Neml Suresi

27 Dişi Karınca / NEML Bölümü Hüseyin Atay Meali

Mekke döneminde inmiştir. 93. ayettir.

Acıyan Acıyıcı Olan Allah Adına

  1. 1-3 Tâ, Sın. Bunlar Kuranın ve apaçık bir kitabın ilkeleridir. Bunlar, namaz kılan, zekat veren ve ahireti de kesin olarak bilen inananlara, doğruluk belgesi ve savadır.
  2. 1-3 Tâ, Sın. Bunlar Kuranın ve apaçık bir kitabın ilkeleridir. Bunlar, namaz kılan, zekat veren ve ahireti de kesin olarak bilen inananlara, doğruluk belgesi ve savadır.
  3. 1-3 Tâ, Sın. Bunlar Kuranın ve apaçık bir kitabın ilkeleridir. Bunlar, namaz kılan, zekat veren ve ahireti de kesin olarak bilen inananlara, doğruluk belgesi ve savadır.
  4. 4-5 Doğrusu, ahirete inanmayanların yaptıkları işleri kendilerine güzel göstermişizdir, bu yüzden körü körüne bocalarlar. Azabın kötüsü işte bunlaradır ve ahirette en çok kayba uğrayacaklar bunlardır.
  5. 4-5 Doğrusu, ahirete inanmayanların yaptıkları işleri kendilerine güzel göstermişizdir, bu yüzden körü körüne bocalarlar. Azabın kötüsü işte bunlaradır ve ahirette en çok kayba uğrayacaklar bunlardır.
  6. Doğrusu, Kur'an bilge ve bilgin olan katından sana verilmektedir.
  7. Hani, Musa ailesine demişti: "Doğrusu Ben bir ateş gördüm; size oradan, ya bir haber getireceğim, yahut ısınasınız diye tutuşmuş bir öksü getireceğim."
  8. Oraya geldiğinde kendisine seslenildi: "Ateşin içinde olan ve çevresinde bulunanlar kutlu kılınmıştır. Âlemlerin eğiteni Allah yücedir.
  9. Ey Musa! Doğrusu, Ben güçlü ve bilge olan Allah'ım.
  10. 10-11 Değneğini at!" Musa değneğinin yılanmış gibi titrediğini görünce hiçbir yöne bakmadan dönüp kaçtı. "Ey Musa! Korkma! Doğrusu, Benim huzurumda elçiler korkmaz; ancak haksızlık etmişken sonra kötülüğünü iyiliğe çeviren kimse de. Kuşkusuz, Ben doğrusu bağışlarım, acırım.
  11. 10-11 Değneğini at!" Musa değneğinin yılanmış gibi titrediğini görünce hiçbir yöne bakmadan dönüp kaçtı. "Ey Musa! Korkma! Doğrusu, Benim huzurumda elçiler korkmaz; ancak haksızlık etmişken sonra kötülüğünü iyiliğe çeviren kimse de. Kuşkusuz, Ben doğrusu bağışlarım, acırım.
  12. Elini koynuna sok, Firavun ve ulusuna dokuz belgeden biri olarak kusursuz beyaz çıksın. Doğrusu onlar yoldan çıkmış bir ulustur."
  13. Gözle görülen belgelerimiz kendilerine gelince, "Bu apaçık bir büyüdür" dediler.
  14. Onları, vicdanları kesin olarak bildiği halde, haksızlık ederek ve büyüklenerek bile bile inkâr ettiler. Bozguncuların sonunun nasıl olduğuna bir bak!
  15. Andolsun Davud’a ve Süleyman'a ilim verdik. İkisi: "Bizi inançlı kullarının birçoğundan üstün kılan Allah’a övgüler olsun" dediler.
  16. Süleyman Davud'a vâris oldu ve: "Ey insanlar! Bize kuş dili öğretildi ve bize her şeyden verildi. Doğrusu bu apaçık bir erdemliliktir" dedi.
  17. Süleyman’ın görülmeyen varlıklardan, insanlardan ve kuşlardan oluşan ordusu toplandı. Onlar düzenlenmiş biçimde yürüyorlardı.
