Ali İmran Suresi
Mustafa Cemil Kılıç Meali
Esirgeyen Bağışlayan Allah'ın adıyla...
- Elif, Lam, Mim...
- O öyle bir Allah'tır ki, ondan başka ilah yoktur. Yaşam sahibidir ve varlığı kendindendir.
- O, sana bu kitabı, kendinden öncekileri doğrulayıcı ve onaylayıcı olarak indirmiştir. Tevrat'ı ve İncil'i de o indirmiştir.
- O ikisi, bundan önce, insanlar için yol göstericiydiler. O, doğru ile yanlışı ayırt edici olanı da indirmiştir. Kuşkusuz, Allah'ın ayetlerini yadsıyanlar için şiddetli bir azap vardır. Andolsun ki, Allah, üstündür ve öç alandır.
- Hiç kuşku yok ki, gökte ve yerdeki hiçbir şey Allah'tan gizli değildir.
- Döl yataklarında size dilediği gibi biçim veren odur. Ondan başka ilah yoktur. O, gücün ve erdemli bilginin kaynağıdır.
- Sana, bu kitabı indiren de odur. Onun ayetlerinin bir bölümü açık anlamlıdır ve onlar kitabın temelini oluşturur. Öbür ayetlerse kapalı anlamlıdır. Şu bir gerçek ki, kalplerinde hastalık bulunanlar insanları şaşırtmak ve farklı anlamlar vermek için kapalı anlamlı ayetlerin ardına düşerler. Oysa onların gerçek anlamını yalnızca Allah bilir. Bilimde derinleşmiş olanlar ise; "Tümünün rabbimizin katından geldiğine gereğince inandık," derler. Gerçek şu ki, akıl sahiplerinden başkası düşünüp öğüt almaz.
- "Rabbimiz, bizi doğru yola ulaştırdıktan sonra kalplerimizin eğrilmesine izin verme. Üzerimize katından rahmetini yağdır. Kuşkusuz sen bağışta bulunansın."
- "Rabbimiz, gerçekleşmesi konusunda kuşku bulunmayan o günde insanları bir araya toplayacak olan elbette ki sensin." Kuşkusuz, Allah, verdiği sözden asla dönmez.
- Doğrusu inkarcıların ne malları ne de çocukları Allah'a karşı kendilerine bir yarar sağlamaz. Onlar ki, ateşin yakıtı olacaklardır.
- Onların durumu, Firavun un halkı veya ondan öncekilerin durumu gibidir. Onlar da ayetlerimizi yalanlamışlardı da Allah onları suçüstü yakalamıştı. Kuşkusuz ki, Allah'ın cezalandırması çok şiddetlidir.
- İnkarcılara de ki; "Yenilecek ve Cehenneme sürüleceksiniz. Orası ne kötü bir yerdir."
- Şüphesiz, karşı karşıya gelen o iki toplulukta sizin için bir ibret vardır: Bir topluluk Allah yolunda çarpışıyordu. Öteki ise inkarcıydı. Onlar bakışlarıyla karşılarındakini kendilerinin iki katı görüyorlardı. Allah da dilediğini yardımıyla destekliyordu. Hiç kuşku yok ki, görebilme yeteneği olanlar için bunda elbette bir ibret vardır.
- Kadın, çocuk, kantarlar dolusu altınla gümüş, iyi cins atlar, davar ve ekin gibi tutkuların sevgisi insanlar için çok çekicidir. Bütün bunlar dünya yaşamının geçici yararlarıdır. Oysa varılacak en güzel yer Allah katındadır.
- De ki; "Size bunlardan daha iyisini bildireyim mi? Sakınanlar için rablerinin katında, içinde temelli kalacakları, yüzeyinden ırmaklar akan cennetler, tertemiz eşler ve Allah'ın rızası vardır. Elbette ki, Allah, kulları gereğince görendir."
- Onlar ki şöyle derler; "Rabbimiz, biz gerçekten inandık, o halde sen bizim günahlarımızı bağışla ve bizi ateşin azabından koru."
- Onlar ki, sabredenler, doğru sözlü olanlar, gönülden boyun eğenler, yardımda bulunanlar ve tan yeri ağarırken bağışlanma dileyenlerdir.
- Allah, kendisinden başka ilah olmadığına tanıklık etmektedir. Melekler ve adaleti gözeten bilginler de tanıklık etmektedir. Ondan başka ilah yoktur. O, gücün ve erdemli bilginin kaynağıdır.
- Doğrusu Allah katında din, İslam'dır. Kendilerine kitap verilmiş olanlar, onlara bu bilgi geldikten sonra sırf aralarındaki kıskançlık yüzünden anlaşmazlığa düştüler. Her kim, Allah'ın ayetlerini inkar ederse bilsin ki, Allah, hesabı çabuk görendir.
- Buna karşın yine de seninle çekişecek olurlarsa onlara de ki: "Ben kendimi bana uyanlarla birlikte Allah'a verdim." Kendilerine kitap verilenlerle kitap verilmeyenlere de de ki; "Siz de kendinizi Allah'a verdiniz mi?" Eğer onlar da kendilerini Allah'a verecek olurlarsa doğru yolu tutmuş olurlar. Yok eğer bundan yüz çevirirlerse işte o zaman sana düşen yalnızca bildirmektir. Elbette ki, Allah, kulları gereğince görendir.
- Allah'ın ayetlerini inkar edenlere, haksız yere Tanrı elçilerini öldürenlere ve insanlardan adalete uygun iş yapmayı emredenlerin canına kıyanlara çok acıklı bir azaba çarptırılacaklarını haber ver.
- İşte onlar, yaptıkları dünya ve ahirette boşa gitmiş olanlardır. Ve onlara yardım edecek kimse de bulunmayacaktır.
- Şu, kendilerine kitaptan bir pay verilmiş olanlara bak, aralarında hüküm vermesi için Allah'ın kitabına çağırılıyorlar da içlerinden bir topluluk yüz çevirerek dönüp gidiyor.
- Buna sebep, onların; "Ateş bize sayılı bir kaç gün dışında dokunmaz," demeleridir. Oysa uydurup durdukları şeyler, dinleri hakkında onları işte böyle aldatmaktadır.
- Peki, ya geleceği konusunda kuşku bulunmayan o gün gelip de biz onların tümünü topladığımızda ve kimseye hiçbir haksızlık edilmeden herkese kazandığının karşılığı tastamam verildiğinde onların hali nice olacak?
