Mümin Suresi
Mustafa Cemil Kılıç Meali
Esirgeyen, Bağışlayan Allah'ın Adıyla...
- Ha, Mim.
- Bu kitabın indirilmesi, üstün olan ve her şeyi bilen Tanrı katındandır.
- O, günahları bağışlayan, tövbeleri kabul eden, azabı şiddetli olan ve bol sunum sahibidir. Ondan başka ilah yoktur, dönüş yalnızca onadır.
- Allah'ın ayetleri hakkında inkarcılardan başkası tartışmaz. Onların şehir şehir gezip dolaşması sakın seni aldatmasın.
- Onlardan önce Nuh'un halkı ile onu izleyen topluluklar da elçilerini yalanlamışlardı. Her bir halk, elçisini ele geçirmeye kalktı ve hakkı gidermek için yanlışa sarılarak mücadele etti. Sonra ben onları yakalayıverdim de azabımın nasıl olduğunu gördüler.
- Böylece rabbinin, inkar edenler hakkındaki; "Onlar ateşin halkıdır," sözü yerini bulmuş oldu.
- En yüksek göğü taşıyanlar ve onun çevresindekiler, rableri¬ ni överek yüceltirler ve ona inanırlar. İnanmış olanlar için de şöyle bağışlanma dilerler: "Ey rabbimiz, rahmetin ve bilgin her şeyi kuşatmıştır. Öyleyse tövbe edip senin yoluna uyanları bağışla, onları Cehennem azabından koru."
- "Rabbimiz, onları ve babalarından, eşlerinden, çocuklarından iyi olan kimseleri onlara söz verdiğin Adn cennetlerine koy. Kuşkusuz, üstün olan ve erdemli bilginin kaynağı olan sensin."
- "Onları kötülüklerden koru. O gün sen, kimi kötülüklerden korursan ona acımışsındır. İşte gerçek büyük başarı budur!"
- İnkarcılara şöyle seslenilir; "Allah'ın size kızgınlığı, sizin kendinize karşı kızgınlığınızdan daha büyüktür. Zira inanmaya çağrılıyordunuz, ama siz inkar ediyordunuz."
- Diyecekler ki; "Rabbimiz, bizi iki kez öldürdün ve iki kez dirilttin. Şimdi günahlarımızı itiraf ettik. Buradan bir çıkış yolu var mıdır?"
- Onlara şöyle yanıt verilir; "Bu duruma düşmenizin nedeni şudur ki, siz Allah'ın birliğine inanmaya çağırıldığınızda reddederdiniz ama onun eşinden, ortağından söz edildiğinde inanırdınız. Şimdi hakkınızdaki karar o çok ulu ve yüce olan Allah'a aittir."
- O Allah ki, size ayetlerini gösterir ve gökten sizin için yaşamlık indirir. Fakat ona yönelenlerden başkası bunlardan ibret almaz.
- Öyleyse inkarcılar hoşlanmasa da, siz dini bütünüyle ona özgü kılarak Allah'a yakarın.
- Dereceleri yükselten ve en yüksek göğün sahibi olan Allah, kendi buyruğundan olan ruhu, kavuşma günü hakkında insanları uyarması için kullarından dilediğine indirir.
- O gün onlar meydana çıkarlar. Onların hiçbir şeyi Allah için gizli kalmaz. "Bugün egemenlik kimindir?" denir. "Gücü her şeye yeten ve tek olan Allah'ındır."
- O gün herkese yaptığının karşılığı ödenir. O gün haksızlık yoktur. Allah hesabı çabuk görendir.
- Onları, yaklaşan o güne karşı uyar. O gün yürekler ağza gelir, yutkunur da yutkunurlar. O zalimlerin ne dostları, ne de sözüne güvenilir yardımcıları olmayacaktır.
- Allah, gözlerin hain bakışını da, gönüllerin gizlediğini de bilmektedir.
- Allah hakkı yerine getirir. Onların ondan başka yalvardıkları ise hiçbir şeye hükmedemezler. Çünkü Allah, gereğince işiten ve görendir.
- Onlar yeryüzünde dolaşıp, kendilerinden önce yaşayan, kendilerinden daha güçlü olan ve yeryüzünde daha çok eser bırakan kimselerin sonlarının nasıl olduğunu görmezler mi? Allah onları suçüstü yakalamıştır. Allah'a karşı onları koruyan bulunmaz.
