Zariyat Suresi
51 Serpenler / ZÂRİYÂT Bölümü Hüseyin Atay Meali
Mekke döneminde inmiştir. 60. ayettir.
Acıyan Acıyıcı Olan Allah Adına
- 1-6 Serip serpenlere, ağırlık taşıyanlara, kolaylıkla akanlara ve iş bölümü yapanlara andolsun, ancak size söz verilen gerçektir. Doğrusu yargı günü de gelecektir.
- 1-6 Serip serpenlere, ağırlık taşıyanlara, kolaylıkla akanlara ve iş bölümü yapanlara andolsun, ancak size söz verilen gerçektir. Doğrusu yargı günü de gelecektir.
- 1-6 Serip serpenlere, ağırlık taşıyanlara, kolaylıkla akanlara ve iş bölümü yapanlara andolsun, ancak size söz verilen gerçektir. Doğrusu yargı günü de gelecektir.
- 1-6 Serip serpenlere, ağırlık taşıyanlara, kolaylıkla akanlara ve iş bölümü yapanlara andolsun, ancak size söz verilen gerçektir. Doğrusu yargı günü de gelecektir.
- 1-6 Serip serpenlere, ağırlık taşıyanlara, kolaylıkla akanlara ve iş bölümü yapanlara andolsun, ancak size söz verilen gerçektir. Doğrusu yargı günü de gelecektir.
- 1-6 Serip serpenlere, ağırlık taşıyanlara, kolaylıkla akanlara ve iş bölümü yapanlara andolsun, ancak size söz verilen gerçektir. Doğrusu yargı günü de gelecektir.
- 7-8 İçinde yörüngeler bulunan göğe andolsun ki, doğrusu siz değişik görüştesiniz.
- 7-8 İçinde yörüngeler bulunan göğe andolsun ki, doğrusu siz değişik görüştesiniz.
- 9-12 Bundan, döndürülebilecek kimseler ayartılıp döndürülür. Boş sanıda bulunan, şaşkınlık içinde dalgın kalanların canları çıksın! Yargı gününün zamanını sorarlar.
- 9-12 Bundan, döndürülebilecek kimseler ayartılıp döndürülür. Boş sanıda bulunan, şaşkınlık içinde dalgın kalanların canları çıksın! Yargı gününün zamanını sorarlar.
- 9-12 Bundan, döndürülebilecek kimseler ayartılıp döndürülür. Boş sanıda bulunan, şaşkınlık içinde dalgın kalanların canları çıksın! Yargı gününün zamanını sorarlar.
- 9-12 Bundan, döndürülebilecek kimseler ayartılıp döndürülür. Boş sanıda bulunan, şaşkınlık içinde dalgın kalanların canları çıksın! Yargı gününün zamanını sorarlar.
- O, kendilerinin ateşte denenecekleri gündür.
- Denenmenizi tadın, işte acele beklediğiniz bu idi.
- 15-17 Doğrusu, saygılı olanlar, Rablerinin kendilerine verdiğini almış olarak, bahçelerde ve pınar başlarındadırlar. Doğrusu ondan önce iyi davrananlardı. Onlar geceleri az uyuyanlardı.
- 15-17 Doğrusu, saygılı olanlar, Rablerinin kendilerine verdiğini almış olarak, bahçelerde ve pınar başlarındadırlar. Doğrusu ondan önce iyi davrananlardı. Onlar geceleri az uyuyanlardı.
- 15-17 Doğrusu, saygılı olanlar, Rablerinin kendilerine verdiğini almış olarak, bahçelerde ve pınar başlarındadırlar. Doğrusu ondan önce iyi davrananlardı. Onlar geceleri az uyuyanlardı.
- Seher vakitlerinde bağışlanma dilerlerdi.
- Onların mallarında isteyen ve istemeyen yoksul olanın hakkı vardır.
- 20-21 Kesin bilgi sahibi olanlara, yeryüzünde ve kendi içinizde nice belgeler vardır; hâlâ görmüyor musunuz?
- 20-21 Kesin bilgi sahibi olanlara, yeryüzünde ve kendi içinizde nice belgeler vardır; hâlâ görmüyor musunuz?
- Rızkınız da size söz verilen de göktedir.
- Göğün ve yerin Rabbine andolsun ki, doğrusu o sizin konuşmanız kadar gerçektir.
- İbrahim’in ağırlanan konuklarının olayı sana ulaştı mı?
- Onlar, onun yanına girip, "Esenlik!" demişlerdi. O da "Esenlik!" demişti; "Tanınmayan bir topluluk!"
