Hicr Suresi
Mustafa Cemil Kılıç Meali
Esirgeyen Bağışlayan Allah'ın Adıyla...
- Elif, Lam, Ra... Bunlar kitabın ve apaçık bir Kuranın ayetleridir.
- İnkarcılar zaman zaman "Keşke biz de Müslüman olsaydık," diye özlem duyarlar.
- Onları bırak, yesinler, eğlensinler ve beklentileri onları oyalasın. Nasıl olsa kötü sonu yakında bilecekler.
- Biz hiçbir ülkeyi katımızda bilinen yazıları dolmadan yok etmedik.
- Hiçbir toplum kendisi için belirlenmiş süreyi ne öne alabilir ne de geriletebilir.
- Onlar şöyle dediler: "Ey kendisine kitap indirilen kişi, sen delinin birisin."
- "Eğer doğru söylüyorsan, bize melekleri getir."
- Oysa melekler ancak hak ile inerler; o zaman da kendilerine göz açtırılmaz.
- Hiç kuşku yok ki, o uyarıyı biz indirdik ve elbette ki biz onun koruyucusuyuz.
- Andolsun ki, biz, senden önce de çeşitli toplumlara elçiler gönderdik.
- Onlara herhangi bir elçi gelmeye görsün, kesinlikle onunla alay ederlerdi.
- Alaycılığı o suçluların kalplerine biz işte böyle sokarız.
- Nitekim onlar bu uyarıya inanmazlar. Onlardan öncekiler de böyle yapmışlardı.
- Üzerlerine gökten bir kapı açsak da oradan yükseliyor olsalardı.
- Yine de şöyle diyeceklerdi: "Gözlerimiz döndü, belki de biz büyülenmiş bir toplumuz."
- Andolsun ki, biz, gökte burçlar yaptık ve onu, gözleyenler için süsledik.
- Üstelik onu kovulmuş her bir şeytandan koruduk.
- Ancak kulak hırsızlığı yapan olursa, onu da parlak bir ateş izler.
- Yeryüzünü yayarak genişletip içine sağlam dağlar yerleştirdik ve orada her şeyi mükemmel bir ölçüye göre bitirdik.
- Orada sizin için ve sizin beslemediğiniz kimseler için geçimlikler belirledik.
- Kaynağı yanımızda olmayan hiçbir şey yoktur. Fakat biz onu belli bir ölçüye göre indiririz.
- Bir de aşılayıcı rüzgarlar gönderdik de gökten bir su indirip sizi onunla suladık. Onun için kaynaklar oluşturan da siz değilsiniz.
- Kuşku yok ki, biz can verir ve biz öldürürüz. Sonunda mirasçı kalan da biziz.
- Andolsun ki, biz, elbette sizden önce geçip gidenleri de, geriye kalanları da biliriz.
- Gerçekten onları bir araya toplayacak olan senin rabbindir. Kuşkusuz ki o, erdemli bilginin kaynağı olup her şeyi gereğince bilendir.
- Andolsun ki, biz, insanı pişmemiş çamurdan, değişken cıvık bir balçıktan yarattık.
- Cinleri de daha önce kavurucu ateşten yaratmıştık.
- Anımsa o zamanı ki, rabbin meleklere şöyle demişti; "Ben, kupkuru bir çamurdan, değişken, cıvık bir balçıktan bir insan yaratacağım."
- "Onu güzelce düzenleyip insan şekline koyduğum ve ona ruhumdan üflediğim zaman, karşısında secdeye kapanın."
- Böylece meleklerin tümü, topluca secde etmişti.
- Fakat tblis secde edenlerle birlikte davranmaktan kaçındı.
- Allah şöyle buyurdu: "Ey îblis, secde edenlerle birlikte davranmaktan seni alıkoyan nedir?"
- Dedi ki; "'Ben senin, biçimlenmiş bir kuru balçıktan yarattığın insana secde edecek değilim."
- Allah şöyle dedi; "Öyleyse oradan çık artık. Çünkü sen kovulmuş birisin."
- "Yargı gününe kadar bu lanet senin üzerinde kalacaktır."
- Dedi ki; "Rabbim, öyleyse onların dirileceği güne kadar bana süre tanı."
- Allah buyurdu ki; "Sen kendisine süre tanınanlardansın."
- "Ta ki vakti bilinen bir güne kadar."
- îblis dedi ki; "Rabbim, beni azdırmana karşılık, ben de yeryüzünde kötülükleri onlara hoş gösterip hepsini azdıracağım."
- "Ancak senin içtenlikli kulların bunun dışındadır."
- Allah şöyle buyurdu: "işte bana varan dosdoğru yol budur."
- "Kuşku yok ki, sana uyan azgınların dışında, benim kullarıma senin gücün yetmeyecektir."
- "Cehennem ise o azgınların tümünün şaşmaz buluşma yeridir."
- Onun yedi kapısı vardır. Her kapıya, onlardan bir bölük ayrılmıştır.
- Sakınılması gereken şeylerden sakınanlar ise cennetlerde ve pınarlar içindedir.
- Oraya esenlik ve güvenlikle girin.
- Biz, onların gönlündeki tüm kini söküp attık. Onlar, kardeşler olarak karşılıklı koltuklarda otururlar.