- De ki; "Yöneticilerin yöneticisi olan Tanrım, sen yönetimi dilediğine verir, dilediğini de yönetimden indirirsin. Dilediğini yükseltir, dilediğini de alçaltırsın. Tüm iyilikler senin elindedir. Kuşku yok ki, sen her şeye gücü yetensin!"
- "Sen ki, geceyi gündüze, gündüzü de geceye katarsın. Sen ki, ölüden diriyi, diriden de ölüyü çıkarırsın. Ve sen ki, dilediğine hesapsızca yaşamlık verirsin."
- Sakın ola ki, inananlar, inananları bırakıp da inkarcıları dost edinmesinler. Kim bunu yaparsa kuşkusuz ki, Tanrıyla ilişkisi kesilir. Yalnız bunu, onlardan sakınmak için yaparsanız o başkadır. Allah, sizi kendisinden sakınmaya çağırıyor. Sonuçta dönüş Allah'adır.
- De ki; "İçinizde olanı gizleseniz de, açıklasanız da Allah onu bilir. O, göklerde ve yerde ne varsa hepsini bilmektedir. Elbette ki, Allah, herşeye gücü yetendir."
- Öyle bir gün gelecek ki, o gün herkes yaptığı her iyiliği önünde hazır bulacaktır. İşlediği her kötülükle de kendisi arasında uzun bir mesafe olmasını isteyecektir. Allah, sizi kendisinden sakınmaya çağırıyor. Kuşkusuz ki, Allah, kullarına karşı çok şefkatlidir.
- De ki; "Eğer Allah'ı seviyorsanız bana uyun ki, Allah da sizi sevsin ve günahlarınızı bağışlasın. Kuşku yok ki, Allah, esirgeyendir, acıyandır."
- De ki; "Allah'a ve Tanrı elçisine boyun eğin." Buna karşın yine de yüz çevirirlerse bilsinler ki, Allah, inkarcıları sevmez.
- Gerçek şu ki, Allah, Adem'i, Nuh'u, İbrahim soyunu ve İmran ailesini evrenlere üstün kılmıştır.
- Onlar birbirlerinden türemiş bir soydur. Elbette ki, Allah, işitendir, bilendir.
- Hani bir zamanlar İmran'ın eşi; "Rabbim, ben özgür bir biçimde karnımdakini sana adadım. Adağımı kabul eyle. Hiç kuşku yok ki, sen, işiten ve bilensin," demişti.
- Onu doğurduğunda ise, Allah onun ne doğurduğunu bilirken; "Rabbim, kız doğurdum. Erkek, kız gibi değildir. Ben ona Meryem adını verdim. Onu da, soyunu da, kovulmuş Şeytandan koruman için sana yakarıyorum," demişti.
- Bunun üzerine rabbi, adağını güzel bir şekilde kabul etti ve onu Zekeriyya'nın korumasında güzel bir çiçek gibi yetiştirdi. Zekeriyya, tapıncağa her girişinde onun yanında yiyecekler bulur ve "Meryem, bunlar sana nereden geliyor?" diye sorardı. O da, "Bu, Allah katındandır. Allah dilediğine hesapsızca yaşandık verir," derdi.
- Zekeriyya orada rabbine yalvarmış ve şöyle demişti; "Rabbim, bana katından temiz bir soy bağışla. Kuşku yok ki sen, duaları işitmektesin."
- Bunun üzerine, Zekeriyya tapıncakta ayağa kalkmış bir biçimde içtenlikle yakararak dua ederken melekler ona şöyle seslendiler; "Allah, sana Yahya adında bir çocuğun olacağını müjdeliyor. O Yahya ki, Allah'tan gelen bir sözü doğrulayıcı, efendi, arzularına kapılmayan ve doğruluktan ayrılmayan kişilerden olan bir Tanrı elçisi olacaktır."
- Dedi ki; "Rabbim, benim nasıl oğlum olur? Ben artık iyice yaşlandım. Eşim de kısırdır." O da şöyle dedi; "Bu, böyledir. Allah dilediğini gerçekleştirir."
- O; "Rabbim, bana bir işaret ver," deyince Allah ona şöyle dedi; "Senin için işaret, halkla simgelerle anlaşmak dışında üç gün konuşmamaktır. Rabbini çokça anmalı ve onu sabah-akşam yüceltmelisin."
- Bir de melekler şöyle demişlerdi; "Ey Meryem, Allah seni seçti. Seni tertemiz yarattı ve seni tüm dünya kadınları üzerinde seçkin kıldı."
- "Ey Meryem, rabbine karşı saygıyla ayakta dur, ona secde et, Tanrıya kulluk için öne doğru eğilenlerle birlikte sen de eğil".
- İşte bu, bilinmeyen gizli haberlerdendir ve biz onu sana bildiriyoruz. Onlar, Meryem'in bakımını kimin üstleneceğini belirlemek için kalemlerini atarlarken sen yanlarında değildin. Çekiştikleri sırada da yanlarında değildin.
- Bir de melekler şöyle demişti; "Ey Meryem, Allah seni, kendisinden gelen bir sözle müjdeliyor. Adı, Meryem oğlu îsa Mesih'tir. O, dünya ve ahirette yüz akıdır ve Allah'a yaklaştırılanlardandır."
- "O, beşikte iken de, yetişkin iken de insanlarla konuşacak ve doğruluktan ayrılmayanlardan olacaktır."
- Meryem de şöyle dedi; "Rabbim, bana bir erkek dokunmamışken nasıl çocuğum olabilir?" O, şöyle yanıt verdi; "Elbette ki Allah, dilediğini bu şekilde de yaratır. O, bir işin olmasını istediğinde yalnızca "ol!" der ve o iş hemen oluverir."
- O, ona yazmayı, erdemli bilgiyi, Tevrat'ı ve İncil'i öğretecektir.
- Ve onu İsrail oğullarına Tanrı elçisi olarak gönderecektir. O da diyecek ki; "Ben size rabbinizden bir kanıtla geldim. Size çamurdan bir kuş sureti yapar, sonra ona üflerim; o da Allah'ın izniyle kuş oluverir. Anadan doğma körleri ve alacalıları iyileştirir, Allah'ın izniyle ölüleri de diriltirim. Ayrıca, size, evinizde ne yediğinizi ve ne sakladığınızı da haber veririm. Eğer inanan kimselerseniz, bunda sizin için bir ibret vardır."