- 26-27 Hemen ailesinin yanına sıvışıp semiz bir buzağı getirmiş. Onların önüne sürüp, "Yemez misiniz?" demişti.
- 26-27 Hemen ailesinin yanına sıvışıp semiz bir buzağı getirmiş. Onların önüne sürüp, "Yemez misiniz?" demişti.
- Yemediklerini görünce, onlardan endişeye düştü; "korkma!" dediler ve ona bilgin bir oğul müjdelediler.
- Bunun üzerine karısı telaşlı bir sesle geldi ve yüzünü şamarlayarak, "Kısır bir kocakarı!" dedi.
- Ona "Sana böyledir, Rabbin söylemiştir; doğrusu, O, bilgedir, bilgindir" dediler.
- "Ey elçiler! Göreviniz nedir?"
- 32-34 "Doğrusu biz savurgan, suçlu bir ulusun üzerine, Rabbinin katından işaretli çamurdan taşlar göndermekle görevlendirildik" dediler.
- 32-34 "Doğrusu biz savurgan, suçlu bir ulusun üzerine, Rabbinin katından işaretli çamurdan taşlar göndermekle görevlendirildik" dediler.
- 32-34 "Doğrusu biz savurgan, suçlu bir ulusun üzerine, Rabbinin katından işaretli çamurdan taşlar göndermekle görevlendirildik" dediler.
- 35-36 Bunun üzerine, suçlu toplumun arasında bulunan inançlıları çıkardık. Zaten orada, içtenlikle boyun bükenlerden sadece bir ev halkı bulduk.
- 35-36 Bunun üzerine, suçlu toplumun arasında bulunan inançlıları çıkardık. Zaten orada, içtenlikle boyun bükenlerden sadece bir ev halkı bulduk.
- 37-38 Can yakıcı azaptan korkanlar için, orada bir işaret bıraktık. Hani! Musa'ya gelince, onu apaçık bir kanıtla Firavuna göndermiştik.
- 37-38 Can yakıcı azaptan korkanlar için, orada bir işaret bıraktık. Hani! Musa'ya gelince, onu apaçık bir kanıtla Firavuna göndermiştik.
- O, gücüne dayanarak yüz çevirip, "bir büyücüdür" veya "bir delidir" dedi.
- Sonunda onu ve ordularını yakalayıp denize attığımızda o yeriniyordu.
- 41-42 Hani, Âda gelince onların üzerine, uğradığı hiçbir şeyi bırakmayıp, toza çeviren kuru bir rüzgar gönderdik.
- 41-42 Hani, Âda gelince onların üzerine, uğradığı hiçbir şeyi bırakmayıp, toza çeviren kuru bir rüzgar gönderdik.
- Hani, Semûd a gelince, onlara, bir süreye kadar zevklenin denmişti.
- Onlar, Rablerinin buyruğundan çıkmışlardı, bunun üzerine onları gözleri göre göre yıldırım çarptı.
- Ayağa kalkacak güçleri kalmadı, yardım da görmediler.
- Daha önce de Nuh ulusu; doğrusu onlar da yoldan çıkmış bir ulustu.
- Göğü, gücümüzle Biz kurduk; doğrusu, Biz onu genişletmekteyiz.
- Yeryüzünü Biz yaydık, ne güzel düzleyiciler.
- Anmaya çalışırsınız diye her şeyi çift çift yaratmışızdır.
- Öyleyse Allah'a kaçın, doğrusu ben size açık bir uyarıcıyım.
- Allahla beraber başkasını tanrı kılmayın, doğrusu ben O ndan size açık bir uyarıcıyım.
- İşte böyle, onlardan öncekilere herhangi bir elçi gelince, "Bir büyücüdür" veya "Bir delidir" derlerdi.
- Birbirlerine bunu mu önerdiler? Hayır! Onlar azgın bir ulustur.
- Onlardan yüz çevir; sen kınanacak değilsin.
- Hatırlat! Doğrusu hatırlatma inananlara fayda sağlar.
- Cinleri ve insanları ancak Bana tapmaları için yaratmışımdır.
- Onlardan bir rızık istemem; Beni doyurmalarını da istemem.
- Doğrusu, rızıklandıran sağlam güç sahibi olan, Allah’tır.
- Doğrusu haksızlık edenlerin, arkadaşlarının payları kadar payları vardır; Benden ivedilik istemesinler.
- Kendilerine söz verilen günde, vay o inkâr edenlere!