Zuhruf Suresi

43 Altın Bezek / ZUHRUF Bölümü Hüseyin Atay Meali

Mekke döneminde inmiştir 89. ayettir.

Acıyan Acıyıcı Olan Allah Adına

  1. Hâ, Mîm.
  2. 2-3 Apaçık Kitab’a andolsun! Doğrusu, düşünmeniz için onu arapça bir okuma kılmışızdır.
  3. 2-3 Apaçık Kitab’a andolsun! Doğrusu, düşünmeniz için onu arapça bir okuma kılmışızdır.
  4. Ve doğrusu o, Bizim katımızda Ana Kitap’tadır, andolsun o yüce ve bilgelidir.
  5. Savurgan bir ulussunuz diye sizi anmaktan cayalım mı?
  6. Öncekilere nice peygamberler göndermişizdir.
  7. Kendilerine gelen her peygamberi kesinlikle alaya alırlardı.
  8. Bunun için Biz de, bunlardan daha kuvvetli olanları yok etmişizdir. Öncekilerin örneği geçmiştir.
  9. Andolsun, onlara "Gökleri ve yeri kim yarattı?" diye sorsan, "Andolsun onları ulu olan, bilgin olan yaratmıştır" derler.
  10. O, size yeri beşik kılmış ve orada doğru gidesiniz diye yollar var etmiştir.
  11. O, suyu gökten bir ölçüyle indirir. Biz onunla ölü bir yeri diriltiriz. İşte siz de böyle diriltileceksiniz.
  12. 12-14 Bütün çiftleri yaratan O’dur. Ve size bineceğiniz gemiler ve hayvanlar var etmiştir. Bütün bunlar, üzerlerine oturunca Rabbinizin nimetini anarak, "Bunları buyruğumuza veren yücedir; yoksa, bunları bir araya getiremezdik. Doğrusu, Rabbimize döneceğiz" demeniz içindir.
  13. 12-14 Bütün çiftleri yaratan O’dur. Ve size bineceğiniz gemiler ve hayvanlar var etmiştir. Bütün bunlar, üzerlerine oturunca Rabbinizin nimetini anarak, "Bunları buyruğumuza veren yücedir; yoksa, bunları bir araya getiremezdik. Doğrusu, Rabbimize döneceğiz" demeniz içindir.
  14. 12-14 Bütün çiftleri yaratan O’dur. Ve size bineceğiniz gemiler ve hayvanlar var etmiştir. Bütün bunlar, üzerlerine oturunca Rabbinizin nimetini anarak, "Bunları buyruğumuza veren yücedir; yoksa, bunları bir araya getiremezdik. Doğrusu, Rabbimize döneceğiz" demeniz içindir.
  15. Ancak onlar, Allah’ın kulları arasından birini O’nun bir parçası saydılar. Doğrusu, insan andolsun apaçık bir nankördür.
  16. Veya O, yarattıkları arasından kızları kendisine alıp da oğulları size mi verdi?
  17. Ancak Rahman olan Allah’a isnat ettiğinizin benzeri kendilerinden birine müjdelenince, içi kinle dolarak yüzü simsiyah kesilir.
  18. Yoksa, süsler içinde yetiştirilip de, açıkça kavga edemeyecek biri olduğu için mi?
  19. Onlar, "Rahman’ın kulları olan melekleri de dişi saydılar. Onların yaratılışlarını mı gördüler? Onların tanıklıkları yazılacak ve sorguya çekileceklerdir.
  20. Eğer Rahman dilemiş olsaydı, biz bunlara kulluk etmezdik" derler. Bununla ilgili bir bilgileri yoktur, onlar sadece tahminde bulunuyorlar.
  21. Yoksa, onlara daha önce bir kitap mı verdik de, ona tutunmaya çalışmaktadırlar?
  22. Hayır! "Doğrusu, biz babalarımızı bir düzen üzerinde bulduk, doğrusu, biz de onların izlerinden gitmekteyiz" derler.
  23. Senden önce, herhangi bir kente gönderdiğimiz uyarıcıya, görkemli olanları sadece "Doğrusu, babalarımızı bir düzen üzerinde bulduk, doğrusu biz de onların izlerini izlemekteyiz" derlerdi.