- "Benden önce gönderilen Tevrat'ı doğrulayıcı olarak ve size yasak edilmiş olan şeylerden bazılarını helal kılmak üzere, rabbinizden bir kanıtla geldim. Allah'tan sakının ve bana boyun eğin."
- "Kuşkusuz ki o, benim de rabbim, sizin de rabbinizdir. O halde ona kulluk edin. Dosdoğru olan yol işte budur."
- Buna karşın İsa onların inkarcılıkta yine de ısrar ettiklerini hissedince; "Allah'a giden yolda bana yardım edecek kim var?" dedi. Havariler ise şöyle dediler; "Allah yolunda yardımcılar biziz. Biz Allah'a inandık. Ey îsa, sen de tanık ol ki, biz Müslümanlarız."
- "Rabbimiz, biz senin indirdiğine gönülden inandık ve elçiye uyduk. O halde bizi tanıklarla birlikte yaz."
- Onlar ki tuzak kurdular; Allah da tuzak kurdu. Elbette ki, Allah, tuzak kuranların en iyisidir.
- O zaman Allah şöyle buyurmuştu; "Ey İsa, seni öldürecek olan benim. Seni kendi katıma yükseltecek ve kafirlerin elinden kurtarıp temize çıkaracağım ve sana uyanları da diriliş gününe kadar inkarcılardan üstün kılacağım. Sonra hepiniz bana döneceksiniz. Ben de anlaşmazlığa düştüğünüz şey hakkında hükmümü vereceğim."
- İnkarcıları ise dünyada da ahirette de şiddetli bir azapla cezalandıracağım. Üstelik onlara yardım edecek hiç kimse de bulunmayacaktır.
- Ama inanıp da iyi işler yapanlara gelince, onların ödülleri tam olarak verilecektir. Elbette ki, Allah, zalimleri asla sevmez.
- İşte biz bunları sana, ayetlerden ve erdemli bilginin kaynağı olan kutlu iletiden okuyoruz.
- Kuşkusuz, Allah katında İsa'nın durumu, Adem'in durumu gibidir. Allah, onu topraktan yarattı, sonra ona "ol!" dedi ve o da hemen oluverdi.
- Bu rabbinden gelen bir gerçektir. O halde sakın kuşku duyanlardan olma.
- Artık sana gelen bu bilgiden sonra her kim bu konuda seninle tartışırsa, de ki; "Gelin, çocuklarımızı ve çocuklarınızı, kadınlarımızı ve kadınlarınızı çağırarak siz ve biz hepimiz bir araya gelelim ve sonra Allah'ın lanetinin yalancıların üzerine olması için lanetleşelim."
- İşte gerçeğin ta kendisi budur ki, Allah'tan başka ilah yoktur. Kuşkusuz Allah, gücün ve erdemli bilginin kaynağıdır.
- Buna karşın yine de yüz çevirirlerse, elbette ki, Allah, bozguncuları çok iyi bilmektedir.
- De ki; "Ey kendilerine kitap verilenler, sizinle bizim aramızda ortak olan bir söze gelin. Allah'tan başkasına kulluk etmeyelim, ona hiç bir şeyi ortak koşmayalım ve Allah'ı bırakıp kimimiz kimimizi rabler edinmesin." Eğer yine yüz çevirirlerse, siz de onlara; "Tanık olun, biz gerçekten Müslümanlarız," deyin.
- Ey kendilerine kitap verilenler, İbrahim konusunda ne diye tartışıp duruyorsunuz? Oysa Tevrat da İncil de ondan sonra indirildi. Buna da mı aklınız ermiyor?
- İşte siz böylesiniz. Hadi, hakkında bilginiz olan konularda tartışıyorsunuz. Peki hiç bilginiz olmayan bir konuda ne diye tartışıp duruyorsunuz? Oysa Allah biliyor ama siz bilmiyorsunuz.
- İbrahim, Yahudi de, Hıristiyan da değildi. Ama o, doğruya yönelen bir Müslüman'dı ve ortak koşanlardan değildi.
- Doğrusu insanlardan İbrahim'e yakın olanlar onun izinden gidenlerdir. Bir de şu Tanrı elçisi ve ona inananlardır. Elbette ki, Allah, inananların dostudur.
- Kendilerine kitap verilenlerden bir topluluk, sizi şaşırtıp saptırmayı tasarladı. Oysa onlar kendilerinden başkasını saptıramazlar. Ne var ki, anlayamıyorlar.
- Ey kendilerine kitap verilenler, tanık olduğunuz halde Allah'ın ayetlerini neden inkar ediyorsunuz?
- Ey kendilerine kitap verilenler, neden yanlışı gerçeğe karıştırıyor ve doğruyu, bile bile gizliyorsunuz?
- Kendilerine kitap verilenlerden bir topluluk şöyle dedi; "İnananlara indirilene gündüzün başlangıcında inanın, bitiminde ise küfredin. Belki onlar da dönerler."
- " Ve sakın sizin dininize uyanlardan başkasına inanmayın." De ki onlara; "Kuşkusuz doğru yol, Allah'ın yoludur. Size verilenin bir benzeri bir başkasına da veriliyor diye ya da onlar rabbinizin katında tartışıp size üstün gelecekler diye mi bütün bunlar?" Yine de ki; "Kuşkusuz bağış ve sunum Allah'ın elindedir. O, onu dilediğine verir. Elbette ki, Allah, sunumu geniş olan ve gereğince bilendir."
- O, bağışını dilediğine özgü kılar. Kuşkusuz ki, Allah, büyük sunum sahibidir.
- Kendilerine kitap verilenlerden öylesi vardır ki, kendisine yığınla emanet bıraksan sana onu aynen öder. Fakat onlardan öylesi de vardır ki, kendisine bir dinar emanet etsen, başına dikilip durmadıkça onu geri ödemez. Onlar; "Kendilerine kitap verilmeyenlere karşı bizim bir sorumluluğumuz yoktur," dedikleri için böyle davranıyorlar ve bile bile Allah'a karşı yalan söylüyorlar.
- Hayır öyle değil. Kim verdiği sözü yerine getirir ve sakınırsa elbette ki, Allah da sakınanları sever.