- Çünkü onlar öyle kimselerdir ki, elçileri onlara apaçık belgeler getirdiği halde kabul etmemişlerdi. Bu yüzden Allah onları yakaladı. Çünkü o üstündür, cezası çetin olandır.
- Andolsun ki, biz Musa'yı da ayetlerimizle ve apaçık bir yetkiyle göndermiştik.
- Onu Firavuna, Hâmân'a ve Karun'a gönderdik. Onlar ise, "Bu düpedüz bir büyücüdür!" dediler.
- Musa onlara katımızdan gelen gerçeği getirdiğinde; "Onunla birlikte inananların kızlarını sağ bırakıp oğullarını öldürün!" dediler. Fakat inkarcıların oyunu boşa çıkmıştır.
- Firavun; "Bırakın, şu Musa'yı öldüreyim, varsın rabbine yalvarsm. Çünkü onun, dininizi değiştirmesinden veya yeryüzünde karışıklık çıkarmasından korkuyorum," dedi.
- Musa da şöyle dedi; "Ben, hesap gününe inanmayan her zorbadan, hem benim rabbim hem de sizin rabbiniz olan Allah'a sığınırım."
- Firavun ailesinden olup inancını gizleyen bir adam ise dedi ki; "Rabbim Allah'tır, dedi diye bir adamı öldürecek misiniz? Size rabbinizden belgeler getirmiş. Eğer yalancıysa, yalanı kendi zararınadır. Eğer doğruysa, sizi kendisiyle tehdit ettiği şeylerden bir bölümü başınıza gelebilir. Kuşkusuz Allah, saçmalayan yalancılara kesinlikle yol göstermez."
- "Ey halkım, bugün, bu ülkede üstünlüğü elde tutan kimseler olarak egemenlik sizindir. Ya Allah'ın cezası başımıza gelecek olursa bize kim yardım edecek?" Firavun ise; "Ben size ancak kendi görüşümü söylüyor ve yalnızca doğru yolu gösteriyorum," dedi.
- Bunun üzerine o inanan adam şöyle dedi; "Ey halkım, ben üzerinize önceki toplulukların başına gelen gibi bir günün gelmesinden korkuyorum."
- "Tıpkı Nuh halkının, Ad ve Semud'un ve daha sonrakilerin başlarına gelenler gibi bir günün gelmesinden kaygı duyuyorum. Yoksa Allah kulları için haksızlık istemez."
- "Ey halkım, gerçekten ben sizin için o bağrışıp çağrışma gününden korku duyuyorum."
- "O gün arkanızı dönüp kaçacaksınız. Ama sizi Allah'tan koruyacak kimse yoktur. Üstelik Allah'ın saptırdığına yol gösteren bulunmaz."
- Andolsun ki, daha önce Yusuf da size apaçık belgeler getirmişti. O zaman size getirdikleri hakkında kuşkuya kapılıp durmuştunuz. Sonunda o, yaşamını yitirince demiştiniz ki; "Allah, ondan sonra kesinlikle bir elçi göndermez." İşte Allah, sınırı aşan, kuşkucu kimseyi böyle saptırır.
- Onlar, kendilerine ulaşmış hiçbir kanıt olmadığı halde Allah'ın ayetleri hakkında tartışanlardır. Bu ise Allah katında da, inananlar yanında da büyük bir öfke nedenidir. Büyüklük taslayan her bir zorbanın kalbini Allah işte böyle damgalar.
- Firavun demişti ki; "Ey Hâmân, bana yüksek bir kule yap. Belki o yollara ben de ulaşabilirim."
- "Göklerin yollarına ulaşırsam, Musa'nın ilahına da ulaşırım. Ben onun gerçekten yalancı biri olduğunu düşünüyorum." Firavuna, yaptığı işin kötülüğü böylece süslü gösterildi de yoldan saptırıldı. Firavun un tuzağı tümüyle boşa çıktı.
- O, inanmış kişi şöyle dedi; "Ey halkım, bana uyun, size doğru yolu göstereyim."
- "Ey halkım, bu dünya yaşamı geçici bir geçinmedir. Ahiret yurdu ise kalıcı bir duraktır."
- "Kim kötülük işlerse kendisine ancak onun kadar bir ceza verilir. Erkek veya kadın kim inançlı olarak iyi işler yaparsa Cennete girer ve orada onlara hesapsız olarak yaşandık verilir"
- "Ey halkım, bu nasıl bir durum ki, ben sizi kurtuluşa çağırıyorum, siz ise beni ateşe çağırıyorsunuz."