  18. Sonunda, karıncaların bulunduğu dereye geldiklerinde dişi bir karınca dedi ki: "Ey karıncalar! Yerlerinize girin, Süleyman ve ordusu farkına varmadan sizi ezmesin."
  19. Süleyman sevinerek onun sözüne gülümsedi ve dedi: "Rabbim! Bana ve ana babama verdiğin nimete şükürde, hoşnut olacağın yararlı bir iş yapmakta beni özenli kıl, acımanla beni iyi kullarının arasına koy."
  20. 20-21 Ve kuşları aradı ve: "Hüthütü niçin göremiyorum! Yoksa kayıplarda mı? Andolsun, onu ya şiddetli bir azaba uğratacağım, ya da boynunu vuracağım veya bana apaçık bir delil getirmelidir" dedi.
  21. 20-21 Ve kuşları aradı ve: "Hüthütü niçin göremiyorum! Yoksa kayıplarda mı? Andolsun, onu ya şiddetli bir azaba uğratacağım, ya da boynunu vuracağım veya bana apaçık bir delil getirmelidir" dedi.
  22. Ancak çok geçmemişti ki, dedi: "Senin bilmediğin bir şeyi öğrendim. Sana Sebe’den kesin bir haber getirdim.
  23. Onlara hükmeden, kendisine her şey sağlanan ve görkemli tahtı olan bir kadın buldum.
  24. Onu ve ulusunu Allah'ı bırakıp güneşe secde ederken buldum. Şeytan kendilerine yaptıklarını güzel göstermiş, onları doğru yoldan alıkoymuştur. Bunun için doğru yolu bulamazlar.
  25. Göklerde ve yerde gizli olanları ortaya koyan, gizlediğiniz ve açıkladığınız şeyleri bilen Allah'a secde etmeleri gerekmez mi?
  26. Yüce arşın sahibi Allah'tan başka tanrı yoktur."
  27. Dedi: "Doğru mu söylüyorsun, yoksa yalancılardan mısın? Bakacağız!
  28. Şu yazımı götür, onlara at, sonra bir yana çekil, varacakları sonuca bak."
  29. 29-30 Dedi: "Ey ileri gelenler! Doğrusu bana önemli bir mektup bırakıldı. Doğrusu o Süleyman'dandır:
  30. 29-30 Dedi: "Ey ileri gelenler! Doğrusu bana önemli bir mektup bırakıldı. Doğrusu o Süleyman'dandır:
  31. Doğrusu o "Acıyan ve Acıyıcı olan Allah Adınadır: Sakın bana başkaldırmayın ve bana içtenlikle doğruya bağlanmış olarak gelin."
  32. "Ey ileri gelenler! Durumum hakkında bana fikrinizi söyleyin; sizin katılımınız bulunmadıkça, herhangi bir iş hakkında kesin bir hüküm vermem" dedi.
  33. Dediler: "Biz güçlü kimseler ve zorlu savaş adamlarıyız, ama buyruk şenindir, sen ne buyuracağını düşün."
  34. 34-35 O dedi: "Doğrusu hükümdarlar bir şehre girdikleri zaman orasını perişan ederler, öz saygılı kimselerini aşağılarlar. İşte onlar böyle davranırlar. Doğrusu Ben onlara bir hediye göndereyim de, elçilerin ne ile döneceklerine bakayım."
  35. 34-35 O dedi: "Doğrusu hükümdarlar bir şehre girdikleri zaman orasını perişan ederler, öz saygılı kimselerini aşağılarlar. İşte onlar böyle davranırlar. Doğrusu Ben onlara bir hediye göndereyim de, elçilerin ne ile döneceklerine bakayım."
  36. 36-37 Süleyman'a geldiklerinde: "Bana mal ile yardım etmek mi istiyorsunuz? Allah'ın bana verdiği size verdiğinden daha iyidir. Ne var ki siz hediyenizle sevinirsiniz. Onlara geri dön. Andolsun ki, onlara güç yetiremeyecekleri bir ordu ile gelir, onları oradan alçalmış ve küçük düşmüş olarak çıkarırım" dedi.