- Allah'a verdikleri sözü ve yeminlerini az bir paraya satanların ahirette hiçbir nasipleri olmayacaktır. Diriliş gününde Allah ne onlarla konuşacak, ne yüzlerine bakacak, ne de onları temize çıkaracaktır. Onların hakkı yalnızca acı bir azap olacaktır.
- Onlardan bir topluluk da vardır ki, aslında kitaptan olmayan bir şeyi siz kitaptan sanın diye, dillerini kitapla eğip bükerler. O, Allah katından olmadığı halde, "Bu, Allah katındandır," derler. Ve böylece bile bile Allah'a karşı yalan söylerler.
- Hiçbir insana yakışmaz ki, Allah, ona kitap, hüküm ve Tanrı elçiliği versin de sonra o, insanlara, "Tanrıyı bırakın da bana kul olun," desin. O ancak şöyle der; "Öğrenip öğrettiğiniz kitap gereğince kendisini rabbine adayan kullar olun."
- Ve o, hiçbir zaman size melekleri ve Tanrı elçilerini rabler edinmenizi de emretmez. Siz Müslüman olduktan sonra, o, size, hiç inkarcılığı emreder mi?
- Hani Allah, Tanrı elçilerinden şöyle kesin bir söz almıştı; "Andolsun, size kitap ve erdemli bilgiden verip sonra size yanınızdakini doğrulayan bir Tanrı elçisi geldiğinde, ona kesin olarak inanacak ve ona yardımda bulunacaksınız." Ve demişti ki; "Bunu kabul ettiniz ve bu ağır sorumluluğu aldınız mı?" Onlar da; "Kabul ettik," demişlerdi de, "Öyleyse tanık olun, ben de sizinle birlikte tanık olanlardanım," diye yanıt vermişti.
- O halde artık kim yüz çevirirse, elbette ki onlar, yoldan çıkanların ta kendileridir.
- Yoksa onlar, Allah'ın dininden başka bir din mi arıyorlar? Halbuki göklerde ve yerde ne varsa, hepsi istese de istemese de ona boyun eğmiştir. Ve sonunda tümü ona döndürülecektir.
- De ki; "Biz Allah'a da, bize indirilene de; İbrahim'e, İsmail'e, İshak'a, Yakub'a ve torunlarına indirilmiş olana da; Musa'ya, İsa'ya ve bütün Tanrı elçilerine rablerinden verilene de inandık. Biz onların hiçbirini öbüründen ayrı tutmayız. Ve biz ki, yalnızca ona boyun eğenleriz."
- Kim İslam'dan başka bir dini benimserse, bu ondan asla kabul edilmeyecektir. O, ahirette de kaybedenlerden olacaktır.
- Kendilerine apaçık belgeler geldiği ve Tanrı elçisinin hak olduğuna tanık oldukları halde, inanıp sonra da inkara sapan bir toplumu Allah nasıl doğru yola iletir? Allah, zulmeden bir toplumu elbette ki doğru yola ulaştırmaz.
- Onların cezası, Allah'ın, meleklerin ve tüm insanların lanetine uğramaktır.
- Onlar bu lanetin içinde kalacaklardır. Ne cezaları hafifletilecek, ne de yüzlerine bakılacaktır.
- Ancak daha sonra tövbe eden ve durumlarını düzeltenler başkadır. Çünkü Allah, acıyandır, esirgeyici olandır.
- Doğrusu, inandıktan sonra inkarcılığa sapmış, sonra da inkarcılıkta daha da azıtmış olanların tövbeleri asla kabul edilmeyecektir. Onlar ki, yoldan çıkanların ta kendileridir.
- Gerçeği örtüp de inkarcılığa sapmış olarak ölenlerin durumuna gelince, onların her biri kendini kurtarmak için dünya dolusu altın verse de asla kabul edilmeyecektir. Onlar için korkunç bir azap vardır. Ve onlara yardım edecek kimse de bulunmayacaktır.
- Sevdiğiniz şeylerden başkalarına da vermedikçe asla iyiliğe ulaşamazsınız. Yardım olarak her ne verirseniz, Allah, elbette ki onu bilmektedir.
- İsrail, Tevrat indirilmeden önce kendisine neleri yasak ettiyse onlardan başka her çeşit yiyecek, İsrail oğullarına helal idi. Onlara de ki; "Sözünüz doğruysa getirin Tevrat'ı da okuyun bakalım."
- O halde bundan sonra kim Allah'a karşı yalan söylerse elbette ki onlar, zalimlerin ta kendileridir.
- Onlara de ki: "Allah doğruyu söylemiştir. O halde Allah'ı bir bilerek İbrahim'in dinine bağlanın. Elbette ki o, ortak koşanlardan olmamıştır."
- Şu bir gerçek ki, insanlar için yapılan ilk ev, evrenlere doğruluk aracı olan ve Mekke'de bulunan kutlu evdir.
- Orada apaçık kanıtlarla İbrahim'in makamı vardır. Kim oraya girerse, güvende olur. Yoluna gücü yetenlerin o kutlu evi ziyaret etmesi Allah'ın insanlara öğüdüdür. Kim bunu inkar ederse, bilsin ki, Allah, hiç kimseye muhtaç olmayandır.
- De ki; "Ey kendilerine kitap verilenler, Allah tüm yaptıklarınıza tanıklık ediyorken Allah'ın ayetlerini niçin inkar ediyorsunuz?"
- Yine de ki; "Ey kendilerine kitap verilenler, gerçeğe tanık olduğunuz halde, niçin Allah'ın yolunu eğri göstermeye çalışıp da inananları ondan alıkoyuyorsunuz? Halbuki Allah, yaptıklarınızdan asla habersiz değildir."
- Ey inananlar, eğer kendilerine kitap verilenlerden bir topluluğa boyun eğerseniz, onlar sizi inancınızdan sonra tekrar inkarcılığa döndürürler.
- Size, Allah'ın ayetleri okunup dururken ve onun elçisi de aranızda olduğu halde dönüp nasıl inkar ediyorsunuz? Kim ki, Allah'a sımsıkı bağlanırsa, elbette o, doğru yola iletilmiştir.
- Ey inananlar, Tanrı'dan nasıl sakınmak gerekiyorsa öylece sakının ve siz, kesinlikle Müslüman olmaktan başka bir biçimde ölmeyin.