- "Siz beni Allah'ı inkar etmeye ve hakkında bilgim olmayan şeyleri ona ortak koşmaya çağırıyorsunuz. Bense sizi o üstün ve bağışlayıcı olan Tanrıya çağırıyorum."
- "Siz, beni ancak dünyada da ahirette de duaya hiç yanıt veremeyecek olan şeylere çağırıyorsunuz. Oysa, biz Allah'a döneceğiz. Sınırı aşanlara gelince, elbette ki onlar, ateşin halkıdırlar."
- "Size söylemekte olduklarımı yakında anımsayacaksınız. Ben işimi Allah'a bırakıyorum. Kuşkusuz ki Allah, kullarını görmektedir."
- Sonunda Allah onu, onların kurdukları tuzakların kötülüklerinden korudu. Firavun ailesini ise azabın en kötüsü kuşatıverdi.
- Onlar sabah akşam ateşe sunulurlar. Dünyanın sonunun geleceği o büyük felaket gerçekleştiğinde; "Firavun ailesini en şiddetli azaba sokun!" denilir.
- Ateşin içinde birbirleriyle çekişip tartışırlarken; güçsüz olanlar, büyüklük taslayanlara; "Biz size uymuştuk. Şimdi ateşin birazını olsun bizden uzak tutabilir misiniz?" derler.
- Büyüklük taslayanlar ise şöyle derler; "Gerçek şu ki, hepimiz ateşin içindeyiz. Allah, kullar arasında hükmünü vermiştir."
- Ateştekiler bu sefer, Cehennem bekçilerine; "Ne olur, rabbinize bizim için yalvarın da bir gün olsun, azabımızı hafifletsin!" derler.
- Onlar da derler ki; "Elçileriniz size apaçık kanıtlarla gelmemiş miydi?" "Evet!" derler. Bunun üzerine onlar; "Öyleyse kendiniz yalvarın. Ne var ki inkarcıların yalvarması sonuç vermez," diye karşılık verirler.
- Gerçek şu ki, biz elçilerimize ve inananlara bu dünya yaşamında ve tanıkların tanıklıkta bulunacakları günde yardım ederiz.
- O gün zalimlere mazeretleri bir yarar sağlamaz. Onlara lanet edilir. Onlar için yerin en kötüsü vardır.
- Biz gerçekten Musa'ya doğru yolu gösteren rehberi verdik ve îsrail oğullarını da kitaba mirasçı yaptık.
- O kitap, akıl sahipleri için bir yol gösterici ve bir öğüttür.
- Öyleyse sen sabret. Kuşkun olmasın ki, Allah'ın sözü gerçektir. Günahın için bağışlanma dile. Akşam ve sabah, rabbini överek yücelt.
- Allah'ın ayetleri hakkında, kendilerine hiçbir kesin kanıt gelmemişken çekişmeye girişenlerin gönüllerinde, yalnızca, ulaşmalarına olanak bulunmayan bir büyüklenme duygusu vardır. Öyleyse sen Allah'a sığın, kuşku yok ki o, gereğince işiten ve gereğince görendir.
- Elbette göklerin ve yerin yaratılması, insanların yaratılmasından daha büyüktür. Ne var ki, insanların çoğu bu gerçeği bilmez.
- Görmeyen ile gören eşit değildir. İnanıp, doğruları yapanlarla kötüler de bir değildir. Siz ki ne kadar da az düşünüyorsunuz.
- Dünyanın sonu elbette gelecektir. Bunda hiç kuşku yoktur. Ne var ki insanların çoğu buna inanmaz.
- Rabbiniz der ki; "Bana yalvarın; size karşılık vereyim!" Çünkü büyüklük taslayarak bana kulluk etmekten kaçınanlar aşağılanarak Cehenneme gireceklerdir.
- Geceyi dinlenmeniz için karanlık, gündüzü de görmeniz için aydınlık olarak yaratan Allah'tır. Kuşkusuz Allah, insanlar için bol sunum sahibidir. Fakat insanların çoğu şükretmez.
- İşte rabbiniz olan Allah budur. O her şeyin var edicisidir. Ondan başka ilah yoktur. Öyleyse nasıl olup da gerçek olandan uzaklaştırılıyorsunuz?
- Allah'ın ayetlerini inkar edenler gerçek olandan işte böyle uzaklaştırılıyorlar.