  24. O "Eğer, babalarınızı üzerinde bulduğunuzdan daha doğrusunu size getirmiş isem de mi?" derdi. Onlar "Doğrusu, sizinle gönderilen şeyi inkâr ediyoruz" derlerdi.
  25. Bunun üzerine Biz de onları cezalandırdık. Yalanlayanların sonunun nasıl olduğunu bir düşün!
  26. 26-27 Hani İbrahim babasına ve ulusuna demişti ki: "Doğrusu, sizin taptığınız şeylerden uzağım. Ancak beni yaratan; doğrusu, bana doğru yol gösterecek olan O’dur."
  27. 26-27 Hani İbrahim babasına ve ulusuna demişti ki: "Doğrusu, sizin taptığınız şeylerden uzağım. Ancak beni yaratan; doğrusu, bana doğru yol gösterecek olan O’dur."
  28. Ardından geleceklere bunu devamlı kalacak bir söz olarak bıraktı. Artık belki dönerler.
  29. Hayır! Ben bunları ve babalarını, kendilerine gerçek ve açıklayıcı bir elçi gelene kadar geçindirdim.
  30. Gerçek kendilerine geldiği zaman "Bu bir büyüdür. Doğrusu, biz onu inkâr ediyoruz" dediler.
  31. Onlar "Bu Kur'an iki şehirden bir büyük adama indirilmeli değil miydi?" dediler.
  32. Rabbinin acımasını onlar mı bölüştürüyorlar? Dünya hayatında onların geçimliklerini aralarında Biz bölüştürdük; birbirlerine iş gördürmeleri için kimini kimine derecelerle üstün kıldık; Rabbinin rahmeti onların biriktirdikleri şeylerden daha iyidir.
  33. Eğer, bütün insanlar bir tek millet durumuna gelmeyecek olsaydı, Rahman olanı inkâr edenlerin evlerinin tavanlarını ve üzerinde yükseldikleri merdivenleri gümüşten yapardık.
  34. 34-35 Evlerinin kapılarını, üzerine yaslanacakları kerevetleri de altın bezeklerle süslerdik. Bunların hepsi ancak dünya hayatının geçimliğidir. Rabbinin katında olan sonraki ise O’na saygılı olanlara özgüdür.
  35. 34-35 Evlerinin kapılarını, üzerine yaslanacakları kerevetleri de altın bezeklerle süslerdik. Bunların hepsi ancak dünya hayatının geçimliğidir. Rabbinin katında olan sonraki ise O’na saygılı olanlara özgüdür.
  36. Rahman'ı anmayı umursamayana, yanından ayrılmayan kötü bir insanı arkadaş katarız.
  37. Doğrusu onlar, bunları yoldan akkorlar, bunlar da doğru yolda olduklarını sanırlar.
  38. 38-39 Sonunda Bize gelince, "Keşke benimle senin aranda doğu ile batı arasındaki kadar uzaklık olsaydı, sen ne kötü arkadaşmışsın" der. Bugün size hiç faydası dokunmaz; zira haksızlık etmiştiniz, şimdi azapta birleşiniz.
  39. 38-39 Sonunda Bize gelince, "Keşke benimle senin aranda doğu ile batı arasındaki kadar uzaklık olsaydı, sen ne kötü arkadaşmışsın" der. Bugün size hiç faydası dokunmaz; zira haksızlık etmiştiniz, şimdi azapta birleşiniz.
  40. Sağırlara sen mi duyuracaksın? Yoksa körlere ve apaçık sapkınlıkta olanlara sen mi doğru yol göstereceksin?
  41. 41-42 Seni uzaklaştırsak bile, doğrusu, Biz onları cezalandırırız; yahut onlara söz verdiğimizi sana gösteririz. Doğrusu Bizim onlara gücümüz yeter.