- Allah'ın ipine hep birlikte sımsıkı sarılın ve ayrılığa düşmeyin. Allah'ın size olan nimetini anımsayın. Siz ki, birbirinize düşman kişiler idiniz ama o, kalplerinizi birleştirdi ve onun nimeti sayesinde kardeşler oldunuz. Bir ateş çukurunun kenarında idiniz. O, sizi oradan kurtardı. Umulur ki, doğru yola gelirsiniz diye Allah, size, ayetlerini işte böylece açıklıyor.
- İçinizde, iyiliğe çağıran, sağduyuyu öğütleyen ve kötülükten sakındıran bir topluluk bulunsun. İşte onlar kurtuluşa erenlerin ta kendileridir.
- Sakın kendilerine apaçık belgeler geldikten sonra parçalanıp ayrılan ve anlaşmazlığa düşenler gibi olmayın. İşte onlar için büyük bir azap vardır.
- Gün gelir bazı yüzler ağarır, bazı yüzler kararır. Yüzleri kararanlara şöyle denir; "Siz ki, inandıktan sonra inkarcılığa mı saptınız? O halde inkarınız yüzünden azabı tadın bakalım."
- O gün yüzleri ağaranlar ise, Allah'ın rahmeti içindedir. Onlar ki, orada kalıcıdırlar.
- İşte bunlar, sana dosdoğru olarak okuduğumuz Allah'ın ayetleridir. Elbette ki, Allah, hiç kimseye haksızlık etmek istemez.
- Göklerde ve yerde ne varsa tümü Allah'ındır. Ve bütün işlerin sonu Allah'a çıkar.
- Siz, insanların iyiliği için çıkarılmış en hayırlı topluluksunuz. İyiliği özendirir, kötülükten sakındırır ve Allah'a gereğince inanırsınız. Keşke kendilerine kitap verilenler de inansalardı. Elbette kendileri için iyi olurdu. Onlardan inananlar da olmakla birlikte, pek çoğu yoldan çıkmış kimselerdir.
- Onlar size sıkıntıdan başka bir zarar veremezler. Sizinle savaşacak olsalar bile arkalarını dönüp kaçarlar; sonra onlara yardım eden de çıkmaz.
- Nerede bulunurlarsa bulunsunlar, onların üzerine alçaklık damgası vurulmuştur. Yalnız Allah'ın ve inananların korumasına sığınmış olanlar ise elbette ki başkadır. Diğerleri, döne dolaşa Allah'ın hışmına uğrarlar ve miskinlik altında ezilmeye mahkum kalırlar. Çünkü onlar, Allah'ın ayetlerini inkar ediyorlar ve Tanrı elçilerini bile bile öldürüyorlardı. Çünkü baş kaldırmışlardı ve aşırılık yapıyorlardı.
- Ancak elbette ki onların hepsi bir değildir. Kendilerine kitap verilenlerden bir topluluk vardır ki onlar, geceleyin ayakta durarak ve secdeye kapanarak Allah'ın ayetlerini okurlar.
- Onlar ki, Allah'a ve ahiret gününe inanır, iyiliği özendirir, kötülükten sakındırır, hayırda yarışırlar. İşte onlar, doğruluktan ayrılmayanlardandır.
- Onların işlediği hiçbir hayır karşılıksız kalmayacaktır. Çünkü Allah, sakınanları çok iyi bilmektedir.
- Doğrusu, inkar edenler var ya, onların malları da çocukları da Allah'a karşı kendilerine hiçbir yarar sağlamayacaktır. İşte onlar, cehennemliktir. Onlar ki, orada kalıcıdırlar.
- Onların bu dünya yaşamında harcadıkları malların durumu, kendi kendilerine haksızlık eden bir topluluğun ekinlerini vurup mahveden kavurucu ve soğuk bir rüzgarın durumu gibidir. Elbette ki, Allah, onlara haksızlık etmedi. Ama onlar kendi kendilerine haksızlık ediyorlar.
- Ey inananlar, sakın birbirinizi bırakıp da başkalarını dost edinmeyin. Onlar, size zarar vermekten ve kötülük yapmaktan geri durmazlar. Sizin sıkıntıya düşmenizi isterler. Düşmanlıkları, ağızlarından dökülen sözlerden açıkça belli olur. İçlerinde gizledikleri düşmanlıksa daha da büyüktür. İşte, aklınızı başınıza devşirmeniz için size bu kanıtları açıklamış bulunuyoruz.
- Sizler, işte böylesiniz; onları seversiniz. Ama onlar sizi sevmezler. Siz kitabın tümüne inanırsınız. Ama onlar sizinle karşılaştıklarında; "inandık," derler de kendi başlarına kaldıklarında ise, size olan kin ve öfkelerinden dolayı parmak uçlarını ısırırlar. De ki; "Kin ve öfkenizle ölün." Kuşkusuz Allah, göğüslerin içinde saklı duranı çok iyi bilmektedir.
- Size bir iyilik dokunsa, bu onları tasalandırır; başınıza bir sıkıntı gelse, buna da sevinirler. Eğer sabreder ve sakınırsanız, onların hilesi size hiçbir zarar veremez. Elbette ki, Allah, onların yaptıklarını çepeçevre kuşatmıştır.
- Hani, sen ailenden erkenden ayrılmıştın da inananları savaş için tutulması gereken noktalara yerleştiriyordun. Kuşkusuz ki, Allah, çok iyi işitmekte ve çok iyi bilmektedir.
- Hani o zaman sizden iki bölük, korku ile bozulmak üzereydi. Oysa ki, Allah, onların yardımcısıydı. Artık inananlar, yalnız Allah'a güvenip dayansınlar.
- Gerçek şu ki siz, son derece zayıfken Allah, Bedirde size yardım etmişti. O halde Allah'a karşı gelmekten sakının ki, şükredenlerden olasınız.
- Hani o zaman sen, inananlara; "Rabbinizin, indirilmiş üç bin melek ile size yardım etmesi yeterli gelmiyor mu?" diyordun.
- Evet, sabrettiğiniz ve Allah'a karşı gelmekten sakındığınız takdirde; onlar ansızın üzerinize çullansalar bile rabbiniz, üzerine nişan vurulmuş beş bin melekle size yardım eder.
- Allah, bunu size sırf bir müjde olsun ve kalpleriniz bu sayede rahatlasın diye yaptı. Elbette ki, zafer, yalnızca gücün ve erdemli bilginin kaynağı olan Allah katındandır.
