da doğruluk göstergesi ve acıma olsun diye indirdik.
- Allah gökten su indirir ve onunla ölümünden sonra yeri diriltir. Doğrusu, dinleyen ulusa bunda bir belge vardır.
- Ve doğrusu, davarlarda da size bir ders vardır. Karınlarındaki kığı ile kan arasından içenlere kolay olan halis süt içiririz.
- Hurma ağacının ve üzümlerin ürünlerinden bir hoş içki ve güzel rızık elde edersiniz. Doğrusu, aklını kullanan ulus için bunda bir belge vardır.
- Rabbin bal arısına vahyetti: "Dağlarda, ağaçlarda ve kurulmuş kovanlarda yuvalar edin.
- Sonra her türlü üründen ye de Rabbinin işlek olan yollarından yürü." Karınlarından, insanlara şifa olan türlü türlü renkte içecek çıkar. Doğrusu, düşünen ulusa bunda bir ders vardır.
- Allah sizi yaratmıştır, sonra sizi öldürür. Ve, içinizden kimileri de, bilirken bilmez olacakları ömrün en güçsüz durumuna ulaştırılır. Doğrusu, Allah bilir, kudret sahibidir.
- Allah rızık bakımından kiminize kiminizden daha çok vermiştir. Çok verilenler, antlaşma yaptıklarına rızıklarını vermezler. Halbuki rızıkta onların hepsi eşittir. Allah'ın nimetini bilerek mi inkâr ediyorlar?
- Allah size kendinizden eşler var etmiştir. Eşlerinizden de oğullar ve torunlar var eder. Temiz hoş şeylerden size rızık verir. Öyle iken saçma şeye mi inanıyorlar? Ve Allah'ın nimetini, bilerek mi inkâr ediyorlar?
- Allah yerine, göklerden ve yerden kendilerine rızık veremeyen ve veremeyecek olan şeylere mi tapıyorlar?
- Allah'a örnekler vermeye kalkışmayın. Doğrusu, Allah bilir, siz ise bilmezsiniz.
- Allah, hiçbir şeye gücü yetmeyen ve başkasının malı bir köle ile, kendisine katımızdan verdiğimiz güzel rızıktan gizlice ve açıkça veren kimseyi örnek veriyor. Bunlar hiç eşit olur mu? Övgü Allah'adır. Ancak, çoğu bilmez.
- Allah iki adamı örnek veriyor. Hiçbir şeye gücü yetmeyen, efendisine yük olan, bir yere gönderse bir iyilik getiremeyen dili tutuk biri ile doğru yolda olarak adaletle buyuran kimse bir olur mu?
- Göklerin ve yerin görünmeyeni Allah'a aittir. Saatin durumu bir göz kırpması kadar veya daha kısa bir zaman işidir. Doğrusu, Allah’ın gücü her şeye yeter.
- Allah sizi, annelerinizin karnından bir şey bilmez durumda çıkarmış ve şükredesiniz diye, size kulak, gözler ve yürekler vermiştir.
- Göğün boşluğunda buyruk altında uçan kuşları görmüyorlar mı? Onları Allah’tan başkası öylece tutamaz. Doğrusu, bunlarda inanan ulusa belgeler vardır.
- Allah, evlerinizden size barınak yeri eyledi. Size hayvanların derilerinden göç gününüzde ve konaklama gününüzde kolayca taşıyabileceğiniz konutlar; yünlerinden, tüylerinden ve kıllarından, bir süreye kadar kullanabileceğiniz taşınabilir gönenesi nesneler ve yararlanılacak şeyler var etmiştir.
- Allah, yarattıklarından size gölgeler yapmış, dağlarda barınaklar var etmiş, sizi sıcaktan koruyacak giysiler ve savaşta sizi koruyacak zırhlar yaratmıştır. Esenlik kazanasınız diye size olan nimetini böyle tamamlıyor.
- Eğer yüz çevirirlerse, sana ancak açıkça bildirmek düşer.
- Allah'ın nimetini bilirler, sonra da inkâr ederler. Onların çoğu nankördür.
- Her milletten bir tanık getireceğimiz gün, artık inkâr edenlere izin verilmez ve özürleri de dinlenmez.
