Enbiya Suresi
Mustafa Cemil Kılıç Meali
Esirgeyen, Bağışlayan Allah'ın Adıyla...
- İnsanların sorgulanması yaklaştı. Hal böyleyken onlar, aymazlık içinde yüz çevirmekteler.
- Onlara ne zaman rablerinden yeni bir öğüt gelse, alay ederek dinlerler.
- Kalpleri hep oyundadır. O zalimler gizlice fısıldaşarak dediler ki; "Bu da sizin gibi bir insan değil mi? Göz göre göre büyüye mi kapılacaksınız?"
- Elçi şöyle dedi; "Benim rabbim, gökte ve yerde söylenen sözü bilir; o, işitendir, bilendir."
- Onlar şöyle dediler; "Bunlar saçma sapan rüyalardır. Belki de onun uydurduğu bir yalandır. Belki de o bir şairdir. Hadi öncekilere gönderildiği gibi bize bir ayet getirsin."
- Kendilerinden önce yıkıma uğrattığımız hiçbir ülke inanmamıştı. Şimdi bunlar mı inanacak?
- Senden önce elçi olarak gönderdiklerimiz de kendilerine bildirimde bulunduğumuz kişilerden başka bir şey değildiler. Bilmiyorsanız bilgi sahibi olanlara sorun.
- Biz onları yiyip içmeyen cesetler biçiminde yaratmadık; onlar ölümsüz de değillerdi.
- Sonra onlara verdiğimiz sözü yerine getirdik. Onları ve dilediklerimizi kurtardık, sınırı aşanları ise yok ettik.
- Size de, içinde sizin için uyarıların yer aldığı bir kitap indirdik. Yine de, aklınızı kullanmıyor musunuz?
- Biz nice ülkeleri, haksızlık etmelerinden ötürü kırıp geçirdik ve arkalarından da başka toplumlar var ettik.
- Onlar, daha azabımızı hisseder etmez kaçışmaya başlamışlardı.
- "Uzaklaşıp kaçmayın. İçinde yüzdüğünüz nimetlere ve konaklarınıza dönün. Çünkü sorgulanacaksınız."
- Dediler ki; "Eyvah, biz gerçekten kendimize yazık etmişiz."
- Biz onları kuruyup biçilmiş ekine, sönmüş ateşe çevirinceye kadar bağrışıp durdular.
- Biz gökleri, yeri ve ikisi arasındakileri oyun oynamak için yaratmadık.
- Eğer bir oyun edinmek isteseydik, kendi katımızdan edinirdik. Yapacak olsaydık, böyle yapardık.
- Biz gerçeği yalanın üzerine atarız da o onu darmadağın eder ve yalan yok olup gider. Tanrıya yakıştırdığınız düzme niteliklerden ötürü size yazıklar olsun.
- Göklerde ve yerde kim varsa onundur. Onun katındakiler ise, ona kulluk etmekten ne yüksünür, ne de usanırlar.
- Gece gündüz, durmaksızın onu yüceltirler.
- Yoksa onlar yeryüzünde birtakım ilahlar edindiler de ölüleri onlar mı diriltiyor?
- Eğer gökte ve yerde Allah'tan başka ilahlar olsaydı, ikisinde de düzen kalmazdı. En yüksek göğün rabbi olan Allah, onların yakıştırdığı niteliklerden uzaktır.
- Allah, yaptıklarından dolayı sorgulanamaz. Onlar ise hesaba çekileceklerdir.
- Yoksa ondan başka ilahlar mı edindiler? De ki; "Kanıtınızı getirin. İşte benim yanımda olanların ve benden öncekilerin uyarısı budur." Fakat onların çoğu gerçeği bilmiyor ve ondan yüz çeviriyor.
- Senden önce hiçbir elçi göndermedik ki ona; "Benden başka ilah yoktur, öyleyse bana kulluk edin!" diye bildirmiş olmayalım.
- Onlar; "Bağışlayıcı olan Tanrı çocuk edindi," dediler. Hayır, onların çocuk dedikleri Tanrının değerli kullarıdır.
- Onlar onun sözünün önüne geçmezler. Yalnız onun buyruğuyla iş yaparlar.
- Allah onların geçmişini de geleceğini de bilir. Onlar, ancak Allah'ın rıza göstereceği kimseler için kayırmada bulunurlar. Ve onlar Tanrının karşısında saygıdan titrerler.
- Onlardan kim kalkıp da; "Allah'ın yanı sıra ben de bir ilahım," diyecek olursa, cezasını Cehennemle veririz. Zalimleri biz işte böyle cezalandırırız.