- Böylece o, inkarcıların bir bölümünü yok etti veya bozguna uğrattı.
- Allah'ın tövbelerini kabul etmesinin veya işledikleri zulümden dolayı onları cezalandırmasının seninle ilgisi yoktur.
- Göklerde ve yerde ne varsa tümü Allah'ındır. O, dileğini bağışlar, dileğini de cezalandırır. Elbette ki, Allah, acıyıcı ve esirgeyici olandır.
- Ey inananlar, kat kat artırılmış bir biçimde faiz yemeyin.Ve Allah'tan sakının. Umulur ki böylece kurtuluşa erersiniz.
- İnkarcılar için hazırlanmış olan o ateşten korkun.
- Allah'a ve elçisine boyun eğin ki, size merhamet edilsin.
- Rabbiniz tarafından bağışlanmaya ve genişliği göklerle yer kadar olan Cennete koşun ki, orası sakınanlar için hazırlanmıştır.
- Onlar ki, bollukta da darlıkta da yardımda bulunurlar. Öfkelerini dizginlerler ve insanları affederler. Elbette ki, Allah, iyilik yapanları sevmektedir.
- Yine onlar ki, bir kötülük yaptıklarında veya kendilerine haksızlık ettiklerinde Allah'ı anımsayıp günahlarından dolayı hemen tövbe ederler. Zaten günahları Allah'tan başka kim bağışlayabilir ki! Bir de onlar, işledikleri kötülükler konusunda, bile bile ısrar etmezler.
- İşte onların ödülleri, rablerinden bir bağışlanma ile içinden ırmaklar akan cennetlerdir. Onlar, orada kalıcıdırlar. Çalışanlar için ne güzel ödüller vardır.
- Kuşkusuz ki sizden önce de nice yasalar kondu ve kaldırıldı. İşte bu nedenle, yeryüzünde gezip dolaşın da yalanlayıcıların sonunun ne olduğunu bir görün.
- İşte bu, insanlar için bir açıklama ve kılavuz, sakınanlar için de bir öğüttür.
- Sakın gevşemeyin ve üzülmeyin. Gerçekten inanıyorsanız siz zaten üstünsünüz.
- Size Uhud'da bir sıkıntı dokunduysa, düşmanınız olan o topluluğa da Bedirde benzer bir sıkıntı dokunmuştur. İşte böyle günleri, biz, halkın arasında döndürüp duruyoruz ki, Allah gerçek inananları ayırsın ve sizden bazılarını tanıklar edinsin. Elbette ki, Allah, zalimleri asla sevmez.
- Bir de bunlar, Allah'ın inananları arındırması ve inkarcıları yıkıma uğratması içindir.
- Yoksa siz, Allah, içinizden uğraşıp didinenleri ve sabredenleri ayırıp seçmeden Cennete gireceğinizi mi sandınız?
- Andolsun ki, siz ölümle karşılaşmadan önce onu arzuluyordunuz. Fakat şimdi onu gördüğünüz halde bekleyip duruyorsunuz.
- Elbette ki Muhammed, yalnızca bir elçidir ve ondan önce de nice elçiler gelip geçmiştir. O, ölür ya da öldürülürse ökçeleriniz üzerinde eski dininize mi döneceksiniz? Oysa eski dinlerine dönenler Allah'a hiç bir zarar veremez. Ama Allah, şükredenleri ödüllendirecektir.
- Allah'ın izni olmaksızın hiçbir cana ölüm yoktur. Onun yazılmış bir süresi vardır. Kim dünyanın çıkarını gözetirse ona ondan veririz. Ve her kim ahiret yararını gözetirse ona da ondan veririz. Biz şükredenleri yakında ödüllendireceğiz.
- Nice Tanrı elçisi, kendilerini rabbe adayanlarla birlikte savaşmıştır. Onlar Allah yolunda başlarına gelenlerden ötürü ne gevşeklik gösterdiler ne de boyun eğdiler. Kuşkusuz ki, Allah, sabredenleri sevmektedir.
- Onların sözleri yalnızca şunlar olmuştur; "Rabbimiz, günahlarımızı ve aşırılıklarımızı bağışla, ayaklarımızı sağlamlaştır ve inkarcılar topluluğuna karşı bize yardım et."
- Böylece Allah da onlara hem dünya yararını hem de ahiret sevabının en güzelini vermiştir. Elbette ki, Allah, iyilik yapanları sevmektedir.
- Ey inananlar, eğer inkarcılara boyun eğerseniz, onlar sizi topuklarınız üzerinde eski dininize geri döndürürler. İşte o zaman siz, kaybedenlerden olursunuz.
- Tersine, sizin sahibiniz Allah'tır. Elbette ki, o, yardım edenlerin en iyisidir.
- Hakkında hiçbir kanıt indirmediği şeyi Allah'a ortak koşmalarından dolayı, inkarcıların kalbine korku salacağız. Onların varacağı yer Cehennemdir. Zalimlerin durağı ne kötüdür!
- Andolsun ki, Allah, size verdiği sözde durdu ve nitekim siz onun izniyle onları darmadağın ettiniz. Ama, sevdiğinizi size gösterdikten sonra yılgınlık gösterip duraksadınız, savaş hakkında birbirinizle çekiştiniz ve buyrukları dinlemediniz. Kiminiz dünyayı, kiminiz de ahireti istiyordu. Sonra, sınamak için sizi onlardan uzaklaştırdı ve her şeye karşın sizi bağışladı. Elbette ki, Allah'ın inananlara sunumu boldur.
- Hani siz kimseye dönüp bakmaksızın dağa tırmanıyordunuz; Tanrı elçisi ise sizi arkanızdan çağırıyordu. Allah da sizi keder üstüne kederle cezalandırdı ki, kaybettiğiniz şeye veya başınıza gelene üzülmeyesiniz. Allah, elbette ki, sizin bütün yaptıklarınızdan haberi olandır.