- Haksızlık edenler azabı gördüklerinde, ne azapları hafifletilir, ne de onlara bir süre verilir.
- Allah'a ortak koşanlar, ortaklarını gördükleri zaman, "Rabbimiz! Senden başka yalvardığımız ortaklarımız işte bunlardır" derler. Koştukları ortaklar onlara, "Doğrusu, siz tam yalancısınız" diye söz atarlar.
- O gün, onlar Allah'a boyun bükerler ve uydurup durdukları şeyler ortalıktan kaybolur.
- Nankörlük edenlerin ve Allah yolundan alıkoyanların, yaptıkları bozgunculuğa karşılık, azap üstüne azaplarını artırırız.
- Her milletin içinden kendilerine bir tanık gönderdiğimiz gün ve seni de bunlara tanık getirdiğimizde! Ve sana her şeyi açıklayan, içtenlikle doğruluğa bağlı olanlara doğruluk göstergesi, acıma ve müjde olarak kitabı indirdik.
- Doğrusu, Allah, adaletli olmayı, iyi davranmayı, yakınlığı olanlara vermeyi emreder; çirkin işleri, kötü söylemeyi ve aşırılığı yasaklar. Hatırlayıp anlarsınız diye, Allah size öğüt veriyor.
- Sözleştiğiniz zaman Allah’ın andını yerine getirin. Yeminleri, Allah’ı kendinize kefil göstererek pekiştirdikten sonra bozmayın. Doğrusu, Allah yaptığınızı bilir.
- Bir milletin diğer bir milletten sayıca daha çok olmasından dolayı, ipliğini iyice eğirip katladıktan sonra örgüsünü bozan kadın gibi, aranızdaki yeminlerinize hile sokarak bozmayın. Şüphesiz, Allah onunla sizi deniyor. Aranızda anlaşmazlığa düştüğünüz şeyi diriliş günü elbette size açıklayacaktır.
- Allah dileseydi, sizi tek bir millet yapardı. Ama, O, sapmayı dileyene yol verir ve doğruyu dileyene yol gösterir. Andolsun ki, yapmakta olduklarınızdan sorgulanacaksınız.
- Yeminlerinizi birbirinizi aldatmak için yapmayın, yoksa sağlam basmış olan ayak sürçebilir ve Allah’ın yolundan alıkoymuş olacağınızdan dolayı da kötülüğü tadarsınız ve size büyük azap olur.
- Allah’ın antlaşmasını az bir değere satmayın. Doğrusu, bilmiş olsanız, ancak Allah’ın katında olan sizin için çok daha iyidir.
- Sizde olanlar tükenir, ama Allah katında olan tükenmez! Dayananlara ödüllerini, yapmakta olduklarının en güzeli ile ödeyeceğiz.
- İnanmış olarak kadın ve erkekten kim yararlı iş işlerse, andolsun, Biz ona hoş bir hayat yaşatacağız. Andolsun, ödüllerini yaptıklarının en güzeli ile ödeyeceğiz.
- Kur’an okuyacağın zaman, taşlanmış şeytandan Allah’a sığınmayı dile.
- Doğrusu onun, sadece inananlar ve Rablerine güvenenler üzerinde bir baskısı yoktur.
- Onun baskısı ancak onu dost edinenler ve Allah’a ortak koşanlar üzerindedir.
- Biz bir ayetin yerini başka bir ayetle değiştirdiğimiz zaman, ki Allah ne indirdiğini en iyi bilendir, onlar, "Sen sadece uyduruyorsun" derler. Hayır! Onların çoğu bilmiyorlar.
- De ki: "Kutsal ruh onu Rabbinin katından inananların inançlarını pekiştirmek ve içtenlikle doğruluğa bağlı olanlara doğruluk göstergesi ve müjde olarak gerçekle indirmiştir."
- Andolsun, onların "Şüphesiz ona bir beşer öğretiyor" dediklerini biliyoruz. İşaret ettikleri insanın dili yabancıdır. Oysa bu, apaçık, düzgün bir Arapça'dır.
- Doğrusu Allah'ın ilkelerine inanmayanları Allah yola getirmez. Onlara acı bir azap vardır.
- Ve yalanı, ancak, Allah'ın ilkelerine inanmayanlar uydururlar. İşte yalancılar onlardır.