  42. 41-42 Seni uzaklaştırsak bile, doğrusu, Biz onları cezalandırırız; yahut onlara söz verdiğimizi sana gösteririz. Doğrusu Bizim onlara gücümüz yeter.
  43. Sana vahyolunana sarıl; sen, doğrusu, doğru yol üzerindesin.
  44. Ve doğrusu, bu sana ve ulusuna bir hatırlatmadır, ondan sorumlu tutulacaksınız.
  45. Senden önce gönderdiğimiz elçilerimize sor, Biz, Rahman’dan başka, kulluk edilecek tanrılar yapmış mıyız?
  46. Andolsun, Biz Musa’yı belgelerimizle Firavun’a ve ileri gelenlerine göndermiştik, doğrusu ben, âlemlerin eğiteninin elçisiyim, demişti.
  47. Onlara belgelerimizi getirdiği zaman, hemen onlar bunlara gülmeye başladılar.
  48. Onlara gösterdiğimiz her bir belge diğerinden daha büyüktü, belki dönerler diye onları azaba uğrattık.
  49. "Ey büyücü! Sana verdiği söze göre, Rabbine bizim için yalvar da, doğrusu doğru yol da olalım" dediler.
  50. Ancak, azabı üzerlerinden kaldırdığımızda hemen sözlerinden döndüler.
  51. Firavun ulusuna seslendi: "Ey ulusum! Mısır hükümdarlığı ve altından akan bu ırmaklar benim değil mi? Görmüyor musunuz?
  52. Yahut, ben, bu değersiz ve nerdeyse konuşamayan kimseden daha iyi değil miyim?
  53. Ona altın bilezikler verilmeli veya yanında bulunacak meleklerle gelmeli değil mi?"
  54. O, ulusunu küçümsedi, ama onlar kendisine yine de itaat ettiler. Doğrusu, onlar yoldan çıkmış bir ulustu.
  55. Böylece Bizi öfkelendirince onları cezalandırdık, hepsini suda boğduk.
  56. Biz onları öncekilere ve sonrakilere bir örnek kıldık.
  57. Meryem’in oğlu örnek olarak verilince, senin ulusun buna hemen gülüştüler.
  58. "Bizim tanrılarımız mı, yoksa o mu daha iyidir?" dediler. Sana böyle söylemeleri, sadece tartışmaya girişmek içindir. Hayır! Onlar kavgacı bir ulustur.
  59. O, ancak, kendisine nimet verdiğimiz ve Israiloğullarına örnek kıldığımız bir kuldur.
  60. Eğer dileseydik, içinizden yeryüzünde yerinize geçecek melekler var ederdik.
  61. Doğrusu, bu, Saati bildirmedir, sakın onda şüphe etmeyin. Bana uyun, bu doğru yoldur.
  62. Sakın şeytan sizi alıkoymasın; doğrusu, o size apaçık bir düşmandır.
  63. İsa açık belgeleri getirdiği zaman, "Size anlayış getirdim ve ayrılığa düştüğünüz şeylerin bir kısmını açıklamak üzere geldim. Allah'a saygılı olun, bana itaat edin.
  64. Doğrusu, Allah benim de Rabbimdir, sizin de Rabbinizdir, artık Ona kulluk edin, bu doğru yoldur" demişti.
  65. Ama, aralarında bölük bölük ayrılığa düştüler. Can yakıcı günün azabına uğrayacak olan zalimlerin vay haline!
  66. Farkında olmadıkları bir anda, Saatin kendilerine ansızın gelmesini mi bekliyorlar?
  67. O gün, saygılı olanlar dışında, dost olanlar birbirine düşman olurlar.
  68. 68-69 "İlkelerimize inanmış ve doğruya içtenlikle bağlı olan kullarım! Bugün size korku yoktur, siz üzülmeyeceksiniz .