- înkar edenler, görmezler mi ki, gökler ve yer bitişik durumda idi de biz onları ayırdık. Ayrıca her canlıyı da sudan yarattık. Yine de inanmayacaklar mı?
- Sarsılmasınlar diye yeryüzüne sabit dağlar yerleştirdik. Yollarını bulabilsinler diye de orada geniş geçitler yaptık.
- Biz, göğü de korunmuş bir tavan yaptık. Yine de onlar gökyüzünün ayetlerinden yüz çeviriyorlar.
- Geceyi, gündüzü, Güneş'i ve Ay'ı yaratan odur; her biri bir yörüngede akıp gitmektedir.
- Senden önce hiçbir beşere ölümsüzlük vermedik. Şimdi sen ölürsen, sanki onlar ölümsüz mü olacaklar?
- Her canlı, ölümü tadacaktır. Biz bir sınama olarak sizi kötü ile de iyi ile de deniyoruz. Sonunda bize döndürüleceksiniz.
- İnkarcılar seni gördükleri zaman, kuşkusuz, seni alaya almaktan başka bir şey yapmazlar. "Sizin ilahlarınızı diline dolayan bu mudur?" derler ve Bağışlayıcı olan Tanrının kitabını inkar edenler de onların ta kendileridir.
- însan aceleci yaratılmıştır. Hiç acele etmeyin; ben size ayetlerimi göstereceğim.
- Bir de, "Eğer doğru sözlüler iseniz kendisiyle bizi tehdit ettiğiniz şey ne zaman gerçekleşecek?" diyorlar.
- O inkarcılar, yüzlerinden ve sırtlarından ateşi uzaklaştıramayacakları ve hiç bir yardım alamayacakları o zamanı bir bilselerdi.
- Doğrusu o azap onlara ansızın gelecek de onları şaşkına çevirecektir; artık onu ne geri çevirmeye güçleri yetecek, ne de kendilerine süre verilecektir.
- Senden önceki elçilerle de alay edilmişti. Sonra o alay edenleri, alaya alıp durdukları şey kuşatıvermişti.
- De ki; "Geceler ve gündüzler boyunca sizi o bağışlayıcı olan Tanrı'dan kim koruyacak?" Ne var ki, onlar yine de rablerini anmaktan yüz çeviriyorlar.
- Yoksa onları bizden koruyacak başka ilahları mı var? Oysa onlar kendilerine bile yardım edemezler; bizden de hiçbir destek göremezler.
- Evet, biz onlara da atalarına da geçimlikler verdik. Öyle ki, uzun süre yaşadılar. Şimdi onlar, topraklarını etrafından eksiltip durduğumuzu görmüyorlar mı? Buna karşın üstün gelecek olan onlar mıdır?
- De ki; "Ben sizi ancak Tanrının bildirimiyle uyarıyorum." Fakat sağır olanlar, uyarıldıklarında çağrıyı işitmezler.
- Andolsun ki, onlara rabbinin azabından hafif bir esinti dokunsa, kuşkusuz; "Eyvah bize! Gerçekten biz zalim kimselermişiz!" diyeceklerdir.
- Diriliş günü için adalet terazileri kuracağız. Kimseye hiçbir haksızlık edilmeyecek. Hardal tanesi kadar bir ağırlığı bile hesaba katacağız. Biz, hesapçı olarak yeteriz.
- Andolsun ki, biz, Musa'ya ve Harun a doğruyu ve yanlışı ayırt eden ve korunanlar için bir ışık ve öğüt olan o kitabı verdik.
- Tanrının buyruğuna uyanlar öyle kimselerdir ki, görmedikleri halde rablerinden sakınırlar. Onlar dünyanın sonunun gelmesinden de ürperen kimselerdir.
- Bu, bizim indirdiğimiz kutlu bir uyarıdır. Yoksa siz onu inkar mı ediyorsunuz?
- Andolsun ki, biz daha önce de İbrahim'e anlama ve kavrama yeteneği bağışlamıştık. Biz onu çok iyi biliyorduk.
- Hani o bir vakit, babasına ve toplumuna; "Nedir bu tapınıp durduğunuz heykeller?" demişti.
- Dediler ki; "Bizim atalarımız bunlara tapmaktaydı."
- İbrahim şöyle dedi; "Doğrusu siz de atalarınız da açık bir sapkınlık içindesiniz."
- Dediler ki; "Sen gerçeği mi getirdin yoksa bizimle eğleniyor musun?"