- İnandıktan sonra, gönlü inançla dolu olarak zor altında Allah'ı inkâr edenin dışında kim gönlünü inkârcılığa açarsa, onlara Allah katından bir öfke vardır ve büyük azap da onlaradır.
- Çünkü, onlar dünya hayatını sonrakine yeğ tutmuşlardır ve Allah inkâr eden ulusu doğru yola getirmez.
- İşte, Allah'ın gönüllerini, kulaklarını ve gözlerini mühürlediği kimseler bunlardır ve dalgınlar da işte bunlardır.
- Kuşkusuz, ahirette kaybedecek olanlar da bunlardır.
- Doğrusu, Rabbin, denenmeye sokulduktan sonra, göç eden, sonra Allah uğrunda savaşan ve zora katlanan kimselerden yanadır. Şüphesiz, bundan sonra da Rabbin bağışlayandır, acıyandır.
- Herkesin kendisi için uğraş vereceği gün geldiğinde, haksızlık yapılmadan, herkesin yaptığı kendisine tam ödenir.
- Allah size, güvenlik ve hoşnutluk içinde olan, her yandan rızkı kendisine bolca gelen, ancak Allah’ın nimetini inkâr eden bir kenti örnek vermektedir. Allah, bu yaptıklarından dolayı, onlara açlığı ve korkuya bürünmeyi tattırdı.
- Andolsun, içlerinden kendilerine bir elçi gelmiş ve onu yalanlamışlardı. Onlar haksızlık yaparken azap onları yakaladı.
- Eğer, yalnız Allah’a tapıyorsanız, O’nun size verdiği rızkından helal ve hoş olarak yiyin ve Allah’ın nimetine şükredin.
- Allah size, sadece leşi, kanı, domuz etini ve Allah’tan başkası adına kesilenleri haram etmiştir. Ancak, darda kalanın istekli olmadan ve gereğini aşmadan bunlardan yemesinde bir günah yoktur. Doğrusu, Allah bağışlayandır, acıyandır.
- Dillerinizin yalan nitelemelerinden dolayı "Şu helaldir, bu haramdır" demeyin, yoksa, Allah’a karşı yalan uydurmuş olursunuz. Doğrusu, Allah’a karşı yalan uyduranlar başarıya ulaşamazlar.
- Az bir gönenç ve onlara acıklı bir azap vardır.
- Sana anlattıklarımızı daha önce Yahudi olanlara da haram kılmıştık. Ve Biz onlara kıymadık, ancak onlar kendilerine kıyıyorlardı.
- Sonra, doğrusu Rabbin, bilmeyerek kötülük işleyip ardından tövbe eden ve düzeltenlerden yanadır. Doğrusu, Rabbin ondan sonra da bağışlar, acır.
- Doğrusu, İbrahim Allah’a yönelen, O’na boyun eğen bir önderdi. Allah’a ortak koşanlardan değildi.
- Rabbinin nimetlerine şükrederdi. Rabbi de onu seçti ve doğru yola iletti.
- Dünyada ona güzel olanı vermiştik. Doğrusu, o, sonunda da yararlılık yapanlardan olacaktır.
- "Şimdi sana, doğruya yönelen İbrahim’in dinine uy!" diye vahyediyoruz. O, ortak koşanlardan değildi.
- Cumartesi yasağı, onda ayrılığa düşenler için konuldu. Doğrusu, Rabbin, ayrılığa düştükleri hususta, diriliş günü aralarında hükmedecektir.
- Rabbinin yoluna bilgelikle ve güzel öğütle çağır; en güzel biçimde onlarla tartış. Doğrusu, Rabbin, kendi yolundan kimin saptığını en iyi bilendir. O, doğru yolda olanları da bilir.
- Eğer cezalandıracaksanız, size verilen cezanın aynı kadar cezalandırın. Andolsun, kendinizi tutarsanız. Bu kendini tutanlar için daha iyidir.
- Dayanıklı ol, dayanıklı olman ancak Allah’ın yardımıyladır. Onlara üzülme ve kurdukları düzenlerden de sıkıntıda olma.
- Doğrusu, Allah saygılı olanlarla ve elbette iyi davrananlarla beraberdir.