- Bu kederden sonra Allah size bir güvenlik duygusu indirdi ve içinizden bir bölümünüzü kaplayan bir uyku verdi. Kendi derdine düşen daha başkaları ise, bilgisizlik dönemi düşüncesiyle Allah hakkında gerçek dışı zanlara kapılmışlardı. Onlar; "Yönetimde bizim de bir payımız olacak mı?" diyorlar. Sen, "Buyruk, bütünüyle Allah'ındır," de. Onlar içlerinde, sana açıklayamadıkları bir şeyi gizliyorlar. Diyorlar ki; "Eğer yönetimde bizim de bir payımız olsaydı, burada böyle öldürülmezdik." De ki; "Siz evinizde bile olsanız, ölümleri takdir edilmiş olanlar, evlerinden çıkıp, düşecekleri yere varacaklardı. Allah, içinizde olanı yoklamak ve kalplerinizdekini temizlemek için bunları başınıza getirdi. Kuşkusuz ki, Allah, gönüllerde gizli ne varsa hepsini bilmektedir."
- İki topluluğun karşılaştığı gün geri dönüp gidenleriniz var ya, yaptıkları bazı işler yüzünden Şeytan onların ayağını kaydırmak istemişti. Şu bir gerçek ki, Allah, onları yine de bağışladı. Elbette ki, Allah, acıyan ve yumuşak davranışlı olandır.
- Ey inananlar, sefere çıkan veya savaşa giden kardeşleri için, "Bizimle kalsalardı ne ölür ne de öldürülürlerdi," diyen inkarcılar gibi olmayın. Allah bunu kalplerinde bir üzüntü kaynağı yapmıştır. Yaşatan da öldüren de Allah'tır. Hiç kuşku yok ki, Allah yaptıklarınızı görmektedir.
- Allah yolunda öldürülür ya da ölürseniz size Allah'tan gelen bir bağışlanma ve bir rahmet vardır. Bu, onların tüm derleyip topladıklarından daha hayırlıdır.
- Gerçek şu ki, ölseniz de, öldürülseniz de, Allah'ın huzurunda toplanacaksınız.
- Allah'tan bir rahmet sayesindedir ki, sen onlara yumuşak davrandın. Eğer sen kaba ve katı yürekli olsaydın, onlar senin çevrenden dağılıp giderlerdi. Onları bağışla, onların affedilmeleri için dua et ve işlerinde onlarla karşılıklı danışma içerisinde ol Kararını verdiğinde de yalnız Allah'a dayan. Elbette ki, Allah, kendisine dayanıp güvenenleri sevmektedir.
- Eğer Allah size yardım ederse, hiç kimse size üstün gelemez. Allah sizi yardımsız bırakacak olursa, ondan başka size yardım edecek kim vardır? Öyleyse, inananlar yalnızca Allah'a güvenip dayansınlar.
- Hiç bir Tanrı elçisine, emanete çıyanlık etmek yakışmaz. Kim çıyanlık ederse, diriliş günü çıyanlık ettiğiyle birlikte gelir. Sonra her can ne kazandıysa, karşılığı eksiksiz olarak ödenir. Ve onlar asla haksızlığa uğratılmazlar.
- Allah'ın rızası peşinde koşan kimse, Allah'ın öfkesine uğrayan ve son durağı Cehennem olan kimse ile hiç aynı olur mu? Orası varılacak ne kötü bir yerdir.
- Onların Allah katında dereceleri vardır. Elbette ki, Allah, yaptıklarınızı tümüyle görmektedir.
- Andolsun ki, Allah, inananlara kendi içlerinden; onlara ayetlerini okuyan, onları arıtıp tertemiz yapan, onlara kitabı ve erdemli bilgiyi öğreten bir elçi göndermekle büyük bir sunumda bulunmuştur. Oysa onlar, daha önce apaçık bir sapkınlık içinde idiler.
- Yine de, siz, onlara, başınıza gelenin iki katı zarar verdiğiniz halde, "Bu da nereden başımıza geldi?" diyorsunuz. De ki; "O, kendinizden gelmektedir." Kuşku yok ki, Allah'ın her şeye gücü yetmektedir.
- îki ordu karşılaştığı gün size gelen musibet, Allah'ın emriyleydi. Bu; inananları ayırt etmek içindi.
- İkiyüzlüler de bu şekilde açığa çıkarılmıştır. Kendilerine; "Gelin, Allah yolunda savaşın ya da savunma yapın," denildiğinde, onlar, "Savaştan anlasaydık size katılırdık," dediler. O an, onlar inanmaktan daha çok inkarcılığa yakın idiler. Kalplerinde olmayanı ağızlarıyla söylüyorlardı. Oysa ki, Allah, onların gizlediğini çok iyi bilmektedir.
- Yerlerinde oturup da şehit kardeşleri için, "Bizi dinleseler öldürülmezlerdi," diyenlere sen de de ki; "Eğer doğru söylüyorsanız, ölümü kendinizden uzaklaştırın."
- Sakın, Allah yolunda öldürülmüş olanları ölüler sanma. Hayır, onlar diridirler ve rablerinin katında onlara bol bol yaşamlık verilmektedir.
- Onlar, Allah'ın verdiği bol nimetlerle neşe içindedirler. Henüz kendilerine katılmayanları ise şöyle müjdelemek isterler; "Onlara hiçbir korku yoktur. Ve onlar asla üzülmeyeceklerdir."
- Onlar ki, Allah'tan gelen bir nimeti ve bir sunumu, ayrıca Allah'ın inananlara ödüllerini vermezlik etmeyeceğini müjdelemek istiyorlar.
- O inananlar ki, yara aldıktan sonra bile Allah'ın ve elçisinin çağrısına uydular. İyilik yapıp sakınanlar için elbette büyük bir ödül vardır.
- Onlar öyle kimselerdir ki, halk onlara; "İnsanlar size karşı toplandı; onlardan korkun," dediği zaman, bu onların inancını artırmıştır ve onlar demişlerdir ki; "Bize Allah yeter; o, ne güzel vekildir."
- Bundan dolayı, onlar, kendilerine hiçbir kötülük dokunmadan bir bolluk ve Allah'tan bir nimetle geri döndüler. Onlar ki, Tanrının rızasına uydular. Elbette ki, Allah, büyük sunum sahibidir.
- İşte o Şeytan, yalnızca kendi dostlarını korkutur. Öyleyse, eğer gerçekten inanmış kimseler iseniz onlardan korkmayın, benden korkun.
- İnkarcılıkta yarışanlar seni üzmesin. Onlar Allah'a hiçbir zarar veremezler. Allah, ahirette onlara bir pay vermemeyi istemektedir. Ve onlar için büyük bir azap vardır.