  37. 36-37 Süleyman'a geldiklerinde: "Bana mal ile yardım etmek mi istiyorsunuz? Allah'ın bana verdiği size verdiğinden daha iyidir. Ne var ki siz hediyenizle sevinirsiniz. Onlara geri dön. Andolsun ki, onlara güç yetiremeyecekleri bir ordu ile gelir, onları oradan alçalmış ve küçük düşmüş olarak çıkarırım" dedi.
  38. 38-39 Dedi: "Ey ileri gelenler! Bana içtenlikle doğruya bağlanmış olarak gelmelerinden önce, hanginiz onun tahtını bana getirebilir?" Cinlerden gözü pek biri, "Sen yerinden kalkmadan önce, onu sana ben getiririm, doğrusu andolsun buna güvenim, gücüm var."
  39. 38-39 Dedi: "Ey ileri gelenler! Bana içtenlikle doğruya bağlanmış olarak gelmelerinden önce, hanginiz onun tahtını bana getirebilir?" Cinlerden gözü pek biri, "Sen yerinden kalkmadan önce, onu sana ben getiririm, doğrusu andolsun buna güvenim, gücüm var."
  40. Kitap ilmine sahip olan biri dedi ki: "Gözünü açıp kapamadan ben onu sana getiririm." Süleyman tahtı hemen yanında yerleşmiş görünce: "Bu, şükür mü edeceğim, yoksa nankörlük mü edeceğim diye beni sınayan Rabbimin bolluğundandır. Şükreden ancak kendisi için şükretmiş olur; ve nankörlük eden de! Doğrusu, Rabbim varlıklıdır, cömerttir" dedi.
  41. 41-42 "Tahtını onun tanımayacağı hale getirin, bakalım doğruyu bulabilecek mi, yoksa doğruyu bulamayacaklardan mı olacak?" dedi. Kraliçe geldiğinde, "Senin tahtın böyle miydi?" denildi. O da, "Sanki odur, daha önce bize bilgi verilmişti ve içtenlikle doğruya bağlanmıştık" dedi.
  42. 41-42 "Tahtını onun tanımayacağı hale getirin, bakalım doğruyu bulabilecek mi, yoksa doğruyu bulamayacaklardan mı olacak?" dedi. Kraliçe geldiğinde, "Senin tahtın böyle miydi?" denildi. O da, "Sanki odur, daha önce bize bilgi verilmişti ve içtenlikle doğruya bağlanmıştık" dedi.
  43. Allah yerine tapmakta olduğu onu alıkoymuştu, doğrusu o inkarcı bir ulustandı.
  44. Ona, "Köşke gir" dendi; onu görünce, onu derin bir su sandı da eteğini yukarı çekti. Süleyman, "Doğrusu bu camdan yapılmış cilalı bir saraydır" dedi. O, "Rabbim! Doğrusu ben kendime yazık etmişim. Süleyman ile âlemlerin eğiteni olan Allah'a içtenlikle boyun eğdim" dedi.
  45. Andolsun ki, Semûd ulusuna Allah'a tapın diye kardeşleri Salih'i gönderdik. Hemen birbiriyle çekişen iki takım oluverdiler.
  46. "Ey ulusum! Niye iyilikten önce, tez elden kötülük istiyorsunuz. Acınasınız diye Allah'tan bağışlanma dileseniz olmaz mı?" dedi.
  47. "Senin ve beraberindekiler yüzünden uğursuzluğa uğradık" dediler. "Uğursuzluğunuz Allah katındandır; hayır! Sınava çekilen bir ulussunuz" dedi.
  48. O şehirde, yeryüzünde bozgunculuk yapan, düzeltmeye uğraşmayan dokuz kişi vardı.
  49. "Biz ona ve ailesine gece baskın yapalım, sonra da onun velisine, andolsun ailesinin yok edilişinde bulunmadık, doğrusu biz doğru söylüyoruz, diyelim' diye Allah'a yeminleşelim" dediler.