  69. 68-69 "İlkelerimize inanmış ve doğruya içtenlikle bağlı olan kullarım! Bugün size korku yoktur, siz üzülmeyeceksiniz
  70. Siz ve eşleriniz, ağırlanmış olarak cennete giriniz."
  71. Onlar için altın kadeh ve tepsiler dolaştırılır, canlarının istediği ve gözlerinin hoşlandığı her şey oradadır. Siz orada temellisinizdir.
  72. İşlediklerinize karşılık, size verilen cennet işte budur.
  73. Orada sizin için bol yemiş vardır, onlardan yersiniz.
  74. 74-76 Doğrusu suçlular, cehennem azabında temelli kalacaklardır. Azaplarına hiç ara verilmez, onlar orada tamamen umutsuzdurlar. Biz onlara haksızlık etmedik, ancak, onlar haksızlık eden kimselerdi.
  75. 74-76 Doğrusu suçlular, cehennem azabında temelli kalacaklardır. Azaplarına hiç ara verilmez, onlar orada tamamen umutsuzdurlar. Biz onlara haksızlık etmedik, ancak, onlar haksızlık eden kimselerdi.
  76. 74-76 Doğrusu suçlular, cehennem azabında temelli kalacaklardır. Azaplarına hiç ara verilmez, onlar orada tamamen umutsuzdurlar. Biz onlara haksızlık etmedik, ancak, onlar haksızlık eden kimselerdi.
  77. Ve şöyle seslenirler: "Ey nöbetçi! Rabbin hiç değilse canımızı alsın." "Doğrusu siz kalacaksınız" der.
  78. 78-79 Andolsun ki, size gerçeği getirdik; ancak çoğunuz gerçeği tiksiniyordunuz. Yoksa, bir işe mi karar verdiler? Doğrusu, biz de kararlıyız.
  79. 78-79 Andolsun ki, size gerçeği getirdik; ancak çoğunuz gerçeği tiksiniyordunuz. Yoksa, bir işe mi karar verdiler? Doğrusu, biz de kararlıyız.
  80. Yoksa, kendilerinin gizli veya açık konuşmalarını duymadığımızı mı sanırlar? Evet! Yanlarındaki elçilerimiz yazmaktadırlar.
  81. De ki: "Eğer Rahman olanın çocuğu olsa, onu reddedenlerin ilki ben olurdum."
  82. 82-83 Göklerin ve yerin Rabbi olan, arşın Rabbi, onların nitelendirmelerinden uzaktır. Bırak onları, kendilerine söz verilen güne kavuşuncaya kadar, dalıp, oynasınlar.
  83. 82-83 Göklerin ve yerin Rabbi olan, arşın Rabbi, onların nitelendirmelerinden uzaktır. Bırak onları, kendilerine söz verilen güne kavuşuncaya kadar, dalıp, oynasınlar.
  84. 84-85 Gökte de Tanrı, yerde de Tanrı O’dur. Bilge olan, bilgin olan O’dur. Göklerin, yerin ve ikisinin arasında bulunanların egemenliği kendisinin olan Allah ne yücedir! Saati bilmek Ona aittir. Ona döndürüleceksiniz.
  85. 84-85 Gökte de Tanrı, yerde de Tanrı O’dur. Bilge olan, bilgin olan O’dur. Göklerin, yerin ve ikisinin arasında bulunanların egemenliği kendisinin olan Allah ne yücedir! Saati bilmek Ona aittir. Ona döndürüleceksiniz.

  86. Ondan başka yalvardıkları aracılık edemezler. Ancak, bilenler gerçeğe tanıklık ederler.

  87. Onlara kendilerini kimin yarattığını sorsan, "Allah'tır" derler. Öyleyken nasıl da döndürülüyorlar?
  88. 88-89 Onun deyişi: "Ey Rabbim! Yemin olsun ki, bunlar inanmayan bir ulustur." Öyleyse, onlardan vazgeç "Barış" de. Artık yakında bileceklerdir.
  89. 88-89 Onun deyişi: "Ey Rabbim! Yemin olsun ki, bunlar inanmayan bir ulustur." Öyleyse, onlardan vazgeç "Barış" de. Artık yakında bileceklerdir.