- Onlar ki, inanca karşılık inkarcılığı satın alanlardır. Elbette ki, onlar, Allah'a hiçbir şeyle zarar veremezler. Ve onlar için acıklı bir azap vardır.
- Sakın ola ki, inkarcılar, vermiş bulunduğum sürenin kendileri için iyi olduğunu düşünmesinler. Günahlarının artması için kendilerine süre veriyoruz. Onlara alçaltıcı bir azap vardır.
- Allah, inananları şu içinde bulunduğunuz durumda bırakacak değildir. O, iyiyi kötüden ayıracaktır. Allah, size geleceği bildirecek de değildir. Fakat Allah, elçilerinden dilediğini ayırt eder. Öyleyse Allah'a ve elçilerine gereğince inanın. Eğer inanıp sakınırsanız sizin için büyük bir ödül vardır.
- Allah'ın, bol sunumundan kendilerine verdiği şeylerde cimrilik edenler, bunun kendileri için hayırlı olduğunu düşünmesinler. Hayır; bu, onlar için kötüdür; diriliş günü, cimrilik ettikler şeyler tasma gibi boyunlarına dolanacaktır. Göklerin ve yerin mirası Allah'ındır. Allah, elbette ki, yaptıklarınızdan haberi olandır.
- Andolsun ki, "Allah yoksul, biz ise zenginiz," diyenlerin sözünü Allah işitmektedir. Söylediklerini ve haksız yere Tanrı elçilerini öldürmelerini kaydedeceğiz. Ve onlara; "Yakıcı azabı tadın," diyeceğiz.
- Bu, yaptığınızın karşılığıdır. Yoksa Allah, kullarına asla zulmedici değildir.
- Onlar, "Ateşin yiyeceği bir kurban getirmedikçe hiçbir elçiye inanmamamız konusunda Allah bizden ant aldı," diyorlar. Onlara de ki; "Benden önce, apaçık kanıtlarla birlikte bu dediğinizi de size getiren elçiler geldi. Sözünüzde doğru iseniz, öyleyse neden onları öldürdünüz?"
- Eğer onlar seni yalanlarlarsa, üzülme! Zaten senden önce açık kanıtlar, yazılı belgeler ve aydınlık kitaplar getiren nice elçiler de yalanlanmıştı.
- Her canlı ölümü tadacaktır. Diriliş günü elbette, ödülleriniz size eksiksiz olarak verilecektir. Kim ateşten kurtarılıp Cennete alınırsa, artık o gerçekten kurtulmuş olur. Oysa, dünya yaşamı ancak aldatıcı bir zevkten ibarettir.
- Elbette ki, mallarınız ve canlarınızla sınanacaksınız. Kuşkusuz, sizden önce kendilerine kitap verilmiş olanlarla Allah'a ortak koşanlardan çok üzücü sözler işiteceksiniz. Eğer sabreder ve Allah'a karşı gelmekten sakınırsanız bilin ki, bu, üzerinde azmedilmeye değer işlerdendir.
- Hani, Allah, kendilerine kitap verilenlerden; "Bu kitabı halka açıklayacak ve onu asla saklamayacaksınız," diye söz almıştı. Onlar ise, bu sözü kulak ardı edip onu basit bir ücret karşılığı satıvermişlerdi. Oysa ki, o, ne kötü bir alışverişti.
- Sakın, yaptıklarına sevinen ve yapmadıklarıyla övülmekten hoşlananların cezadan kurtulacaklarını sanma. Onlar için acı bir azap vardır.
- Göklerin ve yerin egemenliği Allah'ındır. Andolsun ki, Allah, her şeye güç yetirendir.
- Şu bir gerçek ki, göklerin ve yerin yaratılmasında, gece ile gündüzün birbirini izlemesinde akıl sahipleri için ibretler vardır.
- Onlar ki ayaktayken, otururken ve yanları üzerine yatarken Allah'ı anarlar. Göklerin ve yerin yaratılışı hakkında düşünürler ve derler ki; "Rabbimiz, sen bunları boş yere yaratmadın, sen yücesin, bizi ateşin azabından koru."
- "Rabbimiz sen kimi ateşe atmışsan elbette ki onu perişan etmişsindir. Ayrıca zalimlere yardım edecek kimse de yoktur."
- "Rabbimiz; doğrusu biz, 'rabbinize inanın,' diye inanmaya çağıran bir çağrıcıyı işittik ve hemen inandık. Ey rabbimiz; günahlarımızı bağışla, kusurlarımızı ört, canımızı da iyilerle birlikte al."
- "Rabbimiz, bize, elçilerin aracılığıyla söz verdiklerini de ikram eyle ve diriliş gününde bizi aşağılık kılma. Kuşkusuz sen, sözünden dönmezsin!"
- Bunun üzerine rableri de onlara şu yanıtı verir: "Erkek olsun, kadın olsun, sizden iyi bir iş yapanın emeğini ben asla boşa çıkarmam. Siz zaten birbirinizdensiniz. Göç eden, yurdundan çıkarılan, benim yolumda eziyete uğrayan, savaşan ve can veren kimselerin kötülüklerini örtecek ve onları içinden ırmaklar akan cennetlere yerleştireceğim. Bu, Allah katından gelen bir ödüldür. Ödülün en güzeli de elbette ki Allah katındadır."
- İnkarcıların diyar diyar dolaşmaları sakın seni aldatmasın.
- Bu, onlar için kısa süreli bir yararlanmadır. Sonra varacakları yer Cehennemdir. Orası ne kötü bir yerdir.
- Ama rablerinden sakınanlar için içinden ırmaklar akan cennetler vardır. Allah katından olan bir konukseverlikle onlar orada kalıcıdırlar. Elbette ki, Allah katındaki ödüller, iyi kimseler için daha hayırlıdır.
- Kuşkusuz, kendilerine kitap verilenlerden öyleleri vardır ki, Allah'a da, size indirilene de, kendilerine indirilene de, Allah karşısında tam bir saygı içinde inanırlar ve basit bir ücret için Allah'ın ayetlerini satmazlar. Onların rableri katında ödülleri vardır. Elbette ki, Allah, hesabı çok çabuk görendir.
- Ey inananlar, sabredin ve sabırda yarışın. Nöbetleşerek savaşa hazırlıklı olun. Ve Allah'tan sakının. Umulur ki kurtulursunuz.