  50. Onlar bir tuzak kurdular, ama onlar farkına varmadan, biz de onlara bir tuzak kurduk.
  51. Tuzaklarının sonunun nasıl olduğuna bir bak! Doğrusu, biz onları ve uluslarının hepsini, yerle bir ettik.
  52. İşte, yolsuzlukları yüzünden ıpıssız kalan yurtlar! Doğrusu bunda, bilen bir ulus için andolsun bir belge vardır.
  53. İnanan ve Allah'a karşı saygılı olanları kurtardık.
  54. Ve Lut da, ulusuna demişti: "Göz göre göre bir hayasızlık mı yapıyorsunuz?
  55. Doğrusu kadınlar yerine, şehvetle erkeklere mi yanaşıyorsunuz. Hayır! Ancak, siz bilinçsiz davranan bir ulussunuz."
  56. Bunun üzerine ulusunun cevabı, sadece "Lut’un ailesini kentinizden çıkarın, doğrusu onlar temiz kalmaya uğraşan insanlardır" demeleri oldu.
  57. Bunun üzerine onu ve ailesini kurtardık. Yalnız karısının geride kalanlardan olmasım gerekli bulduk.
  58. Onların üzerine bir yağmur yağdırdık. Uyarılanlara olan yağmur ne kötü oldu!
  59. "Övgü Allah’adır. Seçtiği kullarına esenlik olsun. Allah mı daha iyidir, yoksa Ona koştukları ortaklar mı?" de.
  60. Yoksa gökleri ve yeri yaratan, gökten size su indirip, onunla bir ağacını bile bitirmeye gücünüzün yetmediği, güzel güzel bahçeler meydana getiren mi? Allah’ın yanında bir tanrı mı? Hayır! Onlar eşit tutan bir ulustur.
  61. Yoksa, yeri oturmaya elverişli kılan ve aralarında ırmaklar meydana getiren ve oraya sabit dağlar yerleştiren, iki deniz arasına engel koyan kimdir? Allah’ın yanında bir tanrı mı? Hayır! Çoğu bilmezler.
  62. Yoksa, darda kalana, kendisine yakardığı zaman, karşılık veren, başındaki sıkıntıyı gideren ve sizi yeryüzünün yöneticileri yapan kimdir? Allah’ın yanında bir tanrı mı? Pek az hatırlıyorsunuz.
  63. Yoksa, karanın ve denizin karanlıklarında size yol gösteren, acımasının önünde rüzgarları müjdeci olarak gönderen kimdir? Allah’ın yanında bir tanrı mı? Allah eşkoşmalardan yücedir.
  64. Yoksa, yaratmaya başlayan, sonra da onu tekrarlayan; size gökten ve yerden rızık veren kimdir? Allah'ın yanında bir tanrı mı? De ki: "Eğer doğru sözlü iseniz, güçlü delilinizi getirin."
  65. De ki: "Göklerde ve yerde görünmeyeni Allah’tan başka bilen yoktur. Ne zaman diriltileceklerınin bilincinde değillerdir."
  66. Hayır! Sonraki konusundaki bilgileri art arda gelmedi mi? Hayır! Ondan şüphededirler. Hayır! Ona karşı kördürler.
  67. 67-68 İnkâr edenler: "Biz ve babalarımız toprak olduktan sonra, bizler çıkarılacak mıyız? Andolsun ki, bu bize ve daha önce babalarımıza söz verilmiştir. Bu, ancak öncekilerin masallarıdır" dediler.
  68. 67-68 İnkâr edenler: "Biz ve babalarımız toprak olduktan sonra, bizler çıkarılacak mıyız? Andolsun ki, bu bize ve daha önce babalarımıza söz verilmiştir. Bu, ancak öncekilerin masallarıdır" dediler.
  69. De ki: "Yeryüzünde gezin, suçluların sonunun nasıl olduğuna bir bakın."
  70. Onlara üzülme, tuzaklarından dolayı endişelenme.
  71. Onlar derler ki: "Eğer doğru söylüyorsanız, bu söz ne zamandır?"
  72. De ki: "Acele istediğiniz şeyin bir kısmı belki de ardınızdadır."
  73. Doğrusu, Rabbin insanlara karşı bolluk sahibidir. Fakat onların çoğu şükretmezler.
  74. Doğrusu, Rabbin onların gönüllerinin gizlediklerini ve açığa vurduklarını da bilir.
  75. Gökte ve yerde görülmeyen her şey, şüphesiz apaçık kitaptadır.
  76. Doğrusu, bu Kuran İsrailoğullarına, ayrılığa düştükleri şeyin çoğunu anlatmaktadır.
  77. 77-78 Doğrusu o, inananlara rahmet ve doğruluk göstergesidir. Doğrusu Rabbin, aralarında kendi yasasına göre hükmünü verecektir. O güçlüdür, bilendir.
  78. 77-78 Doğrusu o, inananlara rahmet ve doğruluk göstergesidir. Doğrusu Rabbin, aralarında kendi yasasına göre hükmünü verecektir. O güçlüdür, bilendir.
  79. Allah’a güven, doğrusu sen apaçık gerçek üzerinesin.
  80. Doğrusu sen ölülere işittiremezsin, dönüp giden sağırlara da çağrıyı duyuramazsın.
  81. Sapıklıklarından kör olanlara doğru yol göstericisi olamazsın; ancak ilkelerimize inananlara duyurabilirsin; işte onlar içtenlikle boyun eğenlerdir.
  82. Kendilerine söylenmiş olan başlarına geldiği zaman, yerden onlara canlı bir yaratık çıkartırız. O, insanlara ilkelerimizi kesin olarak bilmediklerini söyler.
  83. O gün ilkelerimizi yalan sayan her ulustan topladığımız bir topluluk düzenli bir biçime konurlar.
  84. Geldikleri zaman, "İlkelerimi anlamadığınız halde yalanladınız mı? Yoksa yaptığınız neydi?" der.
  85. Haksızlık etmelerinden ötürü, söylenen söz başlarına gelir. Artık konuşamaz olurlar.
  86. Geceyi dinlensinler diye karanlık ve gündüzü çalışsınlar diye aydınlık olarak yarattığımızı görmediler mi? Doğrusu, bunda inanan ulus için dersler vardır.
  87. Boruya üfürüldüğü gün, Allah’ın diledikleri bir yana, göklerde olanlar da, yerde olanlar da, korkuya kapılırlar. Hepsi O’na boyunları bükülmüş olarak gelirler.
  88. Dağları yerinde cansız gibi durur görürsün. Oysa onlar bulutların geçişi gibi geçerler. Bu, her şeyi sağlam yapan Allah’ın sanatıdır. Doğrusu, O yaptıklarınızdan haberdardır.
  89. Kim bir iyilik yaparsa, ona daha iyisi verilir. Onlar, o günün korkusundan güvendedirler.
  90. Kötülük yapanlar, yüzü koyun ateşe atılırlar. Yaptıklarınızdan başka bir şeyle mi cezalandırılıyorsunuz?
  91. 91-92 Ben yalnız, her şeyin sahibi olanın kutlu kıldığı bu şehrin Rabbine kulluk etmekle emrolundum. Doğruya içtenlikle boyun eğenlerden olmakla ve Kur'an okumakla emrolundum. Kim doğru yolu bulmuşsa, yalnız kendisi için bulmuş olur; kim sapıtmışsa, ona de ki: "Ben sadece uyaranlardan biriyim."
  92. 91-92 Ben yalnız, her şeyin sahibi olanın kutlu kıldığı bu şehrin Rabbine kulluk etmekle emrolundum. Doğruya içtenlikle boyun eğenlerden olmakla ve Kur'an okumakla emrolundum. Kim doğru yolu bulmuşsa, yalnız kendisi için bulmuş olur; kim sapıtmışsa, ona de ki: "Ben sadece uyaranlardan biriyim."
  93. De ki: Övgü Allah’adır. O, belgelerini size gösterecek, siz de onları bileceksiniz. Rabbin, yaptıklarınızdan habersiz değildir.