- Orada onlara hiçbir yorgunluk dokunmaz ve onlar oradan çıkarılacak da değildirler.
- Kullarıma haber ver ki, ben çok bağışlayıcı ve esirgeyiciyim.
- Bununla birlikte azabım da çok yakıcı bir azaptır.
- Bir de onlara, İbrahim'in konuklarından söz et!
- Yanına girdiklerinde onlar; "Esenlik olsun!" dediler. İbrahim ise onları tanımadığından; "Biz sizden korkuyoruz," dedi.
- Onlar yine dediler ki; "Korkma, biz sana bilgin bir çocuk müjdeliyoruz."
- İbrahim ise; "Ben kocamışken bana müjde mi veriyorsunuz? Neye dayanarak beni müjdeliyorsunuz?" dedi.
- "Biz sana gerçeği müjdeledik. Sakın umutsuzluğa düşenlerden olma," dediler.
- İbrahim şöyle dedi; "Sapıtmışlardan başka rabbinin rahmetinden kim umut keser?"
- Ardından şöyle söyledi; "Amacınız nedir ey elçiler?"
- Dediler ki; "Gerçekten biz suçlu bir topluma gönderildik."
- "Ancak Lutun ailesi suçlu değildir. Biz onların hepsini kurtaracağız."
- "Yalnız karısının geride kalacaklar arasında olmasına karar verdik."
- Derken elçiler Lutun ailesine geldiler.
- Lut onlara şöyle dedi; "Kuşku yok ki siz tanınmayan kimselersiniz."
- "Hayır," dediler. "Biz sana, onların, hakkında kuşkuya kapıldıkları ceza ile geldik."
- "Sana gerçeği getirdik, biz elbette doğru söyleyenleriz."
- "Gecenin bir vaktinde aileni yola çıkar; sen de arkalarından onları izle. Hiçbiriniz dönüp arkasına bakmasın. Size emredilen yere kadar gidin."
- Ona kesin olarak şu buyruğu bildirdik: "Sabaha çıktıklarında onların kökü kesilmiş olacak."
- Derken şehir halkı birbirlerine müjdeler vererek geldi.
- Lut onlara şöyle dedi; "Bunlar benim konuklarımdır. Sakın beni utandırmayın."
- "Allah'tan sakının ve beni küçük düşürmeyin."
- Dediler ki; "Biz sana başkalarının işine karışmayı yasaklamamış mıydık?"
- Lut; "Eğer bir şey yapacaksanız işte kızlarım!" dedi.
- Ey Muhammed, ömrüne andolsun ki, onlar esrimiş bir biçimde bocalayıp duruyorlardı.
- Derken tan yerinin ağarma vakti onları korkunç bir çığlık yakalayıverdi.
- Kentlerinin altını üstüne getirdik ve başlarına ateşte pişmiş taşlar yağdırdık.
- İşte bunda, inceleyip araştıranlar için dersler vardır.
- Gerçek şu ki, o kalıntılar hala işlek bir yol üzerindedir.
- Elbette, bunda inançlılar için gerçekten bir ibret vardır.
- Gerçekten Eyke halkı da zalim kimselerdi.
- Biz onlardan da öç aldık. Her ikisinin izleri de hala apaçık gözler önündedir.
- Andolsun ki, Hicr halkı da elçileri yalanlamıştı.
- Biz onlara da ayetlerimizi sunmuştuk. Fakat onlar yüz çevirmişlerdi.
- Onlar dağlardan güvenli evler yontarlardı.
- Derken, sabaha yakın bir vakitte onları da o korkunç çığlık yakalayıverdi.
- İşte böylece, kazanıp durdukları şeylerin onlara hiçbir yararı olmadı.
- Biz gökleri, yeri ve ikisinin arasındakileri ancak gerçek bir amaç ile yarattık. Dünyanın sonunu getirecek o felaket, elbette gelecektir. Şimdi sen onlara güzel davran.
- Kuşkusuz ki, senin rabbin gerçekten gereğince yaratan ve gereğince bilendir.
- Elbette ki, biz sana tekrarlanan yedi ayeti ve bu büyük Kur an ı verdik.
- Sakın o inkarcılardan bazılarına çift çift verdiğimiz şeylere gözlerini yöneltme ve onlar için üzülme. Yalnız inananlara kol kanat ger.
- De ki; "Ben apaçık bir uyarıcıyım."
- Nitekim biz o bölücülerin de üzerine azap indirmişizdir.
- Onlar ki, Kuranı bölüp parça parça edenlerdir.
- Rabbine andolsun ki, onların hepsini sorgulayacağız.
- Yaptıklarının hesabını soracağız.
- Öyleyse sana buyurulanı açıkça ortaya koy ve ortak koşuculara aldırma.
- Alay edip eğlenenlere karşı biz elbette ki sana yeteriz.
- Tanrı ile birlikte başka ilahlar benimseyenler yakında bilecekler.
- Andolsun ki, onların söyledikleri yüzünden göğsünün daraldığını biliyoruz.
- Öyleyse şimdi sen, rabbini övgüyle yücelt ve secde edenlerden ol.
- Kesin olan ölüm sana gelip çatıncaya değin rabbine kulluk et.