- O şöyle dedi; "Hayır rabbiniz göklerin ve yerin rabbidir ki onları o var etmiştir. Ben de buna tanıklık edenlerdenim."
- "Allah'a andolsun ki, siz dönüp gittikten sonra putlarınıza bir tuzak kuracağım!"
- Sonra onları parça parça etti; yalnız, gelip sorsunlar diye büyük olanına dokunmadı.
- "Bizim ilahlarımıza bunu kim yaptı? Kuşkusuz bunu yapan, zalimlerden biridir," dediler.
- Yine dediler ki; "İbrahim adında bir gencin onları diline doladığını duymuştuk."
- "Onu halkın karşısına çıkarın belki tanıklık ederler," diye söylediler.
- Dediler ki; "Ey İbrahim, bunu ilahlarımıza sen mi yaptın?"
- İbrahim; "Belki onu şu büyükleri yapmıştır, konuşabiliyorlarsa onlara sorun," dedi.
- Bunun üzerine vicdanlarına dönüp, kendi kendilerine; "Hiç şüphesiz asıl zalimler sizsiniz, siz!" dediler.
- Sonra yine eski kafalarına döndüler. "Bunların konuşmayacağını sen de biliyorsun!" dediler.
- İbrahim şöyle dedi; "Allah dururken, size ne bir yarar, ne de bir zarar veremeyen şeylere mi ibadet ediyorsunuz?"
- "Yazıklar olsun size ve Allah'tan başka kulluk ettiklerinize, hiç aklınızı kullanmayacak mısınız?"
- Dediler ki; "Eğer bir şey yapacaksanız, onu yakın da ilahlarınıza yardım edin."
- Biz de şöyle dedik; "Ey Ateş, İbrahim için bir serinlik ve esenlik ol."
- Onlar ona bir tuzak kurmak istediler. Fakat biz onları yıkımın en büyüğüne uğrattık.
- Onu ve Lut'u, tüm insanlar için kutlu kıldığımız topraklara ulaştırıp kurtardık.
- Ona ödül olarak İshak'ı ve Yakup'u verdik. Her birini erdemli kişiler kıldık.
- Onları, buyruğumuz uyarınca doğru yolu gösteren önderler yaptık ve onlara iyi işler yapmalarını, yakarışta bulunmayı, yoksulun hakkı olanı vermeyi bildirdik. Onlar, yalnızca bize kulluk eden kimselerdi.
- Lut'a da yüksek bilgi ve egemenlik verdik. Onu, çirkin işler işleyen topluluktan kurtardık. Onlar, yoldan çıkmış kötü bir toplumdu.
- Böylece Lutu bağışımız ve korumamız altına aldık. Çünkü o, erdemli kimselerdendi.
- Nuh'a gelince, o da daha önce bize yakarmıştı. Yakarışına yanıt verdik de onu ve ailesini, o büyük sıkıntıdan kurtardık.
- Ona, ayetlerimizi yalanlayan topluluğa karşı yardım ettik. Gerçekten onlar kötü bir toplumdu.Hepsini birden batırıp boğduk.
- Davud ile Süleyman'a gelince, onlar da, bir gün, birilerinin koyunlarından zarar görmüş bir tarla hakkında yargıda bulunuyorlardı. Biz de onların yargısına tanık idik.
- Süleyman'a bu konunun çözümünü bildirmiştik; her birine egemenlik ve yüksek bilgi verdik. Birlikte Tanrıyı yüceltsinler diye dağları ve kuşları Davud'un buyruğu altına aldık. Bunları biz yapmıştık.
- Bir de sizi savaşınızın şiddetinden koruması için ona, zırh yapmayı öğrettik. Peki bütün bunlar için şükrediyor musunuz?
- Şiddetle esen rüzgarları da Süleyman'ın hizmetine sunmuştuk. Rüzgar onun buyruğuyla, kutlu ve verimli kıldığımız yere doğru eserdi. Çünkü biz her şeyi bileniz.
- Dalgıçlık yapan ve daha başka işler yapan şeytanları da ona boyun eğdirdik. Biz onların hepsini görüp gözetiyorduk.
- Eyüp u da anımsa. Hani o rabbine; "Kuşkusuz ki ben bir derde uğradım, sen ise merhametlilerin en merhametlisisin," diye yakarmıştı.
- Biz de yakarışını kabul ettik; hemen kendisindeki sıkıntıyı giderdik. Tarafımızdan bir bağış ve kulluk edenlere bir uyarı olmak üzere ona ailesini ve onlarla birlikte olanların bir mislini daha verdik.
