Enam Suresi
Mustafa Cemil Kılıç Meali
Esirgeyen, Bağışlayan Allah'ın adıyla...
- Övgü, gökleri ve yeri yaratan, karanlığı ve ışığı var eden Allah içindir. Buna karşın, inkarcılar rablerini başka şeylerle denk tutuyorlar.
- O, sizi balçıktan yaratmış ve sonra bir yaşam süresi belirlemiştir. Belirlenen süre onun katındadır. Oysa siz ise hala kuşku duyuyorsunuz.
- Göklerde ve yerde Allah odur. O, gizlinizi ve açığınızı bilir. Kazandıklarınızı da bilir.
- Böyleyken, ne zaman onlara rablerinden bir ayet gelse hemen ondan yüz çevirmişlerdir.
- Onlar, kendilerine gelen gerçeği o anda yalanlamışlardır. Fakat onlara, yakında ne ile alay ettiklerinin haberini vereceğiz.
- Kendilerinden önce nice kuşakları yok ettiğimizi görmediler mi? Oysa biz onlara, size sağlamadığımız olanakları sağlamış ve onların üzerlerine gökten bol bol yağmurlar indirmiş, ayaklarının altından da ırmaklar akıtmıştık. Ne var ki, onları günahları yüzünden yok ettik ve onların ardından başka kuşaklar var ettik.
- Eğer sana kağıt üzerine yazılmış bir kitap indirmiş olsaydık da elleriyle ona dokunsalardı; yine de inkarcılar derlerdi ki, bu, apaçık büyüden başka bir şey değildir.
- Diyorlar ki; "Ona bir melek indirilseydi ya!" Eğer melek indirseydik iş, olur biterdi. Ama sonra kendilerine gözlerini yumup açacak kadar bile bir süre verilmezdi.
- Eğer biz, o Tanrı elçisini bir melek kılsaydık kuşkusuz onu bir insan kılığına sokacaktık ve içine yuvalandıkları kuşku ve karmaşayı yine onların üzerlerine giydirmiş olacaktık.
- Andolsun ki, senden önceki elçilerle de alay edilmişti de alay ettikleri şey, alaycıları çepeçevre kuşatmıştı.
- De ki; "Yeryüzünde gezip dolaşın, sonra yalanlayanların sonu nasıl oldu, bir görün!"
- Yine de ki onlara; "Gökler ve yer kimindir?" Söyle ki; "Allah'ındır." O Allah ki, merhamet etmeyi kendi üzerine buyruk olarak yazmıştır. O sizi, varlığında hiç kuşku bulunmayan diriliş gününde bir araya kesinlikle toplayacaktır. Kendilerini yıkıma düşürmüş kişiler var ya, işte onlar inanmazlar.
- Gece ve gündüzde bulunan her şey onundur. Elbette ki o, en iyi işiten ve en iyi bilendir.
- De ki; "Allah'tan başkasını mı dost edineyim? O ki; göklerin ve yerin var edicisidir. Yedirir, fakat yedireni yoktur." Yine de ki; "Bana Müslümanların ilki olmam emredildi ve sakın Allah'a ortak koşanlardan olma, denildi."
- Şunu da söyle; "Eğer ben rabbime karşı gelirsem, büyük bir günün azabından korkarım."
- O gün kim o azaptan uzak tutulursa, elbette ki, Allah, ona rahmet etmiştir. Bu ise apaçık bir kurtuluştur.
- Eğer Allah, sana bir sıkıntı dokundurursa; onu kendisinden başka giderecek hiç kimse yoktur. Şayet sana bir de hayır dokundurursa; işte o; her şeye gücü yetendir.
- O, kulları üzerinde kahredici olandır. O, erdemli bilginin kaynağı ve her şeyden haberi olandır.
- De ki; "Tanıklık bakımından hangi şey daha büyüktür?" Yine de ki; "Allah benimle sizin aranızda tanıktır. Size ve kime ulaşırsa kendisiyle uyarmam için bana şu Kuran bildirildi. Gerçekten siz Allah'la birlikte başka ilahların da bulunduğuna tanıklık mı ediyorsunuz?" De ki; "Ben tanıklık etmem." Yine de ki; "O, ancak bir tek olan ilahtır ve gerçekten ben, sizin ortak koşmakta olduklarınızdan uzağım."
- O, kendilerine kitap verdiklerimiz var ya, onlar onu kendi çocuklarını tanır gibi tanırlar. Fakat kendilerini yıkıma sürüklemiş olduklarından ona inanmıyorlar.
- Allah hakkında yalan uydurup ona iftira eden veya onun ayetlerini yalanlayan kişiden daha zalim kim vardır? Hiç kuşku yok ki, Allah zalimleri kurtuluşa ulaştırmaz.
- Unutma o günü ki, onları bir araya toplayacağız; sonra da, ortak koşanlara; "Nerede boş yere davasını güttüğünüz ortaklarınız?" diyeceğiz.
- Sonra onların; "Allah'a andolsun ki, rabbimiz, biz ortak koşanlardan olmadık," demekten başka bir savunmaları olmayacak.
- İşte bak, kendilerine karşı nasıl da yalan söylediler. Uydurup durdukları şeyler ellerinden nasıl da uçup gitti.
- Onlardan seni işitenler de vardır. Fakat biz onların kalpleri üzerine, işittiklerini anlamalarına engel olan bir örtü geçirdik, kulaklarına da ağırlık verdik. Onun için her türlü ayeti görseler de yine inanmazlar. Hatta sana geldiklerinde o inkarcılar, seninle tartışır ve; "Bu eskilerin masallarından başka bir şey değil," derler.
- Böylece onlar hem ondan uzaklaşırlar hem de başkalarını alıkoyarlar. Oysa onlar ancak kendilerini yıkıma sürüklerler. Fakat farkında değildirler.
- Ateşin karşısında durdurulduklarında; "Ne olurdu, dünyaya geri gönderilseydik de rabbimizin ayetlerini yalanlamayıp inananlardan olsaydık," derken onları bir görsen!
- îşin doğrusu şu ki; önceden gizlemekte oldukları şey onların karşısına dikildi. Geri gönderilselerdi yasaklandıkları şeyi mutlaka tekrar yapacaklardı. Doğrusu, onlar, tam bir yalancıdırlar.
- Onlar dediler ki; "Bu dünya yaşamından başka bir yaşam yoktur. Biz diriltilecek de değiliz."
- Sen onları rablerinin huzuruna çıkarıldıkları zaman bir görsen. Allah, "Bu gerçek değil miymiş?" diye buyurur. Onlar da; "Evet," derler. "Rabbimize andolsun ki, gerçekmiş." Bunun üzerine Allah buyurur ki; "İnkar edip durduğunuz için şimdi azabı tadın bakalım."
- Allah'ın huzuruna varmayı yalanlayanlar, gerçekten yıkıma uğramıştır. Sonunda o saat ansızın gelip çatınca, sırtlarında günahlarını taşır bir halde şöyle derler; "Dünya yaşamında sürüklendiğimiz aşırılıklardan dolayı bize yazıklar olsun!" Onların yüklenip taşıdıkları şey ne kötüdür.
- Dünya yaşamı bir oyun ve eğlenceden başka bir şey değildir. Kötülüklerden sakınanlar için ahiret yurdu elbette ki daha iyidir. O halde hala aklınızı kullanmayacak mısınız?
- Biliyoruz ki, onların söyledikleri seni gerçekten üzüyor. Aslında onlar seni yalanlamıyorlar. Fakat o zalimler bile bile Allah'ın ayetlerini inkar ediyorlar.
- Andolsun ki, senden önce de Tanrı elçileri yalanlanmıştı. Kendilerine yardımımız gelinceye kadar onlar, yalanlanmaları ve eziyete uğratılmalarına karşın sabrettiler. Allah'ın sözlerini değiştirebilecek yoktur. Andolsun ki, elçi olarak gönderilenlerin haberlerinden bir bölümü sana da geldi.
- Eğer onların yüz çevirmesi sana ağır geliyorsa, onlara bir tansık göstermek için yapabiliyorsan yerin dibine bir tünel aç veya göğe bir merdiven kur. Şayet Allah dileseydi, onların tümünü doğru yolda birleştirirdi. Bu nedenle sen sakın cahillerden olma.
- Ancak gereğince kulak verenler senin çağrına uyar. Ölüleri ise Allah diriltir. Sonra hepsi onun huzuruna çıkarılırlar.
- "Ona rabbinden bir mucize indirilmeli değil miydi?" dediler. De ki; "Allah, elbetteki mucize indirmeye güç yetirendir." Ama onların çoğu bilmezler.
- Yeryüzünde hiçbir canlı ve iki kanadıyla uçan hiçbir kuş yoktur ki, sizin gibi topluluklar olmasın. Biz, kitapta hiçbir şeyi eksik bırakmadık. Sonra onlar rablerinin önünde toplanacaklardır.
- Bizim ayetlerimizi yalan sayanlar, karanlıklar içinde bocalayan sağırlar ve dilsizlerdir. Allah dilediği kimseyi şaşırtır, dilediği kimseyi de doğru yola iletir.
- De ki; "Bir düşünün bakalım, Allah'ın azabı yakanıza yapışsa yahut o saat gelip çatsa, Allah'tan başkasına mı yakarırsmız? Doğru sözlü iseniz yanıt verin."
- Doğrusu, yalnız ona yalvarırsınız. Dilerse yalvardığınız konudaki sorununuzu giderir, siz de ortak koştuklarınızı unutursunuz.
- Andolsun ki; biz, senden önceki topluluklara da elçiler gönderdik. Boyun eğsinler diye, onları darlık ve sıkıntıya soktuk.
- Hiç olmazsa, onlara bu şekilde azabımız geldiği zaman boyun eğselerdi. Fakat kalpleri iyice katılaştı ve Şeytan da onlara yaptıklarını çekici gösterdi.
- Kendilerine hatırlatılanı unuttuklarında, onlara her şeyin kapısını açıverdik; kendilerine verilene sevinince ansızın onları yakaladık da umutsuz kalıverdiler.
- Böylece zulmeden toplumun kökü kesildi. Övgü, evrenlerin rabbi olan Tanrıya özgüdür.
- De ki; "Söyleyin bakalım, eğer Allah işitme ve görme duyunuzu alır, kalplerinizin üstüne bir de damga vurursa Allah'tan başka hangi ilah onları size geri verebilir?" Bak, ayetlerimizi nasıl türlü türlü açıklıyoruz da, sonra onlar nasıl yüz çeviriyorlar.
- Yine onlara de ki; "Düşündünüz mü hiç; size Allah'ın azabı apansız ya da açıktan geliverse, zulme sapan toplumdan başkası mı yıkıma uğrayacak?"
- Biz o gönderilen elçileri, müjdeciler ve uyarıcılar olmanın dışında başka bir şey için göndermiyoruz. Kim inanıp kendini düzeltirse ona korku yoktur. Onlar üzüntü de çekmeyeceklerdir.
- Ayetlerimizi yalanlayanlara gelince, yoldan çıkmalarından dolayı onlar azap çekeceklerdir.
- De ki; "Ben size, Allah'ın hazineleri benim yanımdadır, demiyorum. Ben gizli olanı da bilmem. Size, ben bir meleğim de demiyorum. Ben, yalnızca bana bildirilene uyarım." De ki; "Kör ile gören hiç bir olur mu? Siz hiç düşünmez misiniz?"
- Rablerinin huzurunda toplanacaklarından korkanları, sen Kur an ile uyar. Onların Tanrı'dan başka bir dost ve yardımcıları yoktur. Umulur ki sakınırlar.
- Sabah akşam rablerinin rızasını dileyerek ona dua edenleri yanından kovma. Ne onların hesabından sana, ne de senin hesabından onlara bir sorumluluk vardır. Sakın onları kovup da zalimlerden olma.
- Böylece; "Aramızdan Allah bunlara mı iyilikte bulundu?" demeleri için onları birbirleriyle denedik. Allah şükredenleri en iyi bilen değil midir?
- Ayetlerimize inananlar sana gelince; "Size selam olsun!" de. Rabbiniz, sizden kim bilmeyerek kötülük işler de arkasından tövbe eder ve kendini düzeltirse, ona rahmet etmeyi kendi üzerine almıştır. O, bağışlar ve esirger.
- Suçluların yolu iyice belli olsun diye ayetleri işte böyle açıklıyoruz.
- De ki; "Sizin Allah dışında yalvardığınız ilahlara tapmak bana yasaklandı." Yine de ki; "Ben sizin heveslerinize uymam; uyarsam sapıtmış, doğru yolda gidenlerden olmamış olurum."
- De ki; "Ben rabbimden açık bir kanıt üzereyim; oysa siz onu yalanladınız. Sizin çabuklaştırılmasını istediğiniz şey benim elimde değildir; hükmü ancak Allah verir. O doğruyu bildirir. Doğru ile eğriyi ayırt edenlerin en iyisi de odur."
- De ki; "Acele istediğiniz şey benim elimde olsaydı, elbette benimle sizin aranızda iş bitirilmişti." Elbette ki, Allah zalimleri daha iyi bilir.
- Gizliliklerin anahtarları onun katındadır; başkası onu bilemez. Karada ve denizde olanı da o bilir. Onun bilgisi olmadan ne bir yaprak düşer, ne de yerin karanlıklarında bir dane saklı kalır. Yaş ve kuru ne varsa, hepsi apaçık bir kitaptadır.
- Gece sizi öldüren, gündüz de ne işlediğinizi bilen, sonra belirlenmiş eceliniz doluncaya kadar gündüzün sizi dirilten odur. Sonra dönüşünüz onadır. O, size yaptıklarınızı haber verir.
- O, kullan üzerinde kahredici olandır. Size koruyucular gönderiyor. Sonunda sizden birinize ölüm gelip çattığı zaman, can almakla görevli meleklerimiz onun hayatına son verirler. Onlar görevlerinde kusur etmezler.
- Sonra o canlar, gerçek efendileri olan Allah'a götürülüp teslim edilirler. îyi bilin ki, bütün hüküm yetkisi onundur ve o, hesaba çekenlerin en hızlısıdır.
- De ki; "Karanın ve denizlerin karanlıklarından, sizi kim kurtarır? Siz, gizlice ona boyun büküp; bizi bundan kurtarırsa; andolsun ki, şükredenlerden olacağız, diye dua edersiniz."
- De ki; "Ondan ve her türlü sıkıntıdan sizi Allah kurtarmaktadır. Sonra siz yine de ona ortak koşarsınız."
- De ki; "O, size üstünüzden ya da ayaklarınızın altından azap göndermeye veya sizi parça parça birbirinize kırdırıp kiminizin şiddetini kiminize tattırmaya güç yetirendir." Bak, iyice kavramaları için ayetleri nasıl çeşitli biçimlerde açıklayıp duruyoruz.
- Senin toplumun da gerçek olmasına karşın, Kur an ı yalanladı. De ki, "Ben, sizin üzerinize vekil değilim."
- Her haberin bir vakti vardır; yakında onlar da öğrenecekler.
- Ayetlerimiz hakkında lakırdıya dalanları gördüğünde, onlar başka bir söze dalıncaya değin onlardan yüz çevir. Eğer Şeytan sana unutturursa, anımsadıktan sonra o zalimler topluluğu ile sakın oturma.
- Allah'tan sakınanlara; onların hesabından bir şey yoktur. Ama bu bir öğüttür. Olur ki, sakınırlar.
- Dinlerini bir oyuncak ve eğlence haline getiren, kendilerini dünya yaşamı aldatmış olan kimseleri kendi hallerine bırak. Sen yalnız Kur an ile öğüt ver ki, Allah'tan başka yardımcısı ve kayırıcısı bulunmayan hiçbir nefis, işlediği günahlar yüzünden yıkıma teslim edilmesin. O, her türlü kurtulmalığı denkleştirse bile, yine de ondan kabul edilmez. İşledikleri günahları yüzünden yıkıma sürüklenenler, işte bunlardır. İnkarlarından dolayı onlara kaynar sudan bir içecek ve acı veren bir azap vardır.
- De ki; "Allah bizi doğru yola eriştirdikten sonra, bize ne yararı, ne de zararı dokunmayan, Allah'tan başka şeylere yalvarıp da gerisin geri mi dönelim? Şeytanların kandırdığı şu kimsenin hali gibi ki, arkadaşları; 'Bize gel,' diye onu doğru yola çağırırken, o yeryüzünde şaşkın şaşkın dolaşmaktadır." De ki; "Doğru yol, Allah'ın doğru yoludur. Bize ise evrenlerin rabbine teslim olmak emredilmiştir."
- "Bir de bize, içtenlikle yalvarıp yakarmayı sürdürmek ve ondan sakınmak emredilmiştir. Çünkü; varıp huzurunda toplanacağınız odur."
- Gökleri ve yeri, gereğince yaratan odur. Bir şeye "ol!" dediği gün o hemen oluverir. Onun sözü gerçektir. Boruya üfürüldüğü gün de egemenlik ancak onundur. O, gizliyi ve görüneni bilendir. O, erdemli bilginin kaynağı ve her şeyden haberi olandır.
- Hani İbrahim, babası Azer'e demişti ki; "Sen, putları ilah mı ediniyorsun? Doğrusu ben, seni ve halkını apaçık bir sapıklık içinde görüyorum."
- Böylece biz İbrahim'e göklerin ve yerin görkemli varlıklarını gösteriyorduk ki, gerçeği görüp bilerek inananlardan olsun.
- Gecenin karanlığı üstünü örtüp bürüyünce bir yıldız görmüş ve demişti ki; "Bu benim rabbimdir." Fakat o kayboluverince; "Ben kaybolup gidenleri sevmem," demişti.
- Sonra, Ay'ın doğduğunu görünce; "İşte benim rabbim bu!" demişti. Ama Ay da batınca; "Gerçekten, eğer rabbim beni doğru yola iletmezse ben kesinlikle sapkınlığa düşmüş kimselerden olurum," demişti.
- Daha sonra güneşi doğarken görünce; "Rabbim budur, bu daha büyüktür," dedi. Fakat o da batınca; "Ey halkım, ben sizin Allah'a ortak koştuğunuz putlardan uzağım."
- "Ben yüzümü, dosdoğru bir şekilde, gökleri ve yeri yoktan var edene yönelttim. Çünkü ben ona ortak koşanlardan değilim," demişti.
- Halkı ona karşı çıkıp kanıt getirmeye kalkışmıştı. O da demişti ki; "Allah hakkında benimle çekişiyor musunuz? Beni doğru yola o iletti. Ben ona ortak koştuğunuz şeylerden korkmam. Rabbimin dilediği dışında hiçbir şey olmaz. Rabbimin bilgisi her şeyi çepeçevre kuşatmıştır. Hala öğüt almayacak mısınız?"
- "Sizler, Allah'ın, kendileri hakkında size hiçbir kanıt indirmemiş olduğu putları ona ortak koşmaktan korkmazken, ben sizin ona koştuğunuz ortaklardan nasıl olur da korkarım? Eğer biliyorsanız, söyleyin bakayım, bu iki taraftan hangisi güvende olmaya daha değerdir?"
- İnananlar ve inançlarını bir haksızlıkla kirletmeyenler var ya, işte güvenlik onlar içindir ve onlar doğru yola ermişlerdir.
- İşte bu bizim kesin kanıtımızdır, onu halkına karşı İbrahim'e verdik. Biz dilediğimizin derecesini kat kat yükseltiriz. Hiç kuşkusuz rabbin erdemli bilginin kaynağı ve her şeyi bilendir.
- Biz ona İshak'ı ve Yakup'u armağan ettik. Hepsini doğru yola ilettik. Daha önce de Nuh'u ve onun soyundan gelen Davud'u, Süleyman'ı, Eyüp u, Yusuf'u, Musa'yı ve Harun'u doğru yola iletmiştik. Biz iyileri işte böyle ödüllendiririz.
- Zekeriyya'yı, Yahya'yı, İsa'yı ve İlyas'ı da doğru yola ilettik. Hepsi de iyilerdendi.
- İsmail'i, el-Yesa'yı, Yunusu ve Lut'u da doğru yola ilettik. Hepsini de evrenlere üstün kıldık.
- Bunlardan kimilerinin babalarını, soylarından gelenleri ve kardeşlerini de seçip doğru yola ilettik.
- İşte bu, Allah'ın doğru yoludur. O, dilediği kullarını ona iletir. Eğer onlar da Allah'a ortak koşsalardı, yapmış oldukları bütün iyilikler boşa giderdi.
- Bunlar kendilerine kitap, egemenlik ve Tanrı elçiliği verdiğimiz kimselerdir. Eğer şu adamlar bunları inkar ederlerse, onlara, kendilerini inkar etmeyen başka bir topluluğun desteğini sağlarız.
- İşte onlar, Allah'ın doğru yola ilettiği kimselerdir. Sen de onların yolunu izle ve de ki; "Ben bu Kur ana karşılık sizden hiçbir ücret istemiyorum, o bütün evrenlere yönelik bir öğütten başka bir şey değildir."
- Allah'ı gereği gibi tanıyamadıkları için; "Allah hiçbir insana bir şey indirmemiştir," dediler. De ki; "Musa'nın insanlara ışık ve yol gösterici olarak getirdiği kitabı kim indirdi? Öyle ki siz, onu parça parça kağıtlar haline getirip işinize geleni açıkladınız ve çoğunu da gizlediniz. Atalarınızın da, sizin de bilmediğiniz şeyler, size onunla öğretilmiştir." Sen, "Allah," de, sonra da onları daldıkları sapıklıkta bırak. Onlar oyalana dursunlar.
- Kentlerin anası ile çevresindekileri uyarman için sana indirdiğimiz işte bu kitap, kutludur. Ve kendisinden öncekileri doğrulayıcıdır. Ahirete inananlar ona da inanırlar. Ve onlar içtenlikle Tanrıya yalvarıp yakarmayı sürdürürler.
- Allah'a karşı yalan uydurandan veya kendisine bir şey bildirilmemişken; "Bana Tanrı'dan bir bildirim geldi. Allah'ın indirdiği ayetler gibi ben de indireceğim," diyenden daha zalim kim olabilir? Can çekişme anında meleklerin ellerini uzatıp onlara; "Can verin, bugün Allah'a karşı haksız yere söylediklerinizden ve onun ayetlerine karşı büyüklük taslamanızdan ötürü alçaltıcı bir azap ile cezalandırılacaksınız," dedikleri sırada o zalimleri bir görsen.
- Tıpkı ilk yarattığımızda olduğu gibi, bize yine yalnız başınıza geldiniz. Size vermiş olduğumuz her şeyi arkanızda bıraktınız. Etkili ortaklarınız olduklarını sandığınız kayırıcılarınızı yanınızda görmüyoruz. Andolsun ki, aranızdaki bütün bağlar kopuverdi. Bir şey zannettikleriniz sizden uzaklaşıp kayıplara karıştı.
- Gerçek şu ki, tohumu ve çekirdeği çatlatan Allah'tır. O, ölüden diriyi ve diriden ölüyü çıkarır. İşte Allah budur. Nasıl olur da bu gerçeği görmezlikten geliyorsunuz?
- Şafağı yarıp sabahı açtıran odur. O, geceyi dinlenme zamanı, Güneş ile Ay'ı zaman ölçme birimi yapmıştır. İşte bu, gücün kaynağı olan ve her şeyi bilen Allah'ın düzenlemesidir.
- O ki, karanın ve denizin karanlıklarında yolunuzu şaşırmayasınız diye size yıldızları kılavuz yapmıştır. Biz bilen bir topluluk için ayetleri ayrıntılı biçimde açıklamış bulunuyoruz.
- O ki, sizi bir tek canlıdan oluşturmuştur. Ardından sizin için bir barınma ve bir geçiş yeri belirlemiştir. Kuşkusuz biz anlayanlar için ayetleri ayrıntılı biçimde açıklamış bulunuyoruz.
- Size gökten su indiren de odur. Biz o suyla her şeyin bitkisini çıkardık. Ondan da bir yeşillik meydana getirdik. O yeşillikten birbiri üzerine binmiş başaklar çıkardık. Hurma ağacının da tomurcuğundan sarkan salkımlar, üzümlerden bağlar, zeytin ve nar yarattık. Birbirine benzeyeni var, benzemeyeni var. Meyve verdiğinde ve meyveler olgunlaştığında onun ürününe bir bakın. Kuşkusuz işte bu size gösterilen şeylerde, inanan bir topluluk için, pek çok ibret vardır.
- Böyle iken tuttular, cinleri Allah'a ortak koştular. Halbuki onları da o yaratmıştır. Ayrıca ona birtakım oğullar ve kızlar yakıştırdılar. Onların ne dediklerini bildikleri yoktur. O, ortak koşanların kendisine yakıştırdıkları bu gibi nitelendirmelerden uzaktır. O, yücedir.
- O, göklerin ve yerin yoktan var edicisidir. Eşi olmadığına göre, çocuğu nasıl olabilir ki? Her şeyi o yarattı ve o her şeyi bilmektedir.
- İşte rabbiniz olan Allah budur. Ondan başka ilah yoktur. Her şeyin yaratıcısı odur. Öyleyse yalnızca ona kulluk edin. Her konuda dayanılacak tek dayanak odur.
- Gözler onu algılayamaz. Ama o, gözleri algılar. Kuşkusuz o, iyilikler sunan ve her şeyden haberi olandır.
- Doğrusu size rabbinizden apaçık kanıtlar gelmiştir. Her kim bunları görürse kendisi içindir. Kim de körlük ederse onun zararınadır. Yoksa ben, sizin üzerinizde bir bekçi değilim.
- İşte biz, ayetleri çeşitli biçimlerde böyle açıklamaktayız. Öyle ki, onlar sana; "Sen bir yerden ders almışsın!" desinler ve biz de bilebilen bir topluluğa onu açıkça göstermiş olalım.
- Rabbinden sana gelen bildirime uy. Ondan başka ilah yoktur. Ona ortak koşanlardan yüz çevir.
- Eğer Allah, dikseydi onlar ortak koşmazlardı. Seni onlara bekçi kılmadık. Üstelik sen onlara vekil de değilsin.
- Onların Allah dışında tapıp dua ettiklerine sövmeyin ki, onlar da bilmeyerek sınırı aşıp Allah'a sövmesinler. Biz, her topluma yaptıkları işi işte böyle süslü gösterdik. Sonunda dönüşleri rablerinedir. Kuşkusuz o, onlara ne yaptıklarını haber verecektir.
- Onlar, kendilerine bir tansık gelirse inanacaklarına ilişkin çok sıkı ant içtiler. De ki; "Tansıklar, Allah katındadır. Fakat tansık gelse de inanmayacaklarını anlamıyor musunuz?"
- Biz onların kalplerini ve gözlerini, ilkin inanmadıkları gibi tersine çeviririz ve onları azgınlıkları içinde şaşkınca dolaşır bir durumda terk ederiz.
- Gerçek şu ki, eğer biz onlara melekleri indirseydik, ölüler kendileriyle konuşsaydı ve her şeyi toplayıp karşılarına dikseydik, Allah'ın dilemesi dışında, yine de inanmazlardı. Ne var ki, çokları bilgisizlik içindeler.
- Her Tanrı elçisine insan ve cin şeytanlarını biz işte böylece düşman ettik ki, onlar, aldatmak için birbirlerine yaldızlı sözler ilham ederler. Eğer rabbin dileseydi onlar bunu yapamazdı. Öyleyse sen onları uydurduklarıyla baş başa bırak.
- Çünkü, ahirete inanmayanların gönülleri ona ısınsın, ondan hoşlansınlar ve yapmakta olduklarını yapmaya devam etsinler.
- De ki; "O, size kitabı ayrıntılı olarak indirmişken Allah'tan başka bir hakem mi arayacağım?" Kendilerine kitap verdiğimiz kimseler, onun rabbin tarafından gerçek olarak indirilmiş olduğunu bilirler. Sen, sakın kuşku duyanlardan olma.
- Rabbinin sözü, doğruluk bakımından da, adalet bakımından da tastamamdır. Onun sözlerini değiştirebilecek yoktur. O, işitendir, bilendir.
- Eğer sen, yeryüzünde bulunanların çoğunluğuna uyarsan; seni Allah'ın yolundan saptırırlar. Onlar, ancak kuruntularına uyarlar ve sadece yalan söyleyip dururlar.
- Gerçek şu ki, rabbin; yolundan sapanları en iyi bilendir. Ve o, doğru yola ermiş olanları da en iyi bilendir.
- O halde, eğer onun ayetlerine inanıyorsanız, üzerine Allah'ın adı anılmış olarak kesilen hayvanların etinden yiyin.
- Bir zorunluluk dışında neyin haram olduğunu açıklamışken, size ne oluyor da Allah'ın adı anılandan yemiyorsunuz? Bir çokları, bildiklerinden değil heveslerine uydukları için saptırıyorlar. Kuşkusuz rabbin, ölçüyü aşanları en iyi bilendir.
- Günahın açığını da, gizlisini de bırakın. Çünkü günah kazananlar; kazanmakta oldukları yüzünden cezalandırılacaklardır.
- Allah'ın adı anılarak kesilmeyen hayvanların etlerinden yemeyin. Çünkü bu, yoldan sapmaktır. Şeytanlar dostlarına sizinle tartışmalarını salık verirler. Eğer onlara uyarsanız, kuşkusuz siz de ortak koşanlardan olursunuz.
- Ölü iken dirilttiğimiz ve insanlar arasında yürüyebilmesi için bir ışık verdiğimiz kimse; karanlıklarda kalıp ondan çıkamayan kimse gibi olur mu hiç? İşte böylece, inkarcılara, yaptıkları süslü gösterilmiştir.
- Böylece biz, her kentte ileri gelenleri, oranın suçluları yaptık ki, orada hileler çevirsinler. Oysa ki onlar, kötülüğü başkasına değil kendilerine yapıyorlar da farkına varmıyorlar.
- Kendilerine bir ayet geldiği zaman onlar; "Allah'ın elçilerine verilenin aynısı bize de verilmedikçe inanmayız," derler. Allah, elçiliğini kime vereceğini elbette ki daha iyi bilir. Suçlu olanlara, yaptıkları hilelerinden dolayı Allah katından bir aşağılanma ve şiddetli bir azap ulaşacaktır.
- Allah, iyiye ve güzele götürmek istediği kimsenin göğsünü İslama açar. Saptırmak istediğinin de göğsünü öylesine daraltır ki, o, göğe yükseliyormuş gibi olur. Allah, inançsızlar üzerine pisliği işte böyle atıverir.
- İşte bu, rabbinin dosdoğru yoludur. Biz, ayetleri, öğüt alan bir toplum için ayrıntılı olarak açıklamış bulunuyoruz.
- Onlar için rableri katında esenlik yurdu vardır ve o, yapmakta olduklarından ötürü onların dostudur.
- O, onların hepsini toplayıp bir araya getireceği gün; "Ey cin topluluğu, gerçekten şu insanlara çok çektirdiniz!" diyecek, insanlardan onların yardakçıları olanlar da; "Ey rabbimiz, biz birbirimizden yararlandık ve bizim için kararlaştırdığın ecele ulaştık," diyecekler. Allah da şöyle diyecektir; "Sizin barınağınız, Allah'ın dilediği zamanların dışında, sürekli kalmak üzere ateştir. Kuşkusuz rabbin erdemli bilginin kaynağıdır, her şeyi bilendir."
- İşte biz böylece, kazandıkları günahlardan dolayı zalimlerin bir bölümünü, diğer bir bölümüne dost yaparız.
- Ey cinler ve insanlar topluluğu, içinizden, size ayetlerimi anlatan ve şu gününüzle yüz yüze geleceğiniz konusunda sizi uyaran elçiler gelmedi mi? Onlar; "Kendi aleyhimize tanıklık ederiz," derler. İğreti yaşam onları aldattı da inkarcılığa saptıklarına ilişkin, kendilerine karşı tanıklık ettiler.
- Gerçek şu ki, rabbin, halkı habersiz iken ülkeleri zulüm ile yıkıma sürükleyen değildir.
- Herkesin derecesi yaptığına göredir. Rabbin onların yaptıkları şeylerden habersiz değildir.
- Rabbin ihtiyaçsızdır, rahmet sahibidir. Dilerse sizi ortadan kaldırır ve sizi başka bir toplumun soyundan getirdiği gibi, sizin yerinize de arkanızdan istediğini getirir.
- Size verilen söz kesinlikle gerçekleşecek ve siz onu engelleyemeyeceksiniz.
- De ki; "Ey halkım, elinizden geleni yapın, ben de elimden geleni yapacağım. Yakında kimin kesin başarıya ulaştığını göreceksiniz!" Gerçek şu ki, zalimler kurtuluşa eremez.
- Tutup Allah'ın yarattığı ekin ve hayvanlardan ona bir pay ayırdılar ve kendi yanlış düşüncelerine göre; "Bu, Allah için, bu da ortaklarımız için," dediler. Fakat ortakları için olanlar Allah tarafına geçmez, Allah için ayrılmış olan ise, ortaklarının tarafına geçer. Ne kötü hüküm veriyorlar.
- Böylece, putlara hizmet edenler, puta tapanların çoğunu yıkıma sürüklemek ve dinlerini karma karışık etmek için çocuklarını öldürmelerini onlara iyi göstermişlerdir. Allah dileseydi bunu yapamazlardı. Sen onları iftiralarıyla baş başa bırakıver.
- Onlar kendi kuruntularına uygun olarak şöyle dediler; "Şunlar, dokunulmaz hayvanlar ve ekinlerdir. Bizim dilediğimizden başkası bunları yiyemez. Hayvanlar vardır, sırtlarına binmek yasaklanmıştır." Bir takım hayvanlar da vardır ki, ona iftira ederek üzerlerine Allah'ın adını anmıyorlar. Allah, onları uydurmakta oldukları iftiralar yüzünden cezalandıracaktır.
- Bir de dediler ki; "Bu hayvanların karınlarında olan, yalnızca erkeklerimize aittir, eşlerimize ise haramdır. Eğer o, ölü doğarsa onlar da buna ortaktırlar." Allah, onların bu nitelemelerinin cezasını verecektir. Kuşkusuz o, erdemli bilginin kaynağıdır, her şeyi bilendir.
- Bilgisizlikleri yüzünden; çocuklarını beyinsizce öldürenler ve Allah'ın kendilerine verdiği yaşamlığı Allah'a iftira ederek haram sayanlar; gerçekten yıkıma uğramışlardır. Onlar; gerçekten sapıtmışlardır ve doğru yolu bulacak da değillerdir.
- Aşmalı ve asmasız bahçeleri, çeşitli tatlarda hurma ve ekinleri, zeytin ve nar ağaçlarını, kimi birbirine benzer, kimi benzemez biçimde yaratan odur. Ürün verdiklerinde onların ürününden yiyin; hasat gününde de yoksulun hakkını verin. Fakat savurganlık yapmayın. Çünkü Allah savurganlık yapanları sevmez.
- Yük taşıtıp yününden yararlandığınız hayvanları da o yarattı. Allah'ın size verdiği yaşandıklardan yiyin. Ama sakın Şeytanın adımlarını izlemeyin. Çünkü o, sizin apaçık düşmanınızdır.
- Sekiz çift hayvan yarattı. Koyundan iki, keçiden de iki. De ki; "îki erkeği mi haram kıldı, iki dişiyi mi, yoksa iki dişinin rahimlerinde bulunanı mı? Eğer doğru sözlü iseniz bana bir bilgiye dayanarak haber verin."
- Deveden de iki, sığırdan da iki. De ki; "îki erkeği mi haram kıldı? Yoksa iki dişiyi mi ya da o iki dişinin rahimlerinin, kendisini kapsadığı şeyi mi? Yoksa Allah, bunları sizlere salık verdiği zaman siz tanıklar mıydınız?" Hiçbir bilgiye dayanmaksızın insanları saptırmak için Allah'a yalan yere iftira atandan daha zalim kim vardır? Kuşkusuz ki, Allah, zalimler topluluğunu doğru yola ulaştırmaz.
- De ki; "Bana bildirilenler arasında; ölü, dökülen kan, pisliğin ta kendisi olan domuz eti veya Allah'tan başkasının adı anılarak açık bir günahla kesilmiş hayvandan başkasını, onları yiyecek bir adama haram kılınmış olan bir şey bulamıyorum. Her kim çaresiz kalırsa, başka bir çaresizin hakkına tecavüz etmemek ve zorunlu ölçüyü aşmamak koşuluyla, bunlardan yiyebilir. Çünkü rabbin gerçekten bağışlayan ve esirgeyici olandır.
- Yahudilere bütün tırnaklı hayvanları haram kıldık. Sırtlarında, yahut bağırsaklarında bulunan, ya da kemiğe karışan yağlar dışında, sığır ve koyunun da yağlarını onlara yasakladık. Saldırganlıkları yüzünden onları böyle cezalandırdık. Biz elbette doğru söyleyenleriz.
- Eğer onlar seni yalanlarlarsa, de ki; "Rabbinizin rahmeti geniştir. Fakat onun azabı da suçlular topluluğundan uzak tutulmaz."
- Ortak koşanlar diyecekler ki; "Allah dikseydi ne biz ortak koşardık, ne de atalarımız ortak koşardı. Hiçbir şeyi de haram kılmazdık." Onlardan önce yalanlayanlar da böyle söylemişlerdi de sonunda azabımızı tatmışlardı. De ki; "Yanınızda bize açıklayabileceğiniz bir bilgi mi var? Siz, sadece tahmine uyuyorsunuz ve yalnızca saçmalıyorsunuz."
- Yine de ki; "Kesin ve açık kanıt ancak Allah'ındır. O, dikseydi, sizi hep birden doğru yola iletirdi."
- Şunu da söyle; "Allah şunu haram etmiştir diye tanıklık edip duran tanıklarınızı getirin." Eğer tanıklık ederlerse sakın onlarla birlikte tanıklık etme. Ayetlerimizi yalanlayanlarla ahirete inanmayanların hevesleri ardınca gitme. Onlar, kendi rablerine başkalarını denk tutuyorlar.
- De ki onlara; "Hadi gelin, rabbinizin size neleri haram kıldığını yüzünüze karşı okuyayım: Hiçbir şeyi ona ortak koşmayın. Ana babaya çok iyi davranın. Yoksulluk kaygısıyla çocuklarınızı öldürmeyin; biz size de onlara da yaşamlık veririz. Kötülüklerin görünenine de gizli kalanına da yaklaşmayın. Allah'ın dokunulmaz kıldığı cana, bir hakkı savunmak dışında kıymayın. Allah size bunları öğütledi ki, aklınızı işletebilesiniz."
- Erginlik çağına erişinceye kadar yetimin malına yaklaşmayın. Ölçüyü ve tartıyı doğru dürüst yapın. Biz kişiye gücünün yetmediğini yüklemeyiz. Konuştuğunuz zaman akrabanız zararına bile olsa doğru olun. Allah'a verdiğiniz sözü tutun. Bunlar, ders alasınız diye onun size verdiği öğütlerdir.
- Bu benim dosdoğru yolumdur, onu izleyin, başka yolları izlemeyin. Yoksa o yollar sizi onun yolundan uzaklaştırıp parçalara böler. İşte sakınıp korunasınız diye size o, bunları öğütlemiştir.
- Sonra iyilik yapanlara nimetimizi tamamlamak, her şeyi açıklamak, doğru yol ve rahmete erdirmek için biz, Musa'ya kitabı verdik ki, rablerinin huzuruna varacaklarına inansınlar.
- İşte bu da indirdiğimiz kutlu bir kitaptır. Ona uyun ve kötülüklerden sakının. Umulur ki, esirgenirsiniz.
- "Kitap, bizden önce iki topluluğa indirildi. Biz onu okuyup araştırmaktan gerçekten habersizdik," demeyesiniz.
- Şunu da söylemeyesiniz; "Eğer bize kitap indirilmiş olsaydı, onlardan daha doğru yürüyüşlü olurduk." Artık size rabbinizden bir belge, bir kılavuz ve bir rahmet gelmiş bulunuyor. Allah'ın ayetlerini yalanlayıp onlardan yüz çevirenden daha zalim kim vardır? Âyetlerimize sırt dönenleri, yüz çevirmeleri yüzünden azabın en acıklısıyla cezalandıracağız.
- Neyi bekliyorlar? Kendilerine meleklerin gelmesini mi, rabbinin gelmesini mi, yoksa rabbinin bazı kanıtlarının gelmesini mi? Rabbinin bazı kanıtlarının geldiği gün, daha önce inanmamış yahut inancında bir iyilik sahibi olamamış kişiye inancı hiçbir yarar sağlamayacaktır. De ki; "Bekleyin! Doğrusu biz de bekliyoruz."
- Dinlerini parça parça edenler, bölük bölük olanlar yok mu? Senin onlarla hiçbir ilgin yoktur. Onların işi Allah'a kalmıştır. Sonra o, ne yapmakta olduklarını kendilerine haber verecektir.
- Kim bir güzellikle gelirse ona, getirdiğinin on katı vardır. Kötülükle gelene ise yaptığı kadarından fazla ceza verilmez. Onlar, haksızlığa uğratılmayacaklardır.
- De ki; "Kuşkusuz rabbim beni doğru yola, dosdoğru dine, Allah'ı birleyen İbrahim'in dinine iletti. O, ortak koşanlardan değildi."
- De ki; "Benim içtenlikli yalvarışım, ibadetim, yaşamım ve ölümüm evrenlerin rabbi olan Allah içindir."
- "Onun hiçbir ortağı yoktur. İşte bana bu emredildi. Ve ben Müslümanların ilkiyim."
- Şunu da söyle; "Allah her şeyin rabbi iken ondan başka rab mı arayayım? Herkesin kazandığı sadece kendine aittir. Hiçbir günahkar, bir başka günahkarın yükünü taşımaz. Sonunda dönüşünüz rabbinizedir. Tartışmaya girdiğiniz şeyleri elbette ki, o, size haber verecektir."
- Sizi yeryüzünün halifeleri yapan, size verdiği şeyler konusunda, sizi denemek için, kiminizi kiminizden derecelerle üstün kılan odur. Doğrusu rabbin, cezası çabuk olandır. Yine kuşku yok ki o, bağışlayandır, esirgeyendir.