- O Allah ki, yeryüzünü size bir karar yeri, göğü de bir tavan yaptı. Size bir şekil verdi, sonra da görünüşünüzü güzelleştirdi. Ve size temiz nimetlerle yaşamlık verdi. İşte rabbiniz olan Allah budur. Evrenlerin rabbi olan Allah'ın şanı ne yücedir.
- O diridir, ondan başka ilah yoktur. Öyleyse dini yalnız kendisine özgü kılarak ona yalvarın. Övgü, evrenlerin rabbi olan Allah içindir.
- De ki; "Bana apaçık belgeler gelince, sizin Allah'tan başka taptıklarınıza kulluk etmekten kesin olarak yasaklandım. Ve bana evrenlerin rabbine teslim olmam emredildi."
- O ki, sizi topraktan, sonra bir damladan, sonra döllenmiş bir hücreden yaratmıştır. Olgunlaşmanız ve ihtiyarlamanız için daha sonra sizi çocuk olarak dışarı çıkarmaktadır. Sizden bazılarının canı daha erken alınır. Tüm bunlar, belirlenen bir süreye ulaşasınız ve aklınızı işletesiniz diyedir.
- Dirilten de, öldüren de odur. O bir işin olmasına hükmettiğinde yalnızca "Ol!" der; o da hemen oluverir.
- Allah'ın ayetleri hakkında tartışanların nasıl gerçek olandan uzaklaştırıldıklarını görmez misin?
- Onlar kitabı ve elçilerimizle gönderdiklerimizi yalanlayanlardır. Yakında gerçeği öğrenecekler.
- O zaman onlar boyunlarında bukağılar ve zincirlerle sürükleneceklerdir.
- Kaynar suya atılacaklar sonra da ateşte yakılacaklardır.
- Sonra onlara şöyle denecektir; "Allah'a ortak koşup taptıklarınız nerededir?"
- "Allah'ın dışında taptıklarınız nerededir?" Onlar da derler ki, "Bizi terk ettiler. Meğer biz daha önce hiçbir şeye yakarmıyormuşuz." Allah inkarcıları işte böyle saptırır.
- Bu, sizin, hakkınız olmadığı halde yeryüzünde şımarıp taşkınlık etmeniz nedeniyledir.
- İçinde sürekli kalmak üzere Cehennemin kapılarından girin. Büyüklük taslayanların kalacakları yer ne de kötüdür.
- Öyleyse sen sabret. Çünkü Allah'ın sözü gerçektir. Onları kendisiyle tehdit ettiğimiz şeyin bir bölümünü belki sana gösteririz, belki de senin yaşamına son veririz. Nasıl olsa sonunda onlar bize döndürüleceklerdir.
- Andolsun ki, biz senden önce de elçiler gönderdik. Onlardan kiminin yaşamını sana anlattık, kimini de anlatmadık. Hiçbir elçi, Allah'ın izni olmadan bir ayet getiremez. Allah'ın buyruğu geldiği zaman gerçek olan yerine getirilir ve işte o zaman Allah'ın ayetlerini boşa çıkarmak isteyenler, yıkıma uğrarlar.
- Binek olarak kullanmanız ve yemeniz için evcil hayvanları var eden Allah'tır.
- Onlarda sizin için daha nice yararlar vardır. Gönüllerinizdeki arzulara, onlara binerek ulaşırsınız. Hem onlarla hem de gemilerle taşınırsınız.
- Allah size böylece ayetlerini gösteriyor. Artık Allah'ın hangi ayetlerini inkar edebilirsiniz?
- Kendilerinden öncekilerin sonunun nasıl olduğuna bakmak için yeryüzünü dolaşmazlar mı? Onlar, onlardan sayıca daha çok, daha güçlü olup yeryüzünde daha çok yapıt bırakmışlardı. Ancak, kazandıkları şeyler onlara bir yarar sağlamamıştı.
- Kendilerine gönderilen Tanrı elçileri onlara apaçık kanıtlarla geldiğinde, onlar sahip oldukları bilgiyle büyüklük taslamışlardı. Sonunda, alay ettikleri şey onları çepeçevre kuşatıverdi.
- Sonunda o çetin azabımızı gördüklerinde ise; "Bir olan Allah'a inandık, ona ortak koştuğumuz şeyleri de inkar ettik!" dediler.
- Fakat öfkemizi gördükleri zaman inanmaları, kendilerine bir yarar sağlamayacaktır. Allah'ın, kulları hakkında önceden beri yürürlükte olan yasası budur. İşte inkarcılar burada yıkıma uğramışlardır.