- İsmail, İdris ve ZülkifTi de anımsa. Onların hepsi sabredenlerdendi.
- Biz de onları rahmetimiz altına aldık. Kuşkusuz onlar erdemli kişilerdendi.
- Zünnunu da anımsa. Hani o öfkelenerek gitmişti de bizim onu bu yüzden sıkıştırmayacağımızı sanmıştı. Sonra da karanlıklar içinde iken; "Senden başka ilah yoktur; sen her türlü eksiklikten uzaksın. Ben ise kendine yazık edenlerden oldum," diye yakarmıştı.
- Biz de yakarışını kabul ettik ve onu üzüntüden kurtardık. İnananları biz işte böyle kurtarırız.
- Zekeriyya'yı da anımsa. Hani o, rabbine yakarmış ve; "Rabbim; beni tek başıma bırakma. Sen, varislerin en hayırlısısın," demişti.
- Biz de onun duasını kabul ettik. Ona Yahya'yı verdik ve eşini de iyileştirdik. Onların hepsi de iyilikte yarışırlar ve hem umut ederek, hem de korkarak bize yakarırlardı. Onlar bize karşı içtenlikle saygı duyan kimselerdi.
- Ve o, iffetini koruyan kadını da anımsa ki, biz ona ruhumuzdan üfledik. Onu ve oğlunu bütün evren için bir kanıt kıldık.
- Gerçekten, sizin bu toplumunuz tek bir toplumdur. Ben de sizin rabbinizim, öyleyse bana kulluk ediniz.
- Fakat onlar işlerinde ayrılığa düştüler; sonunda hepsi bize döneceklerdir.
- İnanmış olarak güzel işler yapan kimsenin emeği boşa gitmez; biz onun yaptıklarını yazmaktayız.
- Yok ettiğimiz bir ülkenin üzerinde yasak vardır. Artık onlar geri dönemezler.
- Sonunda Yecuc ile Me'cuc'un önündeki set yıkıldığında onlar bütün tepelerden akarak her yana yayılırlar.
- Artık hak olan sözün gerçekleşmesi yaklaşmış, inkar edenlerin gözleri donakalmıştır. "Eyvah bize!" derler. "Bundan habersizdik. Aslında biz kendimize yazık etmişiz."
- Siz ve Allah'tan başka taptıklarınız Cehennemin odunusunuz. Hepiniz oraya gireceksiniz.
- Eğer onlar, ilah olsaydı oraya girmezlerdi. Ama hepsi orada sürekli kalacaklardır.
- Onlar orada inim inim inleyecekler ve hiçbir şey işitmeyeceklerdir.
- Kendileri için güzellik hazırladığımız kimselere gelince, onlar Cehennemden uzak tutulmuşlardır.
- Onun hışırtısını bile işitmezler. Onlar, canlarının çektiği nimetler içinde sürekli kalacaklardır.
- O en büyük korku, onları asla tasalandırmaz. Melekler onları şöyle karşılar: "İşte bu, size söz verilen gününüzdür!"
- Göğü, kitap dürer gibi durduğumuz zaman, yaratmaya ilk başladığımız gibi, katımızdan verilmiş bir söz olarak onu tekrar var edeceğiz. Doğrusu biz bunları kesinlikle yapacak olanız.
- Andolsun ki, biz, Tevrat'tan sonra Zebur'da da yeryüzüne ancak iyi kullarımın mirasçı olacağını yazmıştık.
- Kuşkusuz bunda kulluk eden bir topluluk için yeterli bir açıklama vardır.
- Biz seni ancak evrenlere bir bağış olarak gönderdik.
- De ki; "Kuşkusuz bana ancak, ilahınızın yalnızca bir tek ilah olduğu bildiriliyor. Artık gerçeğe teslim oluyor musunuz?
- Eğer yine de yüz çevirirlerse, de ki; "Size yeterli ölçüde gerçeği bildirdim. Size söz verilen şeyin yakın mı, yoksa uzak mı olduğunu bilemem."
- Kuşkusuz o, sözün açığa vurulanını da bilmektedir; gizlemekte olduklarınızı da bilmektedir.
- Bilmem; belki bu gecikme sizi denemek ve bir süreye kadar geçindirmek içindir.
- Tanrı elçisi şöyle dedi; "Rabbim hak ile yargıda bulun. Bizim rabbimiz bağışlayıcı olandır. Sizin asılsız yakıştırmalarınıza karşılık yardımına